RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
ÖZ
İran’ın ilk büyük şairi ve Fars şiirinin mühendisi olarak kabul edilen
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî, III./IX. yüzyıl ortalarında
Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı “Benuc” köyünde
dünyaya geldi. İyi bir eğitim aldı. Uzun zamanlar Fars şiirinin en
ünlü şairi oluşu ve bilge kişiliğiyle hep ön planda oldu. Samanî dö-
neminin en ünlü şairi Rudekî, İslâm sonrası yeni Fars edebiyatının
gerçekte en büyük şairi olarak kabul edilir.
Samanî dönemi Fars edebiyatının, özellikle de övgü şiirinde tartışmasız
önderi Rudekî’dir. Musikişinaslığının yanı sıra iyi bir icracı
da olan, şiirlerinin birçoğu musiki eşliğinde okunan Rudekî’nin şiirdeki
tarzı, kendisinden sonraki Fars şairlerinkinden farklıdır. Divanı
ile çok sayıda şiiri günümüze kadar gelememiş ve ortadan kaybolmuştur.
Bu arada Rudekî’nin Horasan tarzı övgü şiirinin temellerini
attığı, daha sonraki çağlarda Unsurî, Muizzî ve Enverî’nin de bu
tarzı devam ettirdiği unutulmamalıdır. Rudekî’nin kahramanlık şiirlerinin
son derece sadeliği de dikkat çeker.
Anahtar kelimeler: Rudeki, klasik Fars şiiri, Samaniler
ABSTRACT
Accepted as the great poet of Iran and the engineer of Persian poetry,
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî was born in Benuc
village of the small town of Rudek, Samarkand in the mid 9th centu-
Prof. Dr. Nimet YILDIRIM, Atatürk üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars
Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. Email: yildirim2002@hotmail.com,
Web: nimetyildirim.comt.tr; nyildirim.wordpress.com.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
134
ry. He received a good education. Being a wise person and the most
renowned poet of Persian poetry for long, he had always remained at
the forefront.
The most renowned poet of the period of Samani, Rudeki is considered
as the real, greatest poet of the new Persian literature after
Islam.
He is undisputedly the leader of the Persian literature in the period
of Samani, especially of the praise poetry. Being a music lover as
well as a good performer, his style of poetry is different from the following
Persian poets, with many of his poems song in company with
music. Many of his poems and Divan have disappeared, not surviving
to date. In the meantime, it should be remembered that he laid the
foundations of the Praise poetry of Horasan style, which was maintained
by Unsurî, Muizzî and Enverî in later centuries. His heroic
poems are also most apparent with their very simplicity.
Key words: Rudeki, classsical Persian poetry, Samanis.
چکیده
ابو عبد اهلل جعفر بن محمد رودکی نخستین شاعر بزرگ ایران و مهندس شعر فارسی در
قرن چهارم هجری قمری در روستای بنج رودک در ناحیه رودک سمرقند متولد شد. رودکی
یکی از مشهورترین شاعران فارسی گوی در تاریخ می باشد وی در دوران سامانی بزرگترین
شاعر ادبیات فارسی بود .عصر جدید بعد از اسالم مقبول شد.
رودکی بدون شک بزرگترین شاعر شعر ستایشی دوران سامانی می باشد. رودکی به دلیل
آشنایی با موسیقی در شعر هایش از آن بهره می جست که این یکی از وجوه تمایز وی از بقیه
شعرا می باشد. دیوان و بسیاری از اشعار از دست رفته است.
رودکی از پایه گذاران سبک خراسانی بوده که بعد از وی عنصری، معزّی و انوری این
سبک را ادامه داده اند. اشعار حماسی رودکی نیز که به زبان ساده سروده شده نیز دقت
عالقمندان به شعر وادبیات فارسی را جلب می نماید.
کلید واژه ها: شعر کالسیک فارسی رودکی، سامانیان.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
135
1. Hayatı
İran’ın ilk büyük şairi ve Fars şiirinin mühendisi olarak kabul edilen
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî, Avfî’ye göre III./IX.
yüzyıl ortalarında Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı “Benuc”
köyünde dünyaya geldi. Gençliğinin ilk dönemlerinden itibaren hem
şiirleri hem de musiki dalındaki yeteneğiyle ün kazandı. Uzun zamanlar
Fars şiirinin en ünlü şairi oluşu ve bilge kişiliğiyle hep ön
planda oldu.1
Yaşadığı çağın tartışmasız en büyük şairi Rudekî2 Abdurrahman-i
Camî’ye göre, Maveraünnehirli, Devletşah’a göre ise “Rudek”lidir.3
Emîn Ahmed-i Razî; Rudekî’nin, Semerkand’ın “Rudek” kasabasından,
dolayısıyla Semerkandlı olduğunu kaydeder.4 Hulâsatu’l-eş’âr’a
göre Rudekî, Semerkandlıdır. Lutf Ali Beg Azer ise onun Buharalı
olduğunu belirtir. Rıza Kulî Han Hidâyet, Rudekî’nin Nesef’e bağlı
Rudek’te dünyaya geldiğini söyler. Ferheng-i Encümenârâ ise, Rudek’in
Buhara’ya bağlı olduğunu kaydeder.5 Bu köy, Rûdek’in en
büyük köylerinden olmasından “Benûc-i Rûdek” adıyla anılır.6 Yakût
Hamevî, Mu’cemu’l-buldân’da bu köyden söz etmiş, Rudekî’nin burada
dünyaya geldiğini belirtmiştir. Rudekî, değişik kaynaklarda bazen
1 Avfî, Muhammed, Lubâbu’l-elbâb (yay. E. G. Browne), Tahran 1361 hş., III.,
II, 6; Hidâyet Rızâ Kulî Hân, Mecma‘u’l-fusahâ (yay. Mezâhir-i Musaffâ)
Tahran 1340 hş., II, 681; Nefisî, Saîd, Târîh-i Nazm u Nesr, Tahran 1363 hş., I,
21; Furuzânfer, Bediüzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369 hş., s. 18;
Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III, 415-416.
2 Rypka, Jan, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân (çev. Kerîm-i Keşâverz), Tahran 1370
hş., I, 273.
3 Devletşâh-i Semerkandî, Tezkiretü’ş-şuarâ (yay. E.G. Browne), LondonLeiden
1901, s. 31.
4 Razî, Emîn Ahmed, Heft İklîm, Tahran 1389 hş., III, 1512.
5 Nefisî, Saîd, Muhît-i Zindegî ve Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, Tahran 1382 hş., s.
309.
6 Browne, Edward Granville, A Literary History of Persia, Cambridge 1924,
I, 456; Safâ, Zebîhullâh, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş., I, 372;
Rızazâde-yi Şafak, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 45; Zerkanî, Seyyid Mehdî,
Târîh-i Edebî-yi Îrân, Tahran 1388 hş., s. 359.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
136
“Rudekî-yi Semerkandî” bazen de “Rudekî-yi Buharayî” diye anılır.
7
Samanî döneminin en ünlü şairi Rudekî’nin doğum tarihi kesin
olarak bilinmez. Ancak III./IX. yüzyıl ortalarında dünyaya gelmiş
olduğu güçlü ihtimaldir.8 Adı, künyesi ve nisbesi, ilk şairler tezkiresi
Lubâbu’l-elbâb’ta: “Ebû Abdullâh Cafer Muhammed-i Rudekî”; Çehar
Makale’de: “Ebû Abdullah Cafer b. Muhammed-i Rûdekî”,
Bezmârâ’da: “Ebû Abdullah Muhammed-i Rudekî”; Meyhâne’de:
“Ebû Abdullâh Muhammed Rudekî-yi Semerkandî”; Tezkiretü’ş-
şuarâ’da: “Ebû’l-Hasan-i Rudekî”; Mecmau’l-Fusahâ’da: “Ebû Abdullah/Ebû’l-Hasan
Cafer b. Muhammed Rudekî”; Hulâsatu’l-eş’âr’da:
“Hekîm Ebu’l-Hasan Muhammed b. Abdullah-i Rudekî” şeklindedir.9
Kaynaklarda; “Muhammed”, “Cafer” ve “Abdullah” adlarına
rastlanır. "Ebu’l-Hasan” ve “Ebu Abdullah” künyeleriyle de bilinir.
Nizamî-yi Aruzî, Avfî ve Devletşâh gibi daha eski yazarlar ile birçok
şair kendisini “Üstad” nitelemesiyle anarlarken daha yeni tezkirelerde,
“Hekîm” diye geçer. Lubâbu’l-elbâb ve Heft İklîm’deki kayıtlara
göre Rudekî “Sultanuşşuara: şairlerin kıralı” diye de anılır.10 Bazıları
da Rudekî’yi “Mecdüddîn” lakabıyla anarlar.11
Ortaya çıkışlarıyla şiirin de artık yatağına girmiş olduğu Samanîler
hanedanı döneminde sadece bir tek şairin, Rudekî’nin adı
egemendi. Hayatının ilk dönemleri ve öğrenimi konusunda net bilgiler
yoktur. Sekiz yaşında Kur’ân’ı bütünüyle ezberlemiş olduğu, iyi
ve köklü bir öğrenim gördüğü, kıraat dersleri aldığı, aynı çağlarda
şiir yazmaya başladığı kaynaklarda aktarılır.12 Bazı kaynaklara göre
7 Hidâyet, Mecmau’l-fusahâ, 681.
8 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 311.
9 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 306-307.
10 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Müderris, Mirzâ Muhammed Ali, Reyhânetü’ledeb
fî terâcimi’l-marûfîn bi’l-kuna ve’l-lakab, Tahran 1364 hş., II, 338; Nefisî,
Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 308; Furuzânfer, Bediüzzamân, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, Tahran 1386 hş., s. 94.
11 Çelebî, Kâtip, Keşfü'z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, (yay. Kilisli
Muallim Rıfat-Şerefettin Yaltkaya), İstanbul 1941-1943, II, 111.
12 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Razî, Heft İklîm, III, 1512: Zerrînkûb, “Bunyâdi
Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 232.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
137
çocukluğundan beri gözleri görmüyordu. Genç yaşlarında dikkate
değer bilimsel ve edebî bir birikim elde etti. Aynı zamanda musiki
dalında da önemli bir yetenek olan Rudekî, İran tarihinde musikinin
öncüleri olarak kabul edilen ünlü ustalar Bârbed ve Nekisa’yı bile
geride bırakacak bir musiki tekniği, bilgi ve birikimi elde etmişti. Şiirleri
belagat ve fesahat örneği olan şairin klasik tezkirelerin ifadeleriyle:
ne Araplar ve ne de Farslar arasında bir benzeri vardı.
13
Musikişinaslığının yanı sıra iyi bir icracı da olan, şiirlerinin birço-
ğu musiki eşliğinde okunan Rudekî’nin şiirdeki tarzı, kendisinden
sonraki Fars şairlerinkinden farklıdır. Divanı ile çok sayıda şiiri gü-
nümüze kadar gelememiş ve ortadan kaybolmuştur. Bu arada Rudekî’nin
Horasan tarzı övgü şiirinin temellerini attığı, daha sonraki
çağlarda Unsurî, Muizzî ve Enverî’nin de bu tarzı devam ettirdiği
unutulmamalıdır. Rudekî’nin kahramanlık şiirlerinin son derece sadeliği
de dikkat çeker. 14
Rudekî konusunda önemli çalışmaları bulunan Abdulğanî Mirzayev
ve Said Nefisî, Rudekî’nin gözlerindeki görmemenin gerekçesini
Samanî sarayında yaşanan bir ayaklanma ve şairin İsmailî akımının
görüşlerine meyletmesi nedeniyle ayaklanmacılara bağlamaktadırlar.
Bunun yanı sıra Avfî ve Camî, Rudekî’nin anadan doğma kör oldu-
ğunu kaydederler.15 Kedkenî de Rudekî’nin şiirleri konusundaki
araştırmaları sonucu onun anadan doğma kör olduğu görüşünü
onaylamaktadır.16 Ancak Rudekî hakkında bilgilere yer veren yazarlardan
Semanî, Nizamî-yi Aruzî ve Târîh-i Sîstân’ın yazarı böyle bir
konuyu asla dile getirmezler. Firdevsî’nin Şâhnâme’de Rudekî’den söz
ederken kullandığı ifadelerinden de şairin kör olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak Rudekî’nin şiirlerinden onun bir zamanlar görme yetisine
sahip olduğunu gösteren işaretler çıkarılmaktadır. Bazı eserlerde de
13 Müderris, Reyhânetü’l-edeb, ; Razî, Heft İklîm, III, 1512; Furuzânfer, Târîhi
Edebiyyât-i Îrân, s. 94; Sabûr, Âfâk-i Ğezel-i Fârsî, s. 111.
14 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, I, 274.
15 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Browne, A Literary History of Persia, I, 456; Rudekî,
Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I,
213.
16 Kedkenî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, s. 420.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
138
onun hayatının sonlarına doğru görme özelliğini kaybettiği;17 önceden
görme yetisi olduğu ancak erginlik çağlarında18 ya da yaşlılık
çağlarında19 bu özelliğini kaybettiği aktarılır.20 Bazılarınca; şiirlerindeki
renklerle ilgili değerlendirmeleri ve nitelemeleri onun anadan
doğma kör olmadığının kanıtlarıdır. 21
Avfî bu konuda şunları dile getirir: "Rudekî anadan doğma kördü.
görme yetisi yoktu, ancak basiretliydi. Beden gözleri kapalıydı, ancak gönül
gözleri alabildiğine keskin ve güçlüydü." 22
Onunla çağdaş olan Dakikî, Ebû Zuraa-yi Cürcanî ve Nâsır-i
Husrev gibi şairlerin birtakım açıklamalarından, Rudekî’nin anadan
doğma kör olduğu sonucuna varılmaktadır. Ebû Hayyân-i Tevhîdî
ile Ebû Alî-yi Miskeveyh’in aralarında geçen bir konuşma ve
Avfî’nin rivayeti de bu durumu onaylar. Ancak bizzat şairin dizelerine
aktardığı ifadelerinde, onun bir ömür boyu görme yetisinden yoksun
olduğunu, hayatının sürekli karanlıklar içerisinde geçtiğini gösteren
kanıtlar yoktur. Anadan doğma körlere kapalı olan renkler
dünyası onun şiirlerinde bütün boyutlarıyla eksiksiz yer alırken, so-
ğuk yaşlılık günlerini ısıtan gençlik çağlarının aşkları ve gönül maceralarının
sıcak duyguları aciz ve görmeyen birinden nasıl beklenebilir?
Öte yandan dizelerindeki teşbihler, tasvirler ve diğer değerlendirmeler
de onun anadan doğma bir kör olmadığını kanıtlayacak
düzeyde güçlü ve eşsizdir. 23
17 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 15; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374;
Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 213-214; Zerrînkûb, Abdulhuseyn,
“Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, Tahran 1358 hş., s. 233.
18 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, I, 273.
19 Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18, 20; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 94.
20 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, I, 273.
21 Ethé, Hermann, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Rızâzâde-yi Şafak), Tahran
2536 şş., s. 25.
22 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
23 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ
Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş., s. 12.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
139
Rudekî’nin hayatı dört ayrı devrede ele alınabilir:
1. Rudekî’nin çocukluk çağı, Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı
Benuc köyünde doğumundan, çoğu Semerkant’ta geçen gençlik dö-
nemine kadar. Çocukluk yıllarında çağın geleneklerine uygun olarak
hem Kur’ân’ı ezberlemiş ve hem de şiir söylemiştir. Yine aynı yıllarda
daha sonraları sarayda işine çok yaramış olan musikiye de ilgi duymuş,
bu konuda da önemli birikim edinmiş, yeteneklerini sergilemiş-
tir.
2. Hayatının ikinci dönemi Buhara’ya göç etmesiyle başlar. Söz
konusu göçün gerçek gerekçesi bilinmez. Ancak öylesine bir yetene-
ğin hem ad, san ve şöhret ve hem de iyi bir iş bulmak için o şehre
gitmiş olması muhtemeldir. Bazı araştırmacılara göre Rudekî’nin Buhara’ya
gidiş amacı, başkentte yoğun faaliyetlerde bulunan edebî,
edebî-bilimsel akımların hareketlerine katılmaktı. Övgü şiirlerinin
yanında kahramanlık anlatılarına yer vermeyen ulusal destanlar
yazması da bu kanıyı onaylamaktadır. O çağlardaki etkin ekol taraftarları
şairlerin özellikle de emirlerin yanında bulunarak İran dili ve
kültürünü koruma ve geliştirip yaygınlaştırma konusuna olan ilgileri
dalga dalga yayılıyordu. 24
Bu dönem Samanî emiri Nasr b. Ahmed yönetiminin ilk yıllarına
(301/913) ya da biraz sonrasına kadar sürer. Ondan önce yönetime
gelen İsmail ile Ahmed b. İsmail dönemlerinde de çoğunluğun gö-
rüşüne göre Rudekî yine saray yakınında bulunmakta, saraya çok
fazla girememekte, ancak ünlü vezir Belamî onu himaye etmektedir.
3. Onun, Nasr b. Ahmed sarayına girişini de yine Belamî sağlamış-
tır. Nasr b. Ahmed’in sarayına girmesiyle hayatının üçüncü dönemi
başlar. Bu dönem şairin çok önemli rüyaları ve hayallerinin gerçekleştiği
devredir. Hayatının sonraki dönemlerinde bu devreyi özlemle
anar durur. 25
4. Hayatının dördüncü ve son dönemi; sarayda gerçekleşen bir
ayaklanmayla başlar. Güçlü bir ihtimalle ayaklanmacılar, sarayda
hükümdarın ya da başkalarının İsmailî akımına eğilim göstermesine
24 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 359-360.
25 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 360.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
140
karşı olanlardı. Emir Nasr, veziri Belamî ve sarayın birçok önde gelen
kişiliği ile ünlü şair Rudekî İsmailiyye inanışına eğilimli kişilerdi.
Ayaklanmanın gerçekleştiği 326/938 yılında Belamî birdenbire görevinden
alındı. Emir Nasr, bilinmeyen bir gerekçe ve şekilde bir köşeye
çekildi. Rudekî de saraydan kovuldu, ardından da doğduğu köy
Benuc’a geri döndü.26 Şiirlerinden de anlaşıldığı gibi uzun bir hayat
yaşamış ve çok yaşlılıktan dolayı dişleri dökülmüştür. Gençlik günlerini,
o çağlardaki güçlülüğü ve mal varlığını dizelerinde hep özlemle
anmaktadır.
Gençlik dönemi Buhara sarayında eğlence, mutluluk, güzeller ile
kara gözlülerle aşk ve musiki meclislerinde eğlence ve bolluklar içerisinde
geçen şairin yaşlılık çağları, tam tersine sakıntılarla geçmiştir.
Bahtının ters dönmesi yüzünden hayatının sonlarında sıkıntılar ve
zorluklar bir türlü yakasını bırakmamış, ünlü şekvaiyye kasidesini de
o günlerde kaleme almıştır:
مرا بسود و فرو ریخت هر چه دندان بود
نبود دندان، البل چراغ تابان بود
سپید سیم زده بود و در و مرجان بود
ستارۀ سحری بود و قطرۀ باران بود
Eridi ve döküldü bütün dişlerim,
Diş değildi onlar ışıldayan lambaydı
Gümüş beyazıydı, inciydi, mercandı
Seher yıldızıydı, yağmur damlasıydı.
Şiirlerinde son günlerinde yaşadığı sıkıntıları ve eski mutlu günlerine
özlemini şöyle dillendirir:
بسا که مست در این خانه بودم وشادان
چنان که جاه من افزون بد از امیر و ملوک
26 Browne, A Literary History of Persia, I, 456; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân,
I, 666; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 329; Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s.
360; Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III,
415-416.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
141
کنون همانم و خانه همان و شهر همان
مرا نگویی کز چه شدهست شادی سوک؟
Bu sarayda nice günler sarhoş ve mutlu yaşadım,
Öyle ki makamım emirden de krallardan da üstündü
Şimdi de aynıyım, ev de aynı, şehir de aynı,
Bana “Neden mutluluk yasa dönüştü” demezsin? 27
Yine divanındaki şu dizeler onun hayatının son demlerinde yaşlı-
lığı, gözlerinin görmemesi ve eskiye özlemini dile getirmektedir. Her
halükarda son günlerinde mutluluk günlerinin artık geride kalmış
olduğu ve bahtının ters çevrildiği açıkça anlaşılmaktadır:
شد آن زمانه که شعرش همه جهان بنوشت
شد آن زمانه که او شاعر خراسان بود
که را بزرگی و نعمت ز این و آن بودی
مرا بزرگی و نعمت ز آل سامان بود
Şiirini bütün evrenin yazdığı devran geçti,
Onun Horasan şairi olduğu zaman geçti.
Birileri için ululuk ve nimet şundandı, bundandı;
Benim ululuk ve varlığım Samanoğullarındandı.
28
Şairin ilginç maceralarla dopdolu hayatı Rudek’in uzak bir kö-
yünde başlayıp inişli yokuşlu bir seyir izleyerek aynı köyde sona ermiştir.
Dikkat çekici bir gelişme de bu büyük söz ustasının öldüğü yıl
(329/940) aynı bölgenin bir diğer köşesinde İran ulusal destanını yazacak
olan ulusal şair Firdevsî’nin dünyaya gelmiş olmasıdır.
Şiirlerindeki birtakım dizelerinden anlaşıldığı kadarıyla şair orta
yaşlarından sonra evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur. Dizelerinde
yaşlılık dönemlerinde artık ne hanımının ve ne de çocuklarının bulunmadığından
söz eder. Bütün bu kaybettiklerini özlemle anar. 29
27 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 86.
28 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
29 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 83.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
142
Sûzenî-yi Semerkandî ve Edîb Sâbir gibi şairlerin bazı şiirlerinden
Rudekî’nin “Ayyâr” adında bir sevgilisi olduğu anlaşılmaktadır.
Said Nefisî; “Ayyar’ın, Rudekî’nin satın almış olduğu bir gulam olduğunu,
onu alırken de borçlandığı ve Belamî’nin onun borcunu ödediğini” belirtir.
Rudekî’nin divanında da bu konuya işaretler bulunmaktadır.30
Samanîler döneminde bu hanedanın en büyük emirlerinden biri
olan Nasr b. Ahmed’in nedimleri arasında yer alan ve döneminin en
ünlü şairi olan Rudekî bazılarınca, musiki biliminde birikimli, aynı
zamanda “rud/berbat” adlı enstrümanı en iyi çalan kişilerden biri
olmasından “Rudekî” mahlasıyla anılmıştır. Bazı araştırmacılara göre
de onun bu mahlasla anılmasının gerekçesi, Buhara’ya bağlı “Rûdek”
adlı kasabada doğup büyümüş olmasıdır. Çok üstün bir edebiyat ve
musiki zevkine sahip Rudekî, şiiriyle Fars şairlerinin en ön sırasında
yer almıştır.31 Ancak “rud”u iyi çaldığı için bu mahlasla anıldığı doğ-
ru kabul edilemez. Çünkü iyi rud çalmasından dolayı böyle bir mahlas
verilse “rudî” diye verilirdi. Kaldı ki; “rudî” de Farsça kurallarına
göre doğru değildir. Çaldığı enstrümandan dolayı “Rudekî” değil
doğru olarak “rudsâz”, “rudzen” ya da “rudnevâz” mahlası verilmeliydi.
Şair mahlası “Rudekî”yi günümüze gelmiş şiirlerinde sekiz
yerde kullanmaktadır. 32
Rudekî, Emir Nasr’a, saray görevlilerine ve bürokratlara çok yakın
oluşu ve onlardan aldığı hediyelerle önemli ölçüde servet biriktirmiş-
ti. Nasr b. Ahmed ile Herat’tan Buhara’ya giderken mal varlığını dört
yüz deve taşımaktaydı. Bazı şairlerin aktardıkları bilgiler de bu durumu
onaylamakta, ayrıca kendisi de aldığı hediyelerin miktarlarını
dizelerinde yer yer aktarmaktadır.33 Avfî’nin kayıtlarına göre iki yüz
kölesi34 ve dört yüz deve onun mal varlığını taşırdı. Ondan sonra
30 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 18, 66-67; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 427.
31 Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer, Lutf Alî Beg, Âteşkede (yay. Hasan Sadâti
Nasırî), Tahran 1336-1340 hş., s. 310.
32 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 310-311.
33 Muderris, Reyhânetu’l-edeb, II, 339; Razî, Heft İklîm, III, 1512; Safâ, Târîh-i
Edebiyyât, I, 374; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 96.
34 Devletşâh, Tezkire, s. 42.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
143
hiçbir şaire böyle bir servet nasip olmamış, hiçbir şairin bahtı böylesine
açık olmamıştır.35 Elbette hayatının tamamında bu serveti ve mal
varlığını koruyamadı. Yaşlılık dönemlerinde ailesinin geçimini sağ-
lamada bile sıkıntı çekecek kadar çok yoksullaştı.36 Elbette mal varlığı
konusundaki bu rivayetlerin önemli bir kısmı çok abartılıdır. Ancak
önemli miktarda servet sahibi olduğu kaynaklar ve çağdaşlarının da
onaylamalarıyla gerçektir. 37
Tahirîler ve saffarîler dönemlerinde Hanzala-yi Badğisî, Firûz-i
Meşrıkî ve Ebû Suleyk-i Gurganî gibi şairler Fars şiirinin ilk dönemlerinin
önemli şairleri olarak bilinirlerken Samanoğulları döneminde
söz sancağı daha yücelere erişti. Bu dönemin en büyük öncü şairi
Rudekî’ydi. Rudekî Fars şairlerinden divanı olan ilk kişidir. 38
Rudekî’nin ölüm tarihi olarak Hidâyet’in 304/917 39 yılını vermesi
yanlış olmalıdır. Çünkü şair 325/937 yılında ölen Şehîd-i Belhî’nin
ardından mersiye yazmıştır. Semanî, Rudekî’nin dünyaya gelmiş
olduğu Benuc’ta 329/941 yılında öldüğünü aktarır. 40
2. Edebi kişiliği
Rudekî, İslâm sonrası yeni Fars edebiyatının gerçekte en büyük şairi
olarak kabul edilir. Büyük Taberî Tarihi’ni Farsça’ya çeviren ve Fars
çevirmenlerin babası olarak bilinen ünlü Samanî veziri Belamî;
“Arap ve Acem şairleri içerisinde onun bir benzerinin olmadığını”
açık açık söyler.41 Çağdaşları arasında da kendisine yaraşır ve hak
etmiş olduğu bir üne sahip, Kisaî’nin kendisini “şairlerin hocası” olarak
tanıttığı Rudekî, yine bir ünlü şair Marufî-yi Belhî tarafından
35 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i
Eyyâm, s. 233.
36 Browne, A literary History of Persia, I, 456; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374.
37 Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 17.
38 Razî, Heft İklîm, III, 1512.
39 Hidâyet, Mecmau’l-fusahâ, I, 237.
40 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374.
41 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
144
“sultân-i şairân: şairlerin sultanı” nitelemesiyle anılır.42 Deri şiirinin
gerçekte adıyla başladığı bir şairdir Rudekî. Alabildiğine büyük, sö-
zün bütün alanlarına egemen, söz ustası, yeni yeni kavram ve mazmun
yaratan, adı Fars şiiri defterinin en başında yer alan hem doğuda
ve hem de batıda ün kazanmış bir şairdir.
Samanî dönemi Fars edebiyatının, özellikle de övgü şiirinde tartışmasız
önderi Rudekî’dir. Eserlerinin çoğu, zamanın acımasızlığına
uğramış, günümüze kadar erişememiş olsa da, İran halkının zihinlerinde
her zaman varlığı ve etkisi derinden hissedilerek süregelmiştir.
Rudekî konusunda en kapsamlı ve en derin araştırmayı yapan, aynı
zamanda şairin divanını da yayınlayan Said Nefisî’nin hazırladığı,
Rudekî’nin şiir harmanından nasibini almış şair ve sözlük yazarlarına
yer veren bir listede çok çeşitli şiir türleri ve konularında eser vermiş
şairler yer almaktadır: Fars şiir tarihinde en büyük övgü şairleri Ferruhî
ve Unsurî; kahramanlık anlatılarının öncüsü Firdevsî; zühd şiirlerinin
ustası Kisaî; daha çok kültürel içerikli şiirler yazan Mesud-i
Sad-i Selmân; bilgi ve aklı öne çıkaran şair Şehîd-i Belhî; sufî şairlerin
öncüleri olarak kabul edilen Ebû Saîd Ebu’l-hayr, Mevlana Celaluddîn,
Aynu’l-kuzât-i Hemedanî ve Hafız, Selçuklu meliküşşuarası
Emîr Muizzî, tefahür ve tekebbür şairi Hakanî gibi ünlüler Rudekî’nin
öğrencisi olduklarını söylemişler, öte yandan Nâsır-i Hüsrev
de onun değerinin çok yüksek olduğunu belirtmiştir. Özetle IV./X. ve
V./XI. yüzyıl şairleri arasında çevrelerinde böylesine çok sayıda ünlünün
kümelendiği ve kendilerinden önemli ölçüde etkilendiği iki
isimden söz edilebilir. Bunlar da tartışmasız Rudekî ve Firdevsî’dir. 43
Farsça şiir söyleyen şairlerin şiirlerine yer veren en eski tezkire
Lubâbu’l-elbâb’ın yazarı Muhammed-i Avfî şunları söyler: “Rudekî,
göklerin gönderdiği ender karakterlerden, evrenin en ilginç kişiliklerinden
biri; gözleri anadan doğma görmeyen, ancak gönlü gün gibi aydınlık, gözsüz
ancak basiretli…” 44
42 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
43 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 359.
44 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
145
Rudekî, bütün araştırmacıların ortak değerlendirmesiyle Buhara
sarayının en büyük şairiydi. Hem o çağlarda ve hem de izleyen dö-
nemlerde hükümdar saraylarının; bilim, edebiyat ve sanatın desteklendiği
ve geliştirildiği merkezler olduğu bilinmektedir. Yine o dö-
nemler şairler, yazarlar, kâtipler, musikişinaslar, sanat ve kültür erbabı,
zevk ve yetenek sahibi kişilikleri himaye edenler; hükümdarlar
ve hükümdar saraylarına bağlı bulunan bürokratlardı. Nerede bir
edebiyatçı, bir filozof ya da bilim adamı; sanatını, yeteneklerini, bilgi
ve birikimini sergilemek isteyen, bilim ve sanat dostu kitlelere eriş-
meği düşünen biri varsa, Buhara sarayının yolunu tutuyordu. O günlerde
Nasr b. Ahmed’in sarayı, şiir ve edebiyatın gerçek bir pazarıydı.
Genç hükümdar şiir ve edebiyata, musikiye; savaşmaya ve hü-
kümdarlığa olan sevdası kadar ilgi duymaktaydı. Otuz yıllık saltanat
devresi, Samanîlerin en parlak dönemi olarak kabul edilir. Özellikle
tarih kitaplarında onun adaleti, bilim ve edebiyat dostluğu konusunda
aktarılanlar da bütün bunları onaylamaktadır. İşte bu emire bağlı
olmasıyla onun sarayında son derece nüfuzlu bir şair olan Rudekî,
öte yandan böylesine etkisi, sultana ve bürokratlarına yakınlığı, onun
efsanelere konu olacak düzeyde servet biriktirmesine de neden olmuş,45
daha bir şair olarak ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren kendisine
yaraşır bir şöhret elde etmeğe başlamış, bu şöhretinin ilk dönemlerinden
itibaren de akıllılığı ve yeteneklerini de kullanarak Nasr b.
Ahmed (301-331/914-943) sarayının gözde şairi olmayı başarmıştı. 46
Aynı çağın bir diğer bilge şairi Şehîd-i Belhî Rudekî’nin şiirinin,
önem ve değer açısından Kur’ân’dan sonra ikinci sırada yer aldığını
söyleyerek47 onu överken şöyle der:
بـه سخن مـاند شعر شعرا
رودکی را سخن تلو نبی ست
Şairlerin şiirleri sadece bir söz;
Rudekî’nin sözü peygamber sözü gibi.
48
45 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 25; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 12-
13.
46 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 25.
47 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 99.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
146
Dakikî onun övgüsünde:
کرا رودکی گفته باشد مدیح
امام فنون و سخنور بود
Rudekî kimi övmüş olursa,
O bilginin ve şairliğin öncüsü olur.
49
Unsurî gazel türünde makamına erişme imkânının olmadığını belirterek
onu şu dizeleriyle över50:
غزل رودکی وار نیکو بود
غزل های من رودکی وار نیست
Gazel Rudekî gibi söylenince güzel olur;
Benim gazellerim Rudekî’ninki gibi değil ki?! 51
Kaynaklardaki kayıtlar ışığında birtakım değerlendirmelerde bulunan
tezkire yazarları ve edebiyat tarihçileri Behrâm Gur’dan sonra
Farsça şiir söylenmediğini, söylenmiş ise de Arap yönetimler ve Arap
dilinin egemenliği yüzünden kayda geçirilememiş olduğunu belirtirler.
