YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED BAYKARA DEDE’NİN ENFÂS-I BÂKÎ’DE BULUNAN FARSÇA ŞİİRLERİ

İ.Ü. Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148
Özet: Abdülbâkî Mehmed Baykara Dede, 1883 yılında Yenikapı
Mevlevîhânesinde dünyaya gelmiş, iyi bir eğitimle yetiştikten sonra Yenikapı
Mevlevîhânesi Şeyhi olan babası Mehmed Celâleddin Dede’nin
1908 yılında vefatı üzerine şeyhlik makamına geçmiştir. 1925’de tekke
ve zâviyelerin kapatılmasıyla geçim sıkıntısına düşen Abdülbâkî Mehmed
Baykara, 1935 yılında elli iki yaşında vefat edinceye kadar çeşitli memuriyetlerde
bulunmuştur.
Çoğunluğu Türkçe olan şiirlerinin yanında Farsça şiirleri de bulunan
Abdülbâkî Mehmed Baykara Dede’nin şiirleri, yakın dostu olan Suûdü’lMevlevî
tarafından şairin vefatından sonra Enfâs-ı Bâkî isimli eserde toplanmıştır.
Henüz yayımlanmamış olan Enfâs-ı Bâkî’nin yazma nüshası İstanbul
Millet Kütüphanesi, AE Manzum Nr. 533/1’de kayıtlı bulunmaktadır.
Enfâs-ı Bâkî’de Farsça iki na’t, Hâfız-ı Şîrâzî’nin bir gazeline tahmis, on
bir gazel, üç rubâî ve dört tarih düşürme şiiri olmak üzere toplam 21 Farsça
manzûme tespit edilmiştir.
Bu çalışmada önce Abdülbâkî Mehmed Baykara Dede’nin hayatı aktarılacak,
daha sonra Enfâs-ı Bâkî’de bulunan Farsça şiirleri tercümeleriyle
birlikte sunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Mevlevilik, Abdülbâkî Mehmed Baykara, Enfâs-ı
Bâkî, Yenikapı Mevlevîhânesi, Farsça Şiirler.
* Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı, e-posta: ibrahimkunt@yahoo.com
132 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
THE LAST SHEIKH OF YENIKAPI MAWLAVI HOUSE
ABDULBAKI MEHMED BAYKARA DEDE AND HIS FARSI
POEMS COLLECTED IN ANFAS-I BAKI
Abstract: Abdulbâkî Mehmed Baykara Dede was born in 1883 as the son
of Yenikapi Mawlavi House sheikh, Mehmed Celaleddin Dede. After having
a good education, due to the death of his father, he became the sheikh of
Yenikapi Mawlavi House in 1908. Abdülbaki Mehmed Baykara starts facing
pecuniary difficulties after the abolishing of lodges and dervish houses
in 1925. Until his death, when he was 52, in 1935, he has managed various
official civil services.
Most of his poems were in Turkish. His Farsi and Turkish poems were collected
by one of his close friends, Suûdu’l-Mevlevî after the poet’s death.
This manuscript which has not been published yet, called Anfâs-ı Bâkî. The
original hand written copy of this manuscript is in the İstanbul Millet Library
with the classification number AE Nr. 533/1.
Anfâs-ı Bâkî consists of two naats, a tahmis to the ode of Hâfız-ı Şîrâzî,
eleven odes, three rubais and four date specify poems, totally 21 poems.
In this study, the life of Abdulbâkî Mehmed Baykara Dede will be discuss and
then his Farsi poems which are collected in Anfâs-ı Bâkî will be presented
with their Turkish translations.
Keywords: Mawlavism, Abdulbâkî Mehmed Baykara, Anfâs-ı Bâkî, Yenikapı
Mawlavi House, Persian poetry.
A. ABDÜLBÂKÎ MEHMED BAYKARA DEDE’NİN HAYATI
Abdülbâkî Mehmed, 15 Ramazan 1300/20 Temmuz 1883’te Yenikapı
Mevlevîhânesi’nde dünyaya gelmiştir. Babası Yenikapı Mevlevîhânesi’nin şeyhi
Mehmed Celâleddîn Dede (ö. 1908), annesi Nazife Zeliha Hanım’dır.
1
Abdülbâkî Mehmed, dört yaşında Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhlerinden Osman
Selahaddîn Efendi’den (ö.1314/1887) bed’-i besmele2
ettikten sonra Muallim
1 İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, Haz. Müjgân Cunbur, I, 235.
2 Mektebe başlama yerinde kullanılır bir tâbirdi. Lugat manası besmeleye başlamaktır. Bir kat daha
tazim maksadiyle “bed-i besmele-i şerife” de denilirdi. Bed-i besmele hakkında detaylı bilgi için
bkz.: Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, 192-193.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 133
Musa Dede’den Kur’an okuyarak eğitim hayatına başlamıştır. Abdülbâkî Mehmed,
1888 yılında, Dârüttahsîl adlı özel mektebe başlamış, daha sonra Dâvud
Paşa Rüşdiyesi’ni 1897 yılında bitirip, zamanın tanınmış âlimlerinden de dersler
alarak kendini yetiştirmiştir. Babasından Mesnevî okuyarak başladığı tahsil
hayatına Demircili Ahmed Fuad Efendi’den sarf, nahiv, mantık; Beyazıt Devlet
Kütüphanesi hafız-ı kütübü İsmail Sâib Sencer (ö. 1940)’den meânî, kelâm, akâid,
Sahîh-i Buhârî ve Şifâ’-i Şerîf; Mesnevîhan Selânikli Mehmed Esad Dede Efendi
(ö. 1319/1901)’den Farsça; Hasîrîzâde Mehmed Elif Efendi (ö. 1927)’den tasavvuf
ve Mesnevî dersleri alarak devam etmiştir. 1903’te Konya’da postnişîn olan Şeyh
Abdülvâhid Çelebi (ö. 1907) tarafından dergâhta ism-i celâl zikri ve mukâbele
yapmasına izin verilen Abdülbâkî Mehmed Efendi, babasının vefatı üzerine boşalan
şeyhlik makamına 24 Temmuz 1908 yılında asâleten tayin edilmiştir. Abdülbâkî
Mehmed Dede, Konya’daki Mevlânâ Dergâhında postnişîn olan Abdülvâhid Çelebi
tarafından dergâhın mesnevîhanlığını yapmakla da görevlendirilmiştir. Yenikapı
Mevlevîhânesi’ndeki görevleri 30 Kasım 1925’te tekke ve zâviyelerin kapatılmasıyla
resmen sona ermiştir.3
Tekke ve zâviyelerin kapatılması kanununun çıkarılmasıyla Yenikapı
Mevlevîhanesi’ndeki görevi resmen sona eren Abdülbâkî Mehmed Dede’nin,
ailesinin ve dergâhta diğer ikâmet edenlerin gelirleri devlet tarafından kesilmiştir.
