TARİHSEL SÜREÇ BAKIMINDAN FARSÇA ki ve TÜRKÇE kim SÖZLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ*

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi
21, 1 (2014) 113-130



Özet
Bu çalışmada, Batı Türkçesinde Farsça ki ve Türkçe kim sözleri arasındaki
ilişki ele alınmıştır. İki sözcük arasındaki ilişki, tarihsel süreç ve dilde ortaya
çıkardığı sonuçlar bakımından incelenmiştir.
Farsça ki ile Türkçe kim sözleri arasındaki ilişkinin en yoğun olduğu dönem
Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesidir. Dil ilişkilerinin genel prensipleri
çerçevesinde bu ilişkinin mutlaka daha öncesi de olmalıdır. İki dil arasında bu tür
yapısal bir ödünçlemenin gerçekleşebilmesi için öncesinde yoğun bir sözcüksel
ödünçleme döneminin bulunması gerekmektedir. Bu nedenle çalışmada, öncelikle
bu ilişkinin Köktürk, Uygur ve Karahanlı Türkçesi metinlerine nasıl yansıdığı
üzerinde durulmuş, daha sonra Eski Anadolu Türkçesi metinlerindeki durum
incelenmiştir.
Tarihsel metinlerde geçen örnekler, Farsça ki ile Türkçe kim arasındaki
ilişkinin, Eski Türkçeden Osmanlı Türkçesine kadar geçen süreçte belli
aşamalardan geçtiğini göstermektedir. Bu aşama da basitten karmaşığa doğru bir
yapı izlemektedir. Uygur ve Karahanlı Türkçesinde Farsça ki’nin sadece bir görevi
Türkçe kim sözüne yüklenmişken, Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesinde ki’nin
cümle bağlama özelliği de kim’e eklenmiştir.
Anahtar Sözcükler: ki, kim, dil ilişkileri, Karahanlı Türkçesi, Batı Türkçesi

* Bu çalışma, Ankara Üniversitesi ve Türk Dil Kurumu tarafından 2011 yılından
düzenlenmiş olan IV. Uluslararası Dil ve Edebiyat Araştırmaları Sempozyumu’nda sunulmuştur.
** Prof. Dr., Mevlana Üniversitesi, Türkçe Eğitimi, Konya, e-posta: msari@mevlana.edu.tr
114 Mustafa SARI
RELATION BETWEEN PERSIAN ki AND TURKISH kim IN TERMS
OF HISTORICAL PROCESS

Abstract
In this study the relationship between the words, Turkish kim and Persian ki
As in Western Turkish, were discussed. The relationships between the two words
were researched in terms of the historical process and the results revealed in the
language.
The intense period between the words Turkish kim and Persian ki is Old
Anatolia and the Ottoman Turkish. In accordance with the general principles of
language relations, this relationship must be earlier. In order to come true such a
structural borrowing between the two languages, it must have had an intense lexical
borrowing period before. For this reason, primarily focused on that how this relation
reflects on Kokturk, Uighur and Qarahanids Turkish and then the situation was
analyzed in texts manuscripted in Old Anatolian Turkish.
Examples in historical texts show that the relationship between the words
Turkish kim and Persian ki pass through certain stages from Old Turkic to Ottoman
Turkish. This stage follows a structure that from simple to complex. While in Uighur
and Qarahanids Turkish, Persian ki’s one task only have been uploaded to the
Turkish kim, its conjuction feature of Turkish have been uploaded in Old Anatolia
and Ottoman Turkish to kim.
Key words: ki, kim, language contact, Qarahanids Turkish, Western Turkish

1. Giriş
Dil ilişkileri üzerine çalışan araştırmacılar, bu disiplinin temelini, ‘Farklı
dilleri konuşanlar arasındaki ilişki tesadüflerden ziyade belli birtakım
kuralları içerir.’ şeklinde açıklamaktadır (Nedle 1995: 86). Bu kurallarla ilgili
daha detaylı bilgiler, Sarah Gray Thomason ve Terrence Kaufman
tarafından kaleme alınan Language Contact, Creolization, and Genetic
Linguistics adlı çalışmada yer almaktadır. Adı geçen kitapta, iki dil
arasındaki ilişkinin durgun bir dil özelliği değil, aksine duruma göre artan ya
da azalan bir süreç olduğu vurgulanmıştır. Bu süreç, hangi çerçevede
gelişeceği belli olan birtakım kurallar zincirini içermektedir. Adı geçen
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 115
araştırmacılar dil ilişkileri için, basitten karmaşığa doğru ilerleyen kuralları
kapsayan bir Ödünçleme Takvimi oluşturmuşlardır (1991: 74).
Türkçenin Batı Dilleri ile İlişkisi adlı çalışmamızda, bu ödünçleme
takvimini, Arapça ve Farsçanın Türkçeyle ilişkisi bakımından
değerlendirmiştik. Dahası, Arapça ve Farsça unsurlar bakımından Türk dili
tarihinde üç belirgin aşamanın bulunduğunu, biraz da Türk dili tarihinin
geleneksel tasnifine bağlı kalarak tespit etmiştik. Buna göre 1. aşamadaki
Arapça ve Farsça unsurların karakteristik özellikleri şöyledir: İlk
ödünçlemeler görevli değil anlamlı sözcüklerden oluşur. Bu sözcükler, temel
söz varlığına değil kültürel söz varlığına aittir. Sözcük türü bakımından en
çok isim kısmen de sıfat ödünçlemesi görülür. 2. aşamanın özellikleri ise
şöyledir: Kültürel söz varlığı kadar temel söz varlığından da Arapça ya da
Farsça ödünçleme yapılmıştır. İsim ve sıfat ödünçlemesi yaygındır. Edat ve
bağlaç türünden de sözcükler ödünçlenir. Farsça hod örneğinde olduğu gibi
zamir ödünçlemesi görülebilir. Bağımlı biçim birim sayılan ek ödünçlemeleri
de yaygınlaşır. Arap ve Fars imlasına ait özellikler görülmeye başlar. 3.
aşamanın belirgin özellikleri Osmanlı Türkçesiyle örtüşmektedir ve şöyledir:
Temel ve kültürel söz varlığına ait Arapça ve Farsça sözcükler Türkçeyi
yoğun bir şekilde etkisi altına almıştır. Böylesine yoğun sözcük ödünçlemesi,
Türkçeye uygun olmayan yapıların ortaya çıkmasına, dolayısıyla da
Türkçenin yapısının bozulmasına sebep olmuştur. Anlamlı sözcük
ödünçlemelerinin sayısı, görevli sözcük ödünçlemelerinin kullanım sıklığı
artmıştır. Fiil dışında her türden sözcük ödünçlenmiştir. Örneğin Kamus-ı
Türkî’de geçen Arapça ve Farsça sözcüklerin tür bakımından dağılımları
şöyledir: Arapça: 6346 isim, 3053 sıfat, 417 zarf, 19 edat, 2 zamir ve 32 fiil.
Farsça: 1669 isim, 1679 sıfat, 42 zarf, 29 edat, 1 zamir ve 1 fiil (Topbaş 1987:
158). Ayrıca bu aşamada Türkçe olmayan ön ve son ekler yaygın biçimde
kullanılmış ve bunlar Türkçe sözcüklere de eklenmeye başlamıştır.
Görev bakımından birbiriyle örtüşen iki unsur birlikte kullanılmaya
başladığında dilde nasıl bir durum ortaya çıkar? Örneğin, Türkçe dahı
(>takı) ve Arapça ve bağlaçları arasındaki ilişkinin süreci ve sonucu
nasıldır? Bu ilişki, Batı Türkçesinde dahı’nın, benzer unsurları birbirine
bağlama görevini Arapça ve bağlacına bırakması ve buna bağlı olarak
fonksiyon daralmasına uğraması ile sonuçlanmıştır.
Bu çalışmanın amacı, aynı soruyu Batı Türkçesinde Türkçe kim ve
Farsça ki sözleri üzerinden cevaplamaya çalışmaktır. Türk dili ile ilgili
116 Mustafa SARI
kaleme alınmış gramer kitaplarının hemen hepsinde Türkçe kim ve Farsça ki
hakkında bilgiler bulunmaktadır. Bu nedenle, çalışmada daha önceden
araştırmacılar tarafından verilen bilgiler kısaca hatırlatıldıktan sonra biri
yerli, diğeri yabancı bu iki unsur arasındaki ilişkinin süreci ve sonucu
üzerinde durulacaktır (Sarı 2007: 39).
2. Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Bağlaçları
Arasındaki İlişki
Türk dili tarihinde bağlaç olarak kullanılan Türkçe kim ile Farsça ki
görev bakımından birbirine çok benzemektedir. Esasen soru zamiri olan
Türkçe kim, Batı Türkçesinde, Osmanlı Türkçesinin sonuna kadar Farsça ki
ile birlikte kullanılmış; ancak Türkiye Türkçesinde yerini tamamıyla ki
bağlacına bırakmıştır (Ergin 1981: 364). Bu değişim birden değil, Türkçe kim
bağlacının Farsça ki karşısında giderek azalması biçiminde ortaya çıkmıştır.
Muharrem Ergin Farsça ki’yi bağlama ve kuvvetlendirme edatı
biçiminde adlandırır. Ergin Türkçedeki Farsça ki’yi bağlama zamiri olarak
adlandırmanın doğru olmayacağını, bağlama zamirinin Hint-Avrupa
dillerinde bulunduğunu, Türkçenin yapısına aykırı olduğunu belirterek,
Türkçedeki ödünçleme ki’yi bağlama edatı biçiminde adlandırmanın doğru
olacağını söyler (1981: 361). Necmettin Hacıeminoğlu da kim ile ilgili benzer
bilgiler verir: Eski Türkçe devresinden beri Türk dilinin her sahasında
kullanılmış olan kim, bağlama ve kuvvetlendirme edatıdır. İslamî Türk
edebiyatı devrinden itibaren Farsça ki ile yan yana kullanılan bu edat,
bilhassa Batı Türkçesinin son yıllarında tamamen kaybolup yerini ki’ye
bırakmıştır (1992: 169). Hacıeminoğlu, kim sözünün netice bildirmek
amacıyla bağlaç olarak kullanıldığını göstermek için Kutadgu Bilig’den şu
dizeyi seçmiştir: ‘ne ermiş tileki kim ermiş özi’ (503). Örneğin verilen
açıklamaya uygun düşmediği açıktır. Zira bu dizede kim bağlaç değil, soru
zamiri olarak kullanılmıştır. Zaten Arat, dizenin geçtiği beyti ‘‘Ay-toldı ona
sırrını açtı, kendisinin kim ve dileğinin ne olduğunu söyledi.’’ biçiminde
günümüz Türkçesine aktarmıştır.
Zeynep Korkmaz ise Türkçede iki farklı ki’nin bulunduğunu söyler.
Bunlardan biri Farsçadan ödünçleme ki bağlacıdır. Diğeri ise Eski Türkçe ve
Orta Türkçede “şüphe, tahmin, pekiştirme” bildiren erki edatının ses ve
biçim değişikliğine uğramasıyla oluşan Türkçe ki edatıdır. Bu edat, Türkiye
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 117
Türkçesinde “tahmin, şüphe, pekiştirme, açıklama ve aşırılık” bildiren
işlevler yüklenmiştir (2003: 1082).
Tarihî metinlerde kim ve ki’nin kullanımı nasıldır? Orhun Yazıtları’nda
kim bağlacı geçmemektedir. Uygur Türkçesi metinlerinde ise kim’in
kullanımı aşağıdaki örneklerde olduğu gibidir:
…örtü yarlığın eşidip kim neŋ ün(te)mediler. “Fermanı işitenlerden hiç
kimse sesini çıkarmadı.”
…yarlıg yarlıkap kim neŋ üntemeser yitinç kün temir sua açtı. “Ferman
buyurdu: Hiç kimseden ses çıkmayınca yedinci gün demir zinciri açtı.”
