BEYŞEHİR’DE MOĞOL EMİRİ İSMAİL AĞA DÖNEMİNE AİT FARSÇA-ARAPÇA SANDUKALAR

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014, p. 367-386, ANKARA-TURKEY
*

ÖZET
Beyşehir ve çevresi, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla
birlikte Eşrefoğulları’nın merkezi olmuş, Eşrefoğulları’ndan sonra ise
Moğol Emiri Halil Ağa-zâde İsmail Ağa’nın hâkimiyetine girmiştir. İsmail
Ağa Beyşehir yöresinde yaklaşık 44 yıl (1335–1379) hüküm sürmüş ve
bu dönemde gerek Beyşehir merkezinde gerekse Beyşehir’e bağlı bazı
köylerde birtakım eserler yaptırmıştır.
Beyşehir merkezindeki Vuslat Parkında iki, Vuslat Parkı
devamındaki Sevgi adasında iki ve Eşrefoğlu Külliyesi içerisinde
bulunan Yarım Türbe’de (Emir Türbesi) bir adet olmak üzere, Moğol
Emiri İsmail Ağa dönemine tarihlenen toplam beş sanduka
bulunmaktadır. Bu çalışmada Moğol Emiri İsmail Ağa dönemine
tarihlenen söz konusu sandukalar, tarih, sanat tarihi ve dil özellikleri
açısından incelenmiştir.
Sandukaların baş taraflarında yer alan kimlik bilgileri ve ayak
taraflarında yer alan vefat tarihi ile ilgili ifade ve bilgilerden hareketle
söz konusu sandukaların XIV. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendiği
görülmektedir. Sandukaların baş ve ayak taraflarındaki metinler
Arapça, sağ ve sol cephelerindeki metinler ise bütünüyle Farsça olarak
hazırlanmıştır. Sandukalar üzerinde yapılan incelemelerde, bunlardan
iki tanesinin özgün yerinin İsmail Ağa tarafından yaptırılan Çilledar
Sultan Zaviyesi olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Diğer üç sandukanın
ise tarih, dil ve sanat özellikleri açısından yine İsmail Ağa döneminde
yaptırılan Kalenderhâne ve Afşar Bey zaviyelerine ait olması
muhtemeldir.
Anahtar Kelimeler: Beyşehir, Sanduka, İsmail Ağa, TekkeZaviye,
XIV. yüzyıl.

*Bu makale Crosscheck sistemi tarafından taranmış ve bu sistem sonuçlarına göre orijinal bir makale olduğu
tespit edilmiştir.
 Yrd. Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü, e-posta:
ibrahimkunt@yahoo.com
Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, e-posta: hmusmal@hotmail.com
 Dr. Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, e-posta: cetinaslanmustafa@hotmail. com
368 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
PERSIAN-ARABIC SARCOPHAGUS’ FROM MONGOLIAN EMIR
ISMAIL AGA PERIOD IN BEYSEHIR
ABSTRACT
Beyşehir and around of it was the center of Eşrefoğulları
Principality upon collapsing Anatolian Selçuklu. After Eşrefoğulları
Principality, ıt was dominiated by Mongolian Emir Halil Aga-zade Ismail
Aga. Ismail Aga reigned in Beyşehir approximately 44 years (1335-1379)
and got some artifacts built in the centre of Beyşehir or villages. Some
of these artifacts that he allocated from, were Kalenderhane, Çilledar
Sultan and Afşar Bey zawiyahs and any of them haven’t reached today.
But today there are five sarcophagus’ from Mongolian Emir Ismail Aga
and two of them are in Vuslat Park in centre of Beyşehir, two of them
are in Sevgi Island and one of them is in Emir Turbe in Eşrefoğlu
Külliye (complex). In this study 5 different sarcophagus’ which dated to
Mongolian Emir Ismail Aga period have been investigated, in terms of
history, art history and language properties.
It ıs possible to date these sarcophagus’ to second half of XIV.
century with referance to information on the head and foot stones. The
informations about dead person’s name and date of death on head and
foot Stones of sarcophagus were written in Arabic; all the texts on right
and left side of sarcophagus were written in Persian. İn the researchs on
sarcophagus’ ıt has been determinated that the first place of two
sarcophagus is Çilledar Sultan Zawiyah which was built by Ismail Aga.
Other 3 sarcophagus belong to Kalenderhane and Afşar Bey Zawiyahs
in terms of history, art history and language properties likely.
Key Words: Beyşehir, Sarcophagus, Ismail Aga, Dervish lodgezawiyah,
XIV. Century.
BEYŞEHİR’DE MOĞOL EMİRİ İSMAİL AĞA DÖNEMİNE AİT
FARSÇA-ARAPÇA SANDUKALAR
GİRİŞ:
Beyşehir ve çevresi Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Eşrefoğulları’nın
merkezi olmuş, Eşrefoğulları’ndan sonra ise Moğol Emiri Halil Ağa-zâde İsmail Ağa’nın
hâkimiyetine girmiştir1
. 1328 yılında Karamanoğlu Musa Bey Beyşehir’i hâkimiyeti altına almış ve
İsmail Ağa’yı Beyşehir Beylerbeyliği’nde bırakmıştır2
. İlhanlı Hükümdarı Ebu Said Bahadır
Han’ın 1335 yılında ölümünden sonra İsmail Ağa’nın Beyşehir havalisinde tam bağımız olarak
hareket etmeye başladığını söylemek mümkündür. Bu tarihten sonra İsmail Ağa Beyşehir yöresinde
yaklaşık 44 yıl (1335–1379) hüküm sürmüş ve bu dönemde gerek Beyşehir merkezinde gerekse
Beyşehir’e bağlı bazı köylerde birtakım eserler yaptırmıştır. Zengin vakıflar tahsis ettiği bu
eserlerden, Beyşehir merkezindeki Kalenderhane, Çilledar Sultan ve Afşar Bey zaviyeleri

1 Çiftçioğlu, 2002: 1.
2 Konyalı, 1991: 50; Sümer, 1996: 75.
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 369
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
günümüze ulaşamamıştır. Ancak Beyşehir merkezinde yaptırdığı medresenin3
türbesi ile taç kapısı,
Afşar Köyü’ndeki köprü ve belediye hamamı olarak bilinen hamam halen ayaktadır4
.
İsmail Ağa’nın Beyşehir yöresinde hüküm sürdüğü sırada Karamanlılarla iyi geçindiği,
emrindeki 6000 Tatarla Karamanoğulları beyliğinin hizmetine girdiği5 ve vefatına kadar
Karamanlıların hizmetinde kaldığı anlaşılmaktadır6
. İsmail Ağa’nın Memluk Sultanı ile yazışmalar
yaptığı7
, ölümüyle birlikte yerine oğlu Emînüddevle’nin geçtiği ve onun da kısa bir müddet
Beyşehir ve çevresine hükmettiği bilinmektedir8
.
Beyşehir ve çevresinde yaptırdığı eserleriyle tanınan İsmail Ağa’nın hayatı hakkında
bilinenler oldukça sınırlıdır. 1379 yılında vefat eden İsmail Ağa, Beyşehir’de yaptırdığı medresesi
içerisindeki türbesine gömülmüştür9
. İsmail Ağa’nın kendi adını taşıyan medresesinin
kitabesinden10 ve mezar taşından babasının adının Halil olduğu anlaşılmaktadır11. Ancak bir Moğol
Beyi olan İsmail Ağa’nın nereli olduğu kesin olarak bilinmemektedir. İsmail Ağa ile ilgili bilgi
veren kaynaklarda oğullarından da bahsedilmekte ve sadece Emînüddevle’nin adı verilmektedir.
Emînüddevle, babasının ölümüyle birlikte, onun gibi Karamanlılara bağlı olarak Beyşehir ve
çevresinde emir sıfatıyla hüküm sürmüştür. Emînüddevle Karamanoğulları Beyliği’nin düzenlediği
seferlere de Beyşehir Hâkimi olarak emrindeki 8.000 askeriyle iştirak etmiş ve Karamanoğlu
Alâeddin Bey’in Hamidoğulları ile ilgili bir mesele hususunda tertip ettiği bir divanda da ileri gelen
beylerle birlikte hazır bulunmuştur12. Ancak Emînüddevle’nin ne zamana kadar Beyşehir’de hâkim
olduğu, ne zaman vefat ettiği ve nerede medfun bulunduğu bilinmemektedir. İsmail Ağa’nın
Emînüddevle ismindeki oğlunun dışında Seydî Ahmed isminde başka bir oğlu daha
bulunmaktadır13. Ancak Seydî Ahmed’in hayatı hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Bu çalışmada ele alınan Farsça sandukalardan14 bir tanesi İsmail Ağa’nın oğlu Seydî
Ahmed’e aittir. Söz konusu sanduka Beyşehir’de İsmail Ağa tarafından yaptırılan Çilledar Sultan
Zaviyesi’ndeki türbede bulunuyordu15
. Çilledar Sultan Zaviyesi şehre 3 km mesafede Beyşehir
Gölü’nün güneyinde İskender adıyla anılan bölgede bir tepenin yamacında yer alıyordu16
.
Zaviyenin bulunduğu bölgenin ismi belgelerde Yelten olarak da ifade edilmektedir17. Zaviyenin