Bunun üzerine karşılaştığı geçim sıkıntısından kurtulmak için önce Kütüphaneleri
Tasnif Komisyonu üyeliği yapan, daha sonra İstanbul Türk Ocağı Müdürlüğünde
bulunan Abdülbâkî Mehmed Dede, uzun süren işsizlik dönemlerinde geçim sı-
kıntısına düşmüş, kısa bir süre Halk Fırkası’nda memur olarak çalışmış ancak bir
müddet sonra bu işten ayrılmıştır. Abdülbâkî Mehmed Dede, çeşitli dostlarının da
yardımıyla Darülfünûn’da Farsça hocalığına tayin edilmiş ancak Darülfünûn’un
İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesi ile 1934 yılında bazı hocalarla birlikte kadro
dışı bırakılmıştır. Abdülbâkî Mehmed Dede’nin son görevi Makriköy Bezezyan
İdadîsi (Bakırköy Ermeni Lisesi) edebiyat öğretmenliğidir. Abdülbâkî Mehmed
Dede 24 Zilkâde 1353/28 Şubat 1935 Perşembe günü elli iki yaşında İstanbul’da
vefat etmiştir.4
Mevlevîlik kültürüyle yetişen ve Yenikapı Mevlevîhânesi’nin son şeyhi olan
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin, Hamzavîlerle de ilişki içerisinde olduğu, hatta
Hamzavîliğin temsilcilerinden Seyyid Abdülkâdir Belhî’nin oğlu Seyyid Ahmed
3 Nuri Özcan, “BAYKARA, Abdülbâkî”, TDVİA, V, 246-247.
4 Mustafa Erdoğan, Meşrutiyetten Cumhuriyete Bir Mevlevî Şeyhi Abdülbâkî Baykara Dede H -
yatı Şahsiyeti Eserleri ve Şiirleri, 63-69.
134 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
Muhtar’a (ö. 1933) intisâbının olduğu nakledilmektedir5
. Enfâs-ı Bâkî’de bulunan
son tarih düşürme manzûmesi Seyyid Ahmed Muhtâr için kaleme alınmıştır.
Abdülbâkî Mehmed Dede, yakın dostları İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal (ö.
1957), Tâhirü’l-Mevlevî (ö. 1951) ve yaşadığı dönemin diğer usta kalem sahiplerinin
de onayladığı gibi nitelikli bir kaleme sahip, oldukça hassas bir şairdir. Yazdığı
şiirler çoğunlukla Türkçe olmakla birlikte dergâhta aldığı eğitim sayesinde öğrendiği
ve çok sevdiği Farsça ile de şiirler kaleme almıştır. Ancak şair her ne kadar her iki
dilde pek çok şiir kaleme almış olsa da yaşarken bu şiirlerini bir araya getirmemiş-
tir. Bu şiirlerin önemli bir kısmı şairin kendi el yazısıyla not defterlerinde kayıtlı
ise de bu defterlerde olmayan, ayrı kağıtlarda yazılmış şiirleri de bulunmaktadır.
Abdülbâkî Dede’nin yazdığı şiirlerinin toplandığı defterlerin asılları, torunu Nâsır
Abdülbâkî Baykara’nın özel kütüphanesinde bulunmaktadır.
B. ENFÂS-I BÂKÎ’DE BULUNAN FARSÇA MANZÛMELER
Abdülbâkî Dede hayatta iken bir araya getirilmemiş olan şiirleri şairin vefatından
sonra yakın dostu Suûdü’l-Mevlevî (ö. 1948) bir araya getirerek toplamıştır.
Suûdü’l-Mevlevî, Abdülbâkî Dede’nin oğlu Rüsûhî Baykara (ö. 1989) tarafından
geçici olarak kendisine verilen defterlerini elden geçirmiş ve seçmeye tabi tuttuğu
şiirleri klasik usulde yazılmış bir divan şeklinde tertipleyerek bu esere Enfâs-ı
Bâkî ismini vermiştir.
Enfâs-ı Bâkî’de Farsça iki na’t, Hâfız-ı Şîrâzî’nin bir gazeline tahmis, on
bir gazel, üç rubâî ve dört tarih düşürme şiiri olmak üzere toplam 21 Farsça
manzûme tespit edilmiştir. Çalışmamıza, Abdülbâkî Mehmed Dede’nin torunu
Nâsır Abdülbâkî Baykara tarafından muhafaza edilen dört adet defterinde ve diğer
evrakları arasında bulunan Farsça şiirleri dahil edilmemiştir.
Abdülbâkî Dede’nin şiirlerinden seçilerek Suûdü’l-Mevlevî tarafından oluş-
turulan Enfâs-ı Bâkî adlı eserde bulunan ilk Farsça şiir İbnü’l-Emin Mahmud
Kemal İnal tarafından şairin hal tercümesinden sonra sunulan örnek şiirleri arasında
yayımlanmıştır.6
Varak 18a- 18b’de bulunan ve on iki beyitten oluşan na’t
şu şekildedir:
5 Abdülbâkî Gölpınarlı, Mevlâna’dan Sonra Mevlevîlik, 220, 309-310; Ekrem Işın, “Melamilik”,
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, V, 385-386.
6 Geniş bilgi için bkz.: İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, I, 236.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 135
نعت جلیل حضرت پیامبری
هزج: مفعول مفاعلن فعولن
آن شاه که عرش حق دلش بود جبریل چو عقل کاملش بود
ِ خود را به صفات حق بدیده ِ مرآت علی مقابلش بود
ِ پیغام رس ِ چون جمله پیمبران ذیشان فضائلش بود
خورشید و مه و نجوم و اکوان یک ذرۀ نور فاضلش بود
ِ مقصود ز رونق گلستان ِ زلف خوش چون سنابلش بود
ِ ِ اندر ورق همه شمائلش بود ِ کتاب خلقت
مفهوم
ِ لی مع اهلل
یک حج آن خواجه که سر ِت ِ قرب منزلش بود ّ
ّ
ِ ِ آن را که زمین سما قنادلش بود مسجد آمد
اجرام
موسی طلبیده و ندیده ِ آن وصلت یار حاصلش بود
آدم که میان ماء و طین بود ِ پیغمبر بی مماثلش بود
یوسف که به وی جمال پر تاب یک لمعۀ شمع محفلش بود
ِ ً ازل که حمدا
7 باقی ز دم
چون بندۀ زار و مقبلش بود
7
Enfâs-ı Bâkî’de sadece beş beyitten oluşan ve ‘Na’t-i Pâk-i Seyyid-i Levlâk’
başlığıyla kaleme alınmış ikinci bir na’t bulunmaktadır. Beyit sayısının azlığı ve son
beytinde şâirin mahlasının bulunmaması, bu manzûmenin bitirilemediği izlenimini
uyandırmaktadır. Bu na’t vr. 19b-20a’da şu şekilde kaydedilmiştir:
7 O öyle bir şah idi ki, gönlü Hakk’ın arşı, Cebrail onun kâmil aklı gibiydi.
Hakk’ın sıfatları kendisinde görünürdü, karşısında yüce bir ayna vardı.
