MİNE SANATI

Her ne kadar Hicri Kameri 10. (Miladi 16.) asırdan daha öncesine ait, dikkate değer sayıda İran mine sanatı eserleri günümüze kadar ulaşmamış olsa da, eldeki eserler üzerine yapılan sınırlı incelemelerden ve araştırmacıların görüşlerinden elde edilen sonuçlar, İran’da mine sanatının geçmişinin M.Ö ikinci bin yıla kadar uzandığını göstermektedir. Meşhur İranolog Arthur Pope, mine sanatının M.Ö. 1500 yıllarına uzanan bir geçmişi olduğunu belirterek onu “Ateş ve toprağın ışıldayan sanatı” diye tanımlar.
“Ateş üzerine minyatür” diye de adlandırılan ve bir dizi karmaşık kimyasal etki-tepki sürecinden oluşan mine sanatı altın, gümüş ve bakır gibi değerli metallerin mine boyalarıyla süslenmesi temeline dayanmaktadır.bu mine boyalar, cam elementleriyle karıştırılıp metal eşya üzerine uygulandıktan sonra fırınlanan metal kökenli oksitlerden ibarettir.

Mine sanatını bir “laboratuvar sanatı” diye de tanımlayabiliriz, zira bu sanatın icrası için özel kimyasal işlemlerin dikkatle uygulanması ve ateş ile ısının kontrolü gerekmektedir. İşte bu noktada üretimin her aşamasında dikkat ve özenle etkin bir şekilde yer alması gereken mine sanatçısının önemi ortaya çıkar.

Mine sanatı farklı yöntemler kullanılabilir ancak, iki yöntem diğerlerinden daha yaygın olarak uygulanmaktadır. Bunlardan biri olan “Resim minesi”nde, genellikle bakırdan olan işlenecek eşya seçildikten sonra üç aşamada uygulama yapılır. Birinci aşamada eşya, mine boyalarıyla emayelenip kaplanır ve 750 derecede fırınlanır. İkinci olarak boya ve kedi tüyünden fırçalar yardımıyla zarif motiflerin işlenmesinden sonra yaklaşık 500 derecede tekrar fırınlanır ve renkler sabitleştirilir. Son aşamada, gerek görülürse altınla yaldızlanıp 200 derecede fırınlandıktan sonra eser tamamlanır. Son yıllarda İsfahanlı mine sanatçıları büyük boyutlarda ve oldukça kaliteli ve değerli eserlerin yapımını başarıyla gerçekleştirmişlerdir.

Konular