(Ercilasun 2005: 255)
Konuyla ilgili aşağıdaki örnekler de Eski Türkçenin Grameri adlı
kitaptan alınmıştır (Gabain 1988):
Öŋi aş içgü yoḳ kim barsıġ tirgürgülük “Parsı diriltmek için başka
yiyecek ve içecek yok.”
ol saw yoḳ kim kentü eşitmeser “Bir söz yok, ki kendi işitmesin.” (s.78)
ol ayaġ ḳılınç yoḳ kim biz ḳılmadımız erser “İşlemediğimiz günah yok
(günah yok ki biz işlemeseydik)” (s.125)
Gabain’in verdiği örneklerde kim sözü bağlaç olarak kullanılmıştır.
Ancak bu örneklerde geçen kim, açık biçimde Farsça ki’nin cümle bağlayıcı
özeliğinden farklı bir kullanıma sahiptir. Bu örnekler ki’nin bir ögeyi
açıklama özelliğiyle örtüşmektedir.
Divanü Lügati’t-Türk’te kim sözünün bağlaç olarak kullanımı
tanıklayan örnek bulunmamaktadır. Eserde Farsça ki bağlacı ise zaten
yoktur. Benzer biçimde Farsça ki Kutadgu Bilig’de de kullanılmamıştır.
Ancak metinde Türkçe kim bağlacı geçmektedir. Necmettin Hacıeminoğlu,
Karahanlı Türkçesinde kim bağlacının ki’li birleşik cümlelerde kullanıldığını,
Kutadgu Bilig’den aldığı şu örneklerle açıklar (1996: 204):
ḥamd u sipâs ü minnet ve öküş ögdi tengri ʿazze ve celleḳa kim uluġluḳ
idisi… (KB-1)
ruzi birgen neni kim tiledi erse ḳıldı yime neni tilese ḳılur (KB-4)000
ḳamuġ ittifaḳ boldılar kim maşrıḳ vilâyetinde ḳamuġ Türkistan
illerinde…(KB-13)
118 Mustafa SARI
Hacıeminoğlu tarafından yapılan değerlendirme ve verilen örnekler
değerlidir. Ancak bunun sayısal verilerle desteklenmesi, kim ve ki arasındaki
ilişkinin açıklanması için önem arz etmektedir. Bu nedenle metinde kim
sözünün kullanım özelliklerini istatiksel olarak gözden geçirdik. Yeri
gelmişken belirtmekte fayda var; hem Atabetü’l-Hakayık hem de Kutadgu
Bilig dizininde soru zamiri kim ile bağlaç olarak kullanılan kim sözlerinin
ayrı ayrı madde başı yapılmamış olması bir eksikliktir.
KB’de kim sözü eksiz biçimde 145 defa kullanılmıştır. Bunların 25’i
bağlaç, 120’si soru zamiri görevindedir. Metinde bağlaç olarak kullanılan
kim sözüyle ilgili şunlar söylenebilir:
1. Kim sözü 5 örnekte neteg kim yapısı içinde kullanılarak
kalıplaşmıştır. Arat, bu yapıyı bazı örneklerde ‘nasıl ki’ biçiminde
bugünkü Türkçeye aktarmıştır: Örnek:
neteg kim tiledi me boldı ḳamuġ
kimi kim tilese ḳılur ol uluġ ‘Nasıl ki, diledi ve her şey oldu; böylece
o kimi isterse, onu yüceltir.’ (6)
neteg kim biligsiz bilümez munı
uḳuşluġ uḳupan küzetür anı ‘Çünkü bilgisiz bunu takdir edemez,
anlayışlı anlar ve onu muhafaza eder.’ (22)
neteg kim orunsuz topıḳ yavlunur
anı teg me dėvlėt özüm yolunur ‘Dümdüz yerde top nasıl kendi
kendisine yuvarlanırsa, saadet de öyledir; ben sıyrılıp, giderim.’ (662)
neteg kim sevinçlig men sindin bu kün
bayat birsüni min͡g sevinçin͡g ḳutun ‘Sen beni bugün nasıl memnun
ettin ise, Tanrı da seni öyle memnun etsin.’ (1561)
neteg kim sevindi senin͡gdin kön͡gül
bayat birsü andaġ sevinç ay oġul ‘Benim gönlüm senden nasıl hoşnut
ise, ey oğul, Tanrı seni de öyle sevindirsin.’ (3066)
2. Metinde kim bağlacı en yaygın biçimde, cümledeki bir ögeyi
açıklamak amacıyla kullanılmıştır. Bilindiği üzere bu yapılar
Türkçede daha çok bir sıfat-fiil ekiyle karşılanmaktadır. Örnek:
ḥamd u s pâs ü m nnėt vė öküş ögdi ten͡gri ʿaẓẓe ve cėllėḳa kim
uluġluḳ idisi… (KB-1)
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 119
ruzi birgen neni kim tiledi erse ḳıldı yime neni tilese ḳılur (KB-4)
ḳamuġ tt faḳ boldılar kim mėşr ḳ v layėtinde ḳamuġ Türkistan
illerinde…(KB-13)
bu bögde biçek kim eligde turur / bıçıġlı kesiġli turur ay unur ‘Ey
becerikli insan, elimdeki bu bıçak biçen ve kesen bir alettir.’ (810)
bu az söz ol ol kim ayıtmışḳa öz / cėvab birse sözke yanut ḳılsa söz
‘Az söz ise, sorulduğu zaman söylenen ve bir ihtiyacı karşılayan
sözdür.’ (1006)
negü bar ajunda an͡gar ḥilesiz / negü ḥile bar kim an͡gar çaresiz
‘Dünyada ne var ki, ona karşı bir tedbir bulunmasın; ne tedbir var ki,
ona karşı bir çare bulunmasın.’ (1182)
‘āziz ol ‘āziz kim ‘azizlarḳa ‘iẓ / an͡gındın tegir ‘iẓ ‘āziz emdi ḳız
‘Gerçek aziz o azizdir ki, azizlere izzet ondan gelir; izzet ve aziz
şimdi nadirdir.’ (1247)
men͡gilig buḍun kim bu yaŋlıġ begi / men͡gelig beg ol ḳolsa buḍnı yigi
‘Böyle bir beye sahip olan halk bahtiyardır; halkının iyiliğini isteyen
bey, dirayetli bir beydir.’ (1789)
ḳalı eḍgü bolsa oġul ḳız silig / anı teg bolur kim yorıttın͡g tilig ‘Eğer
çoluk çocuk iyi ve hayırlı olursa, bu iş senin dediğin gibi olur.’ (3377)
bir ol bir iḍi kim törütti iki/ saḳışḳa ḳatılmaz anın͡g birliki ‘Kendisi
birdir, fakat yarattığı ikidir; onun birliği hesaba girmez.’ (3719)
baḳa kör bu sözler kim aydım san͡ga/ bu yan͡glıġ erürmü ayu bir
man͡ga ‘İyice dikkat et, sana söylediklerim doğru mudur, değil midir,
açıkça bana söyle.’ (3992)
ḳalı mundaġ erse kim aydım bu söz/ tilin kön sözüm tut aya kön͡gli
tüz ‘Eğer sana söylediğim şekilde ise, bunu itiraf et, sözünü tut, ey
halis kalpli insan.’ (3993)
ayur ol ḳadaşın͡g köni sözlemiş / söz ol söz turur kim ol aymış timiş
‘Hükümdar: Kardeşin doğru söylemiş; söz onun söylediği sözdür
dedi.’ (4903)
120 Mustafa SARI
özün͡g körmiş erse bu tüşni yatıp / yörügi ol erdi kim aydın͡g tip ‘Eğer
uykuda bu rüyayı sen görmüş olsa idin, bunun tabiri de senin güzelce
yorduğun gibi olur.’ (6048)
3. Bazı örneklerde kim sözünün ne soru zamiri ile birleştiği
görülmektedir:
ne kim işler erse tükelin küḍer / tükegli tükese inişke yanar ‘Her şey
kendi kemalini bekler; tam kemale erişince, tekrar zevale başlar.’