Şanlı peygamberlerin hepsi onun faziletlerini haber vermişlerdi.
Güneş, ay, yıldızlar ve alemler, onun fazilet nurundan bir zerreydi.
Gülbahçesinin ışıltısıyla kastedilen, onun sünbüller gibi olan güzel saçlarıydı.
Yaratılış kitabının sayfalarında, onun şemailinin anlamı vardı.
‘Allah benimle beraberdir’ sırrına bir delil, onun menzilinin yakınlığıydı.
O mescide gelince, sema varlıkları mescide kandil olurdu.
Musa’nin isteyip göremediği yarin vuslatını o elde etti.
Adem gibi su ve çamurla yaratıldı ama benzersiz bir peygamberdi.
Yusuf’a verilen güzellik, onun meclisindeki mumun bir parıltısıydı.
Hamdolsun, Baki ezel deminde onun ağlayan ve kabul edilmiş bir bendesiydi.
136 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
نعت پاک سید لوالک
مجتث: مفاعلن فعالتن مفاعلن فعلن
زهی قمر که ز نورت هزار مهر بزاد برون مه ز تو روشن درون مه ز تو شاد
تویی که سید لوالک احمد مرسل هزار هژده عوالم ز تو شده ایجاد
چهار سو که به نور شریعتت روشن خدا به ظلمت دنیا چنین چراغ نهاد
شهی که جملۀ شاهان گدای دولت تست ِ همه گدای تو شاهان پاک سر آزاد
8
برای جان و جمالت جهان شده موجود ز بهر روی تو در بحر عشق موج افتاد
Hâfız-ı Şîrâzî Dîvânı, Hz. Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve Sa’dî-i Şîrâzî’nin
Gülistân’ından sonra Türk coğrafyasında en çok okunan Farsça metinler arasında
bulunmaktadır. Hem Fars dilinin hem de belâgat konularının öğretiminde ezberletilen
şiirler arasında Hâfız’ın şiirlerinin önemli bir yeri vardır. Hâfız-ı Şîrâzî’nin
Türk divan şiirine de geniş ve sürekli etkisi olmuştur9
.
Abdülbâkî Dede, Türk edebiyatına geniş ölçüde tesir etmiş olan Hâfız-ı Şîrâzî’nin
bir gazeline tahmîs yazmayı da ihmal etmemiştir. Enfâs-ı Bâkî’de vr. 29a-b’de
bulunan ve beş bendden oluşan tahmîs şu şekildedir:
تخمیس غزل حافظ شیرازی10
رمل:فعالتن فعالتن فعالتن فعلن
I
ساقیا در قدحت فیض دگر می بینم
که درین جام ز حق نور نظر می بینم
بخورم باده و از غیب خبر می بینم
این چه شورست که در دور قمر می بینم
همه آفاق پراز فتنه و شر می بینم11
8 Ey Işığından bin güneş doğan ay! Ayın dışı seninle aydınlık, içi seninle mutlu. Sen ‘Levlâk’ ın
efendisi, Peygamber Ahmed’sin. On sekiz bin âlem senin varlığınla oluştu. Dört yön senin şeriatı-
nın nuruyla aydınlandı. Allah dünya karanlığını böylece aydınlattı. Bütün şahlar, senin devletinin
dilencileridir. Senin bütün dilencilerin, özgür ve temiz şahlardır. Cihan, senin can ve cemâlin için
var olmuş, senin yüzün nedeniyle aşk denizine dalga düşmüştür.
9 Tahsin Yazıcı, “Hâfız-ı Şîrâzî”, TDVİA, XV, 105.
10 Geniş bilgi için bkz.: Dîvân-ı Hâce Hâfız-ı Şîrâzî, be-ihtimâm-ı Seyyid Ebu’l-Kâsım-ı Encûy-i
Şîrâzî, 306.; Hafız Divanı, çev.: Abdülbâkî Gölpınarlı, 609.
11 Ey saki! Senin kadehinde başka bir feyiz görüyorum.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 137
II
نه ادب ماند درین وقت نه عرفان و هنر
قاتل یکدگران شد همه ابنای بشر
همه عالم شده پر شورش و غوغای دگر
دختران را همه جنگ و جدلی با مادر
پسران را همه بد خواه پدر می بینم12
III
احمقان همچو شهنشاه جهان با افسر
عالمان بهر معیشت همکی خاکستر
یا رب این چیست عالم همه پر محنت و شر
ابلهان را همه شربت ز گالبست و شکر
قوت دانا همه از خون جگر می بینم13
IV
صدر اعظم شده آن خرگلۀ بی اذعان
ناظر عدیله یک ضابطۀ یخبسته همان
باب عالی همه خرخانه چه حاجت به بیان
اسب تازی شده مجروح بزیر پاالن
طوق زرین همه بر گردن خر می بینم14
Zira bu kadehte Hak’tan gelen bakış nurunu görüyorum.
Şarap içeyim, gaybtan haber görüyorum.
Kamer devrinde gördüğüm bu kargaşalık, bu kavga kıyamet ne? Bütün âlemi fitnelerle, kötülüklerle
dopdolu görüyorum.
12 Ne edep kaldı bu zamanda, ne de irfan ve hüner
Birbirinin katili oldu bütün insan oğlu
Bütün alem kargaşa ve kavgayla dolu
Kızlar analarıyla daima savaşmakta.
Oğlanları da babalarının kötülüğünü ister görüyorum.
13 Ahmaklar cihan padişahı gibi taçlı
Alimlerin hepsi maişet için kül olmuş
Ya rab bu nedir? Alem tümüyle zorluk ve şer
Aptallar gülsuyu şerbeti içmekte, şeker yemekte.
