EYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ

Türkbilig, 2014/27: 69-77.
ŞEYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ
YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ
Elif AYAN NİZAM٭
Özet: Sâsânî hükümdarlarından Husrev Perviz ve Şîrîn’in aşkının anlatıldığı Husrev ü Şîrîn
mesnevileri gerek İran gerekse Türk edebiyatında çok beğenilmiş ve pek çok şair tarafından kaleme
alınmıştır. Tarihî gerçekliğe dayanan bu aşk hikâyesinde bugün de varlığını sürdürmekte olan pek
çok ülke ve şehrin isimleri geçmektedir. Bu ülke isimlerinden biri olan “Abḫāz”ın, Şeyhî’nin Husrev
ü Şîrîn nüshalarında “Encâz” olarak yazıldığı tespit edilmiştir. Arap alfabesiyle yazılmış bir metin
olduğu için müstensihlerin bu ismi yanlış okudukları düşünülmektedir. Bu makalede “Abḫāz”
kelimesi ve bu kelimenin “Encāz” olarak okunma ve yazılma sebepleri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Husrev ü Şîrîn mesnevileri, Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’i, Abhaz
A Mispronounced Country in Husrev ü Şirin By Şeyhi: Abhaz
Abstract: Husrev ü Şîrîn Mesnevis which narrates the love between Sasanian emperor Husrev
Perviz and Şîrîn has been riveting in both Persian and Turkish literatures and indited by many
poets. In the narration which is based on a true story are the names of many cities and countries
existing today. One of such country, Abhaz is given as “Encâz” in different versions of Husrev ü
Şîrîn by Şeyhi. It is thought that those who copied the work read the name incorrectly since the text
was written in Arabic alphabet. This study reports the reasons behind this misreading and
miswriting.
Keywords: Husrev ü Şîrîn mesnevis, Husrev ü Şîrîn by Şeyhi, Abhaz
GİRİŞ
Konusu itibariyle tarihî gerçekliğe en yakın aşk hikâyelerinden biri olan Husrev
ü Şîrîn mesnevilerinde Sâsânî hükümdarlarından Husrev Perviz (saltanatı: 590-628)
ile Ermen melikesinin yeğeni Şîrîn’in aşkı anlatılmıştır. Husrev ü Şîrîn ve Ferhâd u
Şîrîn mesnevileri İslâmi edebiyatın en tanınmış ve sevilmiş hikâyelerindendir.
Ancak Husrev ü Şîrîn mesnevileri içine alınan Ferhâd u Şîrîn mesnevileri konudaki
değişiklikler ve masalsı anlatımı sebebiyle Husrev ü Şîrîn mesnevilerinden
ayrılmaktadır. Firdevsî’nin Şehnâme’sinde Husrev’in siyasi mücadelesi oldukça
geniş bir şekilde anlatılmış, Şîrîn ile ilgili macerası üzerinde de kısaca durulmuştur
(Firdevsî 1370: 2025-2225). XII. yüzyılda Selçuklu döneminde yaşamış meşhur şair
Nizâmî, bu hikâyeyi ilk defa bir mesnevi konusu olarak ele almıştır. Husrev ü Şîrîn
mesnevisi Nizâmî’nin Hamse’sinin ikinci hikâyesidir. Nizâmî’nin bu eserine İran
şairleri Türk şairleri tarafından da nazireler yazılmıştır (Ayan 2010; Ayan Nizam
2010). Bunların çoğu Nizâmî’nin eserinin çevirisi mahiyetinde olup bir kısmı da

٭
Yard. Doç. Dr., Hitit Üniversitesi.
Elif AYAN NİZAM
70
te’lif denilebilecek özellikler taşımaktadır. Divan şiirinde Ferhâd u Şîrîn mesnevisi
yazan şairler konusu ve yer adlarındaki bazı farklılıklardan dolayı Husrev ü Şîrîn
mesnevilerinden ayrıldığı için makalemizde ele alınmamıştır. Türk edebiyatında
Husrev ü Şîrîn mesnevisini kaleme aldığı tespit edilen şairler ise Kutb, Fahrî, Şeyhî,
Sadrî, Ahmed Rıdvan, Mu’idî, Hayâtî, Âhî, Firâkî, Emrî Emrullah Çelebi, Celîlî,
‘Ârif Çelebi, İmâm-zâde Ahmed, Halîfe, İdris Beğ (Mahvî), Fasih Ahmed Dede ve
Sâlim’dir (Timurtaş 1952: 15-21). Fakat bu mesnevilerden sadece Kutb, Fahrî,
Şeyhî, Ahmed Rıdvan, Âhî, Firâkî, Celîlî ve Sâlim’in mesnevilerine ulaşılarak bu
mesneviler üzerine çalışmalar yapılmıştır. Üzerine çalışma yapılan mesnevilerden
biri ise Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş’ın hazırladığı Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’idir.
