ÂŞIK PAŞA’NIN GARÎB-NÂME’SİNDE DÜNYA METAFORU

ÖZ: Garîb-nâme, Âşık Paşa tarafından yazılmış 10.613 beyitlik
ahlakî ve tasavvufî bir mesnevidir. Dilinin sade olması, özenle yazılmış
bir nüshasının bulunması ve konularının çeşitliliği eserin dikkate değer
özelliklerindendir. Garîb-nâme’de yer alan pek çok kavramdan bir tanesi
de dünya kavramıdır. Dünya kavramı / göstergesi eserde değişik gösterenlerle
ifade edilmiştir. Bu kullanımlar neticesinde dilin metaforik bir yapı-
ya kavuştuğu görülmüştür. Eserde dünya algısının pek çok metaforla ifade
edildiği tespit edilmiştir. Bu çalışmada Garîb-nâme ana hatlarıyla tanıtıldıktan
sonra metafor terimi, klasik ve çağdaş anlayışa göre iki farklı bi-
çimde ele alınıp açıklanacak. Âşık Paşa’nın tasavvufî düşünce sistemi göz
önünde bulundurularak dünya metaforunun işlenişi üzerinde durulacak.
Eserde dünya göstergesi ile ilgili tespit edilen metaforlar ve bunlarla verilmek
istenen mesajlar belirtildikten sonra Âşık Paşa’nın dünya algısı ortaya
konacaktır.
Anahtar Kelimeler: Âşık Paşa, Garîb-nâme, metafor, dünya, tasavvuf.
The ‘World’ Metaphor in Âşık Paşa’s Garîb-Nâme
ABSTRACT: Garib-nâme, which consists of 10613 couplets and
was written by Âşık Paşa, is a moral and sufistic masnavi. Among its
most important features are its plain language, carefully-written transcript,
and its diversity of subject matters. One of the many notions in Garibname
is the ‘world’ sign, which is signified through various signifiers. It
is observed that the language in the work obtains a metaphoric structure.
The perception of world is signified through various metaphors in the
work. The aim of this paper is to present Garib-name with its main lines,
and to explain the term metaphor from two points of view in terms of
classical and contemporary approaches. By taking into consideration Aşık

*Aksaray Üni. S.Yazıcı Fen Ed. Fak. TDE Böl., muammerdogan@aksaray.edu.tr
120
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Paşa’s sufistic thought, I will discuss the world metaphor in Garib-name.
After the metaphors and the themes regarding the ‘world’ signifier are
remarked, Aşık Paşa’s perception of the world will be propounded.
Key Words: Âşık Paşa, Garîb-nâme, metaphore, world, sufizm.
GİRİŞ
Âşık Paşa, 14. yüzyıl Türk edebiyatının önemli temsilcilerinden biridir.
Devrinin ilmî, edebî ve fikrî bakımdan önde gelen kültür merkezlerinden
Kırşehir’de öğrenim görmüştür. Mutasavvıf bir şair olan Âşık
Paşa, hayatı boyunca ilmî faaliyetlerle meşgul olmuş, halkı aydınlatmak
için ciddi gayret sarf etmiştir.1 Türk dil ve edebiyat araştırmalarının kaynak
eserlerinden Garîb-nâme’si, 10.613 beyitlik ahlakî ve tasavvufî bir
mesnevidir. Eserde tasavvuf, sistemli ve kapsamlı bir biçimde işlenmiştir.
O dönemde sade bir Türkçe ile ele alınmış olması eserin değerini artırmıştır.

Çalışmamıza esas teşkil eden Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’si, 730
(1330) yılında aruzun fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılmıştır. Eser,
Kemal Yavuz tarafından tıpkıbasım, transkripsiyonlu metin ve günümüz
Türkçesine aktarma biçiminde dört cilt hâlinde yayınlanmıştır.
“Eserin başında, Farsça mensur bir dibâce bulunmaktadır.
Bundan sonra gelen 228 beyitlik kısımda tevhidler, münâcât, Peygamber
ile dört halifenin methine yer verilmiştir. Kutadgu Bilig’de
de görülen bu tertipten sonra asıl bölümlere geçilir. Garîbnâme’nin
bölümleri onar kıssaya yer verir. On bölümde 100 kıssa
bulunur gibi görünürse de, her bölümdeki kıssalar on ile çarpıldığı
takdirde eserin en azından 550 konuyu işlediğini veya şairin bu
kadar mesele üzerinde durduğunu belirtmek gerekir. Böylece açı-
lan ve bu açılmada genişleyen, genişleyip büyürken de nizam ve intizamını
koruyan, insanı daha ötelere çeken hendesî bir eserle kar-
şılaşırız. İşte Garîb-nâme’nin belli başlı özelliği budur. Bu durum,
şairinin ne derecede geniş bir düşünce ve ibretle baktığını, nasıl
bir hayal gücüne sahip olduğunu, ne derecede görüş ve inceliklere
dikkat ettiğini, ilmî titizliği ile nizam ve intizam içinde olduğunu
göstermesi ve hikmet yönünü vermesi açısından da önem taşır. Bu
yönden bakılınca eserde karşılaşılan şaşırtıcı durum, tertibi, orijinal
olması ve bir benzerinin yazılmaması bakımından, kitabın niçin
Garîb-nâme adı ile anıldığının da sebebidir. Ayrıca eser, tasavvufî

1 Âşık Paşa’nın hayatı ve eserleri hakkında bkz. Elvan Çelebi 1995, Köprülü 1975, Kut
1991.
121
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
yönde Hakk’a kavuşmanın sırlarını vermesi bakımından da önemlidir.”
Eser; konularının çeşitliliği, dilinin sade olması, özenle yazılmış
harekeli bir nüshasının bulunması gibi özelliklerden dolayı Eski Anadolu
Türkçesi dil incelemelerinde önemli bir yere sahiptir (Ercilasun 2004:
446). On bölümden oluşan bu hacimli telif eserin her bölümünde ayrı ayrı
on kıssaya yer verilmesi ve kıssaların büyük bir düzenle genişlemesi
onun önemli özelliklerinden biridir. Eser bu özelliği, zengin içeriği ve
kendi içerisindeki konu bütünlüğüyle araştırmacıların da dikkatini çekmiştir:

“Konuların işlenişinde mücerret manada ilkten sona, parçadan
bütüne, süflîden ulvîye, ruhanîden cismanîye, dıştan içe; mü-
şahhas manada ise gözden gönüle, deriden ete, damara, kana, sinire,
kemiğe, iliğe, bağırdan kola, ele, parmaklara doğru ibret ve
hikmetler dolu bir seyir dikkatleri çeker.” (Feyzioğlu 1996: 6).
Eserin hacimli olması bazı beyitlerin aynen veya birbirine çok benzer
biçimde kullanılmasına sebep olmuştur. Garîb-nâme’nin açık ve çekici
bir anlatımı, anlaşılır bir dili vardır.
Eserin dikkat çeken bir diğer özelliği, Arapça ve Farsça tamlamaların
sadece gerek duyulduğu yerlerde kullanılmış olmasıdır. Hatta pek çok
yerde Arapça ve Farsça kelimelere yer verilmemiştir. Bu yönüyle eser
açık ve sade bir anlatıma sahiptir. Eserde ayrıca pek çok arkaik kelime
mevcuttur2
: ag-, “yüksel-”, agu / agı “zehir”, agırla- “yüce tut-”, alda-
“aldat-, kandır-”, ar- “yorgun düş-”, berk “sıkı, sağlam”, buñ /muñ “sıkıntı”,
çapın- “koşuş-, yönel-“ çeri “asker” dün “gece”, ır- “uzaklaş-”, kirtü
/girtü “gerçek”, ög “akıl”, süñük “kemik”, tan “acayip, şaşılacak şey”,
tap- “bul-”, ün “ses”, ünde- “seslen-”, yavuz “kötü”, yigreg “üstün”, yumış
“hizmet” gibi kelimeler eserde arkaik unsur olarak tespit edilen kelimelerden
bazılarıdır (İlhan 2013: 190-192).