Bilgi sahiplerinin gıdasının ciğer kanı olduğunu görüyorum.
14 O anlayışsız hergele sadrazam olmuş
Adalet bakanı o buz tutmuş zabıta
Bâb-ı âlî tümüyle ahır, söylemeye ne hacet
Arap atı semer altında yaralanmış
138 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
V
ملک و ملت همه ویران و پریشان ازین
ما حصل خر خر ما لیک نه پاالن کهن
گر بخواهی که شوی واقف اسرار سخن
پند حافظ بشنو خواجه برو نیکو کن
که من این پند به از گنج گهر می بینم15
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan Farsça şiirlerin çoğunluğunu Abdülbâkî Mehmed
Dede’nin gazelleri oluşturmaktadır. Eserde toplam on bir adet Farsça gazel bulunmaktadır.
Bu gazeller açık, anlaşılır ve akıcı bir üslûp ile kaleme alınmışlardır.
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin yakın dostlarından İbnü’l-Emin Mahmud Kemal
İnal şairin şiirleri için şöyle bir yorumda bulunmuştur: “Bâkî Efendi, edib,
nâzik, nüktedân, sühanşinâs ve istediği vadide şiir söylemeye muktedir bir şâir-i
mâhirdir.16”
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan ilk Farsça gazel vr. 45a’da yer almaktadır. Gazel tarzında
yazılan bu manzûme, okuyucusuna münâcât hissi de vermektedir. Enfâs-ı
Bâkî’nin ilk Farsça gazeli şu şekilde kaydedilmiştir:
فارسی
هزج: مفعول مفاعیل مفاعیل فعولن
زین گریه و زین خنده و زین عشق دالرا مقصود خدایست و تقدس و تعالی
هر جا بروم کز پی امید وصالش او نیست جدا از من و دیوانه و شیدا
خرشید رخش تافته از مشرق توحید گشتم همه مستغرق آن نور هویدا
یک دم نشود یاد خیالش ز دلم دور منظور من غمزده آن شاهد رعنا
هر قطرۀ اشکم که بتابد ز دو چشمم آیینه شود بهر جمال شه یکتا
در میکده گر سجده کنم عیب مبینید سرمست ویم گم شده ام آن سر و پا را
باقی اگرت یار جمالش ننماید من بعد نشاید گل و گلزار تماشا17
Altın tokaların hepsini eşek boynunda görüyorum.
15 Taht ve millet, hepsi bundan viran ve perişan
Sonuçta eşek bizim eşek ama palanı eski değil
Eğer sözün sırlarına vakıf olmak istersen
Hocam, Hafızın nasihatini dinle de yürü, iyilik et.
Çünkü ben bu öğüdü inci, mücevher hazinelerinden daha iyi görüyorum.
16 İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, Haz.: Müjgân Cunbur, 236.
17 Bu ağlama, bu gülme, bu gönül süsleyen aşktan maksat Allah’tır, onu yüceltip ululamaktır.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 139
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan ve ‘Fârisî’ başlığı ile kaydedilmiş olan ikinci gazel
vr. 45b’de bulunmaktadır. Okuyucusuna yedi beyitlik kısa bir na’t izlenimi veren
bu gazel Enfâs-ı Bâkî’de şu şekilde kaydedilmiştir.
فارسی
هزج: مفعول مفاعیل مفاعیل فعولن
ای غمزه ات آراسته آشوب و فتن را آشوب و فتن از تو بیاموخته فن را
با تابش رخسار تو بگشاده بهاران ای مهر شده باغ و گلستان چمن را
از جام شرابت شده ام مست و پریشان زیرا تو بریدی ز من افسوس که فن را
با گوشۀ چشمت نظری کن که دلم را از بهر تو بگزیده ام این درد و محن را
محراب دو ابروت شده کعبۀ جانها رندان چمن شیخ زمن مرد شمن را
باقی پس ازین قصۀ هجران نتوانم در حیرت عشقم که چه جایست سخن را18 در حشر بدانند که مست توام ای دوست با بادۀ عشقت کنم آلوده کفن را
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin Enfâs-ı Bâkî isimli eserde bulunan ve vr.46b-
47a arasına kaydedilmiş üçüncü gazel de yedi beyitten oluşmaktadır. Bu gazel şu
şekilde kaydedilmiştir:
هزج: مفعول مفاعیل مفاعیل فعولن
چون غمزۀ بیداد درین معرکه شه نیست مانندۀ مژگان تو خونریز سپه نیست
گشتم ز صفای غم هجرانت چو افالک جز داغ فراق تو درو کوکب و مه نیست
آن زلف شب آسا که چنان بست خیالم در منظر این غمزده جز بخت سیه نیست
Ona kavuşma ümidiyle her nereye gitsem, o divane ve çılgın olan benden ayrı değildir.
Birlik doğusundan onun yüzünün güneşi parlamış, tümden o apaçık nurda boğuldum.
Onun hayali bir an bile gönlümden uzaklaşmaz, ben gamlının maksadı o güzel dilberdir.
İki gözümden dökülen her damla gözyaşım, o bir olan şahın güzelliğine ayna olur.
Meyhanede secde edersem beni ayıplamayın, onun sarhoşuyum, başımı ayağımı yitirmişim.
Baki! Eğer sana yarin cemali görünmezse, bundan böyle gül ve gül bahçesini seyretmek gerekmez.
18 Ey senin gamzen kargaşa ve fitneleri süslemiş olan, kargaşa ve fitneler bu sanatı senden öğre -
miş.
Senin yüzünün parlamasıyla baharlar açılmış. Ey bahçeye, çiçek bahçesine, yeşilliğe güneş olan.
Senin şarap kadehinle sarhoş ve perişan oldum, çünkü ne yazık ki sen benden sanatı kestin.
Gözünün köşesiyle gönlüme bir bak, senin için bu dert ve zorlukları seçtim.
İki kaşın, canlar Kabe’sine mihrab olmuş, çimenlikteki rindlere de, zamanın şeyhine de, şaman
adama da.
Ey dost! Haşr gününde senin sarhoşun olduğumu bilsinler. Kefenimi senin aşk şarabınla ıslatayım.
Baki! Bundan sonra ayrılık hikayesi söyleyemem. Aşkın hayret makamındayım, söze ne gerek
var.
