FUZÛLÎ’NİN HADİKATÜ’S-SÜEDA ADLI ESERİNDEKİ MANZUM KISIMLAR ÜZERİNE
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
ÖZET
Hadikatü’s-süeda hacim itibariyle Fuzûlî’nin en
büyük eseri ve İran yazarı Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin
Ravzatü’ş-şüheda’sının Türkçeye serbest çevirisidir.
Her iki eser genellikte mensur olsa da, bütün sayfaları
yer yer manzum kısımlarla süslenmiştir.
Hadikatü’s-süeda eserindeki manzum
kısımların Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin Ravzatü’ş-
şüheda’daki manzumelerle kıyaslanması sonucunda ilk
defa olarak böyle bir kanaate varılmıştır ki, Fuzûlî’nin
çevirisindeki şiirlerin hepsi onun özgün şiirleri değildir.
Onların bir kısmı Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen alınmış,
bir kısmı tercüme edilmiş, bir kısmıysa nazire olarak
kaleme alınmıştır. Bütün araştırıcılar Fuzûlî’nin
Hadikatü’s-süeda eserinde kullandığı manzum
kısımların Türk ve Arap dillerinde olduğunu belirtseler
de, bildiride net örneklere dayanılarak bu eserde
Farsça şiirlerin olduğu da kanıtlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, Kâşifî, Hadikatü’ssüeda,
Ravzatü’ş-şüheda, manzum.
ABOUT POETIC PASSAGES FROM FUZULI’S WORK
“HADIKAT US-SUADA”
(“THE GARTH OF THE BLESSED”)
ABSTRACT
The biggest volume by Fuzuli’s creation is his free
translation of the work of the Iranian writer Hussein Vaiz
Kashifi “Rawzatush-Shuhada”. Though both works are
written in prose all their pages are enriched by poems in
prose and organically alternated and create an inimitable
harmony. The author of the article for the first time
Dr. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Edebiyat ataemi@rambler.ru
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 439
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
compares the poetic passages from Fuzuli’s work
“Hadikat us-Suada” with poetic examples from Hussein
Vaiz Kashifi’s work “Rawzatush-Shuhada” and comes to
the conclusion that not all of them belong to Fuzuli. One
part of them was taken without changes from
“Rawzatush-Shuhada”, the other part has been
translated from this work and the rest part the passages
in the form of nazire (admonitions). Though all
investigators marked out that poetic passages used by
Fuzuli in the work “Hadikat us Suada” are in Turkish
and Arabic languages the author of this article for the
first time on the basis of concrete examples demonstrated
that in this work one can find as the passages in Turkish
and Arabic languages so as in Persian language.
Key Words: Fuzuli, Kashifi, “Hadikat usSuada”
, “Rawzatush-Shuhada”.
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda eseri Türk edebî nesrinde ve
tercüme tarihinde özel yer ve değere sahiptir ve İran yazarı
Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin Ravzatü’ş-şüheda yapıtının serbest
çevirisidir. Maktel türünde kaleme alınmış her iki eserde nesirle
nazım bir birini izleyerek uyum sağlamıştır. Bir sıra araştırıcılar
Hadikatü’s-süeda eserinde nesirle nazmın nöbetleşerek
tamamlamasının halk hikâyelerindeki gelenekten kaynaklandığını
vurguluyorlar (Aliyev, 1993: 73; Safarli, 1993: 15). Lâkin o
yazarlar unutuyorlar ki, Hadikatü’s-süeda’da nesirle nazmın
sıralanması Türk halk hikâyelerinden değil, Ravzatü’ş-şüheda’dan
kaynaklanır ve değinilen nazım parçalarının çoğu zaman Ravzatü’ş-
şüheda ile aynı makamda olması bunu belirgin şekilde onaylıyor.
Şunu da ayrıca kaydetmek lazımdır ki, genellikte Arap nesrine has
olan böyle bir gelenek maktel türüne özgüdür ve bu, Kâşifî ve
Fuzûlî’ye kadar olan maktel yaratıcılığında mevcuttu.
Her iki eserde istifade olunmuş manzum kısımlar bazı
içerik, ifade ve şekil özelliklerine sahiptir. Hadikatü’s-süeda’da
Ravzatü’ş-şüheda’da olduğu gibi, klasik şiirin çeşitli şekillerinden
istifade olunmuştur. Bu şiir türleri Dr. Ş.Güngör’e (1987: XXXIIXXXIII)
göre mısra, beyt, kıt’a, nazm, gazel, kıt’a-i kebire,
mesnevi, rubai, terkib-i benddir. Prof. Dr. S. Aliyev’e (1996: 216)
göre ise Hadikatü’s-süeda’da beyt, dübeyt, rubai, kıt’a, mesnevi,
kaside ve terkib-i bend gibi şiir türleri kullanılmıştır ve Hadikatü’ssüeda’da
gazel nazım şeklinde şiir örneği yoktur. Azerbaycanlı
440 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
âlimin Hadikatü’s-süeda’da gazelin olmamasını kaydetmesi
şaşırtıcıdır. Çünkü Hadikatü’s-süeda’daki şiirlerin bazı parçaları
aynen veya azıcık değişikliklerle Fuzûlî’nin «Divan»ındaki
gazellerden ve başka eserlerinden alınmıştır. Aynı zamanda
Hadikatü’s-süeda’da gazel şekline uygun gelen özgün şiir örnekleri
de az değildir. Onu da kaydedelim ki, Ravzatü’ş-şüheda’da da
gazel şeklinde olan şiir örnekleri çoktur.
Hadikatü’s-süeda’daki şiir örnekleri, Fuzûlî’nin tercüme
zamanı sanatkârlık kudretini göstermekle beraber, onun çeviride
orijinale bağlılığını da koşullandıran etkenlerdendir. Bazı
araştırıcılar Hadikatü’s-süeda’nın bütün sayfalarını süsleyen 541
şiirin hiç birinin tercüme değil, Fuzûlî kaleminin orijinal ürünü
olduğunu gösterseler de (Aliyev, 1991: 50; Aliyev, 1996: 217;
Sultanov, 1958: 183), Hadikatü’s-süeda’nın Ravzatü’ş-şüheda ile
mukayeseli şekilde incelemesinde bu tezin doğru olmadığı
ispatlanır. Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda’da istifade ettiği şiirlerin
çoğunluğu onun aslı olan Ravzatü’ş-şüheda ile aynı makamda
işlenmiştir ve bu örneklerin konu, içerik, şekil vs. açılardan birbirine
oldukça yakın olması ikincinin üzerinde birincinin etkisini
belirgin şekilde kanıtlamaktadır. Her iki eserin mukayesesi gösterir
ki, onların yapısı ve tertibatı aynıdır ve Hadikatü’s-süeda’daki
manzum kısımların hiç de hepsi Fuzûlî’nin orijinal şiirleri değildir.
Hadikatü’s-süeda’daki manzum kısımlar, esasen, Ravzatü’ş-şüheda
ile aynı makamlarda olduğundan, çoğu zaman onlar anlam, içerik,
vezin, kafiye vs. açısından da örtüşürler. Bu bakımdan kıyaslayarak
Hadikatü’s-süeda eserindeki manzum kısımları dört grupta
birleştirmek mümkündür: 1) Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen alınan
örnekler; 2) ondan tercüme edilen parçalar; 3) nazireler; 4)
Fuzûlî’nin orijinal şiirleri.
1. Fuzûlî Hadikatü’s-süeda’daki manzum kısımların bir
bölümünü Kâşifî’nin eserinden olduğu gibi almış ve aynı makamda
kullanmıştır. Birinci babın Yakup ve Yusuf peygamberle bağlı
verilen bölümünde Yusuf’un Zuleyha’nın emriyle zincirlenerek,
Mısır mahallelerinde koşturulurken onun dilinden verilen münacat
her iki eserde bu mısralarla başlıyor:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Bozorgvar xodaya, esir-o heyranem,
Şekestehal-o delazorde-vo perişanem.
(Kâşifî, 1325: 42)
Hadikatü’s-süeda’da:
Büzürgvar Hudaya, esir ü hayranem,
Şikeste-hal ü dil-azürde vü perişanem.
(Güngör, 1987: 64)
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 441
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Mesele şudur ki, bu zamana kadar araştırıcıların hiç biri
bu örneğe dikkat etmemiş, onun Türk dilinde yazıldığını
zannetmişlerdir. Hadikatü’s-süeda’dan bahseden bir sıra müellifler
şunun da altını özellikle çiziyorlar ki, Fuzûlî, eserine tek bir Farsça
mısra bile almamıştır (Güngör, 1987, XXXIX; Mucibül-Misri,
1967: 667). Lâkin sunduğumuz örnek bu fikri tamamen tersyüz
ediyor. Orijinalden habersiz okurun, araştırıcının Hadikatü’ssüeda’dan
sunduğu örneği özgün addetmesi doğaldır. Bundan
başka, Fuzûlî’nin şiir dilinin Arap ve Fars izafetleri ağırlıklı olması
ve klasik Türk divan şiirinin bir sıra makamlarda Fars divan
edebiyatı ile ortak özellikleri bu beytin Farsça olduğunu
düşünmeye imkân vermemiştir. Fuzûlî’nin eserinin Türkçe
olmasını göz önünde bulunduran tertipçi (yayına hazırlayan),
Farsça beyti de Türk telâffuzuna uygunlaştırmıştır. Fark ise sadece
transkripsiyondadır ve metinlerin yazılışı Arap alfabesiyle kaleme
alınmış her iki eserde aynıdır.
Başka bir örnek verelim: Fuzûlî, beşinci babda («Hazret-i
Murtaza Ali vefatın beyan ider») Muhammed Peygamber’in Hz.
Ali’ye sonsuz muhabbetini açıklarken sunduğu şiirin ilk beytini
Kâşifî’den tercüme etse de, sonraki beyti olduğu gibi almıştır:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
…Katib-e neqşname-ye tenzil
Xazin-e gencxane-ye tevil.
(Kâşifî, 1325: 128)
Hadikatü’s-süeda’da:
Katib-i nakş-i name-i tenzil
Hazin-i genc-i hane-i te’vil.
(Güngör, 1987: 190)
Hadikatü’s-süeda’da Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen
alınmış şiir örneklerinden bahsederken Arapça şiirlerin üzerinde
özellikle durmak lazımdır. Çünkü Hadikatü’s-süeda’ya dahil olan
14 manzum kısmın hepsi Fuzûlî’nin kendi kaleminin ürünü
olmayıp, aynen Ravzatü’ş-şüheda’dan alınmıştır. Hatırlatalım ki,
Ravzatü’ş-şüheda’da verilen Arapça şiirler diğer Arap
kaynaklarında da aynen işlenmiştir. Kâşifî’nin alıntı gibi istifade
ettiği şiirleri Fuzûlî olduğu gibi eserine dahil etmiş, onların
tercümesine gereksinim duymamıştır. Bu durum Kâşifî’nin
eserinde de gözlemlenir. Bir kaç örnek istisna olmakla Kâşifî de
Arapça şiirlerin tercümesini vermemiştir. Görünür, örnekler Kâşifî
ve Fuzûlî’nin yaşadığı dönemde İslam âleminde o kadar malum ve
meşhur olmuştur ki, onların tercüme edilmesine ihtiyaç bile
kalmamıştır. Her iki eserde verilen Arapça manzum kısımların
şekline gelince ise, belirtelim ki, bu örnekler şekil açısından
442 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
çeşitlidir.
2. Hadikatü’s-süeda’daki ikinci grup şiirler ise Kâşifî’nin
Ravzatü’ş-şüheda eserinden tercüme olunmuş manzum kısımlardır.
Bu gruba dahil olan örnekleri, de iki kısma ayırmak mümkündür.
Bunların bir kısmı değiştirilmeden bırakılan, diğer bir kısmı ise
serbest ve ek yapılmış tercümelerdir. Fuzûlî’nin değişiklik
yapmadan çevirdiği örneklerde de bir şartlılık vardır. O, Ravzatü’ş-
şüheda’daki her hangi beyit veya kıtanın Türkçe’ye çevirisini
yaptıktan sonra kendisi başka beyitler de eklemiştir. Hadikatü’ssüeda’da
tercüme gibi değerlendirilebilen bir kısım örneklerde
Fuzûlî’nin ilavesi daha çoktur; onları serbest ve eklemeleri olan
tercümeler addetmek daha doğrudur. Genellikle, önce gösterilen
örneklerden hareketle belirtebiliriz ki, Fuzûlî’nin tercümecilik
eyleminde şu özellik belirgindir. Aşağıdaki örneğe göz atalım:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Ber qetl-e Hoseyn erz-o sema migeryend
Ez erş-e ali ta be sori migeryend.
Mahi der ab-o morğ der ru-ye heva
Der matem-e şah-e Kerbela migeryend.
(Kâşifî, 1325: 6)
Hadikatü’s-süeda’da:
Hükmdür kim, cemi’-i halk-i cihan
Melek ü ins ü cinn ü vahş ü tuyur
Akl ü nefs ü anasır u eflak
Ulvi vü sufli vü inas ü zükur
Dutalar matem-i Hüseyn-i şehid
İdeler ah ü nale ta dem-i Sur...
(Güngör, 1987: 15)
Görüldüğü üzere, Kâşifi’nin dört mısrada verdiği fikri
esas alan Fuzûlî, ona yaratıcı yanaşarak oradaki fikirleri daha da
ayrıntılı şekilde vermiş, kendine mahsus bir üslupta – altı mısrada
şerh ve tercüme etmiştir. Çağdaş tercüme kavramının dışında kalan
bu örnek klasik edebiyatta tercüme sanatının talepleri ve
imkânlarına tam uygundur. Aynı zamanda Fuzûlî’nin tercüme
eserleriyle tanışlık ve her iki örneğin aynı makamda verilmesi bu
fikri bir daha onaylıyor.
İçerik açısından şu örnekle örtüşen başka bir şiirin
tercümesinde ise Fuzûlî başka yolla – umumileştirme yolu ile
giderek Ravzatü’ş-şüheda’da sekiz mısrada verilen fikri dört
mısrada sunmuştur:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Enderin matem melayik dembedem begeriste,
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 443
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Cin-o ons-o ülvi-vo sofli ze ğem begeriste.
Korsi ez ca refte-vo sidre der oftade zepay.
Erş nalan geşte-vo lovh-o qelem begeriste.
Mehr-e alemtab ba suz-e ceger nalide zar,
Pir gerdun her zeman ba poşt-e xem begeriste.
Zin eza behr-e reza-ye xace-ye roknmeqam
Nale kerde zemzem-o beyt-ol heram begeriste.
(Kâşifî, 1325: 74)
Hadikatü’s-süeda’da:
Kerbela deştinde şah-i Kerbelanun haline
İttifak-i am olup mecmu’-i alem ağladı.
Paye-i arş-i mu’allade töküp Cibril eşk,
Ravza-i Rizvanda ruh-i Nuh u Adem ağladı.
(Güngör, 1987: 105)
Görüldüğü üzere, Fuzûlî bu tercümesinde Kâşifî’nin «cino
ons-o ülvi-vo sofli» gibi verdiği tabirleri «mecmû‘-i ‘âlem»
şeklinde umumileştirmiştir. Örneğin diğer beyitlerinde de aynı
üslup müşahide olunmaktadır. Önce verilen örneğin tercümesi
zamanı Fuzûlî’nin ilave ve incelemelerinde de Kâşifî’nin bu
şiirinin etkisi belirgin hissedilmektedir (Mukayese et: « Ulvi vü
sufli vü inas ü zükur» (Fuzûlî; [Güngör, 1987: 15]); «cin-o ons-o
ülvi vo sofli» (Kaşifi; [1325: 74]).
Başka bir örnek verelim:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Hest ber ehl-e me’refet rouşen
Sefet-e hezret-e Hoseyn-o Hesen.
An yeki exterist tabende
Van deger guherist rexşende
An yeki nur-e dide-ye nebevi
Van deger şem’e can-e Mortezevi
Ruy-e an safter ze lem'e-ye bedr,
Gisuye in nomune-ye şeb-e qedr.
An yeki mah-e aseman-e kemal
Van deger serv-e bustan-e cemal.
(Kâşifî, 1325: 149)
Hadikatü’s-süeda’da:
Kandedür beyle bir şereflü neseb
Maden-i fazl-ı izz ü ilm ü edeb
Sıfat-ı Hazret-i Hüseyn ü Hasan,
Cümle-i kayinatadur ruşen;
Ol biri nakd-i pak-i Mustafavi,
Bu biri nur-i çeşmi-Murtazavi.
Ol biri bedr-i asiman-ı kemal,
444 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Bu biri serv-i cuybar-i cemal.
Ol biri afitab-ı evc-i yakin
Bu biri gülbün-i hadika-i din.
Her biri bir hüma-yı cilve-nüma,
«Refe’allahü iktidarehüma».
(Güngör, 1987: 222-223)
Görüldüğü gibi, Kâşifî’nin beş beyitlik şiirinin üç beytini
olduğu gibi tercüme eden Fuzûlî, diğer beyitlere sonuncu beyti
ilave ederek fikri yekunlaştırmış, ona Arapça bir hadis eklemiştir.
Sunulan örnekte Fuzûlî «tefrik» (farklandırma) ve «mülemma» gibi
söz sanatından istifade etmiştir. Tefrik orijinalden gelmediyse,
sonuncu beyitte verilen Arapça hadis bu şiire Fuzûlî’nin mülemma
şeklinde ilavesidir.
3. Hadikatü’s-süeda eserindeki üçüncü grup manzum
kısımlarsa Ravzatü’ş-şüheda’daki şiirlerle oldukça örtüşür. Onların
bir kısmı nazire, bir kısmı ise nazire-tercüme etkisi yaratır. Bu
gruba dahil olan manzum kısımlar eserde daha çoktur ve onları
Ravzatü’ş-şüheda’daki örneklerle mukayesede tercüme veya Fuzûlî
kaleminin tam orijinal ürünü gibi değerlendirmek bilimsel açıdan
doğru değildir. Çünkü her iki eserde aynı makamda verilen bu
örneklerin her birinde vezin, konu, içerik, söz-ifade, redif ve kafiye
açısından Kâşifî’nin tesiri epeyce duyulmadadır. Bu gruba dahil
olan sayıca ve çeşitçe çok örneklerden bazılarına göz atalım:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Ne u ra monesi, ne ğemkosari,
Ne qemxari, ne deldari, ne yari.
(Kâşifî, 1325: 34)
Hadikatü’s-süeda’da:
Garib-i mülk-i ışkım, gayr-i eşk ü ah ü derd ü gam
Ne bir müşfik, ne bir munis, ne bir yar ü ne bir hem-dem.
(Güngör, 1987: 57)
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Qolberg-e sine-ye vey ez asib-e xar-e tir
Manend-e cib-e ğonçe şode çak, ey diriğ.
Ez xak-e servnaz ber ayed keşide qed
Servqedeş foru şode der xak, ey diriğ.
(Kâşifî, 1325:77)
Hadikatü’s-süeda’da:
Har-i navekden gül-i azası olmış çak çak,
Paymal itmiş gam ol serv-i revanı, ey dıriğ.
İhtilaf-i vaz’ u tüğyan-ı heva-yı muhtelif,
Müntafi kılmış çerağ-ı hanedanı, ey dıriğ.
(Güngör, 1987: 109)
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 445
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Elbette, bu tür örneklerin sayısını istediğimiz kadar
çoğaltmak mümkündür. Lâkin bu tezin tasdiki için sunduğumuz
örneklerin yeterli olduğu kanısındayız.
4. Hadikatü’s-süeda eserinde dördüncü gruba dahil olan
manzum kısımlar ise Fuzûlî’nin orijinal şiirleridir ve bunlar da
eserde çokluk teşkil ediyor. Bu şiirleri de iki başlık altında
inceleyebiliriz: 1) Fuzûlî’nin Türkçe ve kasideler divanından alarak
azıcık değişikliklerle Hadikatü’s-süeda’ya dahil ettiği şiirler; 2)
tamamen orijinal şiir örnekleri.
Fuzûlî’nin Türkçe divanı ile tanışan her bir okura onun:
Ol peri veş kim melahat mülkünün sultanıdır
Hükm anun hükmüdürür, ferman anun fermanıdır.
(Fuzûlî, 1990: 172)
– matlalı gazeli iyice bellidir. Hadikatü’s-süeda’da da birinci babın
«İbrahim» faslında İblis evladı İsmail’i kurban kesmeye götüren
İbrahim peygamberi yolundan döndürmeye çalıştığı zaman
İbrahim’in dilinden yukarıdaki beyitle yakından örtüşen beyit
verilir:
Derd-i ışk-ı yar gönlüm mülkinün sultanıdur,
Hükm anun hükmidür ü ferman anun fermanıdır.
(Güngör, 1987: 39)
Şunu da kaydedelim ki, verilen örneğe oldukça yakın olan
bir örnek Ravzatü’ş-şüheda’nın birinci babının «Adem» faslında da
vardır:
Hökm hökm-e u ve ma mehkum-e ferman-e veyim.
(Kâşifî, 1325:13)
Aynı zamanda Fuzûlî’nin «Gül» kasidesindeki iki beyit
azıcık değişiklikle Hadikatü’s-süeda eserinde de vardır.
Kasidede:
Çıktı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsar gül,
Sildi mir’at-i zamir-i pakden jengar gül.
San Züleyha halvetidir gonçe-i der-beste kim
Çıkdı andan damen-i çakiyle Yusuf var gül.
(Fuzûlî, 1990: 44)
Hadikatü’s-süeda’da:
Çıkdı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsar gül,
Saldi mir’at-i zamir-i pakden jengar gül.
San Zeliha halvetidir gonçe-i der-beste kim
Çıkdı andan damen-i çakiyle Yusuf var gül.
(Güngör, 1987: 47)
446 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Fuzûlî’nin diğer şiir şekillerinde yazılmış eserleri ile
Hadikatü’s-süeda arasında da böyle eşitlikler bulmak mümkündür.
Gazelde:
Saba lutf ettin ehl-i derde dermandan haber verdin.
Ten-i mecruha candan cana canandan haber verdin.
(Fuzûlî, 1990: 210)
Hadikatü’s-süeda’da:
Saba lutf itdün ehl-i derde dermandan haber virdün.
Ten-i bi-cana candan cana canandan haber verdin.
(Güngör, 1987: 65)
Müseddeste:
Zamane içre mücerrebdir intikam-i zaman
Hemişe yahşıya yahşı verir yamana yaman.
(Fuzûlî, 1990: 289)
Hadikatü’s-süeda’da:
Cihan içinde mücerrebdür intikam-i zaman
Zamane yahşıya yahşı virür yamana yaman.
(Güngör, 1987: 236)
Hadikatü’s-süeda’ya dahil olan şiirlerin bir kısmını ise
Fuzûlî’nin orijinal şiirleri oluşturur. Bu kısımdan olan şiirler
içerisinde Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda’nın sonunda verdiği beş
bentlik mersiye daha iyi örnek olabilir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yapılan kıyaslama Hadikatü’ssüeda’daki
şiirlerin bütünlükle Fuzûlî’ye mahsusluğunu gösteren
araştırıcıların düşüncelerinin yanlış olduğunu kanıtlıyor. Yapılan
karşılaştırma ve mukayeseden belli olur ki, Fuzûlî’nin Hadikatü’ssüeda’da
istifade ettiği şiirlerin büyük bir kısmı onun orijinal
şiirleri, kalan bir kısmı ise Ravzatü’ş-şüheda’daki şiirlerin aynen
tekrarı, tercümesi ve benzerinden ibarettir.
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 447
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
KAYNAKÇA
ALİYEV, Sabir, (1991), «Orijinal abide», «Azerbaycan» Jurnalı,
nr. 11-12, s. 48-53
ALİYEV, Sabir, (1996), Fuzûlî vezninin yanlış tasviri (Dr. Şeyma
Güngör’e açık mektub), Fuzûlî (Nezeri-bedii
düşünceleri), Bakü: Azerneşr, s. 202-218.
ALİYEV, Sabir, (1993), Hadikatü’s-süeda – Fuzûlî, Beng ve Bade,
Bakü: Azerneşr, . 73-75
FUZÛLÎ divanı, (1990), Ankara: Akçağ Yay.
GÜNGÖR, Şeyma, (1987), Fuzûlî, Hadikatü’s-süeda, Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
KÂŞİFÎ, Hüseyin Vaiz, (1325), Ravzatü’ş-şüheda, Bombay
MUCİBÜL-Misri, Hüseyin, (1967), Fuzûlî el-Bağdadi-emiruş-
şi’rit-turkiyyil-qadim, Kahire.
SAFARLİ, Aliyar, (1993), «Şehidlik abidesi (ön söz)», Fuzûlî.
Hadikatü’s-süeda, Bakü: Genclik, s. 3-20.
SULTANOV, Mehmetağa, (1958), «Fuzûlînin Hadikatü’s-süeda
eseri», «Azerbaycan» Jurnalı, nr. 7, s.182-190.
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
ÖZET
Hadikatü’s-süeda hacim itibariyle Fuzûlî’nin en
büyük eseri ve İran yazarı Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin
Ravzatü’ş-şüheda’sının Türkçeye serbest çevirisidir.
Her iki eser genellikte mensur olsa da, bütün sayfaları
yer yer manzum kısımlarla süslenmiştir.
Hadikatü’s-süeda eserindeki manzum
kısımların Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin Ravzatü’ş-
şüheda’daki manzumelerle kıyaslanması sonucunda ilk
defa olarak böyle bir kanaate varılmıştır ki, Fuzûlî’nin
çevirisindeki şiirlerin hepsi onun özgün şiirleri değildir.
Onların bir kısmı Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen alınmış,
bir kısmı tercüme edilmiş, bir kısmıysa nazire olarak
kaleme alınmıştır. Bütün araştırıcılar Fuzûlî’nin
Hadikatü’s-süeda eserinde kullandığı manzum
kısımların Türk ve Arap dillerinde olduğunu belirtseler
de, bildiride net örneklere dayanılarak bu eserde
Farsça şiirlerin olduğu da kanıtlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Fuzûlî, Kâşifî, Hadikatü’ssüeda,
Ravzatü’ş-şüheda, manzum.
ABOUT POETIC PASSAGES FROM FUZULI’S WORK
“HADIKAT US-SUADA”
(“THE GARTH OF THE BLESSED”)
ABSTRACT
The biggest volume by Fuzuli’s creation is his free
translation of the work of the Iranian writer Hussein Vaiz
Kashifi “Rawzatush-Shuhada”. Though both works are
written in prose all their pages are enriched by poems in
prose and organically alternated and create an inimitable
harmony. The author of the article for the first time
Dr. Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Edebiyat ataemi@rambler.ru
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 439
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
compares the poetic passages from Fuzuli’s work
“Hadikat us-Suada” with poetic examples from Hussein
Vaiz Kashifi’s work “Rawzatush-Shuhada” and comes to
the conclusion that not all of them belong to Fuzuli. One
part of them was taken without changes from
“Rawzatush-Shuhada”, the other part has been
translated from this work and the rest part the passages
in the form of nazire (admonitions). Though all
investigators marked out that poetic passages used by
Fuzuli in the work “Hadikat us Suada” are in Turkish
and Arabic languages the author of this article for the
first time on the basis of concrete examples demonstrated
that in this work one can find as the passages in Turkish
and Arabic languages so as in Persian language.
Key Words: Fuzuli, Kashifi, “Hadikat usSuada”
, “Rawzatush-Shuhada”.
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda eseri Türk edebî nesrinde ve
tercüme tarihinde özel yer ve değere sahiptir ve İran yazarı
Hüseyin Vaiz Kâşifî’nin Ravzatü’ş-şüheda yapıtının serbest
çevirisidir. Maktel türünde kaleme alınmış her iki eserde nesirle
nazım bir birini izleyerek uyum sağlamıştır. Bir sıra araştırıcılar
Hadikatü’s-süeda eserinde nesirle nazmın nöbetleşerek
tamamlamasının halk hikâyelerindeki gelenekten kaynaklandığını
vurguluyorlar (Aliyev, 1993: 73; Safarli, 1993: 15). Lâkin o
yazarlar unutuyorlar ki, Hadikatü’s-süeda’da nesirle nazmın
sıralanması Türk halk hikâyelerinden değil, Ravzatü’ş-şüheda’dan
kaynaklanır ve değinilen nazım parçalarının çoğu zaman Ravzatü’ş-
şüheda ile aynı makamda olması bunu belirgin şekilde onaylıyor.
Şunu da ayrıca kaydetmek lazımdır ki, genellikte Arap nesrine has
olan böyle bir gelenek maktel türüne özgüdür ve bu, Kâşifî ve
Fuzûlî’ye kadar olan maktel yaratıcılığında mevcuttu.
Her iki eserde istifade olunmuş manzum kısımlar bazı
içerik, ifade ve şekil özelliklerine sahiptir. Hadikatü’s-süeda’da
Ravzatü’ş-şüheda’da olduğu gibi, klasik şiirin çeşitli şekillerinden
istifade olunmuştur. Bu şiir türleri Dr. Ş.Güngör’e (1987: XXXIIXXXIII)
göre mısra, beyt, kıt’a, nazm, gazel, kıt’a-i kebire,
mesnevi, rubai, terkib-i benddir. Prof. Dr. S. Aliyev’e (1996: 216)
göre ise Hadikatü’s-süeda’da beyt, dübeyt, rubai, kıt’a, mesnevi,
kaside ve terkib-i bend gibi şiir türleri kullanılmıştır ve Hadikatü’ssüeda’da
gazel nazım şeklinde şiir örneği yoktur. Azerbaycanlı
440 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
âlimin Hadikatü’s-süeda’da gazelin olmamasını kaydetmesi
şaşırtıcıdır. Çünkü Hadikatü’s-süeda’daki şiirlerin bazı parçaları
aynen veya azıcık değişikliklerle Fuzûlî’nin «Divan»ındaki
gazellerden ve başka eserlerinden alınmıştır. Aynı zamanda
Hadikatü’s-süeda’da gazel şekline uygun gelen özgün şiir örnekleri
de az değildir. Onu da kaydedelim ki, Ravzatü’ş-şüheda’da da
gazel şeklinde olan şiir örnekleri çoktur.
Hadikatü’s-süeda’daki şiir örnekleri, Fuzûlî’nin tercüme
zamanı sanatkârlık kudretini göstermekle beraber, onun çeviride
orijinale bağlılığını da koşullandıran etkenlerdendir. Bazı
araştırıcılar Hadikatü’s-süeda’nın bütün sayfalarını süsleyen 541
şiirin hiç birinin tercüme değil, Fuzûlî kaleminin orijinal ürünü
olduğunu gösterseler de (Aliyev, 1991: 50; Aliyev, 1996: 217;
Sultanov, 1958: 183), Hadikatü’s-süeda’nın Ravzatü’ş-şüheda ile
mukayeseli şekilde incelemesinde bu tezin doğru olmadığı
ispatlanır. Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda’da istifade ettiği şiirlerin
çoğunluğu onun aslı olan Ravzatü’ş-şüheda ile aynı makamda
işlenmiştir ve bu örneklerin konu, içerik, şekil vs. açılardan birbirine
oldukça yakın olması ikincinin üzerinde birincinin etkisini
belirgin şekilde kanıtlamaktadır. Her iki eserin mukayesesi gösterir
ki, onların yapısı ve tertibatı aynıdır ve Hadikatü’s-süeda’daki
manzum kısımların hiç de hepsi Fuzûlî’nin orijinal şiirleri değildir.
Hadikatü’s-süeda’daki manzum kısımlar, esasen, Ravzatü’ş-şüheda
ile aynı makamlarda olduğundan, çoğu zaman onlar anlam, içerik,
vezin, kafiye vs. açısından da örtüşürler. Bu bakımdan kıyaslayarak
Hadikatü’s-süeda eserindeki manzum kısımları dört grupta
birleştirmek mümkündür: 1) Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen alınan
örnekler; 2) ondan tercüme edilen parçalar; 3) nazireler; 4)
Fuzûlî’nin orijinal şiirleri.
1. Fuzûlî Hadikatü’s-süeda’daki manzum kısımların bir
bölümünü Kâşifî’nin eserinden olduğu gibi almış ve aynı makamda
kullanmıştır. Birinci babın Yakup ve Yusuf peygamberle bağlı
verilen bölümünde Yusuf’un Zuleyha’nın emriyle zincirlenerek,
Mısır mahallelerinde koşturulurken onun dilinden verilen münacat
her iki eserde bu mısralarla başlıyor:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Bozorgvar xodaya, esir-o heyranem,
Şekestehal-o delazorde-vo perişanem.
(Kâşifî, 1325: 42)
Hadikatü’s-süeda’da:
Büzürgvar Hudaya, esir ü hayranem,
Şikeste-hal ü dil-azürde vü perişanem.
(Güngör, 1987: 64)
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 441
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Mesele şudur ki, bu zamana kadar araştırıcıların hiç biri
bu örneğe dikkat etmemiş, onun Türk dilinde yazıldığını
zannetmişlerdir. Hadikatü’s-süeda’dan bahseden bir sıra müellifler
şunun da altını özellikle çiziyorlar ki, Fuzûlî, eserine tek bir Farsça
mısra bile almamıştır (Güngör, 1987, XXXIX; Mucibül-Misri,
1967: 667). Lâkin sunduğumuz örnek bu fikri tamamen tersyüz
ediyor. Orijinalden habersiz okurun, araştırıcının Hadikatü’ssüeda’dan
sunduğu örneği özgün addetmesi doğaldır. Bundan
başka, Fuzûlî’nin şiir dilinin Arap ve Fars izafetleri ağırlıklı olması
ve klasik Türk divan şiirinin bir sıra makamlarda Fars divan
edebiyatı ile ortak özellikleri bu beytin Farsça olduğunu
düşünmeye imkân vermemiştir. Fuzûlî’nin eserinin Türkçe
olmasını göz önünde bulunduran tertipçi (yayına hazırlayan),
Farsça beyti de Türk telâffuzuna uygunlaştırmıştır. Fark ise sadece
transkripsiyondadır ve metinlerin yazılışı Arap alfabesiyle kaleme
alınmış her iki eserde aynıdır.
Başka bir örnek verelim: Fuzûlî, beşinci babda («Hazret-i
Murtaza Ali vefatın beyan ider») Muhammed Peygamber’in Hz.
Ali’ye sonsuz muhabbetini açıklarken sunduğu şiirin ilk beytini
Kâşifî’den tercüme etse de, sonraki beyti olduğu gibi almıştır:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
…Katib-e neqşname-ye tenzil
Xazin-e gencxane-ye tevil.
(Kâşifî, 1325: 128)
Hadikatü’s-süeda’da:
Katib-i nakş-i name-i tenzil
Hazin-i genc-i hane-i te’vil.
(Güngör, 1987: 190)
Hadikatü’s-süeda’da Ravzatü’ş-şüheda’dan aynen
alınmış şiir örneklerinden bahsederken Arapça şiirlerin üzerinde
özellikle durmak lazımdır. Çünkü Hadikatü’s-süeda’ya dahil olan
14 manzum kısmın hepsi Fuzûlî’nin kendi kaleminin ürünü
olmayıp, aynen Ravzatü’ş-şüheda’dan alınmıştır. Hatırlatalım ki,
Ravzatü’ş-şüheda’da verilen Arapça şiirler diğer Arap
kaynaklarında da aynen işlenmiştir. Kâşifî’nin alıntı gibi istifade
ettiği şiirleri Fuzûlî olduğu gibi eserine dahil etmiş, onların
tercümesine gereksinim duymamıştır. Bu durum Kâşifî’nin
eserinde de gözlemlenir. Bir kaç örnek istisna olmakla Kâşifî de
Arapça şiirlerin tercümesini vermemiştir. Görünür, örnekler Kâşifî
ve Fuzûlî’nin yaşadığı dönemde İslam âleminde o kadar malum ve
meşhur olmuştur ki, onların tercüme edilmesine ihtiyaç bile
kalmamıştır. Her iki eserde verilen Arapça manzum kısımların
şekline gelince ise, belirtelim ki, bu örnekler şekil açısından
442 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
çeşitlidir.
2. Hadikatü’s-süeda’daki ikinci grup şiirler ise Kâşifî’nin
Ravzatü’ş-şüheda eserinden tercüme olunmuş manzum kısımlardır.
Bu gruba dahil olan örnekleri, de iki kısma ayırmak mümkündür.
Bunların bir kısmı değiştirilmeden bırakılan, diğer bir kısmı ise
serbest ve ek yapılmış tercümelerdir. Fuzûlî’nin değişiklik
yapmadan çevirdiği örneklerde de bir şartlılık vardır. O, Ravzatü’ş-
şüheda’daki her hangi beyit veya kıtanın Türkçe’ye çevirisini
yaptıktan sonra kendisi başka beyitler de eklemiştir. Hadikatü’ssüeda’da
tercüme gibi değerlendirilebilen bir kısım örneklerde
Fuzûlî’nin ilavesi daha çoktur; onları serbest ve eklemeleri olan
tercümeler addetmek daha doğrudur. Genellikle, önce gösterilen
örneklerden hareketle belirtebiliriz ki, Fuzûlî’nin tercümecilik
eyleminde şu özellik belirgindir. Aşağıdaki örneğe göz atalım:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Ber qetl-e Hoseyn erz-o sema migeryend
Ez erş-e ali ta be sori migeryend.
Mahi der ab-o morğ der ru-ye heva
Der matem-e şah-e Kerbela migeryend.
(Kâşifî, 1325: 6)
Hadikatü’s-süeda’da:
Hükmdür kim, cemi’-i halk-i cihan
Melek ü ins ü cinn ü vahş ü tuyur
Akl ü nefs ü anasır u eflak
Ulvi vü sufli vü inas ü zükur
Dutalar matem-i Hüseyn-i şehid
İdeler ah ü nale ta dem-i Sur...
(Güngör, 1987: 15)
Görüldüğü üzere, Kâşifi’nin dört mısrada verdiği fikri
esas alan Fuzûlî, ona yaratıcı yanaşarak oradaki fikirleri daha da
ayrıntılı şekilde vermiş, kendine mahsus bir üslupta – altı mısrada
şerh ve tercüme etmiştir. Çağdaş tercüme kavramının dışında kalan
bu örnek klasik edebiyatta tercüme sanatının talepleri ve
imkânlarına tam uygundur. Aynı zamanda Fuzûlî’nin tercüme
eserleriyle tanışlık ve her iki örneğin aynı makamda verilmesi bu
fikri bir daha onaylıyor.
İçerik açısından şu örnekle örtüşen başka bir şiirin
tercümesinde ise Fuzûlî başka yolla – umumileştirme yolu ile
giderek Ravzatü’ş-şüheda’da sekiz mısrada verilen fikri dört
mısrada sunmuştur:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Enderin matem melayik dembedem begeriste,
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 443
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Cin-o ons-o ülvi-vo sofli ze ğem begeriste.
Korsi ez ca refte-vo sidre der oftade zepay.
Erş nalan geşte-vo lovh-o qelem begeriste.
Mehr-e alemtab ba suz-e ceger nalide zar,
Pir gerdun her zeman ba poşt-e xem begeriste.
Zin eza behr-e reza-ye xace-ye roknmeqam
Nale kerde zemzem-o beyt-ol heram begeriste.
(Kâşifî, 1325: 74)
Hadikatü’s-süeda’da:
Kerbela deştinde şah-i Kerbelanun haline
İttifak-i am olup mecmu’-i alem ağladı.
Paye-i arş-i mu’allade töküp Cibril eşk,
Ravza-i Rizvanda ruh-i Nuh u Adem ağladı.
(Güngör, 1987: 105)
Görüldüğü üzere, Fuzûlî bu tercümesinde Kâşifî’nin «cino
ons-o ülvi-vo sofli» gibi verdiği tabirleri «mecmû‘-i ‘âlem»
şeklinde umumileştirmiştir. Örneğin diğer beyitlerinde de aynı
üslup müşahide olunmaktadır. Önce verilen örneğin tercümesi
zamanı Fuzûlî’nin ilave ve incelemelerinde de Kâşifî’nin bu
şiirinin etkisi belirgin hissedilmektedir (Mukayese et: « Ulvi vü
sufli vü inas ü zükur» (Fuzûlî; [Güngör, 1987: 15]); «cin-o ons-o
ülvi vo sofli» (Kaşifi; [1325: 74]).
Başka bir örnek verelim:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Hest ber ehl-e me’refet rouşen
Sefet-e hezret-e Hoseyn-o Hesen.
An yeki exterist tabende
Van deger guherist rexşende
An yeki nur-e dide-ye nebevi
Van deger şem’e can-e Mortezevi
Ruy-e an safter ze lem'e-ye bedr,
Gisuye in nomune-ye şeb-e qedr.
An yeki mah-e aseman-e kemal
Van deger serv-e bustan-e cemal.
(Kâşifî, 1325: 149)
Hadikatü’s-süeda’da:
Kandedür beyle bir şereflü neseb
Maden-i fazl-ı izz ü ilm ü edeb
Sıfat-ı Hazret-i Hüseyn ü Hasan,
Cümle-i kayinatadur ruşen;
Ol biri nakd-i pak-i Mustafavi,
Bu biri nur-i çeşmi-Murtazavi.
Ol biri bedr-i asiman-ı kemal,
444 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Bu biri serv-i cuybar-i cemal.
Ol biri afitab-ı evc-i yakin
Bu biri gülbün-i hadika-i din.
Her biri bir hüma-yı cilve-nüma,
«Refe’allahü iktidarehüma».
(Güngör, 1987: 222-223)
Görüldüğü gibi, Kâşifî’nin beş beyitlik şiirinin üç beytini
olduğu gibi tercüme eden Fuzûlî, diğer beyitlere sonuncu beyti
ilave ederek fikri yekunlaştırmış, ona Arapça bir hadis eklemiştir.
Sunulan örnekte Fuzûlî «tefrik» (farklandırma) ve «mülemma» gibi
söz sanatından istifade etmiştir. Tefrik orijinalden gelmediyse,
sonuncu beyitte verilen Arapça hadis bu şiire Fuzûlî’nin mülemma
şeklinde ilavesidir.
3. Hadikatü’s-süeda eserindeki üçüncü grup manzum
kısımlarsa Ravzatü’ş-şüheda’daki şiirlerle oldukça örtüşür. Onların
bir kısmı nazire, bir kısmı ise nazire-tercüme etkisi yaratır. Bu
gruba dahil olan manzum kısımlar eserde daha çoktur ve onları
Ravzatü’ş-şüheda’daki örneklerle mukayesede tercüme veya Fuzûlî
kaleminin tam orijinal ürünü gibi değerlendirmek bilimsel açıdan
doğru değildir. Çünkü her iki eserde aynı makamda verilen bu
örneklerin her birinde vezin, konu, içerik, söz-ifade, redif ve kafiye
açısından Kâşifî’nin tesiri epeyce duyulmadadır. Bu gruba dahil
olan sayıca ve çeşitçe çok örneklerden bazılarına göz atalım:
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Ne u ra monesi, ne ğemkosari,
Ne qemxari, ne deldari, ne yari.
(Kâşifî, 1325: 34)
Hadikatü’s-süeda’da:
Garib-i mülk-i ışkım, gayr-i eşk ü ah ü derd ü gam
Ne bir müşfik, ne bir munis, ne bir yar ü ne bir hem-dem.
(Güngör, 1987: 57)
Ravzatü’ş-şüheda’da:
Qolberg-e sine-ye vey ez asib-e xar-e tir
Manend-e cib-e ğonçe şode çak, ey diriğ.
Ez xak-e servnaz ber ayed keşide qed
Servqedeş foru şode der xak, ey diriğ.
(Kâşifî, 1325:77)
Hadikatü’s-süeda’da:
Har-i navekden gül-i azası olmış çak çak,
Paymal itmiş gam ol serv-i revanı, ey dıriğ.
İhtilaf-i vaz’ u tüğyan-ı heva-yı muhtelif,
Müntafi kılmış çerağ-ı hanedanı, ey dıriğ.
(Güngör, 1987: 109)
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 445
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Elbette, bu tür örneklerin sayısını istediğimiz kadar
çoğaltmak mümkündür. Lâkin bu tezin tasdiki için sunduğumuz
örneklerin yeterli olduğu kanısındayız.
4. Hadikatü’s-süeda eserinde dördüncü gruba dahil olan
manzum kısımlar ise Fuzûlî’nin orijinal şiirleridir ve bunlar da
eserde çokluk teşkil ediyor. Bu şiirleri de iki başlık altında
inceleyebiliriz: 1) Fuzûlî’nin Türkçe ve kasideler divanından alarak
azıcık değişikliklerle Hadikatü’s-süeda’ya dahil ettiği şiirler; 2)
tamamen orijinal şiir örnekleri.
Fuzûlî’nin Türkçe divanı ile tanışan her bir okura onun:
Ol peri veş kim melahat mülkünün sultanıdır
Hükm anun hükmüdürür, ferman anun fermanıdır.
(Fuzûlî, 1990: 172)
– matlalı gazeli iyice bellidir. Hadikatü’s-süeda’da da birinci babın
«İbrahim» faslında İblis evladı İsmail’i kurban kesmeye götüren
İbrahim peygamberi yolundan döndürmeye çalıştığı zaman
İbrahim’in dilinden yukarıdaki beyitle yakından örtüşen beyit
verilir:
Derd-i ışk-ı yar gönlüm mülkinün sultanıdur,
Hükm anun hükmidür ü ferman anun fermanıdır.
(Güngör, 1987: 39)
Şunu da kaydedelim ki, verilen örneğe oldukça yakın olan
bir örnek Ravzatü’ş-şüheda’nın birinci babının «Adem» faslında da
vardır:
Hökm hökm-e u ve ma mehkum-e ferman-e veyim.
(Kâşifî, 1325:13)
Aynı zamanda Fuzûlî’nin «Gül» kasidesindeki iki beyit
azıcık değişiklikle Hadikatü’s-süeda eserinde de vardır.
Kasidede:
Çıktı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsar gül,
Sildi mir’at-i zamir-i pakden jengar gül.
San Züleyha halvetidir gonçe-i der-beste kim
Çıkdı andan damen-i çakiyle Yusuf var gül.
(Fuzûlî, 1990: 44)
Hadikatü’s-süeda’da:
Çıkdı yaşıl perdeden arz eyledi ruhsar gül,
Saldi mir’at-i zamir-i pakden jengar gül.
San Zeliha halvetidir gonçe-i der-beste kim
Çıkdı andan damen-i çakiyle Yusuf var gül.
(Güngör, 1987: 47)
446 Ataemi MİRZAYEV
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
Fuzûlî’nin diğer şiir şekillerinde yazılmış eserleri ile
Hadikatü’s-süeda arasında da böyle eşitlikler bulmak mümkündür.
Gazelde:
Saba lutf ettin ehl-i derde dermandan haber verdin.
Ten-i mecruha candan cana canandan haber verdin.
(Fuzûlî, 1990: 210)
Hadikatü’s-süeda’da:
Saba lutf itdün ehl-i derde dermandan haber virdün.
Ten-i bi-cana candan cana canandan haber verdin.
(Güngör, 1987: 65)
Müseddeste:
Zamane içre mücerrebdir intikam-i zaman
Hemişe yahşıya yahşı verir yamana yaman.
(Fuzûlî, 1990: 289)
Hadikatü’s-süeda’da:
Cihan içinde mücerrebdür intikam-i zaman
Zamane yahşıya yahşı virür yamana yaman.
(Güngör, 1987: 236)
Hadikatü’s-süeda’ya dahil olan şiirlerin bir kısmını ise
Fuzûlî’nin orijinal şiirleri oluşturur. Bu kısımdan olan şiirler
içerisinde Fuzûlî’nin Hadikatü’s-süeda’nın sonunda verdiği beş
bentlik mersiye daha iyi örnek olabilir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, yapılan kıyaslama Hadikatü’ssüeda’daki
şiirlerin bütünlükle Fuzûlî’ye mahsusluğunu gösteren
araştırıcıların düşüncelerinin yanlış olduğunu kanıtlıyor. Yapılan
karşılaştırma ve mukayeseden belli olur ki, Fuzûlî’nin Hadikatü’ssüeda’da
istifade ettiği şiirlerin büyük bir kısmı onun orijinal
şiirleri, kalan bir kısmı ise Ravzatü’ş-şüheda’daki şiirlerin aynen
tekrarı, tercümesi ve benzerinden ibarettir.
Fuzûlî’nin Hadikatü’s-Süeda… 447
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 4/7 Fall 2009
KAYNAKÇA
ALİYEV, Sabir, (1991), «Orijinal abide», «Azerbaycan» Jurnalı,
nr. 11-12, s. 48-53
ALİYEV, Sabir, (1996), Fuzûlî vezninin yanlış tasviri (Dr. Şeyma
Güngör’e açık mektub), Fuzûlî (Nezeri-bedii
düşünceleri), Bakü: Azerneşr, s. 202-218.
ALİYEV, Sabir, (1993), Hadikatü’s-süeda – Fuzûlî, Beng ve Bade,
Bakü: Azerneşr, . 73-75
FUZÛLÎ divanı, (1990), Ankara: Akçağ Yay.
GÜNGÖR, Şeyma, (1987), Fuzûlî, Hadikatü’s-süeda, Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay.
KÂŞİFÎ, Hüseyin Vaiz, (1325), Ravzatü’ş-şüheda, Bombay
MUCİBÜL-Misri, Hüseyin, (1967), Fuzûlî el-Bağdadi-emiruş-
şi’rit-turkiyyil-qadim, Kahire.
SAFARLİ, Aliyar, (1993), «Şehidlik abidesi (ön söz)», Fuzûlî.
Hadikatü’s-süeda, Bakü: Genclik, s. 3-20.
SULTANOV, Mehmetağa, (1958), «Fuzûlînin Hadikatü’s-süeda
eseri», «Azerbaycan» Jurnalı, nr. 7, s.182-190.
Konular
- PARS DERGİSİ
- ŞU’ARÂ HOCASI MÂDER-ZÂD BİR ŞÂİR: ZÂTÎ
- KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ŞEM’Ü PERVÂNELER VE LÂMİ’Î ÇELEBÎ’NİN ŞEM’Ü PERVÂNE MESNEVİSİ
- FARS EDEBİYATINDA METAFİZİK YOLCULUKLAR
- شاعران فارسی سرای وفارسینويس ارزرومی
- تعلیم وتربیت ازمنظر سعدی
- توازن موسیقايی غزلهای سعدی
- YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANI İLE SADIK ÇUBEK’İN TENGSİR ADLI ROMANININ KARŞILAŞTIRMASI
- YAVUZ SULTAN SELİM’İN DÎVÂNINDA OLMAYAN FARSÇA ŞİİRLERİ
- KÜÇÜKASYA’DA İSLAMİYET (DER İSLAM IN KLEIN ASIEN)
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.
- RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
- NAZÎRÎZÂDE EMÎN’İN ŞEYHÜLİSLÂM FEYZULLAH EFENDİ’YE FARSÇA METHİYELERİ
- HAYRETÎ DİVANINDA GEÇEN “GAM” KELİMELERİNİN TASARIMLARI
- BÂBÂ TÂHİR-İ HEMEDÂNÎ DİVANININ MEHDÎ-İ HAMÎDÎ NÜSHASINDA GEÇEN DOBEYTÎLERİ VE TÜRKÇE TERCÜMESİ
- EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN GAZELLERİNDE NASİHAT VE NEFİS MUHASEBESİ
- HÂB-I HAYÂL, AYINTABLI HÜSNÜ
- شاعران فارسیسرای و فارسینويس ارزرومی*
- مسئلة »مضمون« در شعر کودکان و نوجوانان
- مأخذ اصلی تمثیل خورندگان پیلبچهدرمثنوی
- وگرايی درهنر ايران
- NEF’Î’NİN TUHFETU’L-UŞŞÂK ADLI FARSÇA KASİDESİ
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IIYRD.
- DAKİKÎ-Yİ TUSÎ (Ö. 366/976)
- ÂRİF ÇELEBİ’NİN FARSÇA KASİDESİ VE TÜRKÇE ÇEVİRİSİ
- SÂİB-İ TEBRİZÎ’NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN “HÂB-I BAHÂR” TAMLAMASI ÜZERİNE
- ROMEN DİLİNDE KULLANILAN FARSÇA KELİMELER
- سینمای ایران
- آداب حرب مغول درتاریخ جهانگشای جوینی
- بررسی تطبیقی ضرب المثل های ترکی سنقر با ضرب المثل های زبان فارسی