Her halükarda Fars şiir hazinesini üstün yetenekli dil anahtarıyla
açan Rudekî zamanına kadar ergin, olgun söz söyleyen, yetişmiş divan
sahibi bir şair yoktu denilebilir.52 Rudekî’den önce de; III/IX.
yüzyılın ilk dönemlerinden itibaren Farsça söyleyen şairler var olagelmiştir.
Rudekî’nin şairliğinin parladığı dönemleri de III./IX. yüzyı-
lın ortaları olarak kabul edersek, ondan elli yıl öncelerde de Farsça
şiir söylenmekteydi. Ondan önceki bazı şairlerin Farsça şiirleri de
günümüze kadar gelmiştir. Bu konuda en doğru söz Rudekî’nin
İslâm sonrası Yeni Farsça ile en güzel ve en üst düzeyde şiir söyleyen
ilk şair olduğudur.
Rudekî öylesine içli ve derin anlamlı dizeler söylüyordu ki, her ge-
çen gün kendisine ilgi duyanların sayısı artıyordu. Sadece ünlü bir
48 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
49 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
50 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân, I, 665.
51 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
52 Âzer, Âteşkede, s. 310; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 21-22.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
147
şair değildi, aynı zamanda çok güzel de bir sesi vardı Rudekî’nin.
Çeng ve rud gibi enstrümanları en iyi çalan oydu. Ünlü bir sanatkâr
olan Bahtiyar Ebu’l-Abek’ten berbat dersleri aldı. Çok güzel berbat
çalışıyla bir musikişinas olarak da ünü çevreye yayıldı. Sanatı, şiiri ve
kişiliğine vurulan Horasan emiri Nasr b. Ahmed onu yanına aldı,
verdiği hediyelerle zenginleştirdi ve Rudekî onun sarayında her ge-
çen gün yükseldi.53 O da bütün sanatkârlığı ve yeteneklerini bu emirin
hizmetine sundu. Çeng çalıyor, şiir okuyor ve emirin eğlence meclislerini
zevke boğuyordu. Maveraünnehr’in en üst düzey devlet
adamları, bürokratları, bilim ve edebiyat çevreleriyle sanatkârlarının
katıldığı bu toplantılarda onun şiiri de musikisi de eşsiz kabul görü-
yor ve son derece beğeniliyordu. Bu yüzden olsa gerek vezir Belamî,
onu Arap ve Acem şairleri içinde benzersiz olarak niteliyordu. 54
Onun böylesine kabul görmesi elbette boşuna değildi. Gerçekten
Rudekî şairlikte benzersiz bir güç ve yetenekle donanmıştı: özellikle
tasvirleri en yüksek perdelerdendi. Teşbihleri ve tasvirleri son derece
ince ve özenle seçilmiş, dikkatle örülmüştü: hiçbir şair onun gibi ola-
ğanüstü bir şekilde “şarab”ı, “erimiş akik’e; “dişleri”, “sabah yıldı-
zı”na ve “billur yağmur tanelerine” benzetmemişti. 55
Adı İranlı şairler arasında ilk sırada yer alan Rudekî, Tezkire-yi
Devletşâh’ta ilk şairler tabakasında yer alırken; Târîh-i Güzîde’de Mustavfî
onunla ilgili şu ifadelere yer verir: “Rudekî, Fars şairlerinin ilkidir.
Ondan önce Acemler, Arapça şiir söylerlerdi.”
Rudekî’nin edebi kişiliği her tarafa ışık saçan bir prizma bir aydınlık
kaynağı gibi çok parlaktır. Destansı şiir türünün aydınlık saçan en
53 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Devletşâh, Tezkire, s. ; Muderris, Reyhânetu’ledeb,
II, 338; Browne, A literary History of Persia, I, 456; Browne, Târîh-i Edebî-
yi Îrân, I, 665-666; Numanî, Şiblî, Şi‘ru’l-‘Acem/Târîh-i Şi‘r ve Edebiyyât-i Îrân,
Tahran 1335 hş., I, 26; Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18; Safâ, Târîh-i Edebiyyât,
I, 372-373; Mutemen, Zeynulâbidîn, Tahavvul-i Şi‘r-i Fârsî, Tahran
1371 hş., s. 203; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 13; Sabûr, Daryûş, Âfâk-i
Ğezel-i Fârsî, s. 111.
54 Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 13.
55 Rûdekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 15; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle,
s. 14.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
148
büyük ışık dalgası odur. Kelîle ve Dimne’sinden günümüze sadece 115
dizesi gelebilmiştir. Sindbâdnâme ve diğer altı mesnevisinden elimizde
sadece bazı dağınık dizeler bulunmaktadır. Ancak bütün bunlara
rağmen hem tarihsel gelişmeler ve kayıtlar, hem de günümüze kadar
gelmeği başarmış şiirleri onun şairlik sanatında ve özellikle de destan
türünde en büyük olduğunu, bu dalda önemli eserler vermiş Fahruddîn
Esad-i Gurganî ve Nizamî-yi Gencevî gibi söz ustalarının
önderi olduğunu göstermektedir. Bilgiyi yücelten şu dizeleri:
تا جهان بود از سر آدم فراز
کس نبود از راز دانش بی نیاز
مردمان بخرد اندر هرزمان
راز دانش را به هر گونه زبان
گرد کردند و گرامی داشتند
تا به سنگ اندر همی بنگاشتند
دانش اندر دل چراغ روشن است
وز همه بد بر تن تو جوشن است
Gökler insanoğlunun başı üzerinde yükseleliden beri,
Hiç kimse bilginin gizemine kayıtsız değildi.
Akıllı kişiler her zaman
Bilginin gizemini her dilde,
Derlediler ve bilgiye değer verdiler.
Bilgiyi taşlara bile işlediler.
Bilgi yürekte aydınlık saçan bir kandil,
Her şeyden öte teninde bir kalkan senin. 56
Emir Nasr’ın buyruğu ve Belamî’nin de destekleriyle Rudekî her
geçen gün yeteneklerini geliştirdi ve şiirde ustalaştı. Bu şiirsel deneyimleriyle
antik İran kültürel değerlerini kendi çağına ve daha sonra-
56 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 156; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 567.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
149
ki kuşaklara aktarmada en önde yer aldı. Övgü şiirleri söylemesi, aşk
şiirlerini çok önemsemesi, hikmet dolu dizeler kaleme alması, mersiye
ve hiciv konularında da üstün yeteneklerini sergilemesi onun şiirde
ne denli derin bir birikim ve bilgi sahibi olduğunu göstermektedir.
Rudekî’nin mersiye şiirlerinden günümüze gelenler çok azdır. Ancak
eldeki veriler onun IV./X. ve V./XI. yüzyıllarda mersiye dalında
örnek olabilecek şiirler yazdığını göstermektedir. Söz konusu mersiyelerinin
özellikleri arasında en önemlisi bu tür şiirlerinde şairin muhatabıyla
ilgisinin “meddah-memduh”, “âşık-maşuk” düzeyinden
ötelere geçmiş olmasıdır. Bir diğer önemli özelliği de sade lirik tarzda
hem gazelde ve hem de övgü içerikli kasidelerinde kullandığı dilin
çok akıcı ve etkileyici oluşudur. Bu inceliği kendisinden sonra onu
örnek alan büyük şairler tarafından da izlenmiş, onların da başarılı
olmalarını sağlamıştır. Rudekî’nin bir diğer önemli özelliği de; övgü
şiirlerindeki iğrakları inandırıcı bir şekilde işlemesidir:
ورش بدیدی سفندیار گه رزم
پیش سنانش جهان دویدی و لرزان
باز بدان گه که می به دست بگیرد
ابر بهاری چنو نبارد باران
با دو کف او ز بس عطا که ببخشد
خوار نماید حدیث و قصۀ توفان
İsfendiyar görseydi onu savaş günü:
Okunun önünden kaçardı sıçrayarak titreyerek
Yine öyle de eline şarabı aldığında;
Bahar bulutu bile öylesine yağmur yağdıramaz
İki elini açarak öylesine bol bol dağıtır ki:
Tufan sözü ve hikâyesinin sözü bile edilemezdi. 57
Bu büyük söz ustasının en önemli özelliklerinden biri de lafzi sanatları
kullanmadaki duyarlılığıdır: bu konuda da sanatı öncelemiş,
57 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 102.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
150
ağır tumturaklı sanatların duyguları ve düşüncelerini doğrudan yansıtmada,
anlamı ve mesajı tam açık olarak muhataba iletmede engel
çıkaracak bir şekilde şiirine egemen olmasına asla izin vermemiştir:
حجت یکتا خدای و سایه اوی است
طاعت او کرده واجب آیت فرقان
خلق ز خا ک و ز آب و آتش و بادند
وین ملک از آفتاب گوهر ساسان
گر تو فصیحی همه مناقب او گوی
ور تو دبیری همه مدایح او خوان
ور تو حکیمی و راه حکمت جویی
سیرت او گیر و خوب مذهب او دان
Tek Tanrı’nın kanıtı onun gölgesi;
Ona boyun eğmeği buyuran Kur’ân ayeti.
Yaratıklar; topraktan, sudan, ateşten ve yelden,
Bu hükümdar, Sasân mücevheri/soyu güneşinden.
Sen bir fasih şair isen, onun menkıbelerini söyle,
Sen bir yazar isen onun övgülerini söyle.
Sen bir bilge isen, hikmet yolunu arıyorsan,
Onun huyunu edin ve onun dinini iyi öğren. 58
Bazı edebiyat araştırmacıları Rudekî’nin övgü içerikli şiirlerinde
kendisini açıkça gösteren kültürel arka planı ve birikiminin birincisi
ağırlıklı olmak üzere İranlılık ve İslâmî renkler taşıdığı,59 tasvirlerinde
Zerdüştilîk inancı renklerinin çok belirgin olarak gözlendiği, daha
58 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 101. Rudekî’nin günümüze kadar
gelmiş en uzun kasidesi ve en ünlü şiiri 311/923 yılında tahta çıkan yerel
kumandan Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Halef’in övgüsünü konu
almaktadır. Ebû Cafer Ahmed tarafından Sistan’da Saffarîler’in Halefîler
olarak adlandırılan ikinci kolu kurulmuştur. 352/963 yılında öldürülmüştür.
59 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 363.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
151
açık bir ifadeyle Rudekî’nin şiirlerindeki Zerdüştî renklerin, İranlılık
görünümlerinin İslâm ve Araplara ait ögelerden çok çok fazla oldağu
kanısındadırlar. 61
ورش به صد اندرون نشسته ببینی
جزم بگویی که: زنده گشت سلیمان
سام سواری که تا ستاره بتابد
اسب نبیند چنو سوار به میدان
ور به نبرد آیدش ستارهی بهرام
توشهی شمشیر او شود به گروگان
Onu yüz sarayda oturmuş görsen
Kesinlikle “Süleyman dirilmiş” dersin.
Yıldız doğuncaya dek atın kendisi gibi
bir süvari göremeyeceği Sam-i Sevar görürsün.
Merih yıldızı savaş meydanına gelse,
Onun kılıcına azık, ona rehin olur. 62
Rudekî’nin şarap konulu şiirlerinde estetik boyutlarının yanı sıra
İranlılık-Arya belirgin renkleri de açıkça görülür: bu şiirlerinde dü-
zenli ve sık sık İran ulusal kahramanlarından ve ünlü kişiliklerinden
örneğin: Rüstem, Zal, İsfendiyar, Sam, Cem, Keykavus ve Kisra gibi
isimler, unvanlar yer alır. Pehlevî Dili’ni ileri düzeyde bilmesi, eski
İran’a ait Pehlevice metinleri ve özellikle “enderznâme” adıyla bilinen
öğüt içerikli metinleri okuması, şiirlerinde bu değerlere yoğun
olarak yer vermesi, İslâm öncesi dönemler İran’ına ait ögeleri “Deri
Şiiri”ne sokması da onun eski İran’a ne denli özlem duyduğunu göstermektedir.
63
Bu aşırı İranlılık eğiliminin yanı sıra onun Arap edebiyatı ve İslâm
kültürüne ilgisi de şiirine apayrı bir renk vermiştir. Arap şairlerini ve
61 Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, s. 415.
62 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 100-102.
63 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 363.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
152
şiirlerini de iyi bilen Rudekî, kendisinin Derî Şiiri’ndeki makamıyla
Hassan, Cerîr ve Ebu Temmam’ın Arap şiirindeki yerinin aynı oldu-
ğunu ifade eder.64 Rudekî ile o çağlardaki diğer İranlı şairlerin Arap-
çaya yoğun ilgi duymalarının temel gerekçesi İslâm sonrası ilk üç
yüzyılda İranlıların samimiyetle İran ile İslâm kültürlerini yaklaştırma
ve belli düzeylerde örtüştürme çabalarıdır. Bu önemli faaliyetlerin
yaygınlık ve etkinlik düzeyi ise Samanî dönemi edebî akımları
içerisinde gelenekselleşecek kadar ileri boyutlardadır. Cemil ve Buseyna
gibi Arap aşk hikayeleri tiplemelerinin Derî Şiiri’ne sokulmasından
tutun “İmran oğlu Musa”, “Yusuf’un gömleği”, “Süleyman
mülkü”, “İsa Mesîh”, “Tufan kıssası”, “kadir gecesi” gibi Kur’ân
kıssalarından şiir ve diğer edebî ürünlerde yararlanma ve yoğun alıntılar
yapma; öte yandan Ebû Hanife, Cerîr b. Atiyye, Hassan b. Sabit,
Sahbân ve Sülmâ gibi Arap şair, yazar, bilgin kişiliklerinin adlarının
Derî Farsçasıyla kaleme alınan metinlerde yer alması, bütün bunlar
Rudekî’nin işte bu kültürel-edebî yaklaştırma ve örtüştürmeyi sağlamak
için ne denli çabaladığını göstermektedir. 65
Rudekî’nin şiirlerinde betimleme sistemi birkaç temel üzerine
yükselir: Betimlemeler genellikle teşbih temeline dayanır. İmaj türleri
sade, doğrudan doğadan aktarılır. Göz ucuyla Arap şairlerini de bir
yandan izlemektedir. Betimlemelerde duygusallık da etkin ve önemlidir.
Çünkü şairin kullandığı sözcükler daha çok duygusalbetimleme
anlam yükleri ağır basan sözcüklerdir. Rudekî olağanüstü
yetenekleri ve gücüyle son derece güzel teşbihlerle de şiirlerini süslemiştir.
66
İran şairlerinin ve özellikle de IV./X.-VI./XI. yüzyıllarda yaşamış,
Türkistan ve Horasan şairleri olarak bilinen İranlı şairlerin şiirlerinde
öne çıkan güçlü özelliklerinden biri de doğa tasvirleridir. Rudekî’nin
haleflerinden Unsurî, Ferruhî, Mesud-i Sad-i Selmân, Menuçehrî,
Enverî, Ebu’l-Ferec-i Runî gibi şairlerin “Bahariyye” ve “Hazaniyye”
türü şiirleri dünya çapında ünlüdür. Rudekî’nin dizelerindeki betim-
64 Zerrînkûb, Târîh-i Îrân Ba’d ez İslâm, s. 6.
65 Berthels, E. E., Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Sirûs-i İzedî), Tahran 1373-
1374 hş., I, 216; Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 364.
66 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 364.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
153
lemeler de onun bu dalda tartışmasız en büyük usta olduğunu göstermektedir.
Onun doğa tasviri temalı dizeleri hüzünlü gönülleri sevince
boğan birer nağme, genç yaşlı demeden herkesin gönlünün
derinliklerine yerleşen, taht kurup neşe saçan birer şarkı gibidir:
آمد بهار خرم با رنگ و بوی طیب
با صد هزار نزهت و آرایش عجیب
شاید که مرد پیر بدین گه شود جوان
گیتی بدیل یافت شباب از پی مشیب
آن ابر بین که گرید چون مرد سوکوار
و آن رعد بین که نالد چون عاشق کئیب
کنجی که برف پیش همی داشت گل گرفت
هر جو یکی که خشک همی بود شد رطیب
الله میان کشت بخندد همی ز دور
چون پنجه عروس به حنّا شده خضیب
بلبل همی بخواند در شاخسار بید
سار از درخت سرو مرو را شده مجیب
اکنون خورید باده و اکنون زیید شاد
کاکنون برد نصیب حبیب از بر حبیب
Erişti kutlu bahar güzel renkleriyle, güzel kokularıyla,
Yüz bin neşeyle, yüz bin alımlı bezekle
Ola ki; yaşlı adam bu zamanda gençleşsin
Dünya yaşlılık çağından sonra gençliğe dönüversin
Baksana o ağıt yakan adam gibi ağlayan buluta,
Baksana o üzgün aşık gibi inleyen gök gürültüsüne.
Önceleri kar olan yerde şimdi çiçekler açtı,
Kuru bütün tohumlar yeşerdi.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
154
Gülümser durur lale ekinin ortasında uzaktan,
Gelinin kınalı kıpkızıl parmağı gibi.
Bülbül şakıyıp durur söğüt dalından,
Sığırcık cevap verir ona servi ağacından.
Şimdi için şarabı ve şimdi mutlu yaşayın,
Şimdi sevgili alıyor nasibini sevgilinin kucağından.
67
Rudekî’nin kaside türünde yarattığı tarz henüz devam etmekte ve
özgünlüğünü korumaktadır: kasideleri “teşbîb”, “bahâriyye” gibi bir
girişle başlar daha sonra bir girizgah ile övgüye geçer, son olarak da
duaya yer verir.
Rudekî’nin tanrı vergisi özelliklerinden biri de “thought reading:
düşünce okuma”dir. Bazılarının kabul ettiği gibi gözleri görmemesine
rağmen çevresindeki gönüllerin çırpıntılarını, nağmelerini, dertlerini
ve şikayetlerini derinlemesine algılayarak gönüllerin iç dünyalarını
nağmelerle özdeşleştirerek dizelerine aktarmaktadır. İnancı kıt biri
gerçek aşk konusunda Rudekî’den bir kanıt istediğinde o kendisine
şöyle bir cevap vermiştir:
گر بر سر نفس خود امیری، مردی
بر کور و کر ار نکته نگیری، مردی
مردی نبود فتاده را پای زدن
گر دست فتادهای بگیری، مردی
Öz nefsine geçiriyorsan sözünü adamsın,
Körü sağırı aşağılamıyorsan adamsın
Düşmüşü tekmelemek değil adamlık,
Tutup kaldırırsan bir düşmüşü adamsın! 68
3. İnançları ve düşünceleri
Rudekî şiirlerinde bilgece düşüncelerini ve öğütleri de yoğun olarak
işlemiştir. Günümüze kadar gelmiş şiirlerinden onun bu konuda
67 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 68, 69.
68 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 124.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
155
ne denli yetenekli olduğu anlaşılmaktadır. Fars şairleri arasında öne
çıktığı önemli konulardan biri de budur. V./XI. yüzyılın bilge şairi
Nasır-i Hüsrev bir kasidesinde onunla ilgili kaleme aldığı dizelerinde
onun bir “hüccet” olduğunu ve sözlerinin öğütlerle dolu olduğunu
belirtir.69
Rudekî’nin, İsmailî akımına eğilimli olduğu da bazı kaynaklarda
aktarılır. Bu konu Nizamülmülk’ün Siyasetname’deki kayıtları ile de
örtüşmektedir. Ona göre Rudekî’nin velinimeti Nasr b. Ahmed de
İsmailîlere yakın ilgi duymaktadır. 70
1. 4. Şiiri
Rudekî, Fars şiirinin en büyük söz ustaları arasında yer alan
Şehîd-i Belhî, Kisaî, Dakikî, Nizamî, Unsurî, Ferruhî, Muizzî,
Mes’ûd-i Sa’d-i Selmân, Suzenî… gibi bizzat İranlı büyük şairlerin
ifadeleriyle İran’ın en büyük şairlerinden biridir. Rudekî, Farsça ilk
şiir söyleyen şair değildir. Ancak o olgun şiirler söyleyen ilk şair, Fars
şiirini olgunluğa eriştiren ilk yetenektir. Kendisinden sonra gelen
büyük şairler onun Fars şiirini olgunlaştırdığı ve pişkinliğe eriştirdi-
ğini söylerler. Rudekî’nin şiirlerinin çok olduğu bilinmektedir. Bazı
kaynaklarda son derece yüksek rakamlar verilse de şiirlerinin En az
130.000 beyit olduğu kabul edilir. Bazı kaynaklarda 1.300.000 beyit
şiiri olduğu da aktarılır.71 Avfî, Rudekî’nin şiirinin yüz defter oldu-
ğunu söyler.72
Ancak bu büyük şairin on binlerce dize şiirinden günümüze gelebilen;
birtakım kitaplarda aktarılan sadece birkaç kıtası ve birkaç ka-
69 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 410; Browne, A literary History of Persia,
I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân, I, 664-665.
70 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
71 Razî, Heft İklîm, III, 1515; Browne, A literary History of Persia, I, 457; Nefisî,
Nazm u Nesr Der Îrân ve Der Zebân-i Fârsî, I, 21; Ayrıntılı bilgi için bkz.
Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 438-442; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 376-379;
Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18-19; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân,
s. 99; Zerrinkûb, “Mebânî-yi Şi’r-i Fârsî”, s. 98.
72 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
156
sidesidir. Bazı dizeleri de birtakım şiir derlemeleri ve sözlüklerde
örnek olarak aktarılmaktadır. Rudekî’nin bazı şiirleri bir diğer ünlü
şair Katrân-i Tebrizî’nin divanında yer almaktadır. Zebîhullâh-i
Safâ’nin tesbitiyle bu karışıklık, büyük bir ihtimalle ikisinin de Memduhlarından
birinin adının “Nasr” olmasından kaynaklanmaktadır.73
Günümüze kadar gelmiş olan tek beyitleri, kıtaları, kasideleri ve
sayılı gazellerinden anlaşıldığı kadarıyla Rudekî, bütün şiir teknikleri
ve edebî sanatları konusunda yetenekli, derin bilgili olduğu, teşbihleri,
tasvirleri ve anlamsal derinliği açısından eşsiz bir şairdir. Dizelerinde
özgün bir güçlülük, anlamsal ve şekilsel uyum kendisini açıkça
gösterir. Sözlerinin etkisi de önemli ölçüde bu özgünlüklerinden
kaynaklanır. Şiirlerinin çoğunda neşe, sevinç, mutluluk ve üzüntülere
sebep olabilecek hiçbir şeyi önemsememesi dikkat çeker. 74
Rudekî’den kalan şiirler üç farklı kategoride değerlendirilebilir:
“Saray şiirleri”, “aşk şiirleri” ve “özlem şiirleri”. Saray şairi olduğu
için bir hayli yüklü servet biriktiren Rudekî, asıl ününü elbette övgü
şiirleri medhiyelerinden kazanmamıştı. Şiirlerinde tasvirleri son derece
alımlı, görkemli ve anlamlıdır. Baharı betimlediğinde; doğa herkese
gülümsemekte, lale parıldayıp etrafa ışıklar saçmakta, misk gibi
koku saçmakta, ağaçların dalları meltem esintisiyle sallanmaktadır.
Hazanı betimlerken: hazan rüzgarı bir kimyager olmasaydı nasıl bir
bahçeyi altın sarısı renge dönüştürürdü? Harezm rüzgarı altın sarısı
yaprakları etrafa dağıtırken emirin kendisini ziyaret edenlerin eteklerine
sarı sarı altınlar dökmesini andırır. 75
Rudekî, bir saray şairi olmasının ötesinde alabildiğine güçlü ve etkili
bir şairdi. Rudekî’nin şiirlerini kendisinden sonra tazmin eden
şairler dışında aktaran en eski kaynaklar arasında; Lubâbu’l-elbâb, Lu-
ğat-i Furs; Târîh-i Beyhakî, Çahâr Makâle, el-Mucem, Târîh-i Sistân, Heft
İklîm, Baharistân gibi tarih, tezkire ve edebiyat kitapları yer alır.
Samanî döneminin en büyük şairi Rudekî’nin şiir tarzı sadelik ve
akıcılığının yanı sıra özenle seçilmiş, eşsiz anlam yüklü sözcüklerin
ustaca dizilişi sonucu oluşturduğu dizeleriyle güçlü temeller üzerine
73 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 378.
74 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 378.
75 Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 234.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
157
yükselmekteydi. Rudekî’nin günümüze kadar gelen şiirlerinde öne
çıkan en önemli ve en yoğun tema övgüdür. Örneğin ünlü “mâder-i
mey râ bâyed bekerd kurbân” matlalı kasidesinde övgü, öven şair,
övülen kişi ve övgü şiirinin özellikleriyle ilgili birkaç önemli nokta
öne çıkar. Bunlar arasında şairin ruhsal sadakati ve kullandığı dil ile
gerçekçi bir övgü dikkat çeker. Ona göre övgünün çıkış ve hareket
noktası yalan ve aslı esası olmayan özellikler ise o övgü hiçbir işe
yaramaz ve etkisi de olamaz. Buna karşın şairin gerçeklerden hareketle
inanarak yaptığı övgü ve beğeniler, bütün içtenliği, sanatsal ve
edebî yetenekleri ve samimiyetiyle de desteklendiğinde hem şairliğini
ortaya koyar ve hem de övülen kişi en üst düzeyden karşılığını
verir. Böylesine bir memduh, Rudekî’nin bakış açısıyla bizzat kendisi
de üst düzeyde anlayış ve kavrayış sahibi, sözden sohbetten anlayan
biri olmalı. Gerçekte doğrulardan hareketle sanatkarlık ilkeleriyle ve
içtenlikle inanılarak yapılan övgüler bu övgülere liyakatli biri için
yapıldığında hem şairin sanatkarlığını daha da yücelere eriştirir, kanatlandırır
ve hem de memduhun zihninde ve gönlünde daha fazla
ödül verme ve adını kalıcı olarak yaşatma arzusunu artırır.76 Emir
Nasr’ın övgü şiirlerinde genelde derin ve akıldışı ifadelere asla yer
vermeyen, tasvir ve teşbihleriyle Rudekî, sanat ve tekellüfü öne çı-
karma amacıyla şiir yazmamıştır. Ancak bütün bunlarla birlikte şiiri
derin anlamlar ve ilk defa kendisinin kullandığı mazmunlar ile kavramlarla
doludur. 77
Şu dizelerde bu özellikler açıkça görülür:
رودکیا، برنورد مدح همه خلق
مدحت او گوی و مهر دولت بستان
جز به سزاوار میر گفت ندانم
ور چه جریرم به شعر و طایی و حسان
مدح امیری که مدح زوست جهان را
76 Mohabbetî, Mehdî, Ez Manâ Tâ Sûret, Tahran 1388, I, 476-477.
77 Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş., s.
223.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
158
زینت هم زوی و فر و نزهت و سامان
مدح همه خلق را کرانه پدید است
مدحت او را کرانه نی و نه پایان
نیست شگفتی که رودکی به چنین جای
خیره شود بیروان و ماند حیران
Terk et bütün halkın övgüsünü Rudekî
Öv onu ve al devlet mührünü.
Emir’e yaraşanlar dışında söz bilmem,
Şiir söylemede Cerîr de, Taî de Hassan da olsam.
Dünyada bütün övgülerin kaynağı emir,
Süsün, gücün, arılığın ve esenliğin kaynağı emir.
Başkalarını övmenin bir sonu bir kıyısı var, bir sonu var
Onun övgüsünün ne kıyısı ve ne sonu var!
Rudekî’nin böyle bir yerde şaşkın, hayran,
kendinden geçip kalması şaşırtıcı değil ki. 78
Yine şiirlerinde; memduhta cömertlik ve aslan yüreklilikle birlikte
bulunması gereken “söz ustalığı” ve “akıllılık” ile “özgürlükte eşi
benzeri olmama” gibi iki önemli özelliği dile getirir. Memduha gönlünü
yönelten en önemli etkenin de bu özgürlükte eşsiz oluşu oldu-
ğunu söyler. Çünkü özgür kişilerin anaları onun memduhları gibileri
az doğurmuşlardır. “Mâder-i mey” kasidesinde de birkaç kez bu belirttiğimiz
özelliklere değinir.
Rudekî’nin bahtiyarlıklarından biri de cehalet ve bilgisizlikten
başka sermayeleri olmayan kişileri asla övmemiş olmasıdır. Rudekî
ve şiiri hakkında değerlendirmelerde bulunan şairlerin ortak noktalarından
biri de; onun övgü şiirlerindeki üstün başarısı, öven ile övülen
arasındaki samimi ve sadıkane ilgi, bir diğeri özelliği de sözünün
etkisidir. 79
78 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 103-104.
79 Mohebbetî, Ez Manâ Tâ Sûret, I, 478.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
159
Rudekî’ye göre şiirin iyi oluşu ve güçlülüğü muhatapları üzerinde
etkisiyle ölçülür. Günümüze erişen az sayıdaki şiirlerinde yer yer bu
konuya değinen şair, hem açıktan ve hem de telmihlerle şiirin söz
konusu etkisini ortaya koyarak kendi şiirinin güzelliğinin en önemli
ölçütünün de onun etkisi olduğunu belirtir. Yine ona göre çok etkili
şiir, kendiliğinden bütün zamanları ve bütün mekanları aşarak kalıcı
ve sonsuz bir varlık kazanır:
همیشه شعر ورا زی ملوک دیوان است
همیشه شعر ورا زی ملوک دیوان بود
شد آن زمانه که شعرش همه جهان بنوشت
شد آن زمانه که او شاعر خراسان بود
کجا به گیتی بودهست نامور دهقان
مرا به خانۀ او سیم بود و حمالن بود
Her zaman krallar katında onun şiir divanı var,
Her zaman krallar katında onun şiir divanı vardı.
Bir zamanlar şiirini bütün dünya yazdı,
Bir zamanlar o Horasan şairiydi.
Dünyada nerede bir ünlü dihkan varsa,
Benim onun evinde gümüşüm ve yüklerim vardı.
80
Öte yandan bu büyük şairin şiirinin etkisi konusunda en önemli
kanıtlardan biri de Nizamî-yi Aruzî’nin, Çahar Makâle’de aktarmış
olduğu “Bû-yi Cû-yi Mûliyân Ayed hemî” matlalı ünlü kasidesini
yazmasına sebep olan olay ve bu şiirin oradaki etkisidir.
Yaşadığı çağın ünlü bilgeleri ve şairlerinden Şehîd-i Belhî’nin
ölümü üzerine kaleme aldığı ünlü mersiyesindeki: “Teni bir tek ama
aklı ve eserleri binlerce ten” gibi eşsiz ve katıksız tasvirleri, yaşadığı
çağın bilgi, felsefe ve edebiyatını ne denli kavramış olduğunu ve engin
donanımını olduğunu açıkça göstermektedir. Bu yüzden kendisini
en büyük Arap şairleriyle aynı kategoride görmesi boşuna değildir.
80 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
160
Samanî döneminin bu en büyük şairi ve İran edebiyatının ilk bü-
yük şairi Rudekî’nin şiirlerindeki önemli konulardan biri de sosyal
bakış açılarının en güzel şekilde dizelerine yansımış olmasıdır. Bu
açıdan da Rudekî, siyasal ve sosyal konuları geniş ve etkileyici bir
dilde dizelerine aktaran ve bütün bunları şiir diliyle değerlendiren ilk
şair kabul edilebilir. Örneğin “Merâ besûd ve furû rîht her çi dendân
bûd” matlalı şiiri bir devlet ve bir toplumun mutluluk ve refah içerisinde
yaşarken darboğaza düşmesi ve mutsuz bir hale gelmesini,
dönüşümünü açık bir şekilde yansıtan aydınlık bir ayna ve konuşan
canlı bir tanıktır. Kendi hayatının aşamalarını anlatırken içinde yaşadığı
toplumun da aşama aşama dönüşümünü gözler önüne seren bu
kasidesinin son dizeleri de oldukça anlamlıdır:
کنون زمانه دگر گشت و من دگر گشتم
عصا بیار، که وقت عصا و انبان بود
Şimdi zaman değişti, ben de değiştim;
Getir değneğimi, şimdi artık değnek ve torba zamanı. 81
“Mâder-i mey” ve “Dîr ziyad” şiirleri şairin hayatı boyunca yaşadığı
mutluluklar ve civanmertliklerin dillendirildiği dizelerle dopdoludur.
Sadece hayatının son dönemlerinde kaleme almış olduğu
“Dendaniyye” kasidesinde kötü ve üzücü günlerinin tatsız anılarını
hatırlayıp gözler önüne getirmekte ve eski mutlu günlerine özlemini
anımsatmaktadır. Bir taraftan da Samanîler döneminin üç büyük şairi
Şehîd Belhî, Rudekî ve Dakikî’nin şiirlerinden günümüze kadar
gelebilenlerinin değerlendirilmesi bile o çağlarda Samanî emirlerinin
güç kaybetmeleri ve sonunda da yönetimin çöküşüyle İran halkının
ne denli geniş boyutlarda sosyal dönüşümler ve geniş kapsamlı sıkıntılar
yaşandığını da ortaya koymaktadır.