(1050)
negü kim kerekin͡g anın͡gdın tile / anın͡gda aḍın yoḳ san͡ga küç bile
‘Neye ihtiyacın varsa, ondan dile; bil ki sana yardım edecek ondan
başka bir kuvvet yoktur.’ (1280)
4. Sözcük iki örnekte kerek ile birlikte kullanılmıştır:
bu ḳaç nen͡g kerek kim atansa ḥac b / kişi başlasa yolḳa ön͡gdün
keçip ‘Hacib olmak ve öne geçip, insanlara yol göstermek için, şu
birkaç şey lazımdır.’ (2485)
uluġlar kerek kim kiçigke sėlam / aşundursa ötrü bolur iş tāmam
‘Büyüklerin küçüklere selam vermesi lazımdır ve böylece işler
yoluna girer.’ (5060)
5. Metinde bir örnekte kalı kim yapısı kullanılmıştır. Bu yapı da neteg
kim örneğinde olduğu gibi, sonradan yaygınlaşacak olan ki ya da kim
ile birleşen ve bağlaç olarak kullanılan yapıların habercisidir:
bezenmiş aġırlıġ biligler bile / ḳalı kim ş k r ḳıl ḳāna‘āt tile ‘Değerli
bilgiler ile süslenmiştir; artık sen şükret ve kanaatkâr ol.’ (10)
6. Metinde Farsça ile yapı benzerliği daha belirgin olan meger kim
örneği bir defa geçmektedir:
et özni negü teg kitergü bolur / mėgėr kim ölüm tutsa ḳalsa ḳalur
‘Fakat vücudu nasıl bırakırsın; onu ancak ölüm senden ayırabilir.’
(3593)
Atabetü’l-Hakayık’ta ise Farsça ki bir defa, Türkçe kim ise 4 defa bağlaç
olarak kullanılmıştır (Arat 2006: 62):
ol er kim uluġsındı men men tidi
anı ne ḫalâyıḳ sever ne ḫalıḳ ‘Ululuk taslayan ve benim diyen kimseyi
ne Tanrı sever ne de kulu sever.’ (271)
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 121
B nüshasında kim sözü kullanılmışken, aynı beyit C nüshasında Farsça
ki ile yazılmıştır. Bu örneklerde Türkçe kim ve Farsça ki bir ögeyi açıklama
amacıyla kullanılmıştır. Yazılı kaynaklardan takip edebildiğimiz kadarıyla,
Karahanlı Türkçesinde, Türkçe kim ve Farsça ki bağlaçlarının beraber aynı
metinde kullanıldığını gösterdiği için, bu örnek önemlidir. Ne var ki şu da
unutulmamalıdır: Atabetü’l-Hakayık her ne kadar Karahanlı Türkçesi metni
olsa da, ki’nin geçtiği C nüshasın 15. yüzyılda istinsah edildiği
düşünülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, Batı Türkçesinde Farsça ki’nin
yaygın olarak kullanıldığı bir döneme rastlamaktadır. Dil ilişkileri
bakımından görevli sözcüklerin daha geç ödünçlendiği göz önüne alınırsa
bu, beklenen bir durumdur. Dil ilişkilerine bağlı olarak ortaya çıkan sözcük
ödünçlemelerinde öncelik anlamlı sözcük türlerine aittir. Anlamlı sözcük
ödünçlemelerinin artmasından sonra görevli sözcük ödünçlemesi beklenir.
Uygur ve Karahanlı Türkçesinde kim sözünün bağlaç olarak
kullanılması dil ilişkileri açısından sorunlu ve açıklanmaya muhtaç durumlar
içermektedir. Karahanlı Türkçesi metinleri Türkçe ve Farsça arasındaki
ilişki bakımından değerlendirilirse, anlamlı ve görevli Farsça sözcük sayısının
düşük, yapısal ödünçlemenin ise çok daha az olduğu görülür. Bu sevideki bir
ilişki aşamasında Türkçe kim ve Farsça ki denkliğinin ortaya çıkması
beklenen bir durum değildir. Böyle bir denkliğin kurulabilmesi için Farsça ki
bağlacının daha uzun bir zamandan beri biliniyor olması beklenir.
