SÂ’İB-İ TEBRÎZÎ’NİN TÜRKÇE ŞİİRLERİNDE FUZÛLÎ ETKİSİ

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
The Journal of International Social Sciences
Cilt: 26, Sayı: 2, Sayfa: 53-63, ELAZIĞ-2016
SÂ’İB-İ TEBRÎZÎ’NİN TÜRKÇE ŞİİRLERİNDE FUZÛLÎ ETKİSİ
Fuzulî’s Effect in Sâ’ib-i Tebrizî’s Turkish Poems
Ali YILDIRIM1
ÖZET
İran ve Türk edebiyatının klasik şiirinin ortak kültürel unsurlar üzerine kurulduğu, benzer kaynaklardan
beslendiği bir gerçektir. Bununla birlikte Fars ve Türk diliyle şiir söyleyen şairlerdeki bazı söyleyiş
özelliklerinin zaman zaman doğrudan bir etkilenme boyutunda olduğu görülmektedir. Sâ’ib-i Tebrîzî söz
konusu olduğunda Fuzûlî’nin etkisini dikkate almamak söz konusu olamaz. O dönemin iletişim ve ulaşım
imkânlarının zorluğuna rağmen, Fuzulî divanının Türkistan coğrafyasından, Balkanlara ve diğer ülkelere
kadar ulaştığını ve okunduğunu bilmekteyiz. Fuzûlî’nin Azerbaycan Türkçesinin de etkisiyle şiir söylüyor
olmasının Azerbaycan Türkü olan Sâ’ib’i etkilediğini söylemek mümkündür. Sâ’ib’in az sayıdaki Türkçe
şiirleri ile Fuzûlî’nin şiirleri arasında başta nazire ilişkisi olmak üzere ciddi benzerlikler olduğu
görülmektedir. Sâ’ib’in on dokuz gazelinin onunun Fuzûlî’ye nazire olması, Fuzulî’nin Sâib’in şiirlerine
etkisini açıkça göstermektedir. Bunun yanı sıra kurgu tekniği, benzetmeleri, seçtikleri kelime ve tamlama
yapıları, paralel anlatım üslubu gibi noktalardan benzerlikler söz konusudur. Bütün bunların neticesinde
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Fuzûlî’nin şiirlerini çok yakından takip ettiğini ve dolayısıyla ondan etkilendiğini
söylemek mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Sâ’ib, Fuzûlî, Fars ve Türk edebiyatları, Hint üslubu, etkileşim
ABSTRACT
Persian and Turkish literature is based on common cultural elements of classical poetry, a fact that is fed
from similar sources. However, when some of Persian and Turkish language poetry when said speech
features the poet seems to be a direct impact on the size. Sâ'ib to take into account the effect of Fuzuli Sâib-i
Tabrizi said it is out of the question. That despite the challenges of the era of communication and transport
facilities, sofa of Fuzuli region from Turkistan, we know that the Balkans and to other countries until it
reaches and read. It is possible to say that Azerbaijan's Fuzuli Turkish of both the Azerbaijani Turks under
the influence of poetry that says Sâ'ib' effects. Sâ'ib' with a small number of Turkish poetry, including the
relationship between taunting Fuzuli's poetry is seen as particularly significant similarities. Sâ'ib' that
nineteen of his ode to the Fuzûlî'y nazire clearly shows the effect of Sâib's Fuzuli's poetry. This technique, as
well as fiction, metaphors, words and phrases in their chosen structures, such as parallel narrative style from
the point of similarity is concerned. As a result of all that they Sâ'ib-i Tabrizi's Fuzuli's poetry very closely
and therefore we can say that it affected.
Key Words: Sâ’ib-i Tebrîzî, Fuzûlî, Persian and Turkish literature, Indian style, influence.
GİRİŞ
Klasik Türk edebiyatı; Arap, Fars, Türk kültür ve edebiyatlarının oluşturduğu müşterek
şubelerden biridir. Şüphesiz bu edebî kolların her birinin kendine has bir rengi ve tavrı söz
konusudur. Bu farklılıkları kendi kadim geçmişleri, inanç sistemleri ve hayata bakış tarzları gibi
hususlar oluşturmuştur. Ancak ortak İslam çatısı altında iç içe geçmiş kültürel, siyasi, sosyal ve
coğrafi etkenler muazzam bir yapının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu ortak edebî yapı içerisinde
Fars ve Türk edebiyatlarının ayrıca bir yakınlık ve benzerliği söz konusudur. Öyle ki Fars ve Türk
şiirinin malzemeleri, kurgu teknikleri, benzetme dünyaları ve söz varlıkları, birkaç fiil dışında
hemen hemen aynıdır. Bu etkileşim Türkçe yazan şairlerin çoğunun, aynı zamanda Farsça, Farsça
yazan şairlerin aynı zamanda Türkçe şiirler yazmasına da sebep olmuştur.