Daha sonraki dönemlerde Kisaî, Firdevsî, Ferruhî ve Menûçehrî
gibi büyük söz ustalarının dizelerinde açık açık kendini gösteren ço-
ğu olumsuz büyük değişim ve dönüşümler de yaşanmıştır.82 Bütün
bunların bir cümlelik özeti Kisaî’nin şu dizesinde yansımasını bulur:
81 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
82 Mohabbetî, Ez Manâ Tâ Sûret, I, 482.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
161
به وقت دولت سامانیان و بلعمیان
چنین نبود جهان با نهاد و سامان بود
Samanîler ve Belamîler devletleri zamanında,
Böyle değildi dünya, düzenli ve varlıklıydı.
Övgü, şarap ve aşk şiirleri yazmış olan Rudekî’nin bazı şiirlerinde
Şehîd-i Belhî’nin de dizelerinde olduğu gibi karamsarlığı açıkça gö-
rülmektedir. Şiirlerinden; onun köktenci bir İslâm inanışını felsefi
derin birikimi ve bakış açısıyla Arya ırkından getirdiği özellikleriyle
birleştirmiş, birbirinden tamamen farklı iki yolu bir tür “vahdet-i vü-
cud” şekliyle birbiriyle sentezlemiş olduğu anlaşılmaktadır. 83
Şiirlerinde yer yer daha sonraki çağlarda şairler ve yazarlar tarafından
bir gelenek haline getirilen iğrak dolu zor anlaşılır tasvirler ve
ifadelere rastlanır. Ancak bütün şiirleri üzerinde yapılacak genel de-
ğerlendirmeler Rudekî’nin genelde dili sade kullanan, son derece
samimi duygularını dizelerine yansıtan, sanattan uzak kalarak sözün
anlamına ve görünmeyen boyutlarıyla etkili olmasına önem verdiğini
ve bu değerleri ön plana çıkardığını göstermektedir. 84
Hem kendi çağında ve hem de daha sonraki dönemlerde büyük
bir şiir ustası olarak bilinen, edebiyatçılar ve ileri gelen yetenekli çevrelerin
de onaylarıyla en büyük şairler arasında yer alan Rudekî’nin
ilk gazellerinin ana teması sade ve vefalı aşktır. Şiirlerinde dikkati
çeken bu aşk sadece mecazi değil bazen tasavvufun da temelinde yer
alan tanrısal aşktır:
روی به محراب نهادن چه سود؟
دل به بخارا و بتان طراز
ایزد ما وسوسۀ عاشقی
از تو پذیرد، نپذیرد نماز
Yüzünün mihraba döndürmenin ne yararı var?!
Gönül Buhara’da, Teraz güzellerinde,
83 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
84 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
162
Tanrımız senden aşk çabalarını
kabul eder, namazını değil.
85
Mecazi aşk konusunda da Rudekî son derece saf, samimi ve temiz
duygulara sahiptir; sevgilisiz dünyayı bomboş ve hiçbir şeye yaramaz
olarak algılamaktadır.
بی روی تو خورشید جهانسوز مباد
هم بیتو چراغ عالم افروز مباد
با وصل تو کس چو من بد آموز مباد
روزی که ترا نبینم آن روز مباد
Yüzün olmadan evreni kavuran güneş olmasın,
Sensiz evreni aydınlatan lamba da olmasın.
Senin vuslatınla kimse benim gibi kötü huylu olmasın,
Seni görmediğim gün var ya, o gün olmasın. 86
Bütün bu sadelik ve onun ilk gazelleri olarak kabul edilmesi gereken
rubailerindeki ana teması olan sevgili, bütünüyle kendisini ona
teslim etme, kendisinden sonraki şairlerin aşk şiirleri ve gazellerinde
de görülmektedir. 87
Şiirlerinin çok fazla oluşu, şiirsel deneyimlerinin çeşitliliği ve derinliği,
şiir sanatındaki yetenekleri ve makamının yüceliği, İran ve
İslâm kültürlerini en üst düzeyde kavrayarak özümseyerek sentezlemesi
Rudekî’nin büyüklüğü ve önde oluşunun gerekçelerinden bazı-
larıdır.88 E. E. Berthels, şairin sosyolojik benzersiz bakış açısını da
bütün bu özelliklerine ekler ve eserlerinin halkın değerlerini ana tema
olarak almasını da önemle belirtir. Bu halkçılığı hemen bütün dizelerinde
kendini göstermektedir. Kullandığı kelimelerin anlamsal derinliği,
zenginliği ve çeşitliliği, Arapça kelimeleri fazla kullanmayışı,
oldukça bol örneklere yer vermesi, halk şarkıları ve türküleriyle aynı
85 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 92; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
86 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s.
87 Sabûr, Âfâk-i Ğezel-i Fârsî, s. 114.
88 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 361.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
163
ya da yaklaşık ritmi kullanması da onun böylesine büyük bir ilgi
görmesi ve her yerde beğenilmesinin nedenleri arasındadır. 89
Geriye bıraktığı şiirlerinden günümüze kadar gelebilmiş yaklaşık
1090 dize ve diğer şairlerin kendisi hakkındaki şiirleri dikkate alındı-
ğında Rudekî’nin edebî eleştiri konusundaki düşüncelerine pencere
aralanabilir ve onun bu konudaki bakış açısı birkaç noktada toplanabilir:
1. Şiirlerinde edebi eleştiri eksenli olarak değerlendirilebilecek en
önemli konu şairin hem zihninde ve hem de dilinde yer alan “övgü”
teması ve bunun şairin şiir dünyasında nasıl yansıdığı konusudur.
Rudekî övgü dolu kasideler ve aşk konulu gazeller yazmış, her iki
türde de derinlikli iç dünyasını dizelerine yansıtmıştır. Şiirlerine
egemen olan genellikle bedbinliktir. Ancak zorluklar karşısında her
zaman direnmeği ve dayanmayı okuyucuya salık vermektedir. Şiirlerinin
bir diğer önemli özelliği de sade oluşları, bu yüzden de daha
sonraki dönemlerin formalist düşünceli şairleri tarafından gerçek
değerlerinin anlaşılmamış olmasıdır. Ancak ondan yüz yıl sonra Unsurî
(ö. 431/1039), Rudekî’nin gazel tarzının bir benzeri olmadığını
söylemiştir. Derler ki; onun şiirlerinin çekiciliği, sesi, musiki yeteneği
yıllarca Herat’ta yaşamasının ardından hükümdar tarafından Buhara’ya
yerleştirilmesine neden olmuştur.90
Şiir tarzı
Rudekî’nin şiiri anlamsal açıdan sadelik ve akıcılık temelleri üzerine
kuruludur. Gazellerindeki önemli özellikler; sadelik, özenle seçerek
dizelerinde yer verdiği kelimelerin ve cümlelerin akıcılığı, estetik
ve güzellik vurgunu duyguların, sevgilinin üstün özellikleri, parlak
teşbihler, bazen de bütün bu aşk içerikli şiirlerin şairin kendi deneyimleri
ve öğüt içerikli düşüncelerini, kendi hayat felsefesini de sergilediği
dizeleri çok fazladır. Aynı zamanda yapısal sağlamlık da şiirinin
benzersiz teşbih ve tasvirlerinde gerçeklerden uzak abartılar, anlamsızlıklardan
uzak durma şiirinin özellikleri arasında yer alır. Övgülerinde
orta yolu izlemekte, tekellüften uzak durmaktadır. Bütün
89 Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 233.
90 Rypka, History of Iranian Literature, s. 226.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
164
bunlarla birlikte yeni anlamlar ve mazmunlar oluşturmada son derece
güçlü, şiiri de sadeliği ve akıcılığıyla aynı oranda incelikler, yeni
mazmunlarla dopdoludur. Belirttiğimiz gibi Rudekî bir saray şairinin
ötesinde bir aşk şairidir. Bütün arzularına erişmiş, birçok sıkıntıya
göğüs germiş, aşkın kurallarına uymuştur. Yıllar geçer ama o aşkından
ödün vermez. Buhara’nın kara gözlü güzelleri karşısında aldığı
zevk ve neşeyle şu duygularını dizelerine aktarır:
شاد زی با سیاه چشمان شاد
که جهان نیست جز فسانه و باد
زآمده شادمان بباید بود
وز گذشته نکرد باید یاد
نیک بخت آن کسی که داد و بخورد
شوربخت آن که او نخورد و نداد
باد و ابر است این جهان، افسوس!
باده پیش آر هر چه بادا باد
Mutlu yaşa, neşeli kara gözlülerle,
Dünya esen bir yel gibi bir efsane.
Yarınlara mutlu olmak gerek,
Geçmişi hatırlamamak gerek:
Bahtlı kişi, malını yer ve başkalarına da verir.
Bahtsız kişi, ise ne kendi yer ne de başkalarına verir.
Bir yel gibi, bir bulut gibi bu dünya,
Getir sun şarabı da, ne olursa olsun.
91
Buhara’nın ünlü veziri Belamî’nin oğlunun ölümü üzerine söylediği
şu dizeleri de son derece teselli edici özellikler taşır:
ای آن که غمگنی و سزاواری
وندر نهان سرشک همی باری
رفت آن که رفت و آمد آنک آمد
91 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
165
بود آن که بود، خیره چه غمداری؟
هموار کرد خواهی گیتی را؟
گیتیست، کی پذیرد همواری
شو، تا قیامت آید، زاری کن
کی رفته را به زاری باز آری؟
Ey üzüntülere boğulan ve haklı da olan,
Gizliden gizliye iki gözü iki çeşme olan,
Giden gitti, gelen geldi,
Olan oldu artık boşuna neden üzülüyorsun?
Dünyayı mı düzelteceksin?!
Dünya bu, kabul eder mi düzelmeği!
Git de inle istersen kıyamete kadar,
Gideni nasıl geri getirirsin inlemekle ki?! 92
Rudekî’nin, şiirlerinde yer verdiği konular arasında oldukça etkili
öğütleri vardır:
زمانه ، پندی آزاده وار داد مرا
زمانه، چون نگری، سربه سر همه پندست
به روز نیک کسان، گفت: تا تو غم نخوری
بسا کسا! که به روز تو آرزومندست
زمانه گفت مرا: خشم خویش دار نگاه
کرا زبان نه به بندست پای دربندست
Özgürce bir öğüt verdi bana zaman,
İyi bakarsan zaten hep öğüttür zaman:
Şöyle dedi: “İyilerin günlerine bakarak üzülme sakın!
92 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 111; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle,
s. 15-16.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
166
Senin günlerini arzulayıp duran niceleri var.
Zaman şöyle dedi bana: “Öfkene yenilme sakın;
Ayağına bağ vurulur diline bağ vurmayanın.” 93
Ancak gençlik günleri de bir gün son bulacak ve artık gelecek mutluluk
ve huzurun olmadığı sıkıntıların her taraftan kuşattığı günler
olacak, artık şairin dizeleri eski görkemli ve mutlu günlere özlemlerini
dile getiren dizelerle dolacak, gençliğin sona erişiyle aşk da tükenecektir.
Yazgı egemen ya; artık şairin en büyük destekçisi Nasr da
ölmüştür94:
همی چه دانی؟ ای ماهروی مشکین موی
که حال بنده از این پیش بر چه سامان بود؟!
شد آن زمانه که رویش به سان دیبا بود
شد آن زمانه که مویش به سان قطران بود
شد آن زمانه، که او شاد بود و خرم بود
نشاط او به فزون بود و غم به نقصان بود
همیشه شاد و ندانستمی که، غم چه بود؟
دلم نشاط وطرب را فراخ میدان بود
تو رودکی را ای ماهرو کنون بینی!
بدان زمانه ندیدی که این چنینان بود
کنون زمانه دگر گشت و من دگر گشتم
عصا بیارکه وقت عصا و انبان بود
Ne bilirsin sen? Ey kapkara ay yüzlü;
Bu kulun hali nasıldı bundan önceleri?!
Yüzünün ipek gibi olduğu günler geçti,
Saçının katran renginde olduğu günler geçti.
Onun mutlu olduğu günler gelip geçti,
93 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 71; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
94 Zerrinkûb, Defter-i Eyyâm, s. 237.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
167
Sevincinden içi içine sığmıyordu, üzüntüsü azdı.
Hep mutluydum, üzüntü nedir bilmezdim.
Gönlüm neşe ve eğlencenin geniş meydanıydı.
Sen Rudekî’yi ey ay yüzlü şimdi görüyorsun!
O zamanlar görmedin ki; o zaman böyle değildi.
Şimdi zaman değişti, ben de değiştim;
Getir değneğimi, şimdi artık değnek ve torba zamanı. 95
Rudekî, övgü şiirleri, mersiyeler, hicviyeler de kaleme almış, kaside,
gazel, rubai türlerinde şiirler yazmıştır. İran’da özellikle IV./X. ve
V./XI. yüzyıllarda yaygın bir geleneğe göre büyük şairlerin şiirlerini
ya kendileri ya da ünlü sanatçılar musiki eşliğinde sevilen musiki
makamlarında okurlardı. Eğer şairin kendisinin güzel sesi yoksa o
zaman onun şiirlerini güzel sesli musikişinaslar okurdu. Çoğu zaman
büyük şairlerin şiirlerini ezberleyen ve yeri geldiğinde, istendiğinde
hemen okuyabilen bu kişilere de “ravi” adı verilirdi. O dönemler
yazma geleneği de yaygın olmadığı için birtakım şairler hem şiirlerinin
unutulmaması ve hem de okumaları amacıyla belli ücret karşılığı
beraberlerinde “ravi” bulundururlardı. Rudekî’nin de Mec adında
böyle güçlü bir ravisi olduğu kaynaklarda belirtilir. 96
Şems-i Kays, El-Mu’cem’de97 aktardığı bir hikayeye dayanarak Rudekî’nin
rubai türünün mucidi olduğunu söyler. Aynı yerde rubai
vezninin de İranlılar tarafından bulunmuş olduğu belirtilir. Bu görüş
tarih boyunca değişik yazarlar tarafından da olduğu gibi aktarılmış-
tır. Rubai’nin tarihiyle ilgili ilk kayıtlar Baherzî’nin (öld. 467/1075)
İranlıların yazmış olduğu en önemli Arap edebiyat tarihi olarak kabul
edilen ve bir önceki kuşaktan bir diğer Horasan bilgesi Sealibî (ö.
429/1038) tarafından kaleme alınan Yetîmetü’d-dehr adlı önemli eserin
bir zeyli niteliğindeki Dumyetü’l-Kasr adlı eserinde bulunmaktadır.
Baherzî bu eserinde Puşeng şairlerinden Ahmed b. Hüseyin Hatib’den
söz ederken onun söz konusu beldenin dihkanlarından ve en
95 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
96 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 428; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî,
s. 19.
97 El-Mucem (Kazvinî), s. 140-141.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
168
büyük şairlerinden biri, aynı zamanda iyi bir hattat olduğunu, Arap-
ça ve Farsça’yı ileri düzeyde şiirlerinde kullandığını, edebiyat çevrelerinde
sevildiğini belirterek rubai vezninde birkaç şiirini aktarır.
Arap şiirini derleyen en güçlü yazarlardan biri olan Baherzî bu konudaki
büyük birikimine rağmen eserinde sadece birkaç rubai aktarır.
Bu da o dönemlere kadar onun bu örnekler dışında rubai görmediğini,
ya da dikkate değer şiirler olmadığı anlamına gelebilir. Kendisi
de büyük rubai yazarlarındandır. O, Feridüddîn Attar ve Evhaduddîn-i
Kirmanî’den önce Fars şiirinde ayrı bir divan olarak rubailerini
bir araya toplayıp yayınlayan ilk şairdir. Bu rubai divanını görmüş
ve birkaç rubaisini de Lubâbu’l-elbâb’ında aktarmış olan Avfî’nin,
onun hakkında dillendirdikleri de dikkate değerdir. 98
Bu eser ve diğer bazı kaynaklardaki kayıtlardan; IV./X. yüzyıldan
önce Horasan bölgesinde Arapça rubai türünün yaygın olduğu,
Baherzî’nin yaşadığı yüzyılda (V./XI yüzyıl) daha da yaygınlaştığı
anlaşılmaktadır. Öte yandan büyük tasavvuf tarihçilerinden Ebû Abdurrahman
Sülemî’nin kayıtları ve bu konudaki önemli aktarımları
da sufî meclislerinde III./IX. yüzyıl sonlarında rubai türü şiirlerin
yaygın olarak bulunduğu ve okunduğu, yine Ebû Nasr Sarrâc’ın (ö.
378/989), el-Lüma adlı eserindeki “sufî meclislerinde şiirler okunur ve
sufiler o şiirlerle vecde gelirlerdi” ifadesinden anlaşıldığı gibi dergahlarda
okunan şiirlerin tamamı ya da bir kısmının rubai olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bunlardan şu sonuçlar çıkarılabilir:
1. Rubai, Rudekî’nin doğumundan yıllarca önce İran şiirinde kullanılan
bir şiir türüdür ve sufiler bu şiir türüyle dergahlarında sema
yapmışlardır.
2. Sufî literatüründe genellikle folklorik bir tür olarak kullanılan,
kime ait olduğu bilinmeyen, çarşı pazarda halk arasında sufilerce
yaygın olarak bilinen bir şiir türüdür.
3. III./IX. yüzyıl sufî çevrelerinde okunan rubailer güçlü ihtimalle
Arapça değil, Deri Dili’nde ya da fehleviyyat türü şiirlerdir.
98 Kedkenî, Musîki-yi Şi’r, s. 467-471.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
169
4. Arap şiirinde rubai, ilk olarak İranlı-Horasanlı şairler tarafından
IV./X. yüzyıl sonları ve V./XI. yüzyıl başlarında söylenmeğe başlamış-
tır. Arap dilinde bu tarihlerden önce rubai türü şiir bulunmaz.
99
5. Rudekî’nin Şiirlerinde Övdüğü Kişiler
Şairin günümüze kadar gelmiş dizelerinde övgülerine yer verdiği
kişilikler genellikle Samanî emirleri ve saray ileri gelenleridir.
1. Nasr b. Ahmed
Bilindiği gibi Rudekî, Samanîler sarayına çok yakın olmuş, bu hanedan
emirlerinden özellikle Nasr b. Ahmed’in (eg. 301-331) çok yakın
dostları arasında yer almıştır. Ancak ondan önceleri Ahmed b.
İsmail (eg. 295-301/908-914) gibi diğer Samanî emirleri zamanında da
Samanî sarayıyla ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Nizamî-yi
Aruzî’nin Çahar Makâle’de aktardığı ünlü hikâyesi bu emirle ilgilidir
ve Rudekî’nin, “Bûy-i Cûy-i Muliyân…” şiirini kendisine söylediği
emir de budur.100 Nasr b. Ahmed, Rudekî’nin sanatı ve edebi zevkinin
aşığı bir emirdi. Öyle ki; onun bu emire yakınlığı kadar diğer hiç-
bir şair bir hükümdara yakın olamamıştır. Örneğin Sultan Mahmud’un
en yakın saray şairi Unsurî bile onun Emir Nasr’a yakınlığı
kadar bir yakınlık kuramamıştır.101 Şu şiiri Nasr b. Ahmed’in övgü-
sünde söylemiştir102:
حاتم طایی تویی اندر سخا
رستم دستان تویی اندر نبرد
نی، که حاتم نیست با جود تو راد
نی، که رستم نیست در جنگ تو مرد
Cömertlikte Sensin Hatem-i Taî,
99 Kedkenî, Musîki-yi Şi’r, s. 472-478.
100 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 96-98; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I,
375.
101 Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 233.
102 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
170
Savaşta sensin Destan oğlu Rüstem.
Yok yok; cömertliğinde Hatem’in adı anılmaz,
Yok yok; Rüstem seninle savaşta adam bile sayılmaz. 103
2. Saffarî emiri Ebu Cafer, Ahmed b. Muhammed
Bilgin bir kişilik olan bu emir, dinî bilimler ve edebî bilimler konusunda
da bilgi sahibi bir yönetici olarak bilim adamları ve edebiyatçı-
ları her zaman desteklemiştir. Rudekî’nin, teşbîb bölümündeki şarap
tasviriyle Fars şiirinde hamriyye türünün en güzel örneklerinden biri
olan ünlü “mâder-i mey: şarabın annesi!” matla’lı kasidesini de Emir
Nasr b. Ahmed’in onun onuruna verdiği bir ziyafette söylemiştir.104
Emir Ebû Cafer bu kasideyi onuruna yazan Rudekî’ye on bin dinar
hediye göndermiştir. 105
3. Makân b. Kakî
Rudekî’nin şiirlerinde övdüğü dostlarından biri de Makân b.
Kakî’dir. Rudekî ondan hediyeler aldığını kasidelerinden birinin dizelerinde
aktarır. Makân, ünlü şaire dört bin dirhem hediye vermiştir.
Kaynaklardaki bilgiler ve şairin dizelerinden anlaşıldığı kadarıyla
Rudekî onun övgüsüne yer veren kasidesini 316-324 yılları arasında
yazmıştır. 106
4. Ebu’l-Fazl-i Belâmî
Ünlü Samanî veziri Belamî, Rudekî’ye son derece inanır ve güvenirdi.
Onu Arap ve Fars şairleri içerisinde eşsiz yetenekte biri olarak
görür, kendisine çok değerli hediyeler sunardı. Ona verdiği hediyeler
Rudekî’den sonraki şairlerin dillerine destan olacak kadar fazlaydı.
Muhtemelen şairi Kelîle ve Dimne’yi şiir diline aktarmaya teşvik eden
103 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 76.
104 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 375; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 210-
211; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 323-324.
105 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 429; Târîh-i Sistân, s. 324; Rudekî,
Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 20.
106 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 99.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
171
de işte bu vezirdi.107 Bu eseri şiir diline aktardığı için de Emir
Nasr’dan sınırsız hediyeler almış, yüce makamlar elde etmişti.108 Bir
diğer ünlü şair Unsurî bir kasidesinde onun aldığı bu hediyelerden
söz eder. 109
5. Ebu Tayyib Tâhir-i Musabî
Rudekî’nin şiirlerinde övdüğü kişiler arasında yer alan bir diğer
ünlü de Nasr b. Ahmed’in veziri, aynı zamanda yaşadığı çağın önde
gelen kişiliklerinden, bilgisi ve cömertliğiyle ünlü Ebu Tayyib Musabî’dir.
Kaynaklara göre, Musabî, Horasanlı ileri gelen şair, vezir ve
nedimlerden biridir. Yetîmetü’d-dehr’de şiirleri aktarılır.110 Rudekî şu
dizeyle başlayan şiirinde Ebu Tayyib Tâhir-i Musabî’yi övmüştür.
111
مرا جود او تازه دارد همی
مگر جودش ابر است و من کشتزار
Beni böyle ayakta tutan hep onun cömertliği;
sanki cömertliği bir bulut ben de bir tarla.
Avfî, bu konuda şunları söyler: “Üç büyük şairin üç büyük devletin
saraylarında ikbali ve büyük nüfuzu vardı. Bu makamlar başka
şairlere asla nasip olmamıştır: Samanîler döneminde Rudekî; Gazneliler
döneminde Unsurî ve Melikşah döneminde de Muizzî.”
112
6. Çağdaşları
1. Ebu'l-Fazl-i Belamî
Kendisi gibi ünlü vezirlerden ve Samanî döneminin önemli kişiliklerinden
oğlu Ebu Ali Muhammed b. Muhammed-i Belamî’den ayırmak
için adı kaynaklarda daha çok “Büyük Belamî” olarak geçen
107 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 376; Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 19;
Rızâzâde-yi Şafak, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 46.
108 Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer, Âteşkede, s. 310.
109 Devletşâh, Tezkire, s. 41.
110 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 325-326.
111 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
112 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
172
Ebu'l-Fazl-i Belamî, Nasr b. Ahmed’in veziriydi. Emirin daha gençlik
yıllarında ve ilk tahta çıkışından itibaren vezirliği görevine getirilmiş-
ti. Çok üstün yetenekli ve önemli birikimi olan bir bilim adamı olarak
bilinmektedir. Bu bilimsel kimliği nedeniyle bilim adamları ve edebiyatçıları
her zaman himayesi altına almıştır. Fars şiirinin kurucusu
Rudekî ile yakın dostluğu da bu özelliğini kanıtlamaktadır. 113
2. Ebu Ali Muhammed b. Muhammed Belamî
Ebu'l-Fazl-i Belamî’nin oğlu’dur. Tefsir bilim dalının en önemli ve
ilk eseri olan Taberî Tefsiri’nin çevirisiyle babasından daha fazla ün
kazanmıştır. Baba oğul bu iki vezir aynı zamanda büyük bilim adamları
arasında olmalarıyla da önemli kişiliklerdir. Fars dili ve edebiyatını
destekleme ve geliştirme konusunda önemli faaliyetler yürütmüşler,
öte yandan İran’ın Arap egemenliği altından kurtulması ve
bağımsızlığını elde etmesi yolunda da önemli katkıları olmuştur. 114
7. Çağdaşı şairler
Rudekî’nin yaşadığı çağda onun bulunduğu coğrafyada güçlü ve
ünlü başka şairler de vardır. Bunlar arasında ilk sıralarda yer alanlar
şunlardır: Şehid-i Belhî, Feralavî, Muradî, Ebu’l-Abbas-i Rebencenî,
Ebu’l-Mesel-i Buharayî, Ebû İshak-i Cuybarî, Ebu’l-Hasan-i Ağacî,
Ebu’l-Hasan-i Kisaî, Dakikî-yi Tusî, Ebû Zuraa-yi Gurganî, Ebû
Abdullah-i Cüneydî, İstiğnaî-yi Nişaburî, Ammare-yi Mervezî, Rabiayi
Kozdarî… 115
Burada anılan şairlerin hemen hemen tamamı saray şairleridir.
Ancak bunlar dışında halk arasında yaşayan, aralarında kadınların
da bulunduğu ünlü şairler de Samanîler döneminde öne çıkmışlardır.
Örneğin asıl mesleği fırıncılık olan Habbazî-yi Nişaburî (ö. 342/953),
bir kuyumcu olan Ebû İshak Muhammed İbrahim Buharî, “Zeynü’lArab”
lakabıyla bilinen, Bektaş adlı bir gence olan üzüntülü aşk
hikâyesiyle Mecmau’l-Fusaha’daki “Gulistan-i İrem” adlı hikayenin de
113 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 339-352.
114 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 353-363.
115 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 365-376; Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî,
s. 26-28.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
173
temasını oluşturan Arap kökenli ünlü kadın şair Rabia-yi Kozdarî-yi
Belhî gibi ünlü şairler de bulunmaktaydı. 116
Rudekî hayatında ilk olarak Rudek’ten, Samanî sarayının, Nasr b.
Ahmed sarayının bulunduğu Buhara’ya gitmişti. Onun Nasr b. Ahmed
ile yazlık konaklama yerlerinden Herat’a gittiği ve ünlü “Muliyan
ırmağı” kasidesini de orada söylediği de Nizamî-yi Aruzî tarafından
aktarılmaktadır.117 Hamdullâh-i Mustavfî, bu seferi ve emir
Nasr’ın Buhara’a ya dönmesini sağlayan Rudekî’nin ünlü kasidesinin
yazılış hikayesini Zafernâme’sinde uzun uzun aktarır. Vassafu’l-Hazre
aynı olayı ve Târîh-i Vassâf’ta aktarır. Daha sonraları değişik şairler
Rudekî’nin bu ünlü şiirine nazireler yazmış, bazıları da onu tazmin
etmişlerdir. Bunlar arasında Muizzî en başta yer alır.
Senaî, Rudekî’nin bu kasidesiyle aynı vezin ve kafiyede bir gazel
yazmış, o gazelinde Rudekî’nin iki beyit ve bir mısraını tazmin etmiş,
şairin adını da anmıştır.118 Büyük sufî Mevlana Celaleddîn de Rudekî’nin
şiirlerine yoğun ilgi duyan şairlerden biridir. Onun da söz
konusu kasidesiyle aynı vezin ve kafiyede bir gazeli vardır. Bu şiirinde
Rudekî’nin üç mısraını da tazmin etmiştir119
Rudekî’yle aynı çağda yaşamış ve onun çekim alanına girmiş olan
çok sayıda şair vardı. Bunlar arasında en önde gelen Şehîd-i
Belhî’dir. Hem Rudekî onu övmüş hem de o Rudekî’yi şiirlerinde
övgüyle anmıştır. Şiirin bütün türlerinde ve özgün tarzında birçok
şair tarafından örnek alınmıştır. Onu izleyerek tarzını örnek alarak
eserlerini oluşturan önemli şairlerden biri de Ebu’l-Abbas-i Rebencenî’dir.
116 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 39.
117 Ayrıntılar için bkz. Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 392-398.
خسرو از مازندران آید همی118
یا مسیح از آسمان آید همی
یا ز بهر مصلحت روحاالمین
سوی دنیا زان جهان آید همی
یا سکندر با بزرگان عراق
سوی شرق از قیروان آید همی
119 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 402.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
174
8. Eserleri
1. Divân
Kasideler: Farsça yazılmış ve günümüze kadar gelebilmiş ilk şiirin
Yakub b. Leys’in övgücülerinden Muhammed b. Vasîf’e ait olduğu
ve bu emirin övgüsünü konu aldığı büyük bir çoğunluk tarafından
kabul edilir. Bu şiirden de; Fars şairlerinin daha ilk dönemlerden itibaren
övgü şiirleri kaleme almış oldukları ve medhiye türü şiirlerin
en eski Farsça şiirler arasında da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bunun da
en temel gerekçesi; Deri Dili’nde şiir söyleyen şairlerin destekçilerinin
Saffarî ve Samanî yönetimleri emirleri olması, bir başka ifadeyle “Deri
Şiiri”nin doğuşu ve gelişmesinin en güçlü ve en büyük destekçilerinin
ve varlık sebebinin söz konusu emirler olmasıdır. O dönem şairlerinin
önemli bir kısmının bütün çabaları, hükümdarlar ve emirlerin
menkıbelerini en güzel şekilde dizelerine aktarmaya yönelikti. Rudekî’nin
adı bu kulvarda ilk sırada yer alır. Diğer şairler onu bu konuda
usta, kendilerini de onun öğrencileri olarak değerlendirirler.
Nitekim övgü türü şiirlerin tartışmasız usta kalemi Unsurî, bu dalda
asla Rudekî’nin ayağına bile erişememiştir. Örneğin Dakikî, şiir meydanındaki
olanca büyüklüğü ve gücüne karşın Rudekî’nin makamına
asla erişemez olduğunu, gözlerinin kapalı ancak gönlünün açık oldu-
ğunu belirterek onu överken; Hakanî kendisiyle ilgili abartılı fahriyelerinde
onun makamına erişmekle kendisini yüceltmekte, Nâsır Hüsrev
de kendini nitelerken ona benzetmeğe çalışmakta onun bu daldaki
ululuğunu dile getirmektedirler. 120
Rudekî’nin şiirlerindeki en önemli özelliği övdüğü kişiyi kendisinde
olmayan nitelemelerle yere göğe sığdıramama abartılarını bir
tarafa bırakması ondaki gerçek özellikleri ve üstünlükleri olduğu gibi
dizelerine yansıtmasıdır. Bir diğeri de yine övgü şiirlerinde övgüleriyle
memduhlarını daha cesaretli olmaya, daha güçlü durmaya teş-
vik eden bir ifade tarzı kullanmış olmasıdır.
120 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 30-31.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
175
Mersiyeler: Rudekî’den önceki şairlerden günümüze herhangi bir
mersiye gelmemiştir. Bu yüzden de ondan önce Fars şiirinde mersiye
türünün varlığı ya da ne durumda olduğu konusunda bilgimiz yoktur.
Ancak Rudekî’nin şiirleri arasında yer alan birkaç beyit mesneviden
onun bu dalda da ne denli üstün yetenekli, derinlikli ve kuşatıcı
bir söz ustası olduğu anlaşılmaktadır. Rudekî’nin, Şehid-i Belhî’nin
ölümünün ardından yazdığı mersiyesi Ebû Müslim el-Atahiyye’nin
ünlü mersiyelerinin bile ötesine geçmeği başarmıştır. Ferruhî’nin,
Sultan Mahmud; Muizzî’nin, Selçuklu hükümdarı Melikşah ve Nizamulmülk
için söylemiş oldukları kasidelerinin ünü bilinmekte ve
yüzyıllar sonra bu mersiyeleri okuyanların ne denli etkilendikleri
açıkça görülmektedir. Ancak Rudekî’nin mersiyeleri çok daha ileri
boyutlarda etkileyici ve farklı renklerdedir:
کاروان شهید رفت از پیش
وآن ما رفته گیر و میاندیش
از شمار دو چشم یک تن کم
وز شمار خرد هزاران بیش
Şehîd’in kervanı gitti önden;
Bizimkinin de gittiğini farzet ve düşün:
Görünürde bir tek ten geçip gitti,
Ancak akıl gözüyle bakınca giden binlerden fazla. 121
Hiç abartısız günümüze kadar hiçbir şairin Rudekî kadar anlamlı
ve heyecanlandırıcı mersiye söyleyemediğini belirtmek gerekir. 122
Gazeller: Sultan Mahmud sarayının meliküşşuarası V./XI. yüzyılda
yaşamış Unsurî’nin, Rudekî’nin gazel türündeki güçlülüğünü dile
getirdiği dizeleri bilinmektedir. İranlı şairler İslâm sonrası dönemde
tagazzül formatını Araplardan almışlardır. Ancak şimdiye kadar hiç-
bir Arap şairi, sözün inceliği, duyguları heyecanlı bir şekilde dillendirme,
kelimeleri su gibi coşturarak derin duyguları etkili bir ifadeyle
121 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 94.