3 Eşrefoğlu Cami’nin hemen batısında yer alan ve halk arasında Taş Medrese olarak tanınan bu medresenin Anadolu’daki
İlhanlı egemenliği sırasında, 1370 yılında, İsmail Ağa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Medresenin banisi ve yapım
tarihi Arapça kitabesinden tespit edilmektedir Sözen, 1972: 161; Erdemir, 1999: 94; Kitabenin metni için bkz. Akyurt,
1940: 122; Halil Edhem, 1330: 146; Çiftçioğlu, 2002: 4; Konyalı, 1991: 255.
4 Çiftçioğlu, 2002: 1.
5 Şikarî, 1946: 31, Konyalı, 1991: 261; Çiftçioğlu, 2002: .3
6 Şikarî Tarihinde birçok vesile ile İsmail Ağa ve Beyşehir’den bahsedilmektedir. Bazı örnekler için Bkz. Şikarî, 1946:
74, 76, 145,146, 120.
7 Konyalı, 1991: 261; Çiftçioğlu, 2002: 3.
8 Konyalı, 1991: 265; Konyalı’nın Emindü’d-devle hakkında verdiği bilgiler Şikarî kaynaklıdır. Bkz. Şikarî, 1946: 106–
107.
9 Zamanla ziyaretgâh haline gelen bu türbe yöre halkı tarafından Süt Dede olarak anılmaktadır. Bu ismin sütü olmayan
veya sütü kesilen kadınların türbeyi ziyaret ederlerse sütlerinin geleceklerine inandıklarından kaynaklandığı
söylenmektedir (Konyalı, 1991: 272; Çiftçioğlu, 2002: 1).
10 Medreseye ait kitabenin metni için bkz. Akyurt, 1940: 122; Halil Edhem, 1330:146; Çiftçioğlu, 2002: 4; Konyalı,
1991: 255–256.
11 İsmail Ağa’nın mezar taşında “İntekale’l-emru el-merhûm, El-mağfûr es-sa’îd eş-şehîd, İsmâil Ağa bin Halil Ağa
Teğammede hüma’llâhu Bi-gufrânihî kütibe fî evâ’ili Şevvâl sene Semânîne ve seb’a mie”. yazılıdır.
12 Çiftçioğlu, 2002: 3.
13 Konyalı: 1991: 98–99.
14 Arapça’da “kutu, sandık” anlamındaki sundûk kelimesinden gelen sandûka tabutla aynı anlamı karşılayan bir mezar
taşı çeşididir (Bozkurt, 2009: 102).
15 Konyalı, 1991: 99.
16 Konyalı, 1991: 97.
17 VGMA, HD, Nr.1079, vr.100a, 1079, vr.101b.
370 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
İsmail Ağa tarafından XIV. yüzyılın ikinci yarısının başlarında yaptırıldığı bilinmektedir18. Bir
külliye şeklinde yaptırıldığı anlaşılan zaviye; aşhane, tabhane, derviş odaları, şeyh dairesi ve
türbeden oluşmaktaydı19. 1934 yılında yayımladığı çalışmasında Memduh Yavuz, “Zaviyenin
türbesinin doğusunda bulunan yıkıntı çok eskiden bir takım taş odaları, mutfak, mescit gibi
müştemilatı ihtiva eden yapı imiş. Buraya devam edenlere yemek çıktığı gibi, burada ders de
okutulurmuş. Memlekete ilk gelen yabancı kimselere de buradan yemek ikram olunurmuş”
yazmaktadır20
.
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında zaviye harabe haline gelmiş, daha sonra türbesi
Beyşehir Kaymakamı Abdünnafi tarafından yıktırılmış21 ve türbe taşları başka yerlerde devşirme
malzeme olarak kullanılmıştır22. İçinde üç sandukanın bulunduğu söylenen23 tabanı taş döşeli türbe,
sekizgen gövdeli olup, içten kubbe dıştan konik külahla örtülüdür24. Memduh Yavuz, 1934 yılında
gördüğü türbe hakkında, “Türbe basit bir şekilde olup sonradan onartılmıştır. Kapısı açılıp içeri
girilince küçük bir aralığa ve bunu müteakip sadece bir kemere tesadüf edilir. Kemer geçilerek
merkadlerin yanına varılır. Bu yerde iki tane merkad vardır. Diğer birisi daha merkad gibi
görünürse de burası esasen mum dikilen taştır” yazmaktadır25. 1966 yılında yalnız temelleri
görülebilen türbe, bugün tamamen yok olmuştur26. Zaviyenin yanında bulunan ve sonradan
yıktırılan türbedeki Selçuklu tarzı sandukaları Beyşehir müftüsü Ömer Tekin Bey’in Eşrefoğlu
Cami’nin bahçesine naklettirdiğini söyleyen ve bu sandukaları gören İ.H. Konyalı, bir sandukanın
ayak tarafındaki kitabeyi “Bu türbe merhum ve mağfur H. 765 yılında ölen İsmail Ağa oğlu Seydî
Ahmed” şeklinde okumuştur. Diğer sandukanın ise 777/1375 yılında ölen Mihr Ağa kızı Arab
Melek Hatun’a ait olduğunu ifade etmektedir. Konyalı, Mihri Ağa kızı Arap Melek Hatun’un
İsmail Ağa’nın oğlu Seydî Ahmed’in eşi olduğunu tahmin etmektedir27. Her iki sandukada bu
çalışmada ele alınmaktadır.
İsmail Ağa’nın Beyşehir’de yaptırdığı eserlerden bir diğeri de Kalenderhane Zaviyesidir.
Zaviye Beyşehir merkezinde muhtemelen Evsat Mahallesi’nde bulunuyordu. İ. H. Konyalı,
Kalenderhane Zaviyesi’nin 1960’lı yıllarda Müftülük binasının kıble tarafında olduğunu ve
çevresinde bir türbe ile mezarlık bulunduğunu belirtmektedir28 1354 yılında İsmail Ağa tarafından
yaptırıldığı bilinen zaviyeden geriye kırık bir kitabeden başka hiçbir iz kalmamıştır29. İsmail
Ağa’nın 1362 tarihinde bir vakfiye tanzim ettirerek müesseseye bazı gelirler vakfettiği de
bilinmektedir30. Arşiv belgelerinde bu zaviyenin Emir Muhyiddin İsmail bin el-Hâc Hüsameddin
tarafından Kalenderhane taifesinden Şeyh Cemaleddin Savi’ye bağlı mücavirin ve misafirine şart
edildiği anlaşılmaktadır31
.

