ABDÎ’NİN GÜL Ü NEVRÛZUNDA MÛSİKÎ TERİMLERİ

Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011
Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı
325
CBÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl : 2011 Cilt :9 Sayı :2
ABDÎ’NİN GÜL Ü NEVRÛZUNDA MÛSİKÎ TERİMLERİ
Mehmet ALTUNMERAL
Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Doktora Öğrencisi
ÖZET
Abdi XVI. yüzyılda yaşamıştır. Devrinin padişahları Sultan II. Selim ve Sultan
III. Murad’a eserler sunmasına rağmen yeterince meşhur olamamış ve biyografik
kaynaklarda kendine bir yer bulamamıştır. Henüz ulaşamadığımız bir divanı ve dört
mesnevisi olan şairin Sultan III. Murad’ın isteği ile yazdığı Gül ü Nevrûz’u mutlu son
ile biten bir aşk mesnevisidir. Toplamda 2320 beyit olup tek yazma nüshası Manisa İl
Halk Kütüphanesinde 2714 numarada kayıtlıdır. Bu çalışmada mesnevi içerisinde
geçen musiki terimleri hakkında bilgiler verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Abdî, Gül ü Nevrûz, musikî
MUSIC TERMS IN ABDÎ’S GUL AND NEVRÛZ MATHNAWI
ABSTRACT
Abdi lived in XVI. century. Although presented works to the sultans of his age –
Selim II and Murad III- he could not become famous enough and thus could not find an
appropriate position for himself in literary sources. Mathnawi called “Gül ü Nevrûz”
by this poet who wrote one divan and four mathnawies. He wrote this mathnawi at
Sultan Murad III’s request. This work is a love story with a happy ending. It is made up
of 2320 couplets and its only hand-written copy ise recorded in Manisa Public Library
at number 2714. This works will be given information about music terms that are writed
in mathnawi.
Keywords: Abdî, Gül and Nevrûz, music
Giriş
Kıymetli hocam Mahmut Kaplan’ın lisansta bizim sınıfa verdiği ilk
ödev Nabi, Nedîm veya Fuzûlî divanlarından herhangi birinde geçen mûsikî
terimlerini aramaktı. O zaman Nedîm Divânı’ndaki mûsikî terimlerini
aramıştım. Hocam adına bir armağan sayısı yayınlanacağını duyunca hocamın
danışmanlığında yaptığım yüksek lisans tezim olan Abdî’nin Gül ü Nevrûz
mesnevisinde geçen mûsikî terimlerini incelemeye başladım. Bu anlamlı
armağanda küçük de olsa bir katkımın olması beni mutlu kılacaktır.
Abdî XVI. asırda yaşamış, Sultan II. Selîm ve Sultan III. Murad’a
şehzadelikleri döneminde mesneviler sunmasına rağmen edebî ve tarihî
kaynaklarda kendine bir yer bulamamış bir şairdir. Sehî Bey Tezkiresi’nde aynı
Celal Bayar Üniversitesi
326
dönemde yaşamış bir Edirneli Abdî’ye (İsen, 1980:223-224) ve Gelibolulu
Âlî’nin Künhü’l-Ahbârı’nda Zâtî’nin ölümü için tarih düşürmüş başka bir
Abdî’ye yer verilmektedir (İsen, 1993:218). Bu bilgileri verilen Abdî’lerin
bizim üzerinde çalıştığımız Abdî olması ihtimaller dâhilindedir. Şâirimizin
hayatı hakkında tespit edebildiğimiz tek bilgi ilk üç mesnevisinin sunuluş
tarihlerinde Sultan II. Selîm’in Manisa’da şehzade olarak bulunmasıdır. Bu bilgi
de Abdî’nin Manisalı olmasa bile uzun bir müddet Manisa’da yaşadığının bir
göstergesidir.