Bu dönemdeki kim’in cümle bağlayıcı olarak değil de bir ögeyi açıklıyor
olması üzerinde de düşünülmelidir. Bilindiği üzere Türkçe kim ya da Farsça
ki’nin cümlede bir ögeyi açıklama görevi yerine, Türk dillerinde daha çok
sıfat-fiillerle kurulan yapılar kullanılmaktadır. Bu durumda şu düşünülebilir:
Farsça ki bağlacının bir ögeyi açıklama görevi, Türkçede esasen soru zamiri
olarak kullanılan ve bu yönüyle de Farsça ki’ye benzeyen kim sözüne
yüklenmiştir. ‘Yerli biçimlere yabancı görevler yüklenmesi’ biçiminde
açıklanan bu tür denklikler, dil ilişkilerinde olağandır. Örneğin Türkçedeki –
(y)IcI bağımlı biçimbiriminin alet adı yapma görevi Batı dillerinin etkisiyle
ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere bu ekin Türkçede sadece sıfat (kırıcı söz,
öldürücü vuruş vb.) ve kalıcı isim (bakıcı, görücü vb.) yapma görevleri vardır.
Karıştırıcı (blender), derin dondurucu (deepfreez), alıcı (receiver), yazıcı
(printer) örneklerindeki –(y)IcI eki, biçim bakımından Türkçedir (Sarı
2003). Ancak ekin bu görevi Türkçeye Batı dillerden geçmiştir. Benzer
biçimde Şeyhülislam Mehmet Esad Efendi tarafından kaleme alınan
122 Mustafa SARI
Lehcetü’l-Lügat adlı sözlükte geçen ‘kan alıcı’ sözcüğünde de –(y)IcI eki,
hem meslek hem de alet adı yapmıştır. Ancak bu da Arapça haccam ya da
fassad sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır. Aynı konunun anlamla
ilgili örnekleri de vardır. Batı dillerinde ‘Sinema ya da bir spor dalında
başarılı olan kimseler’ için kullanılan star sözcüğü, Türkçede terim olarak
aynı anlamda kullanılan yıldız sözüyle karşılanmıştır.
Burada asıl sorulması gereken soru kim ve ki arasındaki denkliğin ne
kadar geriye gittiğidir? Yazılı metinlerdeki örneklere bakılırsa Uygur
Türkçesinde gördüğümüz bu yapıların kullanımı Karahanlı Türkçesinde
yaygınlaşmıştır. Bu itibarla Türkçe kim ve Farsça ki ilişkisinin kökenleri Eski
Anadolu Türkçesi dönemindeki Türkçe-Farsça ilişkisine değil, daha eski
dönemlere ve belki eski İran dillerine bağlanmalıdır. Johanson’un verdiği
bilgilere göre Grönbech, kim’in bu erken kullanımını Hint-İrancadan
sentaktik ödünçlemeye bağlar. Öte yandan Slobin, Eski Türkçede soru
zamirlerinin bağlaç olarak kullanılmasının önce Moğolcanın etkisiyle ortaya
çıktığını sonra İrancanın etkisiyle güçlendiğini belirtir (2007: 118).
Türkçe kim sözünün Uygur ve Karahanlı Türkçesindeki kullanımına ait
bir diğer özellik, sözcüğün cümle bağlayıcısı olarak kullanılmamış olmasıdır.
Bilindiği üzere kim ya da ki, cümleleri bağlama göreviyle Eski Anadolu ve
Osmanlı Türkçelerinde çok sık kullanılmıştır. O hâlde başlangıçta, Farsça
ki’nin sadece öge açıklama görevi, Türkçe kim’e yüklenmiştir. Farsça ile
Türkçe arasındaki ilişkinin artmasına bağlı olarak cümleleri bağlama özelliği
de aktarılmıştır. Bu ikinci görevin zamana bağlı olarak ortaya çıkması, dil
ilişkilerinde doğal ve beklenen bir durumdur. Benzer durum ödünçlenen
bütün unsurlar için geçerlidir. Örneğin, Kamus-ı Türki’de ve Lügat-i
Ecnebiyye’de sadece ‘Şirket hissesi’ biçiminde bir anlamıyla ödünçlenen
Fransızca aksiyon sözü, Mustafa Nihat Özün’ün hazırladığı 1962 tarihli
Türkçe Yabancı Kelimeler Sözlüğü’nde ve 1959 tarihli Türkçe Sözlük’te iki
anlamıyla şu biçimde kaydedilmiştir: ‘1. Hisse senedi. 2. Bir enerjinin dışa
vurması, eylem, etki.’. Aynı sözcüğün TDK sayfasından ulaşılan Büyük
Türkçe Sözlük’teki anlamları ise şunlardır: ‘1. Bir kuvvetin, maddi bir
etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. 2. İnsan etkinliğinin veya iradesinin
açığa çıkması. 3. Hareket, iş. 4.tic. Sermayenin belirli bir bölümü. 5. tic.
Hisse senedi. 6. tiy. Bir oyuncunun sahne üzerindeki hareketi. 7. tiy. Oyunun
temasını geliştiren başlıca olay, hikâye, gelişim.’ Ortalama ellişer yıllık arayla
ödünç bir sözcüğün anlamında ortaya çıkan bu farklılaşma nasıl
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 123
değerlendirilmelidir? İlişkinin artmasına bağlı olarak alıntı bir sözcüğün yeni
anlamları da Türkçeye aktarılmıştır. Farsça ki ile Türkçe kim arasındaki
ilişki de benzer bir süreçten geçmiş, önce ki’nin bir görevi daha sonra ikinci
görevi Türkçeye aktarılmıştır.
Türkçe kim ve Farsça ki bağlaçları hem Eski Anadolu Türkçesinde hem
de Osmanlı Türkçesinde birlikte yan yana yaşamış; ancak ki karşısında kim
bağlacının kullanımı giderek azalmıştır. Bu değişim birdenbire değil,
Farsçanın Türkçe üzerindeki etkisini arttırmasına bağlı olarak tedricen
gerçekleşmiştir. Türkçede kim sözünün hem soru zamiri hem de bağlaç
olarak kullanılması, bağlaç için farklı bir biçim olan Farsça ki’nin
yaygınlaşmasına zemin hazırlamış olabilir. Üstelik bağlaç görevi kim soru
zamirine zaten sonradan yüklenmiştir. Kim ve ki’nin yüzlerce yıl birlikte
kullanılması, özellikle şiir cümlelerinde açık ve kapalı hece bakımından
şairlere güçlü bir alternatif sunmasına bağlanabilir. Bu durum, Johanson’un
dil ilişkilerinde belirlediği çekicilik prensibini destekler mahiyettedir (2007: 52).