Sâlim Efendi’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisi doktora tezi olarak hazırlanırken bu
kaynak da incelenmiştir. O esnada bu mesnevide “Abḫāz” kelimesinin yanlış
yazıldığı fark edilmiştir. Bu kelimenin Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin çeşitli
nüshalarında “Encâz” olarak yazıldığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine bu kelimenin
Türk edebiyatında yazılan diğer Husrev ü Şîrîn mesnevilerinde olup olmadığı ve
nasıl yazıldığı araştırılmış, Kutb, Firâkî ve Sâlim’in Husrev ü Şîrîn mesnevilerinde
de olduğu görülmüştür. “Zemin metin” olan Nizâmî’nin Husrev ü Şîrîn’inde de bu
kelimenin geçtiği tespit edilmiştir. Bu kelime bu mesnevilerde “Abḫāz” olarak
okunmuştur. Onlarca yazma nüshası bulunan Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn
mesnevisinde bu kelimenin yanlış yazım sebebi araştırıldığında müstensihlerden
kaynaklanan çeşitli sebepler olduğu anlaşılmıştır. Bu kelimenin mesnevilerde ülke
ve şehir isimleriyle birlikte sıralanan bir yer olduğu düşünülmüştür. Yapılan
araştırmalar sonucunda “Encāz” diye bir yer ismine rastlanılamamıştır. Fakat
“Abḫāz” kelimesi Kafkasya’da bir yere ve orada yaşayan halka verilen bir isim
olarak pek çok kaynakta geçmektedir. Bu makalemizde Nizâmî, Kutb, Şeyhî, Firâkî
ve Sâlim’in Husrev ü Şîrîn mesnevilerinde “Abḫāz” kelimesinin geçtiği beyitler ve
bu mesnevilerin nüshalarında kelimenin yazılışı ile “Encāz” olarak okunma ve
yazılma sebepleri üzerinde durulacak ve kelimelerin anlamları verilecektir.
1. Mesnevilerde “Abḫāz” Kelimesinin Geçtiği Beyitler:
Nizâmî:
Bu kelimenin Türk edebiyatında geçtiği mesneviler verilmeden önce “zemin
metin” olan Nizâmî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinde geçtiği yerlerin görülmesi
uygun olacaktır. “Abḫāz” kelimesi Nizâmî’nin mesnevisinde iki beyitte
geçmektedir. Bunlardan ilki sekizinci başlıkta bulunan “Sitâyiş-i Atabek-i A‘zam,
Şemsü'd-dîn Muhammed (Atabek-i Âzam Şemsüddin Ebû Cafer Mehmed İbni
İldeniz hakkında methiye)” bölümündeki 305. beyitte geçmektedir. Bu beyit
mesnevinin giriş bölümünde dönemin büyüklerine övgü kısmında yer almaktadır:
شكارستان او ابخاز و دربند
سمرقند و خوارزم بھ شبیخونش 305/306 (Hamîdiyân 1384: 22; Nizâmî 1370: 135.)
“Onun av sahası Abhaz ve Derbend’dir. Baskın yaptığı ülkeler de Harzem ve
Semerkand’dır” (Sevsevil 1994: 23).
ŞEYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ
71
Bu kelimenin geçtiği diğer beyit ise yirminci başlıktaki “Hikâyet Kerden-i Şâpûr
ez-Şîrîn ve Şebdîz (Şâpûrʾun Şîrîn ve Şebdîzʾden bahsetmesi)” bölümündeki 727.
beyitte geçmektedir. Bu bölüm, Mehin Bânû’nun yönetiminde bulunan ve dört
mevsimi geçirdiği ülkelerin isimlerinin verildiği bölümdür. Mehin Bânû ve yeğeni
Şîrîn sonbaharda Abhaz’a avlanmaya giderler. Bu bölümde daha sonraki beyitlerde
Şâvûr, Şîrîn ve Şebdîz’den bahsetmektedir:
بھ ھنگام خزان آید بھ ابخاز
727/726 (Hamîdiyân 1384: 49; Nizâmî 1370: 155.) پرواز نخجیر جستن در كند
“Sonbaharda Abhaz’a gelir, av peşinde dolaşır” (Sevsevil 1994: 50).