140 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
آن بادیه پیمای جنونم که درین راه غیر از شرر آه سرم را چو کله نیست
جویندۀ یک آب حیاتم که به عشقت جز چاه زنخدان درین بادیه چه نیست
باقی غم هجران تو از بس که کشیدست در کوی وصال تو بجز درد تو ره نیست19 زاهد نه شرابست درین بزم که خوردیم خون فلکست این که بخوردیم گنه نیست
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan dördüncü gazel, vr. 47a-b’ye kaydedilmiştir. Aşktan,
ayrılık ve gamdan bahseden bu gazel şu şekildedir:
مضارع: مفعول فاعالت مفاعیل فاعلن
تنها نه از فراق تو قلب خراب سوخت با سوز ناله هجر و غم و اضطراب سوخت
چشمم ز تاب عشق تو از بس که آتشست یکتای روی خود که توان این نقاب سوخت
رفتم به سوی میکده با آه سوزناک جام شراب ناب و نوای رباب سوخت
می آتشین رنگ ندارد ز اصل خویش چشم حباب لعل تو دید و شراب سوخت
از نالهای گرم دلم آتشی فتاد بنگر به رهکذار تو گویی شراب سوخت
می خواستم که نام تو بنویسم از فراق بشکست کلک باقئ زار و کتاب سوخت20 از بهر عاشقانت بیا روز رستخیز شاید ز تاب روی تو روز حساب سوخت
Enfâs-ı Bâkî isimli eserin vr. 47b-48a yaprakları arasına kaydedilen ve yine
yedi beyitten oluşan beşinci gazel şu şekildedir:
19 Bu savaş meydanında senin zalim gamzen gibi bir padişah yoktur. Ordunun kanını, senin ki -
piklerin gibi döken yoktur.
Ayrılığının gam safasından felekler gibi oldum. Orada senin ayrılık yarandan başka yıldız ve ay
yoktur.
O gece gibi saçın hayalimi öyle bağladı ki bu gamlının nazarında kara bahttan başka bir şey yoktur.
Çöl aşan bir deliyim, bu yolda başıma ah kıvılcımlarından başka şapka yoktur.
Aşkında ölümsüzlük suyu arıyorum. Bu çölde çene çukurundan başka çukur yoktur.
Zahid! Bu mecliste içtiğimiz şarap değil, feleğin kanıdır, bu içtiğimiz günah değildir.
Baki senin ayrılık gamını çoktan beri çekmektedir. Sana kavuşma köyünde, derdinden başka yol
yoktur.
20 Senin ayrılığınla sadece harap kalp yanmadı, inleme yangınıyla ayrılık, gam ve ıstırap da ya -
dı.
Senin aşkının parlaklığıyla gözüm çoktan beri ateş gibidir. Biricik yüzünden, bu örtünün dayanma
gücü yandı.
Yakıcı bir ah ile meyhaneye doğru gittim. Saf şarabın kadehi ve rebabın sesi yandı.
Şarap, asıldan ateş rengine sahip değildir. Dostların gözü senin dudağını gördü, şarap yandı.
Sıcak iniltilerden gönlüme bir ateş düştü. Bak, senin yolunda sanki şarap yandı.
Aşıkların için kıyamet günü gel. Belki senin yüzünün parlaklığından hesap günü yandı.
Ayrılıktan dolayı senin ismini yazmak istiyordum. Kalem kırıldı, inleyen Baki ve kitap yandı.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 141
رمل: فاعالتن فاعالتن فاعالتن فاعلن
جز سواد کفر زلفش خط قرآنی نداشت دارم آن یاری که در دل هیچ ایمانی نداشت
در حذر می باش ای دل از شکنج زلف او پشت بر محراب می دارد مسلمانی نداشت
ذوق شبهای جدایی را چه می داند که چیست هر که با سودای او در دل پریشانی نداشت
حیرت اندر حیرتم کان آفتاب حسن و عشق خویش در آیینه دید و رنگ حیرانی نداشت
صبحدم دیدم همه اوراق گل بی شبنمست گشت معلمومم که گلشن چشم گریانی نداشت
لذت رو بر فنا رفتن ندارد آن کسی کو چو باقی حسرت بر گشته مژگانی نداشت 21 با هجوم لجۀ محنت ندارد ایمنی آن که از موج شراب ناب طوفانی نداشت
Enfâs-ı Bâkî’nin 49a numaralı yaprağında kayıtlı bulunan altıncı Farsça gazel
altı beyitten oluşmuştur, şu şekildedir:
مضارع: مفعول فاعالت مفاعیل فاعلن
عشقت به باغ آمد و نامش شراب شد از جوشش شراب تو عالم خراب شد
آهنگهای نو که ز گفتار خوب تست در بزم عشق مطرب و چنگ و رباب شد
نقارۀ جمال تو زد زهره در فلک چون تختگاه حسن تو این نه قباب شد
زان روی تابدار تو عالم منوراست یک ذرۀ با فروغ تو صد آفتاب شد
باقی به سایۀ شرف پیر دستگیر این سینۀ کمینه که ام الکتاب شد22 گریانم از فراق جمال خوشت بسی چشمم در آسمان تو گویا سحاب شد
21 Gönlünde hiç imanı olmayan bir yare sahibim. Siyah saçlarının siyahlığından başka bir Kur’an
yazısına sahip değildi.
Ey gönül! Onun saçının işkencesinden sakın. Mihrabın arkasında durur, Müslümanlığa sahip de-
ğildi.
Onun sevdasıyla gönlünde perişanlık sahibi olmayan, ayrılık gecelerinin zevkinin ne olduğunu
nereden bilir?
O güzellik güneşinden ve aşktan hayret içinde hayretteyim. Kendini aynada gördü, şaşırma rengine
bürünmedi.
Sabah, bütün gül yapraklarını şebnemsiz gördüm. Gül bahçesinin ağlayan bir göze sahip olmadığını
anladım.
Sıkıntı denizinin hücumundan kaçış yok. Zira saf şarap dalgasından tufana sahip değildi.
O kişi yokluğa gitmekten zevk alamaz çünkü Baki gibi geri dönmüş kirpiklere hasreti yoktu.
22 Aşkın bahçeye geldi, adı şarap oldu. Şarabının coşkusundan alem harap oldu.
Senin güzel sözünden oluşan yeni ahenkler, aşk meclisinde çalgıcı, çeng ve rebap oldu.
Senin güzellik makamın bu dokuz kubbe olduğundan, Zühre, gökyüzünde senin güzellik davulunu
çaldı.
Senin aydınlık yüzünden alem aydınlandı. Işığının bir zerresi yüz güneş oldu.
Senin gibi bir güzelin ayrılığıyla çok ağlıyorum. Gözüm senin gökyüzünde sanki bulut oldu.