Türkçe kim sözünün Batı Türkçesinde yerini zamanla Farsça ki’ye
bırakmasını ve tedricen unutulmasını kanıtlayan istatiksel bilgilere,
Türkçede Art Zamanlı Değişmeler: Yüz Hadis Yüz Hikâye Örneği adlı
çalışmamızda yer vermiştik. Söz konusu eserin H.846 (1442) ve H.1062
(1651/52) tarihli nüshalarında karşımıza çıkan bu değişim, aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir (Taramada soru zamiri olan kim hariç tutulmuştur.) (Sarı
2007: 51):
E Nüshası H.846 (1442) Y Nüshası H.1062 (1651/52)
Kim 323 117
Ki 530 514
Tabloda görüleceği gibi her iki nüshada da Farsça ki bağlacının
kullanım sıklığı oldukça yüksektir. Ancak H.1062 (1651/52) tarihli Y
nüshasında (yeni nüsha) Türkçe kim bağlacının kullanım sıklığı, H.846
(1442) tarihli E nüshası (eski nüsha) ile kıyaslandığında, oldukça düşüktür.
Aşağıda, eski metindeki Türkçe kim’in, yeni metinde yerini Farsça ki’ye
bıraktığını gösteren örneklere yer verilmiştir:
“Şükür ol Tan͡grı’ya kim İslām ḫil˓atın geyürdi…” (E48b-2)
“Şükür ol Tañrı’ya ki bize İslām ḫil˓atın geyürdi…” (Y122b-2)
124 Mustafa SARI
“İbrāh m bir ḳulına (3) ıṣmarladı kim şol derv ş uyanıcaḳ al, benüm
ḳatuma gel, didi.” (E49b-2)
“İbrāh m bir ḳulına ıṣmarladı ki şol (5) derv ş uyanıcaḳ al, baña getür,
didi.” (Y124b-4)
“Şunuñ gibi uludur kim ḳulaġından iki yaġrını ortasına degin yidi yüz
(5) yıllıḳ yoldur, didi.” (E52a-4)
“Şunuñ (5) gibi uludur ki bir ḳulaġından iki yaġrı ortasından degin (6)
yedi yüz yıllıḳ yoldur.” (Y128b-4)
“Ḳanḳı çeri kim kāfirle ṣavaşa, kāfirden (12) ġan met ala, ya˓n urġun
eyleye; mālı üleşmedin çerinüñ bir nicesi ol (13) māldan eger uġurlarısa,
elbette ol çerinüñ göñline ḳorḳı bıraġa.” (E55b-11)
“Ḳanḳı çeri ki kāfirle uġraşa, daḫı ḳāfirden ġan met (9) mālın ala, ya˓n
urġun eyleye, daḫı ol māl üleşilmedin (10) bir ḳaçı andan uġurlaya,
elbette Allāhü Te˓ālā ol çerinüñ (11) yüregine ḳorḳu bıraġa.” (Y136a-8)
“Her ḳanḳı ḳavüm kim ḳavlin boza, ˓ahdin yirine getürmeye, Tan͡grı
Te˓ālā ol ḳavümler üzerine (3) düşmanlar ḥavāle eyleye.” (E56a-2)
“Ve her ḳanḳı ḳavm (3) ki ḳavli boza ve ˓ahdi yerine getürmeye, Allāhü
Te˓āla anlaruñ (4) üzerine düşman ḥavāle eyleye.” (Y136b-2)
“İlāh , (11) dilerin kim girü bunı ādem eyleyesin.” (E57a-10)
“İlāh , dilerem ki (9) o kişiyi girü ādem idesin.” (Y139a-8)
“Anuñ suçı oldur kim (14) d nin ṣatardı, ˓ilmin ṣatarıdı; dünyā alurıdı.”
(E57a-13)
“Anuñ suçı oldur ki (13) d nin ve ˓ilmi ṣatardı, dünyā alurdı.” (Y139a-12)
“Derv ş kim sizden (2) nesne dilese, maḥrūm göndermeñ.” (E58a-1)
“Ve bir kimse ki sizden nesne (6) dileye, maḥrūm göndermeñ.” (Y140b-5)
“Aydur kim beni evlendürüñ, ola kim Tan͡grı Te˓ālā (6) rūzi ḳıla, res de
olmadın girü cānın ala.” (E58b-5)
“Beni evlendirüñ, ola ki Ḥaḳ Te˓ālā (2) baña evlād vire ve res de
olmadın, Tañrı ḥükmine gide.” (Y142b-1)
“Her gişi kim (12) içgici ola, andan tevbesüz öle, Tan͡grı Te˓ālā aña sin
içinde bir ejdehāyı ḥavāle (13) eyleye. Ḳıyāmete degin aña ˓aẕāb vire.”
(E60b-11)
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 125
“Her kişi ki ḫamr-ḫor ola ve tevbesiz (2) öle, Allāhü Te˓ālā aña
ḳabrinde bir ejdehā ḥavāle eyleye. (3) Ḳıyāmete dek aña ˓aẕāb eyleye.”
