ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ

ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN
ÖZELEŞTİRİSİ
PROF. DR. MEHMET KANAR 
ÖZET
Türkiye’de Şarkiyat çalışmaları Darülfünun döneminden bu yana
yürütülüyor olsa da, kaliteli çalışmaların 1950’li yıllardan sonra verildiğini,
bunların da yayına dönüştüğünü görüyoruz. 1980 yılına gelinceye
kadar Türkiye’deki üniversitelerde, özellikle İstanbul Üniversitesi’nin
Edebiyat ve Fen fakültelerinde sadece o fakültenin yayınlarını
gerçekleştiren matbaalar vardı. Üniversiteler anılan tarihten sonra gö-
rülmemiş bir sarsıntıya uğradı, matbaalar işlevlerini yerine getiremez
oldu. Bütün üniversitelerde olduğu gibi Şarkiyat bölümlerinde hoş olmayan
şeyler yaşandı. Biz şarkiyatçıların bütün bu güç koşullar altında
yaptığı ilmi yayın faaliyetleri birinci derecedeki disiplinlerimizi
ilgilendiren ülkeler tarafından takdir edilip ödüllendirilirken, kendi
ülkemiz ve yetiştiğimiz üniversitelerimiz belki de başka yoğun faaliyetler
dolayısıyla bizimle ilgilenecek fırsatı bulamadı.
Anahtar Kelimeler: Türkiye’de Şarkiyatçılık, Doğu Dilleri, Fars Dili
ve Edebiyatı

 Prof. Dr. Mehmet Kanar, TC Yeditepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi,
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Öğretim Üyesi, (İstanbul Üniversitesi Fars
Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi), Email: mehmet.kanar@yeditepe.edu.tr;
profkanar@gmail.com
 PROF. DR. MEHMET KANAR
2
ABSTRACT
Although oriental studies were researched since the period of Darülfunun
in Turkey, qualified studies were studied after 1950s and
published. Until 1980 in universities of Turkey especially in literature
and science faculties of Istanbul University there are printing works
that they only its studies were printed. After this year universities suffered
concussion and printing works, functions of its didn’t perform.
As in all universities unpleasant things happened in the Oriental section.
While our, the orientalists scientific publication activities, carried
under all these diffucult conditions, have been appreciated and awarded
by countries primarily related to our discipline, our country and
universities that we were educated in, probably because of other busy
activities, couldn’t find chance to pay attention to us.
Key words: Orientalism in Turkey, Eastern languages, Persian Language
and Literature.
چكیده
هرچند مطالعات شرقشناسی در ترکیه از دوره های بعد از دارالفنون ادامه دارد، اما
مطالعات مطلوب از سالهای بعد از دهه ی 1950 آغاز شد و نتیجه مطالعات به صورت
مکتوب منتشر گردید. در سال 1980 در دانشگاههای ترکیه )به ویژه در دانشکده ادبیات
دانشگاه استانبول( چاپخانه هایی وجود داشت که به چاپ و انتشار آثار خود می پرداختند.
دانشگاه ها پس از این تاریخ با یک حرکت غیر قابل تصوری رو به رو شدند و در نتیجه
دانشگاهها توانستند رسالت خود را انجام دهند. در بخش های شرقشناسی هم مانند خود
دانشگاهها حوادث ناگواری اتفاق افتاد. در حالی که فعالیت های علمی- انتشاراتی
شرقشناسان که تحت شرایط سنگینی صورت می گرفت، از سوی کشور هایی که به
موضوعات درجه اول ما توجه داشتند، مورد تقدیر واقع می شد، کشور ما و دانشگاههایی
که در آن آموزش دیده ایم شاید به سبب دیگر فعالیت های سنگین خود فرصت توجه به
ما را پیدا نکردند.
کلید واژه ها: شرق شناسی در ترکیه، زبان های شرقی، زبان و ادبیات فارسی
ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ 
3
Türkiye’de Şarkiyat çalışmaları Darülfünun döneminden bu yana
yürütülüyor olsa da, kaliteli çalışmaların 1950’li yıllardan sonra verildiğini,
bunların da yayına dönüştüğünü görüyoruz. Ülkemizde şarkiyat
çalışmalarını bir sisteme ve disipline sokan, Şarkiyat Enstitüsü’nü
kuran Prof. Dr. Helmut Ritter ile Prof. Ahmet Ateş, bizi yetiştiren hocaların
hocaları olarak model aldığımız iki müstesna sima olmuştur.
Önemli incelemeleri ve yayınları ile Prof. Fuad Köprülü ve Prof. Abdülbaki
Gölpınarlı da sahamızın öncüleri olarak akademik yolculu-
ğumuzda bize meşale tutmuşlardır.
Şarkiyat denildiği zaman sadece Arap Dili, Fars Dili, Urdu Dili,
Hind Dili, Çin Dili ve bunların edebiyatları anlaşılmamalıdır. Birbiriyle
sıkı sıkıya bağlantılı olan Türkoloji, Tarih, Coğrafya, Felsefe, Sosyoloji,
Antropoloji, Arkeoloji gibi bilim dalları da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Şarkiyat çalışmaları şu yayın türleri üzerine oturmuştur:
Tenkitli metin neşri (edition critique), edebiyat tarihi telifi, klasik ve
modern edebiyat eserlerinin çevirisi, çift taraflı sözlüklerin hazırlanması,
dar bir konu ile ilgili sözlük çalışmaları, gramer ve dil öğretim
seti çalışmaları, makaleler hazırlanarak bunların Şarkiyat Mecmuası,
Doğu Dilleri Dergisi ve benzer ihtisas dergilerinde yayımlanması.
1980 yılına gelinceye kadar Türkiye’deki üniversitelerde, özellikle
İstanbul Üniversitesi’nin Edebiyat ve Fen fakültelerinde sadece o fakültenin
yayınlarını gerçekleştiren matbaalar vardı. Bu matbaalar hocaların
bütün araştırmalarını, makalelerini, kitaplarını ve çevirilerini
basardı. Hatta doktora tezleri de tam metniyle veya özetlenmiş olarak
basılırdı. O zamanın şartlarına göre kitapların, dergilerin kapakları kaliteli
olmasa da, dikişli ciltleriyle sayfaları dağılmazdı. Üniversite tarafından
desteklendiği için bu yayınlara makul bir fiyatla erişilir, hatta
Fakülte hocalarına bu yayınlar bedelsiz olarak verilirdi.
Üniversiteler yukarıda anılan tarihten sonra görülmemiş bir sarsıntıya
uğradı, matbaalar işlevlerini yerine getiremez oldu. Bütün üniver-
 PROF. DR. MEHMET KANAR
4
sitelerde olduğu gibi Şarkiyat bölümlerinde hoş olmayan şeyler ya-
şandı. O moral bozukluğu içinde yayın çalışmaları da aksamaya yüz
tuttu. Şarkiyatçının elinden matbaasının gitmesi demek, piyasanın acı-
masız şartlarına mahkum olması anlamına geliyordu. O zamanlar katı
yayın şartları olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nda eser
bastırmak kolay bir şey değildi.1 Aynı sıkıntı Kültür Bakanlığı yayınları
için de geçerliydi.2
Bu olumsuzlukların yanına başka olumsuzluklar da eklendi. Akademik
yükseltmelerde yeni kriterler getirilmiş, “uluslararası yayın”
denilen bir “ıstılah” çıkarılmıştı. Şarkiyat Mecmuası gibi pek çok kaliteli
mecmuamız bu kapsama sokulmadı. Öte yandan yıllarca emek vererek
hazırlanan kitaplar bu kriterlere göre makale kadar değer görmezken,
çeviriler ise adeta hiç dikkate alınmadı. Bunda bazı hocalarımızın
dahlinin olduğunu da bir özeleştiri olarak belirtmeliyim. Çevirinin bulunmadığı
tenkitli eser çalışmaları kimi hocalarımız tarafından teşvik
edilirken, klasik veya modern edebiyattan yapılan çeviriler dikkate
alınmazdı. Oysa çeviri yapmak, ancak uzun süre hazırlık, iki dile hakim
olmak, çeviri tekniklerini bilmek gibi zorlu bir yolu geride bırak-

1 Mesela hazırlamış olduğum Farsça-Türkçe ve Türkçe-Farsça sözlüklerin
Türk Dil Kurumu’nda basılması için müracaat ettiğimde, sözlüklerimin iç dü-
zenine karışarak müdahalede bulunmak istemişler, bazı şartlar koşmuşlar,
ben de bunları kabul etmemiş, sözlüklerimi piyasadaki bir yayınevine bastırmak
zorunda kalmıştım. Adı geçen kurum bu sözlüklerimi bassaydı, herkes
çok makul bir bedel karşılığında bu sözlüklere sahip olacaktı.
2 Prof. Dr. Tahsin Yazıcı’nın yürüttüğü bir proje çerçevesinde Kültür Bakanlığı
komşu ülkelerin dilleri ve edebiyatları ilgili eserlerin çevirisi yapılıp
basılmaya başlanmıştı. Bendeniz de İranlı profesör Muhammed-i İstilâmî’nin
“Berresî-i Edebiyyât-i İmrûz-i İran” adlı eserini Türkçeye çevirmiş ve
“Bugünkü İran Edebiyatı Hakkında Bir İnceleme” adıyla kuruma teslim etmiştim.
Şimdi adını hatırlayamadığım bir yetkili bana bu çevirinin Prof. Dr. Tahsin
Yazıcı’nın isteği doğrultusunda basılacağını söylemişti. Bir şarkiyatçı olarak
bir devlet yetkilisinden bu sözü duyunca çok üzülmüştüm. Bu proje devam
etseydi, ülkemiz için kazançlı nice eserler basılıp halka ucuz fiyata ulaşacaktı.
ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ 
5
tıktan sonra mümkündü. Çevirilere değer vermeyen bu akademisyenlerin
yayınlarına baktığınızda çeviri eserlerinin bulunmaması da dikkat
çekici bir başka husustu.
Üniversitelerin, üzerinde iyi çalışılmış yayın politikalarının bulunmaması
da şarkiyat çalışmalarını ve yayınlarını zorlaştırdı. Avrupa’daki
birçok üniversite, mesela Sorbon Üniversitesi hem akademik
yayınlar yapıyor hem de bilimsel yayınları ve edebiyat, sanat vb.
eserleri halkın anlayacağı dile indirgeyerek ayrıca yayımlıyordu.
Matbaaları kapanan üniversiteler, ihale yoluyla akademisyenlerin
kitaplarını dışarıda bastırma yoluna gittiler. Kısıtlı bir bütçe olduğu
için, burada da eser seçimine gidildi. Bilimsel araştırmalar şöyle dursun,
sadece birinci derecede ders kitapları ile yardımcı ders kitapları
dışarıda bastırılabildi.
Biz şarkiyatçılar kimi ders kitaplarımızı, doktora, doçentlik tezlerimizi,
profesörlük takdim çalışmalarımızı, bilimsel araştırmalarımız ve
çevirilerimizi piyasadaki çeşitli kalitelerdeki yayınevlerinde bastırmak
zorunda kaldık.3 Aynı durum sadece biz şarkiyatçılar için değil, yakın
disiplinlerde çalışan akademisyenler için de geçerlidir.4 Bu yayınevlerinin
içinde bazıları sorumluluk sahibi olduğundan editör çalıştırmakta,
buradaki eserlerimizi en az hata ile en iyi kalitede yayımlanmaktadırlar.


3 Kitap olarak yayınlarımın sayısı yüz otuzun üzerinde olmasına rağmen
bunların içinde sadece dördünün üniversite, birinin Kültür Bakanlığı yayını
olması biz şarkiyatçıların ne koşullar altında çabaladığının, daha doğru bir
ifade ile çırpındığının bir örneğidir.
4 Mesela felsefe ve tarih alanında kaliteli araştırmalar yapan Prof. Dr. Mehmet
Bayrakdar’ın “Medler ve Türkler” adlı çalışması Akçağ yayınları arasında
çıkmıştır. (1. baskı, Ankara 2013, roman boyu, 600 sayfa). Yayınevi bu
eseri kaliteli kağıda basmış, güzel ve sağlam bir ciltle piyasaya sürmüştür. Ne
var ki, editör çalıştırmadığı ve Hocanın tashihleri düzeltilmediği için bu kıymetli
eserin her sayfasında bir, iki dizgi hatası, hatta cümle düşüklüğü görmek
mümkündür. Hoca da bu durumdan son derece rahatsızdır.
 PROF. DR. MEHMET KANAR
6
Bazı akademisyenlerimiz de eserlerini üniversitelerde bastıramadıkları
için valiliklerin, belediyelerin tekliflerini kabul etmekte, bu
eserler kaliteli olarak basılsa da piyasada satılmadığı için bu çalışmalardan
ya hiç haberimiz olmamakta ya da olsa bile bu eserlere ulaşamamaktayız.
Ülkemizde şarkiyatçılık ile ilgili çalışmalarda en büyük sorun altyapı
çalışmalarının yetersizliğidir. Bu sorunun kökleri yakın bir zamana
değil, çok gerilere kadar uzanmaktadır. Sahamızla ilgili bilimsel
çalışmaların rahatça yapılabilmesi için her şeyden önce söz konusu
saha ile ilgili sözlük çalışmalarının, klasik ve modern eserlerin çevirilerinin
yapılması gerekmektedir.
Daha 1980’li yıllara gelene kadar Farsçadan Farsçaya, Arapçadan
Arapçaya, Urducadan Urducaya sözlükler bir tarafa, kullandığımız
Arapça-Türkçe, Türkçe-Arapça, Farsça-Türkçe, Türkçe-Farsça sözlükler
yirmi-yirmi beş bin maddelik sözlüklerden ibaretti. Bu sözlüklerle
hangi klasik veya modern bir eseri çevirmek mümkün olabilir? Yukarıda
belirtilen sözlükler o dillerin kendi iç sözlükleridir. Türkçe karşı-
lıktan yoksundur. Biz şarkiyatçılar bir araya gelip kapsamlı sözlükler
hazırlayamadık. Kapsamlı edebiyat tarihleri telif edemedik. Hocaları-
mızın değerli ders notlarının çoğunu yayımlayamadık.5 Bu ağır yükler

5 Rahmetli hocam Prof. Dr. Tahsin Yazıcı, kendi hocası Prof. Dr. Helmut
Ritter’in İran edebiyatı tarihi notlarını bana vermişti. Bir Türkolog meslekta-
şımla birlikte bu dosyayı gözden geçirip notlandırarak yayımlayacaktık. Yalnız
bırakıldım; sonuçta yapılması gereken düzeltmeler yapıldı ve eser Ayrıntı
Yayınlarından çıktı (Doğu Mitolojisinin Edebiyata Etkisi, Karşılaştırmalı Edebiyat
Metinleri). Karşılaştırmalı edebiyat için muhteşem bir eser olan bu malzeme
bir şekilde yayımlanmış oldu. Ne var ki, çok sevdiğimiz hocamız Prof.
Dr. Nihad Çetin’in Usul Notları kayboldu. Sağlığında Prof. Dr. A. Naci Tokmak
ile birlikte hocamıza defalarca yalvardık, tekrar tekrar daktilo etmemizi
önerdik. -O zamanlar adına bilgisayar denilen harika makine ülkemizde
yoktu. -Değerli hocamız, bazı yazmalara bakması gerektiğini ileri sürerek bu
işi erteledi. Belirttiğim gibi elli yılın emeği olan bu dosya kayıp. Yayımlana-
ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ 
7
birkaç kişinin omuzuna yıkıldı.6 Devlet desteği göremediğimiz için yayınevlerinin
mali gücüne, bir başka deyişle merhametine sığındık.7
Yaptığımız tenkitli neşirler ister istemez yayınevleri tarafından piyasa
şartları gözetilerek kısıntıya maruz kaldı.8 Kimimizin yaptığı tenkitli
metin çalışmaları ise Üniversite Yayınına dönüşemeden raflarda
tozlanmaya yüz tuttu. Çalıştığı konu dolayısıyla şansı ve tanıdığı olanlar
eserlerini İran’da veya herhangi bir Ortadoğu ülkesinde bastırabildi.

madı; hocasından öğrencisine kadar hepimiz nasipsiz kaldık! Bir başka duyumumuz
da şudur: Hocaların hocası Prof. Abdülbaki Gölpınarlı’nın notlarını
ünlü bir gazeteci ve televizyon programcısı almış. Binlerce kıymetli fiş. Büyük
bir şarkiyatçının bize miras bıraktığı bu notlar da öylece duruyor! Biz yine
mahrumluk çekiyoruz! Yayımlanabilen çok önemli çalışmalardan biri de bü-
yük Türkolog Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan hocamızın Fuzûlî Divanı Şerhi (Ak-
çağ, 7. baskı, Ankara 2013, ilmi boy 720 sayfa.) Bu kıymetli eser yayımlanırken
editör çalıştırılmamış. Çok dizgi hatası var. Her sayfada bir hata çıkıyor. 720
sayfalık bir kitaba yakıştı mı?
6 Sözlükler benim ve Prof. Dr. A. Naci Tokmak’ın, İran Edebiyatı Tarihi ile
İran Mitolojisi Prof. Dr. Nimet Yıldırım’ın üstünde kaldı. Buna Farsçadan yapılan
edebiyat tarihi çevirilerini de eklemek gerekir.
7 Mesela üç yıl önce teslim ettiğim halde şevahidli Farsça-Türkçe, TürkçeFarsça,
Arapça-Türkçe sözlükler baskı sırası beklemekte, yayınevi müdürü
baskı masraflarını düşündükçe –kendi tabiriyle- dizleri titremektedir. Büyük
sermaye yatırımını gerektiren böyle eserlerin roman hızıyla satılamaması yayınevini
derin kaygılara düşürmektedir. İki ciltlik şevahidli Osmanlı Türkçesi
Sözlüğünü basmış ama bastıklarına da adeta pişman olmuşlardır. Büyük bir
ihtimalle ikinci baskıyı yapmayacaklardır. Kültür Bakanlığı ise bu kadar kü-
tüphane varken, yayınevinden bu eserleri almamaktadır. Oysa Avrupa’da
böyle eserler basılınca, ilgili bakanlıklar kütüphaneleri için gereken kitapları
alarak yayınevinin baskı masrafı yükünü hem hafifletmekte hem de yayınevlerini
teşvik etmektedir.
8 Mesela Fehmi ve Niyazi’nin Şem ’ü Pervane mesnevileri basılırken, Farsça
metin basılmadı. Profesörlük takdim çalışması olan Evhadüddîn-i Kirmanî’nin
Rubaileri adlı kitabım ise nüsha farkları kitaba alınmayarak basıldı (İnsan Yayınları).
 PROF. DR. MEHMET KANAR
8
Yukarıda da belirtildiği gibi klasik ve modern İran edebiyatından
yapılan çeviriler akademik yayınlarda dikkate bile alınmıyordu. Buna
rağmen son on beş, yirmi yılda akademisyen şarkiyatçılar (Farsçacılar)
tarafından Mevlana, Hafız, Sadi, Firdevsî, Hayyam, Nizamî gibi klasik
Fars şairlerinden bir veya birden çok kaliteli çeviriler yapıldı. Bunların
tümü üniversitelerin değil, özel yayınevlerinin veya belediyelerin,
vakıf veya derneklerin desteği ile gerçekleştirildi.
Şarkiyatçı akademisyenlerin (maksadım yine Farsçacılar) modern
edebiyatla ilgili manzum ve mensur eser çevirileri de genellikle özel
yayınevlerinin desteğinde yayımlanabildi. Ankara’da yaşamak ise
bazı çalışkan akademisyenlerimiz için fırsata dönüştü. Prof. Dr. Mürsel
Öztürk Türk tarihi ile ilgili değerli çevirilerini resmi kurumlarda
bastırma imkânını bulabildi. Ancak Erzurum, Konya gibi şarkiyat bö-
lümlerinin bulunduğu Üniversitelerde çalışan akademisyenler Ankara
ve İstanbul’da yaşayanlar kadar şanslı olamadı. İstanbul Türkiye’deki
özel yayınevlerinin merkezi konumunda olduğu için diğer illerdeki
şarkiyatçılar buradaki güçlü yayınevlerine ulaşmaya çalıştılar.9
Biz şarkiyatçıların bütün bu güç koşullar altında yaptığı ilmi yayın
faaliyetleri birinci derecedeki disiplinlerimizi ilgilendiren ülkeler tarafından
takdir edilip ödüllendirilirken, kendi ülkemiz ve yetiştiğimiz
üniversitelerimiz belki de başka yoğun faaliyetler dolayısıyla bizimle
ilgilenecek fırsatı bulamadı.
Edebiyat tarihi çalışmaları şarkiyatçılar için vazgeçilmez çalışmalardan
biridir. Bir dönemi hatta bir şairi edebiyat tarihinde anlatabilmek
için pek çok edebiyat tarihini ve konu ile ilgili yazıları okumak
gerekir. Doktora tezim dolayısıyla İran edebiyatının sadece yüz elli yıllık
bir bölümü için dört yıl çalışmam gerekti. İran edebiyatı dendiğinde
milattan önce 900-800 yıllarından bu yana geçen çok uzun bir zaman
dilimini yazmak gerekir.

9
İstanbul’daki yayınevleri içinde YKY, İletişim, SAY, Ayrıntı, Şule, DER
(Derin), İnsan, Kabalcı, Kaknüs başta olmak üzere birçok yayınevi şarkiyatçı-
ların telif ve çeviri çalışmalarını yayımladı, yayımlamaya devam etmektedir.
ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ 
9
Türk akademisyenlerin önlerinde muhteşem bir edebiyat tarihi örneği
vardır. Prof. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın On dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı
Tarihi. Türk edebiyatının Doğu ve Batı edebiyatlarıyla temaslarını,
etkilenişini, edebiyatın felsefesini de yaparak inceleyen bir eser.
İyi bir İran edebiyatı tarihi yazılırken bu eser kuşkusuz bizim modelimiz
olmalıdır. İran’da şimdiye kadar Tanpınar’ın eseri tarzında yazılmış
bir eser yoktur. Olanlar da İran tezkirecilik geleneğinin etkisinden
bir türlü kurtulamamıştır.10 Avrupa’da ise Rypka’nın ve Ethe’nin edebiyat
tarihleri böyle bir tarih yazımında bize yardımcı olacaktır. Böylesine
zorlu bir çalışmanın heyet halinde yapılması gerekir. Yukarıda
da belirtildiği gibi henüz ekip çalışmasını alışkanlık haline getirmedi-
ğimiz için, bu zorlu iş Prof. Dr. Nimet Yıldırım’ın sırtına yıkılmış gö-
rünmektedir.
Şarkiyat Mecmuası ve sahamızla ilgili çıkan dergilere göz atacak
olursak, içlerinde dört dörtlük makale diyebileceğimiz eser sayısı pek
azdır. İleride kitap haline getirilmek üzere tefrika halinde çıkmış yazı
dizisi, tenkitli metin neşri dizisi görünümünde olan yazılar vardır.
Yine şarkiyatçılığımızın tarihi seyrine bakarsak, kıymetli makalelerin
birçoğu başka fakültelerin veya enstitülerin dergilerinde çıkmıştır. Bu
da bizim şarkiyat dergisi yönetmekteki kusurlarımızdan biridir.11

10 Şu da gözden ırak tutulmamalıdır. İran’da yazılan Fars Edebiyatı Tarihleri
Rıza Şah döneminin İran merkezci, milliyetçi politikasının etkisiyle yazılmış-
tır. Özellikle MÖ dönemlere ait edebiyat tarihinin son yapılan bilimsel çalış-
malar ışığında tekrar yazılması gerekir. Bu konuda arkeoloji, antropoloji ve
sosyolojiden de yardım alınmalıdır. Zor ama yapılması gerekli bir çalışmadır.
Konu üzerinde ilk defa çalışan Avrupalı oryantalistlerin de görüş farklılığına
düştükleri dikkate alınmalıdır. Bizim de Pehlevice, Medce, Asurca, Sümerce,
Süryanice, Sanskritçe, Eski Çince, Kıptice, Hititçe ve eski Avrupa dillerini bilen
araştırmacılar yetiştirmemiz şarttır. Bu araştırmacıları yetiştirdiğimiz zaman
ülkemizdeki şarkiyat araştırmaları çok farklı boyutlar kazanacaktır.
11 Mesela Abdülbaki Gölpınarlı’nın, Fuad Köprülü’nün birçok kıymetli
yazısı bu durumdan nasibini almıştır. Tıp Tarihi Enstitüsü Dergisi, İktisat Fakültesi
Mecmuası, Hayat Mecmuası, Mihrab vb. dergiler sayılabilir.
 PROF. DR. MEHMET KANAR
10
1940 yıllarda çıkarılan çok önemli bir dergi vardı: Tercüme. Bu dergide
orijinal metin sol sayfada, çevrilen metin sağ sayfada yer alırdı.
Pek çok kıymetli çevirilerin yer aldığı, bilimsel çalışmalarda işlenmemiş
hammaddeyle dolu bu dergi her nedense varlığını sürdüremedi.12
Bu durumda önümüze yine de bazı seçenekler çıkmaktadır. Ya şarkiyat
dergilerinde çeviri bölümlerine de geniş yer vermek veya belirtti-
ğim tarzda bir derginin çıkarılmasına önayak olmak. Arapça, Farsça,
Urduca, Pencapça, Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Felemenkçe,
Çekçe, Rusça, İspanyolca, İsveççe, Norveççe, Fince gibi dillerde
yazılmış binlerce şarkiyat makalesinin bugün kaç tanesi çevrilmiştir?
Sahasında bilimsel çalışma yapacak bir akademisyenin bunca
dili bilmesi mümkün olabilir mi? Kendi konusu ile ilgili olarak bu dillerde
yazılmış birer makale olduğunu düşünelim. Bu makaleler iyice
okunup anlaşılmazsa, yapılan bilimsel çalışma ne kadar sağlıklı olur?
Buradan da Tercüme dergisinin çok kutsal bir amaca hizmet etmek için
çıktığını, çok da yararlı olduğunu anlıyoruz.
SONUÇ
Bugün Türkiye’de şarkiyatçılık eskiye oranla gelişme kaydetmiş
olsa da, üniversite ve devlet desteğinden yeterli desteği alamamaktadır.
Bu destek her şeyden önce araştırmaların, kitapların üniversite tarafından
yayımlanması olmalıdır. Zahmetli çalışmaların yükü, kurulacak
ekiplere dağıtılacağı yerde genellikle bir kişinin üstüne bırakılmaktadır.
Öğretim üyeliğine yükseltme kriterlerinde telif veya çeviri
kitaplara yeterince ağırlık verilmemektedir.

12 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Dekan Yardımcısı, Yönetim
Kurulu üyesi olarak çalıştığım dönemde bu derginin veya aynı ayarda bir
derginin çıkarılması gerektiğini vurgulasam da o sırada Fakültede çıkan öğ-
renci olayları bu teklifimin kaynayıp gitmesine yol açtı; kimse de bir daha ilgilenmek
istemedi.
ÜLKEMİZDE ŞARKİYATÇILIĞIN ÖZELEŞTİRİSİ 
11
Üniversiteler akademik proje yürüten şarkiyatçıların projeleri tamamlandığında
yayın garantisi vermemekte, projeyi yürütenin bir şekilde
bu sorunu çözmesini beklemektedir.
Herhangi bir Avrupa veya Doğu dilini çok iyi bilen şarkiyatçılar bulunduğu
halde birinci derecede önemli eserlerin çevirisinin yapılması
işine gerektiğince sıcak yaklaşmamaktadır.
Sorunlarımıza doğru teşhis koyduğumuz, çözüm yollarını üst makamlara
iletebildiğimiz zaman kısa, orta ve uzun vadede şarkiyatçılık
adına pek çok sorunu aşacağımızda hiç kuşku yoktur.

Konular