ATTÂR'IN İLÂHÎ-NÂMESİ'NDEKİ İKİ HİKÂYENİN ANADOLU MESNEVİLERİNDEKİ İZLERİ *

ATTÂR'IN İLÂHÎ-NÂMESİ'NDEKİ İKİ HİKÂYENİN
ANADOLU MESNEVİLERİNDEKİ İZLERİ
*


Nezahat ÖZTEKİN**
Özet
Mevlânâ’nın Anadolu sahasında Farsça kaleme aldığı Mesnevî’sinin yine aynı sahada
kendisinden sonra çeşitli şâirlerce yazılmış Türkçe mesnevîleri şekil ve konu olarak
etkilediği bilinmektedir. Mevlânâ’dan 2-3 asır önce yaşamış, İran edebiyatının klâsik
şâirlerinden Ferîdüddîn-i Attâr ise başta Mantıku’t-Tayr adlı eseri olmak üzere İlâhî-
nâme, Tezkiretü’l-Evliyâ gibi eserleriyle hem Mevlânâ’yı hem de Mevlânâ’dan sonraki
Türk şâirlerini etkisi altında bırakmıştır. Bu çalışma çerçevesinde Attâr'ın İlâhî-
nâmesi’ndeki iki hikâyenin, kahramanlar ve olay örgüsünde kullanılan motifler
yönünden Anadolu sahasında kaleme alınmış Işk-nâme, Hurşid-nâme, Hüsrev ü Şîrîn ve
Süheyl ü Nev-bahar mesnevîlerine etkisi üzerinde durulacak; İlâhî-nâme’nin, bu
mesnevîlerin prototipi olduğu ispatlanmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ferîdüddîn-i Attâr, İlâhî-nâme, Işk-nâme, Hurşid-nâme, Hüsrev ü
Şîrîn, Süheyl ü Nev-bahar
The İmpressions of Two Stories in Attar’s İlahi-name on Anatolian Mathnawies

Abstract
It is known that Mevlana’s Mesnevi affected other poets’ mathnawies. Furthermore
Feridüddin-i Attar and his books, Mantıku’t-Tayr, İlahi-name, Tezkiretü’l-Evliya,
affected not only Mevlana, but also other Turkish poets. In this study we are going to
try to point out two stories’, which are in Attar’s İlahi-name, affects on Anatolian
mathnewies as Işk-name, Hurşid-name, Hüsrev ü Şirin and Süheyl ü Nev-bahar.
Key Words: Feridüddin-i Attar, İlahi-name, Işk-name, Hurşid-name, Hüsrev ü Şirin,
Süheyl ü Nev-bahar
Anadolu’da meydana getirilmiş mesnevilerde Nizâmî ve Attâr etkisi
araştırıcıların dikkatinden uzak olmamıştır
1
. Çünkü XIV, XV ve XVI.
yüzyıllarda bu iki İranlı mesnevi şâirinin eserleri birçok kere nazîreler ve
genişletilmiş tercümelerle daima göz önünde bulunmuştur. Anadolu
mesnevilerinde Mevlânâ etkisini araştırırken Attâr’ın Mantıku’t-Tayr’ının
Gülşehrî üzerinde, İlâhî-nâme ve Tezkiretü'l-Evliyâ’sının Mevlânâ üzerindeki

*
Bu makale, 1999 İ. Ü. Türkoloji Kongresi’nde tebliğ olarak sunulmuştur. ** Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 1 İsmail Ünver, “Mesnevî”, Türk Dili Dergisi, Divân Şiiri Özel Sayısı, sayı: 415-416-417, 1986,
s. 430-431.
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
429
tesirlerini tesbit etmiştik2
. Şimdi de İlâhî-nâme’nin; Işk-nâme, Hurşid-nâme,
Hüsrev ü Şîrîn (Şeyhî) ve Süheyl ü Nev-bahar ile paralelliklerine dikkat
çekmek istiyoruz3
.
İlâhî-nâme bir çerçeve hikâye içinde 242 küçük hikâyenin
toplanmasıyla meydana gelir. Bu hikâyeler, farklı konular ihtiva eden 22
makale içinde öbeklenir. Hikâyelerin öbeklendiği konular; güzellik, şehvet,
evlât sevgisi, nefs, büyücülük, hevâ ve heves, aşk, dünyevî bilgi, mevki,
ebedi hayat, marifet, saltanat, iktidar, halka hizmet, hikmet, simyacılık,
yoksulluğun kâfirliğe yol açması, altınla dinin de dünyanın da düzelmesi,
sadâkat olarak ayrı ayrı makalelerde işlenir. Hikâyeler, bu soyut düşünce ve
kavramları somutlaştırma aracı olurlar. Çerçeve hikâyenin konusu ise çok
sadedir: Halife birbirinden bilgili ve değerli altı oğluna en çok arzuladıkları
ne ise kendisine söylemelerini ister. Oğulları, makale girişlerinde,
arzuladıkları nesneleri ve merak ettikleri konuları ona söyler. Halife de
oğullarına hikâyelerle cevap verir. Bu hikâyeler içinde ikisi, küçük hikâyenin
zaman ve epizot boyutunu aşan özellikler taşır. Bunlardan biri, birinci
makaledeki "Kocası sefere giden namuslu kadın", diğeri yirmi birinci
makaledeki “Belh Beyi ile Kızı” hikâyesidir.
"Kocası sefere giden namuslu kadın" hikâyesinin konusu şöyledir:
Güzel olduğu kadar iyi huyu ve imânı ile dikkati çeken bir kadını, kocası
hacca giderken, küçük kardeşine emânet eder. Adamın kardeşi, kadını
ziyâretlerinden birinde yüzünü görür ve âşık olur. Bir süre aklıyla nefsi
mücâdele ederse de nefsi galip gelir, aşkını kadına anlatır. Parayla ve zorla
kendisine râm etmek ister. Kadın direnince beş yalancı şahit bulup zinâ ile
suçlanmasına sebep olur. Halk, kadını ölmüş olduğuna kanaat getirinceye
kadar taşlar. Taşlandığı yerde kendinden geçmiş ve yaralı bir halde bırakılan
kadın bir süre sonra ayılır, yoldan geçen bir bedevî ona acıyarak evine getirir,
yaralarını tedavi eder, iyileştirir. Kadın iyileştikçe eski güzelliğine kavuşur.