Abdî’nin devrinin şehzâdelerine mesneviler sunmasına, bugün dört
mesnevisinin elimizde olması hamse sahibi bir şair olması ihtimalini
güçlendirmesine ve Fars edebiyatından çeviriler yapacak kadar bu lisâna ve
edebiyatına âşinâ olmasına rağmen tarihî ve edebî kaynaklarda ön plana
çıkmaması ilgi çekicidir. Vasfi Mahir Kocatürk şâir için şunları söyler: “Abdî,
pek de yayılmış ve tadılmış olmayan mühim bir şöhret de sağlayamayan bu
mesnevileriyle divan şiirinde üstün bir şahsiyet sayılamamakta, ancak devrinin
iyi bir şairi olarak kalmakta ve İran Edebiyatının ma’rûf iki mesnevisini Türk
şiirine naklederek işlemiş bulunmakla yer almaktadır.”(Kocatürk, 1964:370).
Abdî’nin dîvânı ve dört tane de mesnevisi bulunmaktadır. Kocatürk,
şaire ait bir Divan olduğunu söylese de henüz bu esere ulaşılamamıştır
(Kocatürk, 1964:368). Niyâz-nâme-i Sa’d ü Hümâ Abdî’nin Türk edebiyatında
daha önce işlenmemiş bir konuyu ele aldığı, Isfahanlı Sa’d ile Hümâ arasındaki
aşk macerasını anlattığı 1075 beyitlik mesnevisidir. 1545 senesinde Şehzade II.
Selîm’e sunulmuştur (Geniş bilgi için bkz. İnce, 1987:155-206; Gürai, 1987).
Heft Peyker ise Lâmi’î’ye ait olduğu bilinirken Hanzâde Güzelova’nın bir
makalesi ile Abdî’ye ait olduğu ispat edilen, şehzâdeliği sırasında (1551) II.
Selîm’e sunulmuş diğer bir mesnevidir. 6400 beyitten fazla olan manzûme İrân
edebiyatından genişletme yoluyla yapılmış bir tercümedir (Geniş bilgi için bkz.
Güzelova, 2006:35-49). Abdî’nin diğer mesnevisi olan Cemşîd ü Hurşîd ise
Abdî’nin olağanüstü olaylarla süslediği 5940 beyitlik aşk mesnevisidir. Eser
1558 senesinde II. Selîm’e sunulmuştur (Geniş bilgi için bkz. Kuloğlu, 1989).
Gül ü Nevrûz mesnevisi 1577’de yazılmış ve şehzadeliği sırasında III.
Murad’a sunulmuştur. 2320 beyitlik bir aşk mesnevisi olup Gül ile Nevrûz
arasındaki beşerî aşk konu edilir. Hikâye İran edebiyatından alınıp Abdî
tarafında Türkçeye nakledilmiştir (Kocatürk, 1964: 370). Aruzun
mefâîlün/mefâîlün/feûlün kalıbıyla yazılmış manzûmenin tespit edebildiğimiz
tek yazma nüshası Manisa İl Halk Kütüphanesindedir (Gül ü Nevrûz hakkında
daha geniş bilgi için bkz. Altunmeral, 2011). Mesnevinin özeti şu şekildedir:
“Nevşâd ilinin Ferruh adlı bir sultânı vardır. Bu sultânın uzun bir zamandan
sonra nevrûz gününde bir oğlu olur ve ona Nevrûz adını verirler. İyi bir eğitimle
büyüyen Nevrûz bir gece rüyasında Gül’ü görür ve ona âşık olur. Bu aşkın
etkisinde yollara düşen Nevrûz, Bülbül’le tanışır. Bülbül Nevrûz’a yardım
etmek amacıyla Gül’ün ülkesine gider ve Güle Nevrûz’u anlatır. Gül de
Nevrûz’a âşık olur. Nice bâdireler atlatan Nevrûz, Ferhar ülkesine gelir ve Gül
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011
Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı
327
ile zor da olsa konuşur. Fakat bu sırada Çin hakanı Gül’ü babasından istemiş ve
babası da Gül’ü Çin hakanına vermiştir. Gül ile hakan evlenir ve Çin’e gider.
