Farsçada Bağlaçlar (41. Ders)

درس چهل و یکم (Ders-i Çihil u Yekom)



***Dil Bilgisi***

* Bağlaçlar

Bağlaçlar tek başlarına anlamları olmayan ancak eş görevli kelimeleri, kelime gruplarını veya cümleleri birbirine bağlayan ve bir cümlenin (yan cümlenin) diğer bir cümle (temel cümle) içerisinde görev almasına aracı olan kelime türleridir.

Bu dersimizde basit bağlaçları gelecek derste ise ikili/tekrarlı ve birleşik bağlaçları öğreneceğiz.

1) Basit Bağlaçlar (حرف ربط ساده)

Tek kelimeden oluşan bağlaçlar bu sınıfa girer.

Başlıca basit edatlar:

و (ve) : ve

Örnekler:

1) قلم و کاغذ بردارید و به امتحان بیایید (Kalem ve Kağaz berdârîd ve be imtihan beyâyîd. Kalem ve kağıt alın ve sınava gelin.)
2) احمد و حسن را در خیابان دیدم (Ahmed ve Hasen ra der hıyâbân dîdem. Ahmed ve Hasan’ı caddede gördüm.)

ولی (velî) : ancak/fakat/ama

Örnekler:

1) من سر وقت آمدم ولی شما تشریف نداشتید (Men ser-i vakt âmedem velî şoma teşrîf nedâştîd. Ben zamanında /buluşma saatinin başlarında geldim ancak siz teşrif etmediniz.)
2) گندم را کاشته ایم ولی جو را هنوز نکاشته ایم (Gendom ra kâşte îm velî cû ra henûz nekâşte îm. Buğday ekmişiz fakat arpayı henüz ekmemişiz.)
3) او خیلی خوب می دوید ولی نتوانست در مسابقه برنده شود (Û hayli hob midevîd velî netevânest der musâbaka berende şod. O, çok güzel koşuyordu ama yarışmada kazanan/birinci olamadı.)


اما (emmâ): fakat/ama

Örnekler:

1) بچه ها آمده بودند اما محسن نیامده بود (Beççehâ âmede bûdend emmâ Muhsin niyâmede bûd. Çocuklar gelmişlerdi fakat Muhsin gelmemişti.)
2) از موضوع آگاه بود اما به من نگفت (Ez mevzû âgâh bûd emmâ be-men negoft. Konudan haberi vardi ama bana söylemedi.)

لیکن (lîken): lakin

Örnekler:

1) بسیار تلاش کرد و لیکن نتوانست در کنکور موفق شود (Besyâr telâş kerd ve lîken netevânest der konkûr muvaffak şod. Çok çabaladı ancak üniveriste giriş sınavında başarılı olamadı.)
2) می توانم همراه شما بیایم لیکن نمی توانم مدت زیادی بمانم (Mi tevânem hemrâh-i şoma beyâyem lîken nemi-tevânem muddet-i ziyâdî bemânem. Yanınızda gelebilirim ama uzun süre kalamam.)

چون (çon): çünkü

Örnekler:

1) خیلی ترسیدم چون من هم آن سخن را شنیدم(Hayli tersîdem çon men hem ân suhan ra şenîdem. Çok korktum çünkü o sözü ben de duymuştum.)
2) جلسه را تعطیل کردند چون اکثریت حاصل نشده بود (Celse ra tatil kerdend çon ekseriyet hasıl neşode bûd. Oturum iptal edilmişti (ya da oturumu iptal ettiler) çünkü çoğunluk sağlanamamıştı.)

زیرا (zîra): çünkü

Örnekler:

1) نتوانستم تکلیفم را بنویسم زیرا قلم نداشتم(Netevânestem teklîfem ra benivîsem zira kalem nedâştem. Ödevimi yazamadım çünkü kalemim yoktu.)
2) در این اطاق نمی توانم کار کنم زیرا هوایش بسیار گرم است (Der în utâk nemî tevânem kâr konem zîra hevâyiş besyâr germ est. Bu odada çalışamam çünkü havası çok sıcaktır.

پس (pes) : o halde/öyleyse/sonra

Örnekler:

1) به امتحانات چیزی نمانده پس باید درس بخوانیم (Be İmtihanât çîzî nemânde pes bâyed ders behânîm. Sınavlara birşey kalmadı; o halde ders çalışmalıyız.)
2) وظیفه اش را انجام داد پس مزدش را گرفت(Vazife eş ra encam dad pes mozdeş ra girift. Görevini yerine getirdi sonra ücretini aldı.)

باری (bâri): hiç olmazsa/bari

Örnek:

باری عسل نمی دهی نیش مزن (Bârî asel nemi dihî nîş mezen. Bal vermiyorsun hiç olmazsa sokma!)

تا (tâ) : -dıkça

Örnekler:

1) هما تا همۀ ظرفها را نشست از آشپزخانه بیرون نیامد (Humâ tâ heme-i zarfhâ ne-şost ez âşpezhâne bîrun niyâmed. Huma bütün kapları yıkamadıkça mutfaktan çıkmadı.)
2) تا همۀ کارهایش را تمام نکرد نمی خوابید (Tâ heme-i kârhâyiş râ temam ne-kerd nemi hâbîd . Bütün işlerini bitirmedikçe uyumazdı.)