Bedevî Arap, kadına hayran olup onunla evlenmek ister. Kadın evli olduğunu
bu yüzden kendisiyle evlenemeyeceğini söyleyerek Arabı iknâ eder. Arap,
kadını kardeş edinir. Ancak Arabın bir süredir evden uzak olan bir zenci
kölesi vardır. Bu köle eve dönünce kadının güzelliğini görüp aklı başından
gider. Kadın tarafından reddedildiğinde intikam hırsına kapılır ve Arabın

2
Nezahat Öztekin, Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin XIII-XV.Yüzyıl Anadolu Mesnevîlerinde Etkisi,
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir 1999. 3
Mehmed, Işk-nâme,, (haz.: Sedit Yüksel), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fak. Türk
Dili Araştırmaları Ens. Yay., Ankara 1965; Şeyhoğlu Mustafa, Hurşid-nâme (Hurşid ü
Ferâhşad), (haz.: Hüseyin Ayan), İnceleme-Metin-Sözlük, Atatürk Üniversitesi Yayınları,
Erzurum 1979; Şeyhî, Hüsrev ü Şîrîn, İnceleme-Metin, (haz.: Faruk Kadri Timurtaş), İstanbul
Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1980; Mesud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahar, İnceleme - Metin,
(haz.: Cem Dilçin), Atatürk Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara 1991.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
430 Nezahat Öztekin
küçük oğlunu öldürerek kanlı palayı kadının yastığının altına saklar. Kadın
kâtil olmadığına Arabı ikna eder ama Arap artık onu evinde görmek istemez,
bir miktar para vererek evinden kovar. Kadın yolda giderken elindeki parayı
vererek bir idamlık mahkumu kurtarır. Kurtardığı genç yolda kadının yüzünü
görür ve âşık olur. Yalvarır, yakarır, tehdit eder, fakat kadını iknâ edemez.
Birlikte yürürlerken bir deniz kıyısına ulaşmışlardır. Genç, kıyıda demir
atmış olan geminin tâcirlerinden birine kadını köle olarak satar. Kadın, taciri
kendisinin evli ve hür olduğuna inandıramaz. Tacir kadını döve döve gemiye
bindirir, kadına saldırır. Kadın feryadlarla gemi halkından yardım ister. Gemi
halkı kadına acıyarak aralarına alır. Fakat bir süre sonra çevresinde kim varsa
kadından faydalanmak ister. Artık gemide ona yardım edecek kimse
kalmamıştır. Kadın, “Ey sırları bilen Tanrı, beni bu kişilerin şerrinden sakla!”
diyerek feryad eder. O anda denizin içinden bir ateş çıkarak geminin içinde
kadından başka kim varsa yakar, kömür hâline getirir. Rüzgâr da gemiyi bir
kıyı şehrine sürükler. Kadın, erkek elbisesi giyerek kıyıya çıkar. Gemideki
malları şehrin hükümdarına teslim eder. Kendisi için şehirde bir ibâdet
mekânı ister. Kadın günlerini bu hücrede ibâdetle geçirir, hastalar için dua
eder, onları iyileştirir. Şehrin hükümdarı zâhid olarak bildiği kadını kendine
veliahd tâyin eder. Erkek kılığındaki kadın, evleneceği eşi seçme bahanesiyle
şehrin kadınlarını toplar, peçesini açıp yüzünü göstererek onlardan yardım
ister. Kadınlar kocalarına kadının faziletlerini anlatırlar. Tahta, kadının
seçtiği kişi geçer. Öte yandan kadının kocası hacdan döndüğünde küçük
kardeşini kör ve felçli bulur. Kardeşi, karısının bir sipahiyle zinâ ettiği için
taşlandığını söyler. Adam karısının ihanetine ve ölümüne çok üzülür.
Kardeşini, gözlerinin açılması ve yürüyebilmesi için, ününü duyduğu zâhid
kadına götürmek üzere yola çıkar. Yollarının üzerindeki Arabın evinde
konaklarlar. Arabın da kötürüm bir kölesi vardır. Arap kölesini alarak onlara
katılır. Yollarının geçtiği bir köyde konakladıkları yerin sahibi olan kötürüm
ve kör genci de yanlarına alarak yollarına devam ederler. Zâhid kadının
önüne geldiklerinde kadın, kocasını ve onun yanındakileri tanır. Peçesini
açmadan onları sorgular, iyileşmeleri için her üçünün de günahlarını itiraf
etmelerini ister. İtiraf etmezlerse asla iyileşemeyeceklerini söyler. Suçlular
önce direnirlerse de yaptıklarını anlatmak zorunda kalırlar. Kadın dualarıyla
onları iyileştirir. Sonra kocasına yüzündeki peçeyi açar. Kendini tanıtır.
Adam beklemediği bu güzel olay karşısında kendinden geçer bayılır.
Ayıldığında karısına kavuştuğu için Tanrıya şükür eder.
Hikâyenin olay örgüsü:
1. Kadının kocası seyahate çıkar.
2. Kocasının kardeşi, kadın onunla beraber olmak istemediği için
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
431
yalancı şahit tutarak kadını recm ettirir.
3. Yaralı olarak recmden kurtulan kadını yardımsever bir adam
evine alarak iyileştirir.
4. Adam kadınla evlenmek ister, kadın kendisinin evli olduğunu
söyleyince adam onu kardeş edinir.
5. Evdeki zenci köle kadına rahat vermez, adamın oğlunu öldürüp
suçu kadının üzerine atar.