Nevrûz onları takip eder ve Gül ile anlaşarak onu kaçırır. Hakan iki âşığı
yakalatır ama gene kaçmayı başaran Gül ile Nevrûz bir gemi ile uzaklaşmaya
çalışırlar. Deryada bir fırtına çıkar ve gemi kayalara çarpar. İki âşık farklı
yerlere savrulur. Gül Aden ülkesine çıkar ve oranın şâhı Gül’ü kendine kız
edinir. Nevrûz da Yemen ülkesine çıkar ve oranın şâhı da Nevrûz’u ordusuna
serdâr yapar. İki ülke arasında savaş çıkar ve ceng meydanında Gül ile Nevrûz
karşılaşırlar. Böylece iki âşık birbirine kavuşur ve savaş sona erer.” Mesnevide şâir, bir üslup özelliği olarak mesnevinin başladığı
bölümden itibaren hemen hemen her başlıktan sonra önce sâkîye ardından
mugannîye (nâdir olarak mutrib) seslenmiş, sonrasında “hikâyet böyledür”
diyerek konunun anlatımına başlamıştır. Abdî eser içerisinde mugannîye
seslendiği kısımlarda mûsikî terimlerini sıkça kullanmıştır. Yine düğün,
kavuşma gibi mutlu anların anlatıldığı, psikolojik tasvirlerin yapıldığı
kısımlarda da mûsikî terimlerinden faydalanmıştır.
Abdî’nin Gül ü Nevrûz Mesevisinde Kullanılan Musiki Terimleri
Klasik Türk şiirinin beslendiği önemli kaynaklardan biri de mûsikîdir.
Kimisi musikişinas olan divan şairleri mûsikî makamlarını, çalgı aletlerini ve
kimi terimleri şiirlerinde kullanmış, özellikle makam isimlerini birer mazmûn
olarak ele almış ve çoğu zaman tevriyeli kullanımlarla beyitlerini süslemişlerdir.
Bu konuda birçok çalışma yapılmıştır (Birkaç örnek için bkz. Kaplan, 2003:31- 50; Çalka, 2008:179-193; Çetin, 2009; 199-225; Sefercioğlu, tarihsiz ). Şimdi
alt başlıklar halinde Gül ü Nevrûz mesnevisinde kullanılan musiki terimlerine
göz atalım.
1)Mesnevide Kullanılan Mûsikî Aletleri
Eser içerisinde toplam 16 mûsikî aletine yer verilmiştir. İsimleri ve
kullanım sayıları şu şekildedir:
Kullanılan Mûsikî Aletleri ve Kullanım Sayıları
Sâz 14 berbat 4 Çegâne 2
Ud 11 nây(ney) 4 Evtâr 3
çeng 10 mezâmîr(mizmâr) 3 bem ü zîr 1
Rûd 7 Santûr 2 Erganûn 1
Tabl 2 Rebâb 1 tanbûr(tanâbîr) 4
Surnây 2
Rebâb u ûd u tanbûr ile santûr
Gülün derd-i firâkın eyledi dûr (b. 1700)
Rebâb, ud ve tanbur hepimizin bildiği çalgılardandır. Santûr ise; şekli
kanuna benzeyen, ucu topuzlu iki tahta değnekle tellerine vurularak çalınan bir
enstrümandır (Öztuna, 2000: 402).
Kurulup fevri bezm-i hüsrevâne
Müheyyâ oldı çeng ile çegâne (b. 1836)
Celal Bayar Üniversitesi
328
Çeng; yay şeklinde, parmakla ve daha çok parmağa geçirilen mızrapla
çalınan bir musikî alettir (Öztuna, 2000: 66). Çegâne ise bir çeşit çalpara, çengi
tefciğidir. Bu iki enstrüman beraber çalındığı için edebiyatımızda da birlikte
zikredilmektedir (Onay; 2007: 97). Gül ü Nevrûz’da 2 ayrı beyitte birlikte
kullanılmıştır.