18 Halil Edhem 1914 yılında Çilledar Sultan Zaviyesini incelemiş, Türbe üzerinde mevcut olduğunu belirttiği Farsça
kitabenin 755/1354–55 tarihli olduğunu yazmıştır. (Halil Edhem, 1330: 148).
19 Konyalı, 1991: 97–99; Çiftçioğlu, 2002: 8.
20 Yavuz: 1934: 62.
21 Konyalı, 1991: 98.
22 Çiftçioğlu, 2002: 8.
23 Konya Müzesi Müdürü Yusuf Akyurt 1936 yılında Beyşehir’de yaptığı incelemelerde Çillezar Sultan Türbesi içinde
Selçuk tarzında ve sanduka şeklinde 3 kabir taşı bulunduğunu ve birisinin yazısız olduğunu ifade etmektedir (Akyurt,
1940: 125).
24 Konyalı, 1991: 98–99.
25 Yavuz, 1934: 61.
26 Zaviye yıkılmadan evvel önünde çıngıraklı bir kuyusu da bulunmaktaydı (Konyalı, 1991: 98-99).
27 Konyalı, 1991: 98-99.
28 Konyalı: 1991, s. 251.
29 İ.Hakkı Konyalı’nın Beyşehir Müftülük binasının önüne atılmış olarak bulduğu kırık kitabenin metni ve çevirisi için
bkz. Konyalı, 1991: 251, 270. Erdoğru, Kalenderhane Zaviyesinin, kitabesine göre Emir Mecdüddin İsmail bin Hacı
Hüsameddin tarafından 1354 yılında tamir ettirilmiş olduğunu ifade etmektedir (Bkz. Erdoğru, 1998: 172).
30 Çiftçioğlu, 2002: 9; Konyalı, 1991: 251.
31 BOA, KA. D, 132, s.94–1; Nr. 133, s. 69–3; Erdoğru, 1998: 173.
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 371
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
İ. H. Konyalı, Kalenderhane Zaviyesi’nin muntazam kesme taştan yapılmış olduğunu ve
daha sonradan bir de türbe yaptırıldığını ifade etmektedir. Konyalı’ya göre türbe tekkenin
şeyhlerinden Cemaleddin’e ait idi32. Muallim Memduh Yavuz 1934 yılında yayımladığı
çalışmasında, türbenin yontma taşlardan yapıldığını, ön yüzünün 7, yan yüzünün 9 m uzunluğunda
olup, 63 metrekarelik bir sahayı işgal ettiğini ifade eder. Yavuz, büyük ve ağır bir taşla kapısının
kapattırılmış olduğunu belirttiği türbede bazı mezar taşları bulunduğunu yazmaktadır33. Beyşehir
Kaymakamı Abdünnafi tarafından yıktırılmış olan türbenin taşları Halkevi yapımında
kullanılmıştır. Türbedeki Selçuklu tarzındaki mezar taşlarını ise Ömer Lütfi Tekin Bey, Beyşehir
Müftülüğü zamanında Eşrefoğlu Camii önüne naklederek toplatmıştır. Taşların bir kısmı da bir ara
belediye binası olarak kullanılan Halkevi binasının arkasına atılmıştır34. Bugün Beyşehir’de
bulunan ve bu çalışmada ele aldığımız sandukaların bir kısmının da Kalenderhane Zaviyesi
Türbesi’nden, Eşrefoğlu Camii bahçesine getirilen sandukalar olduğunu düşünmekteyiz.
İsmail Ağa’nın yaptırdığı eserlerden bir diğeri de Beyşehir Afşar Bey Zaviyesi’dir. Beyşehir
Kazası’na bağlı Afşar Köyü’ndeki zaviyenin yapım tarihi bilinmemekte, ancak İsmail Ağa’nın
Beyşehir’de yaptırmış olduğu medresenin 771 /1369 tarihini taşıması muhtemelen Afşar Bey
Zaviyesi’ni de bu tarihlerde yaptırmış olabileceğini akla getirmektedir. Tahrir kayıtlarında Afşar
Bey Zaviyesi’nin vakıfları yine aynı köyde bulunan kervansaray, mescit ve köprü ile birlikte
gösterilmiştir35
.
İ. H. Konyalı’ya göre bugün mevcut olmayan ve önünde çok geniş mezarlığı bulunan
zaviye, köyün güneydoğusunda bulunuyordu. İri kesme taşlarla yapılmış olan bu eserin de Beyşehir
Kaymakamı Abddünnafi tarafından yıktırıldığı ve taşlarının Halkevi yapımında kullanılmak üzere
söküldüğü bildirilmektedir36
.
Yukarıda ifade edildiği gibi Beyşehir kaza merkezinde İsmail Ağa tarafından yaptırılan
Çilledar Sultan, Kalendarhane ve Afşar Bey zaviyelerindeki türbeler ile İsmail Ağa’nın medresesi
içerisinde kendi türbesi bulunmaktadır37. İncelemekte olduğumuz sandukalarda belirtilen tarihler,
İsmail Ağa’nın Beyşehir’de hüküm sürdüğü döneme rast gelmektedir. İki sandukanın kesin olarak
Çilledar Sultan Zaviyesi’nden getirildiği bilinmekte olup; diğer sandukaların da Kalenderhane veya
Afşar Bey zaviyelerinden getirilmiş olduğunu düşünmekteyiz. Günümüzde Beyşehir merkezindeki
Vuslat Parkında iki, Vuslat Parkı devamındaki Sevgi adasında iki ve Eşrefoğlu Külliyesi içerisinde
bulunan Yarım Türbe’de (Emir Türbesi) bir adet olmak üzere, Moğol Emiri İsmail Ağa dönemine
tarihlenen toplam beş sanduka bulunmaktadır. Aşağıda söz konusu sandukalar tarih, sanat tarihi ve
dil özellikleri açısından incelenecektir.

32 Konyalı, 1991: 251.
33 Yavuz, 1934: 61.
34 Konyalı, 1991: 86 ve 252, 269.
35 Çiftçioğlu, 2002: 11.
36 Konyalı, 1991: 97.
37 Cömert (Civanmert) Dede, Yusuf Dede, (Şeyh Yusuf), Sülles Dede, Ahi Elvan Sultan, Celdan, Hacı Armağan,
Yatağan, Üçler isimlerinde başka türbeler de bulunuyordu (H.1290 (1873) Konya Vilâyeti Sâlnâmesi, Defa 6, Konya
Vilâyet Matbaası, 1290/1873, s. 98; H.1295 (1878) Konya Vilâyeti Sâlnâmesi, Defa 11, Konya Vilâyet Matbaası,
1295/1878, s. 120).
372 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
KATALOG38:
Katalog No: A-2
Kime Ait Olduğu: Seydî Ahmed bin İsmail
Ağa
Yeri: Sevgi Adası’nda yer almaktadır39
.
Tarihi: 765 / 1363-1364
Türü: Erkek mezarı
Formu: İki kademeli, yarım altıgen formlu
Malzeme ve Teknik: Beyaz mermer / Zemin
oyma
Ölçüsü: 158x25x25 cm
Yazı Türü: Sülüs
Tanım ve Kompozisyon: İki kademeden oluşan sandukanın alt kısmı yatay dikdörtgen
prizma, üst kısmı ise yanlarda hafif eğimli ortada yarım altıgen şeklinde sivri bir tepelikten
oluşmaktadır. Sandukanın alt kademesinde yan ve dar cephelerde ayrı ayrı çerçeveler içerisinde
verilmiş yazı kuşakları yer almaktadır. Konyalı, sandukanın sol tarafının boş olduğunu bunun
sandukanın duvara bitişik olarak yapılmasından kaynaklandığını belirtmektedir40. Oysa
sandukanın her iki cephesinde de yazı bulunmaktadır. Ancak Konyalı’nın boş diye belirttiği
taraftaki yazıların kazınmış olduğu görülmektedir.
Sandukada süsleme ikinci kademe üzerinde toplanmaktadır. Baş ve ayak taraflarında
yazıların üzerinde çerçeve içerisinde rumî ve palmetten oluşan bir süsleme yer almaktadır.
Sandukanın üst kısmının köşelerindeki kırıklardan dolayı palmetler tam olarak
görülememektedir. İkinci kademenin eğimli yüzeylerinde sonsuzluk prensibine göre düzenlenmiş
palmet ve rumîlerden oluşan kuşaklar işlenmiştir. Birbirlerine bağlanan rumîlerden oluşan
çerçeveler içerisinde palmet ve elips motifleri dönüşümlü olarak sıralanmıştır. Sol tarafındaki
yazıları silinen sandukanın yine sol cephedeki süsleme kuşağı da tahrip edilmiştir. Sandukanın
yarım altıgen şeklindeki tepeliğindeki mevcut izlerden bu üst kısmında da süslemelerin olduğu
anlaşılmaktadır. Ama tepelik sandukanın en fazla tahrip olan bölümü olduğu için motif ve
kompozisyonları tanımlayabilmek mümkün olamamaktadır.

38 Katalog bölümünde Sevgi Adası A, Vuslat Parkı V ve Yarım (Emir) Türbesi YT olarak kodlanmıştır.
39 Özgün halinde Çilledar Sultan Zaviyesi’nde olan sanduka, zaviyenin yıkılmasının ardından Eşrefoğlu Camiinin
bahçesine getirilmiştir. Konyalı tarafından 1950’li yıllarda burada incelenen sanduka günümüzde Sevgi Adası’nda yer
almaktadır.
40 Konyalı, 1991: 99, 295.
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 373
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Farsça olan ilk beyit, Sa’dî-i Şîrâzî’nin Bostan isimli eserinden alınmıştır41. Şiir mesnevî tarzında,
Arûzun mütekârib bahrinin fe’ûlün/fe’ûlün/fe’ûlün/fe’ûl vezniyle yazılmıştır.
Kesânî ki dîger be-gayb enderend
Beyâyend u ber hâk-i mâ bugzerend
Azîzâ çu ber hâk-i mâ bugzerî
Be-cân-ı azîzet ki zîr-i hâk bugzerî
کسانی که دیگر به غیب اندرند
بیایند و بر خاک ما بگذرند
عزیزا چو بر خاک ما بگذری
به جان عزیزت که زیر خاک بگذری
Tercümesi:
Henüz gayb aleminde bulunanlar (henüz dünyaya gelmemiş olanlar)
Bir gün gelecek, bizim toprağımıza basıp geçecekler.
Azizim, sen de benim gibi toprağımızın üzerinde geziyorsun ama
O aziz canını bir gün toprak altına bırakacaksın.
Sandukanın devamında bulunan beyit literatürde bulunamamıştır:
Ezîn burcî meh u ten çu billûr
… telhî der-zîr-i gûr
ازین برجی مه و تن چو بلور
... تلخی در زیر گور
Tercümesi:
Bu burçtan ay ve ten billur gibi…. acıyla mezarın altındadır.
Sandukanın bu cephesindeki yazılar, kazınmıştır.

41 Bkz. Sa’dî-i Şîrâzî, 1371: 388; Sa’dî-i Şîrâzî, 1383: 285.
374 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
هذه التربة المرحوم و المغفور
سیدی احمد بن اسماعیل اغا
Hâzihi’t-türbetü el-merhûm ve’l-mağfûr
Seydî Ahmed bin İsmail Ağa42
Tercümesi:
Bu türbe merhum ve mağfur, İsmail Ağa’nın
oğlu Seydî Ahmed’e aittir.
فی التاریخ سنه خمس و ستین و سبعمائه
Fi’t-târîh sene hamse ve sittîn ve seb’a mie
(765/1363-1364)

42 Memduh Yavuz, bu sandukayı Çilledar Sultan Zaviyesi içerisindeki Türbe’de 1934 yılında görmüş ve eserinde sadece
isim ve tarih bilgisine yer vermiştir. Sandukanın başucundaki yazıları “Hazihittürbeti elmerhum velmağfur mevlâna
Ahmet ağa”, şeklinde ayakucundaki yazıları ise “Ettarih fî sene hamse ve sittiyn ve sebamie” şeklinde okumuştur. Ancak
sandukanın yan taraflarındaki Farsça olduğunu belirttiği yazıların birbirine geçmiş ve girişmiş olduğunu ve bu nedenle
okuyamadığı yazmaktadır (Yavuz, 1934: 62). 1936 yılında yaptığı incelemede Yusuf Akyurt ise baş tarafında “Hâze’ttürbetü
el-merhûm ve’l-mağfûr Seyyid Ahmed bin İsmail” ayak tarafında ise “fî’t-târîh sene hamse ve sittîn ve seb’a mie”
şeklinde okumuştur (Akyurt, 1940: 125). Ömer Tekin ve Recep Bilginer 1945 yılında yayınlanan çalışmalarında
sandukanın baş tarafında “Hezi türbetü el merhum (Hezihittürbetü lilmerhum) el mağfur Ahmet ebni İsmail Ağa, ayak
tarafında “Fittarih (fi tarihi) semeti hamsin ve sittine seba mietin” yazdığını belirtmektedirler (Tekin-Bilginer, 1945: 34).
İ. Hakkı Konyalı 1950’li yılların sonundan başlayarak 9 yıl süresince gerçekleştirdiği çalışmalarında bu sandukayı da
incelemiş; sandukanın başucunda “Hâzihi’t-türbetü el-merhûm el-mağfûr Seydi Ahmed bin İsmail Ağa”, ayakucunda
“fî’t-târîh sene hamse ve sittîn ve seb’a mie” yazdığını belirtmiştir. Konyalı da sandukanın yan taraflarındaki yazıları
devrin nefis sülüsü ile Farsça bir kıta olarak tanımlamış ancak okunuşa yer vermemiştir (Konyalı, 1991: 99, 295).
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 375
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Katalog No: A-3
Kime Ait Olduğu: Mihr Ağa kızı Arab
Melek Hatun
Yeri: Sevgi Adası’nda yer almaktadır43
.
Tarihi: 777 / 1375-1376
Türü: Kadın mezarı
Formu: İki kademeli, dilimli formda
Malzeme ve Teknik: Beyaz mermer / Zemin
oyma
Ölçüsü: 125x22x27 cm
Yazı Türü: Sülüs
Tanım ve Kompozisyon: Dilimli kemerli bir tepelikle sonlanan sanduka, iki kademeli
olarak biçimlendirilmiştir. Sandukanın dikdörtgen prizma şeklindeki alt kademesinin baş ve ayak
kısımları ile yan cephelerinde ayrı ayrı çerçeveler içerisinde yazı kuşakları yer almaktadır. Yazı
kuşakları baş ve ayak taraflarında dilimli kemerin yan yüzeylerinden başlatılmıştır. İkinci kademeyi
oluşturan dilimli kemer şeklindeki tepelik, beş küçük kemerden oluşmaktadır.
Sandukada süsleme için özel bir bölüm ayrılmamış, süslemeye ilişkin motifler, yazı
kuşakları içerisinde verilmiştir. Sol cephenin ayakucu tarafında satır sonunda iri bir palmet motifi,
her iki yan cephede ise harflerden gelişen rumîler yazı ile kaynaşmış durumdadır.
Literatürde bulunamayan bu beyitler, Arûzun Hezec bahrinin mefâ’îlün/mefâ’îlün/fe’ûlün vezninde
yazılmıştır.
Hezârân serv-i âzâd-ı hırâmân
Ki hâkeş hord u gerdeş der-hevâ şod
Der-ân morgî ki ser ez-nebte ber kerd
Ugâb-ı mergeş âhir der-bekâ şod
هزاران سرو آزاد خرامان
که خاکش خورد و گردش در هوا شد
دران مرغی که سراز نبطه بر کرد
عقاب مرگش آخر در بقا شد
Tercümesi:
Çimenlikte salınan binlerce özgür selviyi
Toprak yedi, tozları havaya gitti
Kendiliğinden yetişen bu kuşu ise
Ölüm kartalı sonunda bekâ yurduna götürdü