6. Adam kadının suçsuzluğuna inanır ama artık evinde istemez.
7. Kadın yolunun üzerindeki idamlık genci bütün parasını vererek
kurtarır.
8. Genç de kadınla beraber olmak ister, kadın reddedince onu köle
olarak bir tacire satar.
9. Tacir kadını zorla bir gemiye bindirir.
10. Gemi kaptanı kadına zarar vermek ister.
11. Gemi halkı kadını kaptanlardan kurtarır.
12. Bir süre sonra gemi halkı da kadından faydalanmak isterler.
13. Kadının duasıyla mucize gerçekleşir, gemidekiler denizden çıkan
bir ateşle yanıp kömür olurlar.
14. Kadın erkek kılığına girip yüzünü örter.
15. Geminin yanaştığı şehrin hükümdarı, şehrin idaresini ona
bırakmak ister.
16. Kadın sırrını şehrin kadınlarına açar.
17. Kadın artık bir zahidedir, dualarıyla hastaları iyileşir.
18. Kendisine kötülük yapan erkekler kör ve kötürüm kalmıştır.
Kocası kardeşi ile birlikte onları iyileşmeleri için kadına getirir.
19. Suçlular, kadının kocasının önünde suçlarını itiraf etikten sonra
iyileşirler.
20. Kadın yüzündeki örtüyü açarak kocasıyla buluşur.
Hikâyenin Kahramanları:
1. Kadın: Hikâyede kahramanların adı yoktur. Hikâyeci kadını
sosyal durumuyla “hür ve evli bir kadın” olarak belirler. Hikâye, bu kadının
hayatının bir devresinde yalnız yaşamak için verdiği mücadeleyi anlatır.
Ortaçağ Müslüman toplumunun yaptırımı güçlü ve disiplinli dinî kurallarına
rağmen kadın kahraman toplum içinde ferdî güvenliğini erkek kılığına girip
yüzünü örterek sağlayabilir.
2. Erkekler: Hikâyede erkek kahramanlar, kadının kocası, kocasının
kardeşi, iyiliksever Arap, zenci köle, idamlık genç, gemi kaptanı, gemideki
erkekler olmak üzere sayıca fazladır. Erkek kahramanlar, kadın kahramanın
karakterini belirlemek üzere olaya katılırlar. Bunlar içinde Arap ve kadının
kocası iyi, kocanın kardeşi, zenci köle, idamlık genç ve gemidekiler kötü
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
432 Nezahat Öztekin
karakterlerdir.
Motifler:
1. İftiraya uğrama
2. Erkek kılığına girme
3. Nikap takma
4. Mâcerâlı gemi yolculuğu
5. Erkek kılığındaki bir kadının bir şehire yönetici olması
6. İki kardeşin aynı kadına âşık olması
"Belh Beyi ile kızı hikâyesi": Belh Beyi Ka'b’ın cinslerinin eşsiz
birer numunesi olan bir oğlu bir de kızı vardır. Belh Beyi ölüm anında kızını
oğluna emânet eder. Oğul Hâris tahta çıkar. Hâris’in hazinesine bakan,
Bektaş adlı güzel bir kölesi vardır. Bir Nevruz töreninde dama çıkan Hâris’in
kız kardeşi, Bektaş'ı görür ve âşık olur. Aşkını şiirlere döker, bu şiirleri
dadısıyla Bektaş’a gönderir. Bektaş dadının getirdiği resim ve şiirlerle
prensese âşık olur. Prensesin sarayın dehlizlerinde dolaştığı bir gün, Bektaş
karşısına çıkar ve sevdiği kızın eteklerine sarılarak duygularını açıklar.
Prenses ise “Ne cüretle eteklerine dokunduğunu, kendisinin bir köle
olduğunu unutmamasını söyler. Bektaş kendisine gönderilen şiirlerin özünü
kavrayamamıştır. Prenses aşkını yalnız başına yaşamak istemektedir.
Duygularını şiirlere döker, ama bir kölenin aşkını kabul etmez. Bu sırada bir
savaş çıkar. Hâris ile Bektaş ön safta savaşırlar. Bektaş başından yaralanır.
Esir düşecekken yüzü nikaplı erkek kılığına girmiş prenses tarafından
kurtarılır. Belh prensesi, ağabeyi Hâris ile birlikte düşmana karşı savaşır.
Buhara şâhının yardımıyla da Hâris savaşı kazanır.
Bektaş prensese dadısıyla bir mektup gönderir. Prenses ise yine
şiirler söylemeğe başlar. Şiirleri şâir Rodegi’nin eline geçer. Rodegi, Buhara
şâhının huzurunda, Hâris’in de bulunduğu bir mecliste bu şiirleri okur.
Şiirlerinin sahibinin Ka'b’ın kızı olduğunu, bu şiirlerle bir köleye olan aşkını
anlattığını açıklar. Hâris o mecliste susar. Buhara'dan Belh'e döndüğünde
Bektaş’ın odasındaki bir kutuda kız kardeşinin aşk şiirlerini bulur. Bektaş'ı
zindana attırır. Kız kardeşini de şah damarını kestirerek, kızgın bir hamama
hapseder. Prenses bu kez şiirlerini, hamamın duvarlarına kanıyla yazar. Can
verene kadar hamamın duvarlarını şiirlerle doldurur. Ertesi gün hamamın
duvar örülen kapısı yıktırılıp prensesin ölüsü çıkarılır, gömülür. Bektaş bir
yolunu bulup zindandan kurtulur, Hâris’in başını keser sonra sevgilisinin
mezarının başında kendini hançerle öldürür.
Belh Beyi ile Kızı Hikâyesinin olay örgüsü:
1. Belh hükümdarı Ka’b'ın kızı, sarayda ağabeyi Hâris’in kölesine
âşık olur.