122 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 32-33; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 459.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
176
gönüllere akıtmada ünlü İranlı gazel şairlerine asla yetişememiştir.
Rudekî, İran’da İslâm sonrası dönemin böylesine zengin ve usta gazel
şairlerinin en ön sırasında yer almaktadır. 123
Hamriyyât: Şarap şiirleri: Eski Yunan şairlerinin şarap şiirleri
dünya şiir tarihinde en etkili ve en eski şarap şiirleri arasında yer alır.
Bu tür şiirler günümüzde bile etkinliklerini sürdüren şiirler olarak
kabul edilir. Arap şairlerinin de güçlü oldukları bu dalda Fars şiirinin
ilk ustalarından Rudekî onlardan geri kalmaz: onun şarap şiirleri;
aşk, şarap ve musiki üçlüsüyle en yüksek makamlarda yer alır.
بیار آن می که پنداری روان یاقوت نابستی
و یا چون برکشیده تیغ پیش آفتابستی
بپاکی گویی: اندر جام مانند گالبستی
به خوشی گویی: اندر دیدۀ بیخواب خوابستی
Getir o akıp giden yakut gibi saf şarabı,
Getir güneşin önünde çekilmiş kılıç gibi şarabı
Temizlikte sanki sen kadehteki gülsuyu gibisin,
Güzellikte sanki sen uykusuz gözde uyku gibisin. 124
Rudekî’nin günümüze gelen en önemli kasidesi şudur:
مادر می را بکرد باید قربان
بچۀ او را گرفت و کرد به زندان
بچۀ او را ازو گرفت ندانی
تاش نکوبی نخست و زو نکشی جان
جز که نباشد حالل دور بکردن
بچۀ کوچک ز شیر مادر و پستان
123 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 34-35; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 460-461.
124 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 110.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
177
تا نخورد شیر هفت مه به تمامی
از سر اردیبهشت تا بن آبان
آن گه شاید ز روی دین و ره داد
بچه به زندان تنگ و مادر قربان
چون بسپاری به حبس بچۀ او را
هفت شباروز خیره ماند و حیران
باز چو آید به هوش و حال ببیند
جوش بر آرد، بنالد از دل سوزان
Kurban edilmeli şarabın annesi,
Yakalanmalı ve zindana atılmalı yavrusu.
Çocuğunu ondan alamazsın,
ezip önce onu çekmeden canını.
Ne var ki helal olmaz uzaklaştırmak
Küçücük çocuğu anne sütünden ve memeden.
Yemedikçe sütü tam yedi ay
Ordribehişt başından Aban sonuna dek.
O zaman belki hem din hem de adalet yoluyla
Çocuk daracık zindana, anne de kurbanlığa.
Çocuğunu hapse attığında,
Yedi gün yedi gece uyuşuk ve hayran kalır.
Ardından kendine gelip gerçeği görünce,
Başlar kaynamaya ve inler yanık gönlünden.
125
Şarabı teşbih ederken şu dizeleri söyler:
چون بنشیند تمام و صافی گردد
گونۀ یاقوت سرخ گیرد و مرجان
125 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 98-99; Târîh-i Sistân, s. 318.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
178
ورش ببویی، گمان بری که گل سرخ
بوی بدو داد و مشک و عنبر با بان
آن گه اگر نیم شب درش بگشایی
چشمۀ خورشید را ببینی تابان
ور به بلور اندرون ببینی گویی:
گوهر سرخست به کف موسی عمران
Tam olgunlaşınca, tam saflaşınca,
Kızıl yakuta, mercana dönüverir.
Koklarsan onu kırmızı gül sanırsın,
Ona kokusunu vermiş misk, amber ve sorgun söğüdü.
Gece yarısı kapısını açtığında;
Güneşin parıldadığını görürsün.
Billur içerisinde görsen sen onu, dersin:
“İmran oğlu Musa’nın elinde kızıl mücevher o.”
Büyük şairlerin özelliklerinden biri de şiirlerindeki çon anlamlı dizelerin
dillere destan olması birçok kişi tarafında ezberlenerek yeri
geldiğinde dillendirilmesi ve yaygın olarak dilden dile dolaşmasıdır.
Rudekî’nin bu tür dizeleri de çoktur:
هرکه نامخت ازگذشت روزگار
نیز ناموزد ز هیچ آموزگار
Zamandan dersini almayan,
Hiçbir öğretmenden derse alamaz.
ابله و فرزانه را فرجام خاک
جایگاه هر دو اندر یک مغاک
Ahmak ve bilgenin sonu aynı;
Her ikisinin de yeri aynı çukur.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
179
باد و ابر است این جهان، افسوس!
باده پیش آر، هر چه بادا باد
Bir yel gibi, bir bulut gibi bu dünya,
Getir sun şarabı da, ne olursa olsun.
126
شاد بودهست از این جهان هرگز
هیچ کس؟ تا از او تو باشی شاد
داد دیدهست از او به هیچ سبب
هیچ فرزانه؟ تا تو بینی داد
Mutlu oldu mu bu dünyadan
hiç kimse? Sen de mutlu olasın.
Ondan bir şekilde adalet gördü mü hiç?
bir bilge? Sen de adalet göresin.
127
IV./X. ve V./XI. yüzyıl şairleri arasında tasavvufi konularda şiir
yazan ve duyguların dizelerine yansıtan sufî şairler dışında öğüt içerikli
şiir yazanlar çok azdır. Senaî, Hayyâm, Attâr ve Hakanî gibi
şairlerin bu türden çok şiirleri vardır. Ancak övgü şiirleriyle öne çıkmış
şairler arasında Rudekî’nin akranları ve halefleri arasında bu tür
şiirler kaleme almış olanlar azdır. Rudekî bu konuda bir istisnadır;
dizelerinde hikmetli sözlere ve öğütlere çok yer vermiştir.
2. Kelîle ve Dimne
Rudekî sadece bir saray şairi değildi. Onun en önemli eserlerinden
biri İran’da son derece ün kazanmış ve elden ele dolaşan, bazı bölümleri
günümüze kadar gelmeği başarmış manzum Kelîle ve Dimne’dir.
Bu eser, Emir Nasr b. Ahmed döneminde onun emriyle Ebu’l-Fazl
Muhammed-i Belamî tarafından Arapçadan Farsçaya çevrilmişti.
126 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
127 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
180
Abdullâh b. Mukaffa’nın Arapça çevrisine uygun olarak Arapçadan
Farsçaya çevrilen eser daha sonra Rudekî tarafından 325/937 yıllarında
Farsça şiir diline aktarıldı.128 Yaklaşık dokuz bin (bazı kaynaklara
göre on iki bin)129 dize olan bu esere şiire aktarırken Rudekî tarafından
bazı eklemeler yapıldığı da anlaşılmaktadır. 130
Yine diğer ünlü bir Fars şairi Unsurî’nin ifadeleriyle Rudekî bu
eseri Farsça şiir diline aktarmasının karşılığında Samanî hükümdarından
40.000 dirhem gibi oldukça yüklü bir ödül almıştır. Rudekî de,
söz konusu emirin kendisine bu miktarda bir hediye verdiğini, ancak
bu miktarın sadece bu eserin yazılmasının karşılığı olmadığını belirtir.131
Rudekî bu önemli metni nesirden nazma aktarırken Firdevsî’nin
ifadesiyle kesinlikle amaydı. Çünkü eserin metni Rudekî’ye okunuyor
ve o da şiire aktarıyordu. 132
Firdevsî, Şâhnâme’de şöyle der: “Kelîle, Pehlevî dilinden Arapça’ya
çevrildi. Emir Nasr zamanına kadar Arapçaydı. O dünya hükümdarı
olunca onun emriyle deri Farsçasına çevrildi. Kelîle’nin hepsini Rudekî’ye
okudular o da Farsça’ya aktardı. 133
Bu ünlü manzumenin bazı bölümleri birtakım sözlükler ve şiir
derlemelerine alınması yoluyla günümüze kadar gelebilmiştir. Said
Nefisî, bu eserin günümüze kadar gelen beyitlerini Ahvâl ve Eş’âr-i
128 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 379.
129 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 100.
130 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 23; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 100; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 234.
131 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
چهل هزار درم رودکی ز مهتر خویش
بیافتست به نظم کلیله در کشور
……
بداد میر خراسانش چل هزار درم
وزو فزونی یک پنج میر ماکان بود
ز اولیاش پراکنده نیز هشت هزار
به من رسید، بدان وقت، حال خوب آن بود
132 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 379.
133 Firdevsî, Şahnâme (Mutlak), VII, 372.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
181
Rûdekî adlı eserinde aktarmıştır. Bir kısmı da Tuhfetü’l-mulûk adlı
eserde aktarılmaktadır.
Burada Firdevsî’nin Rudekî Kelile ve Dimne’yi şiire aktarırken tercüman
getirildiğini ifade etmesi, ya Rudekî’nin Pehlevî dilini bilmemesinden
ya da yine Firdevsî’nin ifadesine göre gözlerinin görmemesinden
dolayı kendisine metnin okunduğu ihtimallerini ortaya koymaktadır.
Rudekî’nin manzum Kelîle ve Dimne’sinden günümüze gelen
129 dizesinden 115 dizesi (Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 449)
önemli ölçüde Nasrullâh-i Munşî’nin Farsça çevirisiyle örtüşmektedir.
134
هیچ شادی نیست اندر این جهان
برتر از دیدار روی دوستان
هیچ تلخی نیست بر دل تلخ تر
از فراق دوستان پر هنر
Yok dostun yüzünü görmekten daha
büyük mutluluk asla bu dünyada.
Yok gönle sanatkar dostların ayrılığından
daha acı gelen bir acı bu dünyada. 135
کار چون بسته شود بگشایدا
وز پس هر غم طرب افزایدا
Çıkmaza girerse işin açar o ha!
Her gamın ardından neşe artırır o ha! 136
134 Bu eserin günümüze gelen kısmı hem Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî adlı
eserinin 565-575. sayfaları arasında hem de Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî
153-170 sayfalarında aktarılmaktadır.
135 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 156; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 566.
136 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 157; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 567.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
182
3. Sindbâdnâme
Kaside, gazel, rubai ve mesnevi türlerinde en üst dereceden şiirler
yazmış olan Rudekî, aynı zamanda eski İran’a ait rivayetleri şiir diliyle
yazan ilk şairdir de. Hintçe önemli eserler arasında yer alan
Sindbâdnâme, I. Hüsrev Enuşirvan döneminde Pehleviceye ve daha
sonra da Süryaniceye çevrilmiştir. Yunancaya Syntipas adıyla aktarılmış
ve oldukça ün kazanmıştır. Sonraki yüzyıllarda İbranice ve
Latinceye de çevrilen eser Avrupa’da yaygın olarak okunmuş, daha
sonraları da birçok Avrupa diline aktarılmıştır. Enuşirvân döneminde
yapılan Pehlevice çevirisinden Arapçaya da aktarılmış ve Ebân b.
Lahikî tarafından Arapça şiir formatında düzenlenmiştir. 137
Abdullâh b. Mukaffa’nın Pehlevice aslından Arapçaya aktardığı
Kelîle ve Dimne’yi Farsça manzum olarak ilk düzenleyen de odur. Bu
eseri daha sonra kaleme almış olduğu eserleri için de bir sıçrama tahtası
olmuştur. Şairin; Hintli bir şehzade ile yedi vezirinin serüvenlerini
konu alan, Hintçe kaynaklara dayanılarak hazırlanan; Pehlevice,
Arapça ve Farsça versiyonları bulunan Sindbâdnâme adlı Kelîle ve
Dimne vezninde yazdığı eseri de o çağların önemli metinleri arasında
yer almaktadır. Bu eserden günümüze gelebilen ancak kısa bir bö-
lümdür. 138
Bu eser de Kelîle ve Dimne gibi Samanîler döneminde Hindistan’dan
İran’a getirilip Pehlevî diline aktarılan kitaplar arasında yer
alır. Nuh b. Mansur’un emriyle, Hace Amîd Ebu’l-Fevâris Kenavizî
bu eseri Pehlevice’den Farsçaya çevirdi. Bu çeviriyi VI./XII. yüzyılda
dönemin ünlü şairi Ezrakî-yi Herevî manzum olarak yeniden düzenledi.
139
Rudekî’den kalan dağınık beyitlerden hareketle, onun Kelîle ve
Dimne, Devrân-i Âfitâb ve Sindbâdnâme dışında altı diğer mesnevisinin
de olduğu kaynaklarda belirtilir. Rudekî’nin bu altı mesnevisinden
137 Debîrsiyakî, Muhammed, “Rûdekî ve Sindbâdnâme”, Yağmâ, (Tahran
1334 hş), sayı: 85, s. 218-219.
138 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 226-227.
139 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 28-29; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 452-453.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
183
biri muhtemelen Arâyisü’n-nefâis adındaydı. Şairin bunlar dışında
Katip Çelebî’nin de kayadettiği gibi Tâcu’l-mesâdir adlı bir sözlük de
yazmış olduğu bazı kaynaklardaki bilgiler arasındadır. Günümüze
erişemeyen bu eserin bazı bölümlerini Esedî-yi Tusî aktarmıştır. Ancak
bu eser ortadan kaybolmuştur.
Bazı kaynaklar Rudekî’nin Zerdüşt inanışının Pehlevî dilinde kaleme
alınmış önemli metinlerinden aziz Ardaviraf’ın fizikötesi yolculuğunu
konu alan Ardavirafnâme’yi de şiir diline aktardığını aktarırlar.
9. Rudekî’nin şiirlerinin tazmin edilmesi
Rudekî gibi büyük bir şairin şiirleri, ünlü oluşu ve şiirlerinin hem
şairler ve hem de şiir dostları arasında akıcı ve etkili olması nedeniyle
tazmin edilmiştir. Tarzı birçok ünlü şair tarafından taklid edilmiş,
onun şiirlerinde kullandığı vezin ve kafiyelerde çok sayıda şiir yazılmış,
dizeleri birçok şair tarafından iktibas edilmiştir. Ancak şiirlerinin
önemli bir kısmının ortada olmayışı nedeniyle onu örnek alarak
yazılmış şiirlerin tamamının tesbit edilme imkânı yoktur. Bu tazminler
de onun birçok şiirini kaybolmaktan kurtarmıştır.
Başta Ğazayirî-yi Razî, Mesud-i Sad-i Selmân, Osmân-i Muhtarî,
Suzenî-yi Semerkandî, Marufî-yi Belhî, Ferruhî-yi Sistanî, Muizzî-yi
Nişaburî, Hakani-yi Şirvanî gibi ünlü Fars şairleri olmak üzere birçok
şair Rudekî’nin şiirlerini tazmin etmiştir.
10. Rudekî’nin mazmunlarının başka şairler tarafından kullanılması:
Rudekî’nin şiirleri kendisinden sonra yaşamış her büyük şair tarafından
okunmuş, ezberlenmiş ve zihinlerde yer etmiştir. Kendisinden
sonraki diğer büyük şairlerin onun mazmunlarını dizelerinde kullanması
şairliğinde bir noksanlığın değil, onun geçmiş şairlerin eserlerini
önemsediğini ve incelediğini göstermektedir.
1. Rudekî:
نیکبخت آن کسی که داد و بخورد
شوربخت آنکه او نخورد و نداد
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
184
Bahtı yaver giden kişi, başkalarına veren ve kendi yiyendir;
Bahtı kara olan ise, kendisi yemeyen, başkalarına da vermeyendir.
Sadi:
عاقلی را پرسیدند: نیک بخت و بدبخت کیست؟ گفت: نیک بخت آن که خورد و
کِشت، و بدبخت آن که مرد و هِشت.
Akıllının birine “Talihli kim? talihsiz olan kim?” diye soruldu. O
da şöyle cevap verdi: “Talihli kişi malını yiyen ve iyilik tohumları eken;
talihsiz ise; yemeyip başkalarına bırakıp gidendir.”
2. Rudekî:
ایزد هرگز دری نبندد بر تو
تا صد دگر به بهتری نگشاید
Kapamaz Tanrı sana asla bir kapıyı,
senin için açmadan daha iyi yüz kapıyı.
Sadi:
خدا گر زحکمت ببندد دری
ز رحمت بگشاید در دیگری
Kapatırsa tanrı hikmetiyle bir kapıyı;
Açar rahmetiyle başka bir kapıyı.
Mesûd-i Sad-i Selmân:
غمی مباش ازیرا خدای عزه و جل
دری نبندد تا دیگری نگشاید
Üzülme! Çünkü ulu ve güçlü Tanrı,
Kapamaz bir kapıyı diğerini açmadan.
Katran-i Tebrizî:
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
185
ایزد همه ساله است با مردم راد
بر مرد دری نبست تا ده نگشاد
Tanrı her zaman cömerttir insanlara;
Birine bir kapıyı kapatmadı on kapıyı açmadan.
Senaî:
از آن زمان که فکندند چرخ را بنیاد
دری نبست زمانه که دیگری نگشاد
Göklerin temelleri atılıp kurulalıdan beri,
Kapamadı bir tek kapıyı zaman bir diğerini açmadan.
3. Rudekî:
من موی خویش را نه از آن می کنم سیاه
تا باز نو جوان شوم و نو کنم گناه
چون جامهها به وقت مصیبت سیه کنند
من موی از مصیبت پیری کنم سیاه
Yeniden delikanlı olmak, yine günah işlemek
için karalara boyamıyorum saçlarımı,
Yaslı günlerde kara giyerler ya;
ben de yaşlılık yasından siyaha boyanıyorum.
Kisaî-yi Mervezî:
من موی خویش را نه از پی آن می کنم خضاب
تا باز نوجوان شوم و نو گنه کنم.
Yeniden delikanlı olmak, yine günah işlemek
için boyamıyorum saçlarımı.
4. Rudekî:
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
186
اگر گل آرد بار آن رخان او، نه شگفت
هر آینه چو همه میخورد گل آرد بار
به زلف کژ ولیکن به قد و قامت راست
به تن درست ولیکن به چشمکان بیمار
Yanakları gül açarsa şaşırma,
Her zaman şarap içtiğinde gül açar yanakları.
Zülüfleri kıvrımlı, ama boyu posu dümdüz,
Teni sapasağlam ama küçücük gözleri baygın.
Dakikî:
اگر سر آرد بار آن سنان او نه شگفت
هر آینه چو همه خون خورد سرآرد بار
Baş meyvesi çıkarırsa mızrağının başı şaşırma,
Şüphesiz hep kan içtiği için meyvesi baş olur.
5. Rudekî:
هرکه ناموخت از گذشت روزگار
هیچ ناموزد ز هیچ آموزگار
Zamandan dersini almayan,
Öğretmenden hiçbir şey öğrenemez.
Ebû Şekûr-i Belhî:
یکی نغز بازی کند روزگار
که بنشاندت پیش آموزگار
Çok güzel bir oyun oynar zaman,
Oturtur seni bir öğretmenin karşısına.
Firdevsî:
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
187
نباید ترا پند آموزگار
نگه کن برین گردش روزگار
Öğretmenin sana öğüt vermesine gerek yok;
Şu zamanın geçişini izle yeter!
کنون گر شوی آگه از روزگار
روان و خرد بادت آموزگار
Şimdi eğer zamanı iyi gözlersen,
Canın ve aklın öğretmenin olur.
İran sufîlerinin önemli özelliklerinden biri de müritlerinin dikkatlerini
çekmek için vaaz ve sohbetlerinde ünlü Fars şairlerinin dizelerini
örnek olarak aktarmalarıdır. Bu sufî önderler arasında özellikle
iki tanesi öne çıkar: bunlardan biri Ebu Said-i Ebu'l-Hayr diğeri de
Mevlana’dır. Ebu Said, Rudekî’nin ölümünden 28 yıl sonra dünyaya
gelmiştir (357/968). Onun, Rudekî’nin şiirlerinden çoğunu ezbere
bildiği ve sohbetlerinde okuduğu, torunu Muhammed b. Münevver
tarafından derlenen hayatı ve sözlerine yer veren önemli eser
Esrâru’t-tevhîd’te de aktarılır. 140
Daha önce de belirttiğimiz gibi Mevlana Celaluddîn de Ebû Saîd
gibi Rudekî’nin şiirlerine yoğun ilgi duyan şairlerden biridir. O da
Rudekî’nin gazelleriyle aynı vezin, kafiye ve redifte gazeller söylemiştir.
Bazen Rudekî’den bir mısra ya da bir beyit almış, bazen de
onun mazmunlarını aynen kullanmıştır: Mevlana’nın bu türden onlarca
şiirine örnekler:
Rudekî:
هر باد که از سوی بخارا به من آید
با بوی گل و مشک و نسیم سمن آید
بر هر زن و هر مرد، کجا بروزد آن باد
140 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 477. Ayrıntılar için bkz. Nefisî, Ahvâl
ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 477-479.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
188
گویی: مگر آن باد همی از ختن آید
نی نی، ز ختن باد چنو خوش نوزد هیچ
کان باد همی از بر معشوق من آید
کوشم که: بپوشم، صنما، نام تو از خلق
تا نام تو کم در دهن انجمن آید
با هر که سخن گویم، اگر خواهم وگر نی
اول سخنم نام تو اندر دهن آید
Buhara tarafından bana doğru esen her yel,
Gül ve misk kokusuyla, yasemin meltemiyle gelir.
O koku erkek kadın kime eriştiyse,
O kokunun Hoten’den geldiğini sanır.
Hayır hayır Hoten’den öyle güzel koku esmez hiç,
Bu koku hep sevgilimden geliyor.
Ey sevgilim! Ortalıkta az dolaşsın diye namın,
saklamaya çalışsam da halktan adını,
kiminle konuşsam, istesem de istemesem de,
ilk sözümde adın gelir ağzıma. 141
Mevlana:
هر باد که از سوی بخارا به من آید
با بوی گل و مشک و نسیم سمن آید
بر هر زن و هر مرد که آن بوی اثر کرد
گویند که آن بوی همه از ختن آید
نی نی ز ختن چشمه خوش می ندهد بو
141 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 86; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 480.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
189
این بوی همی از بر معشوق من آید
Buhara tarafından bana doğru esen her yel,
Gül ve misk kokusuyla, yasemin meltemiyle gelir.
O koku erkek kadın kime eriştiyse,
O kokunun Hoten’den geldiğini söylerler.
Hayır hayır Hoten’de öyle güzel koku veren çeşme yok,
Bu koku hep sevgilimden geliyor.
Rudekî:
مرا تو راحت جانی، معاینه، نه خبر
کرا معاینه آید خبر چه سود کند؟
سپر به پیش کشیدم خدنگ قهر ترا
چو تیر بر جگر آید سپر چه سود کند؟
Sen can huzurusun, gördüğüm bu duyduğum değil.
Gözüyle görene haberin ne yararı olur?
Çektim kalkanımı kahır okunun karşısına
Okun ciğerime saplanınca kalkanın ne yararı var?
Mevlana:
مرا عقیق تو باید شکر چه سود کند
مرا جمال تو باید قمر چه سود کند
چو مست چشم تو نبود شراب را چه طرب
چو همرهم تو نباشی سفر چه سود کند
Bana akik dudağın gerek şeker neye yarar!
Bana senin yüzün gerek ay neye yarar!
Gözünün baygınlığı yoksa şarap ne neşe verir?
Yoldaşım sen değilsen yolculuk neye yarar?!
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
190
Rudekî:
همه جمال تو بینم چو چشم باز کنم
همه تنم دل گردد که با تو راز کنم
حرام دارم با دیگران سخن گفتن
کجا حدیث تو آید سخن دراز کنم
Hep yüzünü görürüm gözümü açtığımda,
Bütün tenim yürek olur, sana sırrımı söyleyeyim diye.
Başkalarıyla konuşmayı yasaklarım.
Senin bahsin açıldığında sözümü uzatayım diye.
Mevlana:
همه جمال تو بینم چو چشم باز کنم
همه شراب تو نوشم چو لب فراز کنم
حرام دارم با مردمان سخن گفتن
و چون حدیث تو آید سخن دراز کنم
Hep senin yüzünü görürüm gözümü açtığımda,
Hep senin şarabını içerim dudağımı uzattığımda.
Kimselerle konuşmayı yasaklarım.
Senin bahsin açıldığında sözümü uzatayım diye.
Samanî emiri Nasr b. Ahmed ve ordusunun Herat yakınlarında
uzun süre kalmaları ve bir türlü Buhara’ya dönememeleri üzerine
yaşananlar şairin şiirdeki gücü ve etkileyiciliğini göstermesi açısından
alabildiğine dikkat çekicidir. Ordu kumandanları ve sözü etkili
ileri gelenler, Rudekî’nin huzuruna çıkarlar. “Sana beş bin dinar verelim
de. Emir’in huzuruna çık, sözün etkiler onu. Söyle de artık çocuklarımı-
zın hasretine dayanamıyoruz. Buhara’yı çok özledik. Artık hareket edip gidelim
buradan” derler. Bunun üzerine emiri çok iyi tanıyan usta şair,
yeteneklerini kullanarak emirin sabah vakti neşeli olduğu bir an, ha-
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
191
zır bulunan saz ekibiyle birlikte çengini alarak uşşak makamında
aşağıdaki çok ünlü kaidesini okumaya başlar:
بوی جوی مولیان آید همی
یاد یار مهربان آید همی
ریگ آموی و درشتی راه او
زیر پایم پرنیان آید همی
آب جیحون از نشاط روی دوست
خنگ ما را تا میان آید همی
ای بخارا! شاد باش و دیر زی
میر زی تو شادمان آید همی
میر ماه است و بخارا آسمان
ماه سوی آسمان آید همی
میر سرو است و بخارا بوستان
سرو سوی بوستان آید همی
آفرین و مدح سود آید همی
گر به گنج اندر زیان آید همی
Muliyân ırmağının kokusu geliyor,
Sevgili yar aklıma geliyor.
Amuy ırmağının kumu ve yolunun çetinliği
Ayağımın altında ipek gibi geliyor
Ceyhun’un suyu sevgilinin yüzünün coşkusundan,
Atımızın beline dek geliyor.
Ey Buhara mutlu ol, mutlu yaşa
Emir sana doğru mutlu geliyor.
Emir ay, Buhara gökyüzü,
Ay gökyüzüne doğru geliyor.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
192
Emir servi, Buhara bahçe,
Servi bahçeye doğru geliyor.
Övgünün ve beğeninin yararı olur,
Hazineye zarar gelirse eğer.
142
Rudekî, son dizeyi söylerken emir son derece etkilenerek tahtından
iner ve hemen atına binerek ordusuyla Buhara’ya doğru yola
çıkar.143 Şairin bu şiiri onun dizelerindeki sözlerinin ne denli etkili
olduğunu ve emiri derinden etkileme gücünü göstermektedir.
Nasr b. Ahmed’in üst düzey bürokratları emiri Buhara’ya geri
döndürmek için tahrik amacıyla şiir söylemesi karşılığında beş bin
dinar vadetmişlerdi. Rudekî sözü edilen şiiri söyleyip de emiri ikna
ettiğinde kendisine on bin dinar verildi. Bu ödülün kendisine verildi-
ğine dair Lubâbu’l-elbâb, Baharistân, Heft İklîm, Mecmau’l-Fusaha gibi
bazı tezkirelerde ve bazı şairlerin dizelerinde de bilgilere yer verilmektedir.
Aynı konu Târîh-i Sîstân’da da yer almaktadır. 144
Rudekî’nin onbinlerce dize şiirinden günümüze kadar gelmeği ba-
şaran sadece 1047 dizedir. Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî adlı eserinde
bunların tamamını aktarmıştır. Yine Said Nefisî tarafından yayınlanan
divanında da aynı sayıda dize bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Avfî, Muhammed, Lubâbu’l-elbâb (yay. E. G. Browne), Tahran 1361
hş., I-II.
Âzer, Lutf Alî Beg, Âteşkede (yay. Hasan Sadât-i Nasırî), Tahran 1336-
1340 hş.
142 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 113; Razî, Heft İklîm, III, 1514.
143 Nizâmî-yi Arûzî, Çehâr Makâle, s. 52-53; Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer,
Âteşkede, s. 310; Müderris, Reyhânetu’l-edeb, II, 340; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 97; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 214-215; Mutemen,
Tahavvul-i Şi’r-i Fârsî, s. 205-206; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i
Eyyâm, s. 233.
144 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 429; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî,
s. 20.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
193
Berthels, E. E., Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Sirûs-i İzedî), Tahran
1373-1374 hş.
Browne, Edward Granville, A Literary History of Persia, Cambridge
1924
Çelebî, Kâtip, Keşfü'z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, (yay. Kilisli
Muallim Rıfat-Şerefettin Yaltkaya), İstanbul 1941-1943, I-II.
Debîrsiyakî, Muhammed, “Rûdekî ve Sindbâdnâme”, Yağmâ, (Tahran
1334 hş), sayı: 85, s. 218-219.
Devletşâh-i Semerkandî, Tezkiretü’ş-şuarâ (yay. E.G. Browne), London-Leiden
1901.
Ethé, Hermann, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Rızâzâde-yi Şafak), Tahran
2536 şş.
Furuzânfer, Bediüzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369 hş.
Furuzânfer, Bediüzzamân, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, Tahran 1386 hş.
Hidâyet Rızâ Kulî Hân, Mecma‘u’l-fusahâ (yay. Mezâhir-i Musaffâ)
Tahran 1340 hş.
Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Mûsıki-yi Şi‘r, Tahran 1373 hş.
Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, Tahran
1285 hş.
Mohabbetî, Mehdî, Ez Manâ Tâ Sûret, Tahran 1388 hş.
Mutemen, Zeynulâbidîn, Tahavvul-i Şi‘r-i Fârsî, Tahran 1371 hş.
Müderris, Mîrzâ Muhammed Ali, Reyhânetü’l-edeb fî terâcimi’l-marûfîn
bi’l-kuna ve’l-lakab, Tahran 1364 hş.
Nefisî, Saîd, Muhît-i Zindegî ve Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, Tahran 1382 hş.
Nefisî, Saîd, Târîh-i Nazm u Nesr, Tahran 1363 hş.
Numanî, Şiblî, Şi‘ru’l-‘Acem/Târîh-i Şi‘r ve Edebiyyât-i Îrân, Tahran
1335 hş.
Razî, Emîn Ahmed, Heft İklîm, Tahran 1389 hş.
Rızâzâde-yi Şafak, Sâdık, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, Tahran 1352 hş.
Rudekî-yi Semerkandî, Dîvân-i Rudekî-yi Semerkandî (yay. Saîd-i Nefisî),
Tahran 1373 hş.
Rypka, Jan, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân (çev. Kerîm-i Keşâverz), Tahran
1370 hş., I-II.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
194
Safâ, Zebîhullâh, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş.
Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III,
415-416.
Zerkanî, Seyyid Mehdî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, Tahran 1388 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, Tahran
1358 hş., s. 233.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
ÖZ
İran’ın ilk büyük şairi ve Fars şiirinin mühendisi olarak kabul edilen
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî, III./IX. yüzyıl ortalarında
Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı “Benuc” köyünde
dünyaya geldi. İyi bir eğitim aldı. Uzun zamanlar Fars şiirinin en
ünlü şairi oluşu ve bilge kişiliğiyle hep ön planda oldu. Samanî dö-
neminin en ünlü şairi Rudekî, İslâm sonrası yeni Fars edebiyatının
gerçekte en büyük şairi olarak kabul edilir.
Samanî dönemi Fars edebiyatının, özellikle de övgü şiirinde tartışmasız
önderi Rudekî’dir. Musikişinaslığının yanı sıra iyi bir icracı
da olan, şiirlerinin birçoğu musiki eşliğinde okunan Rudekî’nin şiirdeki
tarzı, kendisinden sonraki Fars şairlerinkinden farklıdır. Divanı
ile çok sayıda şiiri günümüze kadar gelememiş ve ortadan kaybolmuştur.
Bu arada Rudekî’nin Horasan tarzı övgü şiirinin temellerini
attığı, daha sonraki çağlarda Unsurî, Muizzî ve Enverî’nin de bu
tarzı devam ettirdiği unutulmamalıdır. Rudekî’nin kahramanlık şiirlerinin
son derece sadeliği de dikkat çeker.
Anahtar kelimeler: Rudeki, klasik Fars şiiri, Samaniler
ABSTRACT
Accepted as the great poet of Iran and the engineer of Persian poetry,
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî was born in Benuc
village of the small town of Rudek, Samarkand in the mid 9th centu-
Prof. Dr. Nimet YILDIRIM, Atatürk üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars
Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. Email: yildirim2002@hotmail.com,
Web: nimetyildirim.comt.tr; nyildirim.wordpress.com.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
134
ry. He received a good education. Being a wise person and the most
renowned poet of Persian poetry for long, he had always remained at
the forefront.
The most renowned poet of the period of Samani, Rudeki is considered
as the real, greatest poet of the new Persian literature after
Islam.
