EVLİYA ÇELEBİ'NİN İLK İRAN SEYAHATİ GÜZERGÂHI V ÜZERGÂHI VE KALELERE İLİŞKİN BİLGİLER
EVLİYA ÇELEBİ'NİN İLK İRAN SEYAHATİ GÜZERGÂHI V ÜZERGÂHI VE
KALELERE İLİŞKİN BİLGİLER İLGİLER
Route of the First Iran Journey of Evliya Route of the First Iran Journey of EvliyaÇelebi and Information about Castles Çelebi and Information about Castles Çelebi and Information about Castles
Özer KÜPELİ∗
ÖZET
Evliya Çelebi, 1646-47'de ve 1655'de iki kez resmi görevlerle İran'a gitti. Bunlardan
ilkinde Defterdarzâde Mehmed Paşa tarafından Tebriz Valisi Kelb Ali Han'a
elçi olarak gönderildi. Vazifesi süresince Safevi ülkesinin kuzey topraklarını
(Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan) dolaşıp, Erzurum'a döndü. Bu çalış-
mada ilk olarak bu seyahatin güzergâhı ele alınmıştır. Sonra güzergâhı üzerinde
bulunan kalelerin fiziksel durumuna ve tarihine dair verdiği bilgiler değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Safevi İranı, kaleler :
ABSTRACT ABSTRACT
Thanks to official duties Evliya Çelebi went to Iran twice in 1646-1647 and in
1655. First time he was sent as an envoy by Defterdarzade Mehmed Paşa to Kalb
Ali Khan, the governor of Tabriz. During his duty Evliya Çelebi traveled around
the north of the Safavid territories (Azerbaijan, Shirvan, Daghestan and Georgia)
and returned to Erzurum. In this study initially the route of his journey is
discussed. Then, information given by him about history and physical conditions
of the castles on his route were evaluated.
Keywords: Evliya Çelebi, Book of Travels, Safavid Iran, cas : tles
XVII. yüzyılda yaşamış Türk seyyahı Evliya Çelebi, 1680'lerin ortalarındaki vefatına kadar
yarım asra yakın bir süreyi seyahat ederek geçirmiş, seyahatlerine ait gözlemlerini ve notla-
∗
Dr., Ege Üniversitesi, Bornova - İzmir, okupeli@gmail.com
70 ÖZER KÜPELİ
rını Seyahatnâme adlı on ciltlik eserinde toplamıştır.1Seyahatnâme, Evliya Çelebi'nin gezdiği
yerlerle ilgili sadece fizikî ve beşeri bilgileri aktarmakla yetindiği sıradan bir gezi kitabı de-
ğildir. O, aynı zamanda buralardaki hayat tarzı, yeme içme kültürü, âdet ve görenekler, tanınmış
kişiler, yetiştirilen sebze ve meyveler, icra edilen zanaatlar, tarihî anıtlar, konuşulan
dil, lehçe ve ağızlar, çeşitli acayiplikler ve olağanüstü durumlardan da bahsetmiştir. Yine
yolculukları esnasında tanıştığı kişilerle olan sohbetlerini, başından geçenleri ve hatta katıldığı
savaşları anlatması nedeniyle Seyahatnâme bazen bir tarih kitabı, bazen de bir hatırat
özelliğini kazanmıştır.2
Bütün bunlar seyyahın değeri geç fark edilen eserini daha da ilgi
çekici kılmakta, pek çok açıdan önemli bir kaynak haline getirmektedir.
Osmanlı coğrafyasının neredeyse tamamına yolculuk eden Evliya Çelebi, çeşitli vesilelerle
komşu ülkeleri de gezmiştir. Gezdiği ülkeler arasında İran da bulunmaktadır. Evliya
Çelebi, ilki 1646'da, diğeri 1655'te olmak üzere iki kez İran'a gitmiştir. Bu seyahatlerinin en
önemli özelliği her ikisinin de resmî bir vazife ile gerçekleşmesidir. Birincisinde Defterdarzâde
Mehmed Paşa tarafından sınırdaki bazı olumsuz gelişmelerin neticesinde Erzurum’dan
Tebriz’e Kelb Ali Han'a elçi olarak gönderilmiş, bu görevi sayesinde Safevi hâkimiyetindeki
Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan topraklarını gezmiştir. İkinci seferinde
ise bu kez hamisi Van Beylerbeyi Melek Ahmed Paşa3
tarafından tekrar Tebriz'e yollanmış
ve bu seyahatinde Tebriz'den güneye doğru inerek Sultaniye, Nihavend, Hemedan, Kazvin,
Kum, Kaşan, Dergezîn, Dertenk gibi şehirleri dolaştıktan sonra gezisini Bağdat'ta sonlandırmıştır.4
1
Evliya Çelebi'nin hayatı hakkında bkz. Cavid Baysun, “Evliya Çelebi”, İslam Ansiklopedisi İslam Ansiklopedisi
(=İA), IV, (2001), s. 400-412; J. H. Mordtmann, (=İA) “Ewliyă Čelebi”, TheEncyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam,
II, (1991), s. 717-720; Müctebaİlgürel, “Evliya Çelebi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(=TDVİA), 11, (1995), s. 529-533. Seyyahın s pedisi (=TDVİA) ıra dışı hayatını anlatan güncel biyografisi
için bkz. Robert Dankoff, Seyyah-ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı, (çev. Müfit
Günay), İstanbul 2010.
2
Seyahatnâme hakkında bkz. Nuran Tezcan, “Seyahatnâme”, TDVİA, 37, (2009), s.16-19.
3
Melek Ahmet Paşa hakkında bkz. Robert Dankoff, The Intimate Life of an Ottoman Intimate Life of an Ottoman
Statesman Melek Ahmed Pasha (1588- Statesman Melek Ahmed Pasha (1588-1662): As Portrayed In Evliya Cel 1662): As Portrayed In Evliya Cel 1662): As Portrayed In Evliya Celebi's Book of Trav ebi's Book of Travels
(Seyahat- (Seyahat-Name), New York 1991; Fikret Sarıcaoğlu, “Melek Ahmed Paşa”, TDVİA, 29,
(2004), s.42-44.
4
Evliya'nın ikinci kez İran'a elçi tayinine sebep olan olayların başında Van hududundaki
Pinyanişi aşireti mensuplarının Safevi topraklarına girip Urmiye'ye kadar olan bölgede yağ-
mada bulunmaları gelmektedir. Bunun üzerine Safevi Şahı, Sadrazam İpşir Mustafa Paşa'dan
gereğini yapmasını talep etmiş, ancak bir yanıt alamayınca Urmiye Hanı Genç Ali Han,
Pinyanişiler üzerine askerî bir harekât düzenleyerek başta hayvanları olmak üzere mallarını
gasp etmişti. Üstüne bu gergin ortamda Gürcistan'dan gelip Safevi topraklarından Bağdat'a
doğru ilerlemekte olan Bağdat Beylerbeyi Murtaza Paşa'nın kardeşi Urmiye Hanı tarafından
alıkonulmuştu. Evliya Çelebi'nin belirttiğine göre Pinyanişilerin yağmaya girişmesi Safevilere
sefer açmak için fırsat kollayan İpşir Mustafa Paşa'nın kışkırtması sonucu gerçekleşmişti. Daha
sonra Safeviler, Pinyaşiniler üzerine yürüyünce de sulha mugayir iş yapıldığını iddia ederek
Melek Ahmed Paşa'yı Acem serdarlığına tayin bahanesiyle Van'a sürmüştü. Ancak Melek
Ahmed Paşa Van'a ulaşmadan evvel İpşir Mustafa Paşa katledilince yeni sadrazam Kara
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 71
Diplomatik kafilelere katılmak ya da resmî bir görev üstlenmek hem güvenli yolculuk
yapmayı sağladığından, hem de yolculuğun finansmanını kolaylaştırdığından seyahatlerinde
çoğunlukla tercih ettiği bir durumdu. Osmanlı memleketlerinin çoğunu bu sayede gezen
Evliya, bu şekilde dolaşmayı ülke dışına seyahatlerinde de tercih etmekteydi. Nitekim İran
seyahatleri dışında, 1665'teki Avusturya yolculuğu Kara Mehmed Paşa'nın elçilik heyetine
katılması sayesinde mümkün olmuştur.5
Yine bir keresinde Mısır'dayken Sudan taraflarındaki
Funcistan ülkesine gitmek için “Hemân ol mahalde fırsat ganîmetdir, deyü kalkup destbûs
edüp Fûncistân pâdişâhına gitmeğe nâmeler ricâ” etmekle bizzat diplomatik görev talebinde
dahi bulunmuştur.6
A) İlk İran Seyahatine Çıkışı ve Güzergâhı A) İlk İran Seyahatine Çıkışı ve Güzergâhı
1646 Ağustosunda Defterdarzâde Mehmed Paşa ile Erzurum'a gelen Evliya Çelebi, bir
süre sonra Paşa tarafından sınırın öte yakasındaki Safevi valilerine elçi olarak gönderilmişti.
Onun elçi tayin edilmesinin sebebi sınır boylarında cereyan eden bazı olumsuz gelişmelerdi.
Osmanlı ve Safevi devletleri on beş yıl süren bir savaşın ardından 1639'da barış yapmışlar,
sınırlarını yeniden düzenleyip, sınıra yakın bazı kaleleri de boşaltarak yıkmayı kararlaştırmışlardı.7
Buna rağmen barışın ihlâli anlamına gelen sınır tacizleri eksik olmuyor, zaman
zaman iki tarafın kolluk kuvvetleri suçluları cezalandırma bahanesiyle sınırın öte yakasına
geçebiliyordu. Böyle sorunlar genellikle merkeze yansıtılmadan sınır valilerinin karşı-
lıklı diyaloglarıyla çözümleniyordu. Nitekim Evliya Çelebi'nin elçi tayin edilmesi de böyle
bir hadisenin sonucundaydı.
1646 yılı başlarında Erzurum Beylerbeyiliği dâhilinde bulunan ve Safevi sınırındaki
Şoşik Kalesi'nin∗
Osmanlı Devleti'ne tâbi Kürt beyi Mustafa sınırı aşıp, Revan tarafında bazı
kasaba ve köyleri yağmalamıştı. Bunun üzerine Safevi Devleti'nin Revan Hâkimi Ali Han,
Erzurum Beylerbeyi Defterdarzâde Mehmed Paşa'ya bir elçi göndererek Şoşik Hâkimi Mustafa
Bey'i şikâyet etmiş, ayrıca Kasr-ı Şirin barışının yapıldığı sırada Osmanlı elinde bulunan
Murad Paşa sınır boylarında yaşanan meselelerin çözümü için diplomatik yolların kullanılmasını
istemişti. Bunun üzerine Melek Ahmed Paşa, Safevi Şahı ile sınırın öte yakasındaki valilere
nâmeler yazdırıp, elçilerle göndermişti. Bu bağlamda Evliya Çelebi de Urmiye Hanı
Genç Ali Han ile Tebriz Hanı Kayıtmaz Han'a nâme götürmek üzere elçi tayin edilirken, Melek
Ahmed Paşa kendisinden Pinyanişilerin gasp edilen mallarını kurtarmasını ve Murtaza
Paşa'nın kardeşinin serbest bırakılmasını sağlamasını istemişti. Bkz. Seyahatn Seyahatn Seyahatnâme, IV, s. 167-
169. İkinci İran seyahatinin tamamı için bkz. s.170-238.
5
Age, VII, s.53-54.
6
Age, X, s.403. Age
7
Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki 1639 tarihli Kasr-ı Şirin barışı için bkz. Özer Küpeli,
Osmanlı- Osmanlı-Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612-1639), Ege Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İzmir 2009,
s. 193-202; Özer Küpeli, “Irak-ı Arap'ta Osmanlı-Safevi Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar)”,
History HistoryStudies Studies Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, (2010), s.227-244.
∗
Bu kale Ağrı'nın Hamur ilçesine bağlı ve 34 km güneydoğusundaki Karlıca Köyü yakınlarındadır.
Ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, Evliya Çelebi bânisinin Akkoyunlu Sultanı
Hasan'ın oğlu Ziyâeddin olduğunu belirtir (Seyahatn Seyahatnâme Seyahatnâme, II, s.114). Sarp bir kaya üzerinde âme
dört köşeli olarak inşa edilmiş kalenin bugün az bir kısmı ayaktadır.
72 ÖZER KÜPELİ
ve yıkılması kararlaştırılan Makü Kalesi'ne asker koymuştu. Gerilen ilişkileri yatıştırmak
için harekete geçen Mehmed Paşa Şoşik hâkiminin tedibine karar vermiş ve asker toplamaya
başlamıştı. Evliya Çelebi kısa sürede Erzurum sahrasında toplanan asker sayısının yetmiş altı
bini bulduğunu, bunu gören Safevi elçilerinin Revan üzerine bir sefer düzenlenebileceğinden
endişelendiklerini belirtmektedir. Ancak bu asker serdar tayin edilen Seydî Ahmed Paşa
komutasında Şoşik Kalesi üzerine gönderilmiş, üzerine kuvvet sevk edildiğini öğrenen Mustafa
Bey ise Makü Kalesi'ne firar etmişti. Ahmed Paşa da Mustafa Bey'in peşinden Makü
Kalesi önlerine kadar gitmişti. Bir anda karşısında kalabalık bir Osmanlı ordusu bulan kalenin
Safevi kumandanı çatışma çıkmasından çekinerek Mustafa Bey'i teslim etmek zorunda
kalmıştı. Böylece Mustafa Bey'i ele geçiren Serdar Seydî Ahmed Paşa, kale komutanından
anlaşma hükümlerine göre bir an önce Makü Kalesi'nin boşaltılmasını talep etmiş, aksi takdirde
Revan tarafına sefer düzenlemekle tehdit etmişti. Verdiği gözdağının ardından Seydî
Ahmed Paşa, Hınıs'ta bekleyen Defterdarzâde Mehmed Paşa'nın yanına dönmek üzere harekete
geçmiş, dönüş yolunda Bâyezid Kalesi civarına ulaşıldığında İran'dan gelen elçiler
uğurlanmıştı. Evliya Çelebi, bu sırada kendisinin de Tebriz Hanı Kelb Ali Han'a ve diğer
birkaç hana götürmesi istenen nâmeleri aldığını ve kendisine eşlik edecek Safevi elçisiyle
birlikte Tebriz'e doğru yola çıktığını ifade eder. Ona göre bu göreve tayin edilmesinde gümrük
kâtibi olmasının etkisi vardır ve götürdüğü nâmenin içeriğinde Mehmed Paşa kervanların
Erzurum'a tekrar gelmesi için Kelb Ali Han'dan istekte bulunmuştu.8
Anlaşılıyor ki, sınır
boylarındaki gerginlik kervanların geliş gidişlerini engellemiş, ipek gibi kıymetli ticarî emtianın
akışını aksatmıştı. Mamafih, Evliya'nın görevi nâmeyi götürüp teslim etmekten ibaret
olmasa gerektir. Karşı tarafa Mustafa Bey'in cezalandırılması örneğinde olduğu gibi Osmanlı
tarafının sulha riayet konusunda iyi niyetinden bahsedip, barışı bozacak eylemlerden kaçı-
nılması konusunda Safevi sınır valisini/valilerini diplomatik bir üslupla uyarmış olmalıdır.
Fakat seyyahımız vazifesinin detaylarına değinmediğinden, sadece götürdüğü nâmeleri muhataplarına
teslim ettiğini biliyoruz.9
Elçilik vazifesinin detayları hakkında ketum davranan Evliya, yola çıkış tarihini de belirtmez.
Ancak 1646 yılının Ağustos ayı ortalarında Defterdarzâde Mehmed Paşa ile birlikte
Erzurum'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığına göre İran seyahatine aynı yılın sonbaharında
başlamış olmalıdır. Zira yol boyunca armut, ayva gibi sonbahar mevsimine has meyveler
tüketmesi yolculuğun bu mevsimde gerçekleştirdiğine işarettir. Ayrıca Tebriz'de geçirdiği
iki aydan sonra Revan'a, oradan da Şirvan'a giden Evliya Çelebi'nin, Bakü'ye H. 1057 senesinin
Muharreminde (Şubat 1647) varmış olması bunu doğrulamaktadır.10
Evliya Çelebi, Tebriz hanının elçisi Seyf Ali Han ve maiyetlerine tayin edilen kırk beş
kişi ile bu yolculuğa başlamıştı. Her ne kadar götürmesi gereken nâmeleri Bâyezid Kalesi
yakınlarındaki Alacalar Köyü'nde teslim alıp, akabinde ayrıldıklarını söylese de, bu durum
şüphelidir. Zira Aras Nehri'ni takiben doğuya doğru ilerleyen Evliya'nın ilk durağı Yaylacık
Köyü'dür. Avnik Kalesi hükmünde bulunduğunu söylediği köy, bugün Erzurum'a bağlı Köp-
8
Seyahatnâme, II, s.114-115. Seyahatnâme
9
Age, II, s.123, 141, 152. Age
10 Age, II, s.151. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 73
rüköy ile Horasan ilçeleri arasında bir yerde olmalıdır. Bu da Evliya'nın, Bâyezid Kalesi'nden
sonra bir süre daha batıya doğru ilerlediğini göstermektedir. Yalnız Yaylacık Köyü'nden
sonra uğradığını söylediği menzillerin yaklaşık 150 km uzaktaki Şoşik Kalesi yakınlarında
bulunması ise düşündürücüdür. Normal şartlarda Evliya Çelebi ve beraberindekilerin bu
mesafeyi hiç mola vermeden katetmeleri mümkün gözükmemektedir. Ayrıca, Şoşik Kalesi
civarında Çağla Kurna menzilinde verdiği yön bilgileri de sorunludur. Çünkü adı geçen
menzile vardıklarında sol tarafta kalan kaleden «hoş geldiniz» mealinde selam topları atıldı-
ğını belirtir. Ancak sırtını Aladağlara dayamış kalenin bu istikamette sol tarafta değil, sağ
tarafta olması gerekir.11 Sonuçta Evliya Çelebi seyahatin bu ilk safhasına ait güzergâhı ya
notlarını karıştırdığından, ya da metne dökerken tam olarak hatırlayamadığından hatalı ve
eksik yazmış olması ihtimal dahilindedir.
Şoşik'ten ayrılan Evliya Çelebi, beraberindekilerle sağ taraftaki dağların (Aladağlar
olmalı) içinden doğudaki Nahçıvân'a doğru gittiklerini söylese de, aslında kuzeydoğu yö-
nünde ilerlemiştir. Zira Evliya, Safevi ülkesine Revan yakınlarından dâhil oldukları yazar.
Zaten doğuya doğru gitmiş olsalar ilk duraklarının Makü Kalesi olması gerekirdi. Oysa Safevi
topraklarında uğradıkları ilk menzil Revan yakınlarındaki Karış/Karşı Kalesi'dir. Kale komutanı
tarafından iyi bir şekilde karşılanıp, ağırlanan heyet burada iki gün mola vermiştir. Sonra
tekrar harekete geçen kafile yanlarına koruma olarak verilen üç yüz askerin eşliğinde
Masir, Züchân yoluyla Revan'a 5 km uzaklıktaki Üçkilise'ye (Eçmiyadzin) varmıştır. Geceyi
geçirdikleri Üçkilise'den ertesi gün ayrılan heyet sırasıyla Kend-i Sükûn, Zengi Suyu∗
, Kendi
Sidirgi, Ahmed Bey Zâviyesi ve Karabağlar'a uğramıştır. Evliya Çelebi, yolculuğun bu kısmında
rahatsızlığı sebebiyle etrafı doğru dürüst temaşa edemediğinden yakınır.
Karabağlar'dan güneye yönelen kafile dokuz saatlik bir yolculuktan sonra Nahçıvân'a vasıl
olmuştur.12
Nahçıvân'da Devlet Mirza Han tarafından ağırlanan heyette bulunan Alacaatlı Hasan
Ağa, DefterzadeMehmed Paşa'nın gönderdiği nâme ve hediyeleri sunmuştur. Buradan Tebriz'e
doğru yönelen Evliya ve beraberindekiler Kend-i Kesik-künbed'ten sonra Aras Nehri'ni
aşıp, Küçük Karabağ'a gelmiş, oradan da Kend-i Kerkene, Kend-i Zennuse, Tesuy şehri,
Merend şehri ve Kend-i Kehrin yoluyla Kend-i Sehlan’a ulaşmıştır. Sehlan'a vardıklarında
Tebriz'e önden haberci yollayıp geldiklerini haber vermeleri üzerine Tebriz hanının kethü-
11 Age, II, s.115-116. Benzer bir durum, Evliya Çeleb Age i'nin orduyla beraber Erzurum'dan doğudaki
Şoşik Kalesi üzerine gidişinde de söz konusudur. Buna göre Erzurum'dan yola çıkan ordu,
önce doğuya Hasankale'ye gitmiş, oradan güneye Hınıs'a inmiştir. Hınıs'tan sonra Evliya,
ordunun uğradığı mahaller olarak önce Ziyaeddin (Diyadin), ardından da Avnik kalesinin
adını verir. Oysa Şoşik Kalesi, Diyadin'den önce, Avnik'ten sonradır. Bkz. Age, II, s.113-114.
∗
Ermenistan topraklarında akan bu nehrin günümüzdeki adı Hrazdan'dır.
12 Age, II, s.116-118. Çağdaşı seyyah Tavernier, Safe Age vi topraklarına bir elçi dâhil olduğunda
hanların, valilerin ve kale komutanlarının elçinin bütün gereksinimlerini karşılamak zorunda
olduklarını ve başka bir vilayete ulaşıncaya kadar da yanına muhafız verdiklerini yazmaktadır.
Bkz. Jean-Baptiste Tavernier, Tavernier Seya Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos; hatnamesi çev.
Teoman Tunçdoğan), İstanbul 2006, s. 75.
74 ÖZER KÜPELİ
dası kendilerini karşılamaya gelmiş ve heyet onun mihmandarlığında Tebriz'e dâhil olmuş-
tur.13
Harita 1: Evliya Çelebi'nin Tebriz'e Giderken Kullandığı Güzergâh ndığı Güzergâh
Seyahatnâme'de, Evliya Çelebi'nin Tebriz'e varış tarihi ve bu yolculuğun kaç gün sürdüğü
hakkında bir bilgi yoktur. Bununla birlikte Evliya'nın bir menzilden diğerine gidişiyle
ilgili verdiği saat bilgileri dikkate alınırsa elçilik heyetinin en az bir haftayı yolda geçirdiği
anlaşılmaktadır. Ayrıca Karış'ta iki gün, Üçkilise'de ise bir gece konakladıkları bilinmektedir.
Evliya bir şey yazmasa da Nahçıvân'da da birkaç gün eğlendiklerini sanıyoruz. Bu durumda
Tebriz yolculuğunun on günden fazla sürdüğünü söylemek mümkündür. Zaten Fransız
seyyah Tavernier de XVII. yüzyıl şartlarında bir kervanın Revan'dan Tebriz'e ortalama
on günde vardığını belirtmektedir.14
Tebriz'e varıncaya kadar geçtiği kasaba ve şehirlerin savaşlar nedeniyle harap hâli Evliya
Çelebi'nin oldukça dikkatini çekmiştir. Hatta Karabağlar örneğinde olduğu gibi kimi
yerde camilerin bile viraneliğine temas eder. Azerbaycan bölgesi 1514'teki Çaldıran Sava-
şı'ndan bu yana Osmanlı ve Safevi devletlerinin başlıca mücadele alanlarından biri olduğundan
birçok kez iki tarafın ordularının mücadelesine sahne olmuş, buradaki köyler, kasabalar,
şehirler ve ekili araziler ciddi şekilde tahribata uğramış, halk göçe zorlanmıştı. En son IV.
Murad 1635'te Revan'ı fethettikten sonra Tebriz'e kadar ilerlemiş, yol boyunca Osmanlı
ordusu etrafı Safevi halkı için yaşanmaz hale getirmek amacıyla taş taş üstünde kalmayacak
bir şekilde yağma ve talan etmişti.15
13 Seyahatnâme, II, s.118-123. Seyahatnâme
14 Tavernier Seyahatnamesi, s. 78. Bir başka Fransız Tavernier Seyahatnamesi seyyah Chardin ise Revan'dan Tebriz'e on
bir günde ulaşmıştır. Bkz. The Travels of Sir John The Travels of Sir John Chardin through Mingrelia a Chardin through Mingrelia and Georgia nd Georgia
into Persia, A Collection of Voyages and Travels, V into Persia, A Collection of Voyages and Travels II, Dublin 1815, s.390-392.
15
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Bağdat Kitaplığı, nr. 405,
v. 153a-159a; Küpeli, agt, s.150-152. Revan'dan Tebriz'e 1632 yılında bir seyahat gerçekleşti-
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 75
Tebriz'e girdiğinde merasimle karşılanan Evliya Çelebi ve elçilik kafilesi halkın meraklı
bakışları arasında ancak iki saatte han sarayına ulaşmıştır. Tebriz Hanı Kelb Ali Han'ın
huzuruna çıkan Evliya, ona getirdiği nâmeyi takdim etmiş ve Mehmed Paşa'nın gönderdiği
hediyeleri sunmuştur. Bu görüşmenin ardından Kelb Ali Han şehir içine tellallar çıkarıp,
Sünnilere küfrü yasaklarken, Osmanlı elçisinin hizmetine de on gulam tayin etmiştir. Evliya
Çelebi bunun Osmanlı elçileri için mutat bir uygulama olduğunu belirtmektedir.16
İki ay kadar Tebriz'de kalan Evliya Çelebi, bu sürede şehri gezmiş, halkı da yakından
gözlemleme imkânı bulmuştu. Bir ara Tebriz hanı ile şehrin batısındaki Şam-ı Gazan'a gitmiş,
gezi esnasında Han ile şarap içmenin dinen sakıncaları, muta nikâhı gibi bir takım konularda
sohbet etmişti. Yine Han'ın refakatinde önce Kumla Kalesi'ne gitmiş, oradan Meraga'ya
geçmiştir. Meraga'yı gezdikten sonra kuzeydoğuya doğru ilerleyerek Ûcân ve Kerhevân
üzerinden Erdebil'e ulaşmıştır. Erdebil'den de Tebriz'e dönmüştür. Kâh Tebriz'de, kâh
etrafı dolaşarak geçen iki ayın sonunda Evliya Çelebi, yolda zahmet çekmemesi ve yarar
kılavuzlar tayini için Kelb Ali Han tarafından Hoy, Bihistân, Cors ve Revan hanlarına yazılmış
nâmelerin yanı sıra Mehmed Paşa'ya götürmesi için hazırlanan hediyeleri teslim alıp,
merasimle uğurlanmıştır. Han, Evliya Çelebi'den dönüşünde IV. Murad'ın 1635'te Revan'-
dan Tebriz üzerine yürüdüğü yolu kullanmasını isterken, ayrıca Mehmed Paşa'nın istediği
gibi büyük bir kervanı donatıp yola çıkarmıştır.17
Harita 2: Evliya Çelebi'nin Tebriz Çevresine Yaptığı Gezinin Güzergâhı ı Gezinin Güzergâhı
Tebriz'den ayrılıp, Hacı Harâmî, Sûfiyân, Menzil-i Han-ı Mezîd, Keremiş (Gerdemiş),
Veşle Çayı yoluyla Hoy'a giden Evliya, buradan Bihistân üzerinden Cors'a ulaşmıştır. Ardından
Karaçubuk Nehri'ni aşıp, Milli, Tut Alunu (Tut Olumu), Kend-i Kağaç, Kend-i Avşarlı,
ren Tavernier de bölgenin harap durumuna atıf yapmakta, Osmanlı askerlerinin her yeri tahrip
ettiğini belirtmektedir. Hatta Sünnî ve Şiîlerin birbirlerinin camilerini bile yıktıklarını
yazmaktadır. Bkz. Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, s.79.
16 Seyahatnâme, II, s.123-124. Seyahatnâme
17 Age, II, s.125-139. Age
76 ÖZER KÜPELİ
Şöregel, Seyfeddin Han ve Kend-i Tîlfirâk üzerinden Revan'a dâhil olmuştur.18 Revan hanı,
kız kardeşinin düğünü münasebetiyle Bakü'ye gittiğinden kethüdası tarafından ağırlanan
Evliya, Tebriz kervanını ve Mehmed Paşa'ya gönderilen hediyeleri Hasan Bey'e emanet
edip, Erzurum'a yollamış, kendisi ise Han'ın kervan hazırlamasını temin için Revan'da kalmıştır.
Daha sonra Han'ın kendisini Bakü'ye çağırması dolayısıyla Gence, Şeki, Niyazâbâd,
Şemahı gibi şehirlerden geçtikten sonra 1647 yılının Şubat ayında (3 Muharrem 1057)
Bakü'ye varmıştır.19
Revan hanı tarafından huzura kabul edilen Evliya, kendisine Mehmed Paşa'dan getirdiği
nâme ve hediyelerin yanı sıra Tebriz ve Nahçıvân hanlarının da nâmelerini sunmuştur.
On beş gün kaldığı Bakü'de gayet iyi ağırlanan seyyah, Han'dan bir kervan hazırlayacağına
dair söz aldıktan sonra Gürcistan'a gitmek üzere yanında yüz silahlı nöker olduğu halde şehirden
ayrılmıştır. Şaburân, Kend-i Çarhî, Demirkapı, Küre, Serîrü'l-lân, Kend-i Zahor,
Urdubâr, Kend-i Zahorya ve Kahet'ten geçip, Tiflis'e ulaşan Evliya Çelebi, buradan tekrar
Revan'a dönmek üzere yola çıkmıştır. Gürcistan topraklarındaki birkaç küçük kaleye uğradıktan
sonra, Ahıska ve Kars gibi bazı Osmanlı sınır kalelerinden geçip Revan'a varmış, Ali
Taki Han ile bir kez daha görüşüp Mehmed Paşa'ya götüreceği nâmeleri alıp, Erzurum'a
doğru harekete geçmiştir.20
Dört-beş ay kadar sürdüğünü tahmin ettiğimiz bu ilk İran gezisi esnasında Evliya Çelebi,
Safevi hâkimiyetindeki Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'da birçok şehir ve
kasabayı ziyaret etmiştir. Bu şehir ve kasabaların fizikî durumuna dair önemli bilgiler aktarmaktan
başka buralarda yaşayan çeşitli kavimlere mensup insanların giyimi, dinî inançları,
sosyal hayatı, âdet ve görenekleri ile yeme-içme kültürlerine dair ilginç ve önemli bilgiler
vermiştir.
B) İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin B) İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin Bilgiler Bilgiler Bilgiler
Evliya Çelebi'nin ziyaret ettiği şehirleri belirli bir plan dâhilinde gezdiği ve yazıya aktardığı
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda önce şehrin tarihinden bahseder, sonra fizikî yapıların
tasvirine geçer ve varsa ilk olarak şehrin kalesine değinirdi.
18 Evliya Çelebi'nin Tebriz'den Revan'a giderken kullandığı güzergâh, IV. Murad Revan'dan
Tebriz'e giderken kullandığı güzergâh ile büyük ölçüde örtüşmektedir (Karşılaştırma için
bkz. Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v.155a-159a; Dördüncü Murad Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi 'ın 1044 Revan Seferi
Menzilnamesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli Kitap Menzilnamesi lığı, nr. 1608/5, 33a-b). Ancak Evliya'-
nın Revan'a giderken geçtiği Şüregel ile Şaraphane Köyü menzilleri (Seyahatnâme Seyahatnâme Seyahatnâme, II, s.141),
IV. Murad'ın Kars’ tan Revan'a gelirken kullandığı yol üzerindedir. Evliya daha sonra Revan'dan
Erzurum'a dönerken de buralardan geçecektir (Age, II, s.171). İki yerde verdiği bilgiler
farklı bile olsa bunların aynı yerleşim yerleri olma ihtimali yüksektir. Zira XVIII. yüzyıl
tahrirlerine göre Revan Eyaleti'nde Şüregel ve Şaraphane isimli birer yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bunlar da Kars ile Revan arasındadır. Bkz. Raif İvecan, Osmanlı Hâkimiyetinde Osmanlı Hâkimiyetinde
Revan (1724- Revan (1724-1746), Marmara Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.134-140.
19 Seyahatnâme, II, s.139-151. Seyahatnâme
20 Age, II, s.153-172. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 77
Evliya Çelebi gezdiği, gördüğü kaleleri «evsâf-ı kale» ve «eşkâl-i kale» olmak üzere iki
başlık altında incelemiştir. Bunlardan ilkinde bânisi ve tarihçesini, ikincisinde ise fizikî şeklini,
etrafının adım olarak ölçüsünü, kule ve beden sayısını, kapılarının adediyle isimlerini
ve varsa hendeğini anlatmıştır. Ayrıca kale içerisinde yerleşim bulunuyorsa bundan da bahsetmiştir.
Bununla birlikte Evliya bazen kaleleri yeterince gezemediğinde ya da tarih ve
özelliklerine dair fazla bilgi bulamadığında kalenin adını zikrettikten sonra kısa bir malumat
vererek bahsi sonlandırmıştır.
Harita 3: Evliya Çelebi'nin Tebriz'den Dönerken Kullandığı Güzergâh landığı Güzergâh
1646 yılında çıktığı ilk İran seyahatinde Evliya Çelebi, kaleler hakkında bilgi verme
geleneğini sürdürmüş, Safevi ülkesinde gördüğü ve gezdiği kaleleri seyahat notlarında tasvir
etmiştir. Aşağıda onun ilk İran seyahati esnasında gezdiği ve Seyahatnâmesi'nde bahsettiği
kalelerle ilgili verdiği bilgiler güzergâh sırasına göre diğer seyyahların verdiği bilgilerle kar-
şılaştırarak değerlendirilmiştir.
Makü Kalesi
21
Bu kale aslında Evliya'nın ilk İran seyahati güzergâhında değildir. Ancak bu seyahatin
öncesinde Şoşik Hâkimi Mustafa Bey’in peşinden orduyla buraya gitmiş ve böylece Safevi
Devleti’nin asker koyup işgal ettiği bu kaleyi görmüştür.
21Age, II, s.115. Age
78 ÖZER KÜPELİ
Evliya Çelebi, Anuşirvan binası olarak bilinen bu kalenin Kanuni zamanında itaat altına
alınarak Osmanlı topraklarına katıldığını, bir ara Safevi hâkimiyetine geçse de, IV.
Murad'ın Bağdat'ı fethinden sonra yapılan barışa göre boşaltılıp, tahribinin kararlaştırıldığı-
nı belirtir. Gerçekten de, 1639 barışına göre iki ülke Makü'nün de dâhil olduğu Azerbaycan
ve Irak-ı Arap sınırındaki bazı kaleleri boşaltıp yıkmayı kararlaştırmışlardı.22 Fakat Safevi
yönetimi, Mustafa Bey'in yağmalarını bahane ederek Osmanlı Devleti’nce boşaltılan bu kaleye
iki bin Mâzenderânî tüfekçi koymuştu.
Yüksek bir kayalığın üzerinde bitmiş mantar gibi dediği Makü Kalesi’nin bu haliyle
ele geçirilmesinin imkânsız olduğunu söyleyen Evliya Çelebi, kaleyi görünüşü ve şekli itibariyle
Van, Mardin, Şebin Karahisar, Afyon Karahisar, Adilcevaz, Tokat ve Amasya kalelerine
benzetir. Ağaç bir köprüden geçilerek ulaşılan kalenin tek bir kapısının bulunduğunu, kapı-
dan geçildikten sonra kaleye minare yolu gibi dik ve taşların kesilmesiyle oluşturulmuş bir
yoldan çıkıldığını yazar.
Kalenin sarp bir kayalıktaki korunaklı konumu burayı ziyaret eden diğer seyyahların
da dikkatini çekmiştir. Mesela Evliya'dan iki buçuk asır önce İspanyol elçisi Clavijo, şehri
çevreleyen muazzam surların dışında, şehirden kaleye geçişte yüksekçe bir kule bulunduğunu,
burayı geçtikten sonra kayalara oyulmuş bir merdiveni tırmanmak suretiyle kaleye ulaşı-
labildiğini kaydeder. Son derece müstahkem yapısıyla kaleye, kimsenin, hatta Timur'un bile,
saldırmaya cesaret edemediğini vurgular.23 Öte yandan Makü'ye 1830'larda uğrayan İskoç
seyyah ve yazar James Baillie Fraser'in verdiği bilgilere göre kale, dibinde dere bulunan 150
m yüksekliğindeki bir uçurumun zirvesinin 15-20 m kadar aşağısında ve mağara gibi doğal
bir girintiye kurulmuştu. Bu alan 150 m'den uzun, 40-50 m genişliğinde bir düzlüktü ve ön
tarafı bir uçtan diğer uca taş ve kireç duvarla çevrilmişti. İçerideki dar alanda birkaç ev ve
askerî binalar bulunmaktaydı. Şehir ise aşağıda, dereye daha yakın ikinci bir düzlükteydi.
Ona göre top ateşiyle dahi olsa kalenin iç kısmına ulaşmak oldukça güçtü ve zapt edilmesi
imkânsız gibiydi.24
Karış/Karşı Kalesi
25
Evliya Çelebi'nin Safevi topraklarında konakladığı ilk menzil olan Karış veya Karşı
Kalesi'nin ismine dönemin kaynaklarında ve diğer seyahatnâmelerde rastlanmamaktadır.
Revan dâhilinde olduğunu belirtmesi, kalenin Sürmeli Çukuru (bugünkü Iğdır ilinin bulunduğu
alan) denilen bölgenin kuzey tarafında yer alan kalelerden birisi olabileceğini akla
22 1639'daki barışa göre Irak-ı Arap hududunda Osmanlılar Zalim Ali, Safeviler Zencir, Azerbaycan
hududunda Osmanlılar Makü ve Kotur, Safeviler ise Mağazberd kalelerini boşaltıp,
yıkacaklardı. Bkz. Küpeli, agt, s.198.
23 Ruy Gonzales de Clavijo, Anadolu, Orta Asya ve Tim Anadolu, Orta Asya ve Timur, Timur Nezdine Gönderil ur, Timur Nezdine Gönderilen İspanyol
Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri, Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri (terc. Ömer Rıza Doğrul), İstanbul 1993, s.
91-92.
24 J. Baillie Fraser, Travels in Koordistan, Mesopota Travels in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including mia, etc. Including an Account of Parts of an Account of Parts of
Those Countries hitherto Unvisited by Europeans with Sketches of the Character and h Sketches of the Character and
Manners of the Koordish and Arab Tribes, London 184 Manners of the Koordish and Arab Tribes 0, s.318-319.
25 Seyahatnâme, II, s.116. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 79
getirmektedir. Bir ihtimal adı geçen kale Iğdır-Tuzluca arasında, Iğdır il merkezinin 25 km
batısında yer alan Sürmeli Kalesi olabilir. Zira bu kale, Evliya'nın tarifine bir miktar uymaktadır.
Bununla birlikte Evliya, kalenin bânisi olarak Şahruh adını verir. Ancak Sürmeli Kalesi’nin
ismine kaynaklarda, Şahruh'un (1405-1447) hükümdarlığı öncesinde de rastlanmaktadır.
Nitekim Timur'a elçi olarak giden Clavijo, Aras Nehri kenarında, bir tarafı derin bir
vadiyle, diğer tarafları ise yüksek dağlarla çevrili, oldukça muhkem, iç içe iki kapısı ve bunların
üzerinde kuvvetli kuleleri mevcut bu kalede bir gün kalmıştır.26
Karış/Karşı Deresi'nin kenarında bulunan bu kalenin etrafındaki arazilerde çeltik yetiştirildiğinden
bahseden Evliya, sarp konumu dolayısıyla kaleye atlarla güç bela yarım saatte
çıkabildiklerini ifade eder. Dört köşeli ve yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan bu taş kaleyi
bu halinden ötürü yırtıcı kuş yuvasına benzetir.
Nahçıvân Kalesi
27
Evliya, nakş-ı cihân olarak nitelediği bu şehri Efrasiyab'ın kurduğunu söylese de28, kalenin
bânisi hakkında bilgi vermez. Kalenin 1291’de Moğollarca yıktırıldığını, XVI. yüzyıl
başında Şah İsmail tarafından tamir ettirildiğini belirten Evliya Çelebi, Nahçıvan bölgesinin
Kanuni zamanından IV. Murad dönemine gelinceye kadar Osmanlılar ile Safeviler arasında
cereyan eden savaşlar nedeniyle büyük tahribata uğradığını vurgular. Bundan dolayı kaleden
geriye pek bir şey kalmamış olsa gerektir ki, kalenin fizikî özelliklerine ve durumuna de-
ğinmez. Zaten ondan on beş yıl kadar önce Nahçıvân'dan geçen Tavernier, burasının, IV.
Murad'ın orduları tarafından bütünüyle harabeye çevrildiğini, hatta camilerin bile yakılmış
olduğunu yazmaktadır.29
Evliya Çelebi, Nahçıvân civarında pek çok kale bulunmasına rağmen bu kaleleri gö-
remediğine hayıflanır ve Alıncak, Serân, Susuşmervân gibi birkaçının ismini zikretmekle
yetinir. Ayrıca Tatar, Leh, Macar ve Alman kaleleri gibi Azerbaycan civarındaki kalelerin
de, isimlerinin, sondaki sesler itibarıyla birbirine benzediğinden örneklerle (Revan, Şirvan,
Hemedan, Nahçıvân, Gilân-ı Mâzenderân, Van-ı Azerbaycan ve Isfahan) bahseder. Bu tarz
isimlendirmeyi Evliya'nın tasvip etmediği anlaşılmaktadır. Buna karşılık Osmanlı şehirleri
ve kalelerinin isimlerini tumturaklı ve şanına yakışır isimler olarak değerlendirir.
Tebriz Kalesi
30
Evliya Çelebi'nin Nahçıvân'ın ardından değindiği kale Tebriz'dir. Yalnız Evliya, Tebriz
şehrinin Osmanlı dönemine gelinceye kadar olan tarihini ve kalenin durumunu büyük
26 Clavijo, age, s.89.
27 Seyahatnâme, II, s.118-121. Seyahatnâme
28 Evliya Çelebi, nakş-ı cihân tabirini ve şehrin bânisinin adını Hamdullah Kazvinî'nin eserinden
almış olmalıdır. Zira aynı tabir ve kurucu adı, orada da geçer. Bkz. The Geographical The Geographical
Part of the Nuzhat- Part of the Nuzhat-al-Qulūb composed by Hamd Qulūb composed by Hamd Qulūb composed by Hamd-allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340) allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340) allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340),
(tran. G. Le Strange), London 1919, s.90.
29 Tavernier Seyahatnamesi, s.79. Tavernier Seyahatnamesi
30 Seyahatnâme, II, s.124-125. Seyahatnâme
80 ÖZER KÜPELİ
ölçüde Hamdullah Kazvinî'ninNuzhetü'l-kulûb adlı eserinden aktarmıştır.31 Buna göre, Tebriz
şehrinin kurucusu Halife Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hatun'dur. Sonraları bir depremle
yıkılan şehir, IX. yüzyıl ortalarında Halife Mütevekkil tarafından yeniden kurulurken, şehrin
çevresi altı bin adımlık surlarla çevrilmiştir. Bu surların Derveze-i Ûcân, Bâb-ı Berservân,
Derveze-i Serzûd, Bâb-ı Şâm-ı Gazan, Bâb-ı Serâv ve Bâb-ı Tebriz adında altı kapısı
vardı. XIII. yüzyıl sonunda İlhanlı hükümdarı Gazan Han, burayı başkent yapınca artık iyice
büyümüş olan şehrin etrafının yakınlardaki birkaç köyü de kapsayacak şekilde yeni surlarla
çevrilmesini emretmişti. Bu yeni surların uzunluğu yirmi beş bin adımdı ki, bu da 4,5 fersaha
tekabül etmektir. Yaklaşık 26 km uzunluğundaki bu surları Evliya'nın dediğine göre bir
kişi ancak dört günde dönebiliyordu. Yeni surların yapımıyla birlikte Mütevekkil'in yaptırdığı
surlar iç kale haline geldi. Gazan Han'ın ölümüyle yarım kalan ve mevcut kısmı da zamanla
yıkılan32 dış surların on kapısı bulunuyordu. Bu kapıların her birini beş yüz adam
beklerken, surlar üzerinde üç yüz kule ve üç bin beden vardı.
Tebriz, XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı ile Safevi devletleri arasında birkaç kez el değiş-
tirirken, şehir 1585'te Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından bir kez daha Osmanlı hâkimiyetine
alınmıştır. Savaşlar sonucu eski surların büyük kısmı tahrip olduğundan, Osman Paşa'-
nın ilk işi yeni bir kale inşasını emretmek olmuştur. Yer olarak da şehrin ortasında Şah Sarayı
olarak bilinen Heşt-i Behişt üzerinde karar kılınmış ve burasının etrafının surlarla çevrilmesine
karar verilmiştir.33 Dört köşe olarak planlanan ve askerlerin geceli gündüzlü çalışmasıyla
otuz altı günde bitirilen kalenin üç kapısı vardı ve çevresi mimar ölçüsüyle on iki bin
yedi yüz arşındı.34 Evliya inşaatın tamamlanmasının ardından Şam-ı Gazan Kapısı üzerine
Tebriz'in fetih tarihini gösteren “Aldı Tebrîz'in Özdemür-zâde, Avn-i Hakk ile alındı Tebrîz,
993” beytinin asıldığını belirtmektedir.35
31 Evliya Çelebi'nin Tebriz'in kuruluşu ve kalesi hakkında yazdıklarını karşılaştırmak için bkz.
The Geographical Part of the Nuzhat- The Geographical Part of the Nuzhat-al-Qulūb, s.78-79. Hamdullah Kazvinî'nin Tebriz'e dair
verdiği bilgileri Âşık Mehmed de tekrarlar. Bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l- nâzirü'l-avâlim, II, (haz. Mahmut Ak),
Ankara 2007, s.908-910.
32 Clavijo, Tebriz şehri etrafında sur bulunmadığını yazar. Bkz. Clavijo, age, s.96.
33 Bülent Özkuzugüdenli (haz.), Ta’lîkî-zâde Mehmed Subhî zâde Mehmed Subhî zâde Mehmed Subhî - Tebrîziyye Tebrîziyye Tebrîziyye, Marmara Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2005, s. 54-57. Ayrıca bkz. Abdurrahman Sağırlı (haz.),
Mehmed b. Mehmed er- Mehmed b. Mehmed er-Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't-tevârih ve'l tevârih ve'l tevârih ve'l-ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh-i âl -i
Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri), İstanbul Üniversit Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) esi SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2000, s.409.
34 Evliya Çelebi'nin kalenin inşasıyla ilgili teferruatları Gelibolulu Mustafa Âli'nin Künhü'lahbâr'ından
aldığı anlaşılmaktadır. Bkz. Faris Çerçi, Künhü'l Künhü'l-ahbâr'a Göre II. Selim, III. ahbâr'a Göre II. Selim, III.
Murad, III. Mehmed Devirleri ve Âlî'nin Tarihçiliği, Erciyes Üniversitesi SBE, Doktora Tezi,
Kayseri 1996, s.562. Evliya aslında bu yeni kalenin kaç kapısı olduğu hakkında bir bilgi vermese
de, Âlî eserinin ileriki sayfalarında üç kapısının bulunduğunu bir vesile ile belirtir, bkz.
s. 591. Mustafa Âlî'nin çağdaşı Rahimî-zade ise kalenin inşasına dair teferruat vermeden, sadece
Şevvalin on dokuzuncu günü inşaatın tamamlandığı belirtir, bkz. Tarih-i Osman Paşa i Osman Paşa i Osman Paşa,
(haz. Yunus Zeynek), Ankara 2001, s.67. Bu arada on iki bin yedi yüz arşın, bir mimar ölçü-
sünün 0.758 m olduğu dikkate alınırsa yaklaşık 9.600 m'ye tekabül eder.
35 Şair Abdî'nin yazdığı bu beyitlerin içinde bulunduğu manzumenin tamamı için bkz. Tarih-i
Osman Paşa, s.69-71. Aynı beyitler Mustafa Selanikî Osman Paşa 'nin eserinde de mevcuttur. Bkz. Selânikî
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 81
1603'te Şah Abbas Tebriz'i geri aldıktan sonra Osmanlıların yaptırdığı birçok binayı
yıktırırken, kaleyi elden geçirterek güçlendirmişti.36 Lakin 1635'te Revan'ın fethini takiben
Tebriz üzerine yürüyen IV. Murad bir hafta kadar burada kalırken, şehir ve etrafının tamamıyla
yakılıp yıkılmasını buyurmuştu. Nitekim kaynaklar şehir ve çevresinde tek bir dikili
taşın bile ayakta kalmadığını, Padişahın ağaçların bile kesilip yakılmasını emrettiğini yazmaktadır.37
Dolayısıyla Özdemiroğlu'nun yaptırdığı ve daha sonra Şah Abbas'ın da tamir
ettirdiği kalenin bu tahribattan kurtulmuş olması pek mümkün gözükmemektedir. Zira
1670'lerde Tebriz'den geçen Chardin, ortada duvar ya da sur namına hiç bir şey olmadığını
özellikle belirtir.38 Bu nedenle Evliya Çelebi geride pek bir kalıntısı kalmamış bulunan kaleyi
ister istemez kendi gözlemleri yerine diğer kaynakların bilgilerine başvurarak anlatmayı
tercih etmiş olmalıdır.
Resim 1: Matrakçı Nasuh'un Beyân-ı Menâzil ı Menâzil ı Menâzil-i Sefer i Sefer i Sefer-i Irakeyn i Irakeyn
Adlı Eserinde Tebriz Surları Adlı Eserinde Tebriz Surları
Kumla Kalesi
39
Evliya Çelebi, Tebriz hanının Erzurum'a göndermek üzere bir kervan hazırlığıyla uğ-
raştığı süreyi şehirde bekleyerek geçirmemiş, Tebriz çevresini gezmişti. Tebriz hanının kendisine
eşlik ettiği bu gezilerden birisinde uğradığı yerlerden birisi Kumla Kalesi'dir.
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, (971 i Selânikî, (971 i Selânikî, (971-1003 / 1563 1003 / 1563 1003 / 1563-1595), I, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara
1999, s.164-165.
36 İskender Beğ-i Türkmen, Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, Tahran 1382, s.681-682.
37
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v. 157b-159a; Naîmâ Mustafa Efendi, Târih-i Na ’îmâ (Ravzatü'l (Ravzatü'l (Ravzatü'lHüseyn
fî Hulâsati Hüseyn fî HulâsatiAhbâri'l Ahbâri'l Ahbâri'l-Hâfikayn) Hâfikayn) Hâfikayn), II, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, s.820.
38
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s.302.
39 Seyahatnâme, II, s. 134-135. Seyahatnâme
82 ÖZER KÜPELİ
Tebriz'in batısında iki konaklık40 mesafede bulunan Kumla Kalesi'ni, Şark Serdarı Ferhat
Paşa 1589'da Tebriz'e zahire naklini kolaylaştırmak için yaptırmıştı.41 Velyan Dağı yakınlarında
dört köşeli olarak taştan inşa edilen bu kalenin etrafı üç bin seksen adımdır. Yedi
kulesi ve iki kapısı vardır. Kapılardan birisi Van istikametindeyken, diğeri Tebriz yönündedir
ve bu nedenle Tebriz Kapısı denilmektedir. Evliya, bu kapıya neden böyle denildiğine
dair bir rivayet nakleder. Buna göre Tebriz Muhafızı Hadım Cafer Paşa, isyan halindeki askerlerin
şerrinden kaçıp bu kaleye sığınmış, kendisini kovalayan Tebriz kulu da peşinden
gelip kaleyi kuşatmıştır. Günlerce içeride mahsur kalan Cafer Paşa bir gece kalenin Tebriz
tarafındaki duvarını yıkıp, yedi bin kuluyla ansızın dışarı çıkarak gâfil durumdaki âsileri
bozguna uğratmıştır. Tebriz'e doğru kaçan asiler kale önlerine vardıklarında kapıların Cafer
Paşa'nın kethüdası tarafından kapatılması nedeniyle kaleye giremedikleri gibi Paşa'nın askerlerince
kılıçtan geçirilmiştir.42 Bu hadisenin ertesinde Cafer Paşa yıktığı duvarın yerine
büyük bir kapı yaptırmış ve bu kapıya da Gedik Kapı veya Tebriz Kapısı denilmiştir.
Ûcân Kalesi
43
Tebriz'in güneydoğusunda bugün Bostan-âbâd olarak bilinen kent yakınlarında bulunan
bu kaleye Evliya Çelebi, Meraga'dan Erdebil'e giderken uğramıştır. Nuzhetü'l-kulûb'ten
aktardığı bilgilere göre kalenin ilk bânisi Pers mitolojisinin önemli figürlerinden Bizhan'dır.
Moğol devrinde Hülagü Han (1217-1265) tarafından yıktırılan kale, Gazan Han (1271-1304)
zamanında tekrar inşa edilerek başşehir yapılmıştır.44 Taştan dört köşeli olarak yapılan kalenin
ve etrafı Hamdullah Kazvinî'ye göre üç bin, Evliya Çelebi'ye göre ise iki bin adımdı.
Evliya ayrıca doğu yönünde demirden bir kapısı bulunan kalenin içinde fazla yerleşik nüfus
bulunmadığını belirtir.
40 IV. Murad, 1635'te Tebriz'den ayrıldığının ikinci günü ve toplamda 16,5 saatlik bir yürüyü-
şün ardından bu konağa gelmişti. Bkz. Revan Seferi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v. 159a-b. Ruznâmesi
41 Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s. 592; Nuhbetü't Nuhbetü't Nuhbetü't-tevârihve'l tevârihve'l tevârihve'l-ahbâr, s. 417; Tarih-i Selânikî i Selânikî i Selânikî, I, s. 175.
Yalnız Selânikî kalenin adını Hamana olarak yazmıştır ki, hâlihazırda kasabanın adı budur.
Rahimî-zâde ise adını Humla şeklinde zikrettiği kalenin sadece tamir ettirildiğini kaydeder.
Bkz. Rahimi-zâde İbrahim Çavuş, Harimî, Kitâb-ı Gencîne ı Gencîne ı Gencîne-i Feth-i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı-İran Savaşları
ve Gence'nin Fethi 1583- vaşları ve Gence'nin Fethi 1583-1590), (haz. Günay Karaağaç-Adnan Eskikurt), İstanbul
2010, s.16.
42 Evliya'nın Kumla Kalesi'yle ilgili olarak anlattığı bu rivayet kaynaklarda daha farklı nakledilmektedir.
Mesela bkz. Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.590-599. Keza bkz. Tarih-i Selânikî i Selânikî i Selânikî, I, s.284.
Başta Mustafa Âli'nin eseri olmak üzere dönemin kaynaklarını görmesine rağmen Evliya'nın
neden olayları kaynaklardan farklı bir şekilde verdiğini bilemiyoruz. Belki de kaleyi ziyareti
sırasında kendisine olay bu şekilde anlatılmış ve ona istinaden böyle yazmış olabilir.
43 Seyahatnâme, II, s.136. Seyahatnâme
44
TheGeographical Geographical GeographicalPart of the Part of the Part of theNuzhat-al-Qulūb, s.83. Clavijo, Tebriz'den sonra Ûcân Köyü'ne
uğradığını yazsa da, kaleden bahsetmez. Bkz. Clavijo, age, s.99.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 83
Kehrevân- Kehrevân-ı Azerbaycan Kalesi ı Azerbaycan Kalesi
45
Evliya Çelebi, Ûcân'dan Erdebil'e giderken uğradığı bu kalenin bânisi olarak Avşarlı
Seyfî Kulu Han'ın adını verirken, kalenin inşa sebebinin onun Tebriz'e gelmiş bulunan Osmanlı
Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a tâbi olmak istememesi olduğunu belirtir.
Yüksekçe bir tepe üstünde bulunan kalenin etrafı altı bin adım olup, Tebriz ile Erdebil
istikametlerinde iki kapısı bulunmaktadır. Evliya Çelebi, bu kaleye Ûcân'dan sonra uğramış
olmasına rağmen, kalenin Bağdat yolu üzerinde bulunduğunu belirtir. Bu hatalı tespitinin
sebebi muhtemelen kalenin tarihiyle ilgili bilgileri derlediği kaynaklardır. Zira onun Seyahatnâmede
şehirlerin tarihiyle ilgili kısımlarda sıklıkla faydalandığı Künhü'l-ahbâr ve Tarihi
Peçevî'de bu kalenin Tebriz'den Bağdat'a giden yol üzerinde bulunduğu belirtilir. Fakat söz
konusu kaynaklarda kalenin adı Güherdân olup, bunun Kehrevân ile aynı kale olmama ihtimali
bulunmaktadır. Çünkü Evliya, Ferhat Paşa'nın, 1586'da Tebriz'den Bağdat'a giderken
bu kalenin önünden geçtiğini, hatta kalenin hâkimi Meymendî Han'ın tacizine uğradığını
kaydeder. Bu nedenle Şehrizor'a vardığında kalenin alınmasını isteyen Ferhat Paşa'nın emri
üzerine harekete geçen Bağdat Beylerbeyi Solak Ferhatpaşazade Mehmed Paşa'nın on yedi
günlük bir kuşatmaya rağmen kaleyi zapt edemediğini yazar. Evliya'nın olayları bu şeklide
aktarmasına rağmen Ferhat Paşa 1586'da geldiği Tebriz'den Bağdat'a asla girmemiş,
Safevilerin saldırabilme ihtimaline karşı çok kısa süre kaldığı Tebriz'den hemen Erzurum
kışlağına geri dönmüştür. Bununla birlikte adı geçen kalenin Bağdat Beylerbeyi Solak
Ferhatpaşazâde tarafından kuşatılıp, alınamadığı ise doğrudur. Ferhat Paşa Tebriz'den ayrıldıktan
sonra Meymendî Han'ın sık sık Tebriz'i taciz etmesi ve Bağdat'a gidip gelen kervanları
soyması üzerine harekete geçen Tebriz Muhafızı Cafer Paşa Güherdân üzerine yürümüş
ve beş günlük bir kuşatmadan sonra kaleyi ele geçirmişti.46
Evliya'nın kaynaklarda yer alanlara yenilerini ekleyerek verdiği bilgiler sonucu kalenin
Tebriz ile Bağdat arasında olabileceği akla gelse de, kendisinin seyahat güzergâhı ve
Ûcân'dan sonra buraya uğramış olması Kehrevân'ın Tebriz ile Erdebil arasında ve ikincisine
yakın bir mevkide bulunmasını gerektirir. Zaten kendisi de, ikinci İran seyahati esnasında
Tebriz'den Erdebil'e giderken bir kez daha uğradığı Kehrevân Kalesi'nin Tebriz-Erdebil yolu
üzerinde bulunduğunu açıkça belirtir.47 Bu durumda ya bu iki kale aynı olmayıp isim benzerliğinden
kaynaklanan bir bilgi karışıklığı söz konusudur, ya da kaynaklar yanlış bir şekilde
bu kalenin Bağdat yolu üzerinde olduğunu yazmışlardır. Bizce ikinci ihtimal daha güçlü
ise de, dönemin diğer Osmanlı tarihleri ile Safevi vakayinâmelerinde Tebriz çevresinde
Güherdân, Kehrevân ya da bunlara yakın bir isimde kaleye rastlanılmaması, yine günümüzde
bu isimlerle örtüşen herhangi bir yerleşim yerinin tespit edilememesi kesin bir hükümde
bulunmayı zorlaştırmaktadır.
45 Seyahatnâme, II, s.136-137. Seyahatnâme
46 Evliya Çelebi'nin yazdığının aksine kale üç değil, beş günlük bir muhasara neticesinde zapt
edilmiştir. Öte yandan kaynaklarda Meymendî Han'ın adı geçmezken, sadece Güherdân Hanı
denilir. Bkz. Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.582-583; İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî i Peçevî i Peçevî, II, İstanbul
1283, s.113.
47 Seyahatnâme, IV, s.201. Seyahatnâme
84 ÖZER KÜPELİ
Hoy Kalesi
48
Tebriz çevresine yaptığı geziyi Erdebil'de sonlandıran Evliya Çelebi, Tebriz'e geri
gelmiş, söz verilen kervanın hazır edildiğini öğrenince de dönüş için hazırlıklara başlamıştı.
Nihayet hazırlıklar tamamlandığında Han ile vedalaşan Evliya Çelebi'nin Revan yolunda
uğradığı ilk kale Hoy'dur.
Hamdullah Kazvinî, orta büyüklükte bir kale olarak tanımladığı Hoy surlarının uzunluğunu
altı bin beş yüz adım olarak verirken, Clavijo, şehrin etrafında tuğladan bir duvar
bulunduğunu belirtmekle yetinir.49 Buna mukabil Evliya Çelebi gördüğü kalenin bânisini
Ferhat Paşa olarak yazmaktadır.50 Düz bir arazide dört köşeli ve taştan yapılmış bu kaleyi
güzel ve müstahkem bir bina olarak betimler. Ona göre çevresi yedi bin adımdır ve etrafında
pek de derin olmayan bir hendek bulunmaktadır. Ayrıca iki kapısı mevcut olup, bunların
biri güneydeki Tebriz, diğeri batıdaki Merend Kapısı'dır. Kale içinde yüz hane ve bir cami
vardır.
Cors Kalesi
51
Günümüze birkaç duvar kalıntısı ulaşan Cors Kalesi, İran'ın Kara Ziyaeddin Şehri'nin
10 km kadar güneyinde bulunan Cors Köyü'nün doğusunda kalır. Hoy'dan Revan'a giderken
buraya uğrayan Evliya Çelebi, kalenin ilk bânisinin Uzun Hasan olduğunu yazar. Beş köşesi
bulunan kale bir tepe üstünde bulunmasına rağmen, yalnızca duvardan ibaret pek de korunaklı
bir yapı değildir.
Evliya, Cors'a geldiğinde muhtemelen biri yıkık iki kale ile karşılaşmıştır. Çünkü Revan
seferinin ardından Tebriz'e doğru ilerleyen IV. Murad, 1635 yılının Ağustos ayı sonlarında
Cors'a ulaşmış, burada konakladığı birkaç günlük zaman zarfında Cors Kalesi'nin yı-
kılmasını emretmişti. Hatta sefer ruznamesinde Padişahın eline balta alarak bizzat bu yıkıma
katıldığı kayıtlıdır.52 Evliya bu harabelerin hemen yanı başındaki tepeye duvarları dolma
kireç olan ve kaleden ziyade palangaya benzeyen yeni bir yapının inşa edildiğini belirtir.
Buranın bir kapısının bulunduğunu ve içinde de Rus Hasan Paşa Camisi'nden başka imaret
mevcut olmadığını kaydeder.
Revan Kalesi
53
Anadolu, Kafkasya ve İran arasında geçiş noktası konumunda bulunan Revan, Safevi
Devleti’nin Kafkasya topraklarındaki en önemli ve büyük garnizonuydu. Bu nedenle baştan
itibaren Osmanlı ile Safevi devletleri arasında mücadeleye konu olmuştu.
48
Age, II, s.139-140.
49
TheGeographical Geographical GeographicalPart of the Part of the Part of theNuzhat-al-Qulūb, s.86; Clavijo, age, s.94.
50 Muhtemelen bu durum Ferhat Paşa'nın 1584'te Hoy Kalesi'ni onartmasından kaynaklanmaktadır.
Ferhat Paşa kale onarıldıktan sonra buraya sekiz bin adam ve iki yüz parça küçük top
koydurmuştur. Bkz. Don Juan of Persia, A Shi Don Juan of Persia, A Shi Don Juan of Persia, A Shi’ahCatholic, 1560 Catholic, 1560 Catholic, 1560-1604, (trans. and edt. G. Le
Strange), London 1926, s.172.
51 Seyahatnâme, II, s.140. Seyahatnâme
52
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v.155a-156a.
53 Seyahatnâme, II, s.141-144. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 85
Revan'ın ne zaman kurulduğuna dair muhtelif rivayetler olmakla beraber, bu bölgeye
XV. yüzyıla gelinceye kadar pek fazla yerleşen olmamış, ancak Karakoyunlu hâkimiyeti sırasında
Revan ve civarı insanlar için bir cazibe merkezi haline gelmiştir.54 Evliya Çelebi, her
ne kadar dönemin kaynaklarından teyit edilemese de, Revan Kalesi'nin ilk bânisinin Şah
İsmail olduğunu yazar. Buna göre XVI. yüzyıl başlarında Safevi topraklarına katılan Revan'-
da onun emri üzerine yapımına başlanan kale, ancak yedi yılda tamamlanabilmiştir. Zengi
(Hrazdan) Nehri'nin güneydoğusunda tuğla ve taştan yapılmış bu kale Evliya'nın belirttiğine
göre, Kanunî Sultan Süleyman'ın Nahçıvân Seferi esnasında yıkılmıştır.
Evliya Çelebi, XVI. yüzyılın son çeyreğine kadar Safevi hâkimiyetinde kalan Revan'da
H. 990'da (1582) Ferhat Paşa'nın yeni bir kale inşasına başladığını ve bunun da kırk beş günde
tamamlandığını zikreder. Yalnız bu kalenin inşa tarihi onun yazdığı gibi H. 990 değil H.
991'dir (1583). Zira Ferhat Paşa, 1583 yılı başlarında serdarlığa getirilmiş ve hazırlıkları tamamladıktan
sonra Revan üzerine yürümüştür. Tokmak Han tarafından boşaltılan şehri
kolaylıkla zapt etmiş ve Revan'ı Kafkasya içlerine düzenlenecek seferlerde üs olarak kullanmak
gayesiyle hemen buraya bir kale yapılmasına karar vermiştir. Tokmak Han'ın sarayını
merkez alan kalenin inşaatı 1583 yılı içinde kırk beş günde tamamlanmıştır. Yeni kalenin dış
surlarında kırk üç kule, bin yedi yüz yirmi altı beden, iç kalede ise sekiz kule, yedi yüz yirmi
beş beden bulunuyordu. Ayrıca kaleye elli üç adet top konulmuştu.55
Yirmi yıldan fazla Osmanlı egemenliğinde kalan Revan, 1603'te bizzat Şah Abbas tarafından
kuşatılmıştı. Müdafiler aylarca direndikten sonra Haziran 1604'te kaleyi teslim ettiler.
Evliya Çelebi, kaleyi teslim alan Şah'ın idareyi Tokmak Han'a verdiğini ve onun da kalenin
yıkık yerlerini onardığını yazarsa da, Revan hâkimliği bu dönemde Tokmak Han'a değil
Emir Gûne Han'a tevdi edilmiştir.56
Safevi hâkimiyetindeki Revan Kalesi, 1616'de Serdar (Öküz) Mehmet Paşa tarafından
elli beş gün boyunca kuşatılmasına rağmen alınamamıştır. Sonra 1635'te IV. Murad, büyük
bir orduyla Revan üzerine yürüyüp Temmuz ayı sonlarında Revan'a ulaşmış ve hemen ku-
şatma tertibatı aldırmıştı. Dokuz gün boyunca aralıksız devam eden şiddetli top ateşi altında
daha fazla dayanamayan müdafiler nihayet 8 Ağustos 1635'te âmân dilediler.57 Bu suretle
fethedilen Revan ancak altı ay kadar Osmanlılarda kalmış, Osmanlı ordusunun dönüşünden
sonra Şah Safi mevsimin kış olmasına bakmadan Revan üzerine yürüyerek Aralık ayı sonunda
kaleyi kuşattı. Revan Beylerbeyi Murtaza Paşa defalarca Veziriazam Tabanıyassı Mehmed
Paşa'dan yardım istemesine rağmen, beklediği yardım gelmedi. Buna rağmen üç ay kadar
54 Mustafa Aydın, “Revan”, TDVİA, 35, (2008), s.26.
55 Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.546. Ayrıca bkz. Bekir Kütükoğlu, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-İran Siyâsî İran Siyâsî İran SiyâsîMünâsebetl Münâsebetl Münâsebetleri
(1578- ri (1578-1612), İstanbul 1993, s.136-137.
56
Tarih-i Âlem-ârâ-yı Abbâsî, II, s.656; The History of Vardapet History of Vardapet History of Vardapet Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz, I, (trans.
George A. Bournoutian), Costa Mesa, California 2005, s.34.
57
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D. 2010, v.1a; Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, 150b; Revan Seferi Seferi Ruznâmesi Revan Seferi
Menzilnamesi, 32b-33a; Sıdkî Paşa, Gazavât Menzilnamesi Gazavât Gazavât-ı Sultân ı Sultân ı SultânMurâd-ı Râbi, Süleymaniye Kütüphanesi,
Hamidiye Kitaplığı, nr. 1103, v. 49a. Kalenin fetih süreci hakkında bkz. Küpeli, agt, s.142-
150.
86 ÖZER KÜPELİ
direnen müdafiler Murtaza Paşa'nın ölümü üzerine moralleri bozulduğu ve güçleri tükendiği
için daha fazla dayanamayıp 1 Nisan 1636'da teslim oldular.58 Evliya Çelebi, Revan'a geldi-
ğinde bölge hâlâ Safevi hâkimiyetindeydi.
Zengi Nehri sahilinde bulunan Revan Kalesi, Evliya'nın tarifiyle güneyden kuzeye
doğru dar bir alan üzerinde uzanmaktadır. Bununla birlikte kaleyi ve şehri pek fazla gezme
imkânı bulamadığından olsa gerek, kalenin çevresini, burç ve beden sayılarını boş bırakmış-
tır. Evliya'da eksik bıraktığı bu bilgilerin bir kısmını Chardin'den tamamlamak mümkündür.
1670'lerde Revan'ı ziyaret eden Fransız seyyah şehre göre oldukça küçük bulduğu oval
formda yapılmış kalenin çevresinin dört bin adım olduğunu, içinde de sekiz yüz ev bulunduğunu
belirtir. Üç duvarı beyaz tuğla olan kalenin dördüncü duvarı ise nehre paraleldi.
Burası nehirden 180 m yükseklikte olduğundan nispeten korunaklıydı ve bu nedenle sur
duvarları diğer yerlere göre dardı. Bu erişilmez bölüm topçulara tahsis edilmiş teraslarla
doluydu.59 Evliya da, dördüncü duvarda çok miktarda mazgal deliği bulunduğunu belirtir.
Evliya Çelebi, kale duvarlarının yüksekliğinin Ferhat Paşa zamanında kırk zira (30 m)
iken, Emir Gûne Han'ın yaptığı tamiratla surların bazı yerlerinin 10 zira daha yükseltilerek
elli ziraya (38 m) çıkarıldığını ifade etmektedir. Buna rağmen yalın bir duvardan ibaret kalenin
bu haliyle bile Osmanlı ordusuna bir hafta dayanacak gücü olmadığını belirtir.
Tavernier ise yığma topraktan yapılmış sur duvarlarının top gülleleri değmeden, yağmurla
bile dağıldığını yazarak bir anlamda bunu teyit eder. Ayrıca kale etrafındaki hendeklerin
pek derin olmadığını, en çok üç-dört ayak (1-1,5 m) olmakla kentin savunması için yetersiz
kaldığını ekler.60 Evliya Çelebi de hendekler konusunda Tavernier'i destekleyen bilgiler verir.
Onun yazdığına göre Revan Kalesi'nin batıdaki nehir tarafı hariç diğer yönlerini çevreleyen
hendekler üç yer hariç pek derin değildir, ama genişliği kimi yerde yüz-yüz elli ziraya
(75-115 m) kadar çıkmaktadır.
58 Evliya Çelebi, Safevilerin kaleyi yedi aylık bir kuşatmadan sonra aldıklarını söyler. Fakat bu
yanlış olup, doğrusu üç aydır. Öte yandan Veziriazam Tabanıyassı Mehmed Paşa'nın, Revan
Muhafızı Murtaza Paşa'ya olan düşmanlığı nedeniyle yardıma gelmediğini ifade eder.
Mehmed Paşa'nın, Murtaza Paşa'yı kendisine rakip görüp siyasî hasmı olarak bellediği, hatta
Revan yerine Erzurum'da oturmasına müsaade etmediğini Kâtip Çelebi ve ondan naklen
Naima yazmaktadır (Kâtip Çelebi, Fezleke Fezleke Fezleke, II, İstanbul 1286, s.180; Târih-i Naîmâ i Naîmâ i Naîmâ, II, s.831).
Ancak Mehmed Paşa'nın yardıma gidememesi kıskançlık ya da düşmanlıktan değil, çok ağır
seyreden kış koşullarında asker toplayamamasındandır.
59
TheTravels of Sir John Chardin avels of Sir John Chardin avels of Sir John Chardin, s.385.
60
Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, s.75.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 87
Resim 2: G. Sergeevich'e Göre Resim 2: G. Sergeevich'e GöreRevan Surlarının Görünümü (1796) Revan Surlarının Görünümü (1796) Revan Surlarının Görünümü (1796)
Evliya üç kapısı bulunan kalenin güney kapısına Tebriz, kuzey kapısına Meydan veya
Yayla Kapısı denildiğini zikreder. Batı tarafında Çevgan Meydanı'na açılan kapının adı ise
Cisr yani Köprü Kapısı'dır. Kalede çoğu Osmanlılardan kalma yedi yüz topun yanı sıra üç
bini kale, üç bini han ve yedi bini de eyalet olmak üzere on üç bin asker bulunuyordu. Bundan
başka Evliya'nın, Safevilerin Revan'ı geri aldıktan sonra kalenin doğusunda üç katlı taş
bir binadan ibaret yeni kale inşa ettiklerine dair verdiği bilgiyi, Chardin de teyit eder.
Chardin'e göre bin adım uzaklıktaki bu kaleye Kumandan Kalesi denilmektedir ve etrafı çift
duvarla çevrilip, toplarla güçlendirilmiştir.61
Gence Kalesi
62
Evliya Çelebi, Revan Hanı kız kardeşinin düğünü için Bakü’ye gittiğinden Revan'da
fazla kalamayıp Bakü’ye onun yanına gitmek üzere kısa süre sonra buradan ayrılmıştır. Yola
çıktıktan iki menzil sonra Gence'ye ulaşan Evliya, buradan bir kale şehir olarak söz etmesine
rağmen, Şah Abbas tarafından yıktırıldığı için kaleyi görememiştir. Bu nedenle kalenin yeri
ve fizikî özellikleri hakkında bilgi vermez.
Gence Kalesi, 1588'de Serdar Ferhat Paşa'nın gayretiyle yapılmıştı. Temel açılmaya
başlanmasından itibaren kırk üç günde tamamlanan kalenin çevresi altı bin arşın (4 km),
surların yüksekliği on arşın (7 m), eni ise üç (2 m) arşındı. Çevresinde hendeği, kırk üç kulesi
ve yedi demir kapısı bulunuyordu.63
Ereş Kalesi
64
Kaynaklarda Ereş ismiyle rastlanılan bu şehrin adını Evliya, Ares şeklinde yazarsa da,
yerel dilde şehrin adının telaffuzunun Areş / Araş şeklinde olduğunu belirtir.
61
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s.385.
62 Seyahatnâme, II, s.144. Seyahatnâme
63 Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas-ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993, s.368-
369.
64 Seyahatnâme, II, s.144. Seyahatnâme
88 ÖZER KÜPELİ
Evliya Çelebi'ye göre şehrin tarihi Pers mitolojisinde İran'ın ilk hükümdarı olarak ge-
çen Keyümers'e kadar dayansa da, aslında bu kale 1578'deki Koyun Geçidi Savaşı'nın ardından
Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Buna göre savaşın ertesinde bu şehrin Gence
ile Şirvan arasında stratejik bir konumda bulunmasını göz önüne alan Serdar Lala Mustafa
Paşa, yakınlardaki Şah-bağı (Evliya'ya göre Şah-hıyâbânı) denilen bağlık bahçelik bir mevkide
kale inşasını emretmiştir. Önce etraftaki ağaçlar temizlenmiş, ardından otuz bin atlının
dolaşabileceği büyüklükteki bir alan dört taraftan ağaç ve kerpiçlerle çevrilip kale haline
getirilmiştir. Kalenin üç kapısı, dört kulesi ve beş zira (3,7 m) derinliğinde hendeği vardı.
Surları toplarla teçhiz edilmiş bu kalenin idaresi Kaytas Bey'e verilmişti. Evliya Çelebi, Mustafa
Âli'den aktardığı bu bilgilere65 ilave olarak kalenin on yedi tabyasının bulunduğunu,
çevresinin dokuz bin altı yüz adım olduğu ve inşaatının kırk günde tamamlandığı bilgisini
ekler.
Kırk yıl kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Ereş, Evliya Çelebi'ye göre Sultan Mustafa'nın
ilk cülusunda (1617) Safevi hâkimiyetine geçmiştir. Şah Abbas, 1616 yılında Şirvan
üzerine bir harekâta giriştiğinde Derbend'e kadar olan bölgedeki kalelerle şehirleri Safevi
topraklarına katmıştır.66
Şeki Kalesi
67
Kalenin bânisi olarak Şavşad meliklerinden II. Aleksander'in (1574-1605) adını veren
Evliya Çelebi, birkaç kez el değiştirdikten sonra Lala Mustafa Paşa'nın Şirvan Seferi esnasında
buranın Osmanlı hâkimiyetine girdiğini belirtir. Fetihten sonra Aleksander'in oğlu Erekle
bölge valiliğine atanmıştır. Ereş ile aynı zamanda burası da elden çıkmıştır.
Evliya'ya göre taş yapılı Şeki Kalesi sarp bir tepe üstündedir. Bu nedenle hendeği yoktur.
Etrafı üç bin adım olup, Gence ve Şirvan yönünde iki kapısı mevcuttu. Kale içindeki
camiler bakımsızdır.
Niyazâbâd Kalesi
68
Şeki'den batıya doğru ilerleyip Dağıstan hududundaki Niyazâbâd'a gelen Evliya vaktiyle
Ferhad Paşa'nın burayı fethettikten sonra kalesini yıktırdığını, hâlihazırda şehrin ortasında
harabelerin görülebildiğini yazar. Bunun dışında başka bilgi vermez.
Şemahı Kalesi
69
Evliya Çelebi'ye göre Şemahı'nın kurucusu Yezdücerd'dir.70 XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı
ile Safevi devletleri arasında birkaç kez el değiştiren Şemahı'nın bu dönemdeki tarihinden
Evliya etraflıca bahseder.
65 Çerçi, Künhü'l Künhü'l- Künhü'l-ahbâr, s.432-437. Don Juan, kaleye yüz küçük top konulduğunu ve beş bin
asker tayin edildiğini yazar, bkz. Don Juan of Pers Don Juan of Persia Don Juan of Persia, s.147. Koyun Geçidi Savaşı ve E ia reş Kalesi'nin
inşası hakkında bkz. Kırzıoğlu, age, s.297-301; Kütükoğlu, age, s.59-64.
66
Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, s.735.
67 Seyahatnâme, II, s.145-146. Seyahatnâme
68 Age, II, s.147. Age
69 Age, II, s.148-150. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 89
Şemahı Kalesi 1583'te Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından yaptırılmıştı. İç kalenin
yirmi, dış kalenin yetmiş kulesi bulunuyordu. Surların eni üç (2 m), çevresi ise on bin arşındı
(6.800 m). Dış kalenin çevresinde hendek dahi mevcuttu ve bütün inşaat kırk beş günde
tamamlanmıştı.71 Şemahı'ya geldiğinde kale büyük ölçüde ayakta olmasına rağmen Evliya,
hakkında oldukça az bilgi verir. Buna göre Şemahı Kalesi, Kür (Kura) Nehri sahilinde sarp ve
yüksek bir tepenin üstündedir. İç kalesi gayet müstahkem ve mamurdur. Ancak şehri saran
dış surlar yer yer yıkılmıştır.72 Dizdar ile dizçöken ağası bulunan kalede ayrıca bin muhafız
vardı.
Resim 3: Âsafî Dal Mehmed Çelebi'nin Şemahı Kalesi Tasviri (1583) Tasviri (1583)
Bakü Kalesi
73
Evliya Çelebi, Şemahı'da bir hafta kaldıktan sonra geldiği Bakü'de, mevcut kalenin
Moskova Kralı Dara'nın istilasını engellemek için yapıldığını belirtir.74 Hazar Denizi kenarında
bir tepe üstünde bulunan ve hendeği olmayan dört köşeli bu taş bina, iç kale ve dış
70 Hamdullah Kazvinî'ye göre bu isim Anuşirvan'dır. Bkz. The Geographical Geographical Geographical Part of the Part of the Part of the
Nuzhat- Nuzhat-al-Qulūb, s.93.
71 Âsafî Dal Mehmed Çelebi, Şecâ’atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri (1578-
1585), (haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 2007, s.36 1585) 0-363; Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.517-518;
Abdurrahman Şeref, Özdemir Özdemir Özdemir-oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa, (haz. Vehbi Günay), İzmir 2011, s.111-112.
72 1635-36'da buradan geçen Adam Olearius'un yazdığına göre dış surların yıkılması emrini Şah
Abbas vermiştir. Bkz. http://www.vostlit.info http://www.vostlit.info http://www.vostlit.info/Texts/rus7/Olearij/text13.phtml?id=1038 (eri-
şim: 13.XI.2011).
73 Seyahatnâme, II, s.151-152. Seyahatnâme
74 Kale hakkında en eski bilgi Abdurreşid Bakuvî'nin Telhîs- Telhîs-ül-Âsâr ve Acâib Âsâr ve Acâib Âsâr ve Acâib-ül-Melik-ilKahhâr
adlı eserinde bulunur. Buna göre şehrin çift Kahhâr katlı kalesi olup, içteki surlar denize yakın
dıştaki duvarlara istinaden daha yüksektir. Bu kale XII. yüzyılın ilk yarısında III.
Manuçehr tarafından yaptırılmıştır. Bkz. Ziya Valişov, Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan
XVI. Y.Y. Başına Kadar), Selçuk Üniversitesi SBE, Y XVI. Y.Y. Başına Kadar) üksek Lisans Tezi, Konya 2008, s.31.
90 ÖZER KÜPELİ
surlar olmak üzere iki kısımdır. İç kalenin batı tarafında Nahçıvân demirinden yapılmış bir
kapısı vardır ve etrafı yedi adımdır. Ayrıca yetmiş kulesi ve altı yüz bedeni bulunan kale
duvarlarının boyu kırk ziradır (30 m). Kale içinde yetmiş hâne ile minaresi olmayan bir cami
dışında başka bir şey yoktur. Dış surların ise üç kapısı bulunup, kuzeydekinin adı Gilân,
kıble yönündekinin adı Bâbü'l-ebvâb (Demirkapı) ve batıdakinin adı da Liman Kapısı idi.
İsveçli seyyah Engelbert Kaempfert de Evliya'nın yazdıklarıyla kimi yerde örtüşen
ama çoğunlukla tamamlayıcı bilgiler verir. Onun yazdıklarına göre Şirvanşah Sarayı'nı merkeze
alan dikdörtgen biçimli iç kaleyi aralarında on beş adım kadar mesafe bulunan iki sıra
sur çevreliyordu. Sur duvarlarının çevresi dört bin adımdan fazlaydı. İçteki duvarlar, dıştakilere
göre 10-15 m daha yüksekti. Bununla birlikte Kaempfert'in bahsettiği dıştaki iki sıra
surdan dışta olanını Evliya muhtemelen görememiştir. Zira bu surun inşaatı 1656 yılında
tamamlanmıştır.75 Rus seyyah F. İ. Soymonov ise kayıtlarında, XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde
gördüğü Bakü'nün çevresinde üç sıra surun bulunduğunu, dış duvarın bir (2,04 m), orta duvarın
iki (4,08 m) ve en içteki duvarın ise üç sajen*
(6,12 m) yüksekliğinde olduğunu belirtir.76
Resim 4: Engelbert Resim 4: EngelbertKaempfert'in Bakü Tasviri (1683) Kaempfert'in Bakü Tasviri (1683) Kaempfert'in Bakü Tasviri (1683)
Bâbü'l- Bâbü'l-ebvâb (Demirkapı) Kalesi ebvâb (Demirkapı) Kalesi
77
Arkeolojik araştırma ve buluntular Derbend'te yerleşimin ilkçağa kadar indiğini gösterse
de, şimdiki kalenin Sasaniler zamanından kaldığı bilinmektedir.78 Buna mukabil Evliya,
75 Zakir Nebati, Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı, Marmara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
2006, s. 21-22.
∗
Eskiden Rusya'da kullanılan üç arşın ya da 2,13 m değerindeki uzunluk ölçüsü birimi.
76 Elçin Qarayev (haz.), F.İ. Soymonovun «X İ. Soymonovun «Xəzər Dənizinin və Orada Həyata Keçirilən Rusiya
İşğallalarının, İmperator Böyük Pyotrun Tarixinin Bir Hissəsi Kimi» Təsviri Adlı S sviri Adlı Səyahətnaməsi
Azərbaycan Tarihinin Mənbəyi Kimi, Bakı 2006, s. 122. yi Kimi
77 Seyahatnâme, II, s.154-157. Seyahatnâme
78 Erich Kettenhofen, “Darband”, Encyclopaedia Encyclopaedia EncyclopaediaIranica Iranica Iranica, http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/articles
/darband-i-ancient-city (erişim: 14.XI.2011).
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 91
kalenin bânisinin İskender-i Zülkarneyn olduğundan bahseder. Şehir tarih boyunca pek çok
kez istilaya ve saldırıya uğradığından kalesi defaten tahrip olup, yeniden yapılmıştır.
XVI. yüzyılın başında Şah İsmail'in burayı zaptı üzerine Safevilerce elden geçirilen kale,
1583'te Osmanlı hâkimiyetine geçince bir kez de Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından
tamir ettirilmişti.79 Bu tarihten itibaren kırk yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Demirkapı,
Şah Abbas'ın 1616'da Gürcistan ve Şirvan üzerine giriştiği harekât sırasında elden çıkmış,
tekrar Safevi hâkimiyetine girmiştir.80
Geniş bir alana yayılan kaleyi ince mühendislik hesaplarının ürünü olarak tanımlayan
Evliya Çelebi, hayranlıkla anlatır. Onun verdiği bilgilere göre; kale duvarlarının bir tarafı
Argın ve Düneb dağlarına yaslanırken, diğer tarafı Hazar Denizi’ne kadar sokulmaktaydı. Bu
ikisi arasındaki mesafe bir puta oku∗
atımıydı.81 Kale; şehir, dağ tarafı ve deniz tarafı olmak
üzere üç ana kısımdan oluşmaktaydı. Argın Dağı'na yaslanan kısımda ikisi dışarı, biri şehre
açılan üç kapı vardı. Şehir kısmında ise biri kuzeye, diğeri güneye açılan iki dış kapı mevcuttu.
Bu kapılardan güneye Şirvan tarafına açılanı Meskûr yönünde olduğu için bu adla bilinirdi.
Kuzeydeki kapıdan ise Deşt-i Kıpçak, Kırım, Çerkezistan ve Dağıstan tarafına gidilirdi.
Deniz tarafındaki kısımda pek yerleşim yoktu.82 Evliya Çelebi hâlihazırda kalenin muhafızları
ve dizçökenler için evler yapıldığını görmüştür. Yine Gilân ve Bakü tarafından gelen
tüccarların arabaları burada beklediğini belirtir. Toplam kapı sayısını boş bırakan Evliya,
kale çevresinin on bir bin altmış adım olup, yetmiş kulesi ile deniz tarafında yetmiş balyemez
topu bulunduğunu ekler.
79 Âşık Mehmed, Osman Paşa'nın kalenin şehri çevreleyen kısmını tamir ettirdiğini yazar. Bkz.
Menâzirü'l- Menâzirü'l-avâlim, II, s.931.
80
Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, s.733.
∗
Puta, ok çeşitlerinden birinin adıdır.
81 Âşık Mehmed'e göre bu mesafe sülüsan fersahtır. Bu da tahminen 3.800 m'dir. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'lavâlim,
II, s. 931. avâlim
82 Evliya Çelebi'nin kalenin fizikî özelliklerine dair verdiği bilgiler Âşık Mehmed'in verdiği
bilgilerle kelimesi kelimesine örtüşür. Bu da kaynaklarından birinin Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim oldu-
ğunu gösterir. Karşılaştırma için bkz. Age, II, s.931.
92 ÖZER KÜPELİ
Resim 5: Adam Olearius'un Demirkapı Tasviri (1635) Resim 5: Adam Olearius'un Demirkapı Tasviri (1635)
Taşları fil cüssesi büyüklüğünde olan kalenin içinde bin iki yüz hâne bulunup, güney
tarafındaki duvar kenarında büyük bir sarayla minaresi yıkılmış büyük bir cami vardır. Yine
kale içinde bir hamam ve çeşme, doğu tarafında Kayık Kapısı yakınlarında Özdemiroğlu'nun
yaptırdığı cami, han ve dükkânlar mevcuttu.83
Serîrü'l- Serîrü'l-lân Kalesi lân Kalesi
84
Tarihi oldukça eskilere dayanan bu kale, Dağıstan hâkiminin elindeyken Muhammed
Hüdabende (1578-1587) zamanında Safevi hâkimiyetine girmiş ve ardından yıktırılmıştı.
Evliya Çelebi kaleden geriye pek bir şey kalmadığı için olsa gerek fizikî durumundan bahsetmeden,
sadece ismin ortaya çıkışına dair rivayeti anlatıp, şehri tasvirle yetinmiştir.85
Kahet Kalesi t Kalesi
86
Gürcistan'ın doğu hududunda bulunan bu kale, Kaheti bölgesindeydi. Muhtemelen bu
bölgenin günümüzdeki merkezi konumundaki Telavi Şehri'ndeki kale olmalıdır. Zira Telavi,
XVII. yüzyılda Kaheti Hanlığı'nın merkezi olduğu gibi, kalesi Evliya Çelebi'nin düz yerde
havalesiz beş köşeli güzel bir bina şeklindeki tarifine de uymaktadır. Üstelik hanın da burada
ikâmet ettiğini yazması bu ihtimalin doğruluk payını arttırmaktadır.
Yer yer duvarları yıkılmış kalenin çevresini Evliya bizzat dolaşmayıp Hüsrev adlı
gulamına ölçtürmüştür. Buna göre çevresi on dört bin adımdır. Yüz yetmiş burcu ve üç kapı-
sı bulunmaktadır. Kale içindeki iki bin hâneye rağmen camisinin harap olduğunu belirten
Evliya, han ve hamamın da hâlihazırda tamir edildiğini yazmaktadır.
Resim 6: Tournefort'un Gözünden Tiflis (XVIII. Yüzy Resim 6: Tournefort'un Gözünden Tiflis (XVIII. Yüzyıl Başı) Tiflis (XVIII. Yüzyıl Başı) ıl Başı)
83 Bu bilgileri Âşık Mehmed de verir. Bkz. Age, II, s. 931.
84 Seyahatnâme, II, s.158. Seyahatnâme
85 Evliya Çelebi'nin bu kaleyle ilgili bilgilerinin bir kısmının kaynağı yine Âşık Mehmed'in eserindir.
Karşılaştırma için bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, s.920-921.
86 Seyahatnâme, II, s.158-159. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 93
Tiflis Kalesi
87
Evliya Çelebi, Şerefnâme yazarını kaynak göstererek Tiflis Kalesi'nin İskender-i
Zülkarneyn'in hazinedarı Betlis tarafından yaptırıldığını söylemektedir. Ancak bu bilgi doğ-
ru değildir. Çünkü Tiflis MS V. yüzyılda Kral Vahtang Gurgasal tarafından kurulmuş ve şehir
etrafına ilk suru da o yaptırmıştır.88
Tiflis Kalesi, Kür (Kura) Nehri'nin sağ ve sol kenarında bulunan iki ana yapıdan ibaretti.
Bunlardan büyük ve eski olanı nehrin güney tarafında yer alıp, etrafı altı bin adımdır.
Duvarının yüksekliği altmış zira (45,5 m) idi. Yetmiş burç ve üç bin bedeni vardı. Köprüsü
olmakla birlikte etrafında hendeği yoktu. Su ihtiyacının karşılandığı bir kulesi (Suluk Kule)
bulunup, burası aynı zamanda kuşatma esnasında ateş etmeye yarıyordu. Burada han sarayı,
cami, han, hamam dışında altı yüz ev vardı. Nehrin kuzey tarafındaki küçük kalenin ise tek
kapısı olup, içerisinde üç yüz hâne bulunuyordu. Buna mukabil bedesten ve imaret yoktu.
Her iki kalede toplam üç bin muhafız mevcuttur.89
Gûrî (Gori) Kalesi
90
Evliya Çelebi'nin Safevi hâkimiyetindeki Gürcistan topraklarında uğradığı son kale
Gûrî'dir. Buraya gelinceye kadar gördüğü Gavsaht, Lori ve Suran gibi birkaç küçük kalenin
adını zikrederse de, detaylarına girmez. Yine, Şerefnâmeyi kaynak göstererek bu kalenin
Azgûr-ı Gûr Kalesi olduğunu yazar. Azgûr-ı Gûr'un ise Gürcü dilinde Padişahlar Padişahı
anlamına geldiğini, bununla da Aleksander yani İskender-i Zülkarneyn'in kastedildiğini
belirtir. Hatta Evliya kale taşlarının büyüklüğünü bu bilginin doğruluğu için kanıt olarak
gösterir.
87 Age, II, s.159-160. Age
88 V. Minorsky, “Tiflis”, İA, XII/1, (2001), s.264.
89 1617'de Tiflis'ten geçen İtalyan seyyah PietrodellaValle, Tiflis'in güzel ve güçlü duvarlarla
çevrili olduğunu yazar. Bkz. ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of Pietro DellaValle in Persia, A G Valle in Persia, A G Valle in Persia, A General
Collection of Voyages neral Collection of Voyages and Travels Travels Travels, IX, (edt. John Pinkerton), London 1811, s.151.
Chardin, Tiflis hakkında ilginç ve önemli bilgiler vermesine rağmen kaleye dair ayrıntılı tasvirde
bulunmaz. Sadece şehrin nehir kenarında kuzeyden güneye uzanan güçlü duvarların
bulunduğunu söylemekle iktifa eder. Bkz. The Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s. 377. Şehri
XVIII. yüzyılın hemen başında görmüş olan bir başka Fransız seyyah Tournefort ise kalenin
surlarının büyük ölçüde harap olduğundan pek bir işlev görmediğini söylemektedir. Bkz.
Joseph Pitton de Tour-nefort, Tournefort Seyahatnam Tournefort Seyahatnamesi Tournefort Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos) esi , İstanbul
2005, s. 159. Tiflis kalesi hakkında ayrıca bkz. Ali Sinan Bilgili, “Osmanlı ve Safevi Hâkimiyetlerinde
Tiflis”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 21, (2009), s. 40-48.
90 Seyahatnâme, II, s.161. Seyahatnâme
94 ÖZER KÜPELİ
Resim 7: İtalyan Misyoner Cristoforodi Resim 7: İtalyan Misyoner CristoforodiCastelli'nin Castelli'nin
Gori Kalesi Tasviri (1642) Gori Kalesi Tasviri (1642)
Yüksek bir tepe üstünde dört köşeli küçük bir kale olan Gûrî, Ahıska'ya yakınlığına
rağmen köhne durumdadır. Havalesi yoktur. Kapısı kıbleye bakmaktadır. İki yüz neferin
bulunduğu kalede cami, han ve hamam mevcuttur.91
Sonuç
1646 yılı sonbaharında başladığı ve beş-altı ay kadar sürdürdüğü gezisi sayesinde
Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'ı gezen Evliya Çelebi, güzergâhı boyunca uğradı-
ğı şehir ve kasabaların tarihi ve fizikî durumundan bahsederken, bilhassa kalelere özel yer
vermiştir.
Kalelerden bahsederken öncelikle tarihine değinen Evliya Çelebi, İran coğrafyasındaki
gezisi esnasında uğradığı veya gördüğü kalelerin tarihini çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilerin
yardımıyla kaleme almıştır. XVI. yüzyıl öncesine ait bilgiler için faydalandığı başlıca
kaynaklar ilk ikisinin adını vermese de, Firdevsî'nin Şehnâme'si, Hamdullah Kazvinî'nin
Nuzhetü'l-kulûb'ü ve Şeref Han'ın Şerefnâme'sidir. Bunlara ilave olarak Dağıstan'daki şehirler
için Tarih-i Dağıstan ile Gürcistan şehirleri için Tuhfe-i Tevârih adlı müverrihlerini belirtmediği
iki eserden yararlandığını kendisi belirtir. Yine Demirkapı ile ilgili kısımda oldu-
ğu gibi kimi zaman Âşık Mehmed'in Menâzirü'l-avâlim'inden birebir alıntılar yaptığı dikkati
çekmektedir. Kalelerin Osmanlı dönemindeki durumuyla ilgili olarak, bilhassa XVI. yüzyıl
sonundaki mücadeleler için Tarih-i Peçevî'den, Gelibolulu Mustafa Âli'nin Künhü'lahbâr'ından
istifade etmiştir. XVII. yüzyıl içinse daha ziyade kendi tanıklıkları ile duydukları
ön plandadır. Bununla birlikte dönemin vakayinâmelerinden faydalandığı aşikârdır.
Kalelerin fizikî durumunu belirli bir plan dâhilinde not alan Evliya Çelebi'nin kimi
zaman gezmeye fırsat bulamadığı ya da yeterli bilgiyi derleyemediğinden olsa gerek notları-
nın eksik kaldığı, kalenin adım olarak çevresi, burç ve beden sayısı gibi bir takım bilgileri
91 Âşık Mehmed uzaktan gördüğü yüksek bir tepe üzerindeki kalenin duvarlarının bazı yerlerinin
yıkık olduğunu not eder. Bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, s.938. PietrodellaValle ise,
Gûrî'nin bir tepe üstünde küçük bir kale olduğunu ve içinde sadece Safevi muhafızların ikamet
ettiğini yazmaktadır, bkz. Extracts Extracts ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of PietroDellaValle in Persia Valle in Persia Valle in Persia, s.149.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 95
özellikle boş bırakmasından anlaşılmaktadır. Bu eksiklikleri Seyahatnâme'sini yazarken yukarıda
bahsi geçen eserler ile sair kaynaklardan tamamlamaya uğraşmıştır.
Evliya Çelebi tuttuğu notları daha sonra yazıya aktarırken yanlış hatırlama veya notlarının
karışması gibi sebeplerle az da olsa güzergâh hataları yapmıştır. Yine Kehrevan örne-
ğinde olduğu gibi bazı kalelerin tarihçesiyle alakalı bilgilerde karışıklıklar mevcuttur. Bu
nedenle onun gezi güzergâhlarını ve kalelerle şehirlere dair verdiği bilgileri dönemin kaynaklarıyla
mukayese etmekte fayda vardır. Buna rağmen kıymetli bilgiler içerdiği, çağdaşı
Pietro dellaValle, Tavernier, Adam Oleraius, Jean Chardin, Tournefort gibi bazı Avrupalı
seyyahların yazdıklarıyla karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılır. Ayrıca bütün bu seyahatnâ-
meler arasında yapılacak karşılaştırmalarla birbirlerinin eksiklerini tamamlayıp hatalarını
düzeltmek mümkün olabileceği gibi, Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'ın XVII.
yüzyıldaki siyasî, iktisadî ve kültürel durumuna dair önemli bilgiler edinilebilecektir.
96 ÖZER KÜPELİ
KAYNAKLAR KAYNAKLAR
A. KAYNAK ESERLER A. KAYNAK ESERLER
ÂSAFÎ DAL MEHMED ÇELEBİ, Şecâ’atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri
(1578-1585), (haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 2007.
ÂŞIK MEHMED, Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, (haz. Mahmut Ak), Ankara 2007.
CLAVIJO Ruy Gonzales de, Anadolu, Orta Asya ve Timur, Anadolu, Orta Asya ve Timur, Timur Nezdine Gönderile Timur Nezdine Gönderilen İspanyol
Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri, (terc. Ömer Rıza Doğrul), mleri
İstanbul 1993.
ÇERÇİ Faris, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr'a Göre II. Selim, III ahbâr'a Göre II. Selim, III ahbâr'a Göre II. Selim, III. Murad, III. Mehmed Dev . Murad, III. Mehmed Devirleri ve Âlî'nin irleri ve Âlî'nin
Tarihçiliği, Erciyes Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, K Tarihçiliği ayseri 1996.
Don Juan of Persia, A Shi’ah Catholic, 1560 Catholic, 1560 Catholic, 1560-1604, (trans. andedt. G. Le Strange), London
1926.
Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi Menzilnamesi, Sü Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi Menzilnamesi leymaniye Kütüphanesi, Laleli Kitaplığı,
nr. 1608/5, 30b-35a.
EVLİYA ÇELEBİ B. DERVİŞ MEHEMMED ZILLİ, Evliya Çele Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, II. (haz. bi Seyahatnâmesi
Yücel Dağlı vd.), İstanbul 1999; IV, (haz. Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman), İstanbul
2000; VII, (haz. Seyit Ali Kahraman vd.), İstanbul 2003; X, (haz. Seyit Ali Kahraman
vd.), İstanbul 2007.
Extracts ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of Pietro DellaValle in Persia, A General Collection of Voyages Valle in Persia, A General Collection of Voyages Valle in Persia, A General Collection of Voyages
andTravels Travels Travels, IX, (edt. John Pinkerton), London 1811, s.1-137.
FRASER J. Baillie, Travels Travels Travels in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including an in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including an Account Account of Parts of Parts
of Those of ThoseCountries Countries Countrieshitherto hitherto hithertoUnvisited Unvisited UnvisitedbyEuropeans Europeans EuropeanswithSketches of the Sketches of the Sketches of theCharacter Character Character
andManners of the Manners of the Manners of theKoordish Koordish KoordishandArabTribes, London 1840.
İBRAHİM PEÇEVÎ, Tarih-i Peçevî i Peçevî i Peçevî, II, İstanbul 1283.
İSKENDER BEĞ-İ TÜRKMEN, Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, Tahran 1382.
KÂTİP ÇELEBİ, Fezleke Fezleke Fezleke, II, İstanbul 1286.
NAÎMÂ MUSTAFA EFENDİ, Târih-i Na ’îmâ (Ravzatü'l îmâ (Ravzatü'l îmâ (Ravzatü'l-Hüseyn fî Hulâsati Hüseyn fî Hulâsati Hüseyn fî Hulâsati Ahbâri'l Ahbâri'l Ahbâri'lHâfikayn),
II, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007. Hâfikayn)
ÖZKUZUGÜDENLİ Bülent (haz.), Ta’lîkî-zâde Mehmed zâde Mehmed zâde MehmedSubhî - Tebrîziyye Tebrîziyye Tebrîziyye, Marmara Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2005.
QARAYEV Elçin (haz.), F. İ. Soymonovun «X İ. Soymonovun «XəzərDənizininvə Orada Həyata Keçiril Keçirilən
Rusiyaİşğallalarının, İmperator İşğallalarının, İmperator İşğallalarının, İmperatorBöyükPyotrun Pyotrun Pyotrun Tarixinin Bir Hiss Tarixinin Bir Hissəsi Kimi» Təsviri
Adlı SəyahətnaməsiAzərbaycan Tarihinin Mənbəyi Kimi, Bakı 2006. yi Kimi
RAHİMİ-ZÂDE İBRAHİM ÇAVUŞ, HARİMÎ, Kitâb-ı Gencîne ı Gencîne ı Gencîne-i Feth i Feth-i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı-
İran Savaşları ve Gence'nin Fethi 1583- İran Savaşları ve Gence'nin Fethi 1583-1590), (haz. Günay Karaağaç-Adnan
Eskikurt), İstanbul 2010.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 97
Revan Seferi Ruznâmesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüpha Revan Seferi Ruznâmesi nesi, Bağdat Kitaplığı, nr. 405.
SAĞIRLI Abdurrahman (haz.), Mehmed b. Mehmed er Mehmed b. Mehmed er Mehmed b. Mehmed er-Rûmî(Edirneli)'nin Rûmî(Edirneli)'nin Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Nuhbetü't Nuhbetü'ttevârihve'l-
tevârihve'l-ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh-i âl-i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri), İstanbul Üniversitesi
SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2000.
SELÂNİKÎ MUSTAFA EFENDİ, Tarih-i Selânikî, (971 i Selânikî, (971 i Selânikî, (971-1003 / 1563 1003 / 1563 1003 / 1563-1595), I, (haz. Mehmet
İpşirli), Ankara 1999.
SIDKÎ PAŞA, Gazavât Gazavât Gazavât-ı Sultân ı Sultân ı SultânMurâd-ı Râbi, ı Râbi, ı Râbi, Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye Kitaplığı,
nr. 1103.
Tarih-i Osman Paşa i Osman Paşa i Osman Paşa, (haz. Yunus Zeynek), Ankara 2001.
TAVERNIER Jean-Baptiste, Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos; çev. Teoman
Tunçdoğan), İstanbul 2006.
The Geographical Geographical Geographical Part of the Part of the Part of the Nuzhat-al-Qulūb composed composed composed by Hamd-allah Mustawfi of Mustawfi of
Qazwīn in 740 (1340), (tran. G. Le Strange), London Qazwīn in 740 (1340) 1919.
TheHistory of Vardapet History of Vardapet History of VardapetArak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz, I, (trans. George A. Bournoutian), Costa Mesa,
California 2005.
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardinthrough through throughMingreliaand Georgia into Mingreliaand Georgia into Mingreliaand Georgia intoPersia, A Collection of Persia, A Collection of
Voyages VoyagesandTravels Travels Travels, VII, Dublin 1815.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D. 2010. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi,
TOURNEFORT Joseph Pitton de, Tournefort Tournefort TournefortSeyahatnâmesi Seyahatnâmesi Seyahatnâmesi, (edt. Stefanos Yerasimos; çev.
Ali Berktay), İstanbul 2005.
B. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER B. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER
ABDURRAHMAN ŞEREF, Özdemir Özdemir Özdemir-oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa, (haz. Vehbi Günay), İzmir 2011.
AYDIN Mustafa, “Revan”, TDVİA, 35, (2008), s.26-28.
BAYSUN Cavid, “Evliya Çelebi”, İA, IV, (2001), s.400-412.
BİLGİLİ Ali Sinan, “Osmanlı ve Safevi Hâkimiyetlerinde Tiflis”, Türk Kültürü İncelemeleri Türk Kültürü İncelemeleri
Dergisi, 21, (2009), s.23-62. Dergisi
DANKOFF Robert, Seyyah-ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı, (çev. Müfit Günay),
İstanbul 2010.
-----, The Intimate Life of an Intimate Life of an Intimate Life of an Otoman Statesman Melek Ahmed Statesman Melek Ahmed Statesman Melek Ahmed Pasha (1588 Pasha (1588 Pasha (1588-1662): As 1662): As
Portrayed i Portrayed in Evliya Celebi's n Evliya Celebi's n Evliya Celebi'sBook of Travels (Seyahat Book of Travels (Seyahat Book of Travels (Seyahat-Name), New York 1991.
İLGÜREL Mücteba, “Evliya Çelebi”, TDVİA, 11, (1995), s.529-533.
İVECAN Raif, Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724 Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724 Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724-1746), Marmara Üniversitesi SBE, Doktora
Tezi, İstanbul 2007.
KETTENHOFEN Erich, “Darband”, Encyclopaedia Encyclopaedia EncyclopaediaIranica Iranica Iranica, http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/articles/darband-i-ancient-city
(erişim: 14.XI.2011).
KIRZIOĞLU Fahrettin, Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas-ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993.
98 ÖZER KÜPELİ
KÜPELİ Özer, “Irak-ı Arap'ta Osmanlı-Safevi Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar)”, History History History
Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, (2010), s.227-244. Studies
-----, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612-1639), Ege Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İzmir
2009.
KÜTÜKOĞLU Bekir, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-İran Siyâsî İran Siyâsî İran SiyâsîMünâsebetleri (1578 Münâsebetleri (1578 Münâsebetleri (1578-1612), İstanbul 1993.
MİNORSKY V.,“Tiflis”, İA, XII/1, (2001), s. 264-279.
MORDTMANN J.H.,“Ewliyă Čelebi”, TheEncyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam, II, (1991), s.717-720.
NEBATİ Zakir, Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı, Marmara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2006.
SARICAOĞLU Fikret, “Melek Ahmed Paşa”, TDVİA, 29, (2004), s.42-44.
TEZCAN Nuran, “Seyahatnâme”, TDVİA, 37, (2009), s.16-19.
VALİŞOV Ziya, Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan XVI. Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan XVI. Y.Y. Başına Ka Y.Y. Başına Kadar), Selçuk Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008.
http://www.vostlit.info/Texts/rus7/Olearij/text13.pht http://www.vostlit.info/ ml?id=1038 (erişim: 13.XI.2011).
KALELERE İLİŞKİN BİLGİLER İLGİLER
Route of the First Iran Journey of Evliya Route of the First Iran Journey of EvliyaÇelebi and Information about Castles Çelebi and Information about Castles Çelebi and Information about Castles
Özer KÜPELİ∗
ÖZET
Evliya Çelebi, 1646-47'de ve 1655'de iki kez resmi görevlerle İran'a gitti. Bunlardan
ilkinde Defterdarzâde Mehmed Paşa tarafından Tebriz Valisi Kelb Ali Han'a
elçi olarak gönderildi. Vazifesi süresince Safevi ülkesinin kuzey topraklarını
(Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan) dolaşıp, Erzurum'a döndü. Bu çalış-
mada ilk olarak bu seyahatin güzergâhı ele alınmıştır. Sonra güzergâhı üzerinde
bulunan kalelerin fiziksel durumuna ve tarihine dair verdiği bilgiler değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Safevi İranı, kaleler :
ABSTRACT ABSTRACT
Thanks to official duties Evliya Çelebi went to Iran twice in 1646-1647 and in
1655. First time he was sent as an envoy by Defterdarzade Mehmed Paşa to Kalb
Ali Khan, the governor of Tabriz. During his duty Evliya Çelebi traveled around
the north of the Safavid territories (Azerbaijan, Shirvan, Daghestan and Georgia)
and returned to Erzurum. In this study initially the route of his journey is
discussed. Then, information given by him about history and physical conditions
of the castles on his route were evaluated.
Keywords: Evliya Çelebi, Book of Travels, Safavid Iran, cas : tles
XVII. yüzyılda yaşamış Türk seyyahı Evliya Çelebi, 1680'lerin ortalarındaki vefatına kadar
yarım asra yakın bir süreyi seyahat ederek geçirmiş, seyahatlerine ait gözlemlerini ve notla-
∗
Dr., Ege Üniversitesi, Bornova - İzmir, okupeli@gmail.com
70 ÖZER KÜPELİ
rını Seyahatnâme adlı on ciltlik eserinde toplamıştır.1Seyahatnâme, Evliya Çelebi'nin gezdiği
yerlerle ilgili sadece fizikî ve beşeri bilgileri aktarmakla yetindiği sıradan bir gezi kitabı de-
ğildir. O, aynı zamanda buralardaki hayat tarzı, yeme içme kültürü, âdet ve görenekler, tanınmış
kişiler, yetiştirilen sebze ve meyveler, icra edilen zanaatlar, tarihî anıtlar, konuşulan
dil, lehçe ve ağızlar, çeşitli acayiplikler ve olağanüstü durumlardan da bahsetmiştir. Yine
yolculukları esnasında tanıştığı kişilerle olan sohbetlerini, başından geçenleri ve hatta katıldığı
savaşları anlatması nedeniyle Seyahatnâme bazen bir tarih kitabı, bazen de bir hatırat
özelliğini kazanmıştır.2
Bütün bunlar seyyahın değeri geç fark edilen eserini daha da ilgi
çekici kılmakta, pek çok açıdan önemli bir kaynak haline getirmektedir.
Osmanlı coğrafyasının neredeyse tamamına yolculuk eden Evliya Çelebi, çeşitli vesilelerle
komşu ülkeleri de gezmiştir. Gezdiği ülkeler arasında İran da bulunmaktadır. Evliya
Çelebi, ilki 1646'da, diğeri 1655'te olmak üzere iki kez İran'a gitmiştir. Bu seyahatlerinin en
önemli özelliği her ikisinin de resmî bir vazife ile gerçekleşmesidir. Birincisinde Defterdarzâde
Mehmed Paşa tarafından sınırdaki bazı olumsuz gelişmelerin neticesinde Erzurum’dan
Tebriz’e Kelb Ali Han'a elçi olarak gönderilmiş, bu görevi sayesinde Safevi hâkimiyetindeki
Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan topraklarını gezmiştir. İkinci seferinde
ise bu kez hamisi Van Beylerbeyi Melek Ahmed Paşa3
tarafından tekrar Tebriz'e yollanmış
ve bu seyahatinde Tebriz'den güneye doğru inerek Sultaniye, Nihavend, Hemedan, Kazvin,
Kum, Kaşan, Dergezîn, Dertenk gibi şehirleri dolaştıktan sonra gezisini Bağdat'ta sonlandırmıştır.4
1
Evliya Çelebi'nin hayatı hakkında bkz. Cavid Baysun, “Evliya Çelebi”, İslam Ansiklopedisi İslam Ansiklopedisi
(=İA), IV, (2001), s. 400-412; J. H. Mordtmann, (=İA) “Ewliyă Čelebi”, TheEncyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam,
II, (1991), s. 717-720; Müctebaİlgürel, “Evliya Çelebi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansikl Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
(=TDVİA), 11, (1995), s. 529-533. Seyyahın s pedisi (=TDVİA) ıra dışı hayatını anlatan güncel biyografisi
için bkz. Robert Dankoff, Seyyah-ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı, (çev. Müfit
Günay), İstanbul 2010.
2
Seyahatnâme hakkında bkz. Nuran Tezcan, “Seyahatnâme”, TDVİA, 37, (2009), s.16-19.
3
Melek Ahmet Paşa hakkında bkz. Robert Dankoff, The Intimate Life of an Ottoman Intimate Life of an Ottoman
Statesman Melek Ahmed Pasha (1588- Statesman Melek Ahmed Pasha (1588-1662): As Portrayed In Evliya Cel 1662): As Portrayed In Evliya Cel 1662): As Portrayed In Evliya Celebi's Book of Trav ebi's Book of Travels
(Seyahat- (Seyahat-Name), New York 1991; Fikret Sarıcaoğlu, “Melek Ahmed Paşa”, TDVİA, 29,
(2004), s.42-44.
4
Evliya'nın ikinci kez İran'a elçi tayinine sebep olan olayların başında Van hududundaki
Pinyanişi aşireti mensuplarının Safevi topraklarına girip Urmiye'ye kadar olan bölgede yağ-
mada bulunmaları gelmektedir. Bunun üzerine Safevi Şahı, Sadrazam İpşir Mustafa Paşa'dan
gereğini yapmasını talep etmiş, ancak bir yanıt alamayınca Urmiye Hanı Genç Ali Han,
Pinyanişiler üzerine askerî bir harekât düzenleyerek başta hayvanları olmak üzere mallarını
gasp etmişti. Üstüne bu gergin ortamda Gürcistan'dan gelip Safevi topraklarından Bağdat'a
doğru ilerlemekte olan Bağdat Beylerbeyi Murtaza Paşa'nın kardeşi Urmiye Hanı tarafından
alıkonulmuştu. Evliya Çelebi'nin belirttiğine göre Pinyanişilerin yağmaya girişmesi Safevilere
sefer açmak için fırsat kollayan İpşir Mustafa Paşa'nın kışkırtması sonucu gerçekleşmişti. Daha
sonra Safeviler, Pinyaşiniler üzerine yürüyünce de sulha mugayir iş yapıldığını iddia ederek
Melek Ahmed Paşa'yı Acem serdarlığına tayin bahanesiyle Van'a sürmüştü. Ancak Melek
Ahmed Paşa Van'a ulaşmadan evvel İpşir Mustafa Paşa katledilince yeni sadrazam Kara
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 71
Diplomatik kafilelere katılmak ya da resmî bir görev üstlenmek hem güvenli yolculuk
yapmayı sağladığından, hem de yolculuğun finansmanını kolaylaştırdığından seyahatlerinde
çoğunlukla tercih ettiği bir durumdu. Osmanlı memleketlerinin çoğunu bu sayede gezen
Evliya, bu şekilde dolaşmayı ülke dışına seyahatlerinde de tercih etmekteydi. Nitekim İran
seyahatleri dışında, 1665'teki Avusturya yolculuğu Kara Mehmed Paşa'nın elçilik heyetine
katılması sayesinde mümkün olmuştur.5
Yine bir keresinde Mısır'dayken Sudan taraflarındaki
Funcistan ülkesine gitmek için “Hemân ol mahalde fırsat ganîmetdir, deyü kalkup destbûs
edüp Fûncistân pâdişâhına gitmeğe nâmeler ricâ” etmekle bizzat diplomatik görev talebinde
dahi bulunmuştur.6
A) İlk İran Seyahatine Çıkışı ve Güzergâhı A) İlk İran Seyahatine Çıkışı ve Güzergâhı
1646 Ağustosunda Defterdarzâde Mehmed Paşa ile Erzurum'a gelen Evliya Çelebi, bir
süre sonra Paşa tarafından sınırın öte yakasındaki Safevi valilerine elçi olarak gönderilmişti.
Onun elçi tayin edilmesinin sebebi sınır boylarında cereyan eden bazı olumsuz gelişmelerdi.
Osmanlı ve Safevi devletleri on beş yıl süren bir savaşın ardından 1639'da barış yapmışlar,
sınırlarını yeniden düzenleyip, sınıra yakın bazı kaleleri de boşaltarak yıkmayı kararlaştırmışlardı.7
Buna rağmen barışın ihlâli anlamına gelen sınır tacizleri eksik olmuyor, zaman
zaman iki tarafın kolluk kuvvetleri suçluları cezalandırma bahanesiyle sınırın öte yakasına
geçebiliyordu. Böyle sorunlar genellikle merkeze yansıtılmadan sınır valilerinin karşı-
lıklı diyaloglarıyla çözümleniyordu. Nitekim Evliya Çelebi'nin elçi tayin edilmesi de böyle
bir hadisenin sonucundaydı.
1646 yılı başlarında Erzurum Beylerbeyiliği dâhilinde bulunan ve Safevi sınırındaki
Şoşik Kalesi'nin∗
Osmanlı Devleti'ne tâbi Kürt beyi Mustafa sınırı aşıp, Revan tarafında bazı
kasaba ve köyleri yağmalamıştı. Bunun üzerine Safevi Devleti'nin Revan Hâkimi Ali Han,
Erzurum Beylerbeyi Defterdarzâde Mehmed Paşa'ya bir elçi göndererek Şoşik Hâkimi Mustafa
Bey'i şikâyet etmiş, ayrıca Kasr-ı Şirin barışının yapıldığı sırada Osmanlı elinde bulunan
Murad Paşa sınır boylarında yaşanan meselelerin çözümü için diplomatik yolların kullanılmasını
istemişti. Bunun üzerine Melek Ahmed Paşa, Safevi Şahı ile sınırın öte yakasındaki valilere
nâmeler yazdırıp, elçilerle göndermişti. Bu bağlamda Evliya Çelebi de Urmiye Hanı
Genç Ali Han ile Tebriz Hanı Kayıtmaz Han'a nâme götürmek üzere elçi tayin edilirken, Melek
Ahmed Paşa kendisinden Pinyanişilerin gasp edilen mallarını kurtarmasını ve Murtaza
Paşa'nın kardeşinin serbest bırakılmasını sağlamasını istemişti. Bkz. Seyahatn Seyahatn Seyahatnâme, IV, s. 167-
169. İkinci İran seyahatinin tamamı için bkz. s.170-238.
5
Age, VII, s.53-54.
6
Age, X, s.403. Age
7
Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki 1639 tarihli Kasr-ı Şirin barışı için bkz. Özer Küpeli,
Osmanlı- Osmanlı-Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612-1639), Ege Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İzmir 2009,
s. 193-202; Özer Küpeli, “Irak-ı Arap'ta Osmanlı-Safevi Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar)”,
History HistoryStudies Studies Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, (2010), s.227-244.
∗
Bu kale Ağrı'nın Hamur ilçesine bağlı ve 34 km güneydoğusundaki Karlıca Köyü yakınlarındadır.
Ne zaman yapıldığı bilinmemekle beraber, Evliya Çelebi bânisinin Akkoyunlu Sultanı
Hasan'ın oğlu Ziyâeddin olduğunu belirtir (Seyahatn Seyahatnâme Seyahatnâme, II, s.114). Sarp bir kaya üzerinde âme
dört köşeli olarak inşa edilmiş kalenin bugün az bir kısmı ayaktadır.
72 ÖZER KÜPELİ
ve yıkılması kararlaştırılan Makü Kalesi'ne asker koymuştu. Gerilen ilişkileri yatıştırmak
için harekete geçen Mehmed Paşa Şoşik hâkiminin tedibine karar vermiş ve asker toplamaya
başlamıştı. Evliya Çelebi kısa sürede Erzurum sahrasında toplanan asker sayısının yetmiş altı
bini bulduğunu, bunu gören Safevi elçilerinin Revan üzerine bir sefer düzenlenebileceğinden
endişelendiklerini belirtmektedir. Ancak bu asker serdar tayin edilen Seydî Ahmed Paşa
komutasında Şoşik Kalesi üzerine gönderilmiş, üzerine kuvvet sevk edildiğini öğrenen Mustafa
Bey ise Makü Kalesi'ne firar etmişti. Ahmed Paşa da Mustafa Bey'in peşinden Makü
Kalesi önlerine kadar gitmişti. Bir anda karşısında kalabalık bir Osmanlı ordusu bulan kalenin
Safevi kumandanı çatışma çıkmasından çekinerek Mustafa Bey'i teslim etmek zorunda
kalmıştı. Böylece Mustafa Bey'i ele geçiren Serdar Seydî Ahmed Paşa, kale komutanından
anlaşma hükümlerine göre bir an önce Makü Kalesi'nin boşaltılmasını talep etmiş, aksi takdirde
Revan tarafına sefer düzenlemekle tehdit etmişti. Verdiği gözdağının ardından Seydî
Ahmed Paşa, Hınıs'ta bekleyen Defterdarzâde Mehmed Paşa'nın yanına dönmek üzere harekete
geçmiş, dönüş yolunda Bâyezid Kalesi civarına ulaşıldığında İran'dan gelen elçiler
uğurlanmıştı. Evliya Çelebi, bu sırada kendisinin de Tebriz Hanı Kelb Ali Han'a ve diğer
birkaç hana götürmesi istenen nâmeleri aldığını ve kendisine eşlik edecek Safevi elçisiyle
birlikte Tebriz'e doğru yola çıktığını ifade eder. Ona göre bu göreve tayin edilmesinde gümrük
kâtibi olmasının etkisi vardır ve götürdüğü nâmenin içeriğinde Mehmed Paşa kervanların
Erzurum'a tekrar gelmesi için Kelb Ali Han'dan istekte bulunmuştu.8
Anlaşılıyor ki, sınır
boylarındaki gerginlik kervanların geliş gidişlerini engellemiş, ipek gibi kıymetli ticarî emtianın
akışını aksatmıştı. Mamafih, Evliya'nın görevi nâmeyi götürüp teslim etmekten ibaret
olmasa gerektir. Karşı tarafa Mustafa Bey'in cezalandırılması örneğinde olduğu gibi Osmanlı
tarafının sulha riayet konusunda iyi niyetinden bahsedip, barışı bozacak eylemlerden kaçı-
nılması konusunda Safevi sınır valisini/valilerini diplomatik bir üslupla uyarmış olmalıdır.
Fakat seyyahımız vazifesinin detaylarına değinmediğinden, sadece götürdüğü nâmeleri muhataplarına
teslim ettiğini biliyoruz.9
Elçilik vazifesinin detayları hakkında ketum davranan Evliya, yola çıkış tarihini de belirtmez.
Ancak 1646 yılının Ağustos ayı ortalarında Defterdarzâde Mehmed Paşa ile birlikte
Erzurum'a gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldığına göre İran seyahatine aynı yılın sonbaharında
başlamış olmalıdır. Zira yol boyunca armut, ayva gibi sonbahar mevsimine has meyveler
tüketmesi yolculuğun bu mevsimde gerçekleştirdiğine işarettir. Ayrıca Tebriz'de geçirdiği
iki aydan sonra Revan'a, oradan da Şirvan'a giden Evliya Çelebi'nin, Bakü'ye H. 1057 senesinin
Muharreminde (Şubat 1647) varmış olması bunu doğrulamaktadır.10
Evliya Çelebi, Tebriz hanının elçisi Seyf Ali Han ve maiyetlerine tayin edilen kırk beş
kişi ile bu yolculuğa başlamıştı. Her ne kadar götürmesi gereken nâmeleri Bâyezid Kalesi
yakınlarındaki Alacalar Köyü'nde teslim alıp, akabinde ayrıldıklarını söylese de, bu durum
şüphelidir. Zira Aras Nehri'ni takiben doğuya doğru ilerleyen Evliya'nın ilk durağı Yaylacık
Köyü'dür. Avnik Kalesi hükmünde bulunduğunu söylediği köy, bugün Erzurum'a bağlı Köp-
8
Seyahatnâme, II, s.114-115. Seyahatnâme
9
Age, II, s.123, 141, 152. Age
10 Age, II, s.151. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 73
rüköy ile Horasan ilçeleri arasında bir yerde olmalıdır. Bu da Evliya'nın, Bâyezid Kalesi'nden
sonra bir süre daha batıya doğru ilerlediğini göstermektedir. Yalnız Yaylacık Köyü'nden
sonra uğradığını söylediği menzillerin yaklaşık 150 km uzaktaki Şoşik Kalesi yakınlarında
bulunması ise düşündürücüdür. Normal şartlarda Evliya Çelebi ve beraberindekilerin bu
mesafeyi hiç mola vermeden katetmeleri mümkün gözükmemektedir. Ayrıca, Şoşik Kalesi
civarında Çağla Kurna menzilinde verdiği yön bilgileri de sorunludur. Çünkü adı geçen
menzile vardıklarında sol tarafta kalan kaleden «hoş geldiniz» mealinde selam topları atıldı-
ğını belirtir. Ancak sırtını Aladağlara dayamış kalenin bu istikamette sol tarafta değil, sağ
tarafta olması gerekir.11 Sonuçta Evliya Çelebi seyahatin bu ilk safhasına ait güzergâhı ya
notlarını karıştırdığından, ya da metne dökerken tam olarak hatırlayamadığından hatalı ve
eksik yazmış olması ihtimal dahilindedir.
Şoşik'ten ayrılan Evliya Çelebi, beraberindekilerle sağ taraftaki dağların (Aladağlar
olmalı) içinden doğudaki Nahçıvân'a doğru gittiklerini söylese de, aslında kuzeydoğu yö-
nünde ilerlemiştir. Zira Evliya, Safevi ülkesine Revan yakınlarından dâhil oldukları yazar.
Zaten doğuya doğru gitmiş olsalar ilk duraklarının Makü Kalesi olması gerekirdi. Oysa Safevi
topraklarında uğradıkları ilk menzil Revan yakınlarındaki Karış/Karşı Kalesi'dir. Kale komutanı
tarafından iyi bir şekilde karşılanıp, ağırlanan heyet burada iki gün mola vermiştir. Sonra
tekrar harekete geçen kafile yanlarına koruma olarak verilen üç yüz askerin eşliğinde
Masir, Züchân yoluyla Revan'a 5 km uzaklıktaki Üçkilise'ye (Eçmiyadzin) varmıştır. Geceyi
geçirdikleri Üçkilise'den ertesi gün ayrılan heyet sırasıyla Kend-i Sükûn, Zengi Suyu∗
, Kendi
Sidirgi, Ahmed Bey Zâviyesi ve Karabağlar'a uğramıştır. Evliya Çelebi, yolculuğun bu kısmında
rahatsızlığı sebebiyle etrafı doğru dürüst temaşa edemediğinden yakınır.
Karabağlar'dan güneye yönelen kafile dokuz saatlik bir yolculuktan sonra Nahçıvân'a vasıl
olmuştur.12
Nahçıvân'da Devlet Mirza Han tarafından ağırlanan heyette bulunan Alacaatlı Hasan
Ağa, DefterzadeMehmed Paşa'nın gönderdiği nâme ve hediyeleri sunmuştur. Buradan Tebriz'e
doğru yönelen Evliya ve beraberindekiler Kend-i Kesik-künbed'ten sonra Aras Nehri'ni
aşıp, Küçük Karabağ'a gelmiş, oradan da Kend-i Kerkene, Kend-i Zennuse, Tesuy şehri,
Merend şehri ve Kend-i Kehrin yoluyla Kend-i Sehlan’a ulaşmıştır. Sehlan'a vardıklarında
Tebriz'e önden haberci yollayıp geldiklerini haber vermeleri üzerine Tebriz hanının kethü-
11 Age, II, s.115-116. Benzer bir durum, Evliya Çeleb Age i'nin orduyla beraber Erzurum'dan doğudaki
Şoşik Kalesi üzerine gidişinde de söz konusudur. Buna göre Erzurum'dan yola çıkan ordu,
önce doğuya Hasankale'ye gitmiş, oradan güneye Hınıs'a inmiştir. Hınıs'tan sonra Evliya,
ordunun uğradığı mahaller olarak önce Ziyaeddin (Diyadin), ardından da Avnik kalesinin
adını verir. Oysa Şoşik Kalesi, Diyadin'den önce, Avnik'ten sonradır. Bkz. Age, II, s.113-114.
∗
Ermenistan topraklarında akan bu nehrin günümüzdeki adı Hrazdan'dır.
12 Age, II, s.116-118. Çağdaşı seyyah Tavernier, Safe Age vi topraklarına bir elçi dâhil olduğunda
hanların, valilerin ve kale komutanlarının elçinin bütün gereksinimlerini karşılamak zorunda
olduklarını ve başka bir vilayete ulaşıncaya kadar da yanına muhafız verdiklerini yazmaktadır.
Bkz. Jean-Baptiste Tavernier, Tavernier Seya Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos; hatnamesi çev.
Teoman Tunçdoğan), İstanbul 2006, s. 75.
74 ÖZER KÜPELİ
dası kendilerini karşılamaya gelmiş ve heyet onun mihmandarlığında Tebriz'e dâhil olmuş-
tur.13
Harita 1: Evliya Çelebi'nin Tebriz'e Giderken Kullandığı Güzergâh ndığı Güzergâh
Seyahatnâme'de, Evliya Çelebi'nin Tebriz'e varış tarihi ve bu yolculuğun kaç gün sürdüğü
hakkında bir bilgi yoktur. Bununla birlikte Evliya'nın bir menzilden diğerine gidişiyle
ilgili verdiği saat bilgileri dikkate alınırsa elçilik heyetinin en az bir haftayı yolda geçirdiği
anlaşılmaktadır. Ayrıca Karış'ta iki gün, Üçkilise'de ise bir gece konakladıkları bilinmektedir.
Evliya bir şey yazmasa da Nahçıvân'da da birkaç gün eğlendiklerini sanıyoruz. Bu durumda
Tebriz yolculuğunun on günden fazla sürdüğünü söylemek mümkündür. Zaten Fransız
seyyah Tavernier de XVII. yüzyıl şartlarında bir kervanın Revan'dan Tebriz'e ortalama
on günde vardığını belirtmektedir.14
Tebriz'e varıncaya kadar geçtiği kasaba ve şehirlerin savaşlar nedeniyle harap hâli Evliya
Çelebi'nin oldukça dikkatini çekmiştir. Hatta Karabağlar örneğinde olduğu gibi kimi
yerde camilerin bile viraneliğine temas eder. Azerbaycan bölgesi 1514'teki Çaldıran Sava-
şı'ndan bu yana Osmanlı ve Safevi devletlerinin başlıca mücadele alanlarından biri olduğundan
birçok kez iki tarafın ordularının mücadelesine sahne olmuş, buradaki köyler, kasabalar,
şehirler ve ekili araziler ciddi şekilde tahribata uğramış, halk göçe zorlanmıştı. En son IV.
Murad 1635'te Revan'ı fethettikten sonra Tebriz'e kadar ilerlemiş, yol boyunca Osmanlı
ordusu etrafı Safevi halkı için yaşanmaz hale getirmek amacıyla taş taş üstünde kalmayacak
bir şekilde yağma ve talan etmişti.15
13 Seyahatnâme, II, s.118-123. Seyahatnâme
14 Tavernier Seyahatnamesi, s. 78. Bir başka Fransız Tavernier Seyahatnamesi seyyah Chardin ise Revan'dan Tebriz'e on
bir günde ulaşmıştır. Bkz. The Travels of Sir John The Travels of Sir John Chardin through Mingrelia a Chardin through Mingrelia and Georgia nd Georgia
into Persia, A Collection of Voyages and Travels, V into Persia, A Collection of Voyages and Travels II, Dublin 1815, s.390-392.
15
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Bağdat Kitaplığı, nr. 405,
v. 153a-159a; Küpeli, agt, s.150-152. Revan'dan Tebriz'e 1632 yılında bir seyahat gerçekleşti-
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 75
Tebriz'e girdiğinde merasimle karşılanan Evliya Çelebi ve elçilik kafilesi halkın meraklı
bakışları arasında ancak iki saatte han sarayına ulaşmıştır. Tebriz Hanı Kelb Ali Han'ın
huzuruna çıkan Evliya, ona getirdiği nâmeyi takdim etmiş ve Mehmed Paşa'nın gönderdiği
hediyeleri sunmuştur. Bu görüşmenin ardından Kelb Ali Han şehir içine tellallar çıkarıp,
Sünnilere küfrü yasaklarken, Osmanlı elçisinin hizmetine de on gulam tayin etmiştir. Evliya
Çelebi bunun Osmanlı elçileri için mutat bir uygulama olduğunu belirtmektedir.16
İki ay kadar Tebriz'de kalan Evliya Çelebi, bu sürede şehri gezmiş, halkı da yakından
gözlemleme imkânı bulmuştu. Bir ara Tebriz hanı ile şehrin batısındaki Şam-ı Gazan'a gitmiş,
gezi esnasında Han ile şarap içmenin dinen sakıncaları, muta nikâhı gibi bir takım konularda
sohbet etmişti. Yine Han'ın refakatinde önce Kumla Kalesi'ne gitmiş, oradan Meraga'ya
geçmiştir. Meraga'yı gezdikten sonra kuzeydoğuya doğru ilerleyerek Ûcân ve Kerhevân
üzerinden Erdebil'e ulaşmıştır. Erdebil'den de Tebriz'e dönmüştür. Kâh Tebriz'de, kâh
etrafı dolaşarak geçen iki ayın sonunda Evliya Çelebi, yolda zahmet çekmemesi ve yarar
kılavuzlar tayini için Kelb Ali Han tarafından Hoy, Bihistân, Cors ve Revan hanlarına yazılmış
nâmelerin yanı sıra Mehmed Paşa'ya götürmesi için hazırlanan hediyeleri teslim alıp,
merasimle uğurlanmıştır. Han, Evliya Çelebi'den dönüşünde IV. Murad'ın 1635'te Revan'-
dan Tebriz üzerine yürüdüğü yolu kullanmasını isterken, ayrıca Mehmed Paşa'nın istediği
gibi büyük bir kervanı donatıp yola çıkarmıştır.17
Harita 2: Evliya Çelebi'nin Tebriz Çevresine Yaptığı Gezinin Güzergâhı ı Gezinin Güzergâhı
Tebriz'den ayrılıp, Hacı Harâmî, Sûfiyân, Menzil-i Han-ı Mezîd, Keremiş (Gerdemiş),
Veşle Çayı yoluyla Hoy'a giden Evliya, buradan Bihistân üzerinden Cors'a ulaşmıştır. Ardından
Karaçubuk Nehri'ni aşıp, Milli, Tut Alunu (Tut Olumu), Kend-i Kağaç, Kend-i Avşarlı,
ren Tavernier de bölgenin harap durumuna atıf yapmakta, Osmanlı askerlerinin her yeri tahrip
ettiğini belirtmektedir. Hatta Sünnî ve Şiîlerin birbirlerinin camilerini bile yıktıklarını
yazmaktadır. Bkz. Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, s.79.
16 Seyahatnâme, II, s.123-124. Seyahatnâme
17 Age, II, s.125-139. Age
76 ÖZER KÜPELİ
Şöregel, Seyfeddin Han ve Kend-i Tîlfirâk üzerinden Revan'a dâhil olmuştur.18 Revan hanı,
kız kardeşinin düğünü münasebetiyle Bakü'ye gittiğinden kethüdası tarafından ağırlanan
Evliya, Tebriz kervanını ve Mehmed Paşa'ya gönderilen hediyeleri Hasan Bey'e emanet
edip, Erzurum'a yollamış, kendisi ise Han'ın kervan hazırlamasını temin için Revan'da kalmıştır.
Daha sonra Han'ın kendisini Bakü'ye çağırması dolayısıyla Gence, Şeki, Niyazâbâd,
Şemahı gibi şehirlerden geçtikten sonra 1647 yılının Şubat ayında (3 Muharrem 1057)
Bakü'ye varmıştır.19
Revan hanı tarafından huzura kabul edilen Evliya, kendisine Mehmed Paşa'dan getirdiği
nâme ve hediyelerin yanı sıra Tebriz ve Nahçıvân hanlarının da nâmelerini sunmuştur.
On beş gün kaldığı Bakü'de gayet iyi ağırlanan seyyah, Han'dan bir kervan hazırlayacağına
dair söz aldıktan sonra Gürcistan'a gitmek üzere yanında yüz silahlı nöker olduğu halde şehirden
ayrılmıştır. Şaburân, Kend-i Çarhî, Demirkapı, Küre, Serîrü'l-lân, Kend-i Zahor,
Urdubâr, Kend-i Zahorya ve Kahet'ten geçip, Tiflis'e ulaşan Evliya Çelebi, buradan tekrar
Revan'a dönmek üzere yola çıkmıştır. Gürcistan topraklarındaki birkaç küçük kaleye uğradıktan
sonra, Ahıska ve Kars gibi bazı Osmanlı sınır kalelerinden geçip Revan'a varmış, Ali
Taki Han ile bir kez daha görüşüp Mehmed Paşa'ya götüreceği nâmeleri alıp, Erzurum'a
doğru harekete geçmiştir.20
Dört-beş ay kadar sürdüğünü tahmin ettiğimiz bu ilk İran gezisi esnasında Evliya Çelebi,
Safevi hâkimiyetindeki Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'da birçok şehir ve
kasabayı ziyaret etmiştir. Bu şehir ve kasabaların fizikî durumuna dair önemli bilgiler aktarmaktan
başka buralarda yaşayan çeşitli kavimlere mensup insanların giyimi, dinî inançları,
sosyal hayatı, âdet ve görenekleri ile yeme-içme kültürlerine dair ilginç ve önemli bilgiler
vermiştir.
B) İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin B) İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin İlk İran Seyahatinde Kalelere İlişkin Bilgiler Bilgiler Bilgiler
Evliya Çelebi'nin ziyaret ettiği şehirleri belirli bir plan dâhilinde gezdiği ve yazıya aktardığı
anlaşılmaktadır. Bu bağlamda önce şehrin tarihinden bahseder, sonra fizikî yapıların
tasvirine geçer ve varsa ilk olarak şehrin kalesine değinirdi.
18 Evliya Çelebi'nin Tebriz'den Revan'a giderken kullandığı güzergâh, IV. Murad Revan'dan
Tebriz'e giderken kullandığı güzergâh ile büyük ölçüde örtüşmektedir (Karşılaştırma için
bkz. Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v.155a-159a; Dördüncü Murad Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi 'ın 1044 Revan Seferi
Menzilnamesi, Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli Kitap Menzilnamesi lığı, nr. 1608/5, 33a-b). Ancak Evliya'-
nın Revan'a giderken geçtiği Şüregel ile Şaraphane Köyü menzilleri (Seyahatnâme Seyahatnâme Seyahatnâme, II, s.141),
IV. Murad'ın Kars’ tan Revan'a gelirken kullandığı yol üzerindedir. Evliya daha sonra Revan'dan
Erzurum'a dönerken de buralardan geçecektir (Age, II, s.171). İki yerde verdiği bilgiler
farklı bile olsa bunların aynı yerleşim yerleri olma ihtimali yüksektir. Zira XVIII. yüzyıl
tahrirlerine göre Revan Eyaleti'nde Şüregel ve Şaraphane isimli birer yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bunlar da Kars ile Revan arasındadır. Bkz. Raif İvecan, Osmanlı Hâkimiyetinde Osmanlı Hâkimiyetinde
Revan (1724- Revan (1724-1746), Marmara Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2007, s.134-140.
19 Seyahatnâme, II, s.139-151. Seyahatnâme
20 Age, II, s.153-172. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 77
Evliya Çelebi gezdiği, gördüğü kaleleri «evsâf-ı kale» ve «eşkâl-i kale» olmak üzere iki
başlık altında incelemiştir. Bunlardan ilkinde bânisi ve tarihçesini, ikincisinde ise fizikî şeklini,
etrafının adım olarak ölçüsünü, kule ve beden sayısını, kapılarının adediyle isimlerini
ve varsa hendeğini anlatmıştır. Ayrıca kale içerisinde yerleşim bulunuyorsa bundan da bahsetmiştir.
Bununla birlikte Evliya bazen kaleleri yeterince gezemediğinde ya da tarih ve
özelliklerine dair fazla bilgi bulamadığında kalenin adını zikrettikten sonra kısa bir malumat
vererek bahsi sonlandırmıştır.
Harita 3: Evliya Çelebi'nin Tebriz'den Dönerken Kullandığı Güzergâh landığı Güzergâh
1646 yılında çıktığı ilk İran seyahatinde Evliya Çelebi, kaleler hakkında bilgi verme
geleneğini sürdürmüş, Safevi ülkesinde gördüğü ve gezdiği kaleleri seyahat notlarında tasvir
etmiştir. Aşağıda onun ilk İran seyahati esnasında gezdiği ve Seyahatnâmesi'nde bahsettiği
kalelerle ilgili verdiği bilgiler güzergâh sırasına göre diğer seyyahların verdiği bilgilerle kar-
şılaştırarak değerlendirilmiştir.
Makü Kalesi
21
Bu kale aslında Evliya'nın ilk İran seyahati güzergâhında değildir. Ancak bu seyahatin
öncesinde Şoşik Hâkimi Mustafa Bey’in peşinden orduyla buraya gitmiş ve böylece Safevi
Devleti’nin asker koyup işgal ettiği bu kaleyi görmüştür.
21Age, II, s.115. Age
78 ÖZER KÜPELİ
Evliya Çelebi, Anuşirvan binası olarak bilinen bu kalenin Kanuni zamanında itaat altına
alınarak Osmanlı topraklarına katıldığını, bir ara Safevi hâkimiyetine geçse de, IV.
Murad'ın Bağdat'ı fethinden sonra yapılan barışa göre boşaltılıp, tahribinin kararlaştırıldığı-
nı belirtir. Gerçekten de, 1639 barışına göre iki ülke Makü'nün de dâhil olduğu Azerbaycan
ve Irak-ı Arap sınırındaki bazı kaleleri boşaltıp yıkmayı kararlaştırmışlardı.22 Fakat Safevi
yönetimi, Mustafa Bey'in yağmalarını bahane ederek Osmanlı Devleti’nce boşaltılan bu kaleye
iki bin Mâzenderânî tüfekçi koymuştu.
Yüksek bir kayalığın üzerinde bitmiş mantar gibi dediği Makü Kalesi’nin bu haliyle
ele geçirilmesinin imkânsız olduğunu söyleyen Evliya Çelebi, kaleyi görünüşü ve şekli itibariyle
Van, Mardin, Şebin Karahisar, Afyon Karahisar, Adilcevaz, Tokat ve Amasya kalelerine
benzetir. Ağaç bir köprüden geçilerek ulaşılan kalenin tek bir kapısının bulunduğunu, kapı-
dan geçildikten sonra kaleye minare yolu gibi dik ve taşların kesilmesiyle oluşturulmuş bir
yoldan çıkıldığını yazar.
Kalenin sarp bir kayalıktaki korunaklı konumu burayı ziyaret eden diğer seyyahların
da dikkatini çekmiştir. Mesela Evliya'dan iki buçuk asır önce İspanyol elçisi Clavijo, şehri
çevreleyen muazzam surların dışında, şehirden kaleye geçişte yüksekçe bir kule bulunduğunu,
burayı geçtikten sonra kayalara oyulmuş bir merdiveni tırmanmak suretiyle kaleye ulaşı-
labildiğini kaydeder. Son derece müstahkem yapısıyla kaleye, kimsenin, hatta Timur'un bile,
saldırmaya cesaret edemediğini vurgular.23 Öte yandan Makü'ye 1830'larda uğrayan İskoç
seyyah ve yazar James Baillie Fraser'in verdiği bilgilere göre kale, dibinde dere bulunan 150
m yüksekliğindeki bir uçurumun zirvesinin 15-20 m kadar aşağısında ve mağara gibi doğal
bir girintiye kurulmuştu. Bu alan 150 m'den uzun, 40-50 m genişliğinde bir düzlüktü ve ön
tarafı bir uçtan diğer uca taş ve kireç duvarla çevrilmişti. İçerideki dar alanda birkaç ev ve
askerî binalar bulunmaktaydı. Şehir ise aşağıda, dereye daha yakın ikinci bir düzlükteydi.
Ona göre top ateşiyle dahi olsa kalenin iç kısmına ulaşmak oldukça güçtü ve zapt edilmesi
imkânsız gibiydi.24
Karış/Karşı Kalesi
25
Evliya Çelebi'nin Safevi topraklarında konakladığı ilk menzil olan Karış veya Karşı
Kalesi'nin ismine dönemin kaynaklarında ve diğer seyahatnâmelerde rastlanmamaktadır.
Revan dâhilinde olduğunu belirtmesi, kalenin Sürmeli Çukuru (bugünkü Iğdır ilinin bulunduğu
alan) denilen bölgenin kuzey tarafında yer alan kalelerden birisi olabileceğini akla
22 1639'daki barışa göre Irak-ı Arap hududunda Osmanlılar Zalim Ali, Safeviler Zencir, Azerbaycan
hududunda Osmanlılar Makü ve Kotur, Safeviler ise Mağazberd kalelerini boşaltıp,
yıkacaklardı. Bkz. Küpeli, agt, s.198.
23 Ruy Gonzales de Clavijo, Anadolu, Orta Asya ve Tim Anadolu, Orta Asya ve Timur, Timur Nezdine Gönderil ur, Timur Nezdine Gönderilen İspanyol
Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri, Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri (terc. Ömer Rıza Doğrul), İstanbul 1993, s.
91-92.
24 J. Baillie Fraser, Travels in Koordistan, Mesopota Travels in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including mia, etc. Including an Account of Parts of an Account of Parts of
Those Countries hitherto Unvisited by Europeans with Sketches of the Character and h Sketches of the Character and
Manners of the Koordish and Arab Tribes, London 184 Manners of the Koordish and Arab Tribes 0, s.318-319.
25 Seyahatnâme, II, s.116. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 79
getirmektedir. Bir ihtimal adı geçen kale Iğdır-Tuzluca arasında, Iğdır il merkezinin 25 km
batısında yer alan Sürmeli Kalesi olabilir. Zira bu kale, Evliya'nın tarifine bir miktar uymaktadır.
Bununla birlikte Evliya, kalenin bânisi olarak Şahruh adını verir. Ancak Sürmeli Kalesi’nin
ismine kaynaklarda, Şahruh'un (1405-1447) hükümdarlığı öncesinde de rastlanmaktadır.
Nitekim Timur'a elçi olarak giden Clavijo, Aras Nehri kenarında, bir tarafı derin bir
vadiyle, diğer tarafları ise yüksek dağlarla çevrili, oldukça muhkem, iç içe iki kapısı ve bunların
üzerinde kuvvetli kuleleri mevcut bu kalede bir gün kalmıştır.26
Karış/Karşı Deresi'nin kenarında bulunan bu kalenin etrafındaki arazilerde çeltik yetiştirildiğinden
bahseden Evliya, sarp konumu dolayısıyla kaleye atlarla güç bela yarım saatte
çıkabildiklerini ifade eder. Dört köşeli ve yüksekçe bir tepe üzerinde bulunan bu taş kaleyi
bu halinden ötürü yırtıcı kuş yuvasına benzetir.
Nahçıvân Kalesi
27
Evliya, nakş-ı cihân olarak nitelediği bu şehri Efrasiyab'ın kurduğunu söylese de28, kalenin
bânisi hakkında bilgi vermez. Kalenin 1291’de Moğollarca yıktırıldığını, XVI. yüzyıl
başında Şah İsmail tarafından tamir ettirildiğini belirten Evliya Çelebi, Nahçıvan bölgesinin
Kanuni zamanından IV. Murad dönemine gelinceye kadar Osmanlılar ile Safeviler arasında
cereyan eden savaşlar nedeniyle büyük tahribata uğradığını vurgular. Bundan dolayı kaleden
geriye pek bir şey kalmamış olsa gerektir ki, kalenin fizikî özelliklerine ve durumuna de-
ğinmez. Zaten ondan on beş yıl kadar önce Nahçıvân'dan geçen Tavernier, burasının, IV.
Murad'ın orduları tarafından bütünüyle harabeye çevrildiğini, hatta camilerin bile yakılmış
olduğunu yazmaktadır.29
Evliya Çelebi, Nahçıvân civarında pek çok kale bulunmasına rağmen bu kaleleri gö-
remediğine hayıflanır ve Alıncak, Serân, Susuşmervân gibi birkaçının ismini zikretmekle
yetinir. Ayrıca Tatar, Leh, Macar ve Alman kaleleri gibi Azerbaycan civarındaki kalelerin
de, isimlerinin, sondaki sesler itibarıyla birbirine benzediğinden örneklerle (Revan, Şirvan,
Hemedan, Nahçıvân, Gilân-ı Mâzenderân, Van-ı Azerbaycan ve Isfahan) bahseder. Bu tarz
isimlendirmeyi Evliya'nın tasvip etmediği anlaşılmaktadır. Buna karşılık Osmanlı şehirleri
ve kalelerinin isimlerini tumturaklı ve şanına yakışır isimler olarak değerlendirir.
Tebriz Kalesi
30
Evliya Çelebi'nin Nahçıvân'ın ardından değindiği kale Tebriz'dir. Yalnız Evliya, Tebriz
şehrinin Osmanlı dönemine gelinceye kadar olan tarihini ve kalenin durumunu büyük
26 Clavijo, age, s.89.
27 Seyahatnâme, II, s.118-121. Seyahatnâme
28 Evliya Çelebi, nakş-ı cihân tabirini ve şehrin bânisinin adını Hamdullah Kazvinî'nin eserinden
almış olmalıdır. Zira aynı tabir ve kurucu adı, orada da geçer. Bkz. The Geographical The Geographical
Part of the Nuzhat- Part of the Nuzhat-al-Qulūb composed by Hamd Qulūb composed by Hamd Qulūb composed by Hamd-allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340) allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340) allah Mustawfi of Qazwīn in 740 (1340),
(tran. G. Le Strange), London 1919, s.90.
29 Tavernier Seyahatnamesi, s.79. Tavernier Seyahatnamesi
30 Seyahatnâme, II, s.124-125. Seyahatnâme
80 ÖZER KÜPELİ
ölçüde Hamdullah Kazvinî'ninNuzhetü'l-kulûb adlı eserinden aktarmıştır.31 Buna göre, Tebriz
şehrinin kurucusu Halife Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hatun'dur. Sonraları bir depremle
yıkılan şehir, IX. yüzyıl ortalarında Halife Mütevekkil tarafından yeniden kurulurken, şehrin
çevresi altı bin adımlık surlarla çevrilmiştir. Bu surların Derveze-i Ûcân, Bâb-ı Berservân,
Derveze-i Serzûd, Bâb-ı Şâm-ı Gazan, Bâb-ı Serâv ve Bâb-ı Tebriz adında altı kapısı
vardı. XIII. yüzyıl sonunda İlhanlı hükümdarı Gazan Han, burayı başkent yapınca artık iyice
büyümüş olan şehrin etrafının yakınlardaki birkaç köyü de kapsayacak şekilde yeni surlarla
çevrilmesini emretmişti. Bu yeni surların uzunluğu yirmi beş bin adımdı ki, bu da 4,5 fersaha
tekabül etmektir. Yaklaşık 26 km uzunluğundaki bu surları Evliya'nın dediğine göre bir
kişi ancak dört günde dönebiliyordu. Yeni surların yapımıyla birlikte Mütevekkil'in yaptırdığı
surlar iç kale haline geldi. Gazan Han'ın ölümüyle yarım kalan ve mevcut kısmı da zamanla
yıkılan32 dış surların on kapısı bulunuyordu. Bu kapıların her birini beş yüz adam
beklerken, surlar üzerinde üç yüz kule ve üç bin beden vardı.
Tebriz, XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı ile Safevi devletleri arasında birkaç kez el değiş-
tirirken, şehir 1585'te Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından bir kez daha Osmanlı hâkimiyetine
alınmıştır. Savaşlar sonucu eski surların büyük kısmı tahrip olduğundan, Osman Paşa'-
nın ilk işi yeni bir kale inşasını emretmek olmuştur. Yer olarak da şehrin ortasında Şah Sarayı
olarak bilinen Heşt-i Behişt üzerinde karar kılınmış ve burasının etrafının surlarla çevrilmesine
karar verilmiştir.33 Dört köşe olarak planlanan ve askerlerin geceli gündüzlü çalışmasıyla
otuz altı günde bitirilen kalenin üç kapısı vardı ve çevresi mimar ölçüsüyle on iki bin
yedi yüz arşındı.34 Evliya inşaatın tamamlanmasının ardından Şam-ı Gazan Kapısı üzerine
Tebriz'in fetih tarihini gösteren “Aldı Tebrîz'in Özdemür-zâde, Avn-i Hakk ile alındı Tebrîz,
993” beytinin asıldığını belirtmektedir.35
31 Evliya Çelebi'nin Tebriz'in kuruluşu ve kalesi hakkında yazdıklarını karşılaştırmak için bkz.
The Geographical Part of the Nuzhat- The Geographical Part of the Nuzhat-al-Qulūb, s.78-79. Hamdullah Kazvinî'nin Tebriz'e dair
verdiği bilgileri Âşık Mehmed de tekrarlar. Bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l- nâzirü'l-avâlim, II, (haz. Mahmut Ak),
Ankara 2007, s.908-910.
32 Clavijo, Tebriz şehri etrafında sur bulunmadığını yazar. Bkz. Clavijo, age, s.96.
33 Bülent Özkuzugüdenli (haz.), Ta’lîkî-zâde Mehmed Subhî zâde Mehmed Subhî zâde Mehmed Subhî - Tebrîziyye Tebrîziyye Tebrîziyye, Marmara Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2005, s. 54-57. Ayrıca bkz. Abdurrahman Sağırlı (haz.),
Mehmed b. Mehmed er- Mehmed b. Mehmed er-Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't-tevârih ve'l tevârih ve'l tevârih ve'l-ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh-i âl -i
Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri), İstanbul Üniversit Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) esi SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2000, s.409.
34 Evliya Çelebi'nin kalenin inşasıyla ilgili teferruatları Gelibolulu Mustafa Âli'nin Künhü'lahbâr'ından
aldığı anlaşılmaktadır. Bkz. Faris Çerçi, Künhü'l Künhü'l-ahbâr'a Göre II. Selim, III. ahbâr'a Göre II. Selim, III.
Murad, III. Mehmed Devirleri ve Âlî'nin Tarihçiliği, Erciyes Üniversitesi SBE, Doktora Tezi,
Kayseri 1996, s.562. Evliya aslında bu yeni kalenin kaç kapısı olduğu hakkında bir bilgi vermese
de, Âlî eserinin ileriki sayfalarında üç kapısının bulunduğunu bir vesile ile belirtir, bkz.
s. 591. Mustafa Âlî'nin çağdaşı Rahimî-zade ise kalenin inşasına dair teferruat vermeden, sadece
Şevvalin on dokuzuncu günü inşaatın tamamlandığı belirtir, bkz. Tarih-i Osman Paşa i Osman Paşa i Osman Paşa,
(haz. Yunus Zeynek), Ankara 2001, s.67. Bu arada on iki bin yedi yüz arşın, bir mimar ölçü-
sünün 0.758 m olduğu dikkate alınırsa yaklaşık 9.600 m'ye tekabül eder.
35 Şair Abdî'nin yazdığı bu beyitlerin içinde bulunduğu manzumenin tamamı için bkz. Tarih-i
Osman Paşa, s.69-71. Aynı beyitler Mustafa Selanikî Osman Paşa 'nin eserinde de mevcuttur. Bkz. Selânikî
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 81
1603'te Şah Abbas Tebriz'i geri aldıktan sonra Osmanlıların yaptırdığı birçok binayı
yıktırırken, kaleyi elden geçirterek güçlendirmişti.36 Lakin 1635'te Revan'ın fethini takiben
Tebriz üzerine yürüyen IV. Murad bir hafta kadar burada kalırken, şehir ve etrafının tamamıyla
yakılıp yıkılmasını buyurmuştu. Nitekim kaynaklar şehir ve çevresinde tek bir dikili
taşın bile ayakta kalmadığını, Padişahın ağaçların bile kesilip yakılmasını emrettiğini yazmaktadır.37
Dolayısıyla Özdemiroğlu'nun yaptırdığı ve daha sonra Şah Abbas'ın da tamir
ettirdiği kalenin bu tahribattan kurtulmuş olması pek mümkün gözükmemektedir. Zira
1670'lerde Tebriz'den geçen Chardin, ortada duvar ya da sur namına hiç bir şey olmadığını
özellikle belirtir.38 Bu nedenle Evliya Çelebi geride pek bir kalıntısı kalmamış bulunan kaleyi
ister istemez kendi gözlemleri yerine diğer kaynakların bilgilerine başvurarak anlatmayı
tercih etmiş olmalıdır.
Resim 1: Matrakçı Nasuh'un Beyân-ı Menâzil ı Menâzil ı Menâzil-i Sefer i Sefer i Sefer-i Irakeyn i Irakeyn
Adlı Eserinde Tebriz Surları Adlı Eserinde Tebriz Surları
Kumla Kalesi
39
Evliya Çelebi, Tebriz hanının Erzurum'a göndermek üzere bir kervan hazırlığıyla uğ-
raştığı süreyi şehirde bekleyerek geçirmemiş, Tebriz çevresini gezmişti. Tebriz hanının kendisine
eşlik ettiği bu gezilerden birisinde uğradığı yerlerden birisi Kumla Kalesi'dir.
Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, (971 i Selânikî, (971 i Selânikî, (971-1003 / 1563 1003 / 1563 1003 / 1563-1595), I, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara
1999, s.164-165.
36 İskender Beğ-i Türkmen, Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, Tahran 1382, s.681-682.
37
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v. 157b-159a; Naîmâ Mustafa Efendi, Târih-i Na ’îmâ (Ravzatü'l (Ravzatü'l (Ravzatü'lHüseyn
fî Hulâsati Hüseyn fî HulâsatiAhbâri'l Ahbâri'l Ahbâri'l-Hâfikayn) Hâfikayn) Hâfikayn), II, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007, s.820.
38
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s.302.
39 Seyahatnâme, II, s. 134-135. Seyahatnâme
82 ÖZER KÜPELİ
Tebriz'in batısında iki konaklık40 mesafede bulunan Kumla Kalesi'ni, Şark Serdarı Ferhat
Paşa 1589'da Tebriz'e zahire naklini kolaylaştırmak için yaptırmıştı.41 Velyan Dağı yakınlarında
dört köşeli olarak taştan inşa edilen bu kalenin etrafı üç bin seksen adımdır. Yedi
kulesi ve iki kapısı vardır. Kapılardan birisi Van istikametindeyken, diğeri Tebriz yönündedir
ve bu nedenle Tebriz Kapısı denilmektedir. Evliya, bu kapıya neden böyle denildiğine
dair bir rivayet nakleder. Buna göre Tebriz Muhafızı Hadım Cafer Paşa, isyan halindeki askerlerin
şerrinden kaçıp bu kaleye sığınmış, kendisini kovalayan Tebriz kulu da peşinden
gelip kaleyi kuşatmıştır. Günlerce içeride mahsur kalan Cafer Paşa bir gece kalenin Tebriz
tarafındaki duvarını yıkıp, yedi bin kuluyla ansızın dışarı çıkarak gâfil durumdaki âsileri
bozguna uğratmıştır. Tebriz'e doğru kaçan asiler kale önlerine vardıklarında kapıların Cafer
Paşa'nın kethüdası tarafından kapatılması nedeniyle kaleye giremedikleri gibi Paşa'nın askerlerince
kılıçtan geçirilmiştir.42 Bu hadisenin ertesinde Cafer Paşa yıktığı duvarın yerine
büyük bir kapı yaptırmış ve bu kapıya da Gedik Kapı veya Tebriz Kapısı denilmiştir.
Ûcân Kalesi
43
Tebriz'in güneydoğusunda bugün Bostan-âbâd olarak bilinen kent yakınlarında bulunan
bu kaleye Evliya Çelebi, Meraga'dan Erdebil'e giderken uğramıştır. Nuzhetü'l-kulûb'ten
aktardığı bilgilere göre kalenin ilk bânisi Pers mitolojisinin önemli figürlerinden Bizhan'dır.
Moğol devrinde Hülagü Han (1217-1265) tarafından yıktırılan kale, Gazan Han (1271-1304)
zamanında tekrar inşa edilerek başşehir yapılmıştır.44 Taştan dört köşeli olarak yapılan kalenin
ve etrafı Hamdullah Kazvinî'ye göre üç bin, Evliya Çelebi'ye göre ise iki bin adımdı.
Evliya ayrıca doğu yönünde demirden bir kapısı bulunan kalenin içinde fazla yerleşik nüfus
bulunmadığını belirtir.
40 IV. Murad, 1635'te Tebriz'den ayrıldığının ikinci günü ve toplamda 16,5 saatlik bir yürüyü-
şün ardından bu konağa gelmişti. Bkz. Revan Seferi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v. 159a-b. Ruznâmesi
41 Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s. 592; Nuhbetü't Nuhbetü't Nuhbetü't-tevârihve'l tevârihve'l tevârihve'l-ahbâr, s. 417; Tarih-i Selânikî i Selânikî i Selânikî, I, s. 175.
Yalnız Selânikî kalenin adını Hamana olarak yazmıştır ki, hâlihazırda kasabanın adı budur.
Rahimî-zâde ise adını Humla şeklinde zikrettiği kalenin sadece tamir ettirildiğini kaydeder.
Bkz. Rahimi-zâde İbrahim Çavuş, Harimî, Kitâb-ı Gencîne ı Gencîne ı Gencîne-i Feth-i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı-İran Savaşları
ve Gence'nin Fethi 1583- vaşları ve Gence'nin Fethi 1583-1590), (haz. Günay Karaağaç-Adnan Eskikurt), İstanbul
2010, s.16.
42 Evliya'nın Kumla Kalesi'yle ilgili olarak anlattığı bu rivayet kaynaklarda daha farklı nakledilmektedir.
Mesela bkz. Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.590-599. Keza bkz. Tarih-i Selânikî i Selânikî i Selânikî, I, s.284.
Başta Mustafa Âli'nin eseri olmak üzere dönemin kaynaklarını görmesine rağmen Evliya'nın
neden olayları kaynaklardan farklı bir şekilde verdiğini bilemiyoruz. Belki de kaleyi ziyareti
sırasında kendisine olay bu şekilde anlatılmış ve ona istinaden böyle yazmış olabilir.
43 Seyahatnâme, II, s.136. Seyahatnâme
44
TheGeographical Geographical GeographicalPart of the Part of the Part of theNuzhat-al-Qulūb, s.83. Clavijo, Tebriz'den sonra Ûcân Köyü'ne
uğradığını yazsa da, kaleden bahsetmez. Bkz. Clavijo, age, s.99.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 83
Kehrevân- Kehrevân-ı Azerbaycan Kalesi ı Azerbaycan Kalesi
45
Evliya Çelebi, Ûcân'dan Erdebil'e giderken uğradığı bu kalenin bânisi olarak Avşarlı
Seyfî Kulu Han'ın adını verirken, kalenin inşa sebebinin onun Tebriz'e gelmiş bulunan Osmanlı
Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'a tâbi olmak istememesi olduğunu belirtir.
Yüksekçe bir tepe üstünde bulunan kalenin etrafı altı bin adım olup, Tebriz ile Erdebil
istikametlerinde iki kapısı bulunmaktadır. Evliya Çelebi, bu kaleye Ûcân'dan sonra uğramış
olmasına rağmen, kalenin Bağdat yolu üzerinde bulunduğunu belirtir. Bu hatalı tespitinin
sebebi muhtemelen kalenin tarihiyle ilgili bilgileri derlediği kaynaklardır. Zira onun Seyahatnâmede
şehirlerin tarihiyle ilgili kısımlarda sıklıkla faydalandığı Künhü'l-ahbâr ve Tarihi
Peçevî'de bu kalenin Tebriz'den Bağdat'a giden yol üzerinde bulunduğu belirtilir. Fakat söz
konusu kaynaklarda kalenin adı Güherdân olup, bunun Kehrevân ile aynı kale olmama ihtimali
bulunmaktadır. Çünkü Evliya, Ferhat Paşa'nın, 1586'da Tebriz'den Bağdat'a giderken
bu kalenin önünden geçtiğini, hatta kalenin hâkimi Meymendî Han'ın tacizine uğradığını
kaydeder. Bu nedenle Şehrizor'a vardığında kalenin alınmasını isteyen Ferhat Paşa'nın emri
üzerine harekete geçen Bağdat Beylerbeyi Solak Ferhatpaşazade Mehmed Paşa'nın on yedi
günlük bir kuşatmaya rağmen kaleyi zapt edemediğini yazar. Evliya'nın olayları bu şeklide
aktarmasına rağmen Ferhat Paşa 1586'da geldiği Tebriz'den Bağdat'a asla girmemiş,
Safevilerin saldırabilme ihtimaline karşı çok kısa süre kaldığı Tebriz'den hemen Erzurum
kışlağına geri dönmüştür. Bununla birlikte adı geçen kalenin Bağdat Beylerbeyi Solak
Ferhatpaşazâde tarafından kuşatılıp, alınamadığı ise doğrudur. Ferhat Paşa Tebriz'den ayrıldıktan
sonra Meymendî Han'ın sık sık Tebriz'i taciz etmesi ve Bağdat'a gidip gelen kervanları
soyması üzerine harekete geçen Tebriz Muhafızı Cafer Paşa Güherdân üzerine yürümüş
ve beş günlük bir kuşatmadan sonra kaleyi ele geçirmişti.46
Evliya'nın kaynaklarda yer alanlara yenilerini ekleyerek verdiği bilgiler sonucu kalenin
Tebriz ile Bağdat arasında olabileceği akla gelse de, kendisinin seyahat güzergâhı ve
Ûcân'dan sonra buraya uğramış olması Kehrevân'ın Tebriz ile Erdebil arasında ve ikincisine
yakın bir mevkide bulunmasını gerektirir. Zaten kendisi de, ikinci İran seyahati esnasında
Tebriz'den Erdebil'e giderken bir kez daha uğradığı Kehrevân Kalesi'nin Tebriz-Erdebil yolu
üzerinde bulunduğunu açıkça belirtir.47 Bu durumda ya bu iki kale aynı olmayıp isim benzerliğinden
kaynaklanan bir bilgi karışıklığı söz konusudur, ya da kaynaklar yanlış bir şekilde
bu kalenin Bağdat yolu üzerinde olduğunu yazmışlardır. Bizce ikinci ihtimal daha güçlü
ise de, dönemin diğer Osmanlı tarihleri ile Safevi vakayinâmelerinde Tebriz çevresinde
Güherdân, Kehrevân ya da bunlara yakın bir isimde kaleye rastlanılmaması, yine günümüzde
bu isimlerle örtüşen herhangi bir yerleşim yerinin tespit edilememesi kesin bir hükümde
bulunmayı zorlaştırmaktadır.