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
433
2. Prenses aşk şiirlerini dadısıyla köleye gönderir.
3. Köle bu şiirlerle cesaretlenerek prensesin yoluna çıkar. Prenses
onu köle olduğunu hatırlatarak azarlar.
4. Belh şehrinde savaş çıkar. Belh emiri Hâris ile kölesi Bektaş, ön
safta savaşırken, Bektaş yaralanır, erkek kılığına girmiş yüzü nikaplı prenses
tarafından kurtarılır.
5. Savaştan sonra, prensesin şiirleri şair Rodegi’nin eline geçer,
Rodegi onları Hâris’in de bulunduğu bir mecliste okur. Şiirlerin Ka'b'ın
kızına ait olduğunu söyler.
6. Hâris, Bektaş'ın odasında kız kardeşinin şiirlerini bulur. Bektaş'ı
hapse attırır. Kız kardeşini de şah damarını kestirip kapısı örülmüş kızgın bir
hamama hapsederek öldürür.
7. Bektaş zindandan kaçar ve Hâris’i öldürüp prensesin mezarı
başında hançerle intihar eder.
Kahramanlar:
1. Belh Beyinin kızı: Hikâyede kadın kahramanın adı, "Belh Beyi
Ka'b'ın Kızı"dır. Bu adlandırma ile kadın kahramanın sosyal statüsünün olayı
belirleyeceği işareti verilmiş olur. Belh Beyinin kızı, iyi eğitim görmüş, şiir
yazabilen soylu bir kadın tipidir. Aynı zamanda iyi bir savaşçıdır. Erkek
kıyafetiyle yüzü örtülü olarak savaşır. Asaletin verdiği gururla bir alt sınıftan
olan sevgilisini yanına yaklaştırmaz. Ama bu aşk uğruna can verir.
2. Belh Beyi’nin oğlu Hâris: Hâris babasının vasiyetini tutar, nice
hükümdârların âşık olduğu kardeşini, kölesiyle evlendirmez. Bu aşkın ailesini
küçülttüğünü düşünerek kardeşini, intikam alırcasına trajik bir şekilde
katleder.
3. Bektaş: Hâris’in hazinedârıdır. İyi bir savaşçı, dürüst bir insan,
sadık bir âşıktır. Sevgilisinin kâtili Hâris’i öldürdükten sonra o da intihar
eder.
4. Rodegi: Samaniler dönemi (875-999) İran sarayı şâirlerindendir.
Ka’b'ın kızının şiirlerini beğenerek şiir meclislerinde okur.
Motifler:
1. Erkek kılığıyla yüzü nikaplı olarak savaşan kadın
2. Aşığın kanının sevgilinin adını yazması
3. Sevgilinin mezarı başında can verme
Yapı unsurlarına ayırdığımız bu iki hikâye ile paralellikleri görülen
dört mesnevinin içinden Işk-nâme’yi represantative örnek olarak seçtik. Işknâme’nin
olay kurgusunu, kahramanlarını ve motiflerini gösterdik. Toplu
değerlendirme yaparken diğer üç mesnevide bulunan paralellikleri alıntılarla,
karşılaştırmaya ilave ettik.
Işk-nâme’nin Olay Örgüsü:
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
434 Nezahat Öztekin
1. İran şâhı Nûman ve oğlu Ferruh birbirinden habersiz, Çin
hükümdârının kızı Hümâ’ya âşıktır.
2. Ferruh, dostu, nakkaş Hurrem’in Ferruh’un resmini Hümâ’nın sık
sık uğradığı kiliseye nakşetmesiyle Hümâ ile tanışır.
3. Hind ve Kişmir şahlarının oğulları da Hümâ’ya talipdir. Her iki
hükümdârın oğulları Hümâ için savaşırlar. Kişmir şahının oğlu Âlem Şâh
galip gelir ve Hümâ ile evlenmeye hak kazanır.
4. Hümâ düğün alayı ile Kişmir’e giderken onları takip eden Ferruh
ile kaçar.
5. Ferruh Türkistan civarındaki kalede zencilerle yaptığı savaşta
yaralanır. Hümâ zencilere esir düşer.
6. Hümâ kendisine tasalluta kalkan zenci kale reisini öldürür ve
kaçar. Ferruh ve Hümâ birbirinden ayrı düşerler.
7. Hümâ’nın kaçış yolunda karşısına bir deniz şehri çıkar. Şehrin
hükümdârı Âdil Şah Hümâ ile evlenmek ister. Hümâ bir gemiye binerek
saklanır, gemi denize açılır.
8. Gemi kaptanı Kaygan, Hümâ’yı yanına çağırır, Hümâ direnince
direğe bağlayarak ona işkence yapar. O sırada bir fırtına çıkar gemi bir
limanda demir atar.
9. Gemi reisi Kaygan şehre çıkar. Mürettebat Hümâ’yı kendine reis
seçer. Hümâ erkek kılığına girip yüzüne nikap örter.
10. Hümâ, Ferah şehrine erkek kılığında ve yüzü nikaplı iner.
Kendisini Hotan şahının oğlu olarak tanıtılır. Şehrin hükümdarı veliaht
bırakmadan ölmüştür. Vasiyeti bir yabancıyı hükümdar yapmalarıdır. Hümâ,
Ferah şahı olur.
11. Ferruh nakkaş dostu Hurrem ile ayrı düşmüştür. Hurrem’in yolu
Bezm şehrine düşer. Sultan Sencer’in kızı Dil-güşâ’ya âşık olur.
12. Sultan Sencer, Hurrem’i zindana hapseder kızını da içi yılan ve
akreplerle dolu mağaraya atar.
13. Ferruh’un yolu da Bezm şehrine düşer. Sultan Sencer’in oğlunu
öldüren arslanı öldürür, dostu Hurrem'i zindandan, sevgilisini de akrepli
yılanlı mağaradan kurtarır.
14. Ferruh, Hümâ'yı ararken Tüs şehrine uğrar. Tüs şehri, Hümâ’nın
şehrini vergiye bağlamıştır. Hümâ'nın Ferah şehrinde yaşadığını Hurrem'den
öğrenmiş olan Ferruh, iki şehir arasında çıkan savaşta Hümâ’ya yardım eder.
Savaşı Hümâ kazanır.
15. Ferruh ve Hümâ bu engellerle mücadele ettikten sonra birleşirler,
Nûman Şah, tahtından ve Hümâ’dan oğlu için ferâgat eder.
Hikâyenin önde gelen kahramanları:
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
435
1. Hümâ: Çin prensesi Hümâ, iyi eğitim görmüş soylu bir kadındır.
Cesur bir savaşçı, iyi bir yöneticidir. Bu niteliklerine rağmen güvenliğini
erkek kılığına girmek ve yüzünü örtmekle sağlayabilir. Sâdık bir sevgilidir.
Sevgilisi ile birleşebilmek için bir çok engelle mücadele eder. Hikâyenin
temel kahramanı olan Hümâ, erkeklerle eşit niteliklere sahiptir, hiç zaafa
düşmez. Aklı, cesareti ve savaşmakta ustalığı ile güçlü bir kadın tipini
canlandırır.
2. Ferruh: Cemşid’in torunu olan Ferruh, babasının evlenmek
istediği kızı sever. İyiliksever, cesur bir soylu, sadık bir âşıktır. Hümâ’ya
kavuşabilmek için çok savaşır.
3. Hurrem: Hikâyenin ikinci erkek kahramanı Hurrem, Ferruh’un
kölesi ve dostudur. İyi bir nakkaştır. Ferruh’un hayatında önemli yeri vardır.
Ferruh ile Hümâ’nın tanışmaları Hurrem’in Hümâ’nın gittiği kiliseye
Ferruh’un resmini nakşetmesiyle başlar.
4. Sultan Sencer’in kızı Dil-güşâ: Sultan Sencer’in kızı Dil-güşâ,
Hurrem gibi yabancı bir köleyi sevdiği için babası tarafından yılanlı ve
akrepli bir mağaraya atılır.
Işk-nâme'nin motifleri:
1. Görmeden âşık olma (sevgiliyi rüyada veya resmini görerek âşık
olma, medhini duyarak âşık olma)
2. Baba ve oğulun aynı kıza âşık olması
3. Erkek kahramanın yanında bulunan nakkaş dost ve haberci
4. İki rakibin sevgili için döğüşmesi
5. Kadın kahramanın bir gemide kötü bir ortam içinde çaresiz
kalması, bir mucize ile kurtuluşu
6. Erkek kılığına girme ve nikap örtme
7. Kadın kahramanın bir şehre yönetici olması
8. Soylu bir kadının bir köleyi sevdiği için trajik bir ölümle
cezalandırılması
Yukarıda sınırlı tahlillerini yaptığımız İlâhî-nâme'deki “Kocası
sefere giden namuslu kadın” ve “Belh Beyi ile Kızı” hikâyeleri ile, olay
örgüsü kadın ve erkek kahramanlar, motifler olarak benzerlikler sadece
Işkname’de değil, Cemşid ile Hurşid, Hüsrev ile Şîrîn, Süheyl ü Nev-bahar
mesnevilerinde de dikkatimizi çeker. Hikâyelerle mesnevilerin konu
ekseninde, güçlü kişiliğe sahip olan bir kadın vardır. Erkek kahramanlara eş
nitelikler taşır; iyi eğitimlidir, şairdir, ata biner, kılıç kullanır, iyi bir
yöneticidir. İyi ve kötü erkek karakterler bu güçlü karakterin eksenine
sarılmışlardır. Bu sarmal diziliş sırasındaki kadın - erkek ilişkileri olayın
motiflerini meydana getirir. Baba, kardeş gibi yakın kan bağı taşıyan kötü
erkek karakterler, kadını kendisi gibi soylu ve hür olmayan alt sınıftan birini
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
436 Nezahat Öztekin
sevdiği için işkence ile ölüme mahkum ederler. Belh Beyi Hâris’in bir köleye
âşık olan kız kardeşinin şah damarını kestirerek kızgın bir hamama
kapatması, Sultan Sencer’in kızı Dil-güşâ’yı, Hurrem’i sevdiği için yılanlı ve
akrepli bir mağaraya hapsetmesi gibi. Yine aile çevresinden kocanın
kardeşinin, ağabeyinin karısına âşık olup iftira atarak halka taşlatması da aynı
kategoriden bir motiftir.
Kadın aile çevresinden uzaklaşınca zenci köle veya zenci kale reisi,
gemi kaptanları gibi kötü karakterlerle karşılaşır, bunlarla tek tek başa
çıkabilir ama, kötüler kalabalıklaşınca çaresiz kalır. Kadın, bu içinden
çıkılmaz ana kadar olan olaylarda iyi bir sınav vermiştir. Bu sebeple “Kocası
sefere çıkan namuslu kadın” gibi dindârlığı ile Allah’a sığınır ve bir mucize
gerçekleşerek kurtulur. Ya da Işk-nâme'deki Hümâ ve Süheyl ü Nevbahar’daki
Nev-bahar gibi aklını kullanarak içinden çıkılmaz durumu çözüp
selâmete ulaşır. Bu büyük sınamadan sonra kadınlar rahat yaşabilmek için
erkek kılığına girip yüzlerini nikapla örterler. Erkek kıyafetiyle erkekler gibi
savaşıp bir şehre yönetici olma hakkını kazanırlar. İâhi-nâme'deki "Kocası
Sefere Çıkan Namuslu Kadın” hikâyesinde gördüğümüz “gemide saklanma
ve taciz edilme, erkek kıyafetiyle yüzü örtülü, yiğitlik gösterip bir şehre
yönetici olma” motifi Işk-nâme ve Süheyl ü Nev-bahar'da da kullanılmıştır.
