BİYOGRAFİK BİLGİ VE ŞİİR ELEŞTİRİSİ AÇlSINDAN "BAHARİSTAN"

Biographical Data and Poetry Criticism Through "Baharistan"
Baharıstan, whıch the anginal name ıs Ravzatu 'f-A lıwlr ve Tuhfetii '1-Ehr/ir,
consists of an ıntroductıon, eıght parts, and a conclusıon. In these eıght parts the
main subjects are the views, ıdeas and wrıtings of famous sophists; the attrıbutes of
justice, moderation which must belong to the admınish·ators; generosıty and the
manners of generous people; love and the characterıstics of lovers; anecdotes;
poems·and poets; stories told by amınals (fables) and the lessons to be taken from
them. The most significiant part of Baharistan, in fact, the seventh part "yedınci
ravza" in which the poets are mentıoned. In thıs part, canu wntes the biographies of
39 of previous poets. This artıele mostly focuses on tl11S part. Thıs part ıs evaluated
ın terrus of tezkerecilik tradıtıon and ıt is examıned ın terms of bıographıc
knowledge and poem critiques.
Keywords: Molla Cami, Baharistan, The Traditıon of Tezkerecılık,
Biographic Knowledge, Critique ofPoem
Molla Cfun'i'nin, 892/l 478 tarihinde Sad'i'nin Gülistan'ını örnek alarak
yazdığı Baharistan; tertip ve i.islup bakımından Gülistan'a benzese de nıuhteva
bakımından farklılıklar gösterir.1 Asıl adı Ravzatu'I-Ahyar ve Tuhfetü'l-Ebrar olan
Baharıstan; bır mukaddıme, sekız bölüm(ravza) ve bir hatımeden meydana gelır.
Cami 'ye göre Babaristan sekız bölümüyle; her bahçesinde gelınciklerden,
reyhanlardan, başka bir koku olan sekiz cennete benzemektedir.2 Her bölümün
başında konu tarif edildikten sonrabölümün özelliğine göre bu konular "hikayet",
Dr., Fatih Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi.
Alı Asgar Hıkmet, Cami, (Istanbul, ı 99 ı). s 328
Makalede parantez ıçınde sayfa numaraları verılen alıntıların Farsça orı.ıınallerı. "Balıarıstaıı.
Suleymanıye Ki.ıti.ıplıanesi. lzmirlı ısmaıl Hakkı Bolunıü. 3 ı 7ı ,. nolu matbu eserden ) apılırken.
sadece terelimelen verilen alıntılar "Cami. Balwrıstall, çev. Nun Gençosman, MEB, Ankara,
ı 945. 7." künyeli eserden yapılmıştır
38 YUSUF ÇETİNDAG
"hikmet" veya "mütayebe" alt başlıklarıyla işlen ir. Bu sekiz bölümde sırasıyla ünlü
sufılerin çeşitli konulardaki düşünce, söz ve davranışlarına, yöneticilerde
bulunması gereken adalet ve insaf duygularına, cömertlik ve cömert kişilerin
hallerine, aşk ve aşıkların vasıtlarına, latife ve nüktelere. şiir ve şiiirlere, hayvan
ağzından anlatılan hikiiyelere ve onlardan alınınası gerekli derslere yer verilir.
Eğitici, öğretici ve eğlendirici özellikler taşıyan Baharistiin, Osmanlı döneminde
çok okunan bırkaç Farsça eserden biridır. 3
Cami, Baharistiin'ı kaleme alma sebebini şöyle anlatır: Bu gönül okşayıcı
bahar çağlarında sevgili oğlum Ziyaüddin Yusuf(henüz on yaşındaydı.) Arap dilini
ve edebiyat bilgilerini öğrenmeye çalışıyordu. Yeni yetişmektc olan çocuklara ve
zahmet görmemiş olan yavrulara alışkın olmadıkları şeylerle zihinlerine uygun
gelmeyen yabancı terimleri öğrenmenin, onlara ağır bir yük olmakla beraber
gönüllerine korku vereceği pek açık bir hakikattir. Çocuğun gönlünü
ferahlandırmak ve hatırını hoş tutmak için ara sıra ünlü şeyh ve büyük üstat Şirazlı
Muslihiddin Sadl'nin mübarek nefeslerinden olan Gülistiin kitabından birkaç satır
okurduk. O zaman hatırıma geldi ki, Sad'i'nin mutlu nefeslerine, güzel şiirlerine
benzer bırkaç yaprak da teberrüken aynı üslup üzere ben yazayım."(s.4)
Bu halıyle Balıaristan 'da bırbıı·ıne h ıç uymayan muhtelif mevzulara tesadüf
edilmektedir. -Burada açık saçık bazı hikayeler ve pek acı bir hiciv olan aşk
hikayesi de vardır. Mizahi bölümdeki fıkralar da zarif ve hoş nüktelerle doludur.
Bunlar bilhassa altıncı faslın sonlarındadır. Cami'nin en çok alay ettiği cahil
mektep hocaları, tecrübesiz doktorlar ve iidl şiiirlerdir. Halkın cahil tabakasına ve
mütevazi kimselere karşı tahammülili ve müsamahakiir olan Cami, yalnız ilim ve
edebiyat kisvesiyle ortaya çıkan bu değersiz zatları affeder görünmemektedir~
Ancak Baharistiin'ın en mühim bölümü hiç şüphesiz, şiiiriere ayrılan yedinci
ravzasıdır. Cami bu ravzada geçmiş devirlerde yaşayan 39 şiiirin biyografısine yer
verir. Bu bölüm kısa, fakat özlü bir mukaddime ile başlar. Cami, mukaddimede
şiirde mana, hayal ve nüktenin önemine dikkat çektikten sonra, vezin ve kafıye
üzerinde durur. Ardından şairliğin kıyınet ve derecesi ile ilgili düşüncelerini
aktarır. Şiirin sihir ve büyüden daha keskin olduğunu ifade eder. Ona göre,
kafirlerin peygambere şiiirlik isnat etmesi, şiirin yüceliğini gösteren önemli bir
delildir.(s.204) Yedinci bölüm bu kısa ve özlü mukaddimeden sonra başlar. Cami,
sırayla Rüdegl'den başlayarak, beğendiği şiiirierin hayatları ve şiirleri hakkında
bilgi verir, şiirlerinden örnekler·verir.
Bilindiği gibi bir tezkirenin, tezkirecilik açısından incelenmesinde iki temel
unsur belirleyici olmaktadır. Bunlar biyografık bilgi ve değerlendirmeler ile şairlik
ümer O kumu~. "Baharıstfın", DlA, IV, (Istanbul, I 991 ), 471.
Asaf H alet Çelebı, Molla Cami, (Ankara, 1940), 64.
BIYOGRAFIK BİLGİ VE ŞİİR ELEŞTİRİSİ AÇlSINDAN "BAHARISTAN'' 39
ve şiir değerlendirmeleridir. Molla Cami'nin eseri bu açılardan incelendiğinde' ~u
sonuçlara varmak mümkündür:
I.BİYOGRAFİK BİLGi AÇlSlNDAN:
A.Şairin Kimliği
l.İsim, Unvan, Lakap ve Mahlas:
Cami şiiirierin mahlaslarını vermiş, asıl isimlerinden pek söz etmemiştir.
Ancak beş şairin asıl ismini zikretmiştir. Bunlar Aldülvasi Çelebi, Reşidüddin
Vatvat Efdalüddin Hakanl. Kemal İsmail 1-locendl, Muhammed Assar-ı
Tebrızl' dır.( s.248)
Baharistan'da, şairterin lakap ve unvanlarıyla ilgili bilgilere de az rastlanır.
Sadece iki şairde bu yönde bir açıklama yapılır. Şirvanlı Efdaladdin için ''Şiirdeki
mertebesi dolayısıyla "Hasani.i'l-Acem" demişlerdir."(s.242) derken; "Hucendl'nin
yarattığı nüktelerden dolayı "Ha!Hik-i Ma'anl" lakabıyla anıldığını"(s.248)
söylem iştir.
Cami de diğer birçok tezkireci gibi, genelde şiiirierin mahlaslarını madde
başı yapmıştır. Ancak Cami iki şairi tanıtırken mahlasları hakkında, ayrıca
açıklamada bulunur ve bu mahlasları alış hikayelerini nakleder. Sadl maddesinde:
''Sadl ınahlası Saad bin Zengl'ye nisbeti dolayısıyla verilmiştir." der. Muizzl
maddesinde ise: "Muizzl mahlasını bu sultana intisabından dolayı almıştır."(s.224)
der.
2. Aile, Soy ve Akrabalık, Evlilik, Çocuk, Şairin Son Durumu ve Ölümü:
Caml'de, şiiirierin aile, soy, sop, evlilik ve çocuk, şairin son durumu ve
ölümü gibi özel yaşamlarıyla ilgili bilgilere rastlanmaz. Sadece Firdevsl'nin son
durumu hakkında kısa bir bilgi verir: ''1-lediyeler Tus kalesinin bir kapısından
girerken, Firdevsl'nin tabutu öteki kapıdan çıkıyordu. Mirasçı olarak bir kızı
kalın ıştı."(s.221)
3. Zaman ve Mekan:
"Zaman, az da olsa takvime dayandırılarak kullanılmışsa da; genelde bir
devir, çağ, bir devletin veya padişahın hüküm sürdüğü zaman dilimi olarak ele
alınmış ve değerlendirmelere konu edilmiştir. Şairin ölümü kadar önemli olan bır
diğer olaya doğum olayına bakacak olursak, bunda, takvime dayalı zaman
tespitinin yok denecek kadar az olduğunu görürüz. Aslında doğum olayının sadece
takvime dayanan zaman belirlenmesi açısından değil, hemen her açıdan
tezkırecilerce en az söz konusu edilen olaylardan birisi olduğunu burada
Tüm Herat Mektebi Tezkireleriyle ilgili daha geniş bilgi için bakınız: Yusuf Çeımdu{!,,
Alt Ştr Nevdi'nin Batt Turkçest D1van Edebiyatma Tesm (XVI Yıcyd Sonuna Kadar),
Basılmamış Doktora Tezı, Gazı Ünıversıtesı, SBE, Ankara 2002."
40 YUSUF ÇETINDAG
belirtmelıyız."c. Cami, şilirlerin doğum tarihi, yaşadıkları zaman dilimi veya ölüm
tarihleri hakkında, hiç bir zaman takvime dayalı bir tarih vermemiştir.
Tezkirelerde mekan denildiğinde ilk akla gelen, şairini coğrafi mekanı,
çevresi. doğduğu, bulunduğu ve yerleştiği yerlerdir. Cami, şairterin doğduğu ve
yaşadıkları memleket isimlerini vermek yerine, hangi hükümdar zamanında
yaşadıklarını verınekle yetinnıiştir. Yani O, mekandan ziyade zaman bilgisi
vermiştir. Fakat bu tür tanıtımlar takvime dayalı olmak yerine, padişah zamanları
esas alınarak yapılmıştır. Mesela Rudeg'i'nin Sultan Nasr, Asced'i'nin ve
Ferruhi"nın Sultan Mahmud. Muızzl'nın Muızıddın Sancar, Faryab'i'nin Atabey
l;bubekır ve Sadi'nın Ebubekır b. Zengı dönemlerinde yaşadığını
söylcıniştir.(s.224) Bununla beraber bazı şilirlerin memleketleri hakkında bilgi
'erdiğı de göriii müştür. Mesela Rudegl'nin, Reşiddüdin Yatvat'ın ve Am iki'nin
Maveraünnehır"den(s.208). Ascedl'nın Merv'den, Firdevs'i'nın Tus'dan ve
Nızami'nın Gence"deıı olduğunu belirtmiştir.
4. Seyahat:
rezkirecilerin üzerinde durduğu önemli hususlardan birisi de şairterin
gerçekleştirdiği seyahatlerdir. Cami, dört şairin tanıtımında seyahatle ilgili bilgi
verir. Firdevs'i'nin Tus'dan Gazne'ye gelmesini, ardından Sultan Mahmud'la
arasınm bozulmasını ve sürgün hayatını etratıı bir şekilde anlatmış; Rüdeg'i'nin
Sultan Nasr ile beraber Buhara'dan Merv'e, ardmdan Buhara'ya geliş hikayesi
nakletmiştir.(s.2 1 1) Ayrıca Ferruhl için: "'Semerkanda bir seyran yerine giderken
şehir sınırlarına yakın bir yerde haydutlar yolunu kesti ler. Her nesi varsa
aldılar."(s.216) ve Nilsır için: "Birçok şehirlerde yaptığı seyahatlere ait Sefername
adlı bir eseri vardır."(s.222) der.
B. Sosyal, Kültürel, Ekonomik Durum ve İlişkiler:
1. Öğrenim ve Yetişme:
Cami hiçbir şairin öğrenimi ve yetişmesiyle ilgili bilgi vermez. Sadece iki
yerde şilirlerin bilgi seviyesinden bahseder. Heratlı Azrakl için: "Şiir ve fazilette
üstat. ılı m ve felsefeye aıt balıısierde ergındı.(s.223) ve Abdülvasi Cebelı ıçın:
Engin bir filozof, fazilet ve kemal sahibi bir şairdi.(s.229) der.
2. Meslek, Mevki ve Geçim Durumu:
Baharistan'da şairterin geçim durumu ve imkanları hakkındaki bilgiler, diğer
bilgilere göre daha fazladır. Mesela Rudegi'nin aşırı serveti, Unsurl'nin,
Asced'i'nin, Fernıh'i'nin, Muizzl'nin. Faryabl'nin ve Sadl'nin yaşadıkları dönemde,
hükümdarların himayesinde zenginlik içinde yaşadıkları özellikle vurgulanınıştır.
Cami'nin biyografisini verdiği şairlerden hiçbiri maddi sıkıntı çekmemektc veya
Harun Tolasa, Sehf. Laııjf. AştA Çelebi TezAırelerme Core 16 yy Edehiyaı Araştirma ve
Uq/lrm. l/nıtr. 1983.35
BIYOGRAFİK BİLGİ VE ŞİİR ELEŞTIRISI AÇlSINDAN "BAHARİSTAN" 41
şiiirierin bu kabil çektikleri sıkıntılardan bahsedilıneınektedir.(s.226) Özellilde de
Rlıdegl'nin elde ettiği servet büyük bir itina ile anlatılır: ''İki yüz kölesi vardı. dört
yüz deve yükünü taşırdı. Ondan sonra gelen şairlerden hiçbiri bu h.adar servet ve
kudrete sahıp olınadı.''(s.2 l 2)
a. Saray Çevresi, Özel Hizmet, Yakmhk ve Destekler:
Rüdegl'nin dikkat çektiği hususlardan birisi de şiiirierin padişahlarla olan
münasebetleridir. Ancak padişah dışındaki diğer devlet erkanı ile ilgili herhangi
bın bı J.gıye rastlanmaz. Mesela Rüdegl, Samanoğullarından Nasr b. Ah nı ed· e
terbıyesınde hulunur.(s.208): Unsur! ıçın: ''Sultan Mahmut Sebüktekın' ın sevgı ve
lıiıııaye-.,ıni kazanınıştır.(s.2ı4) Ascecll ıçın: Gazneli Mahmut"un
methıyecılerındenclır.(s.215) ve Fenlıhl Gaznelı Mahmut'a ıntısap etıniş.(s.2 ı 7)
b. Serbest Meslek ve Sanat Erbabı:
Cami üç yerde şairlerin meslekleri ile ilgili bilgi verir. Bunlardan birisi i maci
Fakılı-i Kirnıanl'dir. Kirmanl için ''Tekke sahibi şeyhlerdendi''(s.255) der.