43 Özgün halinde Çilledar Sultan Zaviyesi’nde olan sanduka, zaviyenin yıkılmasının ardından Eşrefoğlu Camiinin
bahçesine getirilmiştir. Konyalı tarafından 1950’li yıllarda burada incelenen sanduka günümüzde Beyşehir Vuslat
Parkı’nda yer almaktadır.
376 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Literatürde bulunmayan bu şiir, arûzun hezec bahrinin mef’ûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün vezniyle
yazılmıştır.
Ber dâr ser ez-hâk ki hûn şod cigerem
Tâ bâr-i diger seyr be-rûyet nigerem
Goftâ ki merov mededem ây derd-i ser ki
În bâr ez-ân gozeşt ki bînî digerem
بر دار سر از خاک که خون شد جگرم
تا بار دگر سیر برویت نگرم
گفتا که مرو مددم آی درد سر که
این بار ازان گذشت که بینی دگرم
Tercümesi:
Başını topraktan kaldır, zira kan oldu ciğerim
Kaldır da bir kez daha yüzünü göreyim
Dedi ki: Dertli başınla gitme, bana yardıma gel
Bu defa seni bir daha görmem mümkün değil.
هذه ال ترب ة
ل لمرحومه و ال مغ فوره
مهر اغا بنت عرب م لک خات ون
Hâzihi’t-türbetü
li’l-merhûme ve’l-mağfûre
Arab Melek Hatun binti Mihr Ağa44
مات ت
فی التاریخ سنه سبع و سبعین و سبعمائه
Mâtet
fi’t-târîh sene seb’a ve seb’în ve seb’a mie

44 Memduh Yavuz Çilledar Zaviyesi içerisinde gördüğü ikinci sandukanın başucundaki yazıları “Hazihittürbeti
elmerhume velmağfur arap melik mihir ağa binti hatun”, ayakucundaki yazıları “Matet, ettarih fî sene seba ve sebiyn ve
seba mie” şeklinde okumuştur (Yavuz, 1934: 62). Yusuf Akyurt ise bu sandukanın baş tarafındaki yazıyı “Hâzihi’ttürbetü
el-merhûme ve’l-mağfûre Melek Hatun binti İzzet Mihr Ağa”, ayak tarafındaki yazıyı “Mâtet fi’t-târîh sene seb’în
ve seb’a mie” şeklinde okumuştur (Akyurt, 1940: 126). Ömer Tekin ve Recep Bilginer çalışmalarında sandukanın baş
tarafında “Hezihittürbetü el merhumetü (lilmerhumeti) el mağfur (el mağfureti) Mehir hatun binti arap Halil ağa”, ayak
tarafında “Metet fittarih (tarihi) seneti sebin ve sebine ve sebamieti” yazdığını belirtmektedirler (Tekin-Bilginer, 1945:
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 377
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Tercümesi:
Bu türbe, merhume ve mağfûre olan, Mihr
Ağa kızı Arab Melek Hatun’a aittir.
(777/1375-1376)
Tercümesi:
O kadın, 777 yılında öldü.
Katalog No: V-2
Kime Ait Olduğu: Boğa Bey
Yeri: Vuslat Park’ında yer almaktadır45
.
Tarihi: 776 yılı Zilhicce ayının ortası / 17
Mayıs 1375
Türü: Erkek mezarı
Formu: İki kademeli, dilimli formda
Malzeme ve Teknik: Gri mermer / Zemin
oyma
Ölçüsü: 136x30x38 cm
Yazı Türü: Sülüs
Tanım ve Kompozisyon: Dilimli kemerli bir tepelikle sonlanan sanduka, iki kademeli
olarak biçimlendirilmiştir. Sandukanın dikdörtgen prizma şeklindeki alt kademesinin baş ve
ayak kısımları ile yan cephelerinde ayrı ayrı çerçeveler içerisinde yazı kuşakları yer almaktadır.
Baş tarafında kimlik bilgilerinin yer aldığı yazıların ortasına sonradan bir çukur açılmış ve
yazılar tahrip edilmiştir. İkinci kademeyi oluşturan dilimli kemer şeklindeki tepelik, üç küçük
kemerden oluşmaktadır.
Sandukada bitkisel ve geometrik süsleme birlikte kullanılmıştır. Yan cephelerde, yazı
kuşaklarının alt kısmı hariç, üç yönde zencirek kuşakları bulunmaktadır. Beyitler sol cephede
ikili zencirek ve sağ cephede kırık çizgilerden oluşan çizgisel desenlerle ikiye ayrılmıştır. Baş ve
ayak taraflarında ise dilimli kemerlerin şekline uygun olarak iki yanda rumî ve ortada palmet
motifleri işlenmiştir. Yazı kuşakları içerisinde de harflerden gelişen rumî motifleri
görülmektedir.

34). İ. Hakkı Konyalı sandukanın baş ucunda “Hâzihi’t-türbetü el-merhûme el-mağfûre Arap Melek Hatun binti Mihr
Ağa”, ayak ucunda “Matet, fittarih sene seb’a ve seb’în ve seb’a mie” yazdığını belirtmiştir (Konyalı, 1991: 98, 285,
296).
45 Konyalı, sandukanın nereden getirildiğinin belli olmadığını belirtmektedir (Konyalı, 1991: 288).
378 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Taş üzerindeki beyit, ünlü Fars şairi Sa’dî-i Şîrâzî’nin Dîvân’ında bulunan 295. Gazelin
1. beytidir46. Bu gazelde Sa’dî, dünyanın geçici olduğunu anlatmaktadır. Bu gazel ve buradaki
beyit, Arûzun Muzâri bahrinin Mef’ûlü/fâ’ilâtü/mefâ’îlü/fâ’ilün vezniyle yazılmıştır.
Besyâr sâlhâ be-ser-i hâk-i mâ reved
K’în âb-ı çeşme âyed u bâd-ı sabâ reved
بسیار سالها به سر خاک ما رود
کاین اب چشمه اید و باد صبا رود
Tercümesi:
Toprağımızın üstünden uzun yıllar geçer
Bu kaynağın suyu akıp saba rüzgârları eser.
Taş üzerindeki beyit, ünlü Fars şairi Sa’dî-i Şîrâzî’nin Dîvân’ında bulunan 295. Gazelin
3. beytidir47. Bu gazelde Sa’dî, dünyanın geçici olduğunu anlatmaktadır. Bu gazel ve buradaki
beyit, Arûzun Muzâri bahrinin Mef’ûlü/fâ’ilâtü/mefâ’îlü/fâ’ilün vezniyle yazılmıştır.
Ey dûst ber-cenâze-i duşmen çu bugzerî
Şâdî mekon ki bâ tû hemîn mâcerâ reved
ای دوست بر جنازۀ دشمن چو بگذری
شادی مکن که با تو همین ماجرا رود
Tercümesi:
Ey dost! Bir düşman cenazesinin yanından geçtiğinde
Sevinme, zira bu macera senin başına da gelecek.

46 Bkz. Sa’dî-i Şîrâzî, 1383: 435.
47 Bkz. Sa’dî-i Şîrâzî, 1383: 435.
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 379
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
المرحوم
بوغا بک رحمه هللا تعالی
El-merhûm
Boğa Bey rahimehu’llâhü teâlâ 48
Tercümesi:
Merhum Boğa Bey
Allah Teâlâ ona rahmet etsin.
فی نصف
ذی الحجه سنه سته و سبعین و سبعمائه
Fî Nısf-ı
Zi’l-hicce sene sitte ve seb’în ve seb’a mie
Tercümesi:
776 yılı Zilhicce ayının ortası/17 Mayıs 1375
Katalog No: YT-1
Kime Ait Olduğu: Kutlu kızı Sultan
Yeri: Eşrefoğlu Külliyesi Yarım Türbe’de yer
almaktadır49
.
Tarihi: 766 / 1364-1365
Türü: Kadın mezarı
Formu: İki kademeli, yarım sekizgen
formlu Malzeme ve Teknik: Beyaz
mermer / Zemin oyma
Ölçüsü: 164x25x23 cm
Yazı Türü: Sülüs

48 Konyalı sandukanın baş tarafındaki yazıları “el-merhûm Boğa Bey besiyâr sâlhâ..…hâk-i mâ reved; ….. ez….. âyed
bâd-ı sabâ reved” şeklinde, ayak tarafındaki “ve nısf….. zilhicce sene sitte ve seb’în ve seb’a mie” şeklinde okumuş;
sandukanın yan yüzlerini bütünüyle okuyamamıştır. Konyalı, 1950’li yıllarda zor şartlar altında incelediği sandukanın
perişan bir halde bulunduğunu, çamur ve harçla kaplı olduğunu da ifade etmektedir (Konyalı, 1991: 288).
49 Konyalı, bu sandukayı Eşrefoğlu Camii’nin doğu duvarı dibindeki mezar taşları arasında görmüş ve incelemiştir.
Sandukanın nereden getirildiğinin tespit edilemediğini ancak Çilledar Türbesi ya da mezarlığından getirilmiş olmasının
muhtemel olduğunu belirtmektedir (Konyalı, 1991: 298-299).
380 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Tanım ve Kompozisyon: İki kademeden oluşan sandukanın alt kısmı yatay dikdörtgen
prizma, üst kısmı ise yarım sekizgen şeklindedir. Sanduka, ortadan kırılmış olup, günümüze iki
parça halinde ulaşabilmiştir50. Sandukanın alt kademesinde yan ve dar cephelerde ayrı ayrı
çerçeveler içerisinde verilmiş yazı kuşakları yer almaktadır. Genel olarak süslemenin yer aldığı
ikinci kademenin ayak tarafından palmet, baş tarafında ise yazıya yerilmiştir.
Sandukanın bütününde geometrik ve bitkisel süsleme farklı bölümlerde kullanılmıştır.
Dikdörtgen prizmanın yanlarında yer alan yazı kuşaklarını oluşturan beyitlerin arasında
ortasında altı kollu çiçeklerin yer aldığı daire şeklinde rozetlere yer verilmiştir. Sandukanın üst
kısmında ise geçmelerden oluşan geometrik süsleme kuşakları görülmektedir. İkinci kademenin
uzun cephelerinde zencirek kuşaklarına, semerdam şeklindeki üst kısımda ise rumî ve
kıvrıkdallardan oluşan bitkisel süsleme kompozisyonlarına yer verilmiştir.
Farsça hamâse tarzı eserlerin en eskilerinden biri olan, yazarı bilinmeyen Ferâmerznâme
isimli eserde bulunan bu beyit, arûzun mütekârib bahrinin fe’ûlün/fe’ûlün/fe’ûlün/fe’ûl
vezniyle yazılmıştır:
Mebâş eymen ez-gerdeş-i rûzigâr
Ki nâ-pâyidâr est u nâ-sâzigâr
مباش ایمن از گردش روزگار
که نا پایدار است و نا سازگار
Tercümesi:
Dünyanın dönüşünden emniyette olma
Zira o kalıcı değildir, kanaatkâr da değildir.
Sandukanın son kısmı okunamamıştır.
Sandukanın bu tarafındaki şiir okunamamıştır.

50 Konyalı, 1950’li yıllarda sandukanın “bu nefis taş ortasından çatlamış ve ayrılmıştır” şeklinde bilgi vermektedir
(Konyalı, 1991: 298).
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 381
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
هذه التربة لمرحومه سلطان بنت قتلی
Hâzihi’t-türbetü li-merhûme Sultan binti
Kutlu
Tercümesi:
Bu türbe, Merhûme Kutlu kızı Sultan’a aittir.
التاریخ فی سنه سته و ستین و سبعمائه
Et-târîh fî seneti sitte ve sittîn ve seb’a mie51
(766 /1364-1365)
Katalog No: V3
Kime Ait Olduğu: Kalemşah… adlı bir
kişiye aittir.
Yeri: Vuslat Park’ında yer almaktadır.
Tarihi: 21 Rebî’u’l-âhir 784 / 4 Temmuz
1382
Türü: Erkek mezarı
Formu: Tek kademeli, dikdörtgen prizma
formlu
Malzeme ve Teknik: Gri mermer / Zemin
oyma
Ölçüsü:163x26x13 cm
Yazı Türü: Sülüs
Tanım ve Kompozisyon: Tek kademeden oluşan dikdörtgen prizma şeklindeki
sanduka, sağında tek satır halinde baş ve ayak taraflarından ise ikişer satır halinde yazı kuşakları
yer almaktadır.
Süslemenin bulunmadığı sandukanın, yazı kuşakları haricindeki cepheleri de boş
bırakılmıştır.

51 Konyalı sandukanın baş tarafındaki yazıları “Hâzihi’t-türbetü li-merhûme Sultan binti Kutlu” şeklinde, ayak tarafındaki
yazıları “fit-târîh sene sitte ve seb’in ve seb’a mie” şeklinde okumuştur. Ancak sandukanın sağ ve sol tarafındaki
yazıların Farsça olduğunu belirtmesine rağmen bu kısımların okunuşuna yer vermemiştir (Konyalı, 1991: 298).
382 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
Taş üzerindeki beyitler, ünlü Fars şairi Sa’dî-i Şîrâzî’nin Dîvân’ında bulunan 295.
Gazelin 3. ve 4. beyitleridir52. Bu gazelde Sa’dî, dünyanın geçici olduğunu anlatmaktadır. Bu
gazel ve buradaki beyitler, Arûzun Muzâri bahrinin Mef’ûlü/fâilâtü/mefâ’îlü/fâ’ilün vezniyle
yazılmıştır.
Dâmen-keşân ki mî reved imrûz der-zemîn
Ferdâ gubâr-ı kâlbodeş der-hevâ reved
Ey dûst ber-cenâze-i duşmen çu bugzerî
Şâdî mekon ki bâ-tû hemîn mâcerâ reved
دامن کشان که می رود امروز در زمین
فردا غبار کالبدش در هوا رود
ای دوست بر جنازۀ دشمن چو بگذری
شادی مکن که با تو همین ماجرا رود
Tercümesi:
Bugün yeryüzünde gururlanarak yürüyenlerin
Vücutlarının tozu yarın havaya karışacaktır.
Ey dost! Bir Düşman cenazesinin yanından geçtiğinde
Sevinme, zira bu macera senin başına da gelecek.
هذا القبر المرحوم
قلمشاهـ...
Hâze’l-kabr el-merhûm
Kalemşah…
Tercüme:
Bu mezar merhum Kalemşah …
فی تاریخ ١٢ ربیع االخر
سنه اربعه و ثمانین و سبعمائه
fî târîh 21 Rebî’u’l-âhir
Sene erba’a ve semânîn ve seb’amie
(21 Rebî’u’l-âhir 784/4 Temmuz 1382)