Fars şiir zincirinin önemli halkalarından, aynı zamanda Hint üslubunun da önde gelen
şairlerinden biri de Sâ’ib-i Tebrîzî’dir. Türk kökenli olmakla birlikte, Fars edebiyatının önemli

1 Prof. Dr., Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, ELAZIĞ
e-mail: ayildirim@firat.edu.tr
F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2016-26/2
54
şairlerinden biri sayılır. Öyle ki şiirlerinin yetmiş bin beyit gibi olağanüstü bir sayı civarında
olduğu söylenmektedir. Çoğu şiirinin ünlü Fars şairlerine nazire olduğu söylenmekle birlikte,
orijinal şiirleri de oldukça fazladır. “Sâ’ib-i Tebrîzî’nin şiirlerinin büyük çoğunluğu, diğer şâirlere
nazîre olarak kaleme alınmıştır. Buna rağmen şiirleriyle ‘Sebk-i Hindî’nin en önemli
temsilcilerinden biri olmuş, Türk edebiyatında da derin etkiler meydana getirmiştir” (Ünlü 2009;
443). Divan’daki bazı şiirlere farklı dönemlerde şerhler yazılmıştır. Süleyman Fehim, Ahmet
Cevdet Paşa, Muallim Naci ve Ebu Bekir Nusret bu şârihlerden dikkat çeken isimlerdir. Bu
şârihlerden Harputlu Ebu Bekir Nusret’in Divan’daki bazı gazellere yazmış olduğu üç ayrı şerhi
bulunmaktadır (Selçuk 2016; 85, 87). Sâib, Hint üslubunun özelliklerine bağlı olarak “İnce
anlamlar bulmak için kıl gibi inceldim” diyerek şiirdeki derinliğini ve orijinalitesini ortaya
koymaktadır. Oldukça fazla Farsça şiiri olan Sâ’ib’in Türkçe şiirleri de mevcuttur. Kaynaklarda,
Sâib’in yüzlerce Türkçe şiir yazmış olduğu söylense de, bugün on dokuz gazeli ve bir de beyti
bilinmektedir. Dikkat edildiği zaman, Sâ’ib’in Türkçe şiirlerinde Türk şiirinin zirve isimlerinden
biri olan Fuzûlî’nin tesirinin olduğu açıkça görülür. Klasik şiirin bütün şairlerinde görülen benzer
yönleri olmakla birlikte, her iki şairin söz konusu şiirlerinde ayrıca ortak noktaların varlığı
gözlenmektedir.
Fuzûlî ile Sâ’ib’in şiirlerindeki ortak noktalardan biri, kullandıkları deyimlerdir. Şüphesiz bazı
deyimler hemen her şairin şiirinde geçebilecek deyimler olmakla birlikte, adı geçen şairlere has
kullanımların olduğunu da görmekteyiz. Ayrıca deyimin kurgusu ve beyit içerisindeki işlevleri de
bu hususta benzerlikler göstermektedir. Örneğin “candan kesilmek, elden gitmek, yere salmak,
baştan gitmek, tenhalık eylemek, intikam çekmek, eksik etmek, ağzını açmak” gibi deyimler, her
iki şairde de ortak yönler arz etmektedir. Bunun yanı sıra daha yaygın olan “el urmak, göz dikmek,
kanını içmek, kan dökmek, baş (saç) ağarmak, göze almak, kan etmek (eylemek), fikrine düşmek,
dağ koymak, gönlü tutulmak, elini tutmak, döne döne intikam almak, kanını helal eylemek” gibi
ortak deyim kullanımları da söz konusudur.
Aşağıdaki örneklerde de açıkça görüldüğü gibi her iki şair de benzer deyimleri beyitlerinin
içine serpiştirmişlerdir:
1. Benzer Deyim Kullanımları
Yere salmak: Zelil, düşkün eylemek.