Mesleğinden bahsedilen diğer şair ise Süzenl'dir. Cami. Süzenl'nin bir iğne
çırağına gönül verdiğini, bu yüzden de bu meslekte maharet kazandığını
söyler (s 234) Firdevsl için: ··Derler ki Firdevsl çiftliğinde çalışırdı.''(s.2 ı 8)
C. Kişilik Yapısı ve Özellikleri
1. Zihn ve Düşiinme Gücü:
Şairlerin, tanıtma ve değerlendirmeye tabi tutulan yanlarından birisi de zihin,
zeka, düşünce, anlayış, kavrayış güç ve yetenekleriyle ilgilidir. ''Zihin, zcka,
zekavet, akl, taakkul, kiyaset, fetanet hafız fehın fıraset, idriik, iz'an, kuvve-ı
denake, fıkr, re'y vb." tilbırler altında sözkonusu yetenekler, şaırın
değerlendirilmesinde gerek şekil ve gerekse önem itibariyle ilk sıralarda yer alırlar.
Cami'de şiiirierin kişilikleri, kabiliyetleri, mizaciarı ve zeka durumları hakkında az
da olsa bilgilere rastlanınaktadır. Mesela Rüdegl ıçın: ''Fakat o kadar zekı ve
keskin anlayışlıydı ki sekiz yaşında bütün Kur'an ·ı ezberled i.''
denı lmektedır.( s.228)
2. Mizac ve Ahlak:
Cami, şiiirierin mizac ve ahlaklarıyla, Süzen! hariç, ilgili olumhız herhangi
bir açıklanıada bulunmaz. Genelde onların fazilet ve kemaldekı üstünlüklerı ve
olgunlukları dile getirilir. Mesela Neviii'nin fazilet, edeb, meziyetleri hakkında çok
mübalağalı övgüler yapılır.(s.259) Suzenl'nın ıse mızahl yönüne dıkkat çekılır C
mizalı hakkında olumsuz bazı ifadeler kullanılır: ''Tabiatı üzerinde minılı gakbe
çaldı. Bundan dolayı birçok zevzeklikler yapınıştır."(s.229)
42 YUSUF ÇETİNDAG
3. Dini-Tasavvufi Düşünce ve Yaşayışları:
Cami şiiirierin dini ve tasavvufı düşünceleri ve yaşamları hakkında pek bilgi
vermez. Sadece iki yerde konuyla ilgili çok kısa bilgi verir. imad Fakih-ı
Kirmaııl'nin tekke sahibi şeyh(s.255) olduğunu söylerken; Nasır Hüsrev-ı
Ansarl'nin "bozuk inançlı, küfür ve zındıklığa meyilli"(s.222) olduğunu
söyle ın iştir.
4. Fiziksel Özellikler:
Fiziksel dunım ve görünümler hakkındaki bilgiler ise yok denecek kadar
azdır. Sadece bir yerde, doğuştan kör olan bir şiiirden bahsedilir. Rudegl için:
"Anasından kör doğdu.(s.208)
5. Hüner Ve Kabiliyetler:
Şiiirierin şiir dışında kalan çeşitli sanat ve kültür dallarında sahip oldukları
hüner, kabiliyet ve beceriler, tezkirecilerin üzerinde önem ve ısrarla durdukları
konulardan birisidir. Tezkirelerde çok sık bahsi geçen hünerlerin başında "mCısikl"
gelmektedir. Şiiirierin ımısikl ilminde hüner sahibi oldukları "ilm-ı edvar ve
ınusikl" tabirleriyle anlatılır. Cami, tezkiresine aldığı şiiirierin bazı hüner ve
kabiliyetlerinden kı:.aca bahsetıniştir. Rudegl için: "Sesinin güzelliği dolayısıyla
çalgıcılığa heves etti. Ud öğrendi, bu sazda Ustad oldu."(s.208) Ayrıca Rüdegl'nin
şiirini udla besteleyip söylediğini rivayet eder.(s.208) Ayrıca Nilsır ve Heratlı
Azrakl'nin Felsefe bilgisinde ergin olduğu dile getirilir.(s.223) Baharistan'da bu
örnekler dışında hüner ve kabiliyetlerden bahsedilınez.
ll. ŞİİR VE ŞAİR ELEŞTİRİSİ AÇlSINDAN
A. Yaratılış Hali ve Şiir:
Görüldüğü gibi Cami, birçok şairin biyografıleri ile ilgili bilgilere fazlaca
itibar etmemiş, onun yerine şairlik kabiliyetleri ve şiirleri hakkında bilgiler vermeyi
yeğlemiştir. O, şairlerin, şiir yetenekleri hakkında daha çok övücü sözler
söylemekle beraber, sınırlı da olsa bazı olumsuz eleştirilere yer vermiştir. Şimdi,
kısaca tezkirecilik geleneğinde kullanılan tabir ve sıfatiara değinıneye çalışalım:
Tab':
"Tab" şiiirierin yaratılış halini ifade etmek için kullanılan tabirlerin başında
gelir. Aslında bu kelime, kişinin genel yaratılış, ınizac ve karakterini ifade eden bir
anlam taşır. Ancak tezkireciler bu tabiri, şiir kabiliyetini ifade etmek için
kullanırlar. Cami, tab' kelimesini iki yerde kullanır. Ammar için: "Ve tab'! hoş ve
şi'rl dil-keş daşte." (Hoş tabiatlı ve gönül çekici şiirleri vardır.)(s.74); Süzen! için:
"Kaslde gofte e st mevkCıf mlkCıyend kı an mu h ten' -tab' ve ... " (M üstevii'ye yazmış
olduğu ınevkuf bir kasidenin kendisi tarafından icad edilmiş bir sanat eseri
olduğunu söylerler. )(s.84)
BIYOGRAFIK BII,GI VE ŞlİR ELEŞTIRISI AÇlSINDAN "BAHARISTAN'" 43
Selika:
Sözlük anlamı tab'la aynı olan selika ile ilgili yapılan tanıtma ve
değerlendirmelerin önemli bir bölümü, böyle bir gücün veya yaratılış halinin şairde
varlığı, yokluğu, azlığı, çokluğu ve çeşitli dereceleri, yani salt bu gücün niceliği
etrafında toplanır. Cami, "sellka" tabirini iki yerde kullanır. İlk olarak Cami
tarafından kullanılan bu tabir, Devletşah ve Nevaltarafından da kullanılır, ardından
Sehl Bey'le Anadolu'ya taşınır. Hafız-ı Şirazl için: " ... ve selika-i şi'r-ı vey
nezdlkest be-sel'ika-ı Nizari Kuhistani." (Şiirinin üslübu Kohistanlı Nizari'nin
üslübuna yakındır.)(s.90)
B. Olağanüstü ve Bilinmeyene Dayandırılan Tamtma ve Değerlendirmeler:

Metafizik, olağanüstü güç ve etkilerin sihir, mucize vb. tabirler altında
ifadesini bulan bir şekli, aslında mecazi bir değerlendirme olur. Tezkireci şairi
gerçekten büyücü veya peygamber görmez. O, sadece bu şiirlerin insanlar üzerinde
yaptığı etkiye dikkat çekmek ister. Cami, Nizaınl için: ''Ve fezail u kemalat-ı vey
ruşen ihtiyac-ı şerh nedared an kadr-i letayif u dakayık ki der-kitab-ı Penç Gene
dere kerde est." (Penç Genç adlı eserine o kadar güzellikler ve incelikler
doldurmuştur ki bu şeref hiç kimseye nasip olmamıştır."; Kemal İsınail Hocendl
ıçin: " ... Elkab Hallaku'l-Maani kerde end. Ez bes meani-i dakik ki der-eşar-ı hod
dere kerde est.. .. " ( ... Bu şair şiirlerinde birçok ince nükteler yaratmış olduğu için
Hallakü'l-Maanl ünü ile anılmaktadır.)(s.246)
C.Şiir İle İlgili Bilgi ve Değerlendirmeler:
Garib:
Garlb, kelime ınanası olarak, alışılınışın dışında, tuhaf anlamlarını
içermektedir. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabiri Devletşah ve Neval de
kullanır. Ardından Latlfi ile Anadolu'ya taşınır. Cami, ''garlb" sıfatını üç yerde
redif tavsifı için olumlu anlamda kullanır. Hasan-ı Dihlevl için: ''Ye ekser
kafiyeM-yı teng ve reditlıa-yı garlb ve bahrlıa-yı hoş-ayende ki ... " ( ... Çok dar
katiye ler, garip redifler, ahenk! i veziııler bulur ki ... )(s. 91 ); Şeyh Kemal Hucendl
ıçın: "Be-redif-ı garlb sehl-ı mümtenı' nemast." (Darb-ı ınesellerde, redifı ve
kafiyelı hafıfvezınlerde sehl-ı mümtenl bir üslubu vardır.)(s.90)
Hemvar, Yek-dest, Rast:
Cami, iki yerde "hemvar" sıfatını ''yek-dest" ile beraber kullanır. İlk olarak
Cami'nin kullandığı bu tabiri Neval de kullanır, ardından Sehl Bey'le Anadolu'ya
taşınır. Katibl-i Nişaburl için: '' ... Amma şi'r-ı vey yek-dest u hemvar nlst." (Fakat
şiirlerinde düzgünlük ve tenasi.ip yoktur.)(s.92): Şahi-i Sebzvarl için: "Eşar-ı vey
latifyek-dest u hcmvarest...'' (Şiirleri güzeL düzenli ve tenasi.iplüdi.ir.)(s.92)
44 YUSUF ÇETİNDAG
Hoş:
Hoş sıfatı genellikle tab' kelimesiyle beraber kullanılmış, hem şairlerin
yaratılış hal ve durumlarını, hem de şiirlerini değerlendirmek için kullanılmıştır. Bu
kullanım şekli özel bir anlam içermesinden ziyade genel bir takdir ifadesi
konumundadır. Cami, hoş sıfatını sadece iki yerde kullanır. Arnmar için: "Ve tab'i
hoş ve şi'ri dil-keş daşte." (Hoş tabiatlı ve gönül çekici şiirleri vardır.)(s.74) Ayrıca
Cami iki yerde de "hoş-gfıy ve hoş-ayende" tabirlerini kullanır, ardından Devletşah
ve Nevai kullanır. Daha sonra Sehi Beyle Anadolu'ya geçer ve birçok tezkireci
tarafından kullanılır.
Hôb, Ziba:
Cami, "hfıb" sıfatını iki yerde kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu
tabiri Devletşah ve Nevai de kullanır. Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya taşınır.
Selman-ı Saveci için: "Der-cevab-ı üstadan-ı kasaid dared ve ba'zı ez asi hfıbter ve
ba'zı furfıter ve ba'zı beraber ve ... çün an der-suret-i hfıbter ve üslfıb-ı mergfıbter
vaki' şode." (Kaside üstadiarına cevap ve nazire olarak yazdığı şiirlerden bir kısmı
aslında daha güzel bazıları da aynı değerde veya daha aşağıdır.)(s.90)
Pesendide, Dil-keş:
Sözlük anlamları, "beğenilmiş, seçkin, seçilmiş, gönle hoş gelen, cazip,
güzel" olan bu sıfatlar, genelde şiir değerlendirmelerinde kullanılmıştır. İlk olarak
Cami'nin kullandığı bu tabirleri, Devletşah ve Neviii de kullanır. Ardından Sehl
Bey'le Anadolu'ya taşınır. Cami, bir yerde "dil-keş", bir yerde de "pesendlde"
sıfatını kullanır. Arnmar için: "Ve tab'! hoş ve şi'ri dil-keş daşte." (Hoş tabiatlı ve
gönül çekici şiirleri vardır.)(s.74)
Latif(Lutf, Letafet)
Latif; yumuşak, hoş, güzel, nazik; Jetafet ise güzellik, hoşluk, yumuşaklık
manalarma gelmektedir. Hoş'tan sonra en çok rastlanan kelimelerden binsidir.
Tezkirelerde latlf ve Jetafet kelimeleri kimi zaman şairlerin doğal sanat gücü ve
yeteneği için kullanılmış, kimi zaman da şiir değerlendirmesinde kullanılmıştır.
Cami, on iki yerde bu tabire yer verir. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabiri
Devletşah ve Nevai de kullanır. Ardından Sehl Bey'le Anadolu'ya taşınır. Edip
Sabir, Enver!, Sfızeni, Zahirüddin Faryabi, Selman-ı Savecl, Şeyh Kemal Hucendl,
Bisati-i Semerkandi, Şah'i-i Sebzvari, Muhammed Assar-ı Tebrizi, vb. şairlerin
şiirlerini değerlendirirken "latif' sıfatını kullanır. Mesela Hafız-ı Şiraz'i için: "Ekser
eşar-ı vey latif u matbfı' est ve bazı karib be-serhad-ı i'caz." (Şairler piri Şirazlı
Hoca Hafız'ın şiirlerinin birçoğu güzel ve ahenklidir. Bazısı mucize derecesine
yaklaşmıştır.)(s.90), Arniki için: "Yeki ez kasaid gofte be-gayet bed!' u latifvfıki'
şode est." (Şu parça gayet güzel ve nefıs düşmüştür.)(s.84)
BİYOGRAFİK BlLGİ VE ŞİlR ELEŞTIRİSİ AÇlSINDAN "BAHARİSTAN" 45
Selim, SeHimet:
Sözlük manası ''Kusur.suzluk, noksansızlık, sağlamlık, sıhhatlilik,
düzgünlük" olan selim ve ve selılınet kelimelerinin şair yaratılışı için neyi ifade
ettiği tam olarak anlaşılaınamaktadır. Cami, "selamet" tabirini bir yerde şiir
değerlendirmesi için kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabiri Devletşah ve
Nevai de kullanır. Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya taşınır. Zahirüddin Faryabi
ıçın: " ... divan-ı o matbu' vü makbulest be-letafet u selamet-i suhan-ı o hiç kes
nist." (Tam divanı pek güzel ve makbuldür. Onun sözlerindeki şirinlik, düzgünlük
hiçbir şairde yoktur.)(s. 87)
·Mesel, Mesel-amiz, Mesel-guy:
Sözlük anlamı örnek, numune, manalı ve dokunaklı söz olan mesel
kelimesini, tezkireciter şiir değerlendirmelerinde kullanır. İlk olarak Cami'nin bir
yerde kullandığı bu tabiri, Devletşah ve Nevai de kullanır. Ardından Sehi Bey'le
Anadolu'ya taşınır. Şeyh Kemal Hucendi için: " ... ez çaşnf-i aşk u muhabbet half
mande der-Irad-ı emsal ve ihtiyar bahrhii-yı sebk-i ba-kafiyeha ve redif-i garzb
sehl-i mümteni' neması" ( ... aşk ve muhabbet çeşnisinden uzak düşmüştür. Darb-ı
mesellerde, redıfi ve kafıyeli hafıf vezınlerde sehl-i mümteni bir üslubu vardır.)(s.