Garîb-nâme, 14. yüzyılda Eski Anadolu Türkçesi döneminde yazılmış
Türk edebiyatının en büyük mesnevisidir. Eserde tasavvuf, sistemli
ve kapsamlı bir biçimde ayrıntılarıyla işlenir. Yazarının eserin dili ile
ilgili belirtilen tutumu, eserin Türk dil tarihi bakımından önemini bir kat
daha artırır. Garîb-nâme, ele aldığı pek çok konu ile devrinin sosyal ve
kültürel yönü hakkında bilgiler verir. Düzeni ve konuların ele alınışı bakımından
da benzeri bulunmayan orijinal bir eserdir.

2 Bu konuda ayrıntılı bilgi için şu çalışmalara bakılabilir: İlhan 2013, Üşenmez 2013
122
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
1. Metafor Terimi
Geçmişten günümüze insanoğlu ifade etmek istediği kavramları
daha basit, çarpıcı ve iz bırakacak bir biçimde ortaya koymak istemiştir.
Bunun için de dilde yer alan sözcüklere farklı anlamlar yüklemiş, böylelikle
dil ve düşüncenin ufku genişletilmiştir. Metaforlar da dilde anlatımı
güçlü kılmak, canlandırmak için başvurulan unsurlardan biridir. Günü-
müzde metafor terimi, klasik ve çağdaş anlayışa göre iki farklı biçimde
ele alınıp açıklanmaktadır.
Klasik anlayış, metaforu dil içerisinde bir söz sanatı olarak görür.
Bu görüş, Aristo’nun Poetika adlı eserindeki tanımına kadar uzanır. Aristo
metaforu bir sözcüğe kendi anlamı dışında başka bir anlam verilmesi
şeklinde tanımlar (Tunalı 2004: 4). Metafor teriminin Türkiye’deki çalışmalarda
istiare, eğretileme/iğretileme, deyim aktarması gibi kavramlarla
karşılandığını görmekteyiz.
Doğan Aksan, metaforu şiir dilinde aktarmalar başlığı ve deyim aktarmaları
alt başlığı altında değerlendirir ve “Aralarında uzak yakın ilgi
(benzerlik, işlev ilgisi, yakınlığı) bulunan iki şey arasında bir benzetme
yoluyla ilişki kurarak birinin adını ötekine aktarma eğilimi sonucunda
oluşan dil olayı.” şeklinde tanımlar (Aksan 2005: 127). Aksan, deyim
aktarmalarını insandan doğaya aktarma, doğadan insana aktarma, doğadaki
nesneler arasında aktarma, somutlaştırma ve duyular arasında aktarma
biçiminde sınıflandırır (Aksan 1997: 62-68).
Günay Karaağaç ise, “iğretileme” başlığı altında şu tanımı verir:
“Bir varlığın bir başka varlığın göstereni olması durumudur. Gösteren
olmak kendisi dışında başka bir varlığı işaret etmektir.” (Karaağaç 2013:
307)
Cem Dilçin, istiarenin hem mecaz hem de bir benzetme sanatı olduğu
görüşündedir. Bir şeyin kendi adının dışında, çeşitli yönlerden benzediği
başka bir şeyin adı ile anılması neticesinde istiarenin ortaya çıkacağını
belirtir (Dilçin 2000: 412). Bilgegil, istiareyi arada bir engel bulunması
şartıyla, bir sözün benzerlik ilgisiyle kendi anlamı dışında kullanması
sanatı olarak tanımlar (Bilgegil 1989: 154). Bu çalışmaların dı-
şında Yekta Saraç (2006: 118), Numan Külekçi (2005: 51), İsa Kocakaplan
(1992: 63), Menderes Coşkun (2007: 66) istiare kavramını kullanan
diğer araştırmacılardan bazılarıdır.
Lakoff ve Johnson’un 1980 yılında yayınladıkları Metaphors We
with Live by (Metaforlar Hayat, Anlam ve Dil) isimli eserle ortaya koydukları
“Çağdaş Metafor Teorisi”, metafor kavramının ifade alanını ge-
123
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
nişletmiştir. Onlara göre metafor, salt bir söz sanatı değil dilin ve insan
zihninin en temel çalışma biçimlerinden biridir.
Lakoff ve Johnson, sadece dilde değil, düşünmede ve eylemde kullandığımız
kavramsal sistemimizin metaforik bir doğasının olduğunu
vurgularlar. Onlara göre Metaforun özü bir tür şeyi başka bir tür şeye
göre anlamak ve tecrübe etmektir (Lakoff Johnson 2010: 25-27). Bu bağ-
lamda Lakoff ve Johnson metaforları, yönelim metaforları ve ontolojik
metaforlar olmak üzere iki ana başlık altında incelerler. Varlık ve madde
metaforları (Şey ve töz metaforları), kişileştirme metaforları, taşıyıcı
metaforlar ve yapı metaforları ontolojik metaforlar içerisinde değerlendirilmiştir
(Lakoff Johnson 2010).
Ontolojik metaforlar; olayları, eylemleri, aktiviteleri ve durumları
kavramak için kullanılan metafor türüdür. Fiziksel nesnelere ve tözlere
ilişkin tecrübeler kavrayışa ilave bir temel sağlar. Tecrübeleri fiziksel
nesne ve tözlere göre kavramak, kişiye tecrübesinin unsurlarını ayırt etme
ve onları somut şeyler olarak veya tek biçimli tözler olarak ele alma
imkânı sağlar (Lakoff Johnson 2010: 36-37). Erdem’e göre ontolojik
metaforlar; olaylara, hareketlere, duygulara ve fikirlere varlıklar ve maddeler
olarak bakış yollarıdır (Erdem 2003: 177). Yunusoğlu ise ontolojik
metaforları; hareket, duygu, fikir gibi soyut varlıkları bir nesne, bir madde,
bir kapsayıcı ya da insan olarak somutlaştıran metaforlar şeklinde
tanımlar (Yunusoğlu 2006: 55). Aksan, ontolojik metaforları somutlaş-
tırma başlığı altında ele alıp açıklar (Aksan 1997: 66). Bütün bu yakla-
şımlar göz önüne alındığında ontolojik metaforlar, soyut bir kavramın
daha kolay anlaşılabilmesi için bir kavram, hareket veya durumun nesne,
madde ya da insana aktarılarak ifade edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu
aktarma işleminde “kaynak alan” ve “hedef alan” olmak üzere iki alan
mevcuttur. Kaynak alan metaforlu bir imaj, hedef alan ise metaforlu deği-
şimi kabul eden alandır (Kemal, 2003: 38).
Yönelim metaforları ise bir kavrama uzay ve mekân yönelimi veren
metafor türüdür. Bu türde ön-arka, beri-öte, derin-satıh, merkez-çehre
gibi mekânsal yönelimler bakımından birbiriyle ilişki içerisinde olan
kavramlar mevcuttur. Yönelim metaforları, hayatımız boyunca kazandı-
ğımız fiziksel ve kültürel tecrübelerimizle doğrudan ilişkilidir. Bununla
birlikte kültürden kültüre değişebilir (Lakoff Johnson 2010: 36).
2. Garîb-nâme’de Dünya Metaforunun İşlenişi
Âşık Paşa, Türk Tasavvuf Edebiyatının ilk temsilcilerindendir.
Onun dinî, tasavvufî ve öğretici bir eseri olan Garîb-nâme, Anadolu’da
Türk Tasavvuf Edebiyatının en eski ve tesirli eserlerinden biridir (Şen-
124
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
türk-Kartal 2012: 85). Âşık Paşa’nın dünyaya bakış açısını onun tasavvufî
düşünce sisteminden bağımsız ele alamayız.
Tasavvufî düşüncede dünya, insanı Allah’tan uzaklaştıran ve gaflete
düşüren her şey olarak ifade edilir (Uludağ 2002: 111). Nitekim tasavvufun
düşünce esasları Kur’an ve sünnete dayanmaktadır. Kur’an’da
dünyanın bir imtihan yeri olduğu3
, amaçsız ve boş yere yaratılmadığı4
,
dünya hayatının kısa ve geçici olduğu5
, oyun, eğlence ve oyalanmadan
ibaret olduğu6
, dünyanın aldatıcılığı7
ve süslendiği8
ifadeleri yer almaktadır.
Esasında burada dünya kavramının coğrafi bir terimden ziyade ahlakî
değer arz eden bir kavram olduğu belirtilmektedir. Burada dünyanın kendisi
değil, kişinin zihnindeki dünya düşüncesi, algısı kastedilmektedir.
Âşık Paşa, Garîb-nâme’de dünya ile ahiretin iki ev olduğunu
ama son durağın ahiret evi olduğunu ifade eder:
İki evdür dünya ile âhiret
Âhiretdür menzilümüz ‘âkibet (C I/1, S 153 / B 675)
Dünyanın sıkıntılı, dar, içi hile ve tuzaklarla dolu, savaşılıp
mücadele edilen bir ev olduğu görüşündedir:
Dünya bir evdür karañu tünd ü teng
İçi tolu mekr ü hîle harb u ceng (C II, S 857 / B 10091)
Dünya ile ilgili olumsuz bakış açısı bu beyitte açık bir biçimde gö-
rülmektedir. Aynı zamanda Garîb-nâme’de bu olumsuz bakış açısını
gösterir mahiyette pek çok metaforlu beyit tespit edilmiştir.
Âşık Paşa, dünyanın gelip geçiciliğini, vefasızlığını, Hak yoluna
engel teşkil ettiğini, zorluklarla dolu olduğunu anlatan pek çok metaforik
ifadenin yanında dünyanın ilim tahsil edilmesi gereken, hayata ibret gö-
züyle bakılması lazım gelen bir yer olduğunu da ifade eder. Âşık, dünyaya
tasavvufî düşünce sistemiyle aynı perspektiften bakar. Ona göre ahiret
ile karşılaştırıldığında dünya arzu edilen bir mekân değildir. Dünyanın
insanı Allah’tan uzaklaştıran ve gaflete düşüren bir yer olduğu görüşü

3 Mülk, 67/2; Enbiya, 21/35
4 Enbiya, 21/16-17; Kehf,18/7
5 Rum, 30/55; Naziat, 79/46
6 Hadid, 57/20; Muhammed, 47/36; En’am, 6/32
7
Fatır, 35/5, Araf, 7/51; Casiye 45/34-35
8 Al-i İmran, 3/14; Kehf, 18/46.
125
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
eserde hâkim olan temel düşüncelerdendir.
Garîb-nâme’de dünya metaforunun kullanımını tespit edebilmek
için dünya, dünye, cihan, meydan, yir, yir yüzi kelimeleri taranmıştır.
Eserde, dünya kelimesi toplam 479, dünye kelimesi 55, cihan kelimesi
164, meydan kelimesi 1, yir sözcüğü 4, yir yüzü9
tamlaması da 44 kez
kullanılmıştır. Bununla birlikte dünya kelimesi ve eş anlamlıları ile ilgili
metaforlu beyit sayısı toplam 58’dir.
Garîb-nâme’de dünya kelimesi ile ilgili kavramların birbiriyle
mekânsal olarak ilişki içinde olduğu (aşağı-yukarı, içeri-dışarı, ön-arka,
sığ-derin) metafor türü olan yönelim metaforlarına örnek teşkil edecek bir
kullanım tespit edilememiştir. İnceleme konumuz ile ilgili tespit edilen
metafor türü, ontolojik metaforlardır. Ontolojik metaforlar da şu şekilde
kendi içerisinde tasnif edildi:
a) Kaynağını Cansız Varlıklardan ve Maddelerden Alan Metaforlar
b) Kaynağını Tabiattan Alan Metaforlar
c) Kişileştirme Metaforları
1. Garîb-nâme’de Dünya ile İlgili Ontolojik Metaforlar
Yukarıda belirtildiği üzere Garîb-nâme’de ontolojik metaforlar üç
ana başlık altında ele alınıp incelenmiştir:
1.1.Kaynağını Cansız Varlıklardan ve Maddelerden Alan Metaforlar
1.1.1 Dünya Mekândır
Garîb-nâme’de Dünya mekândır üst metaforu sıklıkla kullanılmış-
tır. Dünya kavramının temel anlamı Türkçe sözlükte, “Üzerinde yaşadı-
ğımız toprak ve denizler, yeryüzü” şeklinde açıklanır (TS, 2011: 736).
Eserde incelenen dünya kavramı ile kastedilmek istenen, insanların hayatlarını
devam ettirdikleri coğrafî bir terim olarak ele alınan dünya değildir.
Böyle bir anlamlandırma, ele alınan konunun kapsamını ifade etmede
yetersiz kalan daraltıcı bir yaklaşım olur. Burada asıl ifade edilmek istenen
kavram, klasik Türk şiiri metinlerinde yer alan ve cihân, çarh, dehr,
felek gibi kelimeler ile ifade edilen, kaderin hükmünü icra ettiği soyut
yönü ağır basan dinî ve ahlakî bir kavramdır. Esasında öncesinde de be-

9 Çalışmada yir yüzü kelime grubunun ‛arz, yer kabuğu’ anlamında coğrafi bir terim
olarak kullanımları da mevcuttur. Bu tür kullanımlar metaforik özellik taşımayan kullanımlar
olduğu için çalışmadaki tarama kapsamının dışında tutulmuştur.
126
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
lirtildiği üzere tasavvufî düşünce sisteminde dünya kavramı ile kişinin
zihnindeki dünya algısı, dünya düşüncesi kastedilmektedir. Bu yönüyle
Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sindeki dünya kavramı, devrinin tasavvufî
dünya algısı ile paralel bir görünüm arz eder.
Dünya mekândır üst metaforunun Garîb-nâme’de somut ve soyut
mekânlar olmak üzere iki alt başlık altında yer aldığı tespit edilmiştir:
1.1.1.1. Somut Mekânlar
1.1.1.1.1. Dünya Evdir
İki evdür dünya ile âhiret
Âhiretdür menzilümüz ‘âkibet (C I-1 S 153 / B 675)
(Dünya ile ahiret iki evdir, bizim de son durağımız ahiret evidir.)
İşid imdi her mekânuñ adını
Kim bilesin uşbu sözün dadını (C I-2 S 699 / B 3397)
Ol mekânuñ birisi maşrık-durur
Kim güneş andan dogar aydın virür (C I-2 S 699 / B 3398)
Biri magribdür ki gün anda batar
Ol batıçak karañu mülki dutar (C I-2 S 699 / B 3399)
Birinüñ adı cenûbdur muhtasar
Kim harûr her dem-be-dem andan ese (C I-2 S 699 / B
3400)
Birine hod ma‘rûf eydürler şimâl
Dört mekândur dört yaña dutdı kemâl (C I-2 S 699 / B 3401)
Dört mekândur dört rükündür dört yaña
Dört divârıdur cihânuñ görseña (C I-2 S 699 / B 3402)
(Şimdi her bir makamın adını işit de bu sözün tadına var. O
mekânın birisi güneşin doğup aydınlık verdiği doğu tarafıdır. Biri günün
battığı, batınca karanlığın ülkeyi kapladığı batıdır. Biri kısaca güney diye
anılan, sıcak rüzgârların durmadan estiği yerdir. Birine herkesin bildiği
gibi kuzey derler. Bu dört taraf, dört yanı eksiksiz tutmuştur. Dört yandaki
bu dört mekân, bir baksana cihanın dört duvarı gibidir.)
127
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
Pes bu dünyâ bir ev oldı key ulu
Ev içi ‘ibret-ile ni‘met tolu (C I-2 S 699 / B 3405)
(Sonra bu dünya çok büyük, içi ibret ve nimetlerle dolu geniş bir
ev oldu.)
Dünya bir evdür karañu tünd ü teng
İçi tolu mekr ü hîle harb u ceng (C II-2 S 857 / B 10091)
Ol karañu ilm ile aydıñ olur
Sulha döner ceng ü tarı giñ olur (C II-2 S 857 / B 10092)
(Dünya karanlık, sıkıntılı, dar, içi hile ve tuzak dolu, savaşılıp mü-
cadele edilen bir evdir. O karanlık, ilim ile aydınlanır. Yine ilim sayesinde
savaş barışa, sıkıntı ve darlık da neşe ve bolluğa döner.)
Dünyanın ahiret ile birlikte kişinin yaşamını sürdüreceği
mekânlardan biri olduğu ifade edilmektedir. Lakin kişinin esasında ger-
çek mekânının ahiret olduğu gerçeği de dile getirilmektedir.
Dünya, bazı kişiler için ibret alınıp hayran olunacak bir ev iken
kimileri için de nimetlerle oyalanıp asıl vazifenin unutulduğu bir ev olarak
gösterilmektedir.
Dünya ile ilgili olumsuz bakış açısı, 10091. beyitte daha açık bir
biçimde gözler önüne serilmektedir. Bu beyitte dünya; karanlık, kişiye
sıkıntı veren, dar ve içi tuzaklarla dolu mücadele edilen bir evdir.
Bütün bu beyitlerde yer alan dünya evdir alt metaforundan hareketle
dünya mekândır metaforuna ulaşılmaktadır.
Kaynak Alan: Ev Hedef Alan: Dünya
1.1.1.1.2. Dünya Saraydır
Uşbu ‘âlem bagçadur dünyâ sarây
Bu sarâyda kim ganîdür kim gedây (C I-1 S 503 / B 2415)
(Bu âlem bahçe, dünya da saraydır. Bu sarayda kimi dilenci kimi
de zengindir.)
Kaynak Alan: Saray Hedef Alan: Dünya
Kaynak Alan: Saray Hedef Alan: Dünya
Kaynak alan saraydan hareketle dünya bir saray olarak algılanmış
ve bunun neticesinde metaforik bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu alt metaforla
128
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
da dünya mekândır metaforu oluşmuştur.
1.1.1.1.3. Dünya Bir Kervansaraydır
Dünya bir kervânserâdur bî-vefâ
Bu sarây nakşı bulardur10 iy safâ (C II-1 S 373 / B 7570)
(Dünya vefasız bir kervansaraydır. Ey gönlü açık kişi! Bunlar da
bu sarayın nakışlarıdır.)
Kaynak Alan: Kervansaray Hedef Alan: Dünya
Kervansaray kaynak alanı ile bu dünyanın geçiciliği ifade edilmek
istenmiştir. Çünkü kervansaray, insanın sürekli kalacağı, hayatını orada
devam ettireceği bir mekân değildir. Kervansaray, geçici bir mekândır.
Dünya da vefasız bir kervansaray gibi algılanmış ve dünya mekândır
metaforu oluşmuştur.
1.1.1.1.4. Dünya Değirmendir
Dünyada çok san‘ata bakdı gözüm
İlla bir san‘atdadur şimdi sözüm C II-1 S 421 / B 7756
Halk degirmen diyüp ad eydür aña
Diñle uşbu hikmeti batgıl taña (C II-1 S 421 / B 7757)
(Dünyada sayısız sanat gördüm. Şimdi bunlardan gördüğüm birini
anlatacağım. Halk ona değirmen diye ad vermiştir. Artık bunu dinle de
şaşıp kendinden geç.)
Bir degirmen gördüm uşbu ‘âlemi
Taşları yir gök ü unu âdemi (C II-1 S 415 / B 7788)
(Ben âlemi taşları yer ve gök, buğdayı da insan olan bir değirmen
gibi gördüm.)
Bu degirmen niçe renkler döndürür
Niçe halkı ögidüben indürür (C II-1 S 415/ B 7791)
İy niçe saçlar sakallar oldı boz

10 Âşık Paşa’nın “bulardur” sözünden kastettiği geçici bir konaklama yeri olan dünyanın
içerisinde yer alan dokuz tabaka olarak isimlendirdiği dokuz varlıktır. Bunlar;
maden, bitki, hayvan, insan, melek, cin, şeytan, peri ve gaybî insanlardır (bkz. Yavuz
2000c: 349-373).
129
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
İy niçe ak yüzler üzre kondı toz (C II-1 S 415 / B 7792)
İy niçe serverleri kim dün ü gün
Çevrinüben bu degirmen eyler un (C II-1 S 415 / B 7793)
Bakdı göñlüm bu degirmen çarhına
Añladum kim kendü ne’ymiş çarhı ne (C II-1 S 416 / B 7794)
Gördüm anuñ çarhını kim hî döner
Döndüginçe öginür bu halk iner (C II-1 S 416 / B 7795)
Çarhı çarha beñzedürsem tañ degül
Gerçi kim bu çarh anuñla deñ degül (C II-1 S 416 / B 7796)
(Bu değirmen gibi olan felek ne oyunlar eder ve ne kadar mahlûk
varsa hepsini öğütüp aşağı döker. Dikkat et de nice saç ve sakalın ağardı-
ğını, nice güzel yüzlerin tozlandığını gör. Bu değirmen nice önde gelenleri,
gece gündüz dönerek un haline getirmektedir. Gönlümle bu değirmenin
çarkına baktım, kendinin ve dönüşünün ne olduğunu anladım. Çarkını
durmadan döner gördüm. Döndüğü müddetçe de bu halkı yok ettiğine
baktım. Değirmenin çarkını, her ne kadar eşit değilse de feleğe benzetirsem
buna şaşılmaz.)
Zî degirmen çarhı kim ol çarh-durur
Zî Çalap emri ki anı hî döndürür (C II-1 S 417 / B 7804)
(O felek nasıl bir değirmendir bilir misin, onun çarkı felek olmuş-
tur ve onu Allah emri durmadan döndürmektedir.)
Yir ü gökdür bu degirmen taşları
Ögidür bir demde yüz biñ başları (C II-1 S 419 / B 7808)
(Bir anda yüz binlerce insanın başını öğüten bu değirmenin taşları
yer ve göktür.)
Rûzigâr geçdükçe bu halk tîz ölür
Dişenür ya‘nî degirmen tîz olur (C II-1 S 419 / B 7811)
Bu degirmen dânesi halkdur ‘ayân
Öginür hî durmadın bellü beyân (C II-1 S 419 / B 7812)
Saç sakal ilkin karayken boz olur
Soñra şöyle öginür kim toz olur (C II-1 S 419 / B 7813)
130
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Hîç dükenmez bu degirmen dânesi
Öginür her gün tolar peymânesi (C II-1 S 419 / B 7813)
(Zaman geçtikçe bu insanlar çabuk çabuk ölürler. Böylece değirmen
dişenir, keskinleşir ve yenilenir. Bu değirmenin buğdayı halktır,
onlar da açık şekilde devamlı öğünüp yok olurlar. Saç sakal önceleri siyah
iken bozlaşır, sonra da öğünüp büsbütün varlığını kaybeder ve toz
olup yiter. Sonra bu değirmenin tanesi hiç tükenmez, her gün öğünüp
ölçeği durmadan dolar.)
Çünki bildüñ bu degirmen ne-y-imiş
Bugdayı halk böyle çok kanda-y-ımış (C II-1 S 421 / B 7818)
(Bu değirmenin niceliğini, buğdayının insanlardan meydana geldi-
ğini ve nasıl çok olduğunu şimdi bildin.)
Gördi ‘âlem bir degirmendür dürüst
Her ne gelse ögidür çâlâk ü çüst (C II-1 S 427 / B 7850)
Kendü düşmiş iki taş ortasına
Öginür ü zehresi yok kim tına (C II-1 S 427 / B 7851)
Dökilür diş gün günin göz çöngelür
Hûb u zîbâ şekli zişt ü neng olur (C II-1 S 427 / B 7852)
Bu degirmen dün ü güni döndürür
Ögidür gör unlıgına indürür (C II-1 S 427 / B 7853)
(Âlemi ne gelirse gelsin doğrudan doğruya öğüten çabuk ve hareketli
bir değirmen gördü. Kendinin de iki taş arasında öğündüğünü, buna
aldırış edip korkmadığını anladı. Dişler dökülür, günden güne gözler
çukurlaşıp feri gider. Güzellik ve çekicilik de yerini çirkinliğe bırakır ve
utanma başlar. Bu felek değirmeni gece gündüz döndürür, öğütür ve unluğuna
indirir, buna ibretle bak.)
Kaynak Alan: Değirmen Hedef Alan: Dünya
Bu dünya Allah’ın emri ile dönüp duran bir değirmendir. Nasıl ki
değirmen buğdayı öğütüp un haline getiriyorsa bu dünya da içerisinde ne
kadar mahlûk varsa hepsini öğütecektir. Âşık Paşa, dünya değirmendir alt
metaforuyla dünya hayatının geçiciliğini ve insan hayatının da er geç
sona ereceği gerçeğini belirtmek istemiştir.