Fuzûlî
Kılma hurşîd kimi ‘ayb-nümâlık ki felek
Yere salmaya seni ba‘de ‘ulüvv-i derecât (Mkt. 5)
Sâ’ib
Sâ’ib ki men anın sözünü yere salmadım
Bilmem niçün menim kanımı âsumân içer (G. 5/8)
Canı kesilmek: Takati, dermanı kalmamak, ölecek gibi olmak, fedakârlık yapmak.
Fuzûlî
Cânân ise matlûb tama‘ cândan kes
Matlûb ise cân ümîd cânândan kes (Rb. 33)
Sâ’ib
Ger bağlamısan el gözünü şerm-i ‘izârın
Cândan kesilir hançer-i müjgânını görgeç (G. 3/3)
Elden gitmek (çıkmak):
Fuzûlî
Gördüm seni elden ihtiyârım gitti
Baktım kadiñe sabr u karârım gitti (Rb. 72/1)
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Türkçe Şiirlerinde Fuzûlî Etkisi.
55
Sâ’ib
Elden çıharam zülf-i perîşânını görgeç
İşden gederem serv-i hırâmânını görgeç (G. 3/3)
Eksik etmek: Ortadan kaldırmak, mahrum etmek.
Fuzûlî
Sîne-i çâkimden eksik etme tîr-i gamzeñi
Ey gül-i ra‘nâ bilirsin kim gül olmaz hârsız (G. 118/2)
Sâ’ib
Kılmadılar sîne-i efgârımı âmâcgâh
Eksik etdiler bizimle ol mukavves kaşlar (G. 4/3)
Âlemi (dünyayı) tutmak: Yayılmak, duyulmak.
Fuzûlî
Görmesem her göz açanda ol gül-i ra‘nâ yüzün
Göz yumunca eşk-i gül-gûnum tutar dünyâ yüzün (G. 228/1)
Sâ’ib
Mevc-i deryâ-yı ihsânın tutubdur yeryüzünü
Şevk-i rûyın bu cihânı şehr-i Yunan eylemiş (G. 12/9)
Kan yutmak (kan yutturmak):
Fuzûlî
Hût u Hamel medârı ile âsmân dahi
Kan yutturup verir dil-i sûzânıma ‘azâb (G. 3/2)
Sâ’ib
Leb-i la‘lin gamıda bes ki udubdur kanlar
Hûbların daş yüreği kân-i Bedehşân olmuş (G. 11/4)
Ağzını açmak: Şaşırmak
Fuzûlî
Ey ciğer zahmı ağız açma hadengin göricek
Yetene râz-i nihânım yeter izhâr eyle (G. 249/6)
Sâ’ib
Açmagil ağzın görende hâl-i miskîn dânesin
Eğme baş pergâr tek her noktaya devrân üçün (G. 14/2)
2. Benzer Terkipler ve Yapılar
Bazı tamlama ve yapıların yaygın ve sık kullanılan kurgular olmadığı bilinmektedir. Buna
karşılık, Fuzûlî ve Sâ’ib’in şiirlerinde bir arada kullanılan yapılar dikkatimizi çekmektedir. Bu
kelimelerin tamlama veya bir beyit içerisinde yer alması, her iki şairimizin benzer kullanımları
olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz bu ve benzeri yapıların diğer şairlerde de kullanılmış olma
ihtimali söz konusudur. Bunların bir kısmını Azerbaycan Türkçesinin bir özelliği gibi görmek
mümkündür. Örneğin “faydalı” anlamına “yarar” kelimesi, ayrıca “şem‘ tek”, “yahşı yaman”,
“gözgü” gibi yapılar ve kelimeler bunu teyit etmektedir. Bunun dışında “nokta-pergâr”, “şeb-gerd”,
“âşık-ı sâdık”, “hatt-ı şu‘â”, “neşter-i hâr”, “gonca-peykân”, “firişte-Âdem” gibi ikili yapıların bir
terkip veya aynı beyit içerisinde kullanımları, her iki şairde ortaklık göstermektedir.