90)
Melih, Melahat:
Güzel, şirin, sevimli manalarma gelen melih tabiri şiir değerlendirmelerinde
az da olsa kullanılmaktadır. İlk olarak Cami tarafından iki yerde kullanılan bu tabir,
Devletşah ve Nevai tarafından da kullanılır. Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya
taşınır. Edip Silbir için: "Ve eşar-ı vey ra Jetafeti kamil ve melahati tamam
hasılest." (Şiirl~rinde olgun bir güzellik ve tam bir incelik vardır.)(s.80)
Rev an:
Cami, "reviin" sıfatını iki yerde Kemal Hacendi ve Hafız-ı Şirazi için
kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabiri, Devletşah ve Nevai de kullanır.
Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya taşınır. Hafız-ı Şirazi için: " ... Gazeliyat-ı vey
nisbet-i be-gazelıyat-ı diger der selaset u revani hükm kasiiyid zahir diirend."
(Gazelleri başka şiiirierin gazelleriyle ölçülürse ahenk ve akıcılıkta Faryabi'nin
kasideleri değerindedir.)(s. 90)
Selaset:
"Seliiset"in sözlük anlamı "akıcı olma hali, akıcılık"tır. Şiiirierin genellikle
sözlük ınanalarını esas aldığı tahmin edilmektedir. Cami, bu tabiri dört yerde
kullanır. İlk olarak Cami tarafından kullanılan bu tabir Nevai tarafından da
kullanılır. Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya taşınır. Kemal İsmail Hacendi için:
"Amma mubalaga-i vey der-tedkik-ı maani ibarat-ı vey ra ez hadd-ı selaset ve
revani biruni birfın berde est." (Ancak ınanaları incelemek hususundaki ınübalağası
46 YUSUF ÇETIN OAC";
iislubuııun düzgünlük ve akıcılık hudutlarından çıkarın ı ştır. )(s.246); Selınan-ı
Saveci için: ··vey şairl fasih u suhaıı-güzarl beligest der-selaset-ı ibarat ve dıkkat-ı
işarat bi-nazlr üftade est." (Düzgün ifadeli bir şair, parlak sözlü bir üstaddır.
Üslübundaki akıcılık ve sanatındaki incelik eşsizdir.)(s.90), Hafız-ı Şirazl için:
"Gazelıyat-ı vey nisbet-i be-gazeliyat-ı diger der-selaset u revani hükm-i kasayıd-ı
Zahlr darend." (Gazelleri başka şairlerin gazelleriyle ölçülürse ahenk ve akcılıkta
Faryabi'nin kasideleri değerindedir.)(s.90), Şeyh Kemal Hucendi için: "Amma
mubalaga der-an şi'r vira ez heıne selaset birün ... '' Fakat ınübalağacılığı dolayısıyla
şiiri bütün ahenk kaidelerinin dışında kalınış .. )(s. 90)
Pak, Pakize, Saf, Safi:
'Temiz, arınmış, saf, halis, vb." anlamlarına gelen bu sıfatiarın kullanışiarı
bir iki örneğin dışında pek bir özellik gösterınez. Cami, bir yerde "pakize" sıfatını
kullanır. Şahi-ı Sebzvarl ıçın: "Ba-ıbarat-ı pakize ve maan'i-ı pür-çaşnl...'' (Temiz
ve zevkli bir ifadesi vardır.)(s. 92)
Çaşni:
"Tatlılık, hoşluk, lezzet, zevk ve tat"anlaınına gelen çaşnı, şiir
değerlendirmelerinde çok kullanılan tabirlerden birisidir. Cami, bu tabiri üç yerde
kullanır. İlk olarak Cami tarafından kullanılan bu tabir Neviii tarafından da
kullanılır. Ardından Sehi Bey'le Anadolu'ya taşınır. Selınan-ı Saveci için. "Ve der
an çendan tekellüf kerde est anra ez çaşni blrun perde est." (Bu şiirler tekellütlü
olduklarından çeşniden uzaktırlar.)(s.90), Şeyh Kemal Hucendl için: '' ... ez çaşni
aşk ll muhabbet hall mande der-irad-ı emsal ve ihtiyar. ( ... şiiri bütün ahenk
kaidelerinin dışında kalmış, aşk ve muhabbet çeşnisinden uzak düşmüştiir.)(s.90);
Şahi-i Sebzvarlıçin: "Ba-ıbarat-ı pakize ve maani-ı piir-çaşnl..." (Temiz ibareler ve
zevkli ınanalar vardır.)(s. 92)
Has:
Has kelimesi, "kendine özgüliik, başkalarına benzemeıne'' anlamına gelir.
Cami, bu sıfatı beş yerde kullanır. Ardından Devletşah ve Nevai de kullanır ve Sehi
Bey'le Anadolu'ya taşınır. Cami, Selman-ı Saveci için: "Vira maani-ı hassa
bisyarest..." (Selmanın kendine mahsus nükteleri çoktur.)(s.90), Hasan-ı Dılılevi
ıçm: "Vira der-gazel tar1k-i hasest Ve ekser kafıyeha-yı teng ve redifbii-yı gar'b ve
bahrha-yı hoş-ayende ki asi şi'r-i hassa der-gazel mulahaza inhaest..." (Gazelde
kendine mahsus bir tarz ve üslubu vardır. Çok dar kafıyeler, garip reditler, ahenkli
vezinler bulur ki, şiirde, hususiyle gazelde düşünülecek esas da budur.)(s.91 ),
Katibi-i Nişaburi için: "Ve vira maani-i has bisyiirest ve ... " (Bu şairde de kendine
mahsus nükte ve ınanalar çoktur.)(s.92)
BIYOGRAFİK BİLGİ VE ŞIIR ELEŞTIRİSİ AÇlSINDAN "BAHARİSTAN" 47
Bi-nazir, Bi-bedel, Bi-şebih, Bi-hemta, vb.:
Bu sıfatlar eşsiz, benzersiz, eşi benzeri bulunmayan gibi manalara
gelmektedır. Cami, Selman-ı Saveci için: " ... der-selaset-ı ıbarat ve dıkkat-i işan'it
b'i-nazir üftade est." (Üslübundaki akıcılık ve sanatındaki incelik eşsizdir.)(s.90)
Meşhur, Ma'ruf, Mergub, Makbôl, Matbu', Şöhret, vb.:
Bu kelimeler sözlük anlamları itibariyle "tanınan, bilinen, rağbet gören, vb"
anlamlarına gelmektedir. Bu sıfatları çoğu hem şiir, hem
değerlendirmelerinde tezkirecilerin çok sık kullandıkları tabirlerdir.
"meşhür ve mergüb'' sıfatları tüm tezkireciler tarafından benzer
kullanılın ıştır.
de şair
Özellikle
şekillerde
Cami, dört yerde meşhfır tabirini kullanır. Abdülvasl Çelebi için: "Ve
ıttı:Iakest kı hiç kes ez ukde-ı cevab-ı kaslde-i meşhür ki matla'eş lnest." (Aşağıdaki
beyitle başlayan kasideye benzer bir şiir şimdiye kadar hiç söylenmemiştir.)(s.80),
Enver! içın: "Ez uluvv-ı hal-ı o ve halistez cemal-ı o suhanan-ı o meşhür est ve ... ''
(Şiir güzelliği, nazım düzgünlüğü onun halinin yüceliğinden ufak bir iz, güzellik
onun İrfanının çehresinde bir ben gibi kalır. Sözleri pek meşhfırdur.)(s.81 ),
Zahırüddın Faryabl ıçın: "Dıvan-ı vey meşhürest ve eşiir-ı vey ber zebanha
mezkür .. .'' (Tam divanıpek güzel ve makbuldür.)(s.87)
Cami, "hüb-mergfıb" kalıbını bir yerde kullanır .. İlk olarak Caınl"nın bır
yerde kullandığı bu kalıbı, Devletşah ve Neval de kullanır. Ardından Sehl Bey 'le
Anadolu'ya taşınır. Selman-ı Saveci için: ''Be-tahsis Kemal İsınail der-eşar-ı hod
irfıd kerde ve çün an der-suret-ı hübter ve üslub-ı mergübter vaki' şode. Malıall-ı
ta'n u ınelamet nist." (Şiirlerinde üstadlardan birçoklarının hususiyle Kemal
İsmail'in tesirleri vardır. Fakat bunlar gayet güzel ve makul bir üslupla ifade ettiği
için ayıp sayılmaz.)(s.90)
Şiir ve şair değerlendirmelerinde "makbCıl, mümtaz, matbü' ve masnü'" gıbı
tabirlerde çok sık kullanılır. Cami, bir yerde masnü, bir yerde de nıatbü sıfatiarını
kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu sıfatı Devletşah da kullanır. Ardından
Seh'i Bey'le Anadolu'ya taşınır. Efdalüddin Hakani için: "Ez heme şuara der-uslüb-
ı suhan mümtazest ve deran şive-ı garib bi-enbfız der-mevaiz u hıkem tarika-ı
Hakim SenayL" (Üslup bakımından bütün şairlerden daha seçkin ve şlvede
eşsizdir. Hikmet ve öğüt hususnda Hakim Senayi yolunu tutmuştur.)(s.85),
Selman-ı Saveci için. "Ve diger Firakname ve i'm kıtabi bedi' ve nazmi latlfest ve
gazelıyat-ı vey niz bisyar matbCı' u ınasnü' est." (İkincisi Firaknanıedir. Bu güzel
ve ince bir eserdir. Selman'ın gazelleri de çok düzgün ve sanatlıdır.)(s.90). Hafız-ı
Şirazl için: "Ekser eşiir-ı vey !atif u ınatbCı' est ve bazı karlb be-serhad-ı i'caz."
(Şairler piri Şirazlı Hoca Hafız'ın şiirlerinin birçoğu güzel ve ahenklidir. Bazısı
mucize derecesine yaklaşmıştır.)(s.90)
48 YUSUF ÇETINDAG
"Hali ez-":
Bazı tezkirecilerin "hall degil" kalıbını orta dereceli şiiirierin şiirleri için
kullandıkları görülmektedir. Cami, bu kalıbı üç yerde kullanır. İlk olarak Cami'nin
bir yerde kullandığı bu kalıbı, Devletşah ve Nevai de kullanır. Ardından Sehi
Bey'le Anadolu'ya taşınır. Süzen! için: " ... ma'ni müsta'mel başed münasib-i
maksud ez Jetafeti hall nist çenan ki derin: ... " ( ... maksada uygun birer manası
olmasına dikkat edilirse güzellikten hali kalmaz.(s.84), Bisat'i-i Semerkandi içın:
"Ve şi'r-i vey hali ez Jetafeti nist. Amma ez fezail-i müktesebe bısyar ari bude est."
(Şi irieri güzellikten uzak değilse de sanattan mahrumdur.)(s.91 ); Cami, Hayali için:
"Ve şi'r-i vey hali ez hayall n'ist." (Şiirleri hayalden mahrum değildir.)(s.91)
Mabaret:
Ustalık, beceriklilik anlamlarına gelen "maharet" çok kullanılan
tabirlerinden birisidir. İlk olarak Cami'nin üç yerde kullandığı bu tabir, Devletşah
ve Nevai tarafından da kullanılır. Ardından Latifi ile Anadolu'ya taşınır. Nasır-ı
Hüsrev-i Ansari için: "Der san'at-ı şi'r mahir bfid." (Şiir sanatlarında üstad
idi.)(s.78), Heratlı Azrak'i için: "Der kava'id-i şi'r u fazi mahir büd." (Şiir ve
fazilette üstad idi.)(s.78), Abdülvasi Çelebi için: "Vey fazılukamil ve şair-imahır
bfid." (Fazıl, kamil ve mahir bir şairdi.)(s.80)
Ç.Faaliyet ve Fonksiyonianna Göre Yaratılış Hali ve Özellikleri
"İ cad, İhtira':
Esas itibariyle şaırın doğal gucune ait bir mesele olan yaratma hali ve
yeteneği, tezkirecilerin üzerinde önemle durduğu bir sanat olayıdır. Genelde
"ihtira" tabiriyle anlatılan yaratma hali tezkirelerde fazla bir açıklamaya tabi
tutulmadan muğlak bırakılan kon~lardan bırısıdır. Tezkirecıler konu edılen
yaratmanın nasıl bir yaratma olduğunu ve şairin bunu nasıl gerçekleştirdiği
konusunu çok açmamışlardır. Genel anlamda yaratma, yeni şeyler ortaya koyma,
sanat eserine kişiliğinin damgasını vurma anlamına gelir.
Cami, bu tabiri bir yerde kullanır. Süzeni için: "Ve der kaside-i diger ne ez
in üslı1b mikfiyed. Kaside gofte est mevkfif mikuyend ki an muhteri'-tab' ve ... "
(Müstevfi'ye yazmış olduğu mevkuf bir kasidenin kendisi tarafından icad edilmiş
bir sanat eseri olduğunu söylerler.)(s.84)
Dikkat ve Müdekkik:
Genel bir anlam ıfade eden bu tabir, zihnin, hareket ve faaliyetlerinde son
derece incelik ve özen içerisinde olması şeklinde yorumlanabilir. Cami, bu tabiri
beş yerde kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabir, Devletşah ve Nevai
tarafından da kullanılır. Ardından Lat'ifı ile Anadolu'ya taşınır. Fahri'i-ı Cürcan1
için: "Mizan-ı kemal u fazi ve dikkat-i şi'r-i vey kitab-ı Veys u Ramin est."