131
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
1.1.1.1.5. Dünya Mektep-hânedir (Okuma Yeridir)
Dünya mekteb-hânedür cümle kula
Kul gerek kim bunda hak ‘ilmin bile (C II-2 S 709 / B 9310)
(Dünya herkes için bir okuma yeridir. Kulun Hak ilmini burada
okuyup anlaması gerekir.)
Âşık Paşa, insanın Allah ilmini bilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Çünkü ilmin dünya malından daha üstün olduğuna inanır ve ona değer
verilmesi gerektiğini düşünür. Mal insanı geri koyarken ilim Hakk’a kavuşturur.
Çünkü âlimlerin Allah katında değerleri büyüktür ve halk içinde
de onların yeri başköşedir. Ona göre önemli olan kişinin okuması, okuduğunu
bilmesi, öğrendiği üzere amel etmesi ve bunların Allah katında
kabul görmesidir. Yukarıdaki beyitte dünya Hak ilminin öğrenileceği bir
mektephâne olarak sunulmaktadır. Bu metaforik ifade neticesinde dünya
mekândır metaforu oluşmuştur.
Kaynak Alan: Mektephâne Hedef Alan: Dünya
1.1.1.1.6. Dünya Külhandır (Hamam Ocağıdır) / Zindandır
Âhiret firdevs bu külhan-durur
Aña baksañ bu cihân zindân-durur (C I-2 S 917 / B 4528)
(Ahiret cennet bahçesi bu dünya ise, hamam ocağı gibidir. Ahirete
göre bu dünya bir zindandır.)
Âşık Paşa, bu beyitte dünyanın ahirete nispetle istenmeyen, rahatsızlık
verici, bunaltıcı bir yer olduğunu dünya bir külhandır (hamam oca-
ğıdır) metaforu ile anlatmıştır. Beyitin ikinci dizesinde de ahiret dünya
kıyaslaması devam etmektedir. Dünyanın ahirete göre bir zindan hükmünde
olduğu gerçeği dile getirilmiştir. Dolayısıyla bu dizelerde zindan
alt metaforu kullanılmıştır. Âşık Paşa’nın bu metaforları kullanmasındaki
maksat, insanın ahirete göre hayatını şekillendirmesi, oraya göre yaşaması
gerçeğini bildirmek içindir.
Kaynak Alan: Külhan/Zindan Hedef Alan: Dünya
1.1.1.1.7. Dünya Seyrândır ( Gezinti yeridir)
Pes cihânı ‘ışka seyrân eyledi
Dostlara ‘ışk virdi hayrân eyledi (C II-1 S 179 / B 6562)
(İşte bu dünyayı aşk için gezinti yeri yaptı. Sevdiklerine aşk verdi
ve onları kendinden geçirdi.)
132
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Türk Tasavvuf Edebiyatının özünü “aşk” oluşturur. Bilindiği üzere
tasavvufun özü, Ben bir gizli hazine idim bilinme istedim ve âlemi yarattım
kutsi hadisine dayandırılır. Aşk insana yolunu gösteren ve onu menziline
ulaştıran kılavuzdur. İnsan-ı kâmil olmanın yolu âşık olmaktan geçer.
Âşık Paşa’ya göre Allah, bir kulunu severse onu doğru yola sevk
etmek maksadıyla aşkıyla müşerref kılar. Böylece Allah aşkıyla yanan,
nefsin isteklerinden arınan o kul, kendinden geçer ve tamamen Allah’a
yönelir. İşte dünya bu yönüyle bir gezinti yeridir. Bu metaforik ifade ile
de dünya mekândır metaforu oluşturulmuştur.
Kaynak Alan: Seyrân Hedef Alan: Dünya
1.1.1.1.8. Dünya Ülkedir
Birlik ehli hoş geçürür vaktını
Birikenler dutdı dünyâ tahtını (C I-1 S 87 / B 341)
(Birlik içinde olan üzüntüden uzaktır, böyle kimseler dünyaya sultan
olmuşlardır.)
Göz alur nakşı virür cân mülkine
El çıkarur uşbu cihân mülkine (C I-1 S 459 / B 2199)
(Göz nakışları ve işlemeleri alıp can ülkesine ulaştırınca, el onu bu
dünya memleketine getirir.)
Kaynak Alan: Ülke Hedef Alan: Dünya
Yukarıda yer alan iki beyitte yer alan dünya tahtı ve cihan mülki
kelime grupları bu dünyanın bir ülke, bir memleket olarak düşünüldüğü-
nü göstermektedir. Böylece dünya ülkedir alt metaforuyla dünya
mekândır metaforu ortaya çıkmaktadır.
1.1.1.1.9. Dünya Yıkılacak Yapıdır
Mâyil olup kovdugumuz dünyedür
Bâki degül yıkılası bünyedür (C I-1 S 167 B / 749)
(Ele geçirmek için ardına düştüğümüz dünya, sonsuz olmayıp yıkı-
lacak bir yapıdır.)
Kaynak Alan: Yıkılacak Yapı Hedef Alan: Dünya
Âşık Paşa, bir beytinde (bkz. C I/2 S 153 / B 679) kişinin dünya
için yaptığı her şeyin bir gün yerle bir olup yıkılacağını lakin âhiret için
133
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
yapılanların ebediyen kalacağını ifade eder. Burada da insanların tutkulu
bir biçimde ardından koştukları dünya yıkılacak bir binaya benzetilmiştir.
1.1.1.1.10. Dünya Misafirhanedir
Üç bölükdür ne ki halk var dünyada
Her biri bir iş-ile geldi ada (C I-1 S 349 / B 1651)
(Dünyadaki insanlar üç bölüktür ve bunların hepsi bir işte şöhret
bulmuştur.)
Degme birnüñ işleri elvân-durur
Cümlesi bu dünyada mihmân-durur (C I-1 S 349 / B 1652)
(Her birinin işleri çeşit çeşit olup, bunların hepsi dünyada misafirdir.)
Bu beyitlerde dünyanın geçiciliği üzerinde durulmuştur. İnsanlar
dünyada bir misafir gibi düşünülerek dünyanın bir misafirhane olduğu
metaforu oluşturulmuştur.
Kaynak Alan: Misafirhane Hedef Alan: Dünya
Dünya sürekli kalınacak, yerleşilecek bir yurt değildir. Belli süre
kalındıktan sonra gidilecek bir mekândır. Âşık Paşa da burada misafirhane
alt metaforuyla bu gerçeği ifade etmek istemektedir.
1.1.1.1.11 Dünya bir sahadır / meydandır
Geldi sürdi her birisi nevbetin
Çok segirtdi uşbu meydânda atın (C II-1 S 435 / B 7887)
(Her biri gelip bu dünya sahasında çok at koşturdu ve ömrünü tamamlayıp
gitti.)
Bu beyitte, dünya âhiret menzilinden önce üzerinde kısa bir süre
hüküm sürülen bir meydan olarak ifade edilmiştir.
Kaynak Alan: Meydan Hedef Alan: Dünya
1.1.1.1.12. Dünya bahçedir
Bagçe bu dünya-durur kim eyledi
Anuñ-ıla cümle halkı toyladı (C I-1 S 333 / B 1578)
(Bahçe ise bu dünyadır, bütün insanlar bu dünyada doyarlar.)
Kaynak Alan: Bahçe Hedef Alan: Dünya
134
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Dünya, insanlara pek çok nimetin verildiği büyük bir bahçedir. İnsanlar
bu nimetlerden istifade ederler. Beyitte dünya bir bahçedir alt metaforu
açık bir biçimde görülmektedir.
1.1.2. Dünya Perdedir
Zîra dünyâ perdedür halk yolına
Halkı komaz kim vara hak yolına (C I-1 S 111 / B 460)
(Çünkü Dünya Hak yoluna ulaşmak isteyen insan için bir perdedir.
İnsanların Hak yoluna varmalarına mani olur.)
Yalñuzın kuvvet kanı kim yol aça
Bu kamu perdeleri yırtıp geçe (C I-1 S 111 / B 461)
(Tek başına bu perdeleri yırtıp geçecek, yolu açacak bir kuvvet gö-
rülmüş müdür?)
Kaynak Alan: Perde Hedef Alan: Dünya
Dünya insanların Hak yoluna mani olan bir engeldir. İnsanların bu
engeli tek başlarına aşmaları mümkün değildir. Bu gerçeği ifade etmek
için dünya perdedir alt metaforu kullanılmıştır.
Soyut Mekânlar
1.1.1.2.1. İki Dünya Metaforu
Garîb-nâme, dinî-tasavvufî ve ahlakî konuların işlendiği bir mesnevidir.
Dolayısıyla ahiret inancı da eserin içerisinde sıklıkla vurgulanır.
On bölümden oluşan eserin ikinci bölümünün birinci bahsinde dünya ve
ahiret anlatılır (Yavuz 2000a: 151-157).
Eserde yer alan iki cihân, dü cihân kelime grupları ile dünya dışında
ikinci bir dünyadan bahsedilmektedir. Kastedilen bu dünya, ahiret
yurdudur. İslam dini esaslarına göre kişi bu dünyadaki yaşantısının sona
ermesi ile cennet ya da cehenneme gidecektir. Yani ahiret inancına göre
kişi öldükten sonra diğer bir dünyaya geçecektir. Ahiret, burada kişinin
yaşadığı dünyadan hareketle algılanmıştır. Dolayısıyla kişinin öldükten
sonra gideceği yer de yaşanılan dünya gibi algılanmıştır. Sonuç olarak
ahiret, eserde İslam dini esaslarına göre başka bir dünya metaforu ile ele
alınmıştır.
Yaradan iki cihân bünyâdın ol
Âşikârâ vü nihân kamusın ol (C I-1 S 35 / B 108)
135
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
(Gizli olsun, açık olsun her iki dünyanın yaratıcısı da O’dur.)
Eytdi iy iki cihânuñ hâlıkı
Sen yaratduñ cümlesin bu mahlukı (C II-1 S 833 / B 4100)
(Ey iki cihanın yaratıcısı! Bu varlıkların hepsini sen yarattın.)
Kamulardan artug anuñ hurmeti
Hulkdur ol iki cihânuñ ni‘meti (C II-1 S 67 / B 5970)
(Ona verilen değer herkesten fazladır, bu sebeple her iki dünyanın
nimeti huy güzelliği olmuştur.)
Devlet-i her dü cihân anlardadur
Anlaruñ menzilleri cânlardadur (C I-1 S 67 / B 253)
(İki cihanın saadeti onlara verilmiştir, onların durakları dostların
kalbidir.)
‘Işk içinde gark ola çün cism ü cân
Bes harâmdur añıla her dü cihân (C II-1 S 127 / B 6283)
(Can da beden de aşka batıp sevgide boğulduğu için her iki cihanın
anılması haram olur.)
Çün aña mülk oldı ol her dü cihân
Ma‘lum oldı âşikârâ vü nihan (C II-2 S 849 / B 10045)
(Her iki cihan onun mülkü olduğu için gizli ve açık şeyler ortaya
çıkıp anlaşıldı.)
Kaynak Alan: Dünya Hedef Alan: Ahiret (Diğer dünya)
1.1.1.2.2. Dünya bir sırlar evidir
‘Işk u ‘âşık sarf ola ol ma‘şuka
Gide bu sen ben kala ol ma‘şuka (C II-1 S 183 / B 6577)
Kendüzin kendü göre kendü seve
Uşbu ma‘nî cem‘ olup geldi eve (C II-1 S 183 / B 6578)
İy Hudâyâ rûzı kılgıl kamuya
Kim bu evde bu işi böyle tuya (C II-1 S 183 / B 6579)
(Aşk da âşık da sevgilinin yolunda harcanacak. Sonunda sen ben
kavgası gidip sevgili kalacaktır. O kendini kendi görüp sevmeli, işte so-
136
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
nunda bu yaratılışın sırları toplanıp bir yere geldi. Ey Allah’ım! Sen nasip
et de bu sırlar evi olan dünyada herkes bu işi böylece bilip anlasın.)
Kaynak Alan: Dünya Hedef Alan: Sırlar evi
Âşık Paşa, önemli bir mutasavvıf şairdir. Ahlakî tasavvufî öğretici
bir mesnevi niteliği taşıyan Garîb-nâme’de aşk kavramı sıklıkla işlenir.
Tasavvuf geleneğine göre yaratılış aşkla başlar. Tasavvufun özünü
Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi istedim ve âlemi yarattım kutsi hadisi
oluşturur. Özünde aşk olan bu hadise göre Allah’ı bilmek ve tanımak aşk
yoluyla gerçekleşir. Allah’ın sırrı ve tecellinin remzi bu aşkta gizlidir.
Aşk, insanın yaratılışındaki güzellik ve varlığın temelini oluşturur. Yani
Allah, insanı kendine ayna olsun diye yaratmıştır (Pala 2000: 42).
Âşık Paşa’ya göre dünya yaratılışın bu sırlarını barındıran bir evdir.
İşte Âşık Paşa da yaratılışa ait bu sırların dünya denilen evde bilinmesini
istemiştir.
1.1.2. Dünya Bir Kitaptır
Bir kitâbdur bu cihân ‘ibret tolu
Kim okırsa anı oldur bahtulu (C I-2 S 979 / B 4848)
(Bu dünya ibret dolu bir kitaptır, onu okuyan kişi şanslıdır.)
Kaynak Alan: Kitap Hedef Alan: Dünya
Âşık Paşa, eserinde gören göz için dünyanın ilim ve ibret dolu bir
kitap olduğunu, bunun Allah’ın gizli ilmi olduğunu ifade etmektedir. Ona
göre asıl kutlu kişi, bu durumu idrak edebilen kişidir. Dünyaya ilim, ibret
ve hikmet dolu bir kitap olarak bakan Âşık Paşa’ya göre ilim, insana insanlığını
kazandıran en önemli öğedir. Bu durum eserde dünya bir kitaptır
alt metaforuyla ortaya konmuştur.
1.2. Kaynağını tabiattan alan metaforlar
1. 2.1. Dünya Dağdır
Dünya Türkistân tagıdur karı çok
Âhiret ‘ummân ki gevherleri çok (C I-1 S 117 / B 489)
(Dünya karı çok olan Türkistan dağına, ahiret ise mücevheri pek
fazla olan ummana benzer.)
Uçagelüp dünya tagın yayladuk
Âhiretden yaña çün ‘azm eyledük (C I-1 S 117 / B 490)
137
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
(Uçarak gelip yazı dünya dağında geçirdik, artık ahiretten yana yö-
neliyoruz.)
Kaynak Alan: Dağ Hedef Alan: Dünya
Eserin genelinde dünyaya karşı olumsuz bir bakış açısı mevcuttur.
Bu bakış açısı, yukarıda yer alan beyitlerde de devam etmektedir. Tasavvufî
görüşün temelinde dünyanın alçak ve kötü olduğu düşüncesi hâkimdir
ve dünya arzu edilen bir mekân değildir. Asıl istenen yer, kişinin
ebedî kalacağı ahirettir. Ahiret ile karşılaştırıldığında bu dünyanın insanı
Allah’tan uzaklaştıran ve gaflete düşüren bir yer olduğu düşüncesi
hâkimdir.
Âşık Paşa, dünyayı karı çok olan Türkistan dağı olarak ifade ederken
ahireti de içerisinde pek çok mücevher olan bir deniz olarak ifade
eder. Bu ifadelerden hareketle dünyanın meşakkatlerle dolu, rahatsızlık
veren bir mekân olduğu gerçeği ortaya çıkar. Ayrıca ikinci beyitte dünyanın
geçici olarak kalınan bir yer olduğu, asıl vatanın ise ahiret olduğu
belirtilir.
1.2.2. Dünya Denizdir
Kimi şöyle gark olupdur dünyaya
Bilümez kim ne kıla vü n’eyleye (C I-2 S 701 / B 3413)
(Kimi tamamen dünyaya daldığından batıp ne yapacağını bilemez
olmuştur.)
Çün deñizdür bu cihân bilgil ‘ayân
Pes gemidür bu surat bellü beyân (C II -1 S 295 / B 7174)
(İşte bu cihan deniz olduğu için bu vücut da gemidir.)
