FARSÇA ORİJİNAL METNİNDEN YORUMLAYAN: Kaan Dilek

MESNEVİ’DEN BİR HİKAYE: PADİŞAHIN CARİYE KIZA AŞKI

Eski zamanlarda dünyevi gücünün yanında iman gücüne de sahip bir padişah yaşarmış. Bu padişah bir gün av için atıyla hareket halindeyken yolda bir cariye görür ve ona aşık olur. Onu satın alarak sarayına getirir ama mutluluğunu herkesten gizler. Cariye padişahın yanına geldiğinde hastalanır ve şah hekimlerini çağırıp onu iyileştirmelerini ister. Tabiplere kızın iyileşmesi karşısında hazineler vaat etmiştir. Tabipler onu iyileştireceklerini çünkü kendilerinin maharetli hekimler olduklarını söylerler. Ama bu arada inşallah demezler. Allah’ta onlara insanın acziyetini gösterir. Tabipler cariye kızı iyileştiremezler.

Hikâyenin bu kısmında Mevlâna araya girer ve insanın aciz olduğunu ve insanın her an bunu derk etmesi gerekliliğine vurgu yapar. “لا حَوْلَ وَ لا قُوَّةِ إلاَّ بِاللَّهِ” (la havle ve la kuvvete illa billah) veya “إنْ شاءَ اللَّهُ” (inşallah) sözünün insanda sadece dille söylemekten ziyade kalbi ve batınî bir meleke olmasını vurgular.

Devamını oku