Baki Pîr-i destgîr’in şeref gölgesiyle, bu değersiz sine ümmü’l-kitâb oldu.
142 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin şiirlerinin toplandığı Enfâs-ı Bâkî isimli eserin
vr. 49a-49b yaprakları arasına kaydedilmiş, altı beyitten oluşan yedinci Farsça
gazel şu şekildedir:
مجتث: مفاعلن فعالتن مفاعلن فعلن
فروغ حسن ترا مهر آسمان ندهد ز آسمان تو زیرا خبر جهان ندهد
چنین بهار جمالت ندیده هیچ فلک که فیض خلقت تو حق بدین زمان ندهد
لبت چو لعل و در لؤلؤست این دندان چنین گزیده گهر ها که بحر و کان ندهد
تو آن مسیح که مریم ندید در خوابش پیام روح ترا عرش و قدسیان ندهد
چه الیق سخن است این کمینه باقی زار اگر کلیم سخندان باد زبان ندهد 23 مثال رنگ عذار تو گل نمی ارزد که صد هزار گلستان گلی چنان ندهد
Eserde bulunan sekizinci Farsça gazel on beyitten oluşmaktadır. Enfâs-ı Bâkî’nin
vr. 49b-50a arasına kaydedilmiş olup şu şekildedir:
فعولن فعولن فعولن فعول
نه ذوق گل و نه غم خار ماند درین باغ سینه همه یار ماند
گذر کرده ام از خرابات دوش نه سر جا گرفت و نه دستار ماند
کشیدم قدح از کف آن پری بچشمم نه مست و نه هشیار ماند
براندم ز کعبه بتان را بسی درین دل بتی خوش به زنار ماند
اََنا ا هَّلل شنیدم ز طور وجود نه موسی بماند و نه انوار ماند
خریدار دل شد چو آن دلبرم نه کاالی جسم و نه بازار ماند
نظر کرد جانان به قتل مرا بمردم من آن چشم خونخوار ماند
گذشتم ز شهر فنا و بقا دلم را نه یار و نه اغیار ماند
ز باقی پرسید حال جهان نه عقلش بماند و نه افکار ماند24 به عشق رخ شاه خوبان دلم نه در کار ماند و نه بیکار ماند
23 Senin güzellik ışığını gökyüzünün güneşi vermez. Zira dünyanın senin gökyüzünden haberi
yoktur.
Hiçbir felek böyle bir güzellik baharı görmemiş, senin yaratılış feyzini Hak bu zamana vermez.
Dudağın yakut gibi, dişin inci gibidir. Böyle seçkin mücevherleri deniz de, maden de vermez.
Sen Meryem’in rüyasında görmediği Mesih’sin. Senin ruh haberini gökyüzü de vermez, melekler
de.
Senin yüz renginin benzeri gülde bulunmaz. Böyle bir gülü yüz bin gülbahçesi bile vermez.
Bu ağlayan değersiz Baki’ye söz söylemek yakışmaz. Söz bilen bir kişi de olsa dilini açamaz.
24 Ne gülün zevki, ne de dikenin gamı kaldı. Bu sîne bahçesinde tümüyle yar kaldı.
Dün gece harâbâttan geçtim, ne baş kaldı, ne de sarık.
O perînin avucundan bir kadeh içtim. Gözümde ne sarhoş kaldı, ne de ayık.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 143
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan dokuzuncu Farsça gazel yedi beyitten oluşmuştur.
Eserin 72b
numaralı yaprağına kaydedilmiş olan bu gazel şu şekildedir:
فارسی
رمل: فاعالتن فاعالتن فاعالتن فاعلن
دانۀ تسبیح بی آبست با می تر کنیم وارهیم از زهد خشک سنه را پر بر کنیم
همچو آن بر گشته مژگان سر به محراب آوریم خویش را کی سخرۀ هر مسجد و منبر کنیم
نور چشم ساقئ گلچهره و رنگ بهار با هم آمیزیم و اندر بزم خود ساغر کنیم
یا چو بلبل آه آتش رنگ را بر گل زنیم یا چو شبنم خویش اندر غنچۀ احمر کنیم
تا بروید نو نهاالن بهار اندر خیال ما که با می تربیت این جسم خاکستر کنیم
بشنویم آوازۀ عشق کلیم خوش بیان آسمانش می پریم و بیت او شهپر کنیم25 همچو باقی ما بدست آریم آن اقلیم عشق تا خیال لشکر مژگان او در سر کنیم
Eserde bulunan onuncu Farsça gazel yedi beyitten oluşmaktadır. Enfâs-ı Bâkî’nin
vr. 73a’da kayıtlı olan bu gazel şu şekildedir:
فارسی
رمل: فعالتن فعالتن فعالتن فعلن
ما نور خداییم ز حاجات گذشتیم از موسی و از طور مناجات گذشتیم
بی خویش بخواندیم زخود مصحف خود را ما نسخۀ عشقیم ز آیات گذشتیم
مستیم نه از جام و نه از ذوق عبادات از خانقه و دیر و خرابات گذشتیم
Kabe’den bir çok putu sürdüm çıkardım. Bu gönülde güzel bir put, zünnarıyla kaldı.
Varlık Tûr’undan ‘Ben Allah’ım’ sözünü işittim. Ne Musa kaldı, ne de ışıklar.
Sevdiğim gönlümü almaya niyetlenince, ne cismî mal kaldı, ne de Pazar.
Sevdiğim beni öldürmek için bana baktı. Ben öldüm, o kan içici göz kaldı.
Yokluk ve varlık şehrinden geçtim. Gönlümde ne yar, ne de yabancı kaldı.
Güzellerin şahının aşkıyla gönlümde ne iş kaldı, ne de işsizlik kaldı.
Baki’den cihanın durumunu sordu. Onun ne aklı, ne de fikri kaldı.
25 Tesbih tanesi susuz kalmış, şarapla ıslatalım. Zühdden kurtulalım, kuru sineyi kökünden sök -
lim.
Geri dönmüş kirpikler gibi başımızı mihraba koyalım, kendimizi mescid ve minber düşkünü yapalım
Gülçehreli sakinin göz nuruyla bahar rengini karıştıralım ve kendi meclisimize kadeh yapalım.
Ya bülbül gibi güle ateş renkli bir ah çekelim, ya da şebnem gibi kendimizi kırmızı gonca yapalım.
Biz, hayalde baharın yeni fidanlarının bitmesi için şarapla bu topraktan cismi terbiye edelim.
O aşk iklimini Baki gibi ele geçirelim de onun asker gibi kirpiklerinin hayalini baş tacı edelim.