(Olgunluk ve erginliğin ölçüsü ve şiirlerindeki inceliğin delili Veys ve Ramin
BİYOGRAFİK BİLGİ VE ŞİİR ELEŞTİRISİ AÇlSINDAN "BAHARİST AN" 49
adındaki eseridir.)(s.87); Selman-ı Saveci için: "Vey şair! fasih u suhan-güzari
bellgest der selaset-i ibarat ve dikkat-i işarat bl-nazir üftade est." (Düzgün ıfadeli
bir şair, parlak sözlü bir üstaddır. Üslubundaki akıcılık ve sanatındaki incelik
eşsizdir.)(s.90), Cami, Şeyh Kemal Hucendl için: "Vey der-letilfet-i suhan ve
dikkat-i maani be-mertebe Ist ki blş ezan mutasavvır nlst. (Söz güzelliğinde, ınana
inceliğinde öyle bir mertebedir ki daha fazlası tasavvur edilemez."(s.90)
Üslôb:
Üslub, tarz, tarik, vb. tabirler tezkireciler tarafından çok kullanılırlar. Bu
kullanışlar genellikle, herhangi bir edebiyat alanı, dalı, türü veya edebiyat için
genel bir isim ya da ifade şekli olurlar. Cami, Emir Muizzl, Sfızenl, Efdalüddln
Hakan!, Faryabi, Savec1, Sad! ve Hasan Dihlevi gibi şairterin tanıtımında bu
tabiriereyer verir. Emir M uizzi i çin: "Ve i n çend beyt-i diger ez kaside1 ki der
uslüb-ı şuara-yı Tazl-zeban gofte est." (Şu birkaç beyit onun Fars üslübunda
söylediği şiirlerdendir.), Zahirüddin Faryabl için: " .. .In çend beyt ber-uslub-ı
mesnevl.", Şeyh Sad! için: "Ez vey tarlk-i gazel nev-reside est." (Gazelcilerin
önderidir. Hiç kimse ondan önce gazel tarzında o derece özenmemiştir.)(s.91)
Mev'iza, Nasihat:
Tezkireciler, bazı eserler hakkında yaptıkları tavsif ve değerlendirmelerde,
bu eserlerin öğüt ve ders içerdiğini vurgularlar. Eserlerin bu yönleri genellikle
"ınev'iza, nasihat, nush, pend, vb." tabirleri e ifade· edilmeye çalışı !ır. Cami, bu
tabirleri iki yerde kullanır. İlk olarak Cami'nin kullandığı bu tabir, Devletşah ve
Neval tarafından·da kullanılır. Ardından Sehl Bey'le Anadolu'ya taşınır. Enver!
için: " ... Be-nasihat-ı şuara nüvişte mlşod." (Şairlere öğüt veren şu parçayı
yazıyoruz.)(s.81 ), Efdalüddin Hakani için: " ... der-mevaiz u hikem tarika-i Hakim·
SenayL" (Hikmet ve öğüt hususnda Hakim Senayi yolunu tutmuştur.)(s.85)
Sanat:
Tezkirecilerin üzerinde çokça durdukları hususlardan birisi de eserlerde
sanat bulunup bulunmamasıdır. Eserlerin bu yönleri, "san'at, sanayi', sanayi-i
şi'riyye, sanayi-i bediiye, vb." tabirlerle ifade edilmeye çalışılır. Tezkireciler, bazı
şairlerin eserinde sanatın olduğunu ifade -ederler, ancak neyi kastettiklerini
açıklamazlar. Bazen de şairlerin şiirlerindeki sanatın nereden kaynaklandığını veya
hangi sebeplerden dolayı sanattan yoksun olduklarını ifade ederler. Cami, bir yerde
sanat kelimesine yer verir. Nasır-ı Hüsrev-i Ansar1 için: "Der san'at-ı şi'r mahir
bfıd." (Şiir sanatlarında üstad idi.)(s.78)
Hayal:
Şairlerin ortaya koyduğu eserlerin değerlendirmesinde baş vurulan önemli
kriterlerden birisi "de "hayal" dir. TezkirecHer çoğu zaman herhangi bir açıklamaya
gitmeden mevcut şiirde hayal olup olmadığını, şairin hayal yönünden güçlü olup
50 YUSUF ÇETİNDAG
olmadığını belirtirler. Cami, sadece Hayall maddesinde bu kelimeyi kullanır: "Ve
şi'r-i vey hall ez hayali nlst." (Şi irieri hayalden mahrum değildir.)(s.91)
Ma'na:
Tezkirecilerin eser üzerine yaptığı değerlendirmelerinde kullandığı
tabirlerden birisi de "mana" unsurudur. Tezkireciler, manayı genellikle kelime
anlamınm dışında bir değerlendirme tabiri olarak kullanırlar. Mana tabiri ile
beraber "has, dakik, garlb, aclb, nazik, nadir, bikr, vb." sıfatlar kullanılır. Cami,
Hocendi, Şeyh Kemal, Savecl, NişabOrl ve Sebzvari gibi şairlerde bu tabiri
kullanır. Kemal İsmail Hocendl için: "Ez bes mani-i dakik ki der-eşar-ı hod dere
kerde est...." (Ancak ınanaları incelemek hususundaki ınübalağası üslubunun
düzgünlük ve akıcılık hudutlarından çıkarmıştır.)(s.246); Şeyh Kemal Hucendi
içın: "Vey der letfıfet-i suhan ve dikkat-i mafmi be-mertebe Ist ki blş ezan
mutasavvır nist. (Söz güzelliğinde, mana inceliğinde öyle bir mertebedir ki daha
fazlası tasavvur edilemez.; Selınan-ı Saveci için: "Maanl-i hassa bisyarest..."
(Selmanın kendine mahsus nükteleri çoktur.)(s.92)
E da:
Eda kelimesiyle tezkırecılerin ne kastettikleri açık bir şekilde belli
olmamakla beraber; anlatımm tümünün, şairin biçimlendirdiği son şeklin kast
edildiği tahmin edilebilir. Tezkireciler "eda" ile ilgili değerlendirmeleri "bOb, hoş,
garlb, sells, ınüstahsen, vb. sıfatlarla yaparlar. Cami, Katıbl-i Nişaburl için: ·' ... der
eda-yı an maanl niz usiOb-ı has dared amma şi'r-i vey yek-dest u hemvar nlst." (Bu
manaların ifadesinde husus! bir üsiObu vardır. Fakat şiirlerinde düzgünlük ve
tenasüp yoktur.)(s.92)
D.Edebi Kültür ve Gelenek Açısmdan Şair:
Fesahat ve Belagat:
Fesahat, kelime ve sözün gramer kuralları ve dilımısikisi uyarınca kusursuz,
düzgün, açık, akıcı ve ahenkli bir biçimde kullanılması olarak tanımlanabilir.
Belagat de bir kelime veya sözün fasih olması şartıyla kullanıldığı yerin veya
durumun şartlarına, gereklerine ve özelliklerine uygun bir yolda kullanılması
demektir. Cami, Edıp Sabır, Enver!, Selman-ı Saveci ve Nasır-ı Buhar(, vb. şairler
için fasih ve bellg ifadelerinin kullanır. Mesela Selman-ı Saveel için: "'Vey şiiiri
fasih u suhan-güzari bellgest..." (Düzgün ifadeli bir şair, parlak sözlü bir
üstaddır.)(s.91)
Yabancı Dil:
Cami iki yerde şiiirierin şiirde kullandığı yabancı dillerden bahseder. Bu
diller Arapça ve Türkçedir. Abdülvasl Cebel i için: "Arap ve Acem dillerinde şiirler
yazmıştır.)(s.226) Ali Şlr için: "'Türkçe ve Farsça şiire geniş kabiliyeti varsa da
onun meyli Farsça'dan ziyade Türkçe'dedir."(s.261)
BİYOGRAFİK BİLGİ VE ŞİİR ELEŞTİRİSİ AÇlSINDAN "BAHARİST AN" 5 I
Üstadhk:
Cami, altı şiiirin devirlerinde diğer şiiiriere iistadlığından bahseder. Ciim'i.