Çalınup tabl u sûrnây-ı rûyîn
Giderdi debdebeyle ol nigârîn (b. 1360)
Tabl; davul demektir. Türk devletlerinde davul saltanat alâmetidir ve
ancak müstakil hükümdâr tabl vurdurabilir. O ülkedeki bütün tabllar, o
hükümdâr nâmına belirli askerî merasimle vurulur (Öztuna, 2000: 461). Sûrnây
ise, zurna adını verdiğimiz üflemeli çalgıdır. Mesnevî’de bu iki çalgı savaş
tasvirlerinin yapıldığı kısımlarda ve birlikte geçmektedir.
Mugannî berbatunla kıl ser-âgâz
Çalup berbatla tanbûrı kılam sâz (b. 2100)
Berbat; “barbet” olarak da bilinen Sâsânîler devri İran’ının kapuza
benzeyen ünlü çalgısıdır. XVII. asırda Anadolu’da kullanılmıştır (Öztuna, 2000;
31).
Görür mestâne Bülbül idüp efgân
Sürûd-ı rûd ile olurdı nâlân (b. 988)
Rûd, İran menşeli telli ve bazen yaylı bir sazdır. Bu kelime aynı
zamanda saz teli manasına da gelmektedir (Öztuna, 2000: 390).
Mugannî çal mezâmîr ile evtâr
Ki hunyân ile ehl-i bezme_ire kâr (b. 930)
Mezâmîr; aynı zamanda “mizmâr” da denilen Arap, İran ve Türk
mûsikîsinde düdük nevinden çalgılara verilen umîmî addır (Öztuna, 2000: 265).
Evtâr ise yaya gerilmiş ip, tel, kiriş manasına gelmektedir (Devellioğlu, 2002:
243).
Mugannî çal bu bezme nây ile ûd
Ki meclis ehli bundan anlasun sûd (b. 575)
Bem ü zîrün nedir ehvâlin hep
Ser-â-ser ben bilürven ey şeker-leb (b. 399)
Seher ki erganûn-sâz oldı devrân
Virüp sûz ile >ud[ı] dehre efgân (b. 493)
Bem ü zîr, en kalın (bam teli de denir) ve en ince tel manasına
gelmektedir (Öztuna, 2000: 580). Erganûn; org olarak bilinen, çeşitli yaylı ve
nefesli sazların seslerini veren binlerce borudan oluşan en büyük ve mükemmel
mûsikî âletidir (Öztuna, 2000: 338).
2)Mesnevîde Kullanılan Musikî Makamları
Toplamda 8 ayrı mûsikî makamının kullanıldığı mesnevide Nevrûz
makamı en fazla zikredilen makam ismidir. Bunun sebebi eserin kahramanı olan
Nevrûz ile makam ismi olan nevrûzun tevriyeli kullanılmasıdır.
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011
Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı
329
Musiki makamları tablosu şu şekildedir;
Kullanılan Makam İsimleri ve Kullanım Sayıları
Nevrûz 6 Uşşâk 2 Irak 1
Büzürg 5 Acem 2 Şehnâz 1
Kûçek 4 Bûselik 1 Mâye 1
Turup nevrûz âhengin ider âh
Olurken büzrüg ü kûçekden âgâh
Nevâsın eyleyüp uşşâk u mâye
Acem birle Irâkı virdi vâye (b. 499-500)
Acemde Bülbül âvâz ile Nevrûz
İdüp kûçekle büzürgden ider sûz (b. 893)
Mugannî eyle nevrûz ile şehnâz
Ki Nevrûz eylemek ister şehe nâz (b.1844)
Çalındı bûselikde sâz ile söz
Delindi bağrı nâyun ey dil-efrûz (b.2219)
3)Mesnevîde Kullanılan Diğer Mûsikî Terimleri
Kullanılan Diğer Terimler ve Kullanım Sayıları
Mugannî 72 Gınâ 8 Terâne 1
sürûd 26 Nağme 6 Makâm 1
nevâ(nevâ-sâz) 19 Perde 5 Hunyâ 1
Mutrib 10 âheng 4 kavvâl 1
Abdî mesnevisinde toplam 72 defa mugannî kelimesini kullanmaktadır.