Kutb:
Kutb’un Husrev ü Şîrîn mesnevisinde ise bu beyit 14. bölümde “Şāvūr Ḫusrevḳa
Ḥikāyetin Ḳılġan Ṣūreti” başlıklı bölümün 419. beytinde geçmektedir. Nizâmî’nin
mesnevisinin çevirisi niteliğinde olan bu mesnevide de yine Mehin Bânû’nun
mevsimleri geçirdiği yerlerden bahsedilmiş ve “Abḫāz” ülkesine de yer verilmiştir:
417 Bolur Mühîn Bânû yaz künlerde ḫurrem
Temâşasız kiçürmez yılda bir dem
418 Kilür yay künde İrmen taġlarında
Çiçek tig açlıp oynar baġlarında
419 Yana kör bir yiri bar atı Abḫāz (Abhaz denilen bir yer var yine bak gör).
Ḳılur ṣayd ol salur kuşlarḳa şahbāz
420 Bolur bir taġda ḳış faṣlında dā’im
Havā şaṭrancın oynar maʽde ḳā’im
421 İrür tört faṣl içinde iḫtiyārı
Havā ḫoş ḳılur cisminge yarı (Hacıeminoğlu, 1968: 205.)
Şeyhî:
Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin Faruk Kadri Timurtaş tarafından
hazırlanmış tenkitli metninin 20. bölümünde bulunan “Ḫaber Dāden-i Şāvūr
Ḫusrev-rā ez-Aḫvāl-i Şīrīn (Şâvûrʾun Husrevʾe Şîrînʾin ahvalinden haber vermesi)”
başlıklı bölümün 1007 ve 1014. beyitlerinde bu kelime “Encāz” olarak geçmektedir.
İlk beyitte Mehin Bânû’nun emrindeki yerler verilirken diğer beyitte güz mevsimini
geçirdiği bir yer olarak verilmektedir:
1007 Ḳamu Encāz ü Derbend ü Kuhistān
Anuñ emrinde olmış bende fermān (Timurtaş 1963: 37.)
1014 Maḳāmıdur ḫazān faṣlında Encāz
K’olur anuñ yimişleri şifā-sāz (Timurtaş 1963: 38.)
Elif AYAN NİZAM
72
Firâkî1
:
Firâkî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin “Çāşnī-sāḫten-i Şābūr Şeker Şīrīn-i Şūrengiz-rā
ve Çeşānīden ez-ān Şeh-zāde-i Pervīz-rā (Şâbûr’un tatlı Şîrîn’in tadını
tatması ve Şehzâde Pervîz’e de tattırması)” başlıklı bölümünde de yine şair Ermen
ülkesininin melikesi Mehin Bânû ve onun egemenliği altında bulunan yerleri
sıralarken “Abḫāz” ülkesine de yer vermiştir. Aşağıdaki beyitte verilen ülke isimleri
o dönemde İran ve çevresinde bulunan ülke ve şehirlere aittir:
609 Eli altında Derbend ü Ṣıfāhān
Muṭīʽ emrine Abḫāz u Kuhistān (Firâkî, v. 22a.)
Sâlim:
Sâlim Efendi’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin 13. başlığında bulunan “Ḫaber
Dāden-i Şāvur Ḫusrev-rā ez-Aḥvāl-i Şīrīn (Şâvurʾun Şîrînʾin durumlarını Husrevʾe
haber vermesi)” bölümünde de yine “Abḫāz”ı Mehîn Bânû ve Şîrîn’in güz
mevsimini geçirdikleri yer olarak görmekteyiz:
384 Ṣayf içre olur o şāha mesken
Yaʿnī ki verā-yı kūh-ı Ermen
385 Geldikçe dem-i ḫazān-ı nā-sāz
Ārāmgehi olurdu Abḫāz
386 Hem olur imiş dem-i şitāda
Berdaʿ ṭarafına pā-nihāde
387 Etdikçe bahār günü ḫürrem
Bulurdu Muġān feyż-i maḳdem (Sâlim, V15a; T11a).