Dakik!, Unsur!, Arnmar ve Reşidiiddin Vatvat için bu tür değerklendirmelerde
bulunur. Dakıki ıçin: "Ez-cümle-i şuarii-yı ma tekaddümest ve ibtidii-yı Şahname
vey kerdeest." (İlk şairler arasında gelenlerdendir. Şahname'nin ilk kısmını o
yazmıştır.)(s.74) Reşidüddin Vatvat için: ''Der vakt-i hod üstiid-ı şuara ve pişvii-yı
iin tabaka bCıd." (Kendi çağında şiiirierin üstadı ve zümrenin ön sıralarında
gelenlerindendı.)(s.83)
E.Nazım Şekilleri ve Nazım Türleri:
Mesnevi:
Mesnevi nazım şekli için yapılan tanıtmalarda genellikle şiiirierin bu nazım
şekliyle kaleme aldıkları eserler anılır ve bu eserler hakkında değerlendirmeler
yapılır. Rudeg'i için: "Şi irieri bir milyon üç yüz beyite varmıştır."(208) Dakiki için:
"Ez-cümle-i şuarii-yı ma tekaddümest ve ibtidii-yı Şahname vey kerdeest." (İlk
şairler arasında gelenlerdendir. Şahname'nin ilk kısmını o yazmıştır.(s.74) Unsur!
için: "Derler ki Unsurl'nin Sultan Mahmud'u öven birçok mesnevileri vardı.
Bunlardan biri Viimık u Azrii adlı eserdir."(s.205); Niisır için: "Birçok şehirlerde
yaptığı seyahatlere ait Sefername adlı bir eseri vardır."; Azraki için: "Azrak'i
"Elfıyye ve Şelfıyye" adlı bir kitap yazdı. Bu kitap açık saçık resimlerden
oluşuyordu."(s.222); Nizarni için: "Ve feziiil u kemalat-ı vey rCışen ihtiyac-ı şerh
nediired iin kadr-i letiiyif u dakayık ki der kitab-ı Penç Gene dere kerde est." Penç
Genç adlı eserine o kadar güzellikler ve incelikler doldurmuştur ki bu şeref hiç
kimseye nasip olmamıştır. Böyle bir eser belki de beşer kudretinin yetişemeyeceği
bir harikadır.)(s.88)
Kaside:
Tezkireciler, bazı şiiirierin kaside nazım şeklindeki başarılarından bahseder.
Bu nazım şekliyle ilgili değerlendirmelerde, kimi zaman şiiirierin diğer nazım
şekillerine göre bu nazım şekillerindeki başarıları dile getirilir. Cami, Emir Muizz'i
İçın: "Ve In çend beyt-i diger ez kas1de1 ki der uslı1b-ı şuarii-yı Tazi-zebiin gofte
est." Şu birkaç beyit onun Fars üsiCıbunda söylediği şiirlerdendir.)(s.79) Kimi
zaman da şairler devrio önde gelen önemli şahsiyetlerine, özellikle kaside nazım
şekliyle yazdıkları şiirlerle anılırlar. Ascedi için: "Bu da Gazneli Mahmudun
methıyecilerindendi."(s.214)
Hezl ve Hicv:
Hezl, hicv, latife vb. edebi faaliyetler, şiiirierin tanıtma ve değerlendirmeye
konu edildikleri tarz ya da türlerden bir diğeridir. Bu tür faaliyetlere yönelen
şiiirierin yeteneklerinden de önce yaratılışça yatkınlıklarına dikkat çekilmiş, yani
her şiiirin değil, mizac bakımından buna yatkın olanların yöneldikleri görülmüştür.
Cami, üç yerde mizaha değinir. Suzen'i maddesinde mizalı hakkında olumsuz bazı
52 YUSUF ÇETİNDAG
ifadeler kullanır: "Tabiatı üzerinde mizalı galebe çaldı. Bundan dolayı birçok
zevzeklikler yapmıştır."(s. 229) Ancak Zahir-i Faryabi ve Azeri İsferayinl
maddelerinde mizalı hakkında herhangi bir yorum yapmaz: "Şu birkaç beyit onun
mizahi parçalarındandır."(s. 243)
Sonuç olarak şunları söylemek mümkündür:
l.Baharistan, Herat Ekolü tezkirelerinin ilkidir ve kendisinden sonra kaleme
alınan birçok tezkireye modellik yapmıştır.
2.Tezkire kısmında sadece 39 şaire yer verildiği için eser daha çok bir
tezkire seçkisini andırmaktadır.
3.Tezkire çok kısa olmasına rağmen; eleştiri terminolojisine kazandırdığı
tabirler açısından çok önemli bir yere sahiptir.
4.Caml, anlattığı şairler hakkında sadece üç yerde olumsuz fikir beyan eder.
Kemal Hocendi için: "Ancak manaları incelemek hususundaki mübalağası,
üslübunun düzgünlük ve akıcılık hudutlarından çıkarmıştır."(s. 247) Bisati-i
Semerkandl ıçın: "Şiirleri güzellikten uzak değilse de sanattan
mahrumdur."(s.256); Katibi-i Nişabüri için: "Husus! bir üslübu Vardır. Fakat
şiirlerinde düzgünlük ve tenasüp yoktur. Bozuk düzen, güzellikle çirkinlik karışık
bır haldedır. "( s.25 8)
S.Cami, üç yerde eserine aldığı bilgiler için kaynak gösterirken, iki yerde
kaynak ismi zikretmeden alıntı yapar. Rudegi ve Firdevsi maddesinde "Rivayet
edenlerin sözüne bakılırsa", ve "Derler ki ... "(s.208) der. Üç yerde ise kaynak ismi
verir. Rüdegi maddesinde "Şerh-i Yemini adlı eserin anlatlığına göre"(s.208);
Ammar maddesinde "Şeyh Sultanü't-Tarika Hariri'nin Makamat adlı eserinde
yazılıdır ki ... "(s.2 I 3); N asır maddesinde "Aynü'I-Kuzat isimli alimin Zübdetü'lHakayık
adlı esrinde bahsetmiş olduğu şu beyit..."(s.222)
6.Cami, özellikle de şairlerin şiir ve sanatları hakkında fikir beyan ederken
karşılaştırarak değerlendirme yoluna gider. Hakani için: "Hikmet ve öğüt
hususunda Hakim Senal yolunu tutmuştur. Bu meydanın topunu akranının elinden
kapmıştır."(s.239); Sadl maddesinde:"Şiir sanatında üç kişi peygamberdir. Evsafta
Firdevsl, kasidede Enver!, gazelde Sadl."(s.251 ); Hafız maddesinde: "Gazelleri
ahenkte Faryab"nin kasideleri değerindedir. Üslübu Nizari'nin üslübuna yakındır.
Ancak Nizari'nin şiirinde Hafız'ın aksine zaifve kuvvetli taraflar çok olduğu halde
Hafız'ın şiirlerinde hiçbir yapmacıklık yoktur."(s.252); Hocendi maddesinde:
"Şeyh kemalin sohbeti Hafız'ın şiirinden ve Hafız'ın şiiri Şeyh Kemal'in
sohbetınden daha güzeldir."(s.253)

Konular