52 Bkz. Sa’dî-i Şîrâzî, 1383: 435.
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 383
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Günümüzde, Beyşehir merkezindeki Vuslat Parkında iki, Sevgi Adası’nda iki ve Eşrefoğlu
Külliyesi içerisinde bulunan Yarım Türbe’de (Emir Türbesi) bir adet olmak üzere, Moğol Emiri
İsmail Ağa dönemine yani XIV. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen toplam beş sanduka
bulunmaktadır. İncelenen bu sandukalardan üç tanesi beyaz (A-2, A-3, YT-1), iki tanesi ise gri
mermerden (V-2, V-3) yapılmış olup53, söz konusu sandukaların tamamında yazı ve süsleme
kompozisyonları zemin oyma tekniğinde işlenmiştir.
Yekpare olarak yapılan beş sandukadan dördü iki kademeli (A-2, A-3,V-2, YT-1), biri tek
kademeli dikdörtgen prizma şeklindedir54 (V-3). İki kademeli sandukalardan ikisi dilimli tepelikli
(A-3, V-2), birisi yarım altıgen ve birisi de yarım sekizgen tepeliklidir (A-2, YT-1).
Anadolu’da Karamanoğulları dönemi ile birlikte sanduka boyutlarında önceki dönemlere
göre bir küçülme meydana geldiği anlaşılmaktadır55. Nitekim incelediğimiz XIV. yüzyılın ikinci
yarısına tarihlenen sandukaların boyutlarının da orta ölçekli olduğu görülmektedir. Sandukaların
boyları 125-163 cm, genişlikleri 22-30 cm ve yükseklikleri ise 13-38 cm arasında değişmektedir.
21 Rebî’u’l-âhir 784 / 4 Temmuz 1382 tarihli sanduka (V-6) tamamen sade iken56, diğer 4
sandukada değişen oranlarda süslemeye yer verilmiştir. Süsleme programı tek motif ya da
sonsuzluk prensibine göre düzenlenmiş geometrik ve bitkisel motiflerden oluşmaktadır.
Geometrik süsleme içerisinde ele alınan zencirek57 ve çizgisel desenler yazı kuşaklarını
çerçevelemekte ve süsleme kuşakları oluşturmakta; rozetler ise beyitleri birbirinden ayırmakta
kullanılmıştır.
Palmet ve rumî58 ağırlıklı bitkisel süsleme sandukaların baş ve ayak taraflarında tek
motifler olarak59, ikinci kademeleri yarım altıgen ve sekizgen biçimli taşlarda ise kuşaklar halinde
yer almaktadır. Söz konusu motiflere yazı kuşakları içerisinde de yer verilmiştir. Çeşitli harflerden
gelişen rumîler, yazı ile bitkisel süsleme arasında bir kaynaşmayı ortaya koymaktadır.
Sandukaların en erken tarihlisi 1363–1364 yılına tarihlenen Seydî Ahmed b. İsmail
Ağa’nın sandukasıdır. Yakın tarihli bir diğer sanduka ise Sultan Binti Kutlu’ya aittir (1364–1365).

53 Selçuklu Türbelerinde mezar sandukaları mermerin yanında taş, tuğla, çini ya da ahşap malzemeden de yapılabilmiştir
(Önder, 1983: 79). Daha sonraki süreçte ise mermer malzemenin yaygınlık kazandığı görülmektedir.
54 Beyşehir’de ele aldığımız sandukalar yekpare gövdeli ve şahidesiz yapılmış olmakla birlikte; sandukaların yöre ve
zamana göre değişik biçimlerde yapılabildikleri görülmektedir. Beyhan Karamağaralı Ahlat yöresi sandukalarını
şahidesiz ve şahideli olmak üzere iki kısma ayırmakta; şahidesiz sandukaları da yine kendi içinde yekpare gövdeli basit
sandukalar ile gövdeli ve kapaklı sandukalar olmak üzere iki grupta ele almaktadır (Karamağaralı, 1992: 6-7). Sinop’ta
Candaroğlu Beyliği’nden (1291-1461) günümüze ulaşan sandukaların çift şahideli dikdörtgen prizma şeklinde gövde ile
kaide üzerine oturan dörtkenarlı prizma biçiminde bir kapağa sahip oldukları görülmektedir (Özkarcı, 2001: 449).
55 Başkan, 1996: 70.
56 Bursa’da Devlet Hatun’un 826/1413 tarihli iki kademeli sandukası tamamen sade bir örnek olarak dikkat çekmektedir
(Karaçağ, 1994: 135-137).
57 Konya İnce Minareli Medrese Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’nde 5820 envanter numarası ile kayıtlı 880/1475 tarihli bir
sandukanın kaidesinde benzer zencirek uygulaması daha büyük boyutlu olarak görülmektedir (Erdemir, 2009: 166).
Bursa’da çeşitli mezar taşlarında yazıları çevreleyen zencirekler görülmektedir (Karaçağ, 1994: 192-193; 23, 26, 28-30.
Res).
58 Kökeni konusunda kesin bir yargıya varılamamış olmakla birlikte Anadolu’da XII. yüzyıla ait ahşap eserlerden itibaren
gördüğümüz rumî motifi, Selçuklu döneminden itibaren Konya mezar taşı ve sandukalarında da en çok tercih edilen
motiflerin başında gelmektedir. Karamanoğulları dönemine tarihlenen Konya sandukalarındaki rumî kullanımı için bkz.
Başkan, 1996: 73-74. Bursa’da 14-15. yüzyıllara tarihlenen mezar taşlarının özellikle alınlıklarında palmet ve rumî
motiflerinin bir arada kullanıldığı görülmektedir (Karaçağ, 1994: 172-173).
59 Konya İnce Minareli Medrese Taş ve Ahşap Eserler Müzesi’nde 1426 envanter numarası ile kayıtlı 846/1442 tarihli ve
5820 envanter numarası ile kayıtlı 880/1475 tarihli sandukalarnın baş ve ayak taraflarında stilize nebati yapraklar olarak
tanımlanan benzer motifler işlenmiştir (Erdemir, 2009: 166).
384 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
1375–1376 yıllarına tarihlenen iki sandukadan birisi Arap Melek Hâtun binti Mihr Ağa’ya, diğeri
Boğa Bey’e aittir. Sandukaların en geç tarihlisi ise Kalemşah isimli bir kişiye ait olan 4 Temmuz
1382 tarihli sandukadır. Bu son sanduka dışındaki dört sanduka, İsmail Ağa’nın vefat ettiği 1379
tarihinden önce yapılmışlardır. Bu durum, Beyşehir ve çevresinde zaviyeler ihdas eden ve
hâkimiyeti süresince pek çok eser yaptıran İsmail Ağa’nın, oğlu ve gelini başta olmak üzere
dönemindeki önemli kişilere sanduka yapılmasında bizzat etkili olduğunu düşündürmektedir.
Yapılan çalışmalar ve daha önceki araştırmalar değerlendirildiğinde, incelediğimiz
sandukalardan iki tanesinin özgün yerinin İsmail Ağa tarafından yaptırılan Çilledar Sultan Zaviyesi
olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Nitekim Çilledar Sultan Zaviyesindeki sandukalardan birisinin
İsmail Ağa’nın oğlu Seydî Ahmed’e, diğerinin ise Seydî Ahmed’in eşi Arab Melek Hatun’a ait
olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada incelenen diğer üç sandukanın ise tarih, dil ve sanat
özellikleri açısından yine İsmail Ağa döneminde yaptırılan Kalenderhâne ve Afşar Bey
zaviyelerine ait olması kuvvetle muhtemeldir.
Tamamı Selçuklu sülüsü ile yazılan sandukaların baş tarafında mevtânın ismini ve ayak
tarafında ise ölüm tarihini içeren ifadeler Arapça’dır. Sandukaların sağ ve sol cephelerinde bulunan
metinler ise bütünüyle Farsça’dır. Bu durum, Anadolu Selçuklu Devleti (1077-1308) yıkılmış
olmasına rağmen, kültürel etkisinin Beyşehir ve çevresinde devam ettiğini de göstermektedir.
Sandukalar üzerinde bulunan Farsça şiirlerin üç tanesi ünlü Fars şairi Sa’dî-i Şîrâzî (ö.
1292)’ye ait olup bir tanesi ise yazarı bilinmeyen ancak Fars hamâse edebiyatının ilk eserlerinden
olan Ferâmerz-nâme isimli eserden alınmıştır60. Diğer bir sandukadaki Farsça şiirin ise, yapılan
literatür taramalarına rağmen kaynağı tespit edilememiştir.
İncelenen beş sandukadaki metin kısımlarının bütünüyle Farsça şiirlerden oluşması, üç
tanesinde Sa’dî-i Şîrâzî’nin, birinde Ferâmerz-nâme’den alınan şiirlerin bulunması dikkat çekicidir.
Bu durum, Sa’dî-i Şîrâzî’nin ölümünün üzerinden henüz yetmiş yıl kadar geçmiş olmasına rağmen
Sa’dî’ye ait şiirlerin Beyşehir ve çevresine ulaşmış olmasında Moğol Emîri İsmail Ağa’nın bir
köprü oluşturduğunu akla getirmektedir. Beyşehir ve çevresinde pek çok vakıf eseri yaptıran İsmail
Ağa döneminde, yöneticiler ile tekke mensupları arasında canlı bir kültürel ortamın ve iletişimin
bulunduğu da anlaşılmaktadır.
İncelediğimiz sandukalar yapıldıkları tarihten günümüze ulaşana kadar değişen oranlarda
tahribe uğramıştır. Nitekim bunlardan bir tanesi ortadan ikiye ayrılmış (YT-1), bir tanesinin bir
cephesi kazınmış (A-2), bir tanesinin de kimlik bilgilerinin olduğu bölüme oyuk açılmıştır (V-2).
Diğer sandukalarda ise yazı ve diğer bölümlerinde çeşitli kırıklar görülmektedir. Söz konusu
tahribatların bir kısmı doğal şartlardan, büyük bir çoğunluğu ise insan elinden kaynaklandığı
anlaşılmaktadır.
Günümüzden yaklaşık olarak 650 sene öncesine tarihlenen ve bu çalışmada ele alınan
sandukalar, bugün Beyşehir merkezinde çeşitli parklara dağılmış durumdadır. Pek çoğu halka açık
parklarda ayakaltında, açık alanda sergilenen sandukalar, iklim koşulları ve insanların tahribatı
altında hasar görmeye müsait bir durumdadır. Tarih, dil ve sanat özellikleri açısından eşsiz
durumda bulunan bu sandukaların bir an evvel daha uygun şartlarda korunabilecek kapalı alanlara
taşınması temennîmizdir.