He is undisputedly the leader of the Persian literature in the period
of Samani, especially of the praise poetry. Being a music lover as
well as a good performer, his style of poetry is different from the following
Persian poets, with many of his poems song in company with
music. Many of his poems and Divan have disappeared, not surviving
to date. In the meantime, it should be remembered that he laid the
foundations of the Praise poetry of Horasan style, which was maintained
by Unsurî, Muizzî and Enverî in later centuries. His heroic
poems are also most apparent with their very simplicity.
Key words: Rudeki, classsical Persian poetry, Samanis.
چکیده
ابو عبد اهلل جعفر بن محمد رودکی نخستین شاعر بزرگ ایران و مهندس شعر فارسی در
قرن چهارم هجری قمری در روستای بنج رودک در ناحیه رودک سمرقند متولد شد. رودکی
یکی از مشهورترین شاعران فارسی گوی در تاریخ می باشد وی در دوران سامانی بزرگترین
شاعر ادبیات فارسی بود .عصر جدید بعد از اسالم مقبول شد.
رودکی بدون شک بزرگترین شاعر شعر ستایشی دوران سامانی می باشد. رودکی به دلیل
آشنایی با موسیقی در شعر هایش از آن بهره می جست که این یکی از وجوه تمایز وی از بقیه
شعرا می باشد. دیوان و بسیاری از اشعار از دست رفته است.
رودکی از پایه گذاران سبک خراسانی بوده که بعد از وی عنصری، معزّی و انوری این
سبک را ادامه داده اند. اشعار حماسی رودکی نیز که به زبان ساده سروده شده نیز دقت
عالقمندان به شعر وادبیات فارسی را جلب می نماید.
کلید واژه ها: شعر کالسیک فارسی رودکی، سامانیان.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
135
1. Hayatı
İran’ın ilk büyük şairi ve Fars şiirinin mühendisi olarak kabul edilen
Ebû Abdullâh Cafer b. Muhammed Rudekî, Avfî’ye göre III./IX.
yüzyıl ortalarında Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı “Benuc”
köyünde dünyaya geldi. Gençliğinin ilk dönemlerinden itibaren hem
şiirleri hem de musiki dalındaki yeteneğiyle ün kazandı. Uzun zamanlar
Fars şiirinin en ünlü şairi oluşu ve bilge kişiliğiyle hep ön
planda oldu.1
Yaşadığı çağın tartışmasız en büyük şairi Rudekî2 Abdurrahman-i
Camî’ye göre, Maveraünnehirli, Devletşah’a göre ise “Rudek”lidir.3
Emîn Ahmed-i Razî; Rudekî’nin, Semerkand’ın “Rudek” kasabasından,
dolayısıyla Semerkandlı olduğunu kaydeder.4 Hulâsatu’l-eş’âr’a
göre Rudekî, Semerkandlıdır. Lutf Ali Beg Azer ise onun Buharalı
olduğunu belirtir. Rıza Kulî Han Hidâyet, Rudekî’nin Nesef’e bağlı
Rudek’te dünyaya geldiğini söyler. Ferheng-i Encümenârâ ise, Rudek’in
Buhara’ya bağlı olduğunu kaydeder.5 Bu köy, Rûdek’in en
büyük köylerinden olmasından “Benûc-i Rûdek” adıyla anılır.6 Yakût
Hamevî, Mu’cemu’l-buldân’da bu köyden söz etmiş, Rudekî’nin burada
dünyaya geldiğini belirtmiştir. Rudekî, değişik kaynaklarda bazen
1 Avfî, Muhammed, Lubâbu’l-elbâb (yay. E. G. Browne), Tahran 1361 hş., III.,
II, 6; Hidâyet Rızâ Kulî Hân, Mecma‘u’l-fusahâ (yay. Mezâhir-i Musaffâ)
Tahran 1340 hş., II, 681; Nefisî, Saîd, Târîh-i Nazm u Nesr, Tahran 1363 hş., I,
21; Furuzânfer, Bediüzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369 hş., s. 18;
Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III, 415-416.
2 Rypka, Jan, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân (çev. Kerîm-i Keşâverz), Tahran 1370
hş., I, 273.
3 Devletşâh-i Semerkandî, Tezkiretü’ş-şuarâ (yay. E.G. Browne), LondonLeiden
1901, s. 31.
4 Razî, Emîn Ahmed, Heft İklîm, Tahran 1389 hş., III, 1512.
5 Nefisî, Saîd, Muhît-i Zindegî ve Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, Tahran 1382 hş., s.
309.
6 Browne, Edward Granville, A Literary History of Persia, Cambridge 1924,
I, 456; Safâ, Zebîhullâh, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş., I, 372;
Rızazâde-yi Şafak, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 45; Zerkanî, Seyyid Mehdî,
Târîh-i Edebî-yi Îrân, Tahran 1388 hş., s. 359.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
136
“Rudekî-yi Semerkandî” bazen de “Rudekî-yi Buharayî” diye anılır.
7
Samanî döneminin en ünlü şairi Rudekî’nin doğum tarihi kesin
olarak bilinmez. Ancak III./IX. yüzyıl ortalarında dünyaya gelmiş
olduğu güçlü ihtimaldir.8 Adı, künyesi ve nisbesi, ilk şairler tezkiresi
Lubâbu’l-elbâb’ta: “Ebû Abdullâh Cafer Muhammed-i Rudekî”; Çehar
Makale’de: “Ebû Abdullah Cafer b. Muhammed-i Rûdekî”,
Bezmârâ’da: “Ebû Abdullah Muhammed-i Rudekî”; Meyhâne’de:
“Ebû Abdullâh Muhammed Rudekî-yi Semerkandî”; Tezkiretü’ş-
şuarâ’da: “Ebû’l-Hasan-i Rudekî”; Mecmau’l-Fusahâ’da: “Ebû Abdullah/Ebû’l-Hasan
Cafer b. Muhammed Rudekî”; Hulâsatu’l-eş’âr’da:
“Hekîm Ebu’l-Hasan Muhammed b. Abdullah-i Rudekî” şeklindedir.9
Kaynaklarda; “Muhammed”, “Cafer” ve “Abdullah” adlarına
rastlanır. "Ebu’l-Hasan” ve “Ebu Abdullah” künyeleriyle de bilinir.
Nizamî-yi Aruzî, Avfî ve Devletşâh gibi daha eski yazarlar ile birçok
şair kendisini “Üstad” nitelemesiyle anarlarken daha yeni tezkirelerde,
“Hekîm” diye geçer. Lubâbu’l-elbâb ve Heft İklîm’deki kayıtlara
göre Rudekî “Sultanuşşuara: şairlerin kıralı” diye de anılır.10 Bazıları
da Rudekî’yi “Mecdüddîn” lakabıyla anarlar.11
Ortaya çıkışlarıyla şiirin de artık yatağına girmiş olduğu Samanîler
hanedanı döneminde sadece bir tek şairin, Rudekî’nin adı
egemendi. Hayatının ilk dönemleri ve öğrenimi konusunda net bilgiler
yoktur. Sekiz yaşında Kur’ân’ı bütünüyle ezberlemiş olduğu, iyi
ve köklü bir öğrenim gördüğü, kıraat dersleri aldığı, aynı çağlarda
şiir yazmaya başladığı kaynaklarda aktarılır.12 Bazı kaynaklara göre
7 Hidâyet, Mecmau’l-fusahâ, 681.
8 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 311.
9 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 306-307.
10 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Müderris, Mirzâ Muhammed Ali, Reyhânetü’ledeb
fî terâcimi’l-marûfîn bi’l-kuna ve’l-lakab, Tahran 1364 hş., II, 338; Nefisî,
Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 308; Furuzânfer, Bediüzzamân, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, Tahran 1386 hş., s. 94.
11 Çelebî, Kâtip, Keşfü'z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, (yay. Kilisli
Muallim Rıfat-Şerefettin Yaltkaya), İstanbul 1941-1943, II, 111.
12 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Razî, Heft İklîm, III, 1512: Zerrînkûb, “Bunyâdi
Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 232.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
137
çocukluğundan beri gözleri görmüyordu. Genç yaşlarında dikkate
değer bilimsel ve edebî bir birikim elde etti. Aynı zamanda musiki
dalında da önemli bir yetenek olan Rudekî, İran tarihinde musikinin
öncüleri olarak kabul edilen ünlü ustalar Bârbed ve Nekisa’yı bile
geride bırakacak bir musiki tekniği, bilgi ve birikimi elde etmişti. Şiirleri
belagat ve fesahat örneği olan şairin klasik tezkirelerin ifadeleriyle:
ne Araplar ve ne de Farslar arasında bir benzeri vardı.
13
Musikişinaslığının yanı sıra iyi bir icracı da olan, şiirlerinin birço-
ğu musiki eşliğinde okunan Rudekî’nin şiirdeki tarzı, kendisinden
sonraki Fars şairlerinkinden farklıdır. Divanı ile çok sayıda şiiri gü-
nümüze kadar gelememiş ve ortadan kaybolmuştur. Bu arada Rudekî’nin
Horasan tarzı övgü şiirinin temellerini attığı, daha sonraki
çağlarda Unsurî, Muizzî ve Enverî’nin de bu tarzı devam ettirdiği
unutulmamalıdır. Rudekî’nin kahramanlık şiirlerinin son derece sadeliği
de dikkat çeker. 14
Rudekî konusunda önemli çalışmaları bulunan Abdulğanî Mirzayev
ve Said Nefisî, Rudekî’nin gözlerindeki görmemenin gerekçesini
Samanî sarayında yaşanan bir ayaklanma ve şairin İsmailî akımının
görüşlerine meyletmesi nedeniyle ayaklanmacılara bağlamaktadırlar.
Bunun yanı sıra Avfî ve Camî, Rudekî’nin anadan doğma kör oldu-
ğunu kaydederler.15 Kedkenî de Rudekî’nin şiirleri konusundaki
araştırmaları sonucu onun anadan doğma kör olduğu görüşünü
onaylamaktadır.16 Ancak Rudekî hakkında bilgilere yer veren yazarlardan
Semanî, Nizamî-yi Aruzî ve Târîh-i Sîstân’ın yazarı böyle bir
konuyu asla dile getirmezler. Firdevsî’nin Şâhnâme’de Rudekî’den söz
ederken kullandığı ifadelerinden de şairin kör olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak Rudekî’nin şiirlerinden onun bir zamanlar görme yetisine
sahip olduğunu gösteren işaretler çıkarılmaktadır. Bazı eserlerde de
13 Müderris, Reyhânetü’l-edeb, ; Razî, Heft İklîm, III, 1512; Furuzânfer, Târîhi
Edebiyyât-i Îrân, s. 94; Sabûr, Âfâk-i Ğezel-i Fârsî, s. 111.
14 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, I, 274.
15 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Browne, A Literary History of Persia, I, 456; Rudekî,
Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I,
213.
16 Kedkenî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, s. 420.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
138
onun hayatının sonlarına doğru görme özelliğini kaybettiği;17 önceden
görme yetisi olduğu ancak erginlik çağlarında18 ya da yaşlılık
çağlarında19 bu özelliğini kaybettiği aktarılır.20 Bazılarınca; şiirlerindeki
renklerle ilgili değerlendirmeleri ve nitelemeleri onun anadan
doğma kör olmadığının kanıtlarıdır. 21
Avfî bu konuda şunları dile getirir: "Rudekî anadan doğma kördü.
görme yetisi yoktu, ancak basiretliydi. Beden gözleri kapalıydı, ancak gönül
gözleri alabildiğine keskin ve güçlüydü." 22
Onunla çağdaş olan Dakikî, Ebû Zuraa-yi Cürcanî ve Nâsır-i
Husrev gibi şairlerin birtakım açıklamalarından, Rudekî’nin anadan
doğma kör olduğu sonucuna varılmaktadır. Ebû Hayyân-i Tevhîdî
ile Ebû Alî-yi Miskeveyh’in aralarında geçen bir konuşma ve
Avfî’nin rivayeti de bu durumu onaylar. Ancak bizzat şairin dizelerine
aktardığı ifadelerinde, onun bir ömür boyu görme yetisinden yoksun
olduğunu, hayatının sürekli karanlıklar içerisinde geçtiğini gösteren
kanıtlar yoktur. Anadan doğma körlere kapalı olan renkler
dünyası onun şiirlerinde bütün boyutlarıyla eksiksiz yer alırken, so-
ğuk yaşlılık günlerini ısıtan gençlik çağlarının aşkları ve gönül maceralarının
sıcak duyguları aciz ve görmeyen birinden nasıl beklenebilir?
Öte yandan dizelerindeki teşbihler, tasvirler ve diğer değerlendirmeler
de onun anadan doğma bir kör olmadığını kanıtlayacak
düzeyde güçlü ve eşsizdir. 23
17 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 15; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374;
Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 213-214; Zerrînkûb, Abdulhuseyn,
“Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, Tahran 1358 hş., s. 233.
18 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, I, 273.
19 Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18, 20; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 94.
20 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, I, 273.
21 Ethé, Hermann, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Rızâzâde-yi Şafak), Tahran
2536 şş., s. 25.
22 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
23 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 16; Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ
Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş., s. 12.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
139
Rudekî’nin hayatı dört ayrı devrede ele alınabilir:
1. Rudekî’nin çocukluk çağı, Semerkand’ın Rudek kasabasına bağlı
Benuc köyünde doğumundan, çoğu Semerkant’ta geçen gençlik dö-
nemine kadar. Çocukluk yıllarında çağın geleneklerine uygun olarak
hem Kur’ân’ı ezberlemiş ve hem de şiir söylemiştir. Yine aynı yıllarda
daha sonraları sarayda işine çok yaramış olan musikiye de ilgi duymuş,
bu konuda da önemli birikim edinmiş, yeteneklerini sergilemiş-
tir.
2. Hayatının ikinci dönemi Buhara’ya göç etmesiyle başlar. Söz
konusu göçün gerçek gerekçesi bilinmez. Ancak öylesine bir yetene-
ğin hem ad, san ve şöhret ve hem de iyi bir iş bulmak için o şehre
gitmiş olması muhtemeldir. Bazı araştırmacılara göre Rudekî’nin Buhara’ya
gidiş amacı, başkentte yoğun faaliyetlerde bulunan edebî,
edebî-bilimsel akımların hareketlerine katılmaktı. Övgü şiirlerinin
yanında kahramanlık anlatılarına yer vermeyen ulusal destanlar
yazması da bu kanıyı onaylamaktadır. O çağlardaki etkin ekol taraftarları
şairlerin özellikle de emirlerin yanında bulunarak İran dili ve
kültürünü koruma ve geliştirip yaygınlaştırma konusuna olan ilgileri
dalga dalga yayılıyordu. 24
Bu dönem Samanî emiri Nasr b. Ahmed yönetiminin ilk yıllarına
(301/913) ya da biraz sonrasına kadar sürer. Ondan önce yönetime
gelen İsmail ile Ahmed b. İsmail dönemlerinde de çoğunluğun gö-
rüşüne göre Rudekî yine saray yakınında bulunmakta, saraya çok
fazla girememekte, ancak ünlü vezir Belamî onu himaye etmektedir.
3. Onun, Nasr b. Ahmed sarayına girişini de yine Belamî sağlamış-
tır. Nasr b. Ahmed’in sarayına girmesiyle hayatının üçüncü dönemi
başlar. Bu dönem şairin çok önemli rüyaları ve hayallerinin gerçekleştiği
devredir. Hayatının sonraki dönemlerinde bu devreyi özlemle
anar durur. 25
4. Hayatının dördüncü ve son dönemi; sarayda gerçekleşen bir
ayaklanmayla başlar. Güçlü bir ihtimalle ayaklanmacılar, sarayda
hükümdarın ya da başkalarının İsmailî akımına eğilim göstermesine
24 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 359-360.
25 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 360.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
140
karşı olanlardı. Emir Nasr, veziri Belamî ve sarayın birçok önde gelen
kişiliği ile ünlü şair Rudekî İsmailiyye inanışına eğilimli kişilerdi.
Ayaklanmanın gerçekleştiği 326/938 yılında Belamî birdenbire görevinden
alındı. Emir Nasr, bilinmeyen bir gerekçe ve şekilde bir köşeye
çekildi. Rudekî de saraydan kovuldu, ardından da doğduğu köy
Benuc’a geri döndü.26 Şiirlerinden de anlaşıldığı gibi uzun bir hayat
yaşamış ve çok yaşlılıktan dolayı dişleri dökülmüştür. Gençlik günlerini,
o çağlardaki güçlülüğü ve mal varlığını dizelerinde hep özlemle
anmaktadır.
Gençlik dönemi Buhara sarayında eğlence, mutluluk, güzeller ile
kara gözlülerle aşk ve musiki meclislerinde eğlence ve bolluklar içerisinde
geçen şairin yaşlılık çağları, tam tersine sakıntılarla geçmiştir.
Bahtının ters dönmesi yüzünden hayatının sonlarında sıkıntılar ve
zorluklar bir türlü yakasını bırakmamış, ünlü şekvaiyye kasidesini de
o günlerde kaleme almıştır:
مرا بسود و فرو ریخت هر چه دندان بود
نبود دندان، البل چراغ تابان بود
سپید سیم زده بود و در و مرجان بود
ستارۀ سحری بود و قطرۀ باران بود
Eridi ve döküldü bütün dişlerim,
Diş değildi onlar ışıldayan lambaydı
Gümüş beyazıydı, inciydi, mercandı
Seher yıldızıydı, yağmur damlasıydı.
Şiirlerinde son günlerinde yaşadığı sıkıntıları ve eski mutlu günlerine
özlemini şöyle dillendirir:
بسا که مست در این خانه بودم وشادان
چنان که جاه من افزون بد از امیر و ملوک
26 Browne, A Literary History of Persia, I, 456; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân,
I, 666; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 329; Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s.
360; Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III,
415-416.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
141
کنون همانم و خانه همان و شهر همان
مرا نگویی کز چه شدهست شادی سوک؟
Bu sarayda nice günler sarhoş ve mutlu yaşadım,
Öyle ki makamım emirden de krallardan da üstündü
Şimdi de aynıyım, ev de aynı, şehir de aynı,
Bana “Neden mutluluk yasa dönüştü” demezsin? 27
Yine divanındaki şu dizeler onun hayatının son demlerinde yaşlı-
lığı, gözlerinin görmemesi ve eskiye özlemini dile getirmektedir. Her
halükarda son günlerinde mutluluk günlerinin artık geride kalmış
olduğu ve bahtının ters çevrildiği açıkça anlaşılmaktadır:
شد آن زمانه که شعرش همه جهان بنوشت
شد آن زمانه که او شاعر خراسان بود
که را بزرگی و نعمت ز این و آن بودی
مرا بزرگی و نعمت ز آل سامان بود
Şiirini bütün evrenin yazdığı devran geçti,
Onun Horasan şairi olduğu zaman geçti.
Birileri için ululuk ve nimet şundandı, bundandı;
Benim ululuk ve varlığım Samanoğullarındandı.
28
Şairin ilginç maceralarla dopdolu hayatı Rudek’in uzak bir kö-
yünde başlayıp inişli yokuşlu bir seyir izleyerek aynı köyde sona ermiştir.
Dikkat çekici bir gelişme de bu büyük söz ustasının öldüğü yıl
(329/940) aynı bölgenin bir diğer köşesinde İran ulusal destanını yazacak
olan ulusal şair Firdevsî’nin dünyaya gelmiş olmasıdır.
Şiirlerindeki birtakım dizelerinden anlaşıldığı kadarıyla şair orta
yaşlarından sonra evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştur. Dizelerinde
yaşlılık dönemlerinde artık ne hanımının ve ne de çocuklarının bulunmadığından
söz eder. Bütün bu kaybettiklerini özlemle anar. 29
27 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 86.
28 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
29 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 83.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
142
Sûzenî-yi Semerkandî ve Edîb Sâbir gibi şairlerin bazı şiirlerinden
Rudekî’nin “Ayyâr” adında bir sevgilisi olduğu anlaşılmaktadır.
Said Nefisî; “Ayyar’ın, Rudekî’nin satın almış olduğu bir gulam olduğunu,
onu alırken de borçlandığı ve Belamî’nin onun borcunu ödediğini” belirtir.
Rudekî’nin divanında da bu konuya işaretler bulunmaktadır.30
Samanîler döneminde bu hanedanın en büyük emirlerinden biri
olan Nasr b. Ahmed’in nedimleri arasında yer alan ve döneminin en
ünlü şairi olan Rudekî bazılarınca, musiki biliminde birikimli, aynı
zamanda “rud/berbat” adlı enstrümanı en iyi çalan kişilerden biri
olmasından “Rudekî” mahlasıyla anılmıştır. Bazı araştırmacılara göre
de onun bu mahlasla anılmasının gerekçesi, Buhara’ya bağlı “Rûdek”
adlı kasabada doğup büyümüş olmasıdır. Çok üstün bir edebiyat ve
musiki zevkine sahip Rudekî, şiiriyle Fars şairlerinin en ön sırasında
yer almıştır.31 Ancak “rud”u iyi çaldığı için bu mahlasla anıldığı doğ-
ru kabul edilemez. Çünkü iyi rud çalmasından dolayı böyle bir mahlas
verilse “rudî” diye verilirdi. Kaldı ki; “rudî” de Farsça kurallarına
göre doğru değildir. Çaldığı enstrümandan dolayı “Rudekî” değil
doğru olarak “rudsâz”, “rudzen” ya da “rudnevâz” mahlası verilmeliydi.
Şair mahlası “Rudekî”yi günümüze gelmiş şiirlerinde sekiz
yerde kullanmaktadır. 32
Rudekî, Emir Nasr’a, saray görevlilerine ve bürokratlara çok yakın
oluşu ve onlardan aldığı hediyelerle önemli ölçüde servet biriktirmiş-
ti. Nasr b. Ahmed ile Herat’tan Buhara’ya giderken mal varlığını dört
yüz deve taşımaktaydı. Bazı şairlerin aktardıkları bilgiler de bu durumu
onaylamakta, ayrıca kendisi de aldığı hediyelerin miktarlarını
dizelerinde yer yer aktarmaktadır.33 Avfî’nin kayıtlarına göre iki yüz
kölesi34 ve dört yüz deve onun mal varlığını taşırdı. Ondan sonra
30 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 18, 66-67; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 427.
31 Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer, Lutf Alî Beg, Âteşkede (yay. Hasan Sadâti
Nasırî), Tahran 1336-1340 hş., s. 310.
32 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 310-311.
33 Muderris, Reyhânetu’l-edeb, II, 339; Razî, Heft İklîm, III, 1512; Safâ, Târîh-i
Edebiyyât, I, 374; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 96.
34 Devletşâh, Tezkire, s. 42.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
143
hiçbir şaire böyle bir servet nasip olmamış, hiçbir şairin bahtı böylesine
açık olmamıştır.35 Elbette hayatının tamamında bu serveti ve mal
varlığını koruyamadı. Yaşlılık dönemlerinde ailesinin geçimini sağ-
lamada bile sıkıntı çekecek kadar çok yoksullaştı.36 Elbette mal varlığı
konusundaki bu rivayetlerin önemli bir kısmı çok abartılıdır. Ancak
önemli miktarda servet sahibi olduğu kaynaklar ve çağdaşlarının da
onaylamalarıyla gerçektir. 37
Tahirîler ve saffarîler dönemlerinde Hanzala-yi Badğisî, Firûz-i
Meşrıkî ve Ebû Suleyk-i Gurganî gibi şairler Fars şiirinin ilk dönemlerinin
önemli şairleri olarak bilinirlerken Samanoğulları döneminde
söz sancağı daha yücelere erişti. Bu dönemin en büyük öncü şairi
Rudekî’ydi. Rudekî Fars şairlerinden divanı olan ilk kişidir. 38
Rudekî’nin ölüm tarihi olarak Hidâyet’in 304/917 39 yılını vermesi
yanlış olmalıdır. Çünkü şair 325/937 yılında ölen Şehîd-i Belhî’nin
ardından mersiye yazmıştır. Semanî, Rudekî’nin dünyaya gelmiş
olduğu Benuc’ta 329/941 yılında öldüğünü aktarır. 40
2. Edebi kişiliği
Rudekî, İslâm sonrası yeni Fars edebiyatının gerçekte en büyük şairi
olarak kabul edilir. Büyük Taberî Tarihi’ni Farsça’ya çeviren ve Fars
çevirmenlerin babası olarak bilinen ünlü Samanî veziri Belamî;
“Arap ve Acem şairleri içerisinde onun bir benzerinin olmadığını”
açık açık söyler.41 Çağdaşları arasında da kendisine yaraşır ve hak
etmiş olduğu bir üne sahip, Kisaî’nin kendisini “şairlerin hocası” olarak
tanıttığı Rudekî, yine bir ünlü şair Marufî-yi Belhî tarafından
35 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i
Eyyâm, s. 233.
36 Browne, A literary History of Persia, I, 456; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374.
37 Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 17.
38 Razî, Heft İklîm, III, 1512.
39 Hidâyet, Mecmau’l-fusahâ, I, 237.
40 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 374.
41 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
144
“sultân-i şairân: şairlerin sultanı” nitelemesiyle anılır.42 Deri şiirinin
gerçekte adıyla başladığı bir şairdir Rudekî. Alabildiğine büyük, sö-
zün bütün alanlarına egemen, söz ustası, yeni yeni kavram ve mazmun
yaratan, adı Fars şiiri defterinin en başında yer alan hem doğuda
ve hem de batıda ün kazanmış bir şairdir.
Samanî dönemi Fars edebiyatının, özellikle de övgü şiirinde tartışmasız
önderi Rudekî’dir. Eserlerinin çoğu, zamanın acımasızlığına
uğramış, günümüze kadar erişememiş olsa da, İran halkının zihinlerinde
her zaman varlığı ve etkisi derinden hissedilerek süregelmiştir.
Rudekî konusunda en kapsamlı ve en derin araştırmayı yapan, aynı
zamanda şairin divanını da yayınlayan Said Nefisî’nin hazırladığı,
Rudekî’nin şiir harmanından nasibini almış şair ve sözlük yazarlarına
yer veren bir listede çok çeşitli şiir türleri ve konularında eser vermiş
şairler yer almaktadır: Fars şiir tarihinde en büyük övgü şairleri Ferruhî
ve Unsurî; kahramanlık anlatılarının öncüsü Firdevsî; zühd şiirlerinin
ustası Kisaî; daha çok kültürel içerikli şiirler yazan Mesud-i
Sad-i Selmân; bilgi ve aklı öne çıkaran şair Şehîd-i Belhî; sufî şairlerin
öncüleri olarak kabul edilen Ebû Saîd Ebu’l-hayr, Mevlana Celaluddîn,
Aynu’l-kuzât-i Hemedanî ve Hafız, Selçuklu meliküşşuarası
Emîr Muizzî, tefahür ve tekebbür şairi Hakanî gibi ünlüler Rudekî’nin
öğrencisi olduklarını söylemişler, öte yandan Nâsır-i Hüsrev
de onun değerinin çok yüksek olduğunu belirtmiştir. Özetle IV./X. ve
V./XI. yüzyıl şairleri arasında çevrelerinde böylesine çok sayıda ünlünün
kümelendiği ve kendilerinden önemli ölçüde etkilendiği iki
isimden söz edilebilir. Bunlar da tartışmasız Rudekî ve Firdevsî’dir. 43
Farsça şiir söyleyen şairlerin şiirlerine yer veren en eski tezkire
Lubâbu’l-elbâb’ın yazarı Muhammed-i Avfî şunları söyler: “Rudekî,
göklerin gönderdiği ender karakterlerden, evrenin en ilginç kişiliklerinden
biri; gözleri anadan doğma görmeyen, ancak gönlü gün gibi aydınlık, gözsüz
ancak basiretli…” 44
42 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
43 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 359.
44 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
145
Rudekî, bütün araştırmacıların ortak değerlendirmesiyle Buhara
sarayının en büyük şairiydi. Hem o çağlarda ve hem de izleyen dö-
nemlerde hükümdar saraylarının; bilim, edebiyat ve sanatın desteklendiği
ve geliştirildiği merkezler olduğu bilinmektedir. Yine o dö-
nemler şairler, yazarlar, kâtipler, musikişinaslar, sanat ve kültür erbabı,
zevk ve yetenek sahibi kişilikleri himaye edenler; hükümdarlar
ve hükümdar saraylarına bağlı bulunan bürokratlardı. Nerede bir
edebiyatçı, bir filozof ya da bilim adamı; sanatını, yeteneklerini, bilgi
ve birikimini sergilemek isteyen, bilim ve sanat dostu kitlelere eriş-
meği düşünen biri varsa, Buhara sarayının yolunu tutuyordu. O günlerde
Nasr b. Ahmed’in sarayı, şiir ve edebiyatın gerçek bir pazarıydı.
Genç hükümdar şiir ve edebiyata, musikiye; savaşmaya ve hü-
kümdarlığa olan sevdası kadar ilgi duymaktaydı. Otuz yıllık saltanat
devresi, Samanîlerin en parlak dönemi olarak kabul edilir. Özellikle
tarih kitaplarında onun adaleti, bilim ve edebiyat dostluğu konusunda
aktarılanlar da bütün bunları onaylamaktadır. İşte bu emire bağlı
olmasıyla onun sarayında son derece nüfuzlu bir şair olan Rudekî,
öte yandan böylesine etkisi, sultana ve bürokratlarına yakınlığı, onun
efsanelere konu olacak düzeyde servet biriktirmesine de neden olmuş,45
daha bir şair olarak ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren kendisine
yaraşır bir şöhret elde etmeğe başlamış, bu şöhretinin ilk dönemlerinden
itibaren de akıllılığı ve yeteneklerini de kullanarak Nasr b.
Ahmed (301-331/914-943) sarayının gözde şairi olmayı başarmıştı. 46
Aynı çağın bir diğer bilge şairi Şehîd-i Belhî Rudekî’nin şiirinin,
önem ve değer açısından Kur’ân’dan sonra ikinci sırada yer aldığını
söyleyerek47 onu överken şöyle der:
بـه سخن مـاند شعر شعرا
رودکی را سخن تلو نبی ست
Şairlerin şiirleri sadece bir söz;
Rudekî’nin sözü peygamber sözü gibi.
48
45 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 25; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 12-
13.
46 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 25.
47 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 99.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
146
Dakikî onun övgüsünde:
کرا رودکی گفته باشد مدیح
امام فنون و سخنور بود
Rudekî kimi övmüş olursa,
O bilginin ve şairliğin öncüsü olur.
49
Unsurî gazel türünde makamına erişme imkânının olmadığını belirterek
onu şu dizeleriyle över50:
غزل رودکی وار نیکو بود
غزل های من رودکی وار نیست
Gazel Rudekî gibi söylenince güzel olur;
Benim gazellerim Rudekî’ninki gibi değil ki?! 51
Kaynaklardaki kayıtlar ışığında birtakım değerlendirmelerde bulunan
tezkire yazarları ve edebiyat tarihçileri Behrâm Gur’dan sonra
Farsça şiir söylenmediğini, söylenmiş ise de Arap yönetimler ve Arap
dilinin egemenliği yüzünden kayda geçirilememiş olduğunu belirtirler.
Her halükarda Fars şiir hazinesini üstün yetenekli dil anahtarıyla
açan Rudekî zamanına kadar ergin, olgun söz söyleyen, yetişmiş divan
sahibi bir şair yoktu denilebilir.52 Rudekî’den önce de; III/IX.
yüzyılın ilk dönemlerinden itibaren Farsça söyleyen şairler var olagelmiştir.
Rudekî’nin şairliğinin parladığı dönemleri de III./IX. yüzyı-
lın ortaları olarak kabul edersek, ondan elli yıl öncelerde de Farsça
şiir söylenmekteydi. Ondan önceki bazı şairlerin Farsça şiirleri de
günümüze kadar gelmiştir. Bu konuda en doğru söz Rudekî’nin
İslâm sonrası Yeni Farsça ile en güzel ve en üst düzeyde şiir söyleyen
ilk şair olduğudur.
Rudekî öylesine içli ve derin anlamlı dizeler söylüyordu ki, her ge-
çen gün kendisine ilgi duyanların sayısı artıyordu. Sadece ünlü bir
48 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
49 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
50 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân, I, 665.
51 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6.
52 Âzer, Âteşkede, s. 310; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 21-22.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
147
şair değildi, aynı zamanda çok güzel de bir sesi vardı Rudekî’nin.
Çeng ve rud gibi enstrümanları en iyi çalan oydu. Ünlü bir sanatkâr
olan Bahtiyar Ebu’l-Abek’ten berbat dersleri aldı. Çok güzel berbat
çalışıyla bir musikişinas olarak da ünü çevreye yayıldı. Sanatı, şiiri ve
kişiliğine vurulan Horasan emiri Nasr b. Ahmed onu yanına aldı,
verdiği hediyelerle zenginleştirdi ve Rudekî onun sarayında her ge-
çen gün yükseldi.53 O da bütün sanatkârlığı ve yeteneklerini bu emirin
hizmetine sundu. Çeng çalıyor, şiir okuyor ve emirin eğlence meclislerini
zevke boğuyordu. Maveraünnehr’in en üst düzey devlet
adamları, bürokratları, bilim ve edebiyat çevreleriyle sanatkârlarının
katıldığı bu toplantılarda onun şiiri de musikisi de eşsiz kabul görü-
yor ve son derece beğeniliyordu. Bu yüzden olsa gerek vezir Belamî,
onu Arap ve Acem şairleri içinde benzersiz olarak niteliyordu. 54
Onun böylesine kabul görmesi elbette boşuna değildi. Gerçekten
Rudekî şairlikte benzersiz bir güç ve yetenekle donanmıştı: özellikle
tasvirleri en yüksek perdelerdendi. Teşbihleri ve tasvirleri son derece
ince ve özenle seçilmiş, dikkatle örülmüştü: hiçbir şair onun gibi ola-
ğanüstü bir şekilde “şarab”ı, “erimiş akik’e; “dişleri”, “sabah yıldı-
zı”na ve “billur yağmur tanelerine” benzetmemişti. 55
Adı İranlı şairler arasında ilk sırada yer alan Rudekî, Tezkire-yi
Devletşâh’ta ilk şairler tabakasında yer alırken; Târîh-i Güzîde’de Mustavfî
onunla ilgili şu ifadelere yer verir: “Rudekî, Fars şairlerinin ilkidir.
Ondan önce Acemler, Arapça şiir söylerlerdi.”
Rudekî’nin edebi kişiliği her tarafa ışık saçan bir prizma bir aydınlık
kaynağı gibi çok parlaktır. Destansı şiir türünün aydınlık saçan en
53 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 6; Devletşâh, Tezkire, s. ; Muderris, Reyhânetu’ledeb,
II, 338; Browne, A literary History of Persia, I, 456; Browne, Târîh-i Edebî-
yi Îrân, I, 665-666; Numanî, Şiblî, Şi‘ru’l-‘Acem/Târîh-i Şi‘r ve Edebiyyât-i Îrân,
Tahran 1335 hş., I, 26; Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18; Safâ, Târîh-i Edebiyyât,
I, 372-373; Mutemen, Zeynulâbidîn, Tahavvul-i Şi‘r-i Fârsî, Tahran
1371 hş., s. 203; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 13; Sabûr, Daryûş, Âfâk-i
Ğezel-i Fârsî, s. 111.
54 Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle, s. 13.
55 Rûdekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 15; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle,
s. 14.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
148
büyük ışık dalgası odur. Kelîle ve Dimne’sinden günümüze sadece 115
dizesi gelebilmiştir. Sindbâdnâme ve diğer altı mesnevisinden elimizde
sadece bazı dağınık dizeler bulunmaktadır. Ancak bütün bunlara
rağmen hem tarihsel gelişmeler ve kayıtlar, hem de günümüze kadar
gelmeği başarmış şiirleri onun şairlik sanatında ve özellikle de destan
türünde en büyük olduğunu, bu dalda önemli eserler vermiş Fahruddîn
Esad-i Gurganî ve Nizamî-yi Gencevî gibi söz ustalarının
önderi olduğunu göstermektedir. Bilgiyi yücelten şu dizeleri:
تا جهان بود از سر آدم فراز
کس نبود از راز دانش بی نیاز
مردمان بخرد اندر هرزمان
راز دانش را به هر گونه زبان
گرد کردند و گرامی داشتند
تا به سنگ اندر همی بنگاشتند
دانش اندر دل چراغ روشن است
وز همه بد بر تن تو جوشن است
Gökler insanoğlunun başı üzerinde yükseleliden beri,
Hiç kimse bilginin gizemine kayıtsız değildi.
Akıllı kişiler her zaman
Bilginin gizemini her dilde,
Derlediler ve bilgiye değer verdiler.
Bilgiyi taşlara bile işlediler.
Bilgi yürekte aydınlık saçan bir kandil,
Her şeyden öte teninde bir kalkan senin. 56
Emir Nasr’ın buyruğu ve Belamî’nin de destekleriyle Rudekî her
geçen gün yeteneklerini geliştirdi ve şiirde ustalaştı. Bu şiirsel deneyimleriyle
antik İran kültürel değerlerini kendi çağına ve daha sonra-
56 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 156; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 567.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
149
ki kuşaklara aktarmada en önde yer aldı. Övgü şiirleri söylemesi, aşk
şiirlerini çok önemsemesi, hikmet dolu dizeler kaleme alması, mersiye
ve hiciv konularında da üstün yeteneklerini sergilemesi onun şiirde
ne denli derin bir birikim ve bilgi sahibi olduğunu göstermektedir.
Rudekî’nin mersiye şiirlerinden günümüze gelenler çok azdır. Ancak
eldeki veriler onun IV./X. ve V./XI. yüzyıllarda mersiye dalında
örnek olabilecek şiirler yazdığını göstermektedir. Söz konusu mersiyelerinin
özellikleri arasında en önemlisi bu tür şiirlerinde şairin muhatabıyla
ilgisinin “meddah-memduh”, “âşık-maşuk” düzeyinden
ötelere geçmiş olmasıdır. Bir diğer önemli özelliği de sade lirik tarzda
hem gazelde ve hem de övgü içerikli kasidelerinde kullandığı dilin
çok akıcı ve etkileyici oluşudur. Bu inceliği kendisinden sonra onu
örnek alan büyük şairler tarafından da izlenmiş, onların da başarılı
olmalarını sağlamıştır. Rudekî’nin bir diğer önemli özelliği de; övgü
şiirlerindeki iğrakları inandırıcı bir şekilde işlemesidir:
ورش بدیدی سفندیار گه رزم
پیش سنانش جهان دویدی و لرزان
باز بدان گه که می به دست بگیرد
ابر بهاری چنو نبارد باران
با دو کف او ز بس عطا که ببخشد
خوار نماید حدیث و قصۀ توفان
İsfendiyar görseydi onu savaş günü:
Okunun önünden kaçardı sıçrayarak titreyerek
Yine öyle de eline şarabı aldığında;
Bahar bulutu bile öylesine yağmur yağdıramaz
İki elini açarak öylesine bol bol dağıtır ki:
Tufan sözü ve hikâyesinin sözü bile edilemezdi. 57
Bu büyük söz ustasının en önemli özelliklerinden biri de lafzi sanatları
kullanmadaki duyarlılığıdır: bu konuda da sanatı öncelemiş,
57 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 102.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
150
ağır tumturaklı sanatların duyguları ve düşüncelerini doğrudan yansıtmada,
anlamı ve mesajı tam açık olarak muhataba iletmede engel
çıkaracak bir şekilde şiirine egemen olmasına asla izin vermemiştir:
حجت یکتا خدای و سایه اوی است
طاعت او کرده واجب آیت فرقان
خلق ز خا ک و ز آب و آتش و بادند
وین ملک از آفتاب گوهر ساسان
گر تو فصیحی همه مناقب او گوی
ور تو دبیری همه مدایح او خوان
ور تو حکیمی و راه حکمت جویی
سیرت او گیر و خوب مذهب او دان
Tek Tanrı’nın kanıtı onun gölgesi;
Ona boyun eğmeği buyuran Kur’ân ayeti.
Yaratıklar; topraktan, sudan, ateşten ve yelden,
Bu hükümdar, Sasân mücevheri/soyu güneşinden.
Sen bir fasih şair isen, onun menkıbelerini söyle,
Sen bir yazar isen onun övgülerini söyle.
Sen bir bilge isen, hikmet yolunu arıyorsan,
Onun huyunu edin ve onun dinini iyi öğren. 58
Bazı edebiyat araştırmacıları Rudekî’nin övgü içerikli şiirlerinde
kendisini açıkça gösteren kültürel arka planı ve birikiminin birincisi
ağırlıklı olmak üzere İranlılık ve İslâmî renkler taşıdığı,59 tasvirlerinde
Zerdüştilîk inancı renklerinin çok belirgin olarak gözlendiği, daha
58 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 101. Rudekî’nin günümüze kadar
gelmiş en uzun kasidesi ve en ünlü şiiri 311/923 yılında tahta çıkan yerel
kumandan Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Halef’in övgüsünü konu
almaktadır. Ebû Cafer Ahmed tarafından Sistan’da Saffarîler’in Halefîler
olarak adlandırılan ikinci kolu kurulmuştur. 352/963 yılında öldürülmüştür.
59 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 363.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
151
açık bir ifadeyle Rudekî’nin şiirlerindeki Zerdüştî renklerin, İranlılık
görünümlerinin İslâm ve Araplara ait ögelerden çok çok fazla oldağu
kanısındadırlar. 61
ورش به صد اندرون نشسته ببینی
جزم بگویی که: زنده گشت سلیمان
سام سواری که تا ستاره بتابد
اسب نبیند چنو سوار به میدان
ور به نبرد آیدش ستارهی بهرام
توشهی شمشیر او شود به گروگان
Onu yüz sarayda oturmuş görsen
Kesinlikle “Süleyman dirilmiş” dersin.
Yıldız doğuncaya dek atın kendisi gibi
bir süvari göremeyeceği Sam-i Sevar görürsün.
Merih yıldızı savaş meydanına gelse,
Onun kılıcına azık, ona rehin olur. 62
Rudekî’nin şarap konulu şiirlerinde estetik boyutlarının yanı sıra
İranlılık-Arya belirgin renkleri de açıkça görülür: bu şiirlerinde dü-
zenli ve sık sık İran ulusal kahramanlarından ve ünlü kişiliklerinden
örneğin: Rüstem, Zal, İsfendiyar, Sam, Cem, Keykavus ve Kisra gibi
isimler, unvanlar yer alır. Pehlevî Dili’ni ileri düzeyde bilmesi, eski
İran’a ait Pehlevice metinleri ve özellikle “enderznâme” adıyla bilinen
öğüt içerikli metinleri okuması, şiirlerinde bu değerlere yoğun
olarak yer vermesi, İslâm öncesi dönemler İran’ına ait ögeleri “Deri
Şiiri”ne sokması da onun eski İran’a ne denli özlem duyduğunu göstermektedir.
63
Bu aşırı İranlılık eğiliminin yanı sıra onun Arap edebiyatı ve İslâm
kültürüne ilgisi de şiirine apayrı bir renk vermiştir. Arap şairlerini ve
61 Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, s. 415.
62 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 100-102.
63 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 363.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
152
şiirlerini de iyi bilen Rudekî, kendisinin Derî Şiiri’ndeki makamıyla
Hassan, Cerîr ve Ebu Temmam’ın Arap şiirindeki yerinin aynı oldu-
ğunu ifade eder.64 Rudekî ile o çağlardaki diğer İranlı şairlerin Arap-
çaya yoğun ilgi duymalarının temel gerekçesi İslâm sonrası ilk üç
yüzyılda İranlıların samimiyetle İran ile İslâm kültürlerini yaklaştırma
ve belli düzeylerde örtüştürme çabalarıdır. Bu önemli faaliyetlerin
yaygınlık ve etkinlik düzeyi ise Samanî dönemi edebî akımları
içerisinde gelenekselleşecek kadar ileri boyutlardadır. Cemil ve Buseyna
gibi Arap aşk hikayeleri tiplemelerinin Derî Şiiri’ne sokulmasından
tutun “İmran oğlu Musa”, “Yusuf’un gömleği”, “Süleyman
mülkü”, “İsa Mesîh”, “Tufan kıssası”, “kadir gecesi” gibi Kur’ân
kıssalarından şiir ve diğer edebî ürünlerde yararlanma ve yoğun alıntılar
yapma; öte yandan Ebû Hanife, Cerîr b. Atiyye, Hassan b. Sabit,
Sahbân ve Sülmâ gibi Arap şair, yazar, bilgin kişiliklerinin adlarının
Derî Farsçasıyla kaleme alınan metinlerde yer alması, bütün bunlar
Rudekî’nin işte bu kültürel-edebî yaklaştırma ve örtüştürmeyi sağlamak
için ne denli çabaladığını göstermektedir. 65
Rudekî’nin şiirlerinde betimleme sistemi birkaç temel üzerine
yükselir: Betimlemeler genellikle teşbih temeline dayanır. İmaj türleri
sade, doğrudan doğadan aktarılır. Göz ucuyla Arap şairlerini de bir
yandan izlemektedir. Betimlemelerde duygusallık da etkin ve önemlidir.
Çünkü şairin kullandığı sözcükler daha çok duygusalbetimleme
anlam yükleri ağır basan sözcüklerdir. Rudekî olağanüstü
yetenekleri ve gücüyle son derece güzel teşbihlerle de şiirlerini süslemiştir.
66
İran şairlerinin ve özellikle de IV./X.-VI./XI. yüzyıllarda yaşamış,
Türkistan ve Horasan şairleri olarak bilinen İranlı şairlerin şiirlerinde
öne çıkan güçlü özelliklerinden biri de doğa tasvirleridir. Rudekî’nin
haleflerinden Unsurî, Ferruhî, Mesud-i Sad-i Selmân, Menuçehrî,
Enverî, Ebu’l-Ferec-i Runî gibi şairlerin “Bahariyye” ve “Hazaniyye”
türü şiirleri dünya çapında ünlüdür. Rudekî’nin dizelerindeki betim-
64 Zerrînkûb, Târîh-i Îrân Ba’d ez İslâm, s. 6.
65 Berthels, E. E., Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Sirûs-i İzedî), Tahran 1373-
1374 hş., I, 216; Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 364.
66 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 364.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
153
lemeler de onun bu dalda tartışmasız en büyük usta olduğunu göstermektedir.
Onun doğa tasviri temalı dizeleri hüzünlü gönülleri sevince
boğan birer nağme, genç yaşlı demeden herkesin gönlünün
derinliklerine yerleşen, taht kurup neşe saçan birer şarkı gibidir:
آمد بهار خرم با رنگ و بوی طیب
با صد هزار نزهت و آرایش عجیب
شاید که مرد پیر بدین گه شود جوان
گیتی بدیل یافت شباب از پی مشیب
آن ابر بین که گرید چون مرد سوکوار
و آن رعد بین که نالد چون عاشق کئیب
کنجی که برف پیش همی داشت گل گرفت
هر جو یکی که خشک همی بود شد رطیب
الله میان کشت بخندد همی ز دور
چون پنجه عروس به حنّا شده خضیب
بلبل همی بخواند در شاخسار بید
سار از درخت سرو مرو را شده مجیب
اکنون خورید باده و اکنون زیید شاد
کاکنون برد نصیب حبیب از بر حبیب
Erişti kutlu bahar güzel renkleriyle, güzel kokularıyla,
Yüz bin neşeyle, yüz bin alımlı bezekle
Ola ki; yaşlı adam bu zamanda gençleşsin
Dünya yaşlılık çağından sonra gençliğe dönüversin
Baksana o ağıt yakan adam gibi ağlayan buluta,
Baksana o üzgün aşık gibi inleyen gök gürültüsüne.
Önceleri kar olan yerde şimdi çiçekler açtı,
Kuru bütün tohumlar yeşerdi.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
154
Gülümser durur lale ekinin ortasında uzaktan,
Gelinin kınalı kıpkızıl parmağı gibi.
Bülbül şakıyıp durur söğüt dalından,
Sığırcık cevap verir ona servi ağacından.
Şimdi için şarabı ve şimdi mutlu yaşayın,
Şimdi sevgili alıyor nasibini sevgilinin kucağından.
67
Rudekî’nin kaside türünde yarattığı tarz henüz devam etmekte ve
özgünlüğünü korumaktadır: kasideleri “teşbîb”, “bahâriyye” gibi bir
girişle başlar daha sonra bir girizgah ile övgüye geçer, son olarak da
duaya yer verir.
Rudekî’nin tanrı vergisi özelliklerinden biri de “thought reading:
düşünce okuma”dir. Bazılarının kabul ettiği gibi gözleri görmemesine
rağmen çevresindeki gönüllerin çırpıntılarını, nağmelerini, dertlerini
ve şikayetlerini derinlemesine algılayarak gönüllerin iç dünyalarını
nağmelerle özdeşleştirerek dizelerine aktarmaktadır. İnancı kıt biri
gerçek aşk konusunda Rudekî’den bir kanıt istediğinde o kendisine
şöyle bir cevap vermiştir:
گر بر سر نفس خود امیری، مردی
بر کور و کر ار نکته نگیری، مردی
مردی نبود فتاده را پای زدن
گر دست فتادهای بگیری، مردی
Öz nefsine geçiriyorsan sözünü adamsın,
Körü sağırı aşağılamıyorsan adamsın
Düşmüşü tekmelemek değil adamlık,
Tutup kaldırırsan bir düşmüşü adamsın! 68
3. İnançları ve düşünceleri
Rudekî şiirlerinde bilgece düşüncelerini ve öğütleri de yoğun olarak
işlemiştir. Günümüze kadar gelmiş şiirlerinden onun bu konuda
67 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 68, 69.
68 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 124.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
155
ne denli yetenekli olduğu anlaşılmaktadır. Fars şairleri arasında öne
çıktığı önemli konulardan biri de budur. V./XI. yüzyılın bilge şairi
Nasır-i Hüsrev bir kasidesinde onunla ilgili kaleme aldığı dizelerinde
onun bir “hüccet” olduğunu ve sözlerinin öğütlerle dolu olduğunu
belirtir.69
Rudekî’nin, İsmailî akımına eğilimli olduğu da bazı kaynaklarda
aktarılır. Bu konu Nizamülmülk’ün Siyasetname’deki kayıtları ile de
örtüşmektedir. Ona göre Rudekî’nin velinimeti Nasr b. Ahmed de
İsmailîlere yakın ilgi duymaktadır. 70
1. 4. Şiiri
Rudekî, Fars şiirinin en büyük söz ustaları arasında yer alan
Şehîd-i Belhî, Kisaî, Dakikî, Nizamî, Unsurî, Ferruhî, Muizzî,
Mes’ûd-i Sa’d-i Selmân, Suzenî… gibi bizzat İranlı büyük şairlerin
ifadeleriyle İran’ın en büyük şairlerinden biridir. Rudekî, Farsça ilk
şiir söyleyen şair değildir. Ancak o olgun şiirler söyleyen ilk şair, Fars
şiirini olgunluğa eriştiren ilk yetenektir. Kendisinden sonra gelen
büyük şairler onun Fars şiirini olgunlaştırdığı ve pişkinliğe eriştirdi-
ğini söylerler. Rudekî’nin şiirlerinin çok olduğu bilinmektedir. Bazı
kaynaklarda son derece yüksek rakamlar verilse de şiirlerinin En az
130.000 beyit olduğu kabul edilir. Bazı kaynaklarda 1.300.000 beyit
şiiri olduğu da aktarılır.71 Avfî, Rudekî’nin şiirinin yüz defter oldu-
ğunu söyler.72
Ancak bu büyük şairin on binlerce dize şiirinden günümüze gelebilen;
birtakım kitaplarda aktarılan sadece birkaç kıtası ve birkaç ka-
69 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 410; Browne, A literary History of Persia,
I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi Îrân, I, 664-665.
70 Browne, A literary History of Persia, I, 456-457; Browne, Târîh-i Edebî-yi
Îrân, I, 664-665.
71 Razî, Heft İklîm, III, 1515; Browne, A literary History of Persia, I, 457; Nefisî,
Nazm u Nesr Der Îrân ve Der Zebân-i Fârsî, I, 21; Ayrıntılı bilgi için bkz.
Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 438-442; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 376-379;
Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 18-19; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân,
s. 99; Zerrinkûb, “Mebânî-yi Şi’r-i Fârsî”, s. 98.
72 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
156
sidesidir. Bazı dizeleri de birtakım şiir derlemeleri ve sözlüklerde
örnek olarak aktarılmaktadır. Rudekî’nin bazı şiirleri bir diğer ünlü
şair Katrân-i Tebrizî’nin divanında yer almaktadır. Zebîhullâh-i
Safâ’nin tesbitiyle bu karışıklık, büyük bir ihtimalle ikisinin de Memduhlarından
birinin adının “Nasr” olmasından kaynaklanmaktadır.73
Günümüze kadar gelmiş olan tek beyitleri, kıtaları, kasideleri ve
sayılı gazellerinden anlaşıldığı kadarıyla Rudekî, bütün şiir teknikleri
ve edebî sanatları konusunda yetenekli, derin bilgili olduğu, teşbihleri,
tasvirleri ve anlamsal derinliği açısından eşsiz bir şairdir. Dizelerinde
özgün bir güçlülük, anlamsal ve şekilsel uyum kendisini açıkça
gösterir. Sözlerinin etkisi de önemli ölçüde bu özgünlüklerinden
kaynaklanır. Şiirlerinin çoğunda neşe, sevinç, mutluluk ve üzüntülere
sebep olabilecek hiçbir şeyi önemsememesi dikkat çeker. 74
Rudekî’den kalan şiirler üç farklı kategoride değerlendirilebilir:
“Saray şiirleri”, “aşk şiirleri” ve “özlem şiirleri”. Saray şairi olduğu
için bir hayli yüklü servet biriktiren Rudekî, asıl ününü elbette övgü
şiirleri medhiyelerinden kazanmamıştı. Şiirlerinde tasvirleri son derece
alımlı, görkemli ve anlamlıdır. Baharı betimlediğinde; doğa herkese
gülümsemekte, lale parıldayıp etrafa ışıklar saçmakta, misk gibi
koku saçmakta, ağaçların dalları meltem esintisiyle sallanmaktadır.
Hazanı betimlerken: hazan rüzgarı bir kimyager olmasaydı nasıl bir
bahçeyi altın sarısı renge dönüştürürdü? Harezm rüzgarı altın sarısı
yaprakları etrafa dağıtırken emirin kendisini ziyaret edenlerin eteklerine
sarı sarı altınlar dökmesini andırır. 75
Rudekî, bir saray şairi olmasının ötesinde alabildiğine güçlü ve etkili
bir şairdi. Rudekî’nin şiirlerini kendisinden sonra tazmin eden
şairler dışında aktaran en eski kaynaklar arasında; Lubâbu’l-elbâb, Lu-
ğat-i Furs; Târîh-i Beyhakî, Çahâr Makâle, el-Mucem, Târîh-i Sistân, Heft
İklîm, Baharistân gibi tarih, tezkire ve edebiyat kitapları yer alır.
Samanî döneminin en büyük şairi Rudekî’nin şiir tarzı sadelik ve
akıcılığının yanı sıra özenle seçilmiş, eşsiz anlam yüklü sözcüklerin
ustaca dizilişi sonucu oluşturduğu dizeleriyle güçlü temeller üzerine
73 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 378.
74 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 378.
75 Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 234.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
157
yükselmekteydi. Rudekî’nin günümüze kadar gelen şiirlerinde öne
çıkan en önemli ve en yoğun tema övgüdür. Örneğin ünlü “mâder-i
mey râ bâyed bekerd kurbân” matlalı kasidesinde övgü, öven şair,
övülen kişi ve övgü şiirinin özellikleriyle ilgili birkaç önemli nokta
öne çıkar. Bunlar arasında şairin ruhsal sadakati ve kullandığı dil ile
gerçekçi bir övgü dikkat çeker. Ona göre övgünün çıkış ve hareket
noktası yalan ve aslı esası olmayan özellikler ise o övgü hiçbir işe
yaramaz ve etkisi de olamaz. Buna karşın şairin gerçeklerden hareketle
inanarak yaptığı övgü ve beğeniler, bütün içtenliği, sanatsal ve
edebî yetenekleri ve samimiyetiyle de desteklendiğinde hem şairliğini
ortaya koyar ve hem de övülen kişi en üst düzeyden karşılığını
verir. Böylesine bir memduh, Rudekî’nin bakış açısıyla bizzat kendisi
de üst düzeyde anlayış ve kavrayış sahibi, sözden sohbetten anlayan
biri olmalı. Gerçekte doğrulardan hareketle sanatkarlık ilkeleriyle ve
içtenlikle inanılarak yapılan övgüler bu övgülere liyakatli biri için
yapıldığında hem şairin sanatkarlığını daha da yücelere eriştirir, kanatlandırır
ve hem de memduhun zihninde ve gönlünde daha fazla
ödül verme ve adını kalıcı olarak yaşatma arzusunu artırır.76 Emir
Nasr’ın övgü şiirlerinde genelde derin ve akıldışı ifadelere asla yer
vermeyen, tasvir ve teşbihleriyle Rudekî, sanat ve tekellüfü öne çı-
karma amacıyla şiir yazmamıştır. Ancak bütün bunlarla birlikte şiiri
derin anlamlar ve ilk defa kendisinin kullandığı mazmunlar ile kavramlarla
doludur. 77
Şu dizelerde bu özellikler açıkça görülür:
رودکیا، برنورد مدح همه خلق
مدحت او گوی و مهر دولت بستان
جز به سزاوار میر گفت ندانم
ور چه جریرم به شعر و طایی و حسان
مدح امیری که مدح زوست جهان را
76 Mohabbetî, Mehdî, Ez Manâ Tâ Sûret, Tahran 1388, I, 476-477.
77 Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş., s.
223.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
158
زینت هم زوی و فر و نزهت و سامان
مدح همه خلق را کرانه پدید است
مدحت او را کرانه نی و نه پایان
نیست شگفتی که رودکی به چنین جای
خیره شود بیروان و ماند حیران
Terk et bütün halkın övgüsünü Rudekî
Öv onu ve al devlet mührünü.
Emir’e yaraşanlar dışında söz bilmem,
Şiir söylemede Cerîr de, Taî de Hassan da olsam.
Dünyada bütün övgülerin kaynağı emir,
Süsün, gücün, arılığın ve esenliğin kaynağı emir.
Başkalarını övmenin bir sonu bir kıyısı var, bir sonu var
Onun övgüsünün ne kıyısı ve ne sonu var!
Rudekî’nin böyle bir yerde şaşkın, hayran,
kendinden geçip kalması şaşırtıcı değil ki. 78
Yine şiirlerinde; memduhta cömertlik ve aslan yüreklilikle birlikte
bulunması gereken “söz ustalığı” ve “akıllılık” ile “özgürlükte eşi
benzeri olmama” gibi iki önemli özelliği dile getirir. Memduha gönlünü
yönelten en önemli etkenin de bu özgürlükte eşsiz oluşu oldu-
ğunu söyler. Çünkü özgür kişilerin anaları onun memduhları gibileri
az doğurmuşlardır. “Mâder-i mey” kasidesinde de birkaç kez bu belirttiğimiz
özelliklere değinir.
Rudekî’nin bahtiyarlıklarından biri de cehalet ve bilgisizlikten
başka sermayeleri olmayan kişileri asla övmemiş olmasıdır. Rudekî
ve şiiri hakkında değerlendirmelerde bulunan şairlerin ortak noktalarından
biri de; onun övgü şiirlerindeki üstün başarısı, öven ile övülen
arasındaki samimi ve sadıkane ilgi, bir diğeri özelliği de sözünün
etkisidir. 79
78 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 103-104.
79 Mohebbetî, Ez Manâ Tâ Sûret, I, 478.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
159
Rudekî’ye göre şiirin iyi oluşu ve güçlülüğü muhatapları üzerinde
etkisiyle ölçülür. Günümüze erişen az sayıdaki şiirlerinde yer yer bu
konuya değinen şair, hem açıktan ve hem de telmihlerle şiirin söz
konusu etkisini ortaya koyarak kendi şiirinin güzelliğinin en önemli
ölçütünün de onun etkisi olduğunu belirtir. Yine ona göre çok etkili
şiir, kendiliğinden bütün zamanları ve bütün mekanları aşarak kalıcı
ve sonsuz bir varlık kazanır:
همیشه شعر ورا زی ملوک دیوان است
همیشه شعر ورا زی ملوک دیوان بود
شد آن زمانه که شعرش همه جهان بنوشت
شد آن زمانه که او شاعر خراسان بود
کجا به گیتی بودهست نامور دهقان
مرا به خانۀ او سیم بود و حمالن بود
Her zaman krallar katında onun şiir divanı var,
Her zaman krallar katında onun şiir divanı vardı.
Bir zamanlar şiirini bütün dünya yazdı,
Bir zamanlar o Horasan şairiydi.
Dünyada nerede bir ünlü dihkan varsa,
Benim onun evinde gümüşüm ve yüklerim vardı.
80
Öte yandan bu büyük şairin şiirinin etkisi konusunda en önemli
kanıtlardan biri de Nizamî-yi Aruzî’nin, Çahar Makâle’de aktarmış
olduğu “Bû-yi Cû-yi Mûliyân Ayed hemî” matlalı ünlü kasidesini
yazmasına sebep olan olay ve bu şiirin oradaki etkisidir.
Yaşadığı çağın ünlü bilgeleri ve şairlerinden Şehîd-i Belhî’nin
ölümü üzerine kaleme aldığı ünlü mersiyesindeki: “Teni bir tek ama
aklı ve eserleri binlerce ten” gibi eşsiz ve katıksız tasvirleri, yaşadığı
çağın bilgi, felsefe ve edebiyatını ne denli kavramış olduğunu ve engin
donanımını olduğunu açıkça göstermektedir. Bu yüzden kendisini
en büyük Arap şairleriyle aynı kategoride görmesi boşuna değildir.
80 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
160
Samanî döneminin bu en büyük şairi ve İran edebiyatının ilk bü-
yük şairi Rudekî’nin şiirlerindeki önemli konulardan biri de sosyal
bakış açılarının en güzel şekilde dizelerine yansımış olmasıdır. Bu
açıdan da Rudekî, siyasal ve sosyal konuları geniş ve etkileyici bir
dilde dizelerine aktaran ve bütün bunları şiir diliyle değerlendiren ilk
şair kabul edilebilir. Örneğin “Merâ besûd ve furû rîht her çi dendân
bûd” matlalı şiiri bir devlet ve bir toplumun mutluluk ve refah içerisinde
yaşarken darboğaza düşmesi ve mutsuz bir hale gelmesini,
dönüşümünü açık bir şekilde yansıtan aydınlık bir ayna ve konuşan
canlı bir tanıktır. Kendi hayatının aşamalarını anlatırken içinde yaşadığı
toplumun da aşama aşama dönüşümünü gözler önüne seren bu
kasidesinin son dizeleri de oldukça anlamlıdır:
کنون زمانه دگر گشت و من دگر گشتم
عصا بیار، که وقت عصا و انبان بود
Şimdi zaman değişti, ben de değiştim;
Getir değneğimi, şimdi artık değnek ve torba zamanı. 81
“Mâder-i mey” ve “Dîr ziyad” şiirleri şairin hayatı boyunca yaşadığı
mutluluklar ve civanmertliklerin dillendirildiği dizelerle dopdoludur.
Sadece hayatının son dönemlerinde kaleme almış olduğu
“Dendaniyye” kasidesinde kötü ve üzücü günlerinin tatsız anılarını
hatırlayıp gözler önüne getirmekte ve eski mutlu günlerine özlemini
anımsatmaktadır. Bir taraftan da Samanîler döneminin üç büyük şairi
Şehîd Belhî, Rudekî ve Dakikî’nin şiirlerinden günümüze kadar
gelebilenlerinin değerlendirilmesi bile o çağlarda Samanî emirlerinin
güç kaybetmeleri ve sonunda da yönetimin çöküşüyle İran halkının
ne denli geniş boyutlarda sosyal dönüşümler ve geniş kapsamlı sıkıntılar
yaşandığını da ortaya koymaktadır.
Daha sonraki dönemlerde Kisaî, Firdevsî, Ferruhî ve Menûçehrî
gibi büyük söz ustalarının dizelerinde açık açık kendini gösteren ço-
ğu olumsuz büyük değişim ve dönüşümler de yaşanmıştır.82 Bütün
bunların bir cümlelik özeti Kisaî’nin şu dizesinde yansımasını bulur:
81 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
82 Mohabbetî, Ez Manâ Tâ Sûret, I, 482.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
161
به وقت دولت سامانیان و بلعمیان
چنین نبود جهان با نهاد و سامان بود
Samanîler ve Belamîler devletleri zamanında,
Böyle değildi dünya, düzenli ve varlıklıydı.
Övgü, şarap ve aşk şiirleri yazmış olan Rudekî’nin bazı şiirlerinde
Şehîd-i Belhî’nin de dizelerinde olduğu gibi karamsarlığı açıkça gö-
rülmektedir. Şiirlerinden; onun köktenci bir İslâm inanışını felsefi
derin birikimi ve bakış açısıyla Arya ırkından getirdiği özellikleriyle
birleştirmiş, birbirinden tamamen farklı iki yolu bir tür “vahdet-i vü-
cud” şekliyle birbiriyle sentezlemiş olduğu anlaşılmaktadır. 83
Şiirlerinde yer yer daha sonraki çağlarda şairler ve yazarlar tarafından
bir gelenek haline getirilen iğrak dolu zor anlaşılır tasvirler ve
ifadelere rastlanır. Ancak bütün şiirleri üzerinde yapılacak genel de-
ğerlendirmeler Rudekî’nin genelde dili sade kullanan, son derece
samimi duygularını dizelerine yansıtan, sanattan uzak kalarak sözün
anlamına ve görünmeyen boyutlarıyla etkili olmasına önem verdiğini
ve bu değerleri ön plana çıkardığını göstermektedir. 84
Hem kendi çağında ve hem de daha sonraki dönemlerde büyük
bir şiir ustası olarak bilinen, edebiyatçılar ve ileri gelen yetenekli çevrelerin
de onaylarıyla en büyük şairler arasında yer alan Rudekî’nin
ilk gazellerinin ana teması sade ve vefalı aşktır. Şiirlerinde dikkati
çeken bu aşk sadece mecazi değil bazen tasavvufun da temelinde yer
alan tanrısal aşktır:
روی به محراب نهادن چه سود؟
دل به بخارا و بتان طراز
ایزد ما وسوسۀ عاشقی
از تو پذیرد، نپذیرد نماز
Yüzünün mihraba döndürmenin ne yararı var?!
Gönül Buhara’da, Teraz güzellerinde,
83 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
84 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
162
Tanrımız senden aşk çabalarını
kabul eder, namazını değil.
85
Mecazi aşk konusunda da Rudekî son derece saf, samimi ve temiz
duygulara sahiptir; sevgilisiz dünyayı bomboş ve hiçbir şeye yaramaz
olarak algılamaktadır.
بی روی تو خورشید جهانسوز مباد
هم بیتو چراغ عالم افروز مباد
با وصل تو کس چو من بد آموز مباد
روزی که ترا نبینم آن روز مباد
Yüzün olmadan evreni kavuran güneş olmasın,
Sensiz evreni aydınlatan lamba da olmasın.
Senin vuslatınla kimse benim gibi kötü huylu olmasın,
Seni görmediğim gün var ya, o gün olmasın. 86
Bütün bu sadelik ve onun ilk gazelleri olarak kabul edilmesi gereken
rubailerindeki ana teması olan sevgili, bütünüyle kendisini ona
teslim etme, kendisinden sonraki şairlerin aşk şiirleri ve gazellerinde
de görülmektedir. 87
Şiirlerinin çok fazla oluşu, şiirsel deneyimlerinin çeşitliliği ve derinliği,
şiir sanatındaki yetenekleri ve makamının yüceliği, İran ve
İslâm kültürlerini en üst düzeyde kavrayarak özümseyerek sentezlemesi
Rudekî’nin büyüklüğü ve önde oluşunun gerekçelerinden bazı-
larıdır.88 E. E. Berthels, şairin sosyolojik benzersiz bakış açısını da
bütün bu özelliklerine ekler ve eserlerinin halkın değerlerini ana tema
olarak almasını da önemle belirtir. Bu halkçılığı hemen bütün dizelerinde
kendini göstermektedir. Kullandığı kelimelerin anlamsal derinliği,
zenginliği ve çeşitliliği, Arapça kelimeleri fazla kullanmayışı,
oldukça bol örneklere yer vermesi, halk şarkıları ve türküleriyle aynı
85 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 92; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
86 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s.
87 Sabûr, Âfâk-i Ğezel-i Fârsî, s. 114.
88 Zerkanî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, s. 361.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
163
ya da yaklaşık ritmi kullanması da onun böylesine büyük bir ilgi
görmesi ve her yerde beğenilmesinin nedenleri arasındadır. 89
Geriye bıraktığı şiirlerinden günümüze kadar gelebilmiş yaklaşık
1090 dize ve diğer şairlerin kendisi hakkındaki şiirleri dikkate alındı-
ğında Rudekî’nin edebî eleştiri konusundaki düşüncelerine pencere
aralanabilir ve onun bu konudaki bakış açısı birkaç noktada toplanabilir:
1. Şiirlerinde edebi eleştiri eksenli olarak değerlendirilebilecek en
önemli konu şairin hem zihninde ve hem de dilinde yer alan “övgü”
teması ve bunun şairin şiir dünyasında nasıl yansıdığı konusudur.
Rudekî övgü dolu kasideler ve aşk konulu gazeller yazmış, her iki
türde de derinlikli iç dünyasını dizelerine yansıtmıştır. Şiirlerine
egemen olan genellikle bedbinliktir. Ancak zorluklar karşısında her
zaman direnmeği ve dayanmayı okuyucuya salık vermektedir. Şiirlerinin
bir diğer önemli özelliği de sade oluşları, bu yüzden de daha
sonraki dönemlerin formalist düşünceli şairleri tarafından gerçek
değerlerinin anlaşılmamış olmasıdır. Ancak ondan yüz yıl sonra Unsurî
(ö. 431/1039), Rudekî’nin gazel tarzının bir benzeri olmadığını
söylemiştir. Derler ki; onun şiirlerinin çekiciliği, sesi, musiki yeteneği
yıllarca Herat’ta yaşamasının ardından hükümdar tarafından Buhara’ya
yerleştirilmesine neden olmuştur.90
Şiir tarzı
Rudekî’nin şiiri anlamsal açıdan sadelik ve akıcılık temelleri üzerine
kuruludur. Gazellerindeki önemli özellikler; sadelik, özenle seçerek
dizelerinde yer verdiği kelimelerin ve cümlelerin akıcılığı, estetik
ve güzellik vurgunu duyguların, sevgilinin üstün özellikleri, parlak
teşbihler, bazen de bütün bu aşk içerikli şiirlerin şairin kendi deneyimleri
ve öğüt içerikli düşüncelerini, kendi hayat felsefesini de sergilediği
dizeleri çok fazladır. Aynı zamanda yapısal sağlamlık da şiirinin
benzersiz teşbih ve tasvirlerinde gerçeklerden uzak abartılar, anlamsızlıklardan
uzak durma şiirinin özellikleri arasında yer alır. Övgülerinde
orta yolu izlemekte, tekellüften uzak durmaktadır. Bütün
89 Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 233.
90 Rypka, History of Iranian Literature, s. 226.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
164
bunlarla birlikte yeni anlamlar ve mazmunlar oluşturmada son derece
güçlü, şiiri de sadeliği ve akıcılığıyla aynı oranda incelikler, yeni
mazmunlarla dopdoludur. Belirttiğimiz gibi Rudekî bir saray şairinin
ötesinde bir aşk şairidir. Bütün arzularına erişmiş, birçok sıkıntıya
göğüs germiş, aşkın kurallarına uymuştur. Yıllar geçer ama o aşkından
ödün vermez. Buhara’nın kara gözlü güzelleri karşısında aldığı
zevk ve neşeyle şu duygularını dizelerine aktarır:
شاد زی با سیاه چشمان شاد
که جهان نیست جز فسانه و باد
زآمده شادمان بباید بود
وز گذشته نکرد باید یاد
نیک بخت آن کسی که داد و بخورد
شوربخت آن که او نخورد و نداد
باد و ابر است این جهان، افسوس!
باده پیش آر هر چه بادا باد
Mutlu yaşa, neşeli kara gözlülerle,
Dünya esen bir yel gibi bir efsane.
Yarınlara mutlu olmak gerek,
Geçmişi hatırlamamak gerek:
Bahtlı kişi, malını yer ve başkalarına da verir.
Bahtsız kişi, ise ne kendi yer ne de başkalarına verir.
Bir yel gibi, bir bulut gibi bu dünya,
Getir sun şarabı da, ne olursa olsun.
91
Buhara’nın ünlü veziri Belamî’nin oğlunun ölümü üzerine söylediği
şu dizeleri de son derece teselli edici özellikler taşır:
ای آن که غمگنی و سزاواری
وندر نهان سرشک همی باری
رفت آن که رفت و آمد آنک آمد
91 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
165
بود آن که بود، خیره چه غمداری؟
هموار کرد خواهی گیتی را؟
گیتیست، کی پذیرد همواری
شو، تا قیامت آید، زاری کن
کی رفته را به زاری باز آری؟
Ey üzüntülere boğulan ve haklı da olan,
Gizliden gizliye iki gözü iki çeşme olan,
Giden gitti, gelen geldi,
Olan oldu artık boşuna neden üzülüyorsun?
Dünyayı mı düzelteceksin?!
Dünya bu, kabul eder mi düzelmeği!
Git de inle istersen kıyamete kadar,
Gideni nasıl geri getirirsin inlemekle ki?! 92
Rudekî’nin, şiirlerinde yer verdiği konular arasında oldukça etkili
öğütleri vardır:
زمانه ، پندی آزاده وار داد مرا
زمانه، چون نگری، سربه سر همه پندست
به روز نیک کسان، گفت: تا تو غم نخوری
بسا کسا! که به روز تو آرزومندست
زمانه گفت مرا: خشم خویش دار نگاه
کرا زبان نه به بندست پای دربندست
Özgürce bir öğüt verdi bana zaman,
İyi bakarsan zaten hep öğüttür zaman:
Şöyle dedi: “İyilerin günlerine bakarak üzülme sakın!
92 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 111; Zerrînkûb, Bâ Kârvân-i Hulle,
s. 15-16.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
166
Senin günlerini arzulayıp duran niceleri var.
Zaman şöyle dedi bana: “Öfkene yenilme sakın;
Ayağına bağ vurulur diline bağ vurmayanın.” 93
Ancak gençlik günleri de bir gün son bulacak ve artık gelecek mutluluk
ve huzurun olmadığı sıkıntıların her taraftan kuşattığı günler
olacak, artık şairin dizeleri eski görkemli ve mutlu günlere özlemlerini
dile getiren dizelerle dolacak, gençliğin sona erişiyle aşk da tükenecektir.
Yazgı egemen ya; artık şairin en büyük destekçisi Nasr da
ölmüştür94:
همی چه دانی؟ ای ماهروی مشکین موی
که حال بنده از این پیش بر چه سامان بود؟!
شد آن زمانه که رویش به سان دیبا بود
شد آن زمانه که مویش به سان قطران بود
شد آن زمانه، که او شاد بود و خرم بود
نشاط او به فزون بود و غم به نقصان بود
همیشه شاد و ندانستمی که، غم چه بود؟
دلم نشاط وطرب را فراخ میدان بود
تو رودکی را ای ماهرو کنون بینی!
بدان زمانه ندیدی که این چنینان بود
کنون زمانه دگر گشت و من دگر گشتم
عصا بیارکه وقت عصا و انبان بود
Ne bilirsin sen? Ey kapkara ay yüzlü;
Bu kulun hali nasıldı bundan önceleri?!
Yüzünün ipek gibi olduğu günler geçti,
Saçının katran renginde olduğu günler geçti.
Onun mutlu olduğu günler gelip geçti,
93 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 71; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
94 Zerrinkûb, Defter-i Eyyâm, s. 237.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
167
Sevincinden içi içine sığmıyordu, üzüntüsü azdı.
Hep mutluydum, üzüntü nedir bilmezdim.
Gönlüm neşe ve eğlencenin geniş meydanıydı.
Sen Rudekî’yi ey ay yüzlü şimdi görüyorsun!
O zamanlar görmedin ki; o zaman böyle değildi.
Şimdi zaman değişti, ben de değiştim;
Getir değneğimi, şimdi artık değnek ve torba zamanı. 95
Rudekî, övgü şiirleri, mersiyeler, hicviyeler de kaleme almış, kaside,
gazel, rubai türlerinde şiirler yazmıştır. İran’da özellikle IV./X. ve
V./XI. yüzyıllarda yaygın bir geleneğe göre büyük şairlerin şiirlerini
ya kendileri ya da ünlü sanatçılar musiki eşliğinde sevilen musiki
makamlarında okurlardı. Eğer şairin kendisinin güzel sesi yoksa o
zaman onun şiirlerini güzel sesli musikişinaslar okurdu. Çoğu zaman
büyük şairlerin şiirlerini ezberleyen ve yeri geldiğinde, istendiğinde
hemen okuyabilen bu kişilere de “ravi” adı verilirdi. O dönemler
yazma geleneği de yaygın olmadığı için birtakım şairler hem şiirlerinin
unutulmaması ve hem de okumaları amacıyla belli ücret karşılığı
beraberlerinde “ravi” bulundururlardı. Rudekî’nin de Mec adında
böyle güçlü bir ravisi olduğu kaynaklarda belirtilir. 96
Şems-i Kays, El-Mu’cem’de97 aktardığı bir hikayeye dayanarak Rudekî’nin
rubai türünün mucidi olduğunu söyler. Aynı yerde rubai
vezninin de İranlılar tarafından bulunmuş olduğu belirtilir. Bu görüş
tarih boyunca değişik yazarlar tarafından da olduğu gibi aktarılmış-
tır. Rubai’nin tarihiyle ilgili ilk kayıtlar Baherzî’nin (öld. 467/1075)
İranlıların yazmış olduğu en önemli Arap edebiyat tarihi olarak kabul
edilen ve bir önceki kuşaktan bir diğer Horasan bilgesi Sealibî (ö.
429/1038) tarafından kaleme alınan Yetîmetü’d-dehr adlı önemli eserin
bir zeyli niteliğindeki Dumyetü’l-Kasr adlı eserinde bulunmaktadır.
Baherzî bu eserinde Puşeng şairlerinden Ahmed b. Hüseyin Hatib’den
söz ederken onun söz konusu beldenin dihkanlarından ve en
95 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 84.
96 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 428; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî,
s. 19.
97 El-Mucem (Kazvinî), s. 140-141.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
168
büyük şairlerinden biri, aynı zamanda iyi bir hattat olduğunu, Arap-
ça ve Farsça’yı ileri düzeyde şiirlerinde kullandığını, edebiyat çevrelerinde
sevildiğini belirterek rubai vezninde birkaç şiirini aktarır.
Arap şiirini derleyen en güçlü yazarlardan biri olan Baherzî bu konudaki
büyük birikimine rağmen eserinde sadece birkaç rubai aktarır.
Bu da o dönemlere kadar onun bu örnekler dışında rubai görmediğini,
ya da dikkate değer şiirler olmadığı anlamına gelebilir. Kendisi
de büyük rubai yazarlarındandır. O, Feridüddîn Attar ve Evhaduddîn-i
Kirmanî’den önce Fars şiirinde ayrı bir divan olarak rubailerini
bir araya toplayıp yayınlayan ilk şairdir. Bu rubai divanını görmüş
ve birkaç rubaisini de Lubâbu’l-elbâb’ında aktarmış olan Avfî’nin,
onun hakkında dillendirdikleri de dikkate değerdir. 98
Bu eser ve diğer bazı kaynaklardaki kayıtlardan; IV./X. yüzyıldan
önce Horasan bölgesinde Arapça rubai türünün yaygın olduğu,
Baherzî’nin yaşadığı yüzyılda (V./XI yüzyıl) daha da yaygınlaştığı
anlaşılmaktadır. Öte yandan büyük tasavvuf tarihçilerinden Ebû Abdurrahman
Sülemî’nin kayıtları ve bu konudaki önemli aktarımları
da sufî meclislerinde III./IX. yüzyıl sonlarında rubai türü şiirlerin
yaygın olarak bulunduğu ve okunduğu, yine Ebû Nasr Sarrâc’ın (ö.
378/989), el-Lüma adlı eserindeki “sufî meclislerinde şiirler okunur ve
sufiler o şiirlerle vecde gelirlerdi” ifadesinden anlaşıldığı gibi dergahlarda
okunan şiirlerin tamamı ya da bir kısmının rubai olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bunlardan şu sonuçlar çıkarılabilir:
1. Rubai, Rudekî’nin doğumundan yıllarca önce İran şiirinde kullanılan
bir şiir türüdür ve sufiler bu şiir türüyle dergahlarında sema
yapmışlardır.
2. Sufî literatüründe genellikle folklorik bir tür olarak kullanılan,
kime ait olduğu bilinmeyen, çarşı pazarda halk arasında sufilerce
yaygın olarak bilinen bir şiir türüdür.
3. III./IX. yüzyıl sufî çevrelerinde okunan rubailer güçlü ihtimalle
Arapça değil, Deri Dili’nde ya da fehleviyyat türü şiirlerdir.
98 Kedkenî, Musîki-yi Şi’r, s. 467-471.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
169
4. Arap şiirinde rubai, ilk olarak İranlı-Horasanlı şairler tarafından
IV./X. yüzyıl sonları ve V./XI. yüzyıl başlarında söylenmeğe başlamış-
tır. Arap dilinde bu tarihlerden önce rubai türü şiir bulunmaz.
99
5. Rudekî’nin Şiirlerinde Övdüğü Kişiler
Şairin günümüze kadar gelmiş dizelerinde övgülerine yer verdiği
kişilikler genellikle Samanî emirleri ve saray ileri gelenleridir.
1. Nasr b. Ahmed
Bilindiği gibi Rudekî, Samanîler sarayına çok yakın olmuş, bu hanedan
emirlerinden özellikle Nasr b. Ahmed’in (eg. 301-331) çok yakın
dostları arasında yer almıştır. Ancak ondan önceleri Ahmed b.
İsmail (eg. 295-301/908-914) gibi diğer Samanî emirleri zamanında da
Samanî sarayıyla ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Nizamî-yi
Aruzî’nin Çahar Makâle’de aktardığı ünlü hikâyesi bu emirle ilgilidir
ve Rudekî’nin, “Bûy-i Cûy-i Muliyân…” şiirini kendisine söylediği
emir de budur.100 Nasr b. Ahmed, Rudekî’nin sanatı ve edebi zevkinin
aşığı bir emirdi. Öyle ki; onun bu emire yakınlığı kadar diğer hiç-
bir şair bir hükümdara yakın olamamıştır. Örneğin Sultan Mahmud’un
en yakın saray şairi Unsurî bile onun Emir Nasr’a yakınlığı
kadar bir yakınlık kuramamıştır.101 Şu şiiri Nasr b. Ahmed’in övgü-
sünde söylemiştir102:
حاتم طایی تویی اندر سخا
رستم دستان تویی اندر نبرد
نی، که حاتم نیست با جود تو راد
نی، که رستم نیست در جنگ تو مرد
Cömertlikte Sensin Hatem-i Taî,
99 Kedkenî, Musîki-yi Şi’r, s. 472-478.
100 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 96-98; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I,
375.
101 Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 233.
102 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
170
Savaşta sensin Destan oğlu Rüstem.
Yok yok; cömertliğinde Hatem’in adı anılmaz,
Yok yok; Rüstem seninle savaşta adam bile sayılmaz. 103
2. Saffarî emiri Ebu Cafer, Ahmed b. Muhammed
Bilgin bir kişilik olan bu emir, dinî bilimler ve edebî bilimler konusunda
da bilgi sahibi bir yönetici olarak bilim adamları ve edebiyatçı-
ları her zaman desteklemiştir. Rudekî’nin, teşbîb bölümündeki şarap
tasviriyle Fars şiirinde hamriyye türünün en güzel örneklerinden biri
olan ünlü “mâder-i mey: şarabın annesi!” matla’lı kasidesini de Emir
Nasr b. Ahmed’in onun onuruna verdiği bir ziyafette söylemiştir.104
Emir Ebû Cafer bu kasideyi onuruna yazan Rudekî’ye on bin dinar
hediye göndermiştir. 105
3. Makân b. Kakî
Rudekî’nin şiirlerinde övdüğü dostlarından biri de Makân b.
Kakî’dir. Rudekî ondan hediyeler aldığını kasidelerinden birinin dizelerinde
aktarır. Makân, ünlü şaire dört bin dirhem hediye vermiştir.
Kaynaklardaki bilgiler ve şairin dizelerinden anlaşıldığı kadarıyla
Rudekî onun övgüsüne yer veren kasidesini 316-324 yılları arasında
yazmıştır. 106
4. Ebu’l-Fazl-i Belâmî
Ünlü Samanî veziri Belamî, Rudekî’ye son derece inanır ve güvenirdi.
Onu Arap ve Fars şairleri içerisinde eşsiz yetenekte biri olarak
görür, kendisine çok değerli hediyeler sunardı. Ona verdiği hediyeler
Rudekî’den sonraki şairlerin dillerine destan olacak kadar fazlaydı.
Muhtemelen şairi Kelîle ve Dimne’yi şiir diline aktarmaya teşvik eden
103 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 76.
104 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 375; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 210-
211; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 323-324.
105 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 429; Târîh-i Sistân, s. 324; Rudekî,
Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 20.
106 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 99.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
171
de işte bu vezirdi.107 Bu eseri şiir diline aktardığı için de Emir
Nasr’dan sınırsız hediyeler almış, yüce makamlar elde etmişti.108 Bir
diğer ünlü şair Unsurî bir kasidesinde onun aldığı bu hediyelerden
söz eder. 109
5. Ebu Tayyib Tâhir-i Musabî
Rudekî’nin şiirlerinde övdüğü kişiler arasında yer alan bir diğer
ünlü de Nasr b. Ahmed’in veziri, aynı zamanda yaşadığı çağın önde
gelen kişiliklerinden, bilgisi ve cömertliğiyle ünlü Ebu Tayyib Musabî’dir.
Kaynaklara göre, Musabî, Horasanlı ileri gelen şair, vezir ve
nedimlerden biridir. Yetîmetü’d-dehr’de şiirleri aktarılır.110 Rudekî şu
dizeyle başlayan şiirinde Ebu Tayyib Tâhir-i Musabî’yi övmüştür.
111
مرا جود او تازه دارد همی
مگر جودش ابر است و من کشتزار
Beni böyle ayakta tutan hep onun cömertliği;
sanki cömertliği bir bulut ben de bir tarla.
Avfî, bu konuda şunları söyler: “Üç büyük şairin üç büyük devletin
saraylarında ikbali ve büyük nüfuzu vardı. Bu makamlar başka
şairlere asla nasip olmamıştır: Samanîler döneminde Rudekî; Gazneliler
döneminde Unsurî ve Melikşah döneminde de Muizzî.”
112
6. Çağdaşları
1. Ebu'l-Fazl-i Belamî
Kendisi gibi ünlü vezirlerden ve Samanî döneminin önemli kişiliklerinden
oğlu Ebu Ali Muhammed b. Muhammed-i Belamî’den ayırmak
için adı kaynaklarda daha çok “Büyük Belamî” olarak geçen
107 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 376; Furuzânfer, Sohen u Sohenverân, s. 19;
Rızâzâde-yi Şafak, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 46.
108 Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer, Âteşkede, s. 310.
109 Devletşâh, Tezkire, s. 41.
110 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 325-326.
111 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
112 Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 7.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
172
Ebu'l-Fazl-i Belamî, Nasr b. Ahmed’in veziriydi. Emirin daha gençlik
yıllarında ve ilk tahta çıkışından itibaren vezirliği görevine getirilmiş-
ti. Çok üstün yetenekli ve önemli birikimi olan bir bilim adamı olarak
bilinmektedir. Bu bilimsel kimliği nedeniyle bilim adamları ve edebiyatçıları
her zaman himayesi altına almıştır. Fars şiirinin kurucusu
Rudekî ile yakın dostluğu da bu özelliğini kanıtlamaktadır. 113
2. Ebu Ali Muhammed b. Muhammed Belamî
Ebu'l-Fazl-i Belamî’nin oğlu’dur. Tefsir bilim dalının en önemli ve
ilk eseri olan Taberî Tefsiri’nin çevirisiyle babasından daha fazla ün
kazanmıştır. Baba oğul bu iki vezir aynı zamanda büyük bilim adamları
arasında olmalarıyla da önemli kişiliklerdir. Fars dili ve edebiyatını
destekleme ve geliştirme konusunda önemli faaliyetler yürütmüşler,
öte yandan İran’ın Arap egemenliği altından kurtulması ve
bağımsızlığını elde etmesi yolunda da önemli katkıları olmuştur. 114
7. Çağdaşı şairler
Rudekî’nin yaşadığı çağda onun bulunduğu coğrafyada güçlü ve
ünlü başka şairler de vardır. Bunlar arasında ilk sıralarda yer alanlar
şunlardır: Şehid-i Belhî, Feralavî, Muradî, Ebu’l-Abbas-i Rebencenî,
Ebu’l-Mesel-i Buharayî, Ebû İshak-i Cuybarî, Ebu’l-Hasan-i Ağacî,
Ebu’l-Hasan-i Kisaî, Dakikî-yi Tusî, Ebû Zuraa-yi Gurganî, Ebû
Abdullah-i Cüneydî, İstiğnaî-yi Nişaburî, Ammare-yi Mervezî, Rabiayi
Kozdarî… 115
Burada anılan şairlerin hemen hemen tamamı saray şairleridir.
Ancak bunlar dışında halk arasında yaşayan, aralarında kadınların
da bulunduğu ünlü şairler de Samanîler döneminde öne çıkmışlardır.
Örneğin asıl mesleği fırıncılık olan Habbazî-yi Nişaburî (ö. 342/953),
bir kuyumcu olan Ebû İshak Muhammed İbrahim Buharî, “Zeynü’lArab”
lakabıyla bilinen, Bektaş adlı bir gence olan üzüntülü aşk
hikâyesiyle Mecmau’l-Fusaha’daki “Gulistan-i İrem” adlı hikayenin de
113 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 339-352.
114 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 353-363.
115 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 365-376; Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî,
s. 26-28.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
173
temasını oluşturan Arap kökenli ünlü kadın şair Rabia-yi Kozdarî-yi
Belhî gibi ünlü şairler de bulunmaktaydı. 116
Rudekî hayatında ilk olarak Rudek’ten, Samanî sarayının, Nasr b.
Ahmed sarayının bulunduğu Buhara’ya gitmişti. Onun Nasr b. Ahmed
ile yazlık konaklama yerlerinden Herat’a gittiği ve ünlü “Muliyan
ırmağı” kasidesini de orada söylediği de Nizamî-yi Aruzî tarafından
aktarılmaktadır.117 Hamdullâh-i Mustavfî, bu seferi ve emir
Nasr’ın Buhara’a ya dönmesini sağlayan Rudekî’nin ünlü kasidesinin
yazılış hikayesini Zafernâme’sinde uzun uzun aktarır. Vassafu’l-Hazre
aynı olayı ve Târîh-i Vassâf’ta aktarır. Daha sonraları değişik şairler
Rudekî’nin bu ünlü şiirine nazireler yazmış, bazıları da onu tazmin
etmişlerdir. Bunlar arasında Muizzî en başta yer alır.
Senaî, Rudekî’nin bu kasidesiyle aynı vezin ve kafiyede bir gazel
yazmış, o gazelinde Rudekî’nin iki beyit ve bir mısraını tazmin etmiş,
şairin adını da anmıştır.118 Büyük sufî Mevlana Celaleddîn de Rudekî’nin
şiirlerine yoğun ilgi duyan şairlerden biridir. Onun da söz
konusu kasidesiyle aynı vezin ve kafiyede bir gazeli vardır. Bu şiirinde
Rudekî’nin üç mısraını da tazmin etmiştir119
Rudekî’yle aynı çağda yaşamış ve onun çekim alanına girmiş olan
çok sayıda şair vardı. Bunlar arasında en önde gelen Şehîd-i
Belhî’dir. Hem Rudekî onu övmüş hem de o Rudekî’yi şiirlerinde
övgüyle anmıştır. Şiirin bütün türlerinde ve özgün tarzında birçok
şair tarafından örnek alınmıştır. Onu izleyerek tarzını örnek alarak
eserlerini oluşturan önemli şairlerden biri de Ebu’l-Abbas-i Rebencenî’dir.
116 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 39.
117 Ayrıntılar için bkz. Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 392-398.
خسرو از مازندران آید همی118
یا مسیح از آسمان آید همی
یا ز بهر مصلحت روحاالمین
سوی دنیا زان جهان آید همی
یا سکندر با بزرگان عراق
سوی شرق از قیروان آید همی
119 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 402.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
174
8. Eserleri
1. Divân
Kasideler: Farsça yazılmış ve günümüze kadar gelebilmiş ilk şiirin
Yakub b. Leys’in övgücülerinden Muhammed b. Vasîf’e ait olduğu
ve bu emirin övgüsünü konu aldığı büyük bir çoğunluk tarafından
kabul edilir. Bu şiirden de; Fars şairlerinin daha ilk dönemlerden itibaren
övgü şiirleri kaleme almış oldukları ve medhiye türü şiirlerin
en eski Farsça şiirler arasında da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bunun da
en temel gerekçesi; Deri Dili’nde şiir söyleyen şairlerin destekçilerinin
Saffarî ve Samanî yönetimleri emirleri olması, bir başka ifadeyle “Deri
Şiiri”nin doğuşu ve gelişmesinin en güçlü ve en büyük destekçilerinin
ve varlık sebebinin söz konusu emirler olmasıdır. O dönem şairlerinin
önemli bir kısmının bütün çabaları, hükümdarlar ve emirlerin
menkıbelerini en güzel şekilde dizelerine aktarmaya yönelikti. Rudekî’nin
adı bu kulvarda ilk sırada yer alır. Diğer şairler onu bu konuda
usta, kendilerini de onun öğrencileri olarak değerlendirirler.
Nitekim övgü türü şiirlerin tartışmasız usta kalemi Unsurî, bu dalda
asla Rudekî’nin ayağına bile erişememiştir. Örneğin Dakikî, şiir meydanındaki
olanca büyüklüğü ve gücüne karşın Rudekî’nin makamına
asla erişemez olduğunu, gözlerinin kapalı ancak gönlünün açık oldu-
ğunu belirterek onu överken; Hakanî kendisiyle ilgili abartılı fahriyelerinde
onun makamına erişmekle kendisini yüceltmekte, Nâsır Hüsrev
de kendini nitelerken ona benzetmeğe çalışmakta onun bu daldaki
ululuğunu dile getirmektedirler. 120
Rudekî’nin şiirlerindeki en önemli özelliği övdüğü kişiyi kendisinde
olmayan nitelemelerle yere göğe sığdıramama abartılarını bir
tarafa bırakması ondaki gerçek özellikleri ve üstünlükleri olduğu gibi
dizelerine yansıtmasıdır. Bir diğeri de yine övgü şiirlerinde övgüleriyle
memduhlarını daha cesaretli olmaya, daha güçlü durmaya teş-
vik eden bir ifade tarzı kullanmış olmasıdır.
120 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 30-31.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
175
Mersiyeler: Rudekî’den önceki şairlerden günümüze herhangi bir
mersiye gelmemiştir. Bu yüzden de ondan önce Fars şiirinde mersiye
türünün varlığı ya da ne durumda olduğu konusunda bilgimiz yoktur.
Ancak Rudekî’nin şiirleri arasında yer alan birkaç beyit mesneviden
onun bu dalda da ne denli üstün yetenekli, derinlikli ve kuşatıcı
bir söz ustası olduğu anlaşılmaktadır. Rudekî’nin, Şehid-i Belhî’nin
ölümünün ardından yazdığı mersiyesi Ebû Müslim el-Atahiyye’nin
ünlü mersiyelerinin bile ötesine geçmeği başarmıştır. Ferruhî’nin,
Sultan Mahmud; Muizzî’nin, Selçuklu hükümdarı Melikşah ve Nizamulmülk
için söylemiş oldukları kasidelerinin ünü bilinmekte ve
yüzyıllar sonra bu mersiyeleri okuyanların ne denli etkilendikleri
açıkça görülmektedir. Ancak Rudekî’nin mersiyeleri çok daha ileri
boyutlarda etkileyici ve farklı renklerdedir:
کاروان شهید رفت از پیش
وآن ما رفته گیر و میاندیش
از شمار دو چشم یک تن کم
وز شمار خرد هزاران بیش
Şehîd’in kervanı gitti önden;
Bizimkinin de gittiğini farzet ve düşün:
Görünürde bir tek ten geçip gitti,
Ancak akıl gözüyle bakınca giden binlerden fazla. 121
Hiç abartısız günümüze kadar hiçbir şairin Rudekî kadar anlamlı
ve heyecanlandırıcı mersiye söyleyemediğini belirtmek gerekir. 122
Gazeller: Sultan Mahmud sarayının meliküşşuarası V./XI. yüzyılda
yaşamış Unsurî’nin, Rudekî’nin gazel türündeki güçlülüğünü dile
getirdiği dizeleri bilinmektedir. İranlı şairler İslâm sonrası dönemde
tagazzül formatını Araplardan almışlardır. Ancak şimdiye kadar hiç-
bir Arap şairi, sözün inceliği, duyguları heyecanlı bir şekilde dillendirme,
kelimeleri su gibi coşturarak derin duyguları etkili bir ifadeyle
121 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 94.
122 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 32-33; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 459.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
176
gönüllere akıtmada ünlü İranlı gazel şairlerine asla yetişememiştir.
Rudekî, İran’da İslâm sonrası dönemin böylesine zengin ve usta gazel
şairlerinin en ön sırasında yer almaktadır. 123
Hamriyyât: Şarap şiirleri: Eski Yunan şairlerinin şarap şiirleri
dünya şiir tarihinde en etkili ve en eski şarap şiirleri arasında yer alır.
Bu tür şiirler günümüzde bile etkinliklerini sürdüren şiirler olarak
kabul edilir. Arap şairlerinin de güçlü oldukları bu dalda Fars şiirinin
ilk ustalarından Rudekî onlardan geri kalmaz: onun şarap şiirleri;
aşk, şarap ve musiki üçlüsüyle en yüksek makamlarda yer alır.
بیار آن می که پنداری روان یاقوت نابستی
و یا چون برکشیده تیغ پیش آفتابستی
بپاکی گویی: اندر جام مانند گالبستی
به خوشی گویی: اندر دیدۀ بیخواب خوابستی
Getir o akıp giden yakut gibi saf şarabı,
Getir güneşin önünde çekilmiş kılıç gibi şarabı
Temizlikte sanki sen kadehteki gülsuyu gibisin,
Güzellikte sanki sen uykusuz gözde uyku gibisin. 124
Rudekî’nin günümüze gelen en önemli kasidesi şudur:
مادر می را بکرد باید قربان
بچۀ او را گرفت و کرد به زندان
بچۀ او را ازو گرفت ندانی
تاش نکوبی نخست و زو نکشی جان
جز که نباشد حالل دور بکردن
بچۀ کوچک ز شیر مادر و پستان
123 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 34-35; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 460-461.