(Y147a-1)
“Yā Mālik, beşāret eylegil [62a] ḥacca gelenlere kim dükelin
yarlıġadum.” (E61b-15)
“Yā Mālik, beşāret eylegil ḥacca gelenlere (11) ki dükelisin
yarlıġadum.” (Y149a-10)
“Gendüzümi şöyle (9) dutarın kim Ka˓be iki ḳaşum öñindedür, ṣırāṭ
köprüsi iki ayaġum altındadur, (10) uçmaḳ saġ yanumdadur, damu ṣol
yanumdadur ve melekü’l-mevt ardumdadur.” (E67b-8)
“Andan edebile şöyle ṭururam ki Ka˓be iki (10) ḳaşum arasında ve ṣırāṭ
köprüsi ayaġum altında ve cennet (11) saġ yanumda ve cehennem ṣol
yanum ve melekü’l-mevt (12) ardumda ḥāżır gibi.” (E159a-9)
“Ḥikāyet olundı kim İbl s ˓aleyhi’l-la˓ne ṣaḥābe zamānında çerisin (6)
viribidi. Varuñ, müsülmānları azduruñ, didi.” (E68a-5)
“Ḥikāyet olındı ki İbl s (8) ˓aleyhi’l-la˓ne ṣaḥābe zamānında çerisin
gönderdi ki (9) müsilmānları azduralar.” (Y160a-7)
“Sebebi buyıdı kim Tan͡grı Te˓ālā çün diledi kim Ādem yarada,
ferişteler ayıtdılar: İlāh , bizden (10) ayruḳ ḫal fe yaradursın.” (E73a-9)
“Sebebi budur ki Allāhü Te˓ālā çün diledi kim Ādemi yarada, (7)
melekler eyitdiler kim İlāh , bizden ġayrı ḫal fe yaradursın.” (Y169b-6)
“Andan feriştelere buyurdı kim bu eve ṭavāf eylemege (4) geldiler, ṭavāf
eylediler.” (E73b-3)
“Daḫı buyurdı meleklere ki bu evi ṭavāf (9) eyleñ. Geldiler, ṭavāf
eylediler.” (Y170a-8)
Bu veriler, Batı Türkçesinde kim ve ki arasındaki ilişkiyi
anlamlandırmak için önemlidir. Ancak unutulmamalıdır ki belirli bir metin
üzerinden dille ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak, dile ait mutlak bir
doğru olmayabilir. Başka metinlerde farklı yorumlanabilecek veriler çıkabilir
karşımıza. XVI. yüzyılın ikinci yarında istinsah edildiği düşünülen Dede
Korkut Kitabı’nda Farsça ki ile Türkçe kim bağlaçlarının kullanımı, yukarıda
tercüme bir eser olan Yüz Hadis Yüz Hikâye adlı eserdekinden farklı
özellikler göstermektedir. Telif bir eser olan Dede Korkut Kitabı’nda kim ve
ki bağlaçlarının sayısal dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir (Ergin
1997):
126 Mustafa SARI
Dede Korkut Kitabı
kim 97
ki 37
Bu sayısal dağılım, telif eserlerde Türkçe unsurların daha yaygın olduğu
gerçeğiyle örtüşmektedir.
Ergin, Dede Korkut Kitabı’nda 30’u ki’li, 74’ü kim’li olmak üzere
yüzden fazla ki’li birleşik cümle bulunduğunu kaydetmektedir (1997: 482).
Aşağıdaki örneklerde ki cümle bağlayıcı olarak kullanılmıştır.
Diledi ki oğlanı helāk ḳıla-y-idi. (16-7)
Delü Big diledi ki Dedeyi depere çala. (84-9)
Aruz aydur ki: Ḳılbaşa ayıtdum ki ḳaçan-ki Ḳazan ivin yağmaladur-idi
(294-12)
Aşağıdaki örneklerde ise ki, bir ögeyi açıklamak için kullanılmıştır:
Delü Ḳaçar eyle mal istedi ki hiç bitmesün didi. (86-7)
Ne ki buyursa ḳabul iderler-idi. (2-9)
Kimün ki oğlı ḳızı yoḳ ḳara otağa ḳonduruŋ (10-7)
Türkçe kim 22 örnekte gör- ve bak-, 4 örnekte dile- ve iste-, 6 örnekte
bil-, 4 örnekte san- ve 3 örnekte ayıt- fiilinden sonra gelerek iki cümleyi
birbirine bağlamıştır:
Dirse Ḫan istedi kim oğlançuğınuŋ üstine gürleyüp düşe-y-idi. (23-3)
Gördi- kim uçarda ḳuzġun ḳalmış, tazı ṭolaşmış yurtda ḳalmış. (44-3)
Ṣanasın-kim ṭar yolda ṭolu düşdi. (133-6)
Yaḳin bildi kim oğlı kāfire ṭutsaḳdur(141-9)
Aytdı kim: Ḳarşu yaran ḳara ṭağuŋı aşmaga gelmişem (179-5)
Ḥaḳ Ta’āla Cebrā’ile buyurdu kim: Ya Cebrāil var şol ḳuluma ḳırḳ erçe
ḳuvvet virdüm didi. (252-1)
Yaygın olan bir diğer kullanım ise ‘istek ve ihtimal’ anlamlarında
kullanılan, bugün Türkçede ‘umarım ki…’ yapısına benzeyen ola kim
yapısıdır.
Hācet dile, ola kim bir ağzı du’ālınuŋ alḳışı-y-ile Taŋrı bize bir
batman ‘ayal vire didi. (14-9)
Gelüŋ oğlanı babasına kovlayalum, ola kim öldüre, (18-11)
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 127
Oğlana ḳorhınç ḫaberler vereyim, ola kim gitmeye döne didi.
Öleyüm ağzuŋ içün oğul, ola kim menüm kiçmiş günümi
aŋdurtmayasın didi.( 246-5)
Eski Anadolu Türkçesinde yaygın olan kaçan kim yapısı, Dede
Korkut’ta sadece 2 defa kullanılmıştır.
Aşağıdaki örneklerde ise kim bir ögeyi açıklamak için kullanılmıştır:
Bunuŋ müdarası oldur kim Ḳazanı çıkaravuz, anlara beraber idevüz.
(285-1)
Anun kim oğlı ḳızı olmaya Taŋrı Ta’āla anı ḳargayupdur biz daḫı
ḳargaruz dimiş. (13-4)
Biŋ buğra getürüŋ kim maya görmemiş ola, biŋ daḫı ayġır getürüŋ kim
hiç ḳıṣrağa aşmamış ola (85-8, 85-9)
3. Sonuç
Bu çalışmada, tarihsel süreç bakımından Türkçe kim ve Farsça ki
arasındaki ilişki incelenmiştir. Yapılan tarama ve değerlendirmeler ışığında
elde edilen sonuçlar aşağıda sıralanmıştır.
1. Orhun Yazıtları’nda bağlaç olarak kullanılan kim sözü
geçmemektedir.
2. Uygur Türkçesi metinlerinde kim sözünün hem soru zamiri hem de
bağlaç olarak kullanıldığını gösteren örnekler vardır. Uygur
Türkçesine ait örneklerde geçen kim cümle bağlayıcı değil, öge
açıklayıcı olarak kullanılmıştır.