که (ki):

Örnekler:

1) آیا می دانی که این آگهی که پخش می شود (Aya mi dânî ki în âgehî pahş mi şeved. Acaba bu ilanın/reklamın ne zaman yayınlandığını biliyor musun?)
2) رودی که از اینجا می گذرد از کوه البرز سر چشمه می گیرد(Rûdî ki ez încâ mî gozered ez kûh-i elburz ser çeşme mi gîred. Buradan geçen ırmak Elburz dağından çıkmaktadır.)

نیز (nîz) : de/dahi/yine

Örnekler:

1) همه می آیند تو نیز بیا ( Heme mi ayend to niz beya. Herkes geliyor sen de gel.)
2) بچه ها نیز این کلمات را می توانند بفهمند ( Beççehâ nîz în kelimât ra mi tevanend befehmend. Çocuklar da bu kelimeleri anlayabilirler.)

هم (hem): de/dahi/yine

Örnekler:

1) آنها نه تنها لباس ندارند گرسنه هم هستند (Ânhâ ne tenhâ libas nedared gorosne hem hestend. Onlar sadece elbisesiz değiller aynı zamanda açlar da.)
2) ناراحت بود و خودش هم نمی فهمید چرا (Nâ-râhat bûd ve hodeş hem nemî fehmîd çira. Rahatsızdı kendisi de neden olduğunu anlamıyordu.)

چه (çi): çünkü

Örnek:

ای فرزند هنر آموز چه بی هنر همه جا خوار است(Ey ferzend huer âmûz çi bî-huner heme câ hâr est. Ey evlat, sanat öğren çünkü sanatsız (sanattan bihaber olan) her yerde değersizdir.)

بلکه & بل (bel/belki) : aksine

Örnek:

من نیامدم بلکه برگشتم و رفتم به خانه (Men niyâmedem belki bergeştem ve reftem be hâne. Ben gelmedim aksine döndüm ve eve gittim.)

اگر (eger): eğer/şayet/...sa

Örnekler:

1) اگر بکوشی موفق شوی ( Eger bekûşî muvaffak şevî . Çalışırsan başarılı olursun.)
2) اگر فردا بیایید باهم برویم به دیدن او(Eger ferdâ beyâyîd bâ-hem berevîm be dîden-i û. Eğer yarın gelirseniz birlikte gidelim onu görmeğe.)

Aşağıdaki gazelde de görüleceği üzere bu edat (اگر) bazen (ار -er) ve (گر -ger) şeklinde kullanılmaktadır.

*** گوهرهای گزیده ( Govherhâ-yı Gozîde ) Seçkin İnciler

Hafız-ı Şirâzî’nin غم مخور kafiyeli gazeliyle başlayalım seçilmiş incileri dizmeye:

یوسف گم گشته باز آید بکنعان غم مخور
کلبۀ احزان شود روزی گلستان غم مخور

(Yûsuf-ı gom-geşte bâz âyed bi-Ken'ân ğam mehor!)
(Kolbe-i ahzân şeved rûzî gulistân ğam mehor!)

Kaybolmuş Yusuf (a.s.), Kenân'a döner ; gam yeme!
Hüzün yuvası (şu) baraka birgün gülbahçesi olur; gam yeme!

این دل غم دیده حالش به شود دل بد مکن
وین سر شوریده باز آید بسامان غم مخور

(În dil-i ğam-dîde hâleş bih şeved dil-i bed mekon!)
(V'în ser-i şorîde bâz âyed bi-sâmân ğam mehor!)

Bu gamlı gönlün hali düzelir (iyi olur) kötümser olma!
Ve bu perişan baş, (eski haline) sükûnete kavuşur, gam yeme!

گر بهار عمر باشد باز بر تخت چمن
چتر گل در سر کشی ای مرغ خوشخوان غم مخور

(Ger behâr-ı omr bâşed bâz ber taht-ı çemen)
(Çetr-i gol der ser keşî ey morğ-ı hoşhân ğam mehor!)

Eğer ömrün baharı (gençlik) tekrar çimen tahtı üzerindeyse,
Ey güzel öten kuş (bülbül) gülün güneşliğini başına çekersin; gam yeme!

دور گردون گر دو روزی بر مراد ما نبود
دایما یکسان نباشد کار دوران غم مخور

(Devr-i gerdûn ger do-rûzî ber murâd-ı-mâ nebuved)
(Dâyima yeksân nebâşed kâr-ı devrân ğam mehor!)

Feleğin dönüşü (dünya düzeninin gidişatı) eğer bir-iki gün isteğimize göre olmazsa;
Devranın işi (hayattaki olayların akışı) sürekli aynı/monoton olmaz; gam yeme!

هان مشو نومید چون واقف نۀ از سر غیب
باشد اندر پرده بازیهای پنهان غم مخور

(Hân, meşev novmîd çon vâkıf ne-î ez sirr-i ğayb)
(Bâşed ender perde bâzîhâ-yı pinhân ğam mehor!)