124 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 110.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
177
تا نخورد شیر هفت مه به تمامی
از سر اردیبهشت تا بن آبان
آن گه شاید ز روی دین و ره داد
بچه به زندان تنگ و مادر قربان
چون بسپاری به حبس بچۀ او را
هفت شباروز خیره ماند و حیران
باز چو آید به هوش و حال ببیند
جوش بر آرد، بنالد از دل سوزان
Kurban edilmeli şarabın annesi,
Yakalanmalı ve zindana atılmalı yavrusu.
Çocuğunu ondan alamazsın,
ezip önce onu çekmeden canını.
Ne var ki helal olmaz uzaklaştırmak
Küçücük çocuğu anne sütünden ve memeden.
Yemedikçe sütü tam yedi ay
Ordribehişt başından Aban sonuna dek.
O zaman belki hem din hem de adalet yoluyla
Çocuk daracık zindana, anne de kurbanlığa.
Çocuğunu hapse attığında,
Yedi gün yedi gece uyuşuk ve hayran kalır.
Ardından kendine gelip gerçeği görünce,
Başlar kaynamaya ve inler yanık gönlünden.
125
Şarabı teşbih ederken şu dizeleri söyler:
چون بنشیند تمام و صافی گردد
گونۀ یاقوت سرخ گیرد و مرجان
125 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 98-99; Târîh-i Sistân, s. 318.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
178
ورش ببویی، گمان بری که گل سرخ
بوی بدو داد و مشک و عنبر با بان
آن گه اگر نیم شب درش بگشایی
چشمۀ خورشید را ببینی تابان
ور به بلور اندرون ببینی گویی:
گوهر سرخست به کف موسی عمران
Tam olgunlaşınca, tam saflaşınca,
Kızıl yakuta, mercana dönüverir.
Koklarsan onu kırmızı gül sanırsın,
Ona kokusunu vermiş misk, amber ve sorgun söğüdü.
Gece yarısı kapısını açtığında;
Güneşin parıldadığını görürsün.
Billur içerisinde görsen sen onu, dersin:
“İmran oğlu Musa’nın elinde kızıl mücevher o.”
Büyük şairlerin özelliklerinden biri de şiirlerindeki çon anlamlı dizelerin
dillere destan olması birçok kişi tarafında ezberlenerek yeri
geldiğinde dillendirilmesi ve yaygın olarak dilden dile dolaşmasıdır.
Rudekî’nin bu tür dizeleri de çoktur:
هرکه نامخت ازگذشت روزگار
نیز ناموزد ز هیچ آموزگار
Zamandan dersini almayan,
Hiçbir öğretmenden derse alamaz.
ابله و فرزانه را فرجام خاک
جایگاه هر دو اندر یک مغاک
Ahmak ve bilgenin sonu aynı;
Her ikisinin de yeri aynı çukur.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
179
باد و ابر است این جهان، افسوس!
باده پیش آر، هر چه بادا باد
Bir yel gibi, bir bulut gibi bu dünya,
Getir sun şarabı da, ne olursa olsun.
126
شاد بودهست از این جهان هرگز
هیچ کس؟ تا از او تو باشی شاد
داد دیدهست از او به هیچ سبب
هیچ فرزانه؟ تا تو بینی داد
Mutlu oldu mu bu dünyadan
hiç kimse? Sen de mutlu olasın.
Ondan bir şekilde adalet gördü mü hiç?
bir bilge? Sen de adalet göresin.
127
IV./X. ve V./XI. yüzyıl şairleri arasında tasavvufi konularda şiir
yazan ve duyguların dizelerine yansıtan sufî şairler dışında öğüt içerikli
şiir yazanlar çok azdır. Senaî, Hayyâm, Attâr ve Hakanî gibi
şairlerin bu türden çok şiirleri vardır. Ancak övgü şiirleriyle öne çıkmış
şairler arasında Rudekî’nin akranları ve halefleri arasında bu tür
şiirler kaleme almış olanlar azdır. Rudekî bu konuda bir istisnadır;
dizelerinde hikmetli sözlere ve öğütlere çok yer vermiştir.
2. Kelîle ve Dimne
Rudekî sadece bir saray şairi değildi. Onun en önemli eserlerinden
biri İran’da son derece ün kazanmış ve elden ele dolaşan, bazı bölümleri
günümüze kadar gelmeği başarmış manzum Kelîle ve Dimne’dir.
Bu eser, Emir Nasr b. Ahmed döneminde onun emriyle Ebu’l-Fazl
Muhammed-i Belamî tarafından Arapçadan Farsçaya çevrilmişti.
126 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74; Avfî, Lubâbu’l-elbâb, II, 9.
127 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 74.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
180
Abdullâh b. Mukaffa’nın Arapça çevrisine uygun olarak Arapçadan
Farsçaya çevrilen eser daha sonra Rudekî tarafından 325/937 yıllarında
Farsça şiir diline aktarıldı.128 Yaklaşık dokuz bin (bazı kaynaklara
göre on iki bin)129 dize olan bu esere şiire aktarırken Rudekî tarafından
bazı eklemeler yapıldığı da anlaşılmaktadır. 130
Yine diğer ünlü bir Fars şairi Unsurî’nin ifadeleriyle Rudekî bu
eseri Farsça şiir diline aktarmasının karşılığında Samanî hükümdarından
40.000 dirhem gibi oldukça yüklü bir ödül almıştır. Rudekî de,
söz konusu emirin kendisine bu miktarda bir hediye verdiğini, ancak
bu miktarın sadece bu eserin yazılmasının karşılığı olmadığını belirtir.131
Rudekî bu önemli metni nesirden nazma aktarırken Firdevsî’nin
ifadesiyle kesinlikle amaydı. Çünkü eserin metni Rudekî’ye okunuyor
ve o da şiire aktarıyordu. 132
Firdevsî, Şâhnâme’de şöyle der: “Kelîle, Pehlevî dilinden Arapça’ya
çevrildi. Emir Nasr zamanına kadar Arapçaydı. O dünya hükümdarı
olunca onun emriyle deri Farsçasına çevrildi. Kelîle’nin hepsini Rudekî’ye
okudular o da Farsça’ya aktardı. 133
Bu ünlü manzumenin bazı bölümleri birtakım sözlükler ve şiir
derlemelerine alınması yoluyla günümüze kadar gelebilmiştir. Said
Nefisî, bu eserin günümüze kadar gelen beyitlerini Ahvâl ve Eş’âr-i
128 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26; Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 379.
129 Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 100.
130 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 23; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 100; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, s. 234.
131 Ethé, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, s. 26.
چهل هزار درم رودکی ز مهتر خویش
بیافتست به نظم کلیله در کشور
……
بداد میر خراسانش چل هزار درم
وزو فزونی یک پنج میر ماکان بود
ز اولیاش پراکنده نیز هشت هزار
به من رسید، بدان وقت، حال خوب آن بود
132 Safâ, Târîh-i Edebiyyât, I, 379.
133 Firdevsî, Şahnâme (Mutlak), VII, 372.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
181
Rûdekî adlı eserinde aktarmıştır. Bir kısmı da Tuhfetü’l-mulûk adlı
eserde aktarılmaktadır.
Burada Firdevsî’nin Rudekî Kelile ve Dimne’yi şiire aktarırken tercüman
getirildiğini ifade etmesi, ya Rudekî’nin Pehlevî dilini bilmemesinden
ya da yine Firdevsî’nin ifadesine göre gözlerinin görmemesinden
dolayı kendisine metnin okunduğu ihtimallerini ortaya koymaktadır.
Rudekî’nin manzum Kelîle ve Dimne’sinden günümüze gelen
129 dizesinden 115 dizesi (Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 449)
önemli ölçüde Nasrullâh-i Munşî’nin Farsça çevirisiyle örtüşmektedir.
134
هیچ شادی نیست اندر این جهان
برتر از دیدار روی دوستان
هیچ تلخی نیست بر دل تلخ تر
از فراق دوستان پر هنر
Yok dostun yüzünü görmekten daha
büyük mutluluk asla bu dünyada.
Yok gönle sanatkar dostların ayrılığından
daha acı gelen bir acı bu dünyada. 135
کار چون بسته شود بگشایدا
وز پس هر غم طرب افزایدا
Çıkmaza girerse işin açar o ha!
Her gamın ardından neşe artırır o ha! 136
134 Bu eserin günümüze gelen kısmı hem Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî adlı
eserinin 565-575. sayfaları arasında hem de Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî
153-170 sayfalarında aktarılmaktadır.
135 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 156; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 566.
136 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 157; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 567.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
182
3. Sindbâdnâme
Kaside, gazel, rubai ve mesnevi türlerinde en üst dereceden şiirler
yazmış olan Rudekî, aynı zamanda eski İran’a ait rivayetleri şiir diliyle
yazan ilk şairdir de. Hintçe önemli eserler arasında yer alan
Sindbâdnâme, I. Hüsrev Enuşirvan döneminde Pehleviceye ve daha
sonra da Süryaniceye çevrilmiştir. Yunancaya Syntipas adıyla aktarılmış
ve oldukça ün kazanmıştır. Sonraki yüzyıllarda İbranice ve
Latinceye de çevrilen eser Avrupa’da yaygın olarak okunmuş, daha
sonraları da birçok Avrupa diline aktarılmıştır. Enuşirvân döneminde
yapılan Pehlevice çevirisinden Arapçaya da aktarılmış ve Ebân b.
Lahikî tarafından Arapça şiir formatında düzenlenmiştir. 137
Abdullâh b. Mukaffa’nın Pehlevice aslından Arapçaya aktardığı
Kelîle ve Dimne’yi Farsça manzum olarak ilk düzenleyen de odur. Bu
eseri daha sonra kaleme almış olduğu eserleri için de bir sıçrama tahtası
olmuştur. Şairin; Hintli bir şehzade ile yedi vezirinin serüvenlerini
konu alan, Hintçe kaynaklara dayanılarak hazırlanan; Pehlevice,
Arapça ve Farsça versiyonları bulunan Sindbâdnâme adlı Kelîle ve
Dimne vezninde yazdığı eseri de o çağların önemli metinleri arasında
yer almaktadır. Bu eserden günümüze gelebilen ancak kısa bir bö-
lümdür. 138
Bu eser de Kelîle ve Dimne gibi Samanîler döneminde Hindistan’dan
İran’a getirilip Pehlevî diline aktarılan kitaplar arasında yer
alır. Nuh b. Mansur’un emriyle, Hace Amîd Ebu’l-Fevâris Kenavizî
bu eseri Pehlevice’den Farsçaya çevirdi. Bu çeviriyi VI./XII. yüzyılda
dönemin ünlü şairi Ezrakî-yi Herevî manzum olarak yeniden düzenledi.
139
Rudekî’den kalan dağınık beyitlerden hareketle, onun Kelîle ve
Dimne, Devrân-i Âfitâb ve Sindbâdnâme dışında altı diğer mesnevisinin
de olduğu kaynaklarda belirtilir. Rudekî’nin bu altı mesnevisinden
137 Debîrsiyakî, Muhammed, “Rûdekî ve Sindbâdnâme”, Yağmâ, (Tahran
1334 hş), sayı: 85, s. 218-219.
138 Rypka, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, s. 226-227.
139 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 28-29; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 452-453.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
183
biri muhtemelen Arâyisü’n-nefâis adındaydı. Şairin bunlar dışında
Katip Çelebî’nin de kayadettiği gibi Tâcu’l-mesâdir adlı bir sözlük de
yazmış olduğu bazı kaynaklardaki bilgiler arasındadır. Günümüze
erişemeyen bu eserin bazı bölümlerini Esedî-yi Tusî aktarmıştır. Ancak
bu eser ortadan kaybolmuştur.
Bazı kaynaklar Rudekî’nin Zerdüşt inanışının Pehlevî dilinde kaleme
alınmış önemli metinlerinden aziz Ardaviraf’ın fizikötesi yolculuğunu
konu alan Ardavirafnâme’yi de şiir diline aktardığını aktarırlar.
9. Rudekî’nin şiirlerinin tazmin edilmesi
Rudekî gibi büyük bir şairin şiirleri, ünlü oluşu ve şiirlerinin hem
şairler ve hem de şiir dostları arasında akıcı ve etkili olması nedeniyle
tazmin edilmiştir. Tarzı birçok ünlü şair tarafından taklid edilmiş,
onun şiirlerinde kullandığı vezin ve kafiyelerde çok sayıda şiir yazılmış,
dizeleri birçok şair tarafından iktibas edilmiştir. Ancak şiirlerinin
önemli bir kısmının ortada olmayışı nedeniyle onu örnek alarak
yazılmış şiirlerin tamamının tesbit edilme imkânı yoktur. Bu tazminler
de onun birçok şiirini kaybolmaktan kurtarmıştır.
Başta Ğazayirî-yi Razî, Mesud-i Sad-i Selmân, Osmân-i Muhtarî,
Suzenî-yi Semerkandî, Marufî-yi Belhî, Ferruhî-yi Sistanî, Muizzî-yi
Nişaburî, Hakani-yi Şirvanî gibi ünlü Fars şairleri olmak üzere birçok
şair Rudekî’nin şiirlerini tazmin etmiştir.
10. Rudekî’nin mazmunlarının başka şairler tarafından kullanılması:
Rudekî’nin şiirleri kendisinden sonra yaşamış her büyük şair tarafından
okunmuş, ezberlenmiş ve zihinlerde yer etmiştir. Kendisinden
sonraki diğer büyük şairlerin onun mazmunlarını dizelerinde kullanması
şairliğinde bir noksanlığın değil, onun geçmiş şairlerin eserlerini
önemsediğini ve incelediğini göstermektedir.
1. Rudekî:
نیکبخت آن کسی که داد و بخورد
شوربخت آنکه او نخورد و نداد
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
184
Bahtı yaver giden kişi, başkalarına veren ve kendi yiyendir;
Bahtı kara olan ise, kendisi yemeyen, başkalarına da vermeyendir.
Sadi:
عاقلی را پرسیدند: نیک بخت و بدبخت کیست؟ گفت: نیک بخت آن که خورد و
کِشت، و بدبخت آن که مرد و هِشت.
Akıllının birine “Talihli kim? talihsiz olan kim?” diye soruldu. O
da şöyle cevap verdi: “Talihli kişi malını yiyen ve iyilik tohumları eken;
talihsiz ise; yemeyip başkalarına bırakıp gidendir.”
2. Rudekî:
ایزد هرگز دری نبندد بر تو
تا صد دگر به بهتری نگشاید
Kapamaz Tanrı sana asla bir kapıyı,
senin için açmadan daha iyi yüz kapıyı.
Sadi:
خدا گر زحکمت ببندد دری
ز رحمت بگشاید در دیگری
Kapatırsa tanrı hikmetiyle bir kapıyı;
Açar rahmetiyle başka bir kapıyı.
Mesûd-i Sad-i Selmân:
غمی مباش ازیرا خدای عزه و جل
دری نبندد تا دیگری نگشاید
Üzülme! Çünkü ulu ve güçlü Tanrı,
Kapamaz bir kapıyı diğerini açmadan.
Katran-i Tebrizî:
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
185
ایزد همه ساله است با مردم راد
بر مرد دری نبست تا ده نگشاد
Tanrı her zaman cömerttir insanlara;
Birine bir kapıyı kapatmadı on kapıyı açmadan.
Senaî:
از آن زمان که فکندند چرخ را بنیاد
دری نبست زمانه که دیگری نگشاد
Göklerin temelleri atılıp kurulalıdan beri,
Kapamadı bir tek kapıyı zaman bir diğerini açmadan.
3. Rudekî:
من موی خویش را نه از آن می کنم سیاه
تا باز نو جوان شوم و نو کنم گناه
چون جامهها به وقت مصیبت سیه کنند
من موی از مصیبت پیری کنم سیاه
Yeniden delikanlı olmak, yine günah işlemek
için karalara boyamıyorum saçlarımı,
Yaslı günlerde kara giyerler ya;
ben de yaşlılık yasından siyaha boyanıyorum.
Kisaî-yi Mervezî:
من موی خویش را نه از پی آن می کنم خضاب
تا باز نوجوان شوم و نو گنه کنم.
Yeniden delikanlı olmak, yine günah işlemek
için boyamıyorum saçlarımı.
4. Rudekî:
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
186
اگر گل آرد بار آن رخان او، نه شگفت
هر آینه چو همه میخورد گل آرد بار
به زلف کژ ولیکن به قد و قامت راست
به تن درست ولیکن به چشمکان بیمار
Yanakları gül açarsa şaşırma,
Her zaman şarap içtiğinde gül açar yanakları.
Zülüfleri kıvrımlı, ama boyu posu dümdüz,
Teni sapasağlam ama küçücük gözleri baygın.
Dakikî:
اگر سر آرد بار آن سنان او نه شگفت
هر آینه چو همه خون خورد سرآرد بار
Baş meyvesi çıkarırsa mızrağının başı şaşırma,
Şüphesiz hep kan içtiği için meyvesi baş olur.
5. Rudekî:
هرکه ناموخت از گذشت روزگار
هیچ ناموزد ز هیچ آموزگار
Zamandan dersini almayan,
Öğretmenden hiçbir şey öğrenemez.
Ebû Şekûr-i Belhî:
یکی نغز بازی کند روزگار
که بنشاندت پیش آموزگار
Çok güzel bir oyun oynar zaman,
Oturtur seni bir öğretmenin karşısına.
Firdevsî:
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
187
نباید ترا پند آموزگار
نگه کن برین گردش روزگار
Öğretmenin sana öğüt vermesine gerek yok;
Şu zamanın geçişini izle yeter!
کنون گر شوی آگه از روزگار
روان و خرد بادت آموزگار
Şimdi eğer zamanı iyi gözlersen,
Canın ve aklın öğretmenin olur.
İran sufîlerinin önemli özelliklerinden biri de müritlerinin dikkatlerini
çekmek için vaaz ve sohbetlerinde ünlü Fars şairlerinin dizelerini
örnek olarak aktarmalarıdır. Bu sufî önderler arasında özellikle
iki tanesi öne çıkar: bunlardan biri Ebu Said-i Ebu'l-Hayr diğeri de
Mevlana’dır. Ebu Said, Rudekî’nin ölümünden 28 yıl sonra dünyaya
gelmiştir (357/968). Onun, Rudekî’nin şiirlerinden çoğunu ezbere
bildiği ve sohbetlerinde okuduğu, torunu Muhammed b. Münevver
tarafından derlenen hayatı ve sözlerine yer veren önemli eser
Esrâru’t-tevhîd’te de aktarılır. 140
Daha önce de belirttiğimiz gibi Mevlana Celaluddîn de Ebû Saîd
gibi Rudekî’nin şiirlerine yoğun ilgi duyan şairlerden biridir. O da
Rudekî’nin gazelleriyle aynı vezin, kafiye ve redifte gazeller söylemiştir.
Bazen Rudekî’den bir mısra ya da bir beyit almış, bazen de
onun mazmunlarını aynen kullanmıştır: Mevlana’nın bu türden onlarca
şiirine örnekler:
Rudekî:
هر باد که از سوی بخارا به من آید
با بوی گل و مشک و نسیم سمن آید
بر هر زن و هر مرد، کجا بروزد آن باد
140 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 477. Ayrıntılar için bkz. Nefisî, Ahvâl
ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 477-479.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
188
گویی: مگر آن باد همی از ختن آید
نی نی، ز ختن باد چنو خوش نوزد هیچ
کان باد همی از بر معشوق من آید
کوشم که: بپوشم، صنما، نام تو از خلق
تا نام تو کم در دهن انجمن آید
با هر که سخن گویم، اگر خواهم وگر نی
اول سخنم نام تو اندر دهن آید
Buhara tarafından bana doğru esen her yel,
Gül ve misk kokusuyla, yasemin meltemiyle gelir.
O koku erkek kadın kime eriştiyse,
O kokunun Hoten’den geldiğini sanır.
Hayır hayır Hoten’den öyle güzel koku esmez hiç,
Bu koku hep sevgilimden geliyor.
Ey sevgilim! Ortalıkta az dolaşsın diye namın,
saklamaya çalışsam da halktan adını,
kiminle konuşsam, istesem de istemesem de,
ilk sözümde adın gelir ağzıma. 141
Mevlana:
هر باد که از سوی بخارا به من آید
با بوی گل و مشک و نسیم سمن آید
بر هر زن و هر مرد که آن بوی اثر کرد
گویند که آن بوی همه از ختن آید
نی نی ز ختن چشمه خوش می ندهد بو
141 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 86; Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i
Rûdekî, s. 480.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
189
این بوی همی از بر معشوق من آید
Buhara tarafından bana doğru esen her yel,
Gül ve misk kokusuyla, yasemin meltemiyle gelir.
O koku erkek kadın kime eriştiyse,
O kokunun Hoten’den geldiğini söylerler.
Hayır hayır Hoten’de öyle güzel koku veren çeşme yok,
Bu koku hep sevgilimden geliyor.
Rudekî:
مرا تو راحت جانی، معاینه، نه خبر
کرا معاینه آید خبر چه سود کند؟
سپر به پیش کشیدم خدنگ قهر ترا
چو تیر بر جگر آید سپر چه سود کند؟
Sen can huzurusun, gördüğüm bu duyduğum değil.
Gözüyle görene haberin ne yararı olur?
Çektim kalkanımı kahır okunun karşısına
Okun ciğerime saplanınca kalkanın ne yararı var?
Mevlana:
مرا عقیق تو باید شکر چه سود کند
مرا جمال تو باید قمر چه سود کند
چو مست چشم تو نبود شراب را چه طرب
چو همرهم تو نباشی سفر چه سود کند
Bana akik dudağın gerek şeker neye yarar!
Bana senin yüzün gerek ay neye yarar!
Gözünün baygınlığı yoksa şarap ne neşe verir?
Yoldaşım sen değilsen yolculuk neye yarar?!
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
190
Rudekî:
همه جمال تو بینم چو چشم باز کنم
همه تنم دل گردد که با تو راز کنم
حرام دارم با دیگران سخن گفتن
کجا حدیث تو آید سخن دراز کنم
Hep yüzünü görürüm gözümü açtığımda,
Bütün tenim yürek olur, sana sırrımı söyleyeyim diye.
Başkalarıyla konuşmayı yasaklarım.
Senin bahsin açıldığında sözümü uzatayım diye.
Mevlana:
همه جمال تو بینم چو چشم باز کنم
همه شراب تو نوشم چو لب فراز کنم
حرام دارم با مردمان سخن گفتن
و چون حدیث تو آید سخن دراز کنم
Hep senin yüzünü görürüm gözümü açtığımda,
Hep senin şarabını içerim dudağımı uzattığımda.
Kimselerle konuşmayı yasaklarım.
Senin bahsin açıldığında sözümü uzatayım diye.
Samanî emiri Nasr b. Ahmed ve ordusunun Herat yakınlarında
uzun süre kalmaları ve bir türlü Buhara’ya dönememeleri üzerine
yaşananlar şairin şiirdeki gücü ve etkileyiciliğini göstermesi açısından
alabildiğine dikkat çekicidir. Ordu kumandanları ve sözü etkili
ileri gelenler, Rudekî’nin huzuruna çıkarlar. “Sana beş bin dinar verelim
de. Emir’in huzuruna çık, sözün etkiler onu. Söyle de artık çocuklarımı-
zın hasretine dayanamıyoruz. Buhara’yı çok özledik. Artık hareket edip gidelim
buradan” derler. Bunun üzerine emiri çok iyi tanıyan usta şair,
yeteneklerini kullanarak emirin sabah vakti neşeli olduğu bir an, ha-
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
191
zır bulunan saz ekibiyle birlikte çengini alarak uşşak makamında
aşağıdaki çok ünlü kaidesini okumaya başlar:
بوی جوی مولیان آید همی
یاد یار مهربان آید همی
ریگ آموی و درشتی راه او
زیر پایم پرنیان آید همی
آب جیحون از نشاط روی دوست
خنگ ما را تا میان آید همی
ای بخارا! شاد باش و دیر زی
میر زی تو شادمان آید همی
میر ماه است و بخارا آسمان
ماه سوی آسمان آید همی
میر سرو است و بخارا بوستان
سرو سوی بوستان آید همی
آفرین و مدح سود آید همی
گر به گنج اندر زیان آید همی
Muliyân ırmağının kokusu geliyor,
Sevgili yar aklıma geliyor.
Amuy ırmağının kumu ve yolunun çetinliği
Ayağımın altında ipek gibi geliyor
Ceyhun’un suyu sevgilinin yüzünün coşkusundan,
Atımızın beline dek geliyor.
Ey Buhara mutlu ol, mutlu yaşa
Emir sana doğru mutlu geliyor.
Emir ay, Buhara gökyüzü,
Ay gökyüzüne doğru geliyor.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
192
Emir servi, Buhara bahçe,
Servi bahçeye doğru geliyor.
Övgünün ve beğeninin yararı olur,
Hazineye zarar gelirse eğer.
142
Rudekî, son dizeyi söylerken emir son derece etkilenerek tahtından
iner ve hemen atına binerek ordusuyla Buhara’ya doğru yola
çıkar.143 Şairin bu şiiri onun dizelerindeki sözlerinin ne denli etkili
olduğunu ve emiri derinden etkileme gücünü göstermektedir.
Nasr b. Ahmed’in üst düzey bürokratları emiri Buhara’ya geri
döndürmek için tahrik amacıyla şiir söylemesi karşılığında beş bin
dinar vadetmişlerdi. Rudekî sözü edilen şiiri söyleyip de emiri ikna
ettiğinde kendisine on bin dinar verildi. Bu ödülün kendisine verildi-
ğine dair Lubâbu’l-elbâb, Baharistân, Heft İklîm, Mecmau’l-Fusaha gibi
bazı tezkirelerde ve bazı şairlerin dizelerinde de bilgilere yer verilmektedir.
Aynı konu Târîh-i Sîstân’da da yer almaktadır. 144
Rudekî’nin onbinlerce dize şiirinden günümüze kadar gelmeği ba-
şaran sadece 1047 dizedir. Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî adlı eserinde
bunların tamamını aktarmıştır. Yine Said Nefisî tarafından yayınlanan
divanında da aynı sayıda dize bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Avfî, Muhammed, Lubâbu’l-elbâb (yay. E. G. Browne), Tahran 1361
hş., I-II.
Âzer, Lutf Alî Beg, Âteşkede (yay. Hasan Sadât-i Nasırî), Tahran 1336-
1340 hş.
142 Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî, s. 113; Razî, Heft İklîm, III, 1514.
143 Nizâmî-yi Arûzî, Çehâr Makâle, s. 52-53; Devletşâh, Tezkire, s. 41; Âzer,
Âteşkede, s. 310; Müderris, Reyhânetu’l-edeb, II, 340; Furuzânfer, Târîh-i Edebiyyât-i
Îrân, s. 97; Berthels, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî, I, 214-215; Mutemen,
Tahavvul-i Şi’r-i Fârsî, s. 205-206; Zerrînkûb, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i
Eyyâm, s. 233.
144 Nefisî, Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, s. 429; Rudekî, Dîvân-i Rûdekî-yi Semerkandî,
s. 20.
RUDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ
193
Berthels, E. E., Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Sirûs-i İzedî), Tahran
1373-1374 hş.
Browne, Edward Granville, A Literary History of Persia, Cambridge
1924
Çelebî, Kâtip, Keşfü'z-zunûn ‘an esâmi’l-kutub ve’l-funûn, (yay. Kilisli
Muallim Rıfat-Şerefettin Yaltkaya), İstanbul 1941-1943, I-II.
Debîrsiyakî, Muhammed, “Rûdekî ve Sindbâdnâme”, Yağmâ, (Tahran
1334 hş), sayı: 85, s. 218-219.
Devletşâh-i Semerkandî, Tezkiretü’ş-şuarâ (yay. E.G. Browne), London-Leiden
1901.
Ethé, Hermann, Târîh-i Edebiyyât-i Fârsî (çev. Rızâzâde-yi Şafak), Tahran
2536 şş.
Furuzânfer, Bediüzzamân, Sohen u Sohenverân, Tahran 1369 hş.
Furuzânfer, Bediüzzamân, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, Tahran 1386 hş.
Hidâyet Rızâ Kulî Hân, Mecma‘u’l-fusahâ (yay. Mezâhir-i Musaffâ)
Tahran 1340 hş.
Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Mûsıki-yi Şi‘r, Tahran 1373 hş.
Kedkenî, Muhammed Rızâ Şefîî, Suver-i Hıyâl Der Şi’r-i Fârsî, Tahran
1285 hş.
Mohabbetî, Mehdî, Ez Manâ Tâ Sûret, Tahran 1388 hş.
Mutemen, Zeynulâbidîn, Tahavvul-i Şi‘r-i Fârsî, Tahran 1371 hş.
Müderris, Mîrzâ Muhammed Ali, Reyhânetü’l-edeb fî terâcimi’l-marûfîn
bi’l-kuna ve’l-lakab, Tahran 1364 hş.
Nefisî, Saîd, Muhît-i Zindegî ve Ahvâl ve Eş’âr-i Rûdekî, Tahran 1382 hş.
Nefisî, Saîd, Târîh-i Nazm u Nesr, Tahran 1363 hş.
Numanî, Şiblî, Şi‘ru’l-‘Acem/Târîh-i Şi‘r ve Edebiyyât-i Îrân, Tahran
1335 hş.
Razî, Emîn Ahmed, Heft İklîm, Tahran 1389 hş.
Rızâzâde-yi Şafak, Sâdık, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân, Tahran 1352 hş.
Rudekî-yi Semerkandî, Dîvân-i Rudekî-yi Semerkandî (yay. Saîd-i Nefisî),
Tahran 1373 hş.
Rypka, Jan, Târîh-i Edebiyyât-i Îrân (çev. Kerîm-i Keşâverz), Tahran
1370 hş., I-II.
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
194
Safâ, Zebîhullâh, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş.
Yahakkî, Muhammed Cafer, “Rudekî”, Danişnâme-yi Edeb-i Fârsî, III,
415-416.
Zerkanî, Seyyid Mehdî, Târîh-i Edebî-yi Îrân, Tahran 1388 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, “Bunyâd-i Şi’r-i Fârsî”, Defter-i Eyyâm, Tahran
1358 hş., s. 233.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Bâ Kârvân-i Hulle, Tahran 1372 hş.
Zerrînkûb, Abdulhuseyn, Ez Guzeşte-yi Edebî-yi Îrân, Tahran 1375 hş.
Konular
- PARS DERGİSİ
- ŞU’ARÂ HOCASI MÂDER-ZÂD BİR ŞÂİR: ZÂTÎ
- KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ŞEM’Ü PERVÂNELER VE LÂMİ’Î ÇELEBÎ’NİN ŞEM’Ü PERVÂNE MESNEVİSİ
- FARS EDEBİYATINDA METAFİZİK YOLCULUKLAR
- شاعران فارسی سرای وفارسینويس ارزرومی
- تعلیم وتربیت ازمنظر سعدی
- توازن موسیقايی غزلهای سعدی
- YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANI İLE SADIK ÇUBEK’İN TENGSİR ADLI ROMANININ KARŞILAŞTIRMASI
- YAVUZ SULTAN SELİM’İN DÎVÂNINDA OLMAYAN FARSÇA ŞİİRLERİ
- KÜÇÜKASYA’DA İSLAMİYET (DER İSLAM IN KLEIN ASIEN)
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.
- RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
- NAZÎRÎZÂDE EMÎN’İN ŞEYHÜLİSLÂM FEYZULLAH EFENDİ’YE FARSÇA METHİYELERİ
- HAYRETÎ DİVANINDA GEÇEN “GAM” KELİMELERİNİN TASARIMLARI
- BÂBÂ TÂHİR-İ HEMEDÂNÎ DİVANININ MEHDÎ-İ HAMÎDÎ NÜSHASINDA GEÇEN DOBEYTÎLERİ VE TÜRKÇE TERCÜMESİ
- EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN GAZELLERİNDE NASİHAT VE NEFİS MUHASEBESİ
- HÂB-I HAYÂL, AYINTABLI HÜSNÜ
- شاعران فارسیسرای و فارسینويس ارزرومی*
- مسئلة »مضمون« در شعر کودکان و نوجوانان
- مأخذ اصلی تمثیل خورندگان پیلبچهدرمثنوی
- وگرايی درهنر ايران
- NEF’Î’NİN TUHFETU’L-UŞŞÂK ADLI FARSÇA KASİDESİ
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IIYRD.
- DAKİKÎ-Yİ TUSÎ (Ö. 366/976)
- ÂRİF ÇELEBİ’NİN FARSÇA KASİDESİ VE TÜRKÇE ÇEVİRİSİ
- SÂİB-İ TEBRİZÎ’NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN “HÂB-I BAHÂR” TAMLAMASI ÜZERİNE
- ROMEN DİLİNDE KULLANILAN FARSÇA KELİMELER
- سینمای ایران
- آداب حرب مغول درتاریخ جهانگشای جوینی
- بررسی تطبیقی ضرب المثل های ترکی سنقر با ضرب المثل های زبان فارسی