Prof. Dr. Adnan KARAİSMAİLOĞLU

MEVLÂNÂ VE FARSÇA

Ülkemizde yapılan konuşmalarda zaman zaman bazı konular, kanımca yanlış anlamalar ve hisler doğuracak şekilde dile getirilmekte veya dinleyiciler tarafından böyle algılanmaktadır. Konu özellikle Türkiye"de bıraktığı olumsuz etkiler açısından önemlidir. Önceki günlerde Mevlânâ"yı anmak için düzenlenen bir panelin ardından 18 Ocak 2007 günü, ""Şimdi İngilizce, Geçmişte Farsça ve Arapça"" başlığıyla yapılan bir haber bunun ilginç bir örneğidir. Haberdeki alıntıda, Mevlânâ"nın eserlerinin Farsça olduğu, o dönemde de Türkçe"nin bir kenara itildiği belirtilmekteydi. Haberin ve alıntının vardığı nokta başlıkla birlikte okunmalıdır: “Şimdi İngilizce, geçmişte Farsça ve Arapça. Sakın ecdadınıza kızmayın.”
Bu ve benzeri ifadeler sonucunda Türkçe konuşanların zihninde şu algılamalar oluşabilmektedir:
a) Ecdadımız yabancı kültürlerin etkisi altında kalmıştır.
b) Farsça veya Arapça kullanmaları etki altında kalmaları sonucudur.
c) Mevlânâ da eserlerini Farsça yazarak bu yanlışı sürdürmüştür.

Devamını oku

BİLGİN, ARİF, ÂŞIK VE ŞAİR MEVLANA

Başlıkta yer alan dört sıfat, Mevlana için yeterli görülmeyebilir veya bazılarınca bunlardan biri özellikle tercih edilebilir. Bizim amacımız ise bu özelliklerin buluştuğu Mevlana"nın bu hüviyet bütünlüğüne dikkat çekmek ve bütünlükle birlikte günlük hayatın içindeki yerine işaret etmektir.
Mevlana"nın uzun süre eğitim gördüğünü ve döneminde medreselerde öğretilen ilimlerde özellik kazandığını, 24 yaşında müderris ve müftü olarak babasının yerini alabilecek dereceye ulaştığını kaynaklar belirtmektedir. Sadık oğlu Sultan Veled şöyle demektedir:
شست بر جاش شه جلال الدین رو بدو کرد خلق روی زمین
چون پدر گشت زاهد و دانا سرور و شاه جملۀ اولیا
“Padişah Celâleddin, babasının yerine geçti, oturdu; yeryüzü halkı ona yüz tuttu.
Babası gibi zahitti, bilgindi; bütün bilginlerin başı-başbuğuydu, padişahıydı.” 1

Devamını oku

MESNEVÎ HİKÂYELERİNDE ŞEKİL VE İÇERİK

Günümüzde Mevlânâ'yı ve özellikle Mesnevî'sini yakından tanıma arzusu gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bunun ana sebeplerinden biri, Mevlânâ'nın, özellikle Mesnevî"sinde birey ve toplumla ilgili etkileyici değerlendirmeler yapmasıdır. Mesnevî'deki hikâyeler bu açıdan her zaman dikkat çekmiştir. Bu nedenle Mesnevî hikâyelerini Mesnevî'deki önemli konulardan ayrı olarak ele almak, hatta “Mesnevî Hikâyeleri” oluşturmak özellikle son asırda yaygınlaşmıştır. Diğer taraftan bunun aksine Mesnevî'deki önemli gördükleri konuları hikâyesiz bir şekilde aktarmayı tercih edenler de olmuştur. Ancak Mevlânâ tarafından Mesnevî'de düşüncelerle hikâyeler arasında kurulmuş olan bağlantı ve yorumlar, bir yöne ağırlık veren bu yararlı çabalarda genelde yer bulamamaktadır.