2. “Abḫāz” Kelimesinin Nüshalarda Yazılışı:
İran edebiyatının tanınmış şairi Nizâmî tarafından yazılan Husrev ü Şîrîn
mesnevisi ve diğer mesnevilerinin bulunduğu Hamse’si İranlılar ve Türkler
tarafından çok sevilmiş ve pek çok müstensih tarafından kopya edilmiştir. İran’da
yapılmış kopyalardan olan Hasan Vahîd Destgirdi nüshasının Dr. Sa’id Hamîdiyân
tarafından pek çok Husrev ü Şîrîn metni karşılaştırılarak çıkarılan tenkitli metninde
ve Nizâmî’nin Külliyât-ı Hamse nüshasında her iki beytin de “Abḫāz” (ابخاز (
şeklinde yazıldığı görülmüştür (Nizâmî 1370: 135, 155; Hamîdiyân 1384: 22, 49).
Hamîdiyân’ın yapmış olduğu tenkitli nüshada “Abḫāz” kelimesine her iki beyitte de
dipnot verilmiştir. Bu dipnotların ilkinde Abḫāz’ı “Ermenistan’ın vilâyetlerinden
biri (Hamîdiyân 1384: 22.)” olarak verilirken diğerinde “Zalimliği ile tanınan bir

1
Asuman Bayram tarafından tespit edilen Firâkî’ye ait bu eser, şu anda Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Eski Türk
Edebiyatı Bilim Dalında doktora tezi olarak çalışılmaktadır. Bu çalışmada bu eseri
incelememizde yardımlarını esirgemeyen Asuman Bayram’a teşekkürü bir borç biliriz.
ŞEYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ
73
hükümdarı olan Türkistan’ın bir vilayetinin adıdır (Hamîdiyân 1384: 22.)” diye
tanımlanmaktadır.
Türk edebiyatında yapılan Nizâmî’nin Husrev ü Şîrîn’in kopyalarında ise bu
kelime çeşitli şekillerde yazılmıştır. TDK A 335 no.da kayıtlı yazma nüshada ilk
beyit ایجار)īcār) (v. 5a), ikinci beyit ایجاز)īcāz) (v. 11); 06 Hk 911 no.lu nüshada ise
ilki منجاز)müncāz) (v. 81a), ikinci beyit ایجاز) īcāz) (v. 87b); Kayseri Râşid Efendi
1307 no.lu nüshada ise ایجاز) īcāz) (v. 33); diğeri انجاز)Encāz) (v. 37b) şeklinde
yazılmıştır.
Nizâmî’nin mesnevisinin yazma nüshalarına bakıldığında İran’dan gelen
metinlerin matbaa baskısı olması nedeniyle kelimenin “Abḫāz” olarak yazıldığı
açıkça görülmektedir. Ancak Türkiye’deki nüshaların el yazması nüshalar
olmasından dolayı müstensihlerin yanlış okuma ve anlamalarından kaynaklanan
hataların olduğu tespit edilmiştir.
Fîrâkî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin tek nüshası Macar Bilimler Akademisi
Kütüphanesinde Keleti Gyüzt Török O. 254, Kezirat kaydıyla bulunmaktadır. Bu
nüshada kelime açıkça “Abḫāz” (ابخاز (şeklinde yazılmıştır.
Sâlim Efendi’nin Husrev ü Şîrîn’inin biri Vatikan Kütüphanesi, Türkçe
Yazmalar, Vat. Turco 284 no. ile, diğeri ise Tahran, Kitâbhâne-i Meclis-i Şûra-yı
Millî, 8574 no. ile kayıtlı iki nüshası bulunmaktadır. Sâlim’in mesnevisinin iki
nüshasında da kelimedeki “ب “ve “خ “harflerindeki noktalar alt alta gelmiştir. Bu
yüzden bu kelime “Abḫāz” (ابخاز (ya da “Encāz” (انجاز (olarak okunabilir.
Kelimenin doğru olarak okunması kelimenin anlamını bilmeye bağlıdır.
Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn’inin yazma nüshalarından Prof. Dr. Faruk Kadri
Timurtaş’ın karşılaştırmalı metin hazırlarken kullandığı nüshalar haricinde on beş
nüsha daha incelenmiştir. Nüshalar ve bu nüshalarda bu kelimenin nasıl geçtiği şu
şekilde sıralanabilir:
1. MK 06 Mil Yz A 2019: Abḫāz – ابخاز) v. 28). Bu nüshada bu kelime iki
beyitte de “Abḫāz” şeklindedir.
2. TDK 10: Birinci beyit Aḥyāz -احیاز) v. 18b); ikinci beyit Abḫāz – ابخاز)v. 19a)
şeklindedir.
3. MK 06 Mil A 757: Aslında bu nüshadaki iki beyitte kelimenin yazımında
noktalar tam alt alta geldiği için Encāz – انجاز ya da Abḫāz – ابخاز şeklinde
okunabilir (v. 26). Bu nüshanın istinsah tarihi 1059/1649’dur.
4. MK 06 Mil Yz A 8472: Bu nüshadaki iki beyitte de kelimenin yazımında
noktalar tam alt alta geldiği için Encāz – انجاز ya da Abḫāz – ابخاز şeklinde
okunabilir (v. 28a). Bu nüshanın istinsah tarihi 1153/1740’dır.
5. 06 HK 946: Bu nüshadaki iki beyitte de kelimenin yazımında noktalar tam alt
alta geldiği için Encāz – انجاز ya da Abḫāz – ابخاز şeklinde okunabilir (v. 30a). Bu
nüshanın istinsah tarihi 938/1531’dir. Müstensihi Habib Efendi’dir.
Elif AYAN NİZAM
74
6. 45 Hk 2672: Abḥār – ابحار) v. 31b); ikincisi انجان encān- olarak yazılmıştır.
7. MK 06 Mil Yz FB 336: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز) v.
33) olarak yazılmıştır. Bu nüshanın istinsah tarihi 949/1542’dir. Müstensihi Hatib
Mahmud’dur.
8. MK 06 Mil Yz A 1274: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز) v.
25) olarak yazılmıştır.
9. MK 06 Mil Yz FB 154: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز) v.
18) olarak yazılmıştır.
10. Ankara Ünv. Üniversite A 46 AÜ: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz
– انجاز) v. 27) olarak yazılmıştır.
11. AÜ Mustafa Con A 597: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز
(v. 23-24) olarak yazılmıştır.
12. 45 Hk 5156: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز) v. 54) olarak
yazılmıştır (Manisa il halk kütüphanesi).
13. 45 Hk 2673: Bu nüshanın birinci beytinde Encār – انجار ;ikinci beytinde
Encāz – انجاز) v. 32) olarak yazılmıştır. Bu nüshanın istinsah tarihi 1029/1619’dur.
Müstensihi Mustafa İbn Ali’dir.
14. MK 06 Mil A 61: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encāz – انجاز) v. 36)
olarak yazılmıştır (Encāz; ikincisinde “nun” harfinin noktası unutulmuş).
15. MK 06 Mil Yz A 4533: Bu nüshanın iki beytinde de kelime Encār – انجار) v.
7) olarak yazılmıştır.
Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin yukarıdaki on beş nüshasına bakıldığında
bu kelimenin nüshalardaki yazımının çeşitlilik arz ettiği görülmektedir. Birinci
nüshada bu kelimenin iki beyitte de; ikinci nüshada ise ikinci beyitte açıkça
“Abḫāz” yazıldığı görülmektedir. Üç, dört ve beşinci nüshalarda ise müstensih
tarafından bu kelimenin noktalarının alt alta getirilmesinden dolayı kelime “Abḫāz”
( ابخاز ( ya da “Encāz” (انجاز (olarak okunabilmektedir. Bu tür yazımlar Arap
alfabesiyle yazılan elyazması metinlerde sık karşılaşılan bir durumdur. Diğer
nüshalarda ise kelimenin açıkça “Encāz” (انجاز (şeklinde yazılanları olduğu gibi
noktaların unutulmasından ya da kopya edilen nüshadaki kelimenin müstensih
tarafından yanlış okunup yazılmasından kaynaklanan yazım hataları olduğu göze
çarpmaktadır. Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş’ın hazırlamış olduğu metinde
kullandığı nüshalarda da bu durumların söz konusu olduğu düşünülmektedir.
Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinin nüshalarındaki ve Nizâmî’nin Husrev ü
Şîrîn mesnevisinin Türkiye’deki nüshalarında bu kelimelerin yanlış
yazılmalarındaki temel sebebin müstensihlerin kopya ettikleri metindeki kelimelerin
anlamlarını bilmemeleri, coğrafya bilgilerinin olmaması ya da kelimeleri yanlış
okumaları olduğu düşünülmektedir. Çünkü kelimelerin bulunduğu beyitlerdeki
ŞEYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ
75
anlamlara bakıldığında bu kelimenin “Encāz” değil de “Abḫāz” olması gerektiği
anlaşılmaktadır.
3. “Abḫāz” ve “Encāz” Kelimelerinin Anlamı:
Beyitlerde “Abḫāz” ve “Encāz” olarak geçen kelimelerin anlamları
araştırıldığında “Encāz” kelimesine hiçbir kaynakta rastlanılmamıştır. ArapçaTürkçe,
Farsça-Türkçe ve Osmanlı Türkçesi-Türkçe sözlüklere bakıldığında
kelimenin sadece “incāz” olarak okunduğu görülmüştür. Sözlüklerde “incāz”a; “bir
kimsenin isteğini reva görmek, sözünde durmak” (Kanar 1993: 73; ‘Amîd 1371:
202); yerine getirme (Devellioğlu 2001: 520); sözünde durmak, ihtiyacını görmek,
yaralıyı öldürmek” (Kanar 2009: 328.) gibi anlamlar verilmiştir.
Yukarıdaki beyitlerin anlamlarına bakıldığında kelimenin bir yer adı olduğu
anlaşılmaktadır. Çeşitli sözlüklere, tarih ve coğrafya kitaplarına bakıldığında bu
kaynakların “Abḫāz” kelimesine yer verdikleri görülmüştür. Bu kaynaklar “Abḫāz”
hakkında şu bilgileri vermektedir:
“Abḫāz”, “Âbhâzya” ya da “Abaza”; Kafkasya’nın güneyinde Karadeniz ve
Kûban nehri arasında bir yerleşim yerine ve burada yaşayan halka verilen isimdir.
Kuzey ve kuzeydoğusunda Kafkas dağları, doğusunda Gürcistan, güney ve
güneydoğusunda Karadeniz bulunmaktadır (Ahmed Rıf’at Efendi 1299: 7-8;
Şemseddin Sami 1306/1889: 6; Yakut el-Hamevi 1977: 64; Sevsevil 1994: 453;
Giunashvili 1973: 222; Barthold 1986: 100). Tarihî geçmişi MS 1. yüzyıla kadar
takip edilebilen Abhazları, 12. yüzyılda bir Ermeni coğrafyacısı “Abhaz” olarak
adlandırmıştır (Giunashvili 1973: 222). Pek çok kabile burada yerleşmiştir. Roma
egemenliği altındayken 4. yüzyıldan itibaren burada Hıristiyanlık genişlemiş, 6.
yüzyılda resmi dinleri olmuştur. 6 ve 7. yüzyıllarda kısmen Bizans egemenliğine
girmişlerdir. Zaman içinde Gürcilerin, İranlıların, Moğolların, Osmanlıların ve
Rusya’nın egemenliği altına bulunmuşlardır (Ahmed Rıf’at Efendi 1299: 7-8;
Şemseddin Sami 1306/1889: 6; Yakut el-Hamevi 1977: 64; Sevsevil 1994: 453;
Giunashvili 1973: 222; Barthold 1986: 100). 1294/1877-78 Osmanlı-Rus harbi
sırasında Osmanlı taraftarı Müslüman Abhazlar, Osmanlı devletine hicret etmiş,
kalanları Rusya himayesini kabul etmek zorunda kalmıştır. Başkenti Sohum’dur
(Ahmed Rıf’at Efendi 1299: 8; Şemseddin Sami 1306/1889: 6).
Bu yerin adı Dede Korkut Kitabı’nda da karşımıza çıkmaktadır. Dede Korkut
Kitabı’nda “Kazan Big Oğlı Uruz Bigün Tutsak Oldığı Boyı Beyan ider Hanum
Hey” başlıklı hikâyedeki Salur Kazan ve Oğlu Uruz’un arasında geçen bir
konuşmada Uruz’un babasına söylediği sözler arasında bu yerin adı da geçmektedir.
Uruz babasına, “Kan “Abkaza” iline men giderem, Altun haça elümü ben basaram,
Pilon geyen keşişün elin men öperem, Kara gözlü kâfir kızın men aluram…”
demektedir (Ergin 1994: 155).
Bu kelimenin bir yer adı olduğu Dede Korkut Kitabı’nda da “Abkaza iline”
diyerek açıkça belirtilmiştir.
Elif AYAN NİZAM
76
SONUÇ
Sâsânî hükümdarlarından Husrev ile Ermen melikesinin yeğeni Şîrîn arasında
geçen Husrev ü Şîrîn hikâyesi konusu itibariyle tarihî gerçekliğe en yakın aşk
hikâyesidir. Husrev ve Şîrîn’in aşk hikâyesi ilk olarak Nizâmî tarafından mesnevi
hâline getirilmiştir. Kendisinden sonra çok sevilen bu hikâyeye İran ve Türk
edebiyatında nazireler yapılmıştır. Türk edebiyatı sahasında yazılan ve bazısı te’lif
denebilecek nitelikte olan bu mesnevilerden en önemlisi Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn
mesnevisidir. Şeyhî’nin bu mesnevisi çok beğenilmiş ve bu nüshanın onlarca kopya
nüshası hazırlanmıştır. Nüshaların yazımı esnasında bu kelimelerden bazılarının
müstensihten kaynaklanan nedenlerle yanlış yazıldığı tespit edilmiştir. Bir örneği de
“Abḫāz”dır. Bu kelimenin Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisi dışında hangi
mesnevilerde geçtiği araştırılmış ve Türk edebiyatındaki bu mesnevilerin Kutb,
Firâkî ve Sâlim Efendi’nin Husrev ü Şîrîn mesnevileri olduğu görülmüştür. Şeyhî,
mesnevisini yazarken Nizâmî’nin mesnevisini “zemin metin” olarak aldığı için
“Abḫāz” kelimesi Nizâmî’de de taranmış ve bu kelimenin iki yerde geçtiği tespit
edilmiştir. “Abḫāz” kelimesinin Şeyhî’nin Husrev ü Şîrîn mesnevisinde çeşitli
hatalardan dolayı “Encāz” ya da buna benzer kelimeler şeklinde yazıldığı
görülmüştür. Müstensihten kaynaklanan bu hataların en başında Arap harfleriyle
hazırlanan elyazması metinlerde “ب “ve “خ “harflerinin noktalarının alt alta
gelmesinden dolayı bu harflerin “ن “ve “ج “olarak okunması olduğu, diğer bir
müstensih hatasının ise kopya eden kişinin kelimeyi yanlış okumasından ve anlam
vermeden sadece kopya etmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bununla beraber
yapılan yazım hatalarının temel sebebinin ise müstensihlerin kopya ettikleri
metindeki kelimelerin anlamlarını bilmemesi ile tarih ve coğrafya bilgilerinin
yetersiz olduğu düşünülmektedir. Çünkü mesneviler incelendiğinde “Abḫāz”
kelimesinin diğer yer adlarıyla birlikte sayılan bir yer adı olduğu tespit edilmiş, pek
çok kaynakta buranın “Kafkasya’da bir yerleşim yerine ve burada yaşayan halka
verilen bir isim” olduğu anlaşılmıştır. Ancak “Encāz” kelimesine hiçbir kaynakta
rastlanmamıştır.
KAYNAKÇA
AHMED RIF’AT EFENDİ, (1299), Lugat-ı Tarihiye ve Coğrafiye, İstanbul.
‘AMÎD, Hasan (1371). Ferheng-i ‘Amîd, Tehrân.
AYAN, Elif, (2010). Sâlim Efendi’nin Husrev ü Şîrîn Mesnevisi ve Türk Edebiyatında
Husrev ü Şîrîn Mesnevileri, Ankara: Hacettepe Üniversitesi, Doktora tezi.
AYAN NİZAM, Elif, (2010), Sâlim Efendi and his Husrev u Şîrîn, Harvard University.
BARTHOLD, W-V. MINORSKY, (1986), “Abkhaz”, The Encyclopaedia of Islam, Vol. I,
s. 100-102.
DEVELLİOĞLU, Ferit (2001). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara: Aydın
Kitabevi Yay.