F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2016-26/2
56
Şem‘ tek
Fuzûlî
Gamındañ şem‘ tek yandım sabâdan sorma ahvâlim
Bu ahvâli şeb-i hicrân benimle yâr olandan sor (G. 84/5)
Sâ’ib
Mihribân olmaz nesîm-i subhdan hergiz sana
Şem‘ tek tâ tökmesen Sâ’ib gözünden yaşlar (G. 4/9)
‘Âşık-ı sâdık
Fuzûlî
‘Âşık-ı sâdıkdır izhâr-i gam eyler her seher
Âh ile halkı yuhusundan kılar bîdâr subh (G. 55/5)
Sâ’ib
‘Âşık-ı sâdık bilir seng-i melâmet kadrini
Mahzen-i sultâna lâyıkdır bu yarar daşlar (G. 4/4)
Şeb-gerd
Fuzûlî
Zamîr gözgüsüne gerd kılmışım hâsıl
Tabî‘at-ı seg-i şeb-gerd kılmışım hâsıl (Msd. 3/2)
Sâ’ib
Bu gören dâ’ireni hâle hayâl etme ki çarh
Ağzın açıb meh-i şeb-gerdime hayrân olmuş (G. 11/2)
Gonca-i peykân
Fuzûlî
Oklarından kim diken tek sancılıpdır her taraf
Gül-bün-i gamdır kadim her gonca bir peykân ana (G. 10/2)
Sâ’ib
La‘l-i meygûnın ki içibdir bedehşân kanını
Goncanı bülbül gözüne kanlı peykân eylemiş (G. 12/6)
Firişte-Âdem
Fuzûlî
Bırak nikâb ki bilsin kemâl-i sun‘ görüp
Firişte hilkat-i Âdemde şübhesin bâtıl (G. 176/2)
Sâ’ib
Âdem nedir ki içmesin ol verdiğin şarâb
Versen eğer firişte meyi bî-gümân içer (G. 5/5)
Şu‘â-hatt
Fuzûlî
Güneş levhi değil gökde şu‘â üstünde zerrîn hatt
Felek almış eline bir varak hüsnün kitâbından (G. 213/5)
Sâ’ib
Başım hatt-ı şu‘â ilen tutubdur âfitâb
Tâ menim çâbük-süvârân ‘azm-i meydân eylemiş (G. 12/5)
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Türkçe Şiirlerinde Fuzûlî Etkisi.
57
3. Örnekleme Yöntemi
Hemen bütün klasik şairlerde de karşımıza çıkmakla birlikte, Fuzûlî’nin yaygın bir şekilde
kullandığı ve tercih ettiği bir üslup söz konusudur. Bunlar, daha çok “leff ü neşr” sanatı ile ortaya
çıkan paralel anlatımlardır. Bu kullanım, aynı mantıkla günlük konuşmalarda da “yani”, “mesela”,
“şöyle ki” gibi söz başları ile tekrar açıklamalarda bulunduğumuz bir tavırdır. Âdeta söylenen
sözün tam anlaşılmadığı varsayımı ile yaygın bilinen örnekler üzerinden yeniden bir anlatma
usulüdür. Bu anlatımla, şiire yeni bir çeşni katıp zenginleştirme ve yeniden kurma yönleri de
ortaya çıkmaktadır. Bu üslup, benzer bir şekilde Saib’in şiirlerinde de karşımıza çıkmaktadır.
Bir perî zülfün tutup hâlinden alsan kâm-i dil
Tut ki Çîn mülkünü tuttun Hind’den aldın harâc (G. 49/4)
(Peri gibi bir güzelin saçlarından tutup, beninden murat almak; Çin mülkünü zapt edip,
Hint’ten haraç almak gibidir.)
hâl

zülf kâm-i dil almak


Çîn Hind harâc almak
Döküp eşk kûyuñda vaslın diler dil
Saçar nef‘ için dâne toprağa hâris (G. 47/6)
(Gönlün senin mahallinde sana kavuşmak için gözyaşı dökmesi, çiftçinin ürün almak için
toprağa tohum ekmesi gibidir.)
eşk dökmek kûy vasl dil
dâne saçmak nef ‘ toprak hâris
Gamzen görünmeyip göze kanlar içer müdâm
Zâhid kimi ki bâdeni elden nihân içer (G. 77/5)
F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2016-26/2
58
(Zahidin şarabı gizlice içtiği gibi, gamzen de gözükmemekle birlikte sürekli âşıkların kanını
içmektedir.)
gamze görünmemek göz kan
zâhid bâde el nihân
‘Ârızuñ yâdiyle nemnâk olsa müjgânum n’ola
Zâyi‘ olmaz gül temennâsiyle virmek hâre su (K. 3/7)
(Yanaklarının hatırasıyla kirpiklerim ıslansa şaşılır mı? Zira gül yetiştirmek için dikene de su
vermek, boşa gitmez.)