Devamını oku

MESNEVÎ"DE “BEN” VE “SEN” TANIMLAMASI

Mevlânâ (ö. 1273), Mesnevî"sinde ve diğer eserlerinde “ben”i şiirselliğin ve sufî düşüncenin derinliğinden yararlanarak, günlük algılamanın dışında bir içerikle tanımlamaktadır. Ancak hemen belirtelim ki Mevlânâ"nın üst bir dil ve anlayışla yaptığı yorum, bütünüyle gündelik hayatla da ilgilidir. Tanım ve yorumlarının etkileyiciliği de buradan kaynaklanmaktadır.
Mevlânâ “ben” tanımlamasında “biz”, “sen” ve hatta “o” kişiliklerini de sorgulamaktadır. Varlığı ve benlik duygusunu irdelediği anlatımlarında farklı bir değer yargısı oluşturmakta, önce “ben”i “sen”le buluşturmakta, sonuçta değeri “senle özdeşleştirmektedir. Konuyu, Mesnevî"deki bir hikâyeyle tartışmaya açmak uygun olacaktır. Söz konusu hikâye başlığıyla birlikte şu şekildedir:
Dostunun kapısını çalan kişinin hikâyesi: Dost içeriden “Kimdir, o?” dedi. -Kapıdaki- “Benim” dedi. Dost, “Madem sen, sensin, kapıyı açmıyorum. Dostlardan “Ben” olan hiç kimseyi tanımıyorum. Git!” dedi

Devamını oku

MESNEVÎ HİKÂYELERİNDE ŞEKİL VE İÇERİK

Günümüzde Mevlânâ'yı ve özellikle Mesnevî'sini yakından tanıma arzusu gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bunun ana sebeplerinden biri, Mevlânâ'nın, özellikle Mesnevî"sinde birey ve toplumla ilgili etkileyici değerlendirmeler yapmasıdır. Mesnevî'deki hikâyeler bu açıdan her zaman dikkat çekmiştir. Bu nedenle Mesnevî hikâyelerini Mesnevî'deki önemli konulardan ayrı olarak ele almak, hatta “Mesnevî Hikâyeleri” oluşturmak özellikle son asırda yaygınlaşmıştır. Diğer taraftan bunun aksine Mesnevî'deki önemli gördükleri konuları hikâyesiz bir şekilde aktarmayı tercih edenler de olmuştur. Ancak Mevlânâ tarafından Mesnevî'de düşüncelerle hikâyeler arasında kurulmuş olan bağlantı ve yorumlar, bir yöne ağırlık veren bu yararlı çabalarda genelde yer bulamamaktadır.

Devamını oku

GELENEKTE YENİLEŞME: MEVLÂNÂ VE NURETTİN TOPÇU

Bu anma toplantısının 17 Aralık gününde gerçekleşmesi, sanıyorum, bahsedeceğim tesadüfle ilgili değildir. Zira bu anma toplantısı aylar öncesinde farklı ay ve günler için tasarlanmaktaydı. Bu buluşmanın, merhum Topçu"nun gönül dünyasını süsleyen ve “Hareket” felsefesinin odağında gördüğü Mevlânâ"nın Hakk"a vuslat gününe tesadüf etmesi, çok anlamlı düşmüştür. Düşüren Hakk"a hamd, vesile olanlara teşekkür ediyoruz.

Burada amacımız Nurettin Topçu"nun, Mevlânâ hakkındaki düşüncelerini sıralamak, onunla ilgili yüceltici ifadelerini aktarmak değildir. Şüphesiz onun Hz. Mevlânâ hakkındaki bazı sözlerine konunun gereği yer verilecektir. Ancak buradaki arzu ve heyecan, onların bakışlarıyla ihya, ıslah, rönesans, reform, diriliş, ve hareket gibi adlandırmalarla her an dile gelen yenileşmeden söz etmektir.

Devamını oku

Döne Döne Mevlânâ'ya

Dönmek eylemi bugün düşünce odaklı değerlendirmelerde olumsuz bir çağrışıma sahip. Dönek, kınamak amacıyla, bundan öte ihanet suçlaması için kullanılan bir sıfat oldu. Sözcüklerin olumsuz anlamlarının ilk olarak hatıra gelmesi, günümüzde alışkınlığa dönüşen yanlış bir duruştan kaynaklanmaktadır. Yanlış örnekler, hiçbir zaman sıfatları kirletemez veya güzel sıfatlarla kötü Örnekler kastedilemez. Öğretmen öğretendir, yol gösterendir; insanlık ve sevgi dersleri verir. Öğrenci öğrenendir, istekli ve hep gelişme sağlayan kişidir. Her birey bu nedenle ömrünün sonuna kadar öğrencidir.
Dönen dervişler, güzel bir tanımlamayı da içeriyor. Sadece semai, semazeni hatırlatmıyor, tüm Mevlevileri kapsıyor. Gerçekte dönmek eylemini her bireyi kuşatacak şekle büründürmüştür
Mevlâna. Ulaşılan nokta, dönmeye gerçek anlamını kazandırır. Bütün kâinat dönüyor, insana hizmet sunuyor. Ey döndüren! En iyi duruma döndür bizi!

Devamını oku

MEVLÂNÂ'DA EDEBÎ ZEVK

Mevlânâ, tasavvufî düşüncelerinin yanı sıra edebî kişiliği ve şiirleriyle Doğu edebiyatında ve özellikle Türk edebiyatında “Mevlevî edebiyatı” isimlendirmesini gerektirecek kadar etkili olmuştur. Onun adıyla özdeşleşen bu edebî anlayışın ve üslûbun takipçileri için kaleme alınan eserler ve bunların şiirlerinden oluşturulan mecmualar, bu yönde tatmin edici bilgiler vermektedir.
Burada önce Hz. Mevlânâ"nın dinî ve tasavvufî düşüncelerinin gönüllere daha etkili bir şekilde tesir etmesini sağlayan şiir bilgisi ve dehâsı hakkında bir değerlendirme yapmaya çalışılacak, manzum eserlerine değinilecek, şairliğine ve şairleri etkileyen üslûbuna işaret edilerek örnekler sunulacaktır.
Onun manzum eserlerinin şiir sanatı açısından birer şaheser olduğu hususu, asırlar boyu tasdik edilmiştir. Böyle bir şahsın şairliğinin güçlü dayanakları olduğu aşikârdır. O küçük yaşlardan itibaren şiirle yüz yüze gelmiş, çeşitli şairlerin şiirleriyle meşgul olmuş ve hatta şiir eğitimi almış olmalıdır.

Devamını oku

SELÇUKLU DÖNEMİ ŞİİRİ VE MEVLÂNA"NIN ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ

ÖZET
Mevlâna"nın şiiri ve şairlik yönü özellikle edebiyat ve sanat açısından değerlendir-meler yapıldığında hatıra gelmektedir. Ancak Mevlâna"nın şair kimliği, belki de çoğu zaman özellikle Türkiye"de göz ardı edilse de onun söze ve sözcüklere kazandırdığı anlamlar açısından önemlidir. Sözcüklerin yeni anlamlar kazanması ve anlatımın somuttan soyuta doğru uzanması doğudaki şiir geleneğinde belirli gelişmelerin sonucudur.
Selçuklular zamanında Farsça şiirde ortaya çıkan üslup farklılaşması ve konu tercihleri, “Irak Üslubu” veya “Selçuklu Üslubu” adı altında açıklanmaktadır. Bu dönemde aynı zamanda şair kimliğinde de farklılaşmalar olmuştur. Klasik saray şairi kimliği dışına çıkan başta Mevlâna gibi şahsiyetler, şiirin yönünü etkilemişlerdir.

Devamını oku

MESNEVÎ HİKÂYELERİNDE TAHKİYE VE GERÇEKLİK

Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu güne kadar “Mesnevî Hikâyeleri” adıyla çok sayıda makale ve kitap yayınlanmıştır. Bunlardan birçoğu iyi niyetle araştırma, inceleme ve hikâyelerden yararlanma amacıyla yazılmıştır. Ancak bu tür başlık koymalar bazılarının Mesnevî'yi bir hikâye kitabı gibi tasavvur etmelerine yol açmıştır. Ayrıca bazıları da geçmişte ve günümüzde küçümseme amacıyla Mesnevî'yi “Hikâye kitabı” olarak nitelemiş ve nitelemektedir.

Mesnevî, hakikat yolunun yolcuları için söylenmiş ve yazılmış yol gösterici ve kılavuz bir kitaptır. Hikâyeler, kıssalar ve temsiller Mesnevî'ye Mevlana tarafından bu amaçla yerleştirilmiştir. Bu makalede Mesnevî'nin tahkiye üslubunun ve hikâyeli anlatımının günlük olaylarla ve de hayatın sorunlarıyla ne tür bir irtibatı bulunduğunu araştırmak arzumuzdur.

Mesnevî'de hikâyelerin arasında canlı bir kahramandan söz eden beyitler vardır, şu şekilde:

یک حکایت هست اینجا ز اعتبار لیک عاجز شد بُخاری ز انتظار

Devamını oku