Sakın, ümitsiz olma gaybın (görünmüyen hayat) sırlarından habersizsin diye!
Vardır perde(nin gerisin)de gizli oyunlar; gam yeme!

ای دل ارسیل فنا بنیاد هستی بر کند
چون ترا نوحست کشتی بان ز طوفان غم مخور

(Ey dil! Er seyl-i fenâ bunyâd hestî ber koned)
(Çon torâ Nûh'ast keştîbân zi tûfân ğam mehor!)

Ey gönül! Eğer yokluk seli varlığı(nı) yıkıp harab ederse;
Madem Nuh (a.s.) senin kaptanın tufandan dolayı gam yeme!

در بیابان گر ز شوق کعبه خواهی زد قدم
سرزنشها گر کند خار مغیلان غم مخور

(Der biyâbân ger zi şevk-ı Ka'be hâhî zed kadem)
(Serzenişhâ ger koned hâr-ı muğîlân ğam mehor!)

Çölde eğer Ka'be arzusuyla yürüyeceksen,
Çok sitem ederse eğer Muğîlân dikeni*, gam yeme!

گرچه منزل بس خطرناکست و مقصد بس بعید
هیچ راهی نیست کانرا نیست پایان غم مخور

(Gerçi menzil bes hatarnâk'est ve maksad bes baîd)
(Hîç râhî nîst kânrâ nîst pâyân ğam mehor!)

Her ne kadar menzil (varılacak yer) çok tehlikeli ve maksat (hedeflenen yer) çok uzaksa da
(Bilesin ki) Hiç bir yol yoktur ki onun sonu/bitişi olmasın; gam yeme!

حال ما و فرقت جانان و ابرام رقیب
جمله میداند خدای حال گردان غم مخور

(Hâl-i mâ ve firkat-i cânân ve ibrâm-ı rakîb!)
(Cümle mîdâned Hodây-ı Hâl-gerdân ğam mehor!)

Durumumuz, sevgiliden ayrı kalmak ve rakibin (düşmanın) cefası
Hepsini biliyor halleri değiştiren Tanrı; gam yeme!

حافظا در کنج فقر و خلوت شبهای تار
تا بود وردت دعا و درس قرآن غم مخور

(Hafız'â! Der konc-i fakr ve halvet-i şebhâ-yı târ)
(Tâ buved virde-t duâ ve ders-i Kur'ân ğam mehor!)

Ey Hafız! Yoksulluğun bucağında ve karanlık gecelerin yalnızlığında
Virdin duâ ve Kur'an dersi* oldukça; gam yeme!
[/size][/size]

***واژگان پنهان ( Vâjegân-ı Pinhân ) Saklı Sözcükler *


گم (gom): kayıp
گم گشته(gom-geşte): kaybolmuş
باز آمدن(bâz âmeden): tekrar gelmek, geri gelmek, dönmek
کلبه (kulbe): kulube, baraka, küçük, dar ev
دل بد (dil-i bed): kötümser
شوریده (şorîde): perişan
سامان (sâmân): düzen, nizam, yol; sükûnet, dinginlik
خوشخوان (hoş-hân): güzel öten
دوران (devrân): feleğin dönmesi, dünyanın gidişatı; olayların/durumların değişmesi
کشتی (keştî): vapur, gemi
کشتی بان (keştî-bân): gemi kaptanı
نومید (novmîd): ümitsiz
هستی (hestî): varlık, var olma
بنیاد (bunyâd): temel, kök
بنیاد بر كردن (bunyâd ber kerden): harap etmek, kökünü kazımak
خار (hâr): diken
بازی (bâzî): oyun, hile
بیابان (biyâbân): çöl, kır
پایان (pâyân): son
تار (târ): karanlık
ابرام (ibrâm): cefa, sıkıntı verme, eziyet
رقیب (rakîb): (zarara uğramanı gözetip duran, seni çekemeyen) rakip; düşman
کنج (konc): köşe, bucak
حال گردان (Hâl-gerdân): Halleri (insanların ve canlıların içinde bulundukları durumu) değiştiren
ورد (vird): günlük devamlı yapılan şey: özellikle nafile ibadet
خطرناک (hatar-nâk): tehlikeli
یکسان (yeksân): tektip, aynı, farsız, rutin, monoton
کانرا (k'ân-râ): (كه آنرا -ki ân-râ'nın kısaltılmışı) ki o
بس (bes): çok, ile dolu
گردون (gerdûn): felek, dünya düzeni

* خار مغیلان: Asıl yurdu Arab Yarımadası olan, dikeni çok olan çöl iklimlerinde yetişen bir bitki.
Google çeviriye göre İngilizcesi Egyptian Thorn (Mısır dikeni).
*'Ders' burada geniş anlamıyla kullanılmıştır; yani okuma, üzerinde düşünme ve öğrenmeyi kapsar.
* Önceki derslerde yer alan 'Kelime Hazinesi' bölümünün formatını da değiştirdik. Bu başlık altında edebî alıntılardaki bilmediğimiz kelimeler yer alacaktır.