Işk-nâme’den:
Hümâ eydür işidüñ øı´´amı siz
Nedür görüñ felekden ≈i´´emi siz
`oten şâhınuñ o˚lıyan mu≈aøøaø
Ki ≈üsnümden cihân dutardı revnaø
Cemâlüm pertevinden gün ≠ogardı
Ne göz görse içinde köz yanardı
Bu maúnîden düzetdiler nikâbı
Güneş üstüne örtdiler nikâı5F1
Süheyl ü Nev-bahar'dan:
Ben ol ulu Fa˚fûr Şâh o˚luvan
Ki hîç yiyesi yimez idüm 6F2
Atam göñlini øodum taħtumı

1
Mehmed, Işk-nâme, s. 168 (176b-177a), b. 4563-4577. 2
Mesud bin Ahmed, a.g.e., s. 398, b. 2996.
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
437
Yüzüm ´uyını döktüm ü raħtumı
3
Gemim ü ne kim var ise uş senüñ
Gerek kim ola ħâ≠ıruñ ħoş senüñ7F
4
Geçürdiler ü taħta oturdıdı
Niøâbını ´anma ki ötürdidi8F5
Hurşid-nâme'nin kadın kahramanı Hurşid de erkek kılığına girerek
Ferahşad'ı görmeye gider. Erkek kılığında Boğa Han'la savaşıp onu öldürür:
Hurşid-nâme'den:

Hemân-dem ≠onların deyşürdi daya
Bıraødı ´oya yani ≠onlu aya
Daħı bir øıza er ≠onın geyürdi
Giderdi anı kim her gün geyürdi9F
4
Hurşid yüzüne güzelliğini örtmek için nikap takar:
Çalap kim gözlere úibret komışdur
Yüzümde bir úaceb øudret øomışdur
Kimin kim baña olsa gözleri ≠uş
Gider úaølı olur elbette bî-hûş
Anuñçün yaşmışam yüzüm gözüñden
Ki görüp gitmeyesin kendözüñden10F
5
Hurşid'in Boga Kanla döğüşmesi:
Bir úar◊dan gördiler ser-efrâz
Göñüllü ħâ´ erenler alp u cân-bâz
Bürime ≠onlu yig atlar binürler
æılıç elde vü øaløan yapunurlar
Segirdüp girdiler meydana bâri
Ne øız kim er görüz merdâne bâri
Biri kim al binürdi al giyürdi
Al ile âl buyurdı âl øayurdı
Şeyhî'nin Hüsrev ü Şîrîn'inde Şîrîn, erkek kıyafeti ile avlanır, erkek

4
Mesud bin Ahmed, a.g.e., s. 399, b. 3015. 5
Mesud bin Ahmed, a.g.e., s. 439, b. 3598. 4 Şeyhoğlu Mustafa, a.g.e., s. 238, b. 292-2927. 5 Şeyhoğlu Mustafa, a.g.e., s. 258, b. 3418-3420.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
438 Nezahat Öztekin
kıyafeti giyerek Husrev'i bulmağa gider:
Seher-gehden ≠urup ol naøş-ı çîni
Düzetdi dürlü renge kendüzini
Bu imiş içlerinde resm ü âdet
Binicek sayda ol ehl-i saúâdet
Eren resimince geyürdi giyesi
Mürettep pehlevânî her libâsı
æabâ-yı türkî tâc-ı gürcüvânî
Kemânî-i çâcî vü tîr-i keyânî
Saçını börk içine ba˚lamış berk
Külâhına cihânı eylemiş terk1F
6
İlâhî-nâme'de Belh Beyinin kızının savaşa gelişi ve savaşçılar
üzerindeki etkisi şöyle anlatılır:
"O safa yüzü nikaplı bir kız vardı; elinde kılıç ata binmişti.
Safın önüne bir dağ gibi gelip durdu; her gönüle ondan bir heybettir
çöktü.
Kimse o gümüş bedenli kimdir, bilmiyordu. Söze geldi. Ağızını açtı
bu beceriksizlik nedir dedi.
Keskin kılıcımı bir çektim mi, kürkiyen aslanın bile ciğerini
koparırım.
Ateşler sacan kıvılcım parladı mı ateşin bile ödü kopar, su kesilir
gider."12F
7
Kadın kahramanın çevresindeki kötü karakterlerden bir diğeri
"Siyah köle" dir. İlâhî-nâme'deki "Kocası sefere çıkan namuslu kadın"
hikâyesinden Işk-nâme'de, Hümâ'ya âşık olan zenci kale reisine ve Süheyl ü
Nev-bahar'daki haydut Sarluk'a uzanır.
İlâhî-nâme'de zenci kölenin kadına aşk teklifi:
"Arabın bir zenci kölesi vardı. Bir yerdeydi, ansızın çıkageldi.
Kadının yüzünü görünce gönlünü kaptırdı. Gönlü ve canı yandı,
bedeni de mahvoldu gitti.
Kadına "Ben geceyim sen de aya benziyorsun,

6 Şeyhi, a.g.e., s. 57, b. 1554-1558. 7
Attâr, İlâhî-nâme, (çev.: Abdülbaki Gölpınarlı), MEB Yay., İstanbul 1996, s. 245-246, b..5921-
5928.
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
439
Neden benimle beraber olmayı istemezmisin?" dedi.
Köle beni mahrum ediyorsun ama sen beni bu dertten kurtarmadıkça
benden kurtulamazsın
Köle ona pek kızdı. Sevgisiyle o haldeydi, şimdi bu hale döndü, ateş
kesildi.
Bir gece kızgınlığından, kininden kalktı,arabının karısının güzle bir
çocuğu vardı. Gidip o çocuğu beşikte kesti, öldürdü, Kanlı palayı da
götürüp kadının yastığının altına koydu, gizledi."