Güzel beyanlı söz bilen kişinin aşk şarkısını dinleyelim, gökyüzüne uçalım, onun evinde kanat
çırpalım.
144 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
مقصود نه نحواست به حق محو وجودست از مدرسه وز بار عبارات گذشتیم
بر ذروۀ اقبال و کماالت رسیدیم امروز ازین جمله کماالت گذشتیم
خاک قدم آل عباییم چو باقی این بس بود ازکشف وکرامات گذشتیم26 ما ذرۀ خورشید جهانتاب رسولیم ما شهپر همت ز سماوات گذشتیم
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan on birinci ve son Farsça gazel vr. 73a
-73b
arasında
kaydedilmiş olup şu şekildedir:
کذا
هزج: مفعول مفاعیل مفاعیل فعولن
ما عشق و غم گیسوی آن یار گرفتیم ّ چون طرفه مسلمان که زنار گرفتیم
ّر در بزم خدا بادۀ سرشار گرفتیم
نه زاهد خشکیم و نه قالش و مزو
آلوده بکردیم به خون صحنۀ دل را از بهر تماشا گل و گلزار گرفتیم
شاهنشه اقلیم بقاییم که خود را از دیدۀ اغیار گداوار گرفتیم
ما باده بخوردیم که آن را قدحی نیست در سینه شراب رخ دلدار گرفتیم
ما کمتر اوالد رسولیم چو باقی خاک قدم حیدر کرار گرفتیم28 در راه خدا رهبر ما شیخ الیف27 است با واسطه اش دامن خنکار گرفتیم
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin şiirlerinden oluşan Enfâs-ı Bâkî isimli eserde
üç tane de rubâî bulunmaktadır. Bu rubâîlerden ilk ikisi Ramazan ayıyla ilgili
olup vr. 89b’de şu şekilde kaydedilmişlerdir:
26 Biz Allah’ın nuruyuz, hâcetlerden geçtik. Münâcât Musa’sından ve Tûr’undan geçtik.
Kendimizde olmaksızın kendi mushafımızı okuduk. Biz aşk nüshasıyız, ayetlerden geçtik.
Sarhoşuz ama ne kadehten, ne de ibadetlerin zevkinden. Hankahtan, kiliseden, harabattan geçtik.
Amaç nahiv değil, Hak’ta varlığını yok etmek. Medreseden, ibarelerin yükünden geçtik.
İkbal ve mükemmelliklerin zirvesine ulaştık. Bugün bütün mükemmelliklerden geçtik.
Biz peygamberin cihanı aydınlatan güneşinin zerresiyiz. Biz göklerden gelecek himmetin kanadından
geçtik.
Biz Baki gibi ehl-i beytin ayağının toprağıyız. Bu bize yeter, keşf ve kerametlerden geçtik.
27 Sütlüce’de Hasîrîzâde dergâhı fâzıl-ı zîşân mesnevîhân Şeyh Elif Efendi Hazretleri merhûm.
28 Biz aşkı ve o yarin saçının gamını aldık. Tuhaf bir Müslüman gibi zünnar taktık.
Ne kuru bir zahidiz, ne kalleş, ne de hilekarız. Tanrı meclisinde ağzına kadar dolu bir kadeh şarap
içtik.
Gönül yerini kanla kirlettik. Seyretmek için gül ve gülbahçesini getirdik.
Bekâ iklîminin padişahıyız, kendimizi yabancı gözünde dilenci gibi yaptık.
Biz kadehi olmayan bir şaraptan içtik. Sinede sevgilinin yanağının şarabını tuttuk.
Allah yolunda bizim rehberimiz Şeyh Elif’tir. Onun vasıtasıyla padişahın eteğini tuttuk.
Biz Peygamberin kemter evlâdıyız. Baki gibi Haydar-ı Kerrârın ayağının toprağını tuttuk.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 145
افسوس که چیز نیست بهر خوردن در خانۀ نیستی همان من هستم29 آمد رمضان رفت توان از دستم زین آمدن و رفتن او دم بستم
گفتم هله در سایۀ جام و ساقی مستم همه دم نه ماه روزه و نه عید30 گفتند مه روزه برفت عید سعید شد وقت صفا و عیش و نوش بدید
Üçüncü ve son Farsça rubâî, eserin vr. 90a numaralı yaprağında şu şekilde
kaydedilmiştir:
از روزه و از نماز هم وارستیم با باده و ساقی به خدا پیوستیم31 با باده و پیمانه که ما همدستیم رندان الستیم به کلی مستیم
Abdülbâkî Mehmed Dede’nin Farsça şiirleri arasında tarih düşürme örneklerine
de rastlanmaktadır. Koca Mustafa Hânkâhı’nın son şeyhi Râzî Efendi (ö. 1978)’nin
Kutbeddin isimli oğlunun dünyaya gelmesine düşürülen tarih vr. 92a’da şu şekilde
kaydedilmiştir:
شده تاریخ32 وی از برج دوازده نازل باز آمد به جهان شمس خدا قطب الدین33 شیخ ما مرشد ما راضئ صاحب تمکین گشته مسعود و فرحناک به فرزند نوین
1338
Eserde bulunan diğer bir Farsça tarih düşürme manzûmesi, ‘Erbâb-ı Me’ârifden
İhtifâlcı Ziyâ Bey Merhûma Târîh-i İrtihâl’ başlığıyla, vr. 99b’de şu şekilde bulunmaktadır:
29 Ramazan geldi, güç elimden gitti. Onun gelip gitmesiyle soluğum kesildi.
Ne yazık ki yemek için hiç bir şey yok. Yokluk evinde sadece ben varım.
30 Mutluluk ayı olan Ramazan gitti, safa ve eğlence zamanı geldi, dediler.
Dedim ki:Saçma, kadeh ve sakinin gölgesinde her an sarhoşum. Oruç ayından, bayramdan bana
ne.
31 Ellerimizdeki şarap ve kadehle elest rindleriyiz, tümüyle sarhoşuz.
Oruçtan ve namazdan kurtulmuşuz, şarap ve sakiyle Allah’a bağlıyız.
32 Bizim şeyhimiz ve mürşidimiz olan temkin sahibi Râzî Efendi, yeni oğluyla mutlu ve sevin -
lidir.
Onun tarihi on iki burçtan indirildi, Kutbeddin Allah’ın güneşi olarak dünyaya geldi. 1338
33 Son mısrâ, doğum tarihinin ebced hesabıyla verildiği mısra olmalıdır. Son mısranın altına yazı -
mış olan 1338 tarihi yanlış kaydedilmiş olabilir zira son beyit ebced hesabıyla 1332 etmektedir.