‘ârız nemnâk müjgân
gül hâr su
Hâk oldum ol kemân-ebrû ohun sayd etmeğe
Bilmedim gök yayiden düşmez yere tîr-i şihâb (G. 2/3)
(O yaya benzeyen kaşlarının attığı oklara hedef olmak için toprak oldum; gök yayından atılan
kayan yıldız oklarının yere düşmediğini bilemedim.)
hâk kemân-ebrû oh (ok)
gök yayı yer tîr-i şihâb
Fâriğem seng-i melâmet içre cevr-i çarhdan
Neylesin gevherden olan suya mevc-i inkılâb (G. 2/7)
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Türkçe Şiirlerinde Fuzûlî Etkisi.
59
(Ayıplama taşlarının arasında feleğin cevrinden uzağım; zira dalgaların coşması mücevherden
sulara ne yapabilir ki?)



Elden çıharam zülf-i perîşânını görgeç
İşden gederem serv-i hırâmânını görgeç (G. 3/1)
(Dağınık saçlarını görünce ne yapacağımı şaşırırım; servi gibi salınan boyunu görünce
aklım başımdan gider.)



Bülbül ki gülün la‘l-i lebinden söz alırdı
Dili dolaşır gonce-i handânını görgeç (G. 3/5)
(Bülbül gülün lal taşına benzeyen ağzından söz alırdı; o gülen goncalarını görünce bülbülün
dili dolaşır.)
bülbül la ‘l-i leb söz almak
bülbül dili dolaşmak gonce-i handân
‘Âşık-ı sâdık bilir seng-i melâmet kadrini
Mahzen-i sultâna lâyıkdır bu yarar daşlar (G. 4/4)
fâriğ (olmak) seng-i melâmet cevr-i çarh
neylesin gevherden olan su mevc-i inkılâb

elden çıkarmak zülf-i perîşân görgeç
işten gitmek serv-i hırâmân görgeç
F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2016-26/2
60
(Sadık âşık ayıplama/yaralama taşlarının kıymetini bilir; zira bu güzel, faydalı taşlar
sultanların hazinelerine layıktır.)



4. Nazire İlişkisi
İki şairin şiirleri arasındaki bağlantıda en belirleyici unsur, nazire ilişkisidir. “Divan şairlerince
bir şairin şiirini tanzir etmek, ona karşı bir saygı duyulduğunu ve onun şiirinin ve üslubunun
beğenildiğini anlatmak içindir” (Dilçin 1995; 269). İki şiir arasındaki nazire ilişkisinin iki önemli
şartı vardır. Birincisi aynı vezinde olması, ikincisi ise kafiye ve redif sisteminin aynı olmasıdır. Her
hangi bir şiiri beğenen diğer şairler, daha çok kafiye ve redif unsurlarından yaralanarak aynı şiiri
yeniden kurarlar. Şüphesiz şiiri, öncekinin basit bir taklidi olmaktan çıkararak çok daha ilerilere
götürmek gerekmektedir. Zira şairler bu yapıyı alıp kendi üslup özelliklerini de katarak yeni, farklı
ve orijinal bir şiir söylemelidir.
Klasik şiirimizde bazı orijinal şiirler ve onlara yazılan nazireleri takip etmek mümkün iken,
çoğu şiirde bu ilgilerin hangi kronolojik seyri takip ettiğini çıkarmak oldukça zordur. Ancak
şairlerin yaşadıkları dönemler dikkate alınarak kimin kimden etkilendiği yaklaşık olarak ortaya
konabilmektedir. Sâ’ib’in Fuzûlî’den daha sonra yaşadığı bilindiğine göre, bu kriterlerdeki şiirlerde
Fuzûlî’nin Sâ’ib’i etkilediğini kabul etmek durumundayız. Arada başka şair ve etkenleri de bu
bağlamda düşünmek zorundayız. Tarihî kaynaklarda gördüğümüz kadarıyla çok uzak coğrafya ve
şehirlerde yaşayan şairlerin kervanlar, gezginler, elçiler vb. yollar kanalıyla birbirlerinin
şiirlerinden haberdar oldukları bilinmektedir.
Fuzûlî’nin şiirleri ile Sâ’ib’in şiirlerine bu bağlamda baktığımızda bazı gazellerin nazire ilişkisi
içinde olduğu göze çarpmaktadır. Şüphesiz bunu belirlerken özellikle yaygın olarak görülmeyen ve
bir ölçüde orijinal olan kafiye ve redif yapıları da önem arz etmektedir. Örneğin “görgeç”, “-ân
içer”, “eylemek olmaz”, “gönlümü” gibi kelime ve kelime grupları ulu orta kelimeler olmayıp bir
orijinallik göstermektedir.
Sâ’ib’in tespit edilen 19 gazelinden 10’u, Fuzûlî’nin gazelleri ile nazire ilişkisi göstermektedir.
Bunun yanı sıra Sâ’ib’in “var” redifli bir gazeline nispetle Fuzûlî’nin 5 “var” redifli gazeli
bulunmaktadır. Yine Fuzûlî’nin 2 “henüz” redifli gazelinin yanı sıra Sâ’ib’in bir “henüz” redifli
gazeli bulunmakta ve Sâ’ib’in “için” redifli gazeline benzer Fuzûlî’de “içindir” redifli gazel
bulunmaktadır. Bütün bu kıstaslar bağlamında düşündüğümüzde Sâ’ib’in gazelleri üzerinde
Fuzûlî’nin çok büyük bir etkisi vardır. Aşağıda, nazire ilişkisi içinde olan gazellerin matla beyitleri
bulunmaktadır:
Kemâl-i hüsn veripdir şarâb-i nâb sana
Sana helâldir ey muğ-beçe şarâb sana (Fuzulî-G. 18/1)
Ne ihtiyâç ki sâkî vere şarâb sana
Ki öz piyâlesini verdi âfitâb sana (Sâib-G. 1/1)
Sen yüzünden ‘âlemi rûşen kılıp saldın nikâb
Yazıya salsın bu günden böyle nûrun âftâb (Fuzulî-G. 27/1)
‘âşık-ı sâdık kadrini bilmek seng-i melâmet
mmmmelâmetmeâlmet
mahzen-i sultân lâyık yarar taş
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Türkçe Şiirlerinde Fuzûlî Etkisi.
61
‘Âşıkın göz yaşına rahm eylemez ol âfitâb
Ağlamak ile aparmaz od elinden cân kebâb (Sâib-G. 2/1)
Gönlüm açılır zülf-i perîşânını görgeç
Nutkum tutulur gonce-i handânını görgeç (Fuzulî-G. 53/1)
Elden çıharam zülf-i perîşânını görgeç
İşden gederem serv-i hırâmânını görgeç (Sâib-G. 3/1)
Döküldükçe kanımı okun ol âsitân içer
Bir yerdeyim esîr ki toprağı kan içer (Fuzulî-G. 77/1)
‘Âşık kanını vesmeli kaşın nihân içer
Cevherli tîğ kınara peyveste kan içer (Sâib-G. 5/1)
Gönülde bin gamım vardır ki pinhân eylemek olmaz
Bu hem bir gam ki il ta‘nından efgân eylemek olmaz (Fuzulî-G. 112/1)
Tutulmuş könlüm câm ile şâdân eylemek olmaz
El ilen pistenin ağzını handân eylemek olmaz (Sâib-G. 9/1)
Ham kad ile ağlarım ol turra-i tarrârsız
Gerçi derler çengden çıkmaz terennüm târsız (Fuzulî-G. 118/1)
Gönlüm ol mahmûr güzelden değül âzârsız
Kim görüpdür bu harâb olmuş evi bîmârsız (Sâib-G. 10/1)
Dil ki ser-menzili ol zülf-i perîşân olmuş
N’ola cürmü ki asılmasına fermân olmuş (Fuzulî-G. 136/1)
Meyden ol çihre-i zîbâ ‘arak-efşân olmuş
Ya ser-â-ser göz olup yüzüne hayrân olmuş (Sâib-G. 11/1)
Tâk tâk-i zer-nigârın çerh vîrân eylemiş
Hışt-i zerrînin sabâ ferş-i gülistân eylemiş (Fuzulî-G. 130/1)
Hat gubârı ‘ârızın âyât-ı Kur’ân eylemiş
Hüsn-i sâhib-şevketin mûrı Süleymân eylemiş (Sâib-G. 12/1)
Gelir ol serv-i sehî ey gül ü lâle açılın
V’ey meh ü mihr çıkın kudrete nezzâre kılın (Fuzulî-G. 159/1)
‘Ömr geçdi sefer esbâbını âmâde kılın
Her ne sizden kese tîğ-i ecel andan kesilin (S-G. 13/1)
Giryedir her dem açan gamdan tutulmuş gönlümü
Eşkdir hâlî kılan kan ile dolmuş gönlümü (Fuzulî-G. 288/1)
Sâkiyâ meyden rüfû kıl çâk bolmuş könlümü
Kıl bu ıssı kan ilen peyvend üzülmüş könlümü (Sâib-G. 16/1)
5. Beyitlerdeki Düşünce ve Hayal Benzerlikler
İki şairin gerek beyitteki kurguları ve gerekse kullandıkları kelime ve terkiplerin beyitler
içerisinde yeri noktasından bakıldığında birtakım benzerliklerin olduğu görülmektedir. Şüphesiz
klasik şiirin ortak bir anlayış ve zihniyeti vardır; ancak buna rağmen Fuzûlî ile Sâ’ib’in bazı
beyitlerinin benzer düşünce ve hayallerden ortaya çıktıkları hissedilmektedir.
Gonce kılmaz şâd gül açmaz tutulmuş gönlümü
Ârzû-mendî-i ruh-i âl ü leb-i handânınım (G. 181/7)
Tutulmuş könlüm câm ile şâdân eylemek olmaz
El ilen pistenin ağzını handân eylemek olmaz (G. 9/1)
F.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi 2016-26/2
62
Eylemeñ ey dil ü cân hançer-i müjgânına meyl
Bilirim n’olduğun âhir geliñ andan kesilin (G. 159/4)
‘Ömr geçdi sefer esbâbını âmâde kılın
Her ne sizden kese tîğ-i ecel andan kesilin (G. 13/1)
Ey Fuzûlî kadimiz kıldı felek ham ya’nî
Vaktidir çıkmağa dünyâ kapısından eğilin (G. 159/7)
Fâş kılır ham kocalar kâmetini tâ’atsiz
Eğmemişken sizi bu çarh-ı mukavves eğilin (G. 13/8)
Dâğ-i hicrânın odun benzetmek olmaz dûzaha
Olmasın kâfir esîr-i dâğ-i hicrânın senin (G. 169/6)
Çekmedi bülbül nefes tâ gitdi gül gülzârdan
Hîç kâfir kalmasın yâ Rab cihânda yârsız (G. 10/3)
Yelde bulmuş bûy-i zülfün suda ‘aks-i ‘ârızın
Kim yeli bağrına basıp suya göz dikmiş habâb (G. 27/4)
Eğer uram daşa peymâneni keçir sâkî
Şarâbdan nece göz tikse her habâb sana (G. 1/3)
Kan yaş döküp yanında döner âteşîn kebâb
Ma‘şûka benzer âteş ü ‘âşık kebâb ana (G. 8/3)
Bu âteşîn yüz ilen kim tutar senin eteğin
Helâl eyler kanımı tâ yeter kebâb sana (G. 1/6)
Fuzûlî gamze-i merdüm-küşünden iltifât ister
Sanır kim iltifâtı rahm olur kurbâna kassâbın (G. 158/7)
Min dil-i mahzûn ile bir tâze kurbânız hele
Rahm-ı tîr-i gamze-i mestin ile bî-cânız hele (G. 19/1)
6. Kelime Oyunlarına Yönelik Benzerlikler
Fuzûlî’nin meşhur bir dörtlüğündeki harf ve nokta kurgusu Sâ’ib’de de karşımıza çıkmaktadır.
Bir nokta ilavesi veya eksilmesi ile harflerin ve dolayısıyla kelimelerin tam zıt anlamlara
dönüşmesi söz konusu edilmektedir. Dolayısıyla her iki şairde de “göz” ve “kör” kelimelerinin eski
yazıda bir noktalık farkı düşünülerek kelime oyunu yapılmıştır:
Kalem olsun eli ol kâtib-i bed-tahrîrin
Ki fesâd-ı rakamı sûrumuzu şûr eyler
Gâh bir harf kusûruyla eder nâdiri nâr
Gâh bir nokta sükûtuyla gözü kûr eyler
(O kötü yazan kâtibin eli kalem gibi kurusun; zira bazen bir harfi yazmayarak “nâdir”
kelimesini “nâr” diye yazar, bazen de noktaları koymayarak “sûr”umuzu, “şûr”, “göz”ümüzü “kör”
eyler.)
Nokta-i sehv eyleyibdir gözlerin ceyrân gözün
Kaşların bayram hilâlin tâk-ı nisyân eylemiş (G. 12/2)
(Senin gözlerin, ceylan gözlerinin noktasını siler-böylece onları geride bırakarak kör eder;
kaşların da bayram hilalini unutturur.)
SONUÇ
Klasik şiirin ortak malzeme, ortak zihniyet, ortak kurgu ve hayaller üzerinde şekillendiği
bilinmektedir. Kuralları konulan ve sınırları çizilen bu ortak yapı içerisinde, şairler ferdî yetenekleri
Sâ’ib-i Tebrîzî’nin Türkçe Şiirlerinde Fuzûlî Etkisi.
63
sayesinde aynı malzemeyle yeni ve orijinal şiirler yazmışlardır. Zaten bu yapı içerisinde farklı ve
orijinal üsluplara sahip şairler de şiir dilini iyi kullanan ve hayal dünyasının derinliklerine dalabilen
kişilerdir.
Fuzulî’nin gazelleri ile Saib’in Türkçe gazelleri arasında yapılan bu mıkayeseli çalışma ile iki
şairin şiirleri arasında ciddi benzerliklerin olduğu tespit edilmiştir. Sadece on altıncı yüzyılın değil,
aynı zamanda Türk şiirinin de en büyük şairlerinden olan Fuzûlî’nin gerek çağdaşlarını ve gerekse
kendisinden sonra gelen pek çok şairi etkilediği bilinmektedir. Yine daha çok Farsça şiirler
yazmasına karşılık Türkçe yazan şairleri de çokça etkileyen bir diğer şair Sâ’ib-i Tebrîzî’dir. Aynı
zamanda Hint üslubunun da önemli temsilcilerinden olan Sâ’ib’in Fuzûlî’den oldukça fazla
etkilendiği anlaşılmaktadır. Saib’in bilinen 19 gazelinin 10’unun Fuzûlî’ye nazire olması bile onun
ne derece Fuzûlî etkisinde olduğunun açık bir göstergesidir. Bunun yanında tespit edebildiğimiz
kadarıyla her iki şairde deyim kullanımı, benzer yapılara başvurma, örnekleme, beyitlerdeki
benzer anlam dünyası ve harf oyununa başvurma ortak özellikler olarak göze çarpmaktadır.
KAYNAKLAR
Dilçin, Cem (1995), Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, TDK Yayınları, Ankara.
Dilçin, Cem (2011), “Ahmed Paşa’nın Şiirlerinde Paralelizm”, Divan Şiiri ve Şairleri Üzerine
İncelemeler (s.285-292), Kabalcı Yayınevi, İstanbul.
Fuzûlî (1990), Fuzûlî Divanı (Hzl. Kenan Akyüz vd.), Akçağ Yayınları, Ankara.
Macit, Muhsin (1996), Divan Şiirinde Âhenk Unsurları, Akçağ Yayınları, Ankara.
Parlatır, İsmail (2008), Deyimler, Yargı Yayınları, Ankara.
Sadıkoğlu, Cengiz (2008), “Sâ’ib-i Tebrîzî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 35, DİB
Yayınları, İstanbul.
Selçuk, Bahir (2016), “Harputlu Bir Şarih, Ebu Bekir Nusret Efendi”, Uluslararası Harput’a Değer
Katan Şahsiyetler Sempozyumu, (Elazığ 14-16 Mayıs 2015), C II, s.95-87, Harput Uygulama ve Araştırma
Merkezi Yay., Elazığ.
Tarlan, Ali Nihat (2014), Fuzûlî Divanı Şerhi, Akçağ Yayınları, Ankara.
Ünlü, Osman (2009); “Ebubekir Nusret’in Sâ’ib-i Tebrîzî Şerhleri”, Turkish Studies, 4/6, Sonbahar
Sayısı (Elektronik Dergi).
www.ganjoor.net (12.12.2015)

Konular