Işk-nâme'de zenci kale reisinin Hümâ'ya aşk teklifi:
Daħı didi ki dur gel yanıma sen
Ki ≈âkim olasın eyvânuma sen
Ko˚ıl ol yad eri ırış benümle
Çü cânumsın âħir øarış tenümle13F
8
Süheyl ü Nev-bahar'da Haydut Sa'luk:
Şehüñ bir yavuz düşmeni var idi
Yüzi øara vü ´arp ™aúluø idi
Baøup Nev-bahar'uñ çü gördi yüzin
Unutdı hemân saúât ol kendüzin
......
æara yüzlü ™aúluø ol beyinsiz
Didi saña øurbân benüm bigi yüz.14F
9
Hurşid-nâme'deki siyah köleler Hurşid'e âşık olurlar ama kötülük
yapmazlar:
Siyâh idi adı vü kendüsi hem
Çü úışø olmış idi göñlinde mu≈kem15F
10
Kadın kahramanın çevresindeki iyi karakterlerin en önde geleni
sevdiği erkektir. Eğer kadın kahraman soylu, âşık olduğu erkek bütün güzel
niteliklerine rağmen bir köle ise soylu kadının babası veya erkek kardeşi bu

8
Mehmed, Işk-nâme, s. 159-162, b.4188-4209. 9
Mesud bin Ahmed, a.g.e., s. 354-360, b.2365-2453. 10 Şeyhoğlu Mustafa, a.g.e., s. 275, b.3870-3877.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
440 Nezahat Öztekin
aşka karşıdır, âşıklar cezalandırılır. İlâhî-nâme'deki "Belh Beyinin Kızı"
hikâyesinde Belh Beyi Hâris'in kız kardeşinin âşık olduğu köleyi zindana
attırıp, kız kardreşinin şah damarlarını kestirerek kızgın hamama hapsetmesi,
Işk-nâme'de Sultan Sencer'in kızının âşık olduğu Ferruh'un kölesi Hurrem'i
zindana attırıp, kızı Dilgüşa'yı da yılanlı akrepli bir mağaraya hapsetmesi,
aynı motifin değişik anlatımlarıdır.
İlâhî-nâme'de Hâris'in kız kardeşini ve âşığını cezalandırılışı şöyle
anlatılır:
"Hârisin gönlü ateşlerle doldu, o sırrı anlayıp öfkesi arttı;
kızkardeşini öldürmeyi kurdu.
Önce o has köleyi, Bektaş'ı zincire vurup zindana attırdı.
Ondan sonra o gümüş bedenli kızı hamamı kızdırıp içeriye
kapatmalarını;
İki bileğinin şah damarlarını yarmalarını, emretti. Hacamatçı kızın
şahdamarlarını yardı, hamamda öylece bıraktı.
Sonra onu hamama kapattı, hamamın kapısını da taşla kireçle
ördürdü."16F
11
Işk-nâme'de âşıkların cezalandırılması:
Çekildi Ħurrem'üñ aya˚ı bende
Ki âzâd iken oldı bende bende
Aradup ≈abse øoydılar anı zâr
Didi Sencer ki øıluñ øızı ber-dâr
Yine bigler na´ì≈at virdi şâha
Ki nâ-≈aøø girmegil bunca günâha17F
12
İlâhî-nâme'de "Belh beyinin kızı" hikâyesinde damarları kesilerek
kızgın hamama kapatılmış kız, kendi kanıyla hamamın duvarlarına ölümün
ve aşkın şiirlerini yazar. Hamamın harareti ve kan kaybının verdiği halsizlik
ona rüsva olmanın, hasret çekmenin acılarını unutturmaz:
"Bir yandan o kötü hamamın harareti bir yandan o ateş gibi şiirlerin
harareti,
Bir yandan gençlik ateşi, bir yandan o kadar kan kaybetmenin ateşi.

11 Attâr, a.g.e., s. 254, b.6023-6027. 12 Mehmed, Işk-name, s. 181-201, b. 5155-5169.
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
441
Bir yandan aşkla, gayretle yanıp yakılmak; bir yandan rüsvay oluşun
hasretin verdiği ateş.
O ay yüzlü parmağını kanına banarak birçok şiir yazmağa
koyuldu."18F
13
Burada akla gelen, "âşığın kanının sevgilinin adını yazması" motifi,
Hallâc (ö. 992)'a atfedilen, Hallâc'ın kanının düşdüğü yerde "enel-Hakk"
yazması menkıbesinden doğmuş bir motif olup olmadığıdır. Aynı motif,
"Mecnûn'un kanının Leylâ yazması" şeklinde Leylâ ve Mecnûn aşkı için de
rivayet edilir19F
14.
İlâhî-nâme'deki hikâyenin sonunda Belh Beyinin kızının âşığı
Bektaş, zindandan kurtulup Hâris'i öldürür ve sevgilisinin mezarı başında
göğsüne hançer saplayarak intihar eder. "Sevgilinin mezarı başında ölme"
motifine Hüsrev ü Şîrîn, Leylâ ve Mecnûn mesnevilerinde de
rastlanmaktadır. Şeyhî'nin Hüsrev ü Şîrîn'inde bulunmayan bu motif, eseri
tamamlayan XVI. yüzyıl şairlerinden Rûmî tarafından ilave edilmiştir20F
15.
Nizâmî (ö. 1203)'nin Hüsrev ü Şîrîn'i, Şîrîn'in, Hüsrev'in ölüsünün başında
göğsüne hançer saplayıp ölmesi ile son bulur.
İlâhî-nâme'de Bektaş da intihar eder:
"Kızın mezarının başına geldi; elbisesini yırttı; bir hançer bulup
ciğerine sapladı."21F
16
Leylâ ve Mecnûn hikâyesinde ise İslâmî olmayan intihar, âşığın
kendi kendine can vermesi olarak değişir. Mecnûn'un ölümünü Fuzûlî şöyle
anlatır:
Çün gördi mezâr-ı gül-úiŸârın
Düşdi ve øucaøladı mezârın
Gögsini øılup la≈d gibi çâk
Merøad gibi ´açdı başına hâk2F
17

13 Attâr, a.g.e., s. 255, b. 6035-6039. 14 Agah Sırrı Levend, Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leyli vü Mecnûn Hikâyesi, TTK Yay.,
Ankara 1959, s. 199-208.