146 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
ارباب معارفدن احتفالجی ضیا بک مرحومه تاریخ ارتحال
رمل: فاعالتن فاعالتن فاعالتن فاعلن
گشت بیرون از دلم یک ناله باقی گفتمش شد ضیای شمس موالنا بدو تاریخ تام 34 مؤمنان را الیموتون گفت آن خیر االنام کرد از دنیا به عقبا نقل این صاحب مقام
1349
Bu manzûmede bulunan موالنا شمس ضیای kelimeleri, ebced hesabıyla merhûmun
vefat tarihi olan 1349 senesini göstermektedir.
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan son tarih düşürme manzûmesi Seyyid Abdülkâdir-i
Belhî (ö. 1923)’nin oğlu Seyyid Ahmed Muhtâr (ö. 1933) ile ilgilidir. Abdülbâkî
Gölpınarlı’ya göre Mevlevîler arasında Seyyid Ahmed Muhtâr’a teveccüh edenler
vardı35. Seyyid Ahmed Muhtâr’ın vefatı için yazılan tarih düşürme manzûmesi
Enfâs-ı Bâkî’nin 101b numaralı yaprağında ‘Târîh-i vefât-ı Seyyid-i Muhtâr bin
Abdülkâdir-i Belhî kaddesenallâhu bi-esrârihimâ’ başlığıyla şu şekilde kaydedilmiştir:
تاریخ وفات سید مختار بن عبد القادر البلخی قدسنا اهلل باسرارهما
رمل: فاعالتن فاعالتن فاعالتن فاعلن
آن که مختاراست فخرانبیارا زان سبب گشت مختار السیاده باقیا تاریخ تام36 رفت از دنیا به عقبا ناگهان فخر انام تیره شد ایام ما از هجر وی مانند شام
SONUÇ
Bu çalışmada Yenikapı Mevlevîhânesinin son şeyhi Abdülbâkî Mehmed Baykara
Dede’nin hayatı kısaca aktarılmış, şiirlerinden oluşan Enfâs-ı Bâkî isimli eserdeki
Farsça manzûmeler tercümeleriyle birlikte kaydedilmiştir.
Yazma nüshası İstanbul Millet Kütüphanesi., AE Manzum Nr. 533/1’de kayıtlı
34 İnsanların en hayırlısı, mü’minler için ‘ölmezler’ buyurdu.
Bu makam sahibi, dünyada ukbâya nakledildi.
Baki, gönlümden bir inilti çıktı, onu söyledim.
Mevlana güneşinin ışığı, ona tam tarih oldu. 1349
35 Daha geniş bilgi için bkz. Abdülbâkî Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, 410.
36 Abdulkâdir Belhî’nin oğlu Seyyid Muhtâr’ın (Allah onların sırlarıyla bizi kutsasın) vefat tarihi:
İnsanların hayırlısı, ansızın bu dünyadan ukbâya gitti.
Onun ayrılığından dolayı günlerimiz gece gibi karardı.
O, peygamberlerin övüncü için muhtardır. Bu sebeple,
Onun tam tarihi muhtâru’s-siyâde oldu.
İbrahim KUNT / Şarkiyat Mecmuası Sayı 22 (2013-1) 131-148 147
olan Enfâs-ı Bâkî’de bulunan şiirlerin büyük çoğunluğu Türkçe olmakla beraber,
21 adet Farsça manzûme de esere dahil edilmiştir. Bu manzûmelerden bir tanesi
Hâfız-ı Şîrâzî’nin bir gazeline tahmis, iki tanesi na’t,on bir tanesi gazel, üç tanesi
rubâî ve dört tanesi tarih düşürme şiiridir.
Bu çalışmayla, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk
yıllarında yaşamış bir Mevlevî şeyhinin ilim ve edebiyat dünyası Türk bilim
insanlarına sunulmaya çalışılmıştır. Abdülbâkî Mehmed Baykara Dede’nin bir
çok manzûme kaleme alabilecek kadar Farsça’ya hakim olması, aldığı eğitim ve
kazandığı birikimi ortaya çıkarması açısından dikkate değer bir konudur.
Enfâs-ı Bâkî’de bulunan manzûmeler açık, anlaşılır ve sade bir üslüpla kaleme
alınmışlardır. Dînî-tasavvufî içerikli bu manzûmeler arasında, Hâfız-ı Şîrâzî’nin
Dîvânından seçilerek üzerine tahmis yazılan gazelin ‘son dönemdeki ahlâkî bozulma’
temasını işlemesi dikkat çekicidir.
Abdülbâkî Mehmed Baykara Dede’nin hayatının önemli bir kısmında maddî
sıkıntı çekmesine rağmen, tarih düşürme şiirleri dahil bir çok manzûme kaleme almış
olması, onun düşünce dünyasının ne denli geniş olduğunu da ifade etmektedir.
Kaynaklar
Erdoğan, Mustafa, Meşrutiyetten Cumhuriyete Bir Mevlevî Şeyhi Abdülbâkî
Baykara Dede Hayatı Şahsiyeti Eserleri ve Şiirleri, Dergah Yay., İst. 2003.
Gölpınarlı, Abdülbâkî, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İnkılap ve Aka Yay., İstanbul,
1983.
Hâfız-ı Şîrâzî, Dîvân-ı Hâce Hâfız-ı Şîrâzî, be-ihtimâm-ı Seyyid Ebu’l-Kâsım-ı
Encûy-i Şîrâzî, İntişârât-ı Câvidân, Tahran 1390 hş./2011.
Hâfız-ı Şîrâzî, Hâfız Divanı, çev.: Abdülbâkî Gölpınarlı, MEB. Yay., İst., 1992.
Işın, Ekrem, “Melamilik”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, V, İst., 1994.
İbnü’l-Emin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, Haz. Müjgân Cunbur,
I-IV, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yay., İstanbul, 1999-2002.
Özcan, Nuri, “BAYKARA, Abdülbâkî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi,
V, Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul, 1992
Pakalın, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III, MEB.
Yay., İstanbul, 2004.
148 YENİKAPI MEVLEVÎHÂNESİ SON ŞEYHİ ABDÜLBÂKÎ MEHMED
Suûdü’l-Mevlevî, Enfâs-ı Bâkî, İstanbul Millet Kütüphanesi., AE Manzum Nr.
533/1.
Yazıcı, Tahsin, “Hâfız-ı Şîrâzî”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XV,
Türkiye Diyanet Vakfı Yay., İstanbul 1997.

Konular