3. Karahanlı Türkçesi eserlerinden Divanü Lügati’t-Türk’te kim’in
bağlaç olduğunu gösteren örnek bulunmamaktadır. Ancak, aynı
dönemin bir başka eseri olan Kutadgu Bilig’de kim sözü 25 defa
bağlaç olarak kullanılmıştır. Uygur Türkçesinde olduğu gibi sözcük,
genellikle cümledeki herhangi bir ögeyi açıklamaktadır.
4. Bunun dışında kim sözü neteg kim, kerek kim, kalı kim ve ne kim
yapıları içinde geçmektedir. Bunlar, sonradan Batı Türkçesinde
yaygınlaşacak olan yapıların habercisidir.
5. Türkçe kim ile Farsça ki, bir defaya mahsus olmak üzere, Karahanlı
Türkçesi metinlerinden Atabetü’l-Hakayık’ta birlikte kullanılmıştır.
6. Uygur ve Karahanlı Türkçesi metinlerinde esasen soru zamiri olan
kim sözünün cümle bağlama göreviyle kullanıldığını gösteren örnek
bulunmamaktadır.
128 Mustafa SARI
7. Türkçedeki kim ve ki denkliğinin temelleri, Eski Anadolu Türkçesi
ile Farsça arasındaki ilişkiyle değil, çok daha öncesinde atılmış
olmalıdır.
8. Batı Türkçesiyle yazılmış tercüme eserlerde Türkçe kim zamanla
azalırken Farsça ki’nin kullanım sıklığı artmıştır. Ancak telif
eserlerde kim sözünün bağlaç olarak kullanımı da yaygındır.
9. Farsça ki’nin görevi öncelikle Türkçe kim sözüne yüklenmiştir. Daha
sonra hem ki hem de kim birlikte kullanılmıştır. Ancak Farsçanın
Türkçe üzerindeki artan etkisine bağlı olarak Türkçe kim, Farsça ki
karşısında tutunamamıştır. Bu durum dil ilişkileri açısından
olağandır. Türk dili tarihinde dini içerikli onlarca Arapça sözcük
benzer bir süreçten geçmiştir. Karahanlı Türkçesinde onlarca
Arapça sözcük önce tercüme yoluyla Türkçe aktarılmıştır. Eski
Anadolu ve Osmanlı Türkçesinde bu sözcüklerin hem Türkçesi hem
de Arapçası birlikte kullanılmıştır. Osmanlı Türkçesinde ise
sözcüklerin Arapça biçimleri kalmış genellikle Türkçeleri
unutulmuştur. Örnek: tamu >tamu ve cehennem > cehennem;
uçmak > cennet ve uçmak > cennet; yalavaç > yalavaç, peygamber
ve resul > peygamber ve resul.
10.Dil birbiriyle büyük oranda örtüşen iki unsurun, değişmeden
yaşamasına pek izin vermemektedir. Örneğin Arapça ve bağlacı
karşında Türkçe dahı fonksiyon daralmasına uğramıştır. Türk dili
tarihinde görevdeş unsurları birbirine bağlayan dahı bağlacı,
Türkçenin Arapça ve ile karşılaşması sonucunda bu görevini ve
bağlacına bırakmıştır. Aynı durum Türkçe kim için de geçerlidir.
Zaten sonradan yüklenilen bağlaç görevi, Farsça ki karşısında
tutunamamış ve kullanımdan çıkmıştır.
11.Biri kapalı (kim) diğeri açık heceli (ki) görevdeş iki biçimin divan
şiiri için çok uygun olması, her iki biçimin de Eski Anadolu ve
Osmanlı Türkçelerinde yüzlerce yıl birlikte kullanılmasına olanak
sağlamıştır.
12.Kim sözünün bağlaç görevinin unutulması, dilde zaten soru zamiri
olarak kullanılıyor olmasına bağlanabilir. Farklı bir görev için farklı
bir biçime ihtiyaç duyulmuş olabilir.
Tarihsel Süreç Bakımından Farsça ki ve Türkçe kim Sözleri Arasındaki İlişki 129
KAYNAKLAR
Arat, Reşit Rahmeti, (2006), Atabetü’l-Hakayık, TDK Yay., Ankara.
Ercilasun, Ahmet Bican, (2005), Türk Dili Tarihi, Akçağ Yay., Ankara.
Ergin, Muharrem, (1981), Türk Dil Bilgisi, Boğaziçi Yay., İstanbul.
Ergin, Muharrem, (1997), Dede Korkut Kitabı I-II, TDK Yay., Ankara.
Gabain, A. Von, (1988), Eski Türkçenin Grameri, (Çev. Mehmet Akalın), TDK
Yay., Ankara.
Hacıeminoğlu, Necmettin, (1992), Türk Dilinde Edatlar, MEB Yay., İstanbul.
Hacıeminoğlu, Necmettin, (1996), Karahanlı Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara.
Johanson, Lars, (2007), Türkçe Dil İlişkilerinde Yapısal Etkenler, (Çev. Nurettin
Demir), TDK Yay., Ankara.
Korkmaz, Zeynep, (2003), Türkiye Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara.
Nelde, Hans (1995), “Language Contact”, Annual Review of Applied Linguistics,
Cambridge University, Press, Volume 15, s. 81-90.
Özön, Mustafa Nihat, (1962), Türkçe Yabancı Kelimeler Sözlüğü, İnkılâp ve Aka
Yay., İstanbul,
1962.
Sarı, Mustafa, (1997), Türkçede Arz Zamanlı Değişmeler: Yüz Hadis Yüz Hikâye
Örneği, Pegem A Yay., Ankara.
Sarı, Mustafa, (2003), “Dil Değişmeleri ve Türkçe Ekler”, XVI. Dilbilim Kurultayı
Bildirileri, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.
Şeyhülislam Mehmet Esad Efendi (1999), Lehcetü’l-Lügat, (Haz. H. Ahmet
KIRKKILIÇ) TDK Yay. Ankara.
Thomason Sarah Grey-KAUFMAN, Terrence, (1991), Language Contact,
Creolization, and Genetic Linguistics, University of California Press.
Topbaş, Ertuğrul, (1987), 1875-1905 Yılları Arasındaki Sözlükler Üzerinde Bir
İnceleme, Gazi Ünv. Sos. Bil. Enst. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yüksek
Lisans Tezi, Ankara.
Türkçe Sözlük (1959), TDK Yay. Ankara.
130 Mustafa SARI

Konular