ERGİN, Muharrem, (1994), Dede Korkut Kitabı (Giriş-Metin-Faksimile), Ankara: TDK
Yay.
FİRÂKÎ, Husrev ü Şîrîn, Magyar Tud. Academia Könyvtara, Keleti Gyüzt Török O. 254,
Kezirat.
ŞEYHÎ’NİN HUSREV Ü ŞÎRÎN MESNEVİSİNDE YANLIŞ YAZILAN BİR YER İSMİ: ABḪĀZ
77
FİRDEVSÎ, (1370), Şeh-nâme, Tehran: Celâlî ve İhtirâmî Yay. C. 4 (6-7. cilt): 2025-2225.
FLEMMİNG, Barbara, (1974), Fahris Husrev u Şirin, Ein türkische Dichtung von 1367,
Wiesbaden.
GIUNASHVILI, Dzh. (1973), “Abḳāz”, Encyclopedia Iranica, (ed. Ehsan Yarshatre), Vol.
I: 222-224.
HACIEMİNOĞLU, Necmettin, (1968), Kutbʾun Husrev ü Şîrînʾi ve Dil Hususiyetleri,
İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yay.
HAMÎDİYÂN, Sa’îd (hzl.) (1384), Husrev u Şîrîn Hekim Nizâmî Genceî, (6. baskı),
Tehran.
KANAR, Mehmet, (1993), Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Birim Yayıncılık.
…………., (2009), Arapça-Türkçe Sözlük, İstanbul: Say Yayıncılık.
KAZAN, Şevkiye, (1997), Hâmdî-zâde Celîlî ve Husrev ü Şîrîn Mesnevisi, Isparta:
Süleyman Demirel Üniv. Yüksek Lisans tezi.
NİZÂMÎ-İ GENCEÎ, (1370), Külliyyât-ı Hamse Hakîm Nizâmî Genceî, Tehran: Müʾessese-i
İntişârât-ı Emîr-i Kebîr, 5. baskı.
SÂLİM EFENDİ, Husrev ü Şîrîn, Vatikan Kütüphanesi, Türkçe Yazmalar, Vat. Turco 284.
…………, Husrev ü Şîrîn, Tahran, Kitâbhâne-i Meclis-i Şûra-yı Millî, 8574.
SEVSEVİL, Sabri, (1994), (Nizâmî) Hüsrev ü Şirin, (çev. Sabri Sevsevil), İstanbul: MEB
Basımevi
STEİNGASS, F. A Coprehensive Persian-English Dictionary, London.
ŞEMSEDDİN SAMİ, (1306), Kamusüʾl-Aʾlam. İstanbul: Mihran Mat.
…………, (1317), Kamus-ı Türkî, İstanbul: İkdam Matbaası.
ŞEYHÎ, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil A 61.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil A 757.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz A 1274.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz A 2019.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz A 4533.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz A 8472.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz FB 154.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: MK 06 Mil Yz FB 336.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: 06 HK 946.
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: Üniversite A 46 AÜ (Ankara Üniversitesi).
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: AÜ Mustafa Con A 597 (Ankara Üniversitesi).
…………, Husrev ü Şîrîn, Ankara: TDK 10.
…………, Husrev ü Şîrîn, Manisa: 45 Hk 2672, (Manisa il halk kütüphanesi).
…………, Husrev ü Şîrîn, Manisa: 45 Hk 2673, (Manisa il halk kütüphanesi).
…………, Husrev ü Şîrîn, Manisa: 45 Hk 5156, (Manisa il halk kütüphanesi).
TİMURTAŞ, Faruk Kadri, (1952), “Husrev ü Şirin” ve “Ferhad u Şirin” Yazan Şairlerimiz”,
TD, Ankara, 1(10), 07.1952, s. 15-21.
…………, (1963), Şeyhîʾnin Husrev ü Şîrînʾi, İstanbul: Edebiyat Fak. Basımevi.
TAVUKÇU, Orhan Kemâl, (2000), Ahmed Rıdvân Hüsrev ü Şirin (İnceleme-Metin),
Erzurum: Atatürk Üniv. Doktora Tezi.
YÂKUT EL-HAMEVÎ, (1397/1977), Mu’cemu’l-Buldân, I. C., s. 64, Beyrut.

Konular