ŞEHRİYAR’IN ŞİİRLERİNDE DUYGUSAL TEMALAR
Özet: Dünya çapında şöhrete sahip romantik bir şair olan Muhammed Hüseyin Şehriyar, çağdaş İran edebiyatının en önemli temsilcilerindendir. Eserlerinde de görüldüğü üzere, duygusallık onun şiirinin yapısal özelliklerinden birisidir. Bu makalede Şehriyar’ın duygu ve düşünce dünyasını şekillendiren, maddî ve manevî unsurlar ele alınmış, şairin duygu dünyasının şiirlerine nasıl yansıdığı ve muhatabını nasıl etkilediği üzerinde durulmuştur.
Sentimental Themes of Shahriar’s Poetry
Summary: Muhammad Hossein Shahriar, a great romantic poet who has a worldwide fame, is one of the most important representatives of modern Persian poetry. As we know from his works, sentimentality is one of considerable characteristic of his poetry. In this article, we have studied on some physical and moral elements of his emotional and mental world that shapes and affects his poetic approaches.
Şehriyar “Sanat nedir ve sanatçı kimdir?” başlıklı yazısında, “Şiir nedir?” sorusuna “Şiir, aşkın dilidir” diye cevap vererek şöyle der: “Aşk, ilâhî nurların en yüksek tecellisidir; ârifler bu yüzden bu nura aşk adını vermişlerdir.i” Şehriyar’a göre bu aşk veya ilâhî nur, insan hayatının çeşitli dönemlerinde değişik şekillerde kendini gösterir. Çocukken anne babanın şefkatine duyulan sevgi veya gençlikte bir sevgiliye duyulan aşırı ilgi de aslında bu nurun, yani aşkın küçük tezahürlerinden ibarettir. İnsan zaman içinde bu mecazi sevgilerden geçtikçe, gerçek ve kalıcı sevgiye ulaşır; ancak bu yol tehlikelerle dolu, dikenli bir yoldur.
Şehriyar bu aşkın sanata ve şiire yansımasını da şu sözlerle özetler:
“Şiirin de aşk gibi üç aşaması vardır: Şiirin dili ilk aşamada sadece bir kişinin güzelliğini tasvir eder. İkinci aşamada, tabiatın veya (varlık âlemindeki) her şeyin güzelliğini, üçüncü aşamada da ilâhî güzellikleri tasvir etmeye çalışırii.”
Bu tasnif doğrultusunda şairleri sınıflandıran Şehriyar’a göre, gerçek şairler ilk iki aşamadan geçerek üçüncü aşamaya ulaşabilen sanatçılardır ve bu aşamaya ulaşmak için akıl yolundan çok duygu, sezgi ve keşif yolunu kullanmak gerekir. Bu yüzden, Şehriyar da, insanoğlunun ve hayatın varlık nedenini aşkta gören bütün şair, yazar ve düşünürler gibi aşkın hallerini ve basamaklarını anlatmak için, eserlerinde aklî çıkarımlardan çok duygusal sezgilere ve kavrayışlara dayalı bir dil kullanmıştır.
Onu yakından tanıyanların ve çeşitli kaynakların bildirdiği gibi Şehriyar son derece duygusal, ince, kırılgan, çekingen ve nahif bir kişiliğe sahiptir. Duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde ifade edebilmesine imkân veren bütün şiirlerinde bu çekingen ve duygu yüklü ruh hali derhal göze çarpar.
Dilden çıkıp dudağa dökülen sözlerin kulaktan öteye geçmediğini, kalpten doğan sözlerinse gönüller üzerinde derin etkiler bıraktığını çok iyi bilen Şehriyar, uzun ömrüne sığdırdığı Farsça ve Türkçe eserleriyle gerek İran’da, gerek İran dışında kalan geniş bir coğrafyada, şiirleriyle gönül mülklerini fethetmeyi başarmış, insanların gönül kapılarını aralayarak içlerine dek sızmayı başarmış nadir şahsiyetlerden birisidir. Bir beytinde bu durumu şöyle dile getiririii:
شهريارا تو به شمشير قلم در همه آفاق – به خدا ملک دلی نيست که تسخير نکردی
“Ey şehriyar! Allah’a yemin olsun ki senin, kalem kılıcıyla bütün ufuklarda fethetmediğin bir gönül mülkü yoktur.”
Şehriyar’ın hem aydınlar ve seçkinler arasında, hem de halk nezdinde gördüğü ilgi ve ulaştığı başarı, çok zaman onun duygularıyla, muhataplarının duygularının kesişmesinden ve örtüşmesinden ileri gelir. Şehriyar, uzun süre münzevi bir hayat yaşamış olmasına rağmen, halka yukarıdan bakan, onların dertleriyle dertlenmeyen, duygularını paylaşmayan, sadece kendi hayal dünyasına dalmış seçkinci bir şair de değildir. O, yeri ve sırası geldikçe çeşitli alanlardaki görüşlerini ve düşüncelerini açıkça ifade etmiş, divanının çeşitli basımları için önsöz olarak kaleme aldığı yazılarında sanat anlayışını ve dünya görüşünü açıkça ortaya koymuş ve bütün yalnızlığına rağmen yaşadığı toplumdan kopmamıştır. Seksen yıldan fazla süren hayatı boyunca, İran’ın son yüzyılda yaşadığı tarihî, siyasî ve kültürel değişimlere yakından şahit olan Şehriyar, toplumsal ve siyasî sorunlardan doğan çeşitli problemleri de şiirlerine yansıtmayı ihmal etmemiştir.
Ne var ki onu, Şirazlı Hafız’dan yüzyıllar sonra, İran şiirinin en büyük lirik şairleri arasına sokan ve edebiyatseverlerin gözünde mümtaz bir makama yerleştiren husus, hayatı ve hayatın gerçeklerini sağlam bir duygu ve irfan penceresinden görebilmiş ve aktarabilmiş olmasıdır. Bu irfan, kuru ve soyut tanımlardan çok, bu alandaki şahsî tecrübelerinin en güzel şekilde şiire yansımasından ibaret olduğu için geniş kitlelere ulaşma şansı bulmuştur.
Şehriyar’ın şiirine yansıyan duygusal temaları daha iyi anlayabilmek ve kavrayabilmek için, onun, hayatının çeşitli evrelerinde geçirdiği sıkıntıları, sevinçleri, hüzünleri, aşk acılarını, sevdiği insanların çevresinden birer birer eksilişiyle gittikçe artan yalnızlığını, insanlardan uzaklaşmasının nedenlerini ve sonuçlarını ve nihayet bütün bu aşamalarda elde ettiği duygusal ve irfanî tecrübeyi çok yakından izlemek gerekmektedir.
Hayat, Şehriyar’ın şiirinde bütün tezahürleriyle mevcuttur. Şiirinin kuru bir kavramlar ve mazmunlar dizgesinden ibaret olmayışı, halktan biri gibi yaşaması, onu geniş halk kitleleri ile buluşturmuş, okuyucular onun şiirlerinde kendi dünyalarını bulmuşlar, onunla ağlamış, onunla gülmüşlerdir. Hiç kuşkusuz bunda İran toplumunun duygusal bir toplum oluşunun, gözyaşı ve hüznün İran toplumunun yapısal özellikleri arasında yer alışının da payı vardır. Edebiyatın, özellikle de şiirin, tarih boyunca İran toplumunda üstlendiği görevin en önemli ve en çok göze çarpan özelliklerinden birisi, insanlar arasında duygusal bir bağ kurma işlevini üstlenmiş olmasıdır. Bu bakımdan Şehriyar’ın bu işlevi yerine getiren zincirin önemli bir halkası olduğu söylenebilir.
Şehriyar’ın şiirinde bazen yoğun ve kara bulutlar altında gizlenen acılar, çileler, ıstıraplar, kendi içinde yaşadığı savaşlar ve barışlar, gurbet, yalnızlık, gençlik ve yaşlılık sıkıntıları, maddî ve manevî sorunlar, muhataplarının günlük hayatta her an yaşamakta ve tecrübe etmekte oldukları kavramlar ve duygular olduğundan, şiirlerinin kısa zamanda ve kalıcı bir şekilde halka mal olmasına şaşırmamak gerekir.
Onun gençlik döneminde Tıp Fakültesi’nde okuduğu sıralarda Süreyya adında bir kadına duyduğu aşkın mutsuzlukla sonuçlanması hayatında bir dönüm noktası olur. Bu aşkla yazdığı yanık, dokunaklı ve duygu yüklü şiirler o dönemde büyük bir ilgiyle okunmuştur. Ancak Şehriyar bu mecazi aşkın etkisinden kısa zamanda sıyrılarak ilâhî aşka ve irfanî düşüncelere yönelir. Bu sarsıntılı ve zorlu geçiş sürecinde şair büyük acılar çeker ve bildiğimiz kadarıyla dünya edebiyatının en büyük ve başarılı edebî eserleri bu türden acılar ve çileler sayesinde doğmuştur.
Onun kimi zaman melekût âleminin zirvelerinde dolaşan, kimi zaman da çocuksu sözlerin sadeliğinde ifadesini bulan şiiri, sadece bu yönüyle bile seçkin bir özelliğe sahiptir. Şehriyar’a duyulan sevginin ve ilginin köklerinde şairin bu geniş muhatap kitlesinin büyük payı vardır. Gerek Farsça şiirlerinde gerek Türkçe şiirlerinde lirizmin ve romantizmin doruklarında dolaşan Şehriyar’ın pek çok şiiri sıradan seçkin herkesin dilinde dolaşır hale gelmiş, edebiyat meclislerini süslemiştir. Onun, hem gençlik dönemi acılarıyla yazdığı aşk şiirlerinde hem de ilahi aşkı terennüm ettiği olgunluk dönemi şiirlerinde her düzeyden okuyucu kendi aradığını bulabilmiştir. Şehriyar’ın muazzam şairlik gücü ve coşkun ilham kaynağı sıradan seçkin her türlü okuyucuya aşkın suyundan kana kana içme imkânı vermiştir.
Şehriyar, Fars şiirinde neo-klasik şairlerin öncülerinden birisidir ve bu bakımdan çağdaş şairlerden çok klasik şairlere benzer. Firdevsi, Sadi, Attar, Mevlana, Nizami, Hafız gibi Fars edebiyatının büyüklerinin izinde yürümüş ve “Şehriyar ekolü” adı verilen bir akımın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Şiirlerinde mecazi aşktan, ilahi aşka uzanan bir çizgiye ulaşmış, adeta çağdaş edebiyatla klasik edebiyat arasında bir köprü olma görevini üstlenmiştir. Bu durumu kendisi şu şiirde ifade etmektediriv:
سؤال کرد رفيقی به سادگی از من – ترا که اينهمه افکار نغز و باريک است
چرا بسان دگر شاعران نه شنگولی – افق هميشه برای تو تنگ و تاريک است
پس از تأمل بسيار گفتمش ای دوست – خجالتم چه می دهی شعر من کلاسيک است
“Bir arkadaşım sade bir şekilde bana sordu: Bunca özlü ve ince düşüncen varken neden başka şairler gibi neşeli değilsin; neden ufkun hep dar ve karanlık? Epeyce düşündükten sonra: “Ey dost, dedim, ne diye beni utandırıyorsun, benim şiirim klasiktir.”
Şehriyar’ın şahsî yetenekleri, ahlâkı ve kişiliği edebî eserlerinin ortaya çıkışında önemli rol oynar. Doğuştan şiir yeteneğine sahip olan şair, fevkalade ince ruhlu bir insandır. Aynı zamanda dindar bir insan olan Şehriyar, Tanrı sevgisiyle dolu yüreğinden doğan ilhamın izlerini şiirlerine yansıtmış, dinî kavramları ve olayları yine halkın gönlüne işleyecek şekilde kullanmıştır. Şiirlerinde, İran toplumunun dinî ve geleneksel hayatına mahsus temaları, yine yoğun duygu bombardımanlarıyla ustaca işlemiş olması da şöhret basamaklarını hızla tırmanmasını sağlamıştır.
Şehriyar hissettiklerini söyleyen, söylediklerini hisseden bir şairdir. İyi bir eğitimden geçmiş olması, kültürlü bir aileye sahip olması, yaşadığı toplumu çok iyi gözlemlemesi ve tanıması da onu başarıya ulaştıran diğer nedenler arasında yer alır.
Şehriyar, sırayla babasını, annesini ve karısını kaybettikten sonra yalnız yaşamayı tercih etmiş ve başka insanların hayatının içine girmesine çok fazla izin vermemiştir. Onun şiirlerinde görülen duygu yoğunluğunun bu inziva ve yalnızlık haliyle yakın ilgisi vardır. Yalnızlık içinde geçen yıllar şaire, görünüşte yok yoksul, ama sonsuz nimetlerle dolu bir irfan sofrasının nimetlerini sunmuştur.
Onun eserlerini değerlendirirken, yaşadığı çevreyi, hayat şartlarını, başından geçen olayları yakından bilmeden, şiirinin nasıl bu denli sevildiği konusunda hüküm vermek kolay olmaz. Hayatının çeşitli evrelerinde geçirdiği değişim ve dönüşümler, şairin duygu, düşünce ve sanat dünyasındaki gelişmelere ışık tutmaktadır. Sanatçıyı, içinde bulunduğu şahsî ve sosyal hayattan kopuk bir bakışla değerlendirmek mümkün olmadığı için, şiirlerinin kronolojik bir sıra içinde takip edilebilmesi ve hangi şiirleri hangi dönemlerde söylediğinin tespit edilmesi bu büyük şairi daha yakından tanımamıza büyük katkıda bulunacaktır.
Ayrıca Şehriyar’ın çok iyi bir hatip olduğu, dinleyenleri adeta büyülercesine kendi etkisi altına aldığı ve kitleleri gözyaşlarına boğacak kadar duygusal konuşmalar yaptığı yakın dostları ve tanıyanları tarafından her zaman ifade edilmiştir. Şehriyar bu hitap yeteneğinden şiirlerinde de yararlanmış, okuyucuyu bu yeteneğiyle de etkisi altına almıştır.
Muazzam bir edebî zevkin ve duygu selinin meyvesi olduğu anlaşılan “Haydar Baba’ya Selam” manzumesi, onun ne denli güçlü bir hafızaya sahip olduğunu gösterir. Çocukluk yıllarının bu denli canlı bir şekilde şairin hatırında kalması ve canlanması, hiç kuşkusuz onun bu hatıralarla kurduğu güçlü duygusal bağla açıklanabilir. Şehriyar’ın öğrenme ve belleme hafızasının yanı sıra, hayret verici bir duygusal hafızaya da sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Bu bakımdan Şehriyar’ın şiirinde, hayatının hemen her döneminden çeşitli izler bulmak mümkündür. Köyde tabiatın kucağında geçen çocukluk hayatı, aldığı eğitim, hocaları, güçlü bir sosyal konuma sahip babası, hayatının en zor anlarında elinden tutup onu bunalımlardan çıkaran müşfik annesi, arkadaşları, yaşadığı mutsuz aşklar, uzun süren ayrılıklar, sürgün ve gurbet acıları, hatta kısa bir hapishane macerası, ruhuna eziyet veren Tahran, Nişabur, Meşhed ve Tebriz’de geçen memuriyet yılları, yaşadığı aşk acısının üstüne gelen önce babasının, ardından annesinin ve yakın arkadaşlarından Şehyar ile Habib’in ölümü, bir ömür boyu süren bunalımları gibi onun ruh dünyasını, duygu ve düşünce deryasını şekillendiren hususlar ortaya konduğunda şiirlerinde neden duygusallığın ön planda olduğu anlaşılabilir.
Şiiri, kabaca, duygunun ve hayal gücünün sanatsal kaygılarla bir araya gelmesinden oluşan bir ürün olarak tanımlayacak olursak, Şehriyar’ı, son yüzyılda şairane duygu ile hayali en iyi şekilde bir araya getiren şairlerden birisi olarak kabul etmek mümkündür.
Kısacası Şehriyar coşkun bir duygu selidir. Şiirlerinin okuyucu üzerinde yarattığı etki, edebî beğeni sınırlarının çok ötesindedir.
Bu kısa fırsatta şiirlerinde kullandığı duygusal temalardan tek tek örnek vermeye zamanımız ve imkânımız olmadığı için, yazıldıkları sırada çok sevilmiş, beğenilmiş ve okunmuş şiirlerinden birkaçının adını zikretmekle yetineceğiz: “Pervâne der âteş, tûşe-i sefer, mâh-i sefer-kerde, bûy-i pîrâhen, govgâ-yi gurûb, nâle-i nâkâmî, to bemân, humâr-i şebâb, pertov-i pâyende, yâr-i kadîm, şâhid-i pindârî, dîgerân, şekerin piste-i hâmûş, gurûb-i Nîşâbûr, destem be-dâmânet, hâlâ çerâ”
Sentimental Themes of Shahriar’s Poetry
Summary: Muhammad Hossein Shahriar, a great romantic poet who has a worldwide fame, is one of the most important representatives of modern Persian poetry. As we know from his works, sentimentality is one of considerable characteristic of his poetry. In this article, we have studied on some physical and moral elements of his emotional and mental world that shapes and affects his poetic approaches.
Şehriyar “Sanat nedir ve sanatçı kimdir?” başlıklı yazısında, “Şiir nedir?” sorusuna “Şiir, aşkın dilidir” diye cevap vererek şöyle der: “Aşk, ilâhî nurların en yüksek tecellisidir; ârifler bu yüzden bu nura aşk adını vermişlerdir.i” Şehriyar’a göre bu aşk veya ilâhî nur, insan hayatının çeşitli dönemlerinde değişik şekillerde kendini gösterir. Çocukken anne babanın şefkatine duyulan sevgi veya gençlikte bir sevgiliye duyulan aşırı ilgi de aslında bu nurun, yani aşkın küçük tezahürlerinden ibarettir. İnsan zaman içinde bu mecazi sevgilerden geçtikçe, gerçek ve kalıcı sevgiye ulaşır; ancak bu yol tehlikelerle dolu, dikenli bir yoldur.
Şehriyar bu aşkın sanata ve şiire yansımasını da şu sözlerle özetler:
“Şiirin de aşk gibi üç aşaması vardır: Şiirin dili ilk aşamada sadece bir kişinin güzelliğini tasvir eder. İkinci aşamada, tabiatın veya (varlık âlemindeki) her şeyin güzelliğini, üçüncü aşamada da ilâhî güzellikleri tasvir etmeye çalışırii.”
Bu tasnif doğrultusunda şairleri sınıflandıran Şehriyar’a göre, gerçek şairler ilk iki aşamadan geçerek üçüncü aşamaya ulaşabilen sanatçılardır ve bu aşamaya ulaşmak için akıl yolundan çok duygu, sezgi ve keşif yolunu kullanmak gerekir. Bu yüzden, Şehriyar da, insanoğlunun ve hayatın varlık nedenini aşkta gören bütün şair, yazar ve düşünürler gibi aşkın hallerini ve basamaklarını anlatmak için, eserlerinde aklî çıkarımlardan çok duygusal sezgilere ve kavrayışlara dayalı bir dil kullanmıştır.
Onu yakından tanıyanların ve çeşitli kaynakların bildirdiği gibi Şehriyar son derece duygusal, ince, kırılgan, çekingen ve nahif bir kişiliğe sahiptir. Duygu ve düşüncelerini en iyi şekilde ifade edebilmesine imkân veren bütün şiirlerinde bu çekingen ve duygu yüklü ruh hali derhal göze çarpar.
Dilden çıkıp dudağa dökülen sözlerin kulaktan öteye geçmediğini, kalpten doğan sözlerinse gönüller üzerinde derin etkiler bıraktığını çok iyi bilen Şehriyar, uzun ömrüne sığdırdığı Farsça ve Türkçe eserleriyle gerek İran’da, gerek İran dışında kalan geniş bir coğrafyada, şiirleriyle gönül mülklerini fethetmeyi başarmış, insanların gönül kapılarını aralayarak içlerine dek sızmayı başarmış nadir şahsiyetlerden birisidir. Bir beytinde bu durumu şöyle dile getiririii:
شهريارا تو به شمشير قلم در همه آفاق – به خدا ملک دلی نيست که تسخير نکردی
“Ey şehriyar! Allah’a yemin olsun ki senin, kalem kılıcıyla bütün ufuklarda fethetmediğin bir gönül mülkü yoktur.”
Şehriyar’ın hem aydınlar ve seçkinler arasında, hem de halk nezdinde gördüğü ilgi ve ulaştığı başarı, çok zaman onun duygularıyla, muhataplarının duygularının kesişmesinden ve örtüşmesinden ileri gelir. Şehriyar, uzun süre münzevi bir hayat yaşamış olmasına rağmen, halka yukarıdan bakan, onların dertleriyle dertlenmeyen, duygularını paylaşmayan, sadece kendi hayal dünyasına dalmış seçkinci bir şair de değildir. O, yeri ve sırası geldikçe çeşitli alanlardaki görüşlerini ve düşüncelerini açıkça ifade etmiş, divanının çeşitli basımları için önsöz olarak kaleme aldığı yazılarında sanat anlayışını ve dünya görüşünü açıkça ortaya koymuş ve bütün yalnızlığına rağmen yaşadığı toplumdan kopmamıştır. Seksen yıldan fazla süren hayatı boyunca, İran’ın son yüzyılda yaşadığı tarihî, siyasî ve kültürel değişimlere yakından şahit olan Şehriyar, toplumsal ve siyasî sorunlardan doğan çeşitli problemleri de şiirlerine yansıtmayı ihmal etmemiştir.
Ne var ki onu, Şirazlı Hafız’dan yüzyıllar sonra, İran şiirinin en büyük lirik şairleri arasına sokan ve edebiyatseverlerin gözünde mümtaz bir makama yerleştiren husus, hayatı ve hayatın gerçeklerini sağlam bir duygu ve irfan penceresinden görebilmiş ve aktarabilmiş olmasıdır. Bu irfan, kuru ve soyut tanımlardan çok, bu alandaki şahsî tecrübelerinin en güzel şekilde şiire yansımasından ibaret olduğu için geniş kitlelere ulaşma şansı bulmuştur.
Şehriyar’ın şiirine yansıyan duygusal temaları daha iyi anlayabilmek ve kavrayabilmek için, onun, hayatının çeşitli evrelerinde geçirdiği sıkıntıları, sevinçleri, hüzünleri, aşk acılarını, sevdiği insanların çevresinden birer birer eksilişiyle gittikçe artan yalnızlığını, insanlardan uzaklaşmasının nedenlerini ve sonuçlarını ve nihayet bütün bu aşamalarda elde ettiği duygusal ve irfanî tecrübeyi çok yakından izlemek gerekmektedir.
Hayat, Şehriyar’ın şiirinde bütün tezahürleriyle mevcuttur. Şiirinin kuru bir kavramlar ve mazmunlar dizgesinden ibaret olmayışı, halktan biri gibi yaşaması, onu geniş halk kitleleri ile buluşturmuş, okuyucular onun şiirlerinde kendi dünyalarını bulmuşlar, onunla ağlamış, onunla gülmüşlerdir. Hiç kuşkusuz bunda İran toplumunun duygusal bir toplum oluşunun, gözyaşı ve hüznün İran toplumunun yapısal özellikleri arasında yer alışının da payı vardır. Edebiyatın, özellikle de şiirin, tarih boyunca İran toplumunda üstlendiği görevin en önemli ve en çok göze çarpan özelliklerinden birisi, insanlar arasında duygusal bir bağ kurma işlevini üstlenmiş olmasıdır. Bu bakımdan Şehriyar’ın bu işlevi yerine getiren zincirin önemli bir halkası olduğu söylenebilir.
Şehriyar’ın şiirinde bazen yoğun ve kara bulutlar altında gizlenen acılar, çileler, ıstıraplar, kendi içinde yaşadığı savaşlar ve barışlar, gurbet, yalnızlık, gençlik ve yaşlılık sıkıntıları, maddî ve manevî sorunlar, muhataplarının günlük hayatta her an yaşamakta ve tecrübe etmekte oldukları kavramlar ve duygular olduğundan, şiirlerinin kısa zamanda ve kalıcı bir şekilde halka mal olmasına şaşırmamak gerekir.
Onun gençlik döneminde Tıp Fakültesi’nde okuduğu sıralarda Süreyya adında bir kadına duyduğu aşkın mutsuzlukla sonuçlanması hayatında bir dönüm noktası olur. Bu aşkla yazdığı yanık, dokunaklı ve duygu yüklü şiirler o dönemde büyük bir ilgiyle okunmuştur. Ancak Şehriyar bu mecazi aşkın etkisinden kısa zamanda sıyrılarak ilâhî aşka ve irfanî düşüncelere yönelir. Bu sarsıntılı ve zorlu geçiş sürecinde şair büyük acılar çeker ve bildiğimiz kadarıyla dünya edebiyatının en büyük ve başarılı edebî eserleri bu türden acılar ve çileler sayesinde doğmuştur.
Onun kimi zaman melekût âleminin zirvelerinde dolaşan, kimi zaman da çocuksu sözlerin sadeliğinde ifadesini bulan şiiri, sadece bu yönüyle bile seçkin bir özelliğe sahiptir. Şehriyar’a duyulan sevginin ve ilginin köklerinde şairin bu geniş muhatap kitlesinin büyük payı vardır. Gerek Farsça şiirlerinde gerek Türkçe şiirlerinde lirizmin ve romantizmin doruklarında dolaşan Şehriyar’ın pek çok şiiri sıradan seçkin herkesin dilinde dolaşır hale gelmiş, edebiyat meclislerini süslemiştir. Onun, hem gençlik dönemi acılarıyla yazdığı aşk şiirlerinde hem de ilahi aşkı terennüm ettiği olgunluk dönemi şiirlerinde her düzeyden okuyucu kendi aradığını bulabilmiştir. Şehriyar’ın muazzam şairlik gücü ve coşkun ilham kaynağı sıradan seçkin her türlü okuyucuya aşkın suyundan kana kana içme imkânı vermiştir.
Şehriyar, Fars şiirinde neo-klasik şairlerin öncülerinden birisidir ve bu bakımdan çağdaş şairlerden çok klasik şairlere benzer. Firdevsi, Sadi, Attar, Mevlana, Nizami, Hafız gibi Fars edebiyatının büyüklerinin izinde yürümüş ve “Şehriyar ekolü” adı verilen bir akımın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Şiirlerinde mecazi aşktan, ilahi aşka uzanan bir çizgiye ulaşmış, adeta çağdaş edebiyatla klasik edebiyat arasında bir köprü olma görevini üstlenmiştir. Bu durumu kendisi şu şiirde ifade etmektediriv:
سؤال کرد رفيقی به سادگی از من – ترا که اينهمه افکار نغز و باريک است
چرا بسان دگر شاعران نه شنگولی – افق هميشه برای تو تنگ و تاريک است
پس از تأمل بسيار گفتمش ای دوست – خجالتم چه می دهی شعر من کلاسيک است
“Bir arkadaşım sade bir şekilde bana sordu: Bunca özlü ve ince düşüncen varken neden başka şairler gibi neşeli değilsin; neden ufkun hep dar ve karanlık? Epeyce düşündükten sonra: “Ey dost, dedim, ne diye beni utandırıyorsun, benim şiirim klasiktir.”
Şehriyar’ın şahsî yetenekleri, ahlâkı ve kişiliği edebî eserlerinin ortaya çıkışında önemli rol oynar. Doğuştan şiir yeteneğine sahip olan şair, fevkalade ince ruhlu bir insandır. Aynı zamanda dindar bir insan olan Şehriyar, Tanrı sevgisiyle dolu yüreğinden doğan ilhamın izlerini şiirlerine yansıtmış, dinî kavramları ve olayları yine halkın gönlüne işleyecek şekilde kullanmıştır. Şiirlerinde, İran toplumunun dinî ve geleneksel hayatına mahsus temaları, yine yoğun duygu bombardımanlarıyla ustaca işlemiş olması da şöhret basamaklarını hızla tırmanmasını sağlamıştır.
Şehriyar hissettiklerini söyleyen, söylediklerini hisseden bir şairdir. İyi bir eğitimden geçmiş olması, kültürlü bir aileye sahip olması, yaşadığı toplumu çok iyi gözlemlemesi ve tanıması da onu başarıya ulaştıran diğer nedenler arasında yer alır.
Şehriyar, sırayla babasını, annesini ve karısını kaybettikten sonra yalnız yaşamayı tercih etmiş ve başka insanların hayatının içine girmesine çok fazla izin vermemiştir. Onun şiirlerinde görülen duygu yoğunluğunun bu inziva ve yalnızlık haliyle yakın ilgisi vardır. Yalnızlık içinde geçen yıllar şaire, görünüşte yok yoksul, ama sonsuz nimetlerle dolu bir irfan sofrasının nimetlerini sunmuştur.
Onun eserlerini değerlendirirken, yaşadığı çevreyi, hayat şartlarını, başından geçen olayları yakından bilmeden, şiirinin nasıl bu denli sevildiği konusunda hüküm vermek kolay olmaz. Hayatının çeşitli evrelerinde geçirdiği değişim ve dönüşümler, şairin duygu, düşünce ve sanat dünyasındaki gelişmelere ışık tutmaktadır. Sanatçıyı, içinde bulunduğu şahsî ve sosyal hayattan kopuk bir bakışla değerlendirmek mümkün olmadığı için, şiirlerinin kronolojik bir sıra içinde takip edilebilmesi ve hangi şiirleri hangi dönemlerde söylediğinin tespit edilmesi bu büyük şairi daha yakından tanımamıza büyük katkıda bulunacaktır.
Ayrıca Şehriyar’ın çok iyi bir hatip olduğu, dinleyenleri adeta büyülercesine kendi etkisi altına aldığı ve kitleleri gözyaşlarına boğacak kadar duygusal konuşmalar yaptığı yakın dostları ve tanıyanları tarafından her zaman ifade edilmiştir. Şehriyar bu hitap yeteneğinden şiirlerinde de yararlanmış, okuyucuyu bu yeteneğiyle de etkisi altına almıştır.
Muazzam bir edebî zevkin ve duygu selinin meyvesi olduğu anlaşılan “Haydar Baba’ya Selam” manzumesi, onun ne denli güçlü bir hafızaya sahip olduğunu gösterir. Çocukluk yıllarının bu denli canlı bir şekilde şairin hatırında kalması ve canlanması, hiç kuşkusuz onun bu hatıralarla kurduğu güçlü duygusal bağla açıklanabilir. Şehriyar’ın öğrenme ve belleme hafızasının yanı sıra, hayret verici bir duygusal hafızaya da sahip olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Bu bakımdan Şehriyar’ın şiirinde, hayatının hemen her döneminden çeşitli izler bulmak mümkündür. Köyde tabiatın kucağında geçen çocukluk hayatı, aldığı eğitim, hocaları, güçlü bir sosyal konuma sahip babası, hayatının en zor anlarında elinden tutup onu bunalımlardan çıkaran müşfik annesi, arkadaşları, yaşadığı mutsuz aşklar, uzun süren ayrılıklar, sürgün ve gurbet acıları, hatta kısa bir hapishane macerası, ruhuna eziyet veren Tahran, Nişabur, Meşhed ve Tebriz’de geçen memuriyet yılları, yaşadığı aşk acısının üstüne gelen önce babasının, ardından annesinin ve yakın arkadaşlarından Şehyar ile Habib’in ölümü, bir ömür boyu süren bunalımları gibi onun ruh dünyasını, duygu ve düşünce deryasını şekillendiren hususlar ortaya konduğunda şiirlerinde neden duygusallığın ön planda olduğu anlaşılabilir.
Şiiri, kabaca, duygunun ve hayal gücünün sanatsal kaygılarla bir araya gelmesinden oluşan bir ürün olarak tanımlayacak olursak, Şehriyar’ı, son yüzyılda şairane duygu ile hayali en iyi şekilde bir araya getiren şairlerden birisi olarak kabul etmek mümkündür.
Kısacası Şehriyar coşkun bir duygu selidir. Şiirlerinin okuyucu üzerinde yarattığı etki, edebî beğeni sınırlarının çok ötesindedir.
Bu kısa fırsatta şiirlerinde kullandığı duygusal temalardan tek tek örnek vermeye zamanımız ve imkânımız olmadığı için, yazıldıkları sırada çok sevilmiş, beğenilmiş ve okunmuş şiirlerinden birkaçının adını zikretmekle yetineceğiz: “Pervâne der âteş, tûşe-i sefer, mâh-i sefer-kerde, bûy-i pîrâhen, govgâ-yi gurûb, nâle-i nâkâmî, to bemân, humâr-i şebâb, pertov-i pâyende, yâr-i kadîm, şâhid-i pindârî, dîgerân, şekerin piste-i hâmûş, gurûb-i Nîşâbûr, destem be-dâmânet, hâlâ çerâ”
Konular
- PARS DERGİSİ
- ŞU’ARÂ HOCASI MÂDER-ZÂD BİR ŞÂİR: ZÂTÎ
- KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA ŞEM’Ü PERVÂNELER VE LÂMİ’Î ÇELEBÎ’NİN ŞEM’Ü PERVÂNE MESNEVİSİ
- FARS EDEBİYATINDA METAFİZİK YOLCULUKLAR
- شاعران فارسی سرای وفارسینويس ارزرومی
- تعلیم وتربیت ازمنظر سعدی
- توازن موسیقايی غزلهای سعدی
- YAŞAR KEMAL’İN İNCE MEMED ROMANI İLE SADIK ÇUBEK’İN TENGSİR ADLI ROMANININ KARŞILAŞTIRMASI
- YAVUZ SULTAN SELİM’İN DÎVÂNINDA OLMAYAN FARSÇA ŞİİRLERİ
- KÜÇÜKASYA’DA İSLAMİYET (DER İSLAM IN KLEIN ASIEN)
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.
- RÛDEKÎ-Yİ SEMERKANDÎ (Ö. 329/940)
- NAZÎRÎZÂDE EMÎN’İN ŞEYHÜLİSLÂM FEYZULLAH EFENDİ’YE FARSÇA METHİYELERİ
- HAYRETÎ DİVANINDA GEÇEN “GAM” KELİMELERİNİN TASARIMLARI
- BÂBÂ TÂHİR-İ HEMEDÂNÎ DİVANININ MEHDÎ-İ HAMÎDÎ NÜSHASINDA GEÇEN DOBEYTÎLERİ VE TÜRKÇE TERCÜMESİ
- EŞREFOĞLU RÛMÎ’NİN GAZELLERİNDE NASİHAT VE NEFİS MUHASEBESİ
- HÂB-I HAYÂL, AYINTABLI HÜSNÜ
- شاعران فارسیسرای و فارسینويس ارزرومی*
- مسئلة »مضمون« در شعر کودکان و نوجوانان
- مأخذ اصلی تمثیل خورندگان پیلبچهدرمثنوی
- وگرايی درهنر ايران
- NEF’Î’NİN TUHFETU’L-UŞŞÂK ADLI FARSÇA KASİDESİ
- ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IIYRD.
- DAKİKÎ-Yİ TUSÎ (Ö. 366/976)
- ÂRİF ÇELEBİ’NİN FARSÇA KASİDESİ VE TÜRKÇE ÇEVİRİSİ
- SÂİB-İ TEBRİZÎ’NİN ŞİİRLERİNDE GEÇEN “HÂB-I BAHÂR” TAMLAMASI ÜZERİNE
- ROMEN DİLİNDE KULLANILAN FARSÇA KELİMELER
- سینمای ایران
- آداب حرب مغول درتاریخ جهانگشای جوینی
- بررسی تطبیقی ضرب المثل های ترکی سنقر با ضرب المثل های زبان فارسی