Pes suratdur dünya deñzinde gemi
Ya‘ni geldi dünyaya bu âdemî (C II-1 S 297 / B 7179)
(İşte dünya denizindeki gemi, buraya gelmiş olan insanoğludur.)
Hem bu sûret dünya deñzinde gemi
Oldı anın yügrişür her âdemî (C II-1 S 303 / B 7216)
(Bu vücut da dünya denizinde gemi oldu, onun için insan dört bir
yana koşar durur.)
138
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Çün deñizdür dünya sen anda gemi
İmdi ne’ymiş gör selâmatlık emi (C II-1 S 305 / B 7226)
(Dünya deniz, sen de onunla gemi gibisin. Şimdi selamette olmanın
çaresinin ne olduğuna bak.)
Kaynak Alan: Deniz Hedef Alan: Dünya
Kaynak alan olarak denizin seçildiği bu metaforda, insanın deniz
denilen dünyada bir gemi hükmünde olduğu ifade edilmektedir. Kişi eğer
bu denize dalarsa batıp ne yapacağını bilemez hâle gelir. Nitekim gemi,
suda güç ve kuvvet içindedir ancak gemiye su girerse bu defa o batıp yok
olur.
1.3. Kişileştirmeler
1.3.1. Dünya insandır
Dünya insandır metaforu, insana dair faaliyetler ve ona ait özellikler
olmak üzere değerlendirilmiştir.
Yiri gör kim secdeye urmış yüzin
Ol semâ’da yavu kulmış kendüzin (C I-1 S 21 / B 37)
(Dünyanın secdede olduğuna ve bu dönüşte kendinden geçtiğine
bir bak.)
Komaya ol bizi girü dönmege
Sarmaşuban dünyada eglenmege (C I-2 S 693 / B 3379)
Dünyayı kop cân göñül ‘ışka uya
Kendü ‘ışkı darta ilte kendüye (C I-2 S 695 / B 3380)
(O, bizi tekrar dönüp dünya ile sarmaş dolaş olup orada kalmak
için bırakmasın ve hep Hakk’ın güzelliği ile beraber eylesin. Can ve gö-
nül dünyadan geçip aşka bağlansın. Hakk’ın aşkı bizi alıp Rabbimize
kavuştursun.)
Nefsüm anuñ işiginde hâk-idi
Dünyaya el sunmadukdı pâk-idi (C I-2 S 883 / B 4350)
(Nefsim o eşikte toprak olmuş, dünyaya el sürmemişti, tertemizdi.)
Ol-durur kim çarhı kıldı bî-karâr
Ol-durur kim bu yire virdi karâr (C II-1 S 453 / B 7987)
139
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
(Yeryüzüne sakinlik ve ağırbaşlılık veren O’dur. Gökyüzünü döndürüp
devamlı hareket halinde tutan da O’dur.)
Vardugınça berk yapışdı dünyaya
Kasdı oldur kim beni yoldan koya (C I-2 S 1095 / B 5466)
Bellü bildüm kim benümle gidemez
Berk dutupdur dünyayı terk idemez (C I-2 S 1095 / B 5467)
(Gittiği zaman tüm gücüyle dünyaya bağlandı, niyeti beni yoldan
alıkoymakmış. Sıkıca sarıldığı dünyayı terk edip benimle gidemeyeceğini
açıkça anladım.)
Nefse bakdum dirligi şoldur hemân
Ben bu ikrâr üzre güydüm bir zamân (C I-2 S 1097 / B 5477)
Dünyayı vardukça berk dutdı dakı
Şöyle müstagrak ki hîç añmaz hak’ı (C I-2 S 1097 / B 5478)
Yâr sandum ben anı agyâr-ımış
Bile gitlüm dip beni aldar-ımış (C I-2 S 1097 / B 5479)
(Nefse baktım, yaşaması böyle idi. Ben bu söz üzerine bir zaman
bekledim. Tüm gücüyle sıkı sıkıya dünyaya sarıldı ve kendini unutup
Hakk’ı anmaz oldu. Onu dost sanmıştım, hâlbuki yalancı imiş. Birlikte
gidelim diye beni aldatmış.)
Niçe güydümse ‘akıl dirilmedi
Gelmedi ‘ahde vefâ hîç kılmadı (C I-2 S 1101 / B 5490)
Gün günin artdı dahı endîşesi
Dünya kovmak oldı küllî pîşesi (C I-2 S 1101 / B 5491)
Eyle dutmış dünyayı terk idemez
Dek beni egler velîkin gidemez (C I-2 S 1101 / B 5492)
Geçdi ‘ömrüm yoldaşa güymeg-ile
Güydügüm ne assı çün gelmez bile (C I-2 S 1101 / B 5493)
(Ne kadar bekledimse de aklım hazırlanıp gelmedi ve sözünde
durmadı. Günden güne düşüncelerim arttı ve dünya peşinde koşmayı
meslek edindi. Dünyaya dört elle sarılmış terk edemez, gitmediği gibi
beni de eğler. Ömrüm yoldaş beklemekle geçti. Beklediğimin faydası
yok, beraber de gitmez.)
140
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
1.3.1.1. Dünya Aldatır
Bakmaya bu sûrete ma‘nî güde
Dünyaya aldanmadın dogru gide (C I-2 S 907 / B 4484)
(O görünüşe bakmayıp, hikmet ardından koşar ve dünyaya aldanmayıp
doğru gider.)
Kanı göñlüm kim hazînedâr-ıdı
Dün ü gündüz ol benümle yâr-ıdı (C I-2 S 1113 / B 5566)
Kaldı benden aldadum mı sandı ol
Dünyaya sarmaşdı vü aldandı ol (C I-2 S 1115 / B 5567)
Kanı cân kim ol yapardı dünyayı
Baña mülk eylerdi her bir nesneyi (C I-2 S 1115 / B 5568)
Kaldı benden sarmaşuban dünyaya
Ya‘ni kim mi‘mâr ola her nesneye (C I-2 S 1115 / B 5569)
(Gece gündüz beni bırakmayan ve hazinedar olan gönlüm nerede?
Benden ayrılmakla aldattım sandı; fakat dünyaya sarmaşıp aldanan o
oldu. Bana her bir nesneyi mülk eyleyen, dünyayı yapıp şenlendiren can
nerede? Her bir varlığın mimarı olan can da dünyaya sıkı sıkıya sarılarak
benden ayrıldı.)
1.3.1.2. Dünya Vefasızdır
Uşbu dünya kimseye dôst olmadı
Bî-vefâdur kimse dôstlık bulmadı (C II-2 S 921 / B 10410)
(Kimsenin dostluk bulmadığı bu vefasız dünya, hiçbir kimseye
dost olmamıştır.)
1.3.1.3. Dünya (kendine) âşık eder
Kanı nefs kim baña çâşnîgîr-idi
Her iş içinde benümle bir-idi (C I-2 S 1113 / B 5562)
Kaldı benden yâr-iken utanmadı
Dünya sevdi âhiri hîç sanmadı (C I-2 S 1113 / B 5563)
141
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
(Hani her işte benimle beraber olan, lezzetlerle bakan nefis nerede?
Bana sevgili iken utanmadan beni bıraktı, sonunu bırakmayıp dünyaya
âşık oldu.)
Eserde dünya kavramı ile ilgili tespit edilen metaforlar ve bu metaforlar
ile verilmek istenen mesajlar şu şekilde sıralanabilir:
Metafor Verilmek İstenen Mesaj
1 Kervansaray, misafirhane,
meydan, değirmen, yıkı-
lacak yapı
Dünya, kısa süreli ve geçici bir mekândır.
2 Dağ, külhan, zindan Dünya, ahirete göre sıkıntılarla dolu, rahatsızlık
verici bir mekândır.
3 Kitap, mektep-hane Dünya, ilim öğrenilmesi gereken bir mekândır.
4 Seyran Dünya, hayata ibret gözüyle bakılan, insan-ı
kâmil olma yolunda bir gezinti yeridir.
5 Sırlar evi Dünya içerisinde yaratılışın sırlarını barındıran
bir evdir.
6 Ülke, saray, ev, bahçe,
deniz
Dünya insanların hüküm sürdüğü ve nimetlerinden
faydalandığı bir mekândır
7 İnsan Dünya kendisine hayran bırakan ama sonunda
aldatan, vefasızlık yapan bir insan gibidir.
SONUÇ
Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde dünya ile ilgili görüşleri, onun tasavvufî
bakış açısı ile doğru orantılı olarak şekillenir. Âşık Paşa’nın bu
bakış açısı, dünyaya ilişkin düşüncelerinin şekillenmesinde etkili olmuş-
tur. Garîb-nâme’de soyut yönü ağır basan dinî ve ahlakî bir kavram olan
dünya, genellikle fiziksel bir varlık olarak düşünülmüş, somutlaştırılmış-
tır. Böylece dünya, daha kolay anlaşılır bir hâle gelmiştir. Eserde somutlaştırma
işlevinin gerçekleşmesinde rol oynayan ontolojik metaforlar
tespit edilmiştir.
Eserde, kaynağını cansız varlıklardan ve maddelerden alan ontolojik
metaforlar şunlardır: “Dünya mekândır, dünya evdir, dünya saraydır,
dünya kervansaraydır, dünya değirmendir, dünya mektep-hanedir, dünya
külhandır, dünya zindandır, dünya seyrandır, dünya ülkedir, dünya yıkı-
lacak yapıdır, dünya misafirhanedir, dünya meydandır, dünya bahçedir,
dünya perdedir, dünya sırlar evidir, dünya kitaptır.” Kaynağını tabiattan
alan ontolojik metaforlar ise şunlardır: “Dünya dağdır, dünya denizdir.”
142
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Garîb-nâme’de dünya insandır metaforu, dünyanın insana ait özelliklerle
açıklanması sonucu ortaya çıkmıştır. Dünya kişiyi peşinden sü-
rükleyip kendine âşık eden, aldatan, vefasızlık yapan bir kişi olarak ele
alınmış ve insana ait kötü vasıflarla tasvir edilmiştir. Bu şekilde metaforlaştırılan
dünya, esas mutluluk kaynağı olarak düşünülmemiştir. Kişinin
gerçek vatanının ahiret olduğu gerçeği öne çıkarılmıştır.
Eserin tamamında dünyayı değersiz gören / gösteren bir anlayışa
rastlanmaz. Dünya, farklı biçimlerde oluşmuş metaforlar ile bütüncül bir
anlayışla tasvir edilmiştir.
Âşık Paşa, Garîb-nâme’sinde dünya kavramını pek çok ontolojik
metafor ile ele alıp açıklamıştır. Onun dünya algısı tamamıyla olumsuz
değildir. Eserde çoğunlukla dünyaya karşı olumsuz bir bakış açısı görünse
de Âşık Paşa, beslendiği tasavvufî kültürün ve bunun dayandığı Kur’an
ve sünnet anlayışının sonucu dünyayı ibretle bakılması gereken bir kitap
gibi görür. Ona göre dünya ilim tahsil edilmesi lazım gelen ve içerisinde
yaratılışın gayesini barındıran bir yerdir. Dünya sıkıntılarla dolu, kişinin
rahata eremeyeceği bir mekândır. Kişi dünyanın nimetlerine kapılıp esas
gayesini unutmamalıdır. Âşık Paşa, bütün bu yaklaşımlarıyla insanlara
dünyanın gerçek yüzünü gösterip onların ahiret merkezli yaşamaları gerektiğini
metaforik bir dille göstermeye çalışır.
KAYNAKÇA
AKSAN, Doğan (1997), Anlambilim Konuları ve Türkçenin Anlambilimi,
Engin Yayınevi, Ankara.
AKSAN, Doğan (2005), Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Engin Yayınevi, Ankara.
ARİSTOTELES (204), Poetika, (Çeviren İsmail Tunalı), Remzi Kitabevi,
İstanbul.
BİLGEGİL, M. Kaya (1989), Edebiyat Bilgi ve Teorileri, Enderun Kitabevi,
İstanbul.
COŞKUN, Menderes (2007), Sözün Büyüsü Edebî Sanatlar, Dergâh Yayınları,
İstanbul.
DİLÇİN, Cem (2000), Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara.
ELVAN ÇELEBİ (1995), Menakıbu’l-Kutsiyye fi Menasıbu’l-Ünsiyye,
Haz. İ. E. Erünsal, A.Y.Ocak, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.
143
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Âşık Paşa’nın Garîb-nâme’sinde…
ERCİLASUN, Ahmet Bican, (2004), Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk
Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara.
ERDEM, Melek (2003), Türkmen Türkçesinde Metaforlar, Köksav Yayınları,
Ankara.
FEYZİOĞLU, Nesrin (1996), Garîb-nâme Üzerinde Bir Motif İncelemesi,
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve
Edebiyatı Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum.
İLHAN, Nadir (2013), “Garîb-nâme’de Kullanılıp Günümüz Türkçesine
Ulaşmayan Eski (Arkaik) Kelimelere Dair”, Âşık Paşa ve Anadolu’da
Türk Yazı Dilinin Oluşumu Sempozyumu -Bildiriler- 1-2 Kasım
2013, Kırşehir Valiliği Yayınları, Kırşehir, s. 187-216.
KARAAĞAÇ, Günay (2013), Anlam (Anlam Bilimi ve İletişim), Kesit
Yayınları, İstanbul.
KEMAL, Mağfiret (2003), Buddhist Türk Çevresi Eserlerinde Metafor,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı
Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi.
KOCAKAPLAN, İsa (1992), Açıklamalı Edebi Sanatlar, Millî Eğitim
Bakanlığı Yayınları, İstanbul.
KÖPRÜLÜ, Mehmet Fuad (1975), “Âşık Paşa”, İslâm Ansiklopedisi,
Millî Eğitim Basımevi, C.I, İstanbul.
KUT, Günay (1991) “Âşık Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi,
C.4, İstanbul.
KÜLEKÇİ, Numan (2005), Açıklamalar ve Örneklerle Edebî Sanatlar,
Akçağ Yayınları, Ankara.
LAKOFF George, JOHNSON Mark (2010), Metaforlar Hayat, Anlam ve
Dil. (Gökhan Yavuz Demir, Çev.), Paradigma Yayıncılık, İstanbul.
PALA, İskender (2000), Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Neşriyat,
İstanbul.
ÖZKAN, Mustafa (2008), “Âşık Paşa ve Çağdaşlarının Türk Diline Hizmetleri”,
II. Âşık Paşa Sempozyumu Bildiriler 9-11 Haziran 2011,
Beşir Kitabevi, İstanbul. s.85-103.
SARAÇ, M. A. Yekta (2006), Klâsik Edebiyat Bilgisi Belâgat, Gökkubbe
Yayınları, İstanbul.
ŞENTÜRK Ahmet Atilla-Ahmet Kartal (2012), Üniversiteler İçin Eski
144
TÜBAR-XXXVII / 2015-Bahar / Yrd. Doç. Dr. Muammer DOĞAN
Türk Edebiyatı Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul.
Türk Dil Kurumu (2011), Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara.
ULUDAĞ, Süleyman (2002), Tasavvuf Terimler Sözlüğü, Kabalcı Yayı-
nevi, İstanbul.
ÜŞENMEZ, Emek (2013), Eski Anadolu Türkçesinde Arkaik (Eski) Ögeler,
Akademik Kitaplar, Ankara.
YAVUZ, Kemal (2000a), Âşık Paşa, Garîb-nâme: Tıpkıbasım, Karşılaş-
tırmalı Metin ve Aktarma, C. 1/1, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul.
YAVUZ, Kemal (2000b), Âşık Paşa, Garîb-nâme: Tıpkıbasım, Karsılaş-
tırmalı Metin ve Aktarma, C. 1/2, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul.
YAVUZ, Kemal (2000c), Âşık Paşa, Garîb-nâme: Tıpkıbasım, Karşılaş-
tırmalı Metin ve Aktarma, C. 2/1, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul.
YAVUZ, Kemal (2000ç), Âşık Paşa, Garîb-nâme: Tıpkıbasım, Karşılaş-
tırmalı Metin ve Aktarma, C. 2/2, Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul.
YAVUZ, Kemal, (2003), “Âşık Paşa”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araş-
tırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 13. Sayı, s. 29-
39, Konya.
YUNUSOĞLU, Mağfiret Kemal (2006), “Türkiye Türkçesi Bilgisayar
Metaforları”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, 3/2, s. 51-6.

Konular