15 Şeyhi, a.g.e., s. 131, b. 153. 16 Attâr, a.g.e., s. 259, b.608. 17 Fuzuli, Leylâ vü Mecnûn, (haz.: Hüseyin Ayan), Dergah Yay., İstanbul 1981, s. 391, b.2885-
5886.
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
442 Nezahat Öztekin
Klasik Türk edebiyatı şairlerinin bu motifi kullanmada Attâr'dan
ziyâde Nizâmî'nin eserinin etkisinde kalmış olduklarını düşünmek daha doğru
olacaktır.
Attâr'ın İlâhî-nâme'sindeki iki hikâye ile dört mesnevinin
muhtevasında bulunan benzerlikleri ele alırken, şifâhî halk edebiyatının,
yazılı seçkinler edebiyatı ile münâsebetini de gözönünde bulundurmak
gerekir. Ancak böyle bir araştırma ile motiflerin izlerini sürmede sağlıklı
sonuçlara ulaşılabilir. Bu da geniş kapsamlı bir mukayeseli edebiyat
çalışmasıdır.
Sonuç: İlâhî-nâme'deki iki hikâyenin özellikle "kocası sefere çıkan
namuslu kadın" hikâyesinin olay kurgusunun yapı iskeleti, kahramanların
karakterleri, olayın belli başlı motifleri ile Anadolu'da XIV ve XV.
yüzyıllarda meydana getirilmiş Işk-nâme, Hurşid-nâme, Süheyl ü Nev-bahar
gibi üç mesnevinin olay kurgusunun temel yapısı, kahramanların karakterleri
ve motifleri arasında paralellikler olduğu görülür. Paralelliklerin örtüşecek
kadar aynılaşması, Propp'un yüz peri masalını inceleyerek 31 temel motifi
tesbit etmesine benzemektedir (Peri Masalları Morfolojisi, 1928). Propp'un
çalışmasına benzer bir inceleme yaparak konularına göre mesnevilerin yapı
elemanlarını bulmak mümkün olabilir. Elde edilen bulgularla derinliğine
yapılan arketipal bir araştırma, motiflerin tarihi haritasını çizmek imkânını
verecek, böylece motiflerin hem halk edebiyatı ile ilişkileri, hem de
evrensellikleri tesbit edilebilecektir.
Attâr'ın "kocası sefere çıkan namuslu kadın" hikâyesi, bir aşk
hikâyesi değildir. Fakat Anadolu'da, konusu aşk olan mesnevilerle
benzerlikler gösterir. "Belh Beyinin kızı" hikâyesi, olay kurgusu ve
kahramanlar olarak diğer aşk hikâyelerinden farklı olmamakla beraber,
"âşığın ma'şuk ile buluşmak istememesi", "vücuddaki kanın boşalması" gibi
motiflerle tasavvufî yoruma da açıktır.
Hikâyelerle mesnevilerin paralellikleri olay kurgusu, kahramanlar,
motifler olarak üç grupta toplanır:
Olay kurgusunun ana motifleri:
1. Sevgililerin ayrı düşmesi
2. Erkek kahramanın rakipleriyle yaptığı mücadele
3. Kadın kahramanın kendisine kötülük yapmak isteyenlerle
mücadelesi
4. Kadın kahramanın erkek kılığında, yüzü örtülü olarak gemi
yolculuğu
5. Bir şehre yönetici olması
6. Halka nikabını açarak yüzünü göstermesi
Attâr'ın İlâhî-nâmesi'ndeki İki Hikâyenin
Anadolu Mesnevilerindeki İzleri
Turkish Studies / Türkoloji Araştırmaları
Volume 2/3 Summer 2007
443
7. Vuslat
8. Soylu ve köle aşkında, sevgililerin cezalandırılması
9. Sevgilinin mezarı başında ölme
Kahramanlar:
Kadın kahraman güzel, namuslu, soylu, sadık, akıllı, iyi eğitimli ve
şâirdir. Erkeklerle dövüşebilecek kadar iyi ata biner ve kılıç kullanır. Aşkı
uğruna ölebilir.
Erkek kahramanların iyi karakterlileri sadık bir sevgili ve dostturlar.
İyi savaşçıdırlar. Dost olanlar, soylu âşığın kölesi ve sırdaşıdır. Nakkaş olan
bu dost köleler, sevgilinin resmini yaparak, mektup taşıyarak iki aşığın
ilişkilerine yardımcı olurlar.
Kötü karakterli erkek kahramanlardan soylu olanlar, baba, kardeş,
kocanın kardeşi gibi yakın aile fertleridir. Soylu olmayanlar haydut, zenci
köle, gemi reisi gibi hür olmayan veya halktan olanlardır.
Aynılaşan motifler:
1. Baba - oğul veya iki erkek kardeşin aynı kadına âşık olmaları
2. Duyarak veya resmini görerek âşık olma
3. Soylu - köle aşkı
4. Soylu kızın, işkence ile öldürülmesi
5. Namuslu kadının iftiraya uğraması
6. Maceralı deniz yolculuğu ve kadın kahramanın gemi reisi
tarafından tâcizi
7. Erkek kıyafetiyle savaşan ve şehir yöneten kadın
8. Âşığın kanının sevgilinin adını yazması
9. Sevgilinin mezarı başında ölüm
Olay örgüsü, kahramanlar ve motifler olarak dökümlerini yaptığımız
bu aynılıklar, Attâr'ın iki hikâyesinin, Anadolu'da meydana getirilmiş olan
Işk-nâme, Hurşid-nâme, Hüsrev ü Şîrîn ve Süheyl ü Nev-bahar
mesnevilerinin prototipleri olduğunu bize göstermektedir.

Konular