Fars Dili

Fars Dili Fars Dili ve Edebiyatı Akademik

KLÂSİK TÜRK EDEBİYATINDA METİNLER ARASILIK ALANINDA BİBLİYOGRAFYA DENEMESİ VE HASİBE MAZIOĞLU’NUN “FUZÛLÎ-HÂFIZ” ÖRNEĞİ

Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 8/1 Winter 2013, p.2651-2670, ANKARA-TURKEY
ÖZET
Kendisinden zengin kültür ve medeniyetlerle karşılaşmayan ve
bunlardan yararlanmayan medeniyetlerin gelişmesi mümkün değildir.
Sümer, Mısır, Yunan, Lâtin ve İslâm medeniyetleri gibi büyük
medeniyetler de öncekilerden bir şeyler alarak ve kendisinden sonra
gelenlere bir şeyler vererek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Birçok büyük
yazar da karşılaştığı dil ve kültürden yararlanarak dünya görüşünü
zenginleştirir. Farklı dil ve kültürlerin eserleri ile beslenen yazarlar, bu
farklı kültürleri mukayese etme imkânı bulurlar. Mukayese bir bakıma
“kişinin ‘öteki’ ile karşı karşıya gelmesi ve onu keşfetmesi” demektir. Her
edebî eser ya da metin, kendince yeniliğine ve özgünlüğüne karşın, var
olan öteki eserler ağı içindeki yerini alır ve onlarla bir yansıma, uyum ve

TÜRKÇE VE FARSÇADA ORTAK KULLANILAN ATASÖZLERİ

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Sosyal Bilimler Dergisi Journal of Social Sciences
Sayı/Number 57, Aralık/December 2016, 127-138
Gönderim Tarihi: 25.08.2016 Kabul Tarihi: 07.10.2016
TÜRKÇE VE FARSÇADA ORTAK KULLANILAN ATASÖZLERİ
Common Proverbs in Persian and Turkish
Şeyda ARISOY

Öz
Atasözleri, bir toplumun yüzyıllar
öncesinden gelen kültürel birikimini
yansıtan kısa, öğüt verici ve kalıplaşmış
anonim sözlerdir. Sosyoloji, felsefe, tarih,
edebiyat gibi birçok bilim dalını ilgilendiren
her milletin kullandığı bu sözler, oldukça
zengin bir anlatım gücüne sahiptir. Arapça
ve Farsçada mesel, Türkçede atasözleri
denmekle beraber eskiye doğru gidildiğinde
atalar sözü, seyrek olarak da atalar sözleri
şeklinde kullanılmıştır. Bu çalışmada, Farsça
ve Türkçede aynı anlama gelen birkaç
atasözü incelenmiş ve bunların ortaya çıkış
hikâyeleri anlatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Atasözü, Mesel, Türkçe
ve Farsça Ortak Atasözleri.

Abstract

ŞİİRİN ESİN KAYNAĞI OLARAK MİTOLOJİ

folklor/edebiyat, cilt:19, sayı:76, 2013/4
107
ŞİİRİN ESİN KAYNAĞI OLARAK MİTOLOJİ
Tuğçe Erdal*
Yazının bilinmediği ve dolayısıyla da yazılı kültürün bellekleri şekillendirmediği
bir çağda sözlü kültür verileri topluluğun yeni üyelerine anında aktarılamamaktaydı.
Mitolog olan Mircea Eliade Mitlerin Özellikleri adlı çalışmasında sözlü
kültürün hâkim olması nedeniyle bu dönemdeki inanç sistemlerini ve mitolojileri “tam
olarak” öğrenmenin imkânsızlığını vurgulamaktadır. (Mircea, 1993: 149) Ancak, mitoloji
ile belirginleşen inanç esaslarının bir şekilde korunması ve aktarılması gerekmektedir. Şiir,
insanların tarihi, yaşantısı olan mitleri aktarma ve koruma görevini üstlenmiştir. Mehmet Can
Doğan, Şiir Arkeolojisi adlı eserinde şiiri, tarihöncesi çağlarda dinin ve mitolojinin seslendirildiği
ve korunduğu kolektif bir anlam alanı olarak görmektedir ve Christopher Caudwell’ın
Yanılsama ve Gerçeklik adlı eserine gönderme yaparak şiirin yazıyla birlikte her ne kadar

Farsça İsim Tamlama Yapısı

Eski Türkçe'de İzafet kesresi (-i veya -ı) ile isim tamlaması yapılmaktadır. Bu yapı Farsça'dan geçmiştir. Tamlanan önce, tamlayan ise sonra yazılır. Ayrıca tamlanan veya tamlanan kelime Farsça, Arapça veya Türkçe kökenli olabilir. Örnek olarak كوه قاف (Kuh-ı Kaf : Kaf Dağı) , سيف دين (seyf-i din:dinin kılıcı) verilebilir.

Eğer tamlanan kelimenin son harfi ه (he) veya ی (–î) ise so harfin üzerine hemze ( ء ) koyulur. Örnek olarak موالئ كرام (mevâlî-i kirâm) verilebilir.

Tamlanacak kelime آ (â) veya و ( û) ile bitiyorsa izafet kesresi ى (ye) ile yapılır. Örnek olarak اودى همايون (ordu-yı hümâyûn) verilebilir

HÂFIZ–FUZÛLİ KARŞILAŞTIRMASI

ÖZET
Klasik Türk edebiyatından bahseden kaynaklar, İran edebiyatının
Türk edebiyatına etkisinden söz etmektedirler. Bu etkinin ne boyutlarda
olduğunun anlaşılabilmesi için çok yönlü karşılaştırmalara ihtiyaç
vardır. Ancak derinlemesine bir araştırma yapmadan Firdevsî,
Feridüddin Attar, Nizamî-i Gencevî, Mevlânâ, Sadî, Ömer Hayyam,
Hâfız-ı Şîrâzî, Molla Câmî gibi isimleri saymak bile bu etkiye ışık
tutacak mahiyettedir. Bu isimlerden Firdevsî’nin Şehnâme, Attar’ın
Tezkiretü’l-evliyâ ve Mantıku’t-tayr, Mevlânâ’nın Mesnevî, Sadî’nin
Bostan ve Gülistan, Molla Câmî’nin Bahâristan ve Ömer Hayyam’ın
rubaileriyle Türk şairleri üzerinde etkili olduğu bilinmekte diğer
şairlerin hangi alanda ne kadar etki ettiği pek bilinmemektedir. Bu
etkinin anlaşılmasına katkı sağlamak amacıyla biz de Hâfız ile Fuzûlî
Divanlarını birkaç açıdan karşılaştırmak istiyoruz.
İran edebiyatının büyük gazel şairi Hâfız-ı Şîrâzî ile Türk

İran'lı Kadın Şair Pervin İtisami

Asıl adı Rahşan'da olan Pervîn İtisamî, 1906 yılında Tebriz'de doğdu. Çocukken ailesiyle birlikte Tahran'a yerleşti. Ünlü bir şahıs olan babası, onun hayatında çok önemli bir role sahiptir; kızının şiire kabiliyeti olduğunun farkına varınca onu bu yönde eğitmeği ihmal etmedi.

İtisamu'l-Mulk lakabıyla tanınan babası Yusuf İtisami, dönemin bilim adamları ve yazarlarındandır. Tebriz'de ilk matbaayı o kurmuş ve bir süre milletvekilliği yapmıştır. Ayrıca "Bahar" adlı bir derginin sahibi olan Yusuf Bey, Pervîn'in ilk şiirini bu dergide yayınlamıştı.

Pervîn ta çocukluğundan beri tıpkı ailesi gibi okumayı severdi. 15 yaşında iken Firdevsî, Nizamî, Mevlânâ, Nâsır Hüsrev, Menuçehrî ve Ferruhî gibi ünlü şairleri çok iyi bilirdi ve babasının yardımıyla şiir kurallarını öğrenmeğe çalışırdı.

Her geçen gün şiir dünyasında yeni şeyler öğrenen Pervîn henüz 12 yaşında iken "Ey Küçük Kuş" adlı şiirini yazdı. O, şiir yazmaya çok erken başlamıştı.

Ey küçük kuş , yuvandan,

ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.

ERKEN DÖNEM FARSÇA MESNEVİLERDE BEZM - IYRD.
DOÇ. DR. SADIK ARMUTLU
ÖZ
Bezm, Arapça bir kelime olan meclisin anlam dünyasıyla eşdeğer
olan bir kelimedir. İçki içilen, eğlenilen ve muhabbet yapılan yemekli,
büyük şenlik ve eğlencedir. Bir toplumun sosyokültürel tarihi içerisinde
önemli bir yeri kapsayan, yazıldıkları devre ait oldukça detaylı
bilgiler ihtiva eden, sosyal hayatla ilgili zengin materyaller sunan
eğlence ve şenlikler, mesnevilere de yansımış, bir takım izler bırakmıştır.
Bu izler, maddî unsurlar olarak toplumun kültürel dünyasını
oluşturan sosyal tarih belgesidir. Mesnevilerde bezm olgusu, geniş
bir yelpazeden ele alınmıştır.
Her şeyden önce bezm, düzenlenmesine vesile olan ve oldukça
çok boyutlu gerekçeleriyle başlar. Sonra bezmi düzenleyenler öne
çıkar. Katılımcılar da bezmin oluşmasını sağlar. Bezmin işleyişi geniş
bir hizmet ehli tarafından sağlanır. Bezme katılımcıların uyması gereken
kurallar, bezmin vazgeçilmezlerindendir. Bezmin kendine özge

Pârsî-yi Derî- Derî Farsçası-1

İslâm öncesi ve İslâm’ın zuhuru esnasındaki İran lehçeleri ve meşhur edebî diller arasından resmî bir dil şeklinde ortaya çıkan ve tüm İslâm dönemi boyunca siyasî, ilmî, ve edebî yararlanma konusu olan hatta uzun bir süre Asya kıtasının büyük bir bölümünün siyasî dili haline gelen tek lehçe, şairlerimizin ve yazarlarımızın bazen “Derî” bazen de “Pârsî” ya da “Pârsî-yi Derî” diye niteledikleri Derî Farsçasıdır.

İran'da Nevruz Bayramı ve kutlamalar, Adetler

Yeni yıl ve baharın gelmesi ve yeni yılla beraber düzenlenen törenler İran medeniyetinde çok uzun zamanlara dayanır.
İranlılar binlerce yıldır baharın gelmesi ve yılın yenilenmesiyle beraber yeni yıl ve bahar törenlerini uzun zamanlardır devam ettirmesi her şeyden daha önemlidir.
Eski çağlardan beri İran kültürünün bir parçası olan bu törenler doğadan alınmış maddi ve manevi ihtiyaçların bir parçası olarak tarih boyunca devam etmiş ve bugünlere kadar gelmiştir.
İranlıların birlik ve beraberliğini sağlayan Nevruz törenleri ve adetleri doğanın yenilenmesi bereketlenmesi ve temizlenmesini İranlıların kutlamalarıyla bütün dünyaya yayılmaktadır.
İranlı araştırmacılardan Emir Huseyn Hikmetniya Nevruz’un nasıl ortaya çıktığına dair en eski yazılı kaynaklarda tanrının dünyayı 36 günde yaratmasını sonlandırdığı, Ferverdin’de dinlendiğinin yazıldığını hatırlatarak, nevruz’un yaratılışın sonlanması ve bütün mahlukatın yaratılması olduğunu belirtti.

HÂFIZ-I ŞÎRÂZÎ – MELAYÊ CİZÎRÎ KARŞILAŞTIRMASI (AŞK, GÜL, BÜLBÜL, RİNDE, ZÜHT VE DİNİ SEMBOLLER AÇISINDAN)

Öz
Klasik Kürt edebiyatından bahseden kaynaklar, İran edebiyatının Kürt edebiyatına olan etkisinden söz etmektedirler. Bu etkinin ne
boyutlarda olduğunun anlaşılabilmesi için her iki edebiyatın değişik açılardan birbirleriyle karşılaştırılması gerekmektedir.
Biz bu makalemizde her iki edebiyatın arasındaki etkileşimin ne derce olduğu sorusuna cevap bulmaya katkı sağlamak amacıyla İran
Edebiyatının gazel şairi Hâfız-ı Şîrâzî ile Kürt Edebiyatının Gazel şairi Melayê Cizîrî’nin divanlarında; aşk, gül, bülbül, rinde, züht ve dini sembolleri
nasıl kullandıklarını araştıracağız.
Hâfız-ı Şîrâzî 14. yüzyılda yaşamış büyük bir İran şairi, Melayê Cizîrî ise bazı tartışmalar olmakla beraber 17. yüzyılda yaşamış Kürt
edebiyatının büyük şairlerindendir. İki ayrı edebiyatın iki büyük ismini bütün özellikleriyle bir makale çerçevesinde karşılaştırma imkânı olmadığının

FARSÇA DEYİM VE ATASÖZLERİNDE ÂB-I HAYÂT VE TÜRK EDEBİYATINA YANSIMALARI

A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 37 Erzurum 2008 -187-
Fountain Youth In Persian Saying And Proverbs And Its Reflections On
Turkish Literature
ÖZ
Bu makalede âb-ı hayât’ın deyim ve atasözlerdeki yansıması ele
alınacaktır. Ayrıca bu kavramla ilgisi bulunan İskender, Hızır ve diğer eş
anlamlısı ıstılahlara işaret edilecektir.
İlave olarak bu kavramların içinde yer aldığı ünlü şairlerin
dizelerinden örnekler verilerek halk kültürü ve mitolojideki tarihi
kökenlerine işaret edildikten sonra ilgili Farsça deyim ve atasözleri
sıralanacaktır.
Anahtar Sözcükler: Âb-ı Hayât, İskender, Hızır, Atasözü
ABSTRACT
In this study, the reflection of the term “fountain youth” in sayings
and proverbs will be considered. In addition, the terms of “Alexander”,
“Hızır” and other words related to this concept will be pointed.
Furthermore, samples from the famous poets’ lines, where these
concepts are taking place, will be presented; their historical roots will be

EBUBEKİR EHAVEYN -İ BUHARÎ VE HİDÂYETÜ’L-MÜTEALLİMÎN

EBUBEKİR EHAVEYN -İ BUHARÎ VE
HİDÂYETÜ’L-MÜTEALLİMÎN
PROF. DR. NİMET YILDIRIM
ÖZET
Ehaveyn-i Buharî, ünlü hekim ve filozof Ebubekir Muhammed b.
Zekeriyyâ-yi Razî’nin öğrencisi Ebu’l-Kâsım Tahir b. Muhammed-i
Mekaniî-yi Razî’nin öğrencisidir. Dolayısıyla Ehaveyn-i Buharî, Razî
ekolünün önde gelen tıp bilim adamları arasında yer almaktadır.
Doğduğu şehirde başlamış olduğu tıp öğrenimini aynı yerde sürdürmüş,
öğrenimini bitirdikten sonra yine doğduğu şehirde doktorluk
görevine başlamış, eserindeki kayıtlardan da anlaşıldığı gibi hayatının
tamamını yöre halkının tedavileriyle uğraşarak geçirmiştir.
Hidâyetü’l-Müteallimîn, yazıldığı günden itibaren tıp öğrencileri için
önemli bir ders kitabı olmasının yanı sıra, hastalık adları ve tanımları,
değişik hastalıkların ilaçları konularında ilgililere önemli katkılar sağ-
lamıştır. Büyük ihtimalle Yeni Farsça yazılmış ilk tıp konulu metindir.
Eldeki en eski nüshası 478/1085 tarihlidir.

Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Hakkında Bilgiler - Fars Dili ve Edebiyatı Nedir ?

Fars Dili ve Edebiyatı programında Farsça dilbigisi, İran tarihi, coğrafyası, İslamiyet’ten önceki İran dilleri, dinleri ve edebiyatları, İslami İran Edebiyatı hakkında eğitim ve araştırma yapılır. Mezunlar eski yazma eserlerin bulunduğu kütüphanelerde, müzelerde görev alabilirler. Üniversitelerin ilgili fakültelerinde bilimsel çalışma yapabilirler. Fars dili ve edebiyatı programında Farsça dil bilgisi, İran tarihi, coğrafyası, İslamiyet’ten önceki İran dilleri, dinleri ve edebiyatları, İslami İran edebiyatı hakkında eğitim yapılmaktadır.

Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü Olan Üniversiteler ve İlgili Fakülteler

İSTANBUL- EDEBİYAT FAKÜLTESİ
ATATÜRK -FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ
ANKARA- DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ
KONYA- EDEBİYAT FAKÜLTESİ

MESNEVİ’DE NEYNAME, NEYNAME’DE MEVLANA

I.A Önemli Farsça eski edebiyat eserleri arasında Mevlevi, Molla-i Rum olarak da tanınan Mevlana Celaleddin Muhammed Rumî-i Belhi’nin Mesnevi’si belki de o zamanlarda kaleme alınan eserler içinde alışılmışın dışında, Hamd ve Bismillah’la ya da en azından bu manaları içeren ifadelerle başlamayan tek eserdir.

MESNEVİ’DEN BİR HİKAYE: PADİŞAHIN CARİYE KIZA AŞKI

Eski zamanlarda dünyevi gücünün yanında iman gücüne de sahip bir padişah yaşarmış. Bu padişah bir gün av için atıyla hareket halindeyken yolda bir cariye görür ve ona aşık olur. Onu satın alarak sarayına getirir ama mutluluğunu herkesten gizler. Cariye padişahın yanına geldiğinde hastalanır ve şah hekimlerini çağırıp onu iyileştirmelerini ister. Tabiplere kızın iyileşmesi karşısında hazineler vaat etmiştir. Tabipler onu iyileştireceklerini çünkü kendilerinin maharetli hekimler olduklarını söylerler. Ama bu arada inşallah demezler. Allah’ta onlara insanın acziyetini gösterir. Tabipler cariye kızı iyileştiremezler.

Hikâyenin bu kısmında Mevlâna araya girer ve insanın aciz olduğunu ve insanın her an bunu derk etmesi gerekliliğine vurgu yapar. “لا حَوْلَ وَ لا قُوَّةِ إلاَّ بِاللَّهِ” (la havle ve la kuvvete illa billah) veya “إنْ شاءَ اللَّهُ” (inşallah) sözünün insanda sadece dille söylemekten ziyade kalbi ve batınî bir meleke olmasını vurgular.