45 Seyahatnâme, II, s.136-137. Seyahatnâme
46 Evliya Çelebi'nin yazdığının aksine kale üç değil, beş günlük bir muhasara neticesinde zapt
edilmiştir. Öte yandan kaynaklarda Meymendî Han'ın adı geçmezken, sadece Güherdân Hanı
denilir. Bkz. Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.582-583; İbrahim Peçevî, Tarih-i Peçevî i Peçevî i Peçevî, II, İstanbul
1283, s.113.
47 Seyahatnâme, IV, s.201. Seyahatnâme
84 ÖZER KÜPELİ
Hoy Kalesi
48
Tebriz çevresine yaptığı geziyi Erdebil'de sonlandıran Evliya Çelebi, Tebriz'e geri
gelmiş, söz verilen kervanın hazır edildiğini öğrenince de dönüş için hazırlıklara başlamıştı.
Nihayet hazırlıklar tamamlandığında Han ile vedalaşan Evliya Çelebi'nin Revan yolunda
uğradığı ilk kale Hoy'dur.
Hamdullah Kazvinî, orta büyüklükte bir kale olarak tanımladığı Hoy surlarının uzunluğunu
altı bin beş yüz adım olarak verirken, Clavijo, şehrin etrafında tuğladan bir duvar
bulunduğunu belirtmekle yetinir.49 Buna mukabil Evliya Çelebi gördüğü kalenin bânisini
Ferhat Paşa olarak yazmaktadır.50 Düz bir arazide dört köşeli ve taştan yapılmış bu kaleyi
güzel ve müstahkem bir bina olarak betimler. Ona göre çevresi yedi bin adımdır ve etrafında
pek de derin olmayan bir hendek bulunmaktadır. Ayrıca iki kapısı mevcut olup, bunların
biri güneydeki Tebriz, diğeri batıdaki Merend Kapısı'dır. Kale içinde yüz hane ve bir cami
vardır.
Cors Kalesi
51
Günümüze birkaç duvar kalıntısı ulaşan Cors Kalesi, İran'ın Kara Ziyaeddin Şehri'nin
10 km kadar güneyinde bulunan Cors Köyü'nün doğusunda kalır. Hoy'dan Revan'a giderken
buraya uğrayan Evliya Çelebi, kalenin ilk bânisinin Uzun Hasan olduğunu yazar. Beş köşesi
bulunan kale bir tepe üstünde bulunmasına rağmen, yalnızca duvardan ibaret pek de korunaklı
bir yapı değildir.
Evliya, Cors'a geldiğinde muhtemelen biri yıkık iki kale ile karşılaşmıştır. Çünkü Revan
seferinin ardından Tebriz'e doğru ilerleyen IV. Murad, 1635 yılının Ağustos ayı sonlarında
Cors'a ulaşmış, burada konakladığı birkaç günlük zaman zarfında Cors Kalesi'nin yı-
kılmasını emretmişti. Hatta sefer ruznamesinde Padişahın eline balta alarak bizzat bu yıkıma
katıldığı kayıtlıdır.52 Evliya bu harabelerin hemen yanı başındaki tepeye duvarları dolma
kireç olan ve kaleden ziyade palangaya benzeyen yeni bir yapının inşa edildiğini belirtir.
Buranın bir kapısının bulunduğunu ve içinde de Rus Hasan Paşa Camisi'nden başka imaret
mevcut olmadığını kaydeder.
Revan Kalesi
53
Anadolu, Kafkasya ve İran arasında geçiş noktası konumunda bulunan Revan, Safevi
Devleti’nin Kafkasya topraklarındaki en önemli ve büyük garnizonuydu. Bu nedenle baştan
itibaren Osmanlı ile Safevi devletleri arasında mücadeleye konu olmuştu.
48
Age, II, s.139-140.
49
TheGeographical Geographical GeographicalPart of the Part of the Part of theNuzhat-al-Qulūb, s.86; Clavijo, age, s.94.
50 Muhtemelen bu durum Ferhat Paşa'nın 1584'te Hoy Kalesi'ni onartmasından kaynaklanmaktadır.
Ferhat Paşa kale onarıldıktan sonra buraya sekiz bin adam ve iki yüz parça küçük top
koydurmuştur. Bkz. Don Juan of Persia, A Shi Don Juan of Persia, A Shi Don Juan of Persia, A Shi’ahCatholic, 1560 Catholic, 1560 Catholic, 1560-1604, (trans. and edt. G. Le
Strange), London 1926, s.172.
51 Seyahatnâme, II, s.140. Seyahatnâme
52
Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, v.155a-156a.
53 Seyahatnâme, II, s.141-144. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 85
Revan'ın ne zaman kurulduğuna dair muhtelif rivayetler olmakla beraber, bu bölgeye
XV. yüzyıla gelinceye kadar pek fazla yerleşen olmamış, ancak Karakoyunlu hâkimiyeti sırasında
Revan ve civarı insanlar için bir cazibe merkezi haline gelmiştir.54 Evliya Çelebi, her
ne kadar dönemin kaynaklarından teyit edilemese de, Revan Kalesi'nin ilk bânisinin Şah
İsmail olduğunu yazar. Buna göre XVI. yüzyıl başlarında Safevi topraklarına katılan Revan'-
da onun emri üzerine yapımına başlanan kale, ancak yedi yılda tamamlanabilmiştir. Zengi
(Hrazdan) Nehri'nin güneydoğusunda tuğla ve taştan yapılmış bu kale Evliya'nın belirttiğine
göre, Kanunî Sultan Süleyman'ın Nahçıvân Seferi esnasında yıkılmıştır.
Evliya Çelebi, XVI. yüzyılın son çeyreğine kadar Safevi hâkimiyetinde kalan Revan'da
H. 990'da (1582) Ferhat Paşa'nın yeni bir kale inşasına başladığını ve bunun da kırk beş günde
tamamlandığını zikreder. Yalnız bu kalenin inşa tarihi onun yazdığı gibi H. 990 değil H.
991'dir (1583). Zira Ferhat Paşa, 1583 yılı başlarında serdarlığa getirilmiş ve hazırlıkları tamamladıktan
sonra Revan üzerine yürümüştür. Tokmak Han tarafından boşaltılan şehri
kolaylıkla zapt etmiş ve Revan'ı Kafkasya içlerine düzenlenecek seferlerde üs olarak kullanmak
gayesiyle hemen buraya bir kale yapılmasına karar vermiştir. Tokmak Han'ın sarayını
merkez alan kalenin inşaatı 1583 yılı içinde kırk beş günde tamamlanmıştır. Yeni kalenin dış
surlarında kırk üç kule, bin yedi yüz yirmi altı beden, iç kalede ise sekiz kule, yedi yüz yirmi
beş beden bulunuyordu. Ayrıca kaleye elli üç adet top konulmuştu.55
Yirmi yıldan fazla Osmanlı egemenliğinde kalan Revan, 1603'te bizzat Şah Abbas tarafından
kuşatılmıştı. Müdafiler aylarca direndikten sonra Haziran 1604'te kaleyi teslim ettiler.
Evliya Çelebi, kaleyi teslim alan Şah'ın idareyi Tokmak Han'a verdiğini ve onun da kalenin
yıkık yerlerini onardığını yazarsa da, Revan hâkimliği bu dönemde Tokmak Han'a değil
Emir Gûne Han'a tevdi edilmiştir.56
Safevi hâkimiyetindeki Revan Kalesi, 1616'de Serdar (Öküz) Mehmet Paşa tarafından
elli beş gün boyunca kuşatılmasına rağmen alınamamıştır. Sonra 1635'te IV. Murad, büyük
bir orduyla Revan üzerine yürüyüp Temmuz ayı sonlarında Revan'a ulaşmış ve hemen ku-
şatma tertibatı aldırmıştı. Dokuz gün boyunca aralıksız devam eden şiddetli top ateşi altında
daha fazla dayanamayan müdafiler nihayet 8 Ağustos 1635'te âmân dilediler.57 Bu suretle
fethedilen Revan ancak altı ay kadar Osmanlılarda kalmış, Osmanlı ordusunun dönüşünden
sonra Şah Safi mevsimin kış olmasına bakmadan Revan üzerine yürüyerek Aralık ayı sonunda
kaleyi kuşattı. Revan Beylerbeyi Murtaza Paşa defalarca Veziriazam Tabanıyassı Mehmed
Paşa'dan yardım istemesine rağmen, beklediği yardım gelmedi. Buna rağmen üç ay kadar
54 Mustafa Aydın, “Revan”, TDVİA, 35, (2008), s.26.
55 Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.546. Ayrıca bkz. Bekir Kütükoğlu, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-İran Siyâsî İran Siyâsî İran SiyâsîMünâsebetl Münâsebetl Münâsebetleri
(1578- ri (1578-1612), İstanbul 1993, s.136-137.
56
Tarih-i Âlem-ârâ-yı Abbâsî, II, s.656; The History of Vardapet History of Vardapet History of Vardapet Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz, I, (trans.
George A. Bournoutian), Costa Mesa, California 2005, s.34.
57
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D. 2010, v.1a; Revan Seferi Ruznâmesi Revan Seferi Ruznâmesi, 150b; Revan Seferi Seferi Ruznâmesi Revan Seferi
Menzilnamesi, 32b-33a; Sıdkî Paşa, Gazavât Menzilnamesi Gazavât Gazavât-ı Sultân ı Sultân ı SultânMurâd-ı Râbi, Süleymaniye Kütüphanesi,
Hamidiye Kitaplığı, nr. 1103, v. 49a. Kalenin fetih süreci hakkında bkz. Küpeli, agt, s.142-
150.
86 ÖZER KÜPELİ
direnen müdafiler Murtaza Paşa'nın ölümü üzerine moralleri bozulduğu ve güçleri tükendiği
için daha fazla dayanamayıp 1 Nisan 1636'da teslim oldular.58 Evliya Çelebi, Revan'a geldi-
ğinde bölge hâlâ Safevi hâkimiyetindeydi.
Zengi Nehri sahilinde bulunan Revan Kalesi, Evliya'nın tarifiyle güneyden kuzeye
doğru dar bir alan üzerinde uzanmaktadır. Bununla birlikte kaleyi ve şehri pek fazla gezme
imkânı bulamadığından olsa gerek, kalenin çevresini, burç ve beden sayılarını boş bırakmış-
tır. Evliya'da eksik bıraktığı bu bilgilerin bir kısmını Chardin'den tamamlamak mümkündür.
1670'lerde Revan'ı ziyaret eden Fransız seyyah şehre göre oldukça küçük bulduğu oval
formda yapılmış kalenin çevresinin dört bin adım olduğunu, içinde de sekiz yüz ev bulunduğunu
belirtir. Üç duvarı beyaz tuğla olan kalenin dördüncü duvarı ise nehre paraleldi.
Burası nehirden 180 m yükseklikte olduğundan nispeten korunaklıydı ve bu nedenle sur
duvarları diğer yerlere göre dardı. Bu erişilmez bölüm topçulara tahsis edilmiş teraslarla
doluydu.59 Evliya da, dördüncü duvarda çok miktarda mazgal deliği bulunduğunu belirtir.
Evliya Çelebi, kale duvarlarının yüksekliğinin Ferhat Paşa zamanında kırk zira (30 m)
iken, Emir Gûne Han'ın yaptığı tamiratla surların bazı yerlerinin 10 zira daha yükseltilerek
elli ziraya (38 m) çıkarıldığını ifade etmektedir. Buna rağmen yalın bir duvardan ibaret kalenin
bu haliyle bile Osmanlı ordusuna bir hafta dayanacak gücü olmadığını belirtir.
Tavernier ise yığma topraktan yapılmış sur duvarlarının top gülleleri değmeden, yağmurla
bile dağıldığını yazarak bir anlamda bunu teyit eder. Ayrıca kale etrafındaki hendeklerin
pek derin olmadığını, en çok üç-dört ayak (1-1,5 m) olmakla kentin savunması için yetersiz
kaldığını ekler.60 Evliya Çelebi de hendekler konusunda Tavernier'i destekleyen bilgiler verir.
Onun yazdığına göre Revan Kalesi'nin batıdaki nehir tarafı hariç diğer yönlerini çevreleyen
hendekler üç yer hariç pek derin değildir, ama genişliği kimi yerde yüz-yüz elli ziraya
(75-115 m) kadar çıkmaktadır.
58 Evliya Çelebi, Safevilerin kaleyi yedi aylık bir kuşatmadan sonra aldıklarını söyler. Fakat bu
yanlış olup, doğrusu üç aydır. Öte yandan Veziriazam Tabanıyassı Mehmed Paşa'nın, Revan
Muhafızı Murtaza Paşa'ya olan düşmanlığı nedeniyle yardıma gelmediğini ifade eder.
Mehmed Paşa'nın, Murtaza Paşa'yı kendisine rakip görüp siyasî hasmı olarak bellediği, hatta
Revan yerine Erzurum'da oturmasına müsaade etmediğini Kâtip Çelebi ve ondan naklen
Naima yazmaktadır (Kâtip Çelebi, Fezleke Fezleke Fezleke, II, İstanbul 1286, s.180; Târih-i Naîmâ i Naîmâ i Naîmâ, II, s.831).
Ancak Mehmed Paşa'nın yardıma gidememesi kıskançlık ya da düşmanlıktan değil, çok ağır
seyreden kış koşullarında asker toplayamamasındandır.
59
TheTravels of Sir John Chardin avels of Sir John Chardin avels of Sir John Chardin, s.385.
60
Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, s.75.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 87
Resim 2: G. Sergeevich'e Göre Resim 2: G. Sergeevich'e GöreRevan Surlarının Görünümü (1796) Revan Surlarının Görünümü (1796) Revan Surlarının Görünümü (1796)
Evliya üç kapısı bulunan kalenin güney kapısına Tebriz, kuzey kapısına Meydan veya
Yayla Kapısı denildiğini zikreder. Batı tarafında Çevgan Meydanı'na açılan kapının adı ise
Cisr yani Köprü Kapısı'dır. Kalede çoğu Osmanlılardan kalma yedi yüz topun yanı sıra üç
bini kale, üç bini han ve yedi bini de eyalet olmak üzere on üç bin asker bulunuyordu. Bundan
başka Evliya'nın, Safevilerin Revan'ı geri aldıktan sonra kalenin doğusunda üç katlı taş
bir binadan ibaret yeni kale inşa ettiklerine dair verdiği bilgiyi, Chardin de teyit eder.
Chardin'e göre bin adım uzaklıktaki bu kaleye Kumandan Kalesi denilmektedir ve etrafı çift
duvarla çevrilip, toplarla güçlendirilmiştir.61
Gence Kalesi
62
Evliya Çelebi, Revan Hanı kız kardeşinin düğünü için Bakü’ye gittiğinden Revan'da
fazla kalamayıp Bakü’ye onun yanına gitmek üzere kısa süre sonra buradan ayrılmıştır. Yola
çıktıktan iki menzil sonra Gence'ye ulaşan Evliya, buradan bir kale şehir olarak söz etmesine
rağmen, Şah Abbas tarafından yıktırıldığı için kaleyi görememiştir. Bu nedenle kalenin yeri
ve fizikî özellikleri hakkında bilgi vermez.
Gence Kalesi, 1588'de Serdar Ferhat Paşa'nın gayretiyle yapılmıştı. Temel açılmaya
başlanmasından itibaren kırk üç günde tamamlanan kalenin çevresi altı bin arşın (4 km),
surların yüksekliği on arşın (7 m), eni ise üç (2 m) arşındı. Çevresinde hendeği, kırk üç kulesi
ve yedi demir kapısı bulunuyordu.63
Ereş Kalesi
64
Kaynaklarda Ereş ismiyle rastlanılan bu şehrin adını Evliya, Ares şeklinde yazarsa da,
yerel dilde şehrin adının telaffuzunun Areş / Araş şeklinde olduğunu belirtir.
61
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s.385.
62 Seyahatnâme, II, s.144. Seyahatnâme
63 Fahrettin Kırzıoğlu, Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas-ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993, s.368-
369.
64 Seyahatnâme, II, s.144. Seyahatnâme
88 ÖZER KÜPELİ
Evliya Çelebi'ye göre şehrin tarihi Pers mitolojisinde İran'ın ilk hükümdarı olarak ge-
çen Keyümers'e kadar dayansa da, aslında bu kale 1578'deki Koyun Geçidi Savaşı'nın ardından
Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Buna göre savaşın ertesinde bu şehrin Gence
ile Şirvan arasında stratejik bir konumda bulunmasını göz önüne alan Serdar Lala Mustafa
Paşa, yakınlardaki Şah-bağı (Evliya'ya göre Şah-hıyâbânı) denilen bağlık bahçelik bir mevkide
kale inşasını emretmiştir. Önce etraftaki ağaçlar temizlenmiş, ardından otuz bin atlının
dolaşabileceği büyüklükteki bir alan dört taraftan ağaç ve kerpiçlerle çevrilip kale haline
getirilmiştir. Kalenin üç kapısı, dört kulesi ve beş zira (3,7 m) derinliğinde hendeği vardı.
Surları toplarla teçhiz edilmiş bu kalenin idaresi Kaytas Bey'e verilmişti. Evliya Çelebi, Mustafa
Âli'den aktardığı bu bilgilere65 ilave olarak kalenin on yedi tabyasının bulunduğunu,
çevresinin dokuz bin altı yüz adım olduğu ve inşaatının kırk günde tamamlandığı bilgisini
ekler.
Kırk yıl kadar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Ereş, Evliya Çelebi'ye göre Sultan Mustafa'nın
ilk cülusunda (1617) Safevi hâkimiyetine geçmiştir. Şah Abbas, 1616 yılında Şirvan
üzerine bir harekâta giriştiğinde Derbend'e kadar olan bölgedeki kalelerle şehirleri Safevi
topraklarına katmıştır.66
Şeki Kalesi
67
Kalenin bânisi olarak Şavşad meliklerinden II. Aleksander'in (1574-1605) adını veren
Evliya Çelebi, birkaç kez el değiştirdikten sonra Lala Mustafa Paşa'nın Şirvan Seferi esnasında
buranın Osmanlı hâkimiyetine girdiğini belirtir. Fetihten sonra Aleksander'in oğlu Erekle
bölge valiliğine atanmıştır. Ereş ile aynı zamanda burası da elden çıkmıştır.
Evliya'ya göre taş yapılı Şeki Kalesi sarp bir tepe üstündedir. Bu nedenle hendeği yoktur.
Etrafı üç bin adım olup, Gence ve Şirvan yönünde iki kapısı mevcuttu. Kale içindeki
camiler bakımsızdır.
Niyazâbâd Kalesi
68
Şeki'den batıya doğru ilerleyip Dağıstan hududundaki Niyazâbâd'a gelen Evliya vaktiyle
Ferhad Paşa'nın burayı fethettikten sonra kalesini yıktırdığını, hâlihazırda şehrin ortasında
harabelerin görülebildiğini yazar. Bunun dışında başka bilgi vermez.
Şemahı Kalesi
69
Evliya Çelebi'ye göre Şemahı'nın kurucusu Yezdücerd'dir.70 XVI. yüzyıl boyunca Osmanlı
ile Safevi devletleri arasında birkaç kez el değiştiren Şemahı'nın bu dönemdeki tarihinden
Evliya etraflıca bahseder.
65 Çerçi, Künhü'l Künhü'l- Künhü'l-ahbâr, s.432-437. Don Juan, kaleye yüz küçük top konulduğunu ve beş bin
asker tayin edildiğini yazar, bkz. Don Juan of Pers Don Juan of Persia Don Juan of Persia, s.147. Koyun Geçidi Savaşı ve E ia reş Kalesi'nin
inşası hakkında bkz. Kırzıoğlu, age, s.297-301; Kütükoğlu, age, s.59-64.
66
Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, s.735.
67 Seyahatnâme, II, s.145-146. Seyahatnâme
68 Age, II, s.147. Age
69 Age, II, s.148-150. Age
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 89
Şemahı Kalesi 1583'te Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından yaptırılmıştı. İç kalenin
yirmi, dış kalenin yetmiş kulesi bulunuyordu. Surların eni üç (2 m), çevresi ise on bin arşındı
(6.800 m). Dış kalenin çevresinde hendek dahi mevcuttu ve bütün inşaat kırk beş günde
tamamlanmıştı.71 Şemahı'ya geldiğinde kale büyük ölçüde ayakta olmasına rağmen Evliya,
hakkında oldukça az bilgi verir. Buna göre Şemahı Kalesi, Kür (Kura) Nehri sahilinde sarp ve
yüksek bir tepenin üstündedir. İç kalesi gayet müstahkem ve mamurdur. Ancak şehri saran
dış surlar yer yer yıkılmıştır.72 Dizdar ile dizçöken ağası bulunan kalede ayrıca bin muhafız
vardı.
Resim 3: Âsafî Dal Mehmed Çelebi'nin Şemahı Kalesi Tasviri (1583) Tasviri (1583)
Bakü Kalesi
73
Evliya Çelebi, Şemahı'da bir hafta kaldıktan sonra geldiği Bakü'de, mevcut kalenin
Moskova Kralı Dara'nın istilasını engellemek için yapıldığını belirtir.74 Hazar Denizi kenarında
bir tepe üstünde bulunan ve hendeği olmayan dört köşeli bu taş bina, iç kale ve dış
70 Hamdullah Kazvinî'ye göre bu isim Anuşirvan'dır. Bkz. The Geographical Geographical Geographical Part of the Part of the Part of the
Nuzhat- Nuzhat-al-Qulūb, s.93.
71 Âsafî Dal Mehmed Çelebi, Şecâ’atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri (1578-
1585), (haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 2007, s.36 1585) 0-363; Çerçi, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr, s.517-518;
Abdurrahman Şeref, Özdemir Özdemir Özdemir-oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa, (haz. Vehbi Günay), İzmir 2011, s.111-112.
72 1635-36'da buradan geçen Adam Olearius'un yazdığına göre dış surların yıkılması emrini Şah
Abbas vermiştir. Bkz. http://www.vostlit.info http://www.vostlit.info http://www.vostlit.info/Texts/rus7/Olearij/text13.phtml?id=1038 (eri-
şim: 13.XI.2011).
73 Seyahatnâme, II, s.151-152. Seyahatnâme
74 Kale hakkında en eski bilgi Abdurreşid Bakuvî'nin Telhîs- Telhîs-ül-Âsâr ve Acâib Âsâr ve Acâib Âsâr ve Acâib-ül-Melik-ilKahhâr
adlı eserinde bulunur. Buna göre şehrin çift Kahhâr katlı kalesi olup, içteki surlar denize yakın
dıştaki duvarlara istinaden daha yüksektir. Bu kale XII. yüzyılın ilk yarısında III.
Manuçehr tarafından yaptırılmıştır. Bkz. Ziya Valişov, Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan
XVI. Y.Y. Başına Kadar), Selçuk Üniversitesi SBE, Y XVI. Y.Y. Başına Kadar) üksek Lisans Tezi, Konya 2008, s.31.
90 ÖZER KÜPELİ
surlar olmak üzere iki kısımdır. İç kalenin batı tarafında Nahçıvân demirinden yapılmış bir
kapısı vardır ve etrafı yedi adımdır. Ayrıca yetmiş kulesi ve altı yüz bedeni bulunan kale
duvarlarının boyu kırk ziradır (30 m). Kale içinde yetmiş hâne ile minaresi olmayan bir cami
dışında başka bir şey yoktur. Dış surların ise üç kapısı bulunup, kuzeydekinin adı Gilân,
kıble yönündekinin adı Bâbü'l-ebvâb (Demirkapı) ve batıdakinin adı da Liman Kapısı idi.
İsveçli seyyah Engelbert Kaempfert de Evliya'nın yazdıklarıyla kimi yerde örtüşen
ama çoğunlukla tamamlayıcı bilgiler verir. Onun yazdıklarına göre Şirvanşah Sarayı'nı merkeze
alan dikdörtgen biçimli iç kaleyi aralarında on beş adım kadar mesafe bulunan iki sıra
sur çevreliyordu. Sur duvarlarının çevresi dört bin adımdan fazlaydı. İçteki duvarlar, dıştakilere
göre 10-15 m daha yüksekti. Bununla birlikte Kaempfert'in bahsettiği dıştaki iki sıra
surdan dışta olanını Evliya muhtemelen görememiştir. Zira bu surun inşaatı 1656 yılında
tamamlanmıştır.75 Rus seyyah F. İ. Soymonov ise kayıtlarında, XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde
gördüğü Bakü'nün çevresinde üç sıra surun bulunduğunu, dış duvarın bir (2,04 m), orta duvarın
iki (4,08 m) ve en içteki duvarın ise üç sajen*
(6,12 m) yüksekliğinde olduğunu belirtir.76
Resim 4: Engelbert Resim 4: EngelbertKaempfert'in Bakü Tasviri (1683) Kaempfert'in Bakü Tasviri (1683) Kaempfert'in Bakü Tasviri (1683)
Bâbü'l- Bâbü'l-ebvâb (Demirkapı) Kalesi ebvâb (Demirkapı) Kalesi
77
Arkeolojik araştırma ve buluntular Derbend'te yerleşimin ilkçağa kadar indiğini gösterse
de, şimdiki kalenin Sasaniler zamanından kaldığı bilinmektedir.78 Buna mukabil Evliya,
75 Zakir Nebati, Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı, Marmara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
2006, s. 21-22.
∗
Eskiden Rusya'da kullanılan üç arşın ya da 2,13 m değerindeki uzunluk ölçüsü birimi.
76 Elçin Qarayev (haz.), F.İ. Soymonovun «X İ. Soymonovun «Xəzər Dənizinin və Orada Həyata Keçirilən Rusiya
İşğallalarının, İmperator Böyük Pyotrun Tarixinin Bir Hissəsi Kimi» Təsviri Adlı S sviri Adlı Səyahətnaməsi
Azərbaycan Tarihinin Mənbəyi Kimi, Bakı 2006, s. 122. yi Kimi
77 Seyahatnâme, II, s.154-157. Seyahatnâme
78 Erich Kettenhofen, “Darband”, Encyclopaedia Encyclopaedia EncyclopaediaIranica Iranica Iranica, http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/articles
/darband-i-ancient-city (erişim: 14.XI.2011).
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 91
kalenin bânisinin İskender-i Zülkarneyn olduğundan bahseder. Şehir tarih boyunca pek çok
kez istilaya ve saldırıya uğradığından kalesi defaten tahrip olup, yeniden yapılmıştır.
XVI. yüzyılın başında Şah İsmail'in burayı zaptı üzerine Safevilerce elden geçirilen kale,
1583'te Osmanlı hâkimiyetine geçince bir kez de Özdemiroğlu Osman Paşa tarafından
tamir ettirilmişti.79 Bu tarihten itibaren kırk yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalan Demirkapı,
Şah Abbas'ın 1616'da Gürcistan ve Şirvan üzerine giriştiği harekât sırasında elden çıkmış,
tekrar Safevi hâkimiyetine girmiştir.80
Geniş bir alana yayılan kaleyi ince mühendislik hesaplarının ürünü olarak tanımlayan
Evliya Çelebi, hayranlıkla anlatır. Onun verdiği bilgilere göre; kale duvarlarının bir tarafı
Argın ve Düneb dağlarına yaslanırken, diğer tarafı Hazar Denizi’ne kadar sokulmaktaydı. Bu
ikisi arasındaki mesafe bir puta oku∗
atımıydı.81 Kale; şehir, dağ tarafı ve deniz tarafı olmak
üzere üç ana kısımdan oluşmaktaydı. Argın Dağı'na yaslanan kısımda ikisi dışarı, biri şehre
açılan üç kapı vardı. Şehir kısmında ise biri kuzeye, diğeri güneye açılan iki dış kapı mevcuttu.
Bu kapılardan güneye Şirvan tarafına açılanı Meskûr yönünde olduğu için bu adla bilinirdi.
Kuzeydeki kapıdan ise Deşt-i Kıpçak, Kırım, Çerkezistan ve Dağıstan tarafına gidilirdi.
Deniz tarafındaki kısımda pek yerleşim yoktu.82 Evliya Çelebi hâlihazırda kalenin muhafızları
ve dizçökenler için evler yapıldığını görmüştür. Yine Gilân ve Bakü tarafından gelen
tüccarların arabaları burada beklediğini belirtir. Toplam kapı sayısını boş bırakan Evliya,
kale çevresinin on bir bin altmış adım olup, yetmiş kulesi ile deniz tarafında yetmiş balyemez
topu bulunduğunu ekler.
79 Âşık Mehmed, Osman Paşa'nın kalenin şehri çevreleyen kısmını tamir ettirdiğini yazar. Bkz.
Menâzirü'l- Menâzirü'l-avâlim, II, s.931.
80
Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, s.733.
∗
Puta, ok çeşitlerinden birinin adıdır.
81 Âşık Mehmed'e göre bu mesafe sülüsan fersahtır. Bu da tahminen 3.800 m'dir. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'lavâlim,
II, s. 931. avâlim
82 Evliya Çelebi'nin kalenin fizikî özelliklerine dair verdiği bilgiler Âşık Mehmed'in verdiği
bilgilerle kelimesi kelimesine örtüşür. Bu da kaynaklarından birinin Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim oldu-
ğunu gösterir. Karşılaştırma için bkz. Age, II, s.931.
92 ÖZER KÜPELİ
Resim 5: Adam Olearius'un Demirkapı Tasviri (1635) Resim 5: Adam Olearius'un Demirkapı Tasviri (1635)
Taşları fil cüssesi büyüklüğünde olan kalenin içinde bin iki yüz hâne bulunup, güney
tarafındaki duvar kenarında büyük bir sarayla minaresi yıkılmış büyük bir cami vardır. Yine
kale içinde bir hamam ve çeşme, doğu tarafında Kayık Kapısı yakınlarında Özdemiroğlu'nun
yaptırdığı cami, han ve dükkânlar mevcuttu.83
Serîrü'l- Serîrü'l-lân Kalesi lân Kalesi
84
Tarihi oldukça eskilere dayanan bu kale, Dağıstan hâkiminin elindeyken Muhammed
Hüdabende (1578-1587) zamanında Safevi hâkimiyetine girmiş ve ardından yıktırılmıştı.
Evliya Çelebi kaleden geriye pek bir şey kalmadığı için olsa gerek fizikî durumundan bahsetmeden,
sadece ismin ortaya çıkışına dair rivayeti anlatıp, şehri tasvirle yetinmiştir.85
Kahet Kalesi t Kalesi
86
Gürcistan'ın doğu hududunda bulunan bu kale, Kaheti bölgesindeydi. Muhtemelen bu
bölgenin günümüzdeki merkezi konumundaki Telavi Şehri'ndeki kale olmalıdır. Zira Telavi,
XVII. yüzyılda Kaheti Hanlığı'nın merkezi olduğu gibi, kalesi Evliya Çelebi'nin düz yerde
havalesiz beş köşeli güzel bir bina şeklindeki tarifine de uymaktadır. Üstelik hanın da burada
ikâmet ettiğini yazması bu ihtimalin doğruluk payını arttırmaktadır.
Yer yer duvarları yıkılmış kalenin çevresini Evliya bizzat dolaşmayıp Hüsrev adlı
gulamına ölçtürmüştür. Buna göre çevresi on dört bin adımdır. Yüz yetmiş burcu ve üç kapı-
sı bulunmaktadır. Kale içindeki iki bin hâneye rağmen camisinin harap olduğunu belirten
Evliya, han ve hamamın da hâlihazırda tamir edildiğini yazmaktadır.
Resim 6: Tournefort'un Gözünden Tiflis (XVIII. Yüzy Resim 6: Tournefort'un Gözünden Tiflis (XVIII. Yüzyıl Başı) Tiflis (XVIII. Yüzyıl Başı) ıl Başı)
83 Bu bilgileri Âşık Mehmed de verir. Bkz. Age, II, s. 931.
84 Seyahatnâme, II, s.158. Seyahatnâme
85 Evliya Çelebi'nin bu kaleyle ilgili bilgilerinin bir kısmının kaynağı yine Âşık Mehmed'in eserindir.
Karşılaştırma için bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, s.920-921.
86 Seyahatnâme, II, s.158-159. Seyahatnâme
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 93
Tiflis Kalesi
87
Evliya Çelebi, Şerefnâme yazarını kaynak göstererek Tiflis Kalesi'nin İskender-i
Zülkarneyn'in hazinedarı Betlis tarafından yaptırıldığını söylemektedir. Ancak bu bilgi doğ-
ru değildir. Çünkü Tiflis MS V. yüzyılda Kral Vahtang Gurgasal tarafından kurulmuş ve şehir
etrafına ilk suru da o yaptırmıştır.88
Tiflis Kalesi, Kür (Kura) Nehri'nin sağ ve sol kenarında bulunan iki ana yapıdan ibaretti.
Bunlardan büyük ve eski olanı nehrin güney tarafında yer alıp, etrafı altı bin adımdır.
Duvarının yüksekliği altmış zira (45,5 m) idi. Yetmiş burç ve üç bin bedeni vardı. Köprüsü
olmakla birlikte etrafında hendeği yoktu. Su ihtiyacının karşılandığı bir kulesi (Suluk Kule)
bulunup, burası aynı zamanda kuşatma esnasında ateş etmeye yarıyordu. Burada han sarayı,
cami, han, hamam dışında altı yüz ev vardı. Nehrin kuzey tarafındaki küçük kalenin ise tek
kapısı olup, içerisinde üç yüz hâne bulunuyordu. Buna mukabil bedesten ve imaret yoktu.
Her iki kalede toplam üç bin muhafız mevcuttur.89
Gûrî (Gori) Kalesi
90
Evliya Çelebi'nin Safevi hâkimiyetindeki Gürcistan topraklarında uğradığı son kale
Gûrî'dir. Buraya gelinceye kadar gördüğü Gavsaht, Lori ve Suran gibi birkaç küçük kalenin
adını zikrederse de, detaylarına girmez. Yine, Şerefnâmeyi kaynak göstererek bu kalenin
Azgûr-ı Gûr Kalesi olduğunu yazar. Azgûr-ı Gûr'un ise Gürcü dilinde Padişahlar Padişahı
anlamına geldiğini, bununla da Aleksander yani İskender-i Zülkarneyn'in kastedildiğini
belirtir. Hatta Evliya kale taşlarının büyüklüğünü bu bilginin doğruluğu için kanıt olarak
gösterir.
87 Age, II, s.159-160. Age
88 V. Minorsky, “Tiflis”, İA, XII/1, (2001), s.264.
89 1617'de Tiflis'ten geçen İtalyan seyyah PietrodellaValle, Tiflis'in güzel ve güçlü duvarlarla
çevrili olduğunu yazar. Bkz. ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of Pietro DellaValle in Persia, A G Valle in Persia, A G Valle in Persia, A General
Collection of Voyages neral Collection of Voyages and Travels Travels Travels, IX, (edt. John Pinkerton), London 1811, s.151.
Chardin, Tiflis hakkında ilginç ve önemli bilgiler vermesine rağmen kaleye dair ayrıntılı tasvirde
bulunmaz. Sadece şehrin nehir kenarında kuzeyden güneye uzanan güçlü duvarların
bulunduğunu söylemekle iktifa eder. Bkz. The Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin, s. 377. Şehri
XVIII. yüzyılın hemen başında görmüş olan bir başka Fransız seyyah Tournefort ise kalenin
surlarının büyük ölçüde harap olduğundan pek bir işlev görmediğini söylemektedir. Bkz.
Joseph Pitton de Tour-nefort, Tournefort Seyahatnam Tournefort Seyahatnamesi Tournefort Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos) esi , İstanbul
2005, s. 159. Tiflis kalesi hakkında ayrıca bkz. Ali Sinan Bilgili, “Osmanlı ve Safevi Hâkimiyetlerinde
Tiflis”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 21, (2009), s. 40-48.
90 Seyahatnâme, II, s.161. Seyahatnâme
94 ÖZER KÜPELİ
Resim 7: İtalyan Misyoner Cristoforodi Resim 7: İtalyan Misyoner CristoforodiCastelli'nin Castelli'nin
Gori Kalesi Tasviri (1642) Gori Kalesi Tasviri (1642)
Yüksek bir tepe üstünde dört köşeli küçük bir kale olan Gûrî, Ahıska'ya yakınlığına
rağmen köhne durumdadır. Havalesi yoktur. Kapısı kıbleye bakmaktadır. İki yüz neferin
bulunduğu kalede cami, han ve hamam mevcuttur.91
Sonuç
1646 yılı sonbaharında başladığı ve beş-altı ay kadar sürdürdüğü gezisi sayesinde
Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'ı gezen Evliya Çelebi, güzergâhı boyunca uğradı-
ğı şehir ve kasabaların tarihi ve fizikî durumundan bahsederken, bilhassa kalelere özel yer
vermiştir.
Kalelerden bahsederken öncelikle tarihine değinen Evliya Çelebi, İran coğrafyasındaki
gezisi esnasında uğradığı veya gördüğü kalelerin tarihini çeşitli kaynaklardan derlediği bilgilerin
yardımıyla kaleme almıştır. XVI. yüzyıl öncesine ait bilgiler için faydalandığı başlıca
kaynaklar ilk ikisinin adını vermese de, Firdevsî'nin Şehnâme'si, Hamdullah Kazvinî'nin
Nuzhetü'l-kulûb'ü ve Şeref Han'ın Şerefnâme'sidir. Bunlara ilave olarak Dağıstan'daki şehirler
için Tarih-i Dağıstan ile Gürcistan şehirleri için Tuhfe-i Tevârih adlı müverrihlerini belirtmediği
iki eserden yararlandığını kendisi belirtir. Yine Demirkapı ile ilgili kısımda oldu-
ğu gibi kimi zaman Âşık Mehmed'in Menâzirü'l-avâlim'inden birebir alıntılar yaptığı dikkati
çekmektedir. Kalelerin Osmanlı dönemindeki durumuyla ilgili olarak, bilhassa XVI. yüzyıl
sonundaki mücadeleler için Tarih-i Peçevî'den, Gelibolulu Mustafa Âli'nin Künhü'lahbâr'ından
istifade etmiştir. XVII. yüzyıl içinse daha ziyade kendi tanıklıkları ile duydukları
ön plandadır. Bununla birlikte dönemin vakayinâmelerinden faydalandığı aşikârdır.
Kalelerin fizikî durumunu belirli bir plan dâhilinde not alan Evliya Çelebi'nin kimi
zaman gezmeye fırsat bulamadığı ya da yeterli bilgiyi derleyemediğinden olsa gerek notları-
nın eksik kaldığı, kalenin adım olarak çevresi, burç ve beden sayısı gibi bir takım bilgileri
91 Âşık Mehmed uzaktan gördüğü yüksek bir tepe üzerindeki kalenin duvarlarının bazı yerlerinin
yıkık olduğunu not eder. Bkz. Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, s.938. PietrodellaValle ise,
Gûrî'nin bir tepe üstünde küçük bir kale olduğunu ve içinde sadece Safevi muhafızların ikamet
ettiğini yazmaktadır, bkz. Extracts Extracts ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of PietroDellaValle in Persia Valle in Persia Valle in Persia, s.149.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 95
özellikle boş bırakmasından anlaşılmaktadır. Bu eksiklikleri Seyahatnâme'sini yazarken yukarıda
bahsi geçen eserler ile sair kaynaklardan tamamlamaya uğraşmıştır.
Evliya Çelebi tuttuğu notları daha sonra yazıya aktarırken yanlış hatırlama veya notlarının
karışması gibi sebeplerle az da olsa güzergâh hataları yapmıştır. Yine Kehrevan örne-
ğinde olduğu gibi bazı kalelerin tarihçesiyle alakalı bilgilerde karışıklıklar mevcuttur. Bu
nedenle onun gezi güzergâhlarını ve kalelerle şehirlere dair verdiği bilgileri dönemin kaynaklarıyla
mukayese etmekte fayda vardır. Buna rağmen kıymetli bilgiler içerdiği, çağdaşı
Pietro dellaValle, Tavernier, Adam Oleraius, Jean Chardin, Tournefort gibi bazı Avrupalı
seyyahların yazdıklarıyla karşılaştırıldığında daha iyi anlaşılır. Ayrıca bütün bu seyahatnâ-
meler arasında yapılacak karşılaştırmalarla birbirlerinin eksiklerini tamamlayıp hatalarını
düzeltmek mümkün olabileceği gibi, Azerbaycan, Şirvan, Dağıstan ve Gürcistan'ın XVII.
yüzyıldaki siyasî, iktisadî ve kültürel durumuna dair önemli bilgiler edinilebilecektir.
96 ÖZER KÜPELİ
KAYNAKLAR KAYNAKLAR
A. KAYNAK ESERLER A. KAYNAK ESERLER
ÂSAFÎ DAL MEHMED ÇELEBİ, Şecâ’atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri atnâme, Özdemiroğlu Osman Paşa'nın Şark Seferleri
(1578-1585), (haz. Abdülkadir Özcan), İstanbul 2007.
ÂŞIK MEHMED, Menâzirü'l Menâzirü'l Menâzirü'l-avâlim, II, (haz. Mahmut Ak), Ankara 2007.
CLAVIJO Ruy Gonzales de, Anadolu, Orta Asya ve Timur, Anadolu, Orta Asya ve Timur, Timur Nezdine Gönderile Timur Nezdine Gönderilen İspanyol
Sefiri Clavijo'nun Seyahat ve Sefaret İzlenimleri, (terc. Ömer Rıza Doğrul), mleri
İstanbul 1993.
ÇERÇİ Faris, Künhü'l Künhü'l Künhü'l-ahbâr'a Göre II. Selim, III ahbâr'a Göre II. Selim, III ahbâr'a Göre II. Selim, III. Murad, III. Mehmed Dev . Murad, III. Mehmed Devirleri ve Âlî'nin irleri ve Âlî'nin
Tarihçiliği, Erciyes Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, K Tarihçiliği ayseri 1996.
Don Juan of Persia, A Shi’ah Catholic, 1560 Catholic, 1560 Catholic, 1560-1604, (trans. andedt. G. Le Strange), London
1926.
Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi Menzilnamesi, Sü Dördüncü Murad'ın 1044 Revan Seferi Menzilnamesi leymaniye Kütüphanesi, Laleli Kitaplığı,
nr. 1608/5, 30b-35a.
EVLİYA ÇELEBİ B. DERVİŞ MEHEMMED ZILLİ, Evliya Çele Evliya Çelebi Seyahatnâmesi Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, II. (haz. bi Seyahatnâmesi
Yücel Dağlı vd.), İstanbul 1999; IV, (haz. Yücel Dağlı-Seyit Ali Kahraman), İstanbul
2000; VII, (haz. Seyit Ali Kahraman vd.), İstanbul 2003; X, (haz. Seyit Ali Kahraman
vd.), İstanbul 2007.
Extracts ExtractsfromtheTravels of Pietro Travels of Pietro Travels of Pietro DellaValle in Persia, A General Collection of Voyages Valle in Persia, A General Collection of Voyages Valle in Persia, A General Collection of Voyages
andTravels Travels Travels, IX, (edt. John Pinkerton), London 1811, s.1-137.
FRASER J. Baillie, Travels Travels Travels in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including an in Koordistan, Mesopotamia, etc. Including an Account Account of Parts of Parts
of Those of ThoseCountries Countries Countrieshitherto hitherto hithertoUnvisited Unvisited UnvisitedbyEuropeans Europeans EuropeanswithSketches of the Sketches of the Sketches of theCharacter Character Character
andManners of the Manners of the Manners of theKoordish Koordish KoordishandArabTribes, London 1840.
İBRAHİM PEÇEVÎ, Tarih-i Peçevî i Peçevî i Peçevî, II, İstanbul 1283.
İSKENDER BEĞ-İ TÜRKMEN, Tarih-i Âlem-ârâ-yıAbbâsî, II, Tahran 1382.
KÂTİP ÇELEBİ, Fezleke Fezleke Fezleke, II, İstanbul 1286.
NAÎMÂ MUSTAFA EFENDİ, Târih-i Na ’îmâ (Ravzatü'l îmâ (Ravzatü'l îmâ (Ravzatü'l-Hüseyn fî Hulâsati Hüseyn fî Hulâsati Hüseyn fî Hulâsati Ahbâri'l Ahbâri'l Ahbâri'lHâfikayn),
II, (haz. Mehmet İpşirli), Ankara 2007. Hâfikayn)
ÖZKUZUGÜDENLİ Bülent (haz.), Ta’lîkî-zâde Mehmed zâde Mehmed zâde MehmedSubhî - Tebrîziyye Tebrîziyye Tebrîziyye, Marmara Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2005.
QARAYEV Elçin (haz.), F. İ. Soymonovun «X İ. Soymonovun «XəzərDənizininvə Orada Həyata Keçiril Keçirilən
Rusiyaİşğallalarının, İmperator İşğallalarının, İmperator İşğallalarının, İmperatorBöyükPyotrun Pyotrun Pyotrun Tarixinin Bir Hiss Tarixinin Bir Hissəsi Kimi» Təsviri
Adlı SəyahətnaməsiAzərbaycan Tarihinin Mənbəyi Kimi, Bakı 2006. yi Kimi
RAHİMİ-ZÂDE İBRAHİM ÇAVUŞ, HARİMÎ, Kitâb-ı Gencîne ı Gencîne ı Gencîne-i Feth i Feth-i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı i Gence (Osmanlı-
İran Savaşları ve Gence'nin Fethi 1583- İran Savaşları ve Gence'nin Fethi 1583-1590), (haz. Günay Karaağaç-Adnan
Eskikurt), İstanbul 2010.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN İLK İRAN SEYAHATİ 97
Revan Seferi Ruznâmesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüpha Revan Seferi Ruznâmesi nesi, Bağdat Kitaplığı, nr. 405.
SAĞIRLI Abdurrahman (haz.), Mehmed b. Mehmed er Mehmed b. Mehmed er Mehmed b. Mehmed er-Rûmî(Edirneli)'nin Rûmî(Edirneli)'nin Rûmî(Edirneli)'nin Nuhbetü't Nuhbetü't Nuhbetü'ttevârihve'l-
tevârihve'l-ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh ahbâr'ı ve Târîh-i âl-i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri) i Osman'ı (Metinleri, Tahlilleri), İstanbul Üniversitesi
SBE, Doktora Tezi, İstanbul 2000.
SELÂNİKÎ MUSTAFA EFENDİ, Tarih-i Selânikî, (971 i Selânikî, (971 i Selânikî, (971-1003 / 1563 1003 / 1563 1003 / 1563-1595), I, (haz. Mehmet
İpşirli), Ankara 1999.
SIDKÎ PAŞA, Gazavât Gazavât Gazavât-ı Sultân ı Sultân ı SultânMurâd-ı Râbi, ı Râbi, ı Râbi, Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye Kitaplığı,
nr. 1103.
Tarih-i Osman Paşa i Osman Paşa i Osman Paşa, (haz. Yunus Zeynek), Ankara 2001.
TAVERNIER Jean-Baptiste, Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi Tavernier Seyahatnamesi, (edt. Stefanos Yerasimos; çev. Teoman
Tunçdoğan), İstanbul 2006.
The Geographical Geographical Geographical Part of the Part of the Part of the Nuzhat-al-Qulūb composed composed composed by Hamd-allah Mustawfi of Mustawfi of
Qazwīn in 740 (1340), (tran. G. Le Strange), London Qazwīn in 740 (1340) 1919.
TheHistory of Vardapet History of Vardapet History of VardapetArak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz Arak'el of Tabriz, I, (trans. George A. Bournoutian), Costa Mesa,
California 2005.
TheTravels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardin Travels of Sir John Chardinthrough through throughMingreliaand Georgia into Mingreliaand Georgia into Mingreliaand Georgia intoPersia, A Collection of Persia, A Collection of
Voyages VoyagesandTravels Travels Travels, VII, Dublin 1815.
Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, D. 2010. Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi,
TOURNEFORT Joseph Pitton de, Tournefort Tournefort TournefortSeyahatnâmesi Seyahatnâmesi Seyahatnâmesi, (edt. Stefanos Yerasimos; çev.
Ali Berktay), İstanbul 2005.
B. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER B. ARAŞTIRMA VE İNCELEMELER
ABDURRAHMAN ŞEREF, Özdemir Özdemir Özdemir-oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa oğlu Osman Paşa, (haz. Vehbi Günay), İzmir 2011.
AYDIN Mustafa, “Revan”, TDVİA, 35, (2008), s.26-28.
BAYSUN Cavid, “Evliya Çelebi”, İA, IV, (2001), s.400-412.
BİLGİLİ Ali Sinan, “Osmanlı ve Safevi Hâkimiyetlerinde Tiflis”, Türk Kültürü İncelemeleri Türk Kültürü İncelemeleri
Dergisi, 21, (2009), s.23-62. Dergisi
DANKOFF Robert, Seyyah-ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı ı Âlem Evliyâ Çelebi'nin Dünyaya Bakışı, (çev. Müfit Günay),
İstanbul 2010.
-----, The Intimate Life of an Intimate Life of an Intimate Life of an Otoman Statesman Melek Ahmed Statesman Melek Ahmed Statesman Melek Ahmed Pasha (1588 Pasha (1588 Pasha (1588-1662): As 1662): As
Portrayed i Portrayed in Evliya Celebi's n Evliya Celebi's n Evliya Celebi'sBook of Travels (Seyahat Book of Travels (Seyahat Book of Travels (Seyahat-Name), New York 1991.
İLGÜREL Mücteba, “Evliya Çelebi”, TDVİA, 11, (1995), s.529-533.
İVECAN Raif, Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724 Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724 Osmanlı Hâkimiyetinde Revan (1724-1746), Marmara Üniversitesi SBE, Doktora
Tezi, İstanbul 2007.
KETTENHOFEN Erich, “Darband”, Encyclopaedia Encyclopaedia EncyclopaediaIranica Iranica Iranica, http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/ http://www.iranicaonline.org/articles/darband-i-ancient-city
(erişim: 14.XI.2011).
KIRZIOĞLU Fahrettin, Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas Osmanlılar'ın Kafkas-ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451 ellerini Fethi (1451-1590), Ankara 1993.
98 ÖZER KÜPELİ
KÜPELİ Özer, “Irak-ı Arap'ta Osmanlı-Safevi Mücadelesi (XVI-XVII. Yüzyıllar)”, History History History
Studies, Ortadoğu Özel Sayısı, (2010), s.227-244. Studies
-----, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612 Safevi Münasebetleri (1612-1639), Ege Üniversitesi SBE, Doktora Tezi, İzmir
2009.
KÜTÜKOĞLU Bekir, Osmanlı Osmanlı Osmanlı-İran Siyâsî İran Siyâsî İran SiyâsîMünâsebetleri (1578 Münâsebetleri (1578 Münâsebetleri (1578-1612), İstanbul 1993.
MİNORSKY V.,“Tiflis”, İA, XII/1, (2001), s. 264-279.
MORDTMANN J.H.,“Ewliyă Čelebi”, TheEncyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam Encyclopaedia of Islam, II, (1991), s.717-720.
NEBATİ Zakir, Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı Bakü Şirvanşahlar Sarayı, Marmara Üniversitesi SBE, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul 2006.
SARICAOĞLU Fikret, “Melek Ahmed Paşa”, TDVİA, 29, (2004), s.42-44.
TEZCAN Nuran, “Seyahatnâme”, TDVİA, 37, (2009), s.16-19.
VALİŞOV Ziya, Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan XVI. Bir İslâm Şehri Bakü (Kuruluşundan XVI. Y.Y. Başına Ka Y.Y. Başına Kadar), Selçuk Üniversitesi
SBE, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2008.
http://www.vostlit.info/Texts/rus7/Olearij/text13.pht http://www.vostlit.info/ ml?id=1038 (erişim: 13.XI.2011).
Konular
- PARS DERGİSİ
- ŞU’ARÂ HOCASI MÂDER-ZÂD BİR ŞÂİR: ZÂTÎ
- KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ŞEM’Ü PERVÂNELER VE LÂMİ’Î ÇELEBÎ’NİN ŞEM’Ü PERVÂNE MESNEVİSİ
- FARS EDEBİYATINDA METAFİZİK YOLCULUKLAR
- شاعران فارسی سرای وفارسینويس ارزرومی
- تعلیم وتربیت ازمنظر سعدی
- توازن موسیقايی غزلهای سعدی
- YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANI İLE SADIK ÇUBEK’İN TENGSİR ADLI ROMANININ KARŞILAŞTIRMASI
- YAVUZ SULTAN SELİM’İN DÎVÂNINDA OLMAYAN FARSÇA ŞİİRLERİ
- KÜÇÜKASYA’DA İSLAMİYET (DER İSLAM IN KLEIN ASIEN)
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.
- RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
- NAZÎRÎZÂDE EMÎN’İN ŞEYHÜLİSLÂM FEYZULLAH EFENDİ’YE FARSÇA METHİYELERİ
- HAYRETÎ DİVANINDA GEÇEN “GAM” KELİMELERİNİN TASARIMLARI
- BÂBÂ TÂHİR-İ HEMEDÂNÎ DİVANININ MEHDÎ-İ HAMÎDÎ NÜSHASINDA GEÇEN DOBEYTÎLERİ VE TÜRKÇE TERCÜMESİ
- EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN GAZELLERİNDE NASİHAT VE NEFİS MUHASEBESİ
- HÂB-I HAYÂL, AYINTABLI HÜSNÜ
- شاعران فارسیسرای و فارسینويس ارزرومی*
- مسئلة »مضمون« در شعر کودکان و نوجوانان
- مأخذ اصلی تمثیل خورندگان پیلبچهدرمثنوی
- وگرايی درهنر ايران
- NEF’Î’NİN TUHFETU’L-UŞŞÂK ADLI FARSÇA KASİDESİ
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IIYRD.
- DAKİKÎ-Yİ TUSÎ (Ö. 366/976)
- ÂRİF ÇELEBİ’NİN FARSÇA KASİDESİ VE TÜRKÇE ÇEVİRİSİ
- SÂİB-İ TEBRİZÎ’NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN “HÂB-I BAHÂR” TAMLAMASI ÜZERİNE
- ROMEN DİLİNDE KULLANILAN FARSÇA KELİMELER
- سینمای ایران
- آداب حرب مغول درتاریخ جهانگشای جوینی
- بررسی تطبیقی ضرب المثل های ترکی سنقر با ضرب المثل های زبان فارسی