60 Sinop’ta Candaroğlu Beyliği (1291-1461) dönemine tarihlenen sandukaların baş şahidelerine Arapça ve Farsça olarak
duâlar, şiirler ve ölen kişinin kimliği; ayak şahidelerine de duâ cümlesiyle beraber kişinin ölüm tarihi yazılmıştır.
Sandukaların gövdelerinde ise; Bakara, Âl-i İmrân, Kadir, Haşr ve Tevbe sûrelerinden ayetler ile hadis, Esmâ-i Hüsna ve
çeşitli duâ cümlelerine yer verilmiştir (Özkarcı, 2001: 449).
Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa Dönemine Ait Farsça-Arapça Sandukalar 385
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
KAYNAKÇA
ARŞİV VESİKALARI
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi (VGMA), Hurufat Defterleri (HD), Nr.1079, vr. 100a, 1079,
vr.101b.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Karaman Ahkam Defterleri (KA.D), 132, s.94-1; Nr. 133, s.
69-3.
H.1290 (1873) Konya Vilâyeti Sâlnâmesi, Defa 6, Konya Vilâyet Matbaası, 1290/1873.
H.1295 (1878) Konya Vilâyeti Sâlnâmesi, Defa 11, Konya Vilâyet Matbaası, 1295/1878.
YAYIMLANMIŞ KAYNAKLAR
AKYURT, Yusuf, (1940),“Beyşehir Kitabeleri ve Eşrefoğlu Cami ve Türbesi”, TTAED, IV,
İstanbul, 91–129.
BAŞKAN, Seyfi (1996), Karamoğulları Dönemi Konya Mezartaşları, Ankara.
BOZKURT, Nebi (2009), “Sanduka”, TDVİA, Cilt: 36, İstanbul, 103-104.
ÇİFTÇİOĞLU, İsmail (2002), “Beyşehir’de Moğol Emiri İsmail Ağa’nın Eserleri ve Vakıfları”,
SDÜFEFSBD, Sayı: 6-7, Isparta, 1-16.
ERDEMİR, Yaşar (1999), Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii ve Külliyesi, Beyşehir.
ERDOĞRU, M. Akif, (1998), Osmanlı Yönetimi’nde Beyşehir Sancağı, İzmir.
Halil Edhem, (1330), “Anadolu’da İslami Kitabeler, Beyşehri-Uluborlu-Alaiyye”, TOEM, Sene: 5,
Numara: 27 (1 Ağustos 1330), İstanbul.
KARAÇAĞ, Demet (1994), Bursa’daki 14-15. Yüzyıl Mezartaşları, Ankara.
KARAMAĞARALI, Beyhan (1993), Türk Mimari Eserlerinde Ahlat Mezartaşları, Ankara.
KONYALI, İbrahim Hakkı (1991), Âbideleri ve Kitâbeleriyle Beyşehir Tarihi, Haz. Prof. Dr.
Ahmet Savran, Erzurum.
ÖNDER, Mehmet (1983), “Bir Selçuklu Şaheseri Mevlâna’nın Ahşap Sandukası”, Vakıflar
Dergisi, Sayı: XVII, Ankara, 79-92.
ÖZKARCI, Mehmet (2001), “Sinop’ta Candaroğulları Beyliği Dönemi Sandukaları”, Prof. Dr.
Zafer Bayburtluoğlu Armağanı –Sanat Yazıları, (Editörler Mustafa Denktaş-Yıldıray
Özbek), Kayseri, 435-461.
Sa’dî-i Şîrâzî (1371), Bûstân-ı Sa’dî, Neşr: Ali Kûçekî, 388, İntişârât-ı Mehtâb, Tahran, 1371
hş./1992.
Sa’dî-i Şîrâzî (1383), Külliyât-ı Sa’dî, Tedkîk: Hasan-ı Enverî, 285, Neşr-i Katre, Tahran, 1383
hş./2004.
SÖZEN, Metin, (1972), Selçuklular ve Beylikler Devri Anadolu Medreseleri, İstanbul.
SÜMER, Faruk, (1996), “Karamanoğulları, Karamanlılar”, (Çev. M. Akif Erdoğru), TDAD, Sayı:
100.
Şikarî (1946), Karamanoğulları Tarihi, (Haz. Mesut Koman), Konya.
386 İbrahim KUNT – Hüseyin MUŞMAL – Mustafa ÇETİNASLAN
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 9/1 Winter 2014
TEKİN, Ömer - Bilginer, Recep (1945), Beyşehir ve Eşrefoğulları, Eskişehir.
ULUÇAM, Abdüsselâm (2000), Eski Erciş-Çelebibağı Mezarlığı ve Mezar Taşları, Ankara.
YAVUZ, Memduh (1934), Eşrefoğulları Tarihi Beyşehir Klavuzu, Konya.

Konular