Bu kelimenin sık kullanılmasının sebebi mesnevi içerisinde yer verilen
başlıkların hemen sonrasında şairin önce sâkîye sonra da mugannîye yani
şarkıcıya seslenmesidir.
Getür sâkî bize bir sâgar-ı nâb
İçüp devrâne salam sûz ile tâb
Mugannî vir gınâ-yı ûda terkîb
Verildi saltanatla dehre tertîb (b. 227-228)
Şair mugannî ile aynı manaya gelen “nevâ-sâz” ve “kavvâl” kelimeleri
ile hem şarkıcı hem çalgıcı manasına gelen mutrib kelimesine de eserinde yer
vermektedir.
Murâdı bu k’ola bülbül nevâ-sâz
Gül anı gülşen içre kıla pür-sâz (b. 489)
Kılup âyîn-i sâz u söz kavvâl
Çalındı ûd u nây u çeng bir sâl (b. 2210)
Celal Bayar Üniversitesi
330
Mugannîler ne tarz eylerse âgâz
Olurdu mutrib ü ûd ana dem-sâz (b. 1842)
Var ey mutrib tarab-sâz ol makâma
Ki sûzundan dil ü cân irdi kâma (b. 602)
Bir musikî terimi olarak “makâm” bir durak ile bir güçlünün etrafında
onlara bağlı olarak bir araya gelmiş seslerin umumî heyeti anlamına gelmektedir
(Öztuna, 2000: 228).
Abdî mesnevisinde şarkı manasına gelen “sürûd”, “gınâ” ve “hunyâ”
kelimelerini kullanmaktadır.
Turımaz gâh idüp efgân u nâle
Sürûd ile dile virür nevâle (b. 377)
Mugannî kıl sürûdun âh ile vâh
Gül ü Nevrûz ider büt-hânede âh (b. 1454)
Mugannî kıl gınâya fevr âgâz
Sürûdunla dil ü cân ola ser-bâz (b. 794)
Mugannî vir gınâ-yı ûda etvâr
Asâkir cem’ine başladı serdâr (b. 1911)
Mugannî çal mezâmîr ile evtâr
Ki hunyân ile ehl-i bezme_ire kâr (b. 930)
“Nevâ”, “nağme”, “âheng” ve “terâne” aynı manaya gelen kelimelerdir.
Nevâ kelimesi aynı zamanda bir makam ismi olup yer yer tevriyeli olarak
kullanılmıştır.
Mugannî kıl nevân içinde nevrûz
Yanam gûş itmek ile sanki hep-sûz (b. 543)
Mugannî bir nevâya eyle âgâz
Derûnunda ter itsün sûz ile sâz (b. 1480)
Mugannî gösterüp nağmende hicrân
Dil ü cânı o gamla eyle eyle giryân (b. 881)
Mugannî it sürûdun nağme-perdâz
Ki sâhil içre Nevrûza kılam sâz (b.1763)
Mugannî eyle âheng-i dil-efrûz
Dil ü cân sâz u sözünle_ola bih-sûz (b. 143)
Sosyal Bilimler Dergisi Cilt:9, Sayı:2, Ekim 2011
Prof. Dr. Mahmut Kaplan Armağan Sayısı
331
Nevâyî perdesinde bir fesâne
Düzet kim her taraf çalsun terâne (b. 199)
“Perde” eski nazariyat kitaplarında makam manasında kullanılmıştır.
Aynı zamanda bazı sazların saplarına belirli sesleri işaret etmek üzere bağlanan
bağlara, kirişlere bu ad verilmektedir. Yine sesin tizlik-pestlik derecesine perde
denmektedir. Günümüzde en fazla ses mânâsında kullanılmaktadır. Dügah
perdesi, hisâr perdesi gibi… (Öztuna, 2000: 351-352)
Mugannî perdede Nevrûza düz sâz
Gülün vakt irdi olgıl kıssa-perdâz (b. 198)
Sonuç
Abdî’nin Gül ü nevrûz mesnevisinde kullanılan mûsikî terimlerine
baktığımız zaman terimlerin genellikle şairin eser içerisinde mugannîye
seslendiği beyitlerde yer verdiğini görmekteyiz. Kullanılan terimlerin çeşitlilik
göstermesi şairin musiki ilmine vakıf olduğu kanaatini bizde uyandırmaktadır.
KAYNAKLAR
ALTUNMERAL, Mehmet (2011), Abdî’nin Gül ü Nevrûz’u (İnceleme- Metin), Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. (yayınlanmamış
yüksek lisans tezi), Manisa.
ÇALKA, Mehmet Said (2008), “Nev’î Divanında Musikî Terimleri”,
Turkhısh Studıes Internatıonal Periodical For The Languages, Litterature and
Hıstory of Turkhısh or Turkıc Volume 3/2 Spring s.179-193.
ÇETİN, Kamile (2009), “Musikî ve Musikî Terimlerinin İbrahim Râşid
Divanındaki Yansımaları”, Turkhısh Studıes Internatıonal Periodical For The
Languages, Litterature and Hıstory of Turkhısh or Turkıc Volume 4/2 Winter s.
199-225.
DEVELLİOĞLU, Ferit (2002), Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 19. Baskı, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara.
GÜZELOVA, Hanzâde (2006), “Abdî’nin Bilinmeyen Bir Mesnevîsi;
Heft Peyker Tercümesi” Bilig, Ankara, Yaz/2006, S. 38, s. 35-49.
GÜRAİ, Nur (1987), Niyaznâme-i Sa’d ü Hümâ: a mathnawi of Abdi, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniv. XIV, 230.
İNCE, Adnan (1987), “Abdî’nin Niyaz-nâme-i Sa’d ü Hümâ’sı”, Fırat
Üniversitesi Dergisi (Sosyal Bilimler) Elazığ, C. I S. 2, s. 155-206.
İNCE, Adnan (1989), “Cemşid ü Hurşîd Mesnevîleri” Fırat Üniversitesi
Dergisi (Sosyal Bilimler), Elazığ, C. 3, S. 2, s. 109-136.
İSEN, Mustafa (1980), Sehî Bey, Tezkire, Tercüman 1001 Temel Eser,
İstanbul.
KAPLAN, Mahmut (2003), Divan Şiirinin Kıyısında, Kaşgar Neşriyat,
Ankara, s.31-50.
KULOĞLU, Nazan (1989), Abdî Cemşîd ü Hurşîd, Fırat Ü. SBE.
(yayınlanmamış yüksek lisans tezi), Elazığ.
Celal Bayar Üniversitesi
332
Kühnü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı (1994), haz. Mustafa İsen, AKM
Yayınları, Ankara.
KOCATÜRK, Vasfi Mahir (1964), Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat
Yayınevi, Ankara.
ONAY, Ahmet Talat (2007), Açıklamalı Divan Şiiri Sözlüğü, haz.
Cemal Kurnaz, Birleşik Yayınevi, Ankara.
ÖZTUNA, Yılmaz (2000), Türk Musikisi Kavram ve Terimleri
Ansiklopedisi, AKM Yayınları, Ankara.
SEFERCİOĞLU, Nejat, “Divan Şiirinde Musikî ile İlgili Unsurların
Kullanılışları”,e-kaynak:
hptt://www.geocities.com/msefercioglu/makaleler/divansiirindemusiki.htm.

Konular