OSMANLI DÜNYASINDA RÜYA GÖRMEK ÜZERİNE

Cilt: 4 Sayı: 7 Ocak 2016 / Volume: 4 Issue: 7 January 2016
Makalenin Geliş ve Kabul Tarihi.: 21.12.2015-29.12.2015
OSMANLI DÜNYASINDA RÜYA GÖRMEK ÜZERİNE
On Dreaming In The Ottoman World
“Tarihçi, öznesinin çoğu zamanını uykuda harcadığını
ve uykudayken de rüya gördüğünü
unutma tehlikesiyle karşı karşıyadır”1
Peter Brown
Muhammed YAZICI
ÖZ
Zuhûru, rüyalarla ilişkilendirilen Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi
boyunca hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşayan insanlar şüphesiz pek çok rüya
görmüş ve bunların çok az bir kısmı günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bu rüyaların
önemli bir kısmı tarihte ön plana çıkmış şahsiyetlere aittir. Bazıları geleneklerin
kıymet verdiği bir olguyu açıkladığı için seçilmiş ve tarih boyunca ufak tefek
değişikliklerle tekrarlanan rüyalardır. Bazıları belki de gerçekte hiç görülmemiştir ve
tarihçilerin eserlerinde açıklamakta zorlandıkları hususları desteklemek için
kullanılmıştır. Bütün bilinmezliklerine rağmen rüyalar üzerinden bir imparatorluğun
tarihine bakmak tarihçi açısından büyük bir risk taşısa da, bu riski almak farklı bir
pencereden tarihi olaylara yaklaşımın da önünü açmaktadır. Geçmiş dönemde
yaşayan insanların hayatında önemli bir yer işgal eden rüyalar üzerine çalışmak ve
bu sayede onların dış dünyada yaşadıkları veya kendilerinden bağımsız yaşanan
gelişmelerin, iç dünyalarındaki yansımalarını ortaya çıkarmak bu çalışmanın
amacını oluşturmaktadır. Çalışmanın kaynakları, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde
yapılan çalışmalar esnasında devletin resmi belgelerine yansıyan çeşitli rüya
kayıtlarıdır. Ayrıca seyahatnameler ve kronikler de inceleme kapsamındadır.
Anahtar Kelimeler: Rüya, Osmanlı İmparatorluğu

 Makalenin konusu dâhilindeki II. Abdülhamid dönemine ait rüya kayıtları ile ilgili olarak
“Rüyaların Gözünden II. Abdülhamid devri” adlı bildiri, TTK tarafından Selanik’te
düzenlenen II. Abdülhamid dönemi sempozyumunda sunulmuştur. Bkz. Muhammed Yazıcı,
“Rüyaların Gözünden II. Abdülhamid Devri”, Sultan II. Abdülhamid Sempozyumu, 20-21
Şubat 2014, C. 3, Ankara 2014, s.123-138.
1
Peter Brown, Geç Antikçağda Roma ve Bizans Dünyası, Çev. Turhan Kaçar, İstanbul 2000,
s.28.
Yrd. Doç. Dr. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Tarih Bölümü, myazici@mu.edu.tr.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
121
ABSTRACT
Throughout the history of the Ottoman Empire associating appearance with
dreams, people living in the regions under its control saw many dreams but few of
them have survived up to now. Most of these dreams are related to prominent figures
in the history. Some of them were selected as they explained a phenomenon
considered to be important by traditions and recurred with slight changes throughout
the history. Some of them were not seen in fact but exploited to explain the points
that could not be explained by historians in their works. In spite of all their
uncertainties and the possible risks of looking at the history on the basis of dreams,
it is clear that this risk is worth being taken to open a new window to historical
events. The purpose of the current study is to investigate the dreams occupying an
important place in the lives of people living in former periods and to reveal the
repercussions of the events experienced by them in their external world or events
occurring independent of them in their inner world. The resources employed in the
current study are various records of dreams kept in official documents of the state
elicited as a result of the works conducted in the Prime Minister’s Ottoman Archive
and some travelogues and chronicles.
Keywords: Dream, Ottoman Empire.
Giriş
Sözlükte, Arapça görmek anlamına gelen rü’yet kökünden türeyen rü’yâ
kelimesi düş, uykuda görülen şey anlamlarına gelmektedir2
. Arapçada düş
anlamında kullanılmayan vâkıa kelimesi Osmanlıcada rüya karşılığında
kullanılmıştır3
. Arapça karşılığı vuku’ bulan hal olan vâkı’a4
kelimesinin
Osmanlıcada rüya karşılığında özellikle de tasavvufî rüya tabirnamelerinde
kullanılması rüyanın bir hayal olmayıp gerçekten yaşanmış olaylar gibi
düşünüldüğünü göstermesi bakımından önemlidir5
.
Türk toplumunda rüyalara eskiden beri ilgi gösterilmiş, çözümlenmeye ve
anlamlandırılmaya çalışılmıştır. İslamiyet’in kabulünden sonra yorum tekniği olarak
genelde İslamî kaynaklara başvurulmuş yer yer de spiritüel yönde çalışmalar
yapılmıştır6
. Arapça, Farsça ve Türkçe kaleme alınan eserlerde çok sayıda rüya
kaydı bulunmaktadır. Bu rüyalar çoğunlukla belirli siyasi olayların ifade
edilmesinde kullanılmıştır. Burada dikkati çeken en önemli nokta bu rüyaların

2
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1996, s.902; Şemseddin
Sami, Kâmûs-ı Türkî, İstanbul 1989, s.676.
3 Orhan Şaik Gökyay, “Rüyalar Üzerine”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri,
C.IV, Ankara 1982, s.185.
4
Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, s.1484.
5 Mustafa Tatçı-Halil Çeltik, Türk Edebiyatında Tasavvufî Rüyâ Tabirnameleri, Ankara 1995,
s. XIII.
6 Erich Fromm, Rüyalar, Masallar, Mitoslar, Çev: Aydın Arıtan-Kaan H. Ökten, İstanbul
1995, s.8.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
122
önemli bir kısmının sonradan uydurulduğu gerçeğidir. Uydurulmuş da olsalar
siyasette belirli mekanizmaların işleyişine ışık tutmaları açısından ilginçtirler.
Arapça, Farsça ve Türkçe kaleme alınmış kaynaklarda kayıtlı rüyalardan yola
çıkılarak İslam tarihinin yeniden kurgulanması mümkündür. Bu kaynaklardaki
rüyaların kimi tarih oyununun aktörlerine kimi ise izleyicilerine aittir7
. İslam
ülkelerinin tarihiyle ilgili yazılan eserler okunduğunda tarihçilerin derlemiş olduğu
rüyaların sayısının oldukça fazla olduğu dikkati çekmektedir. Bu rüyalar toplumsal
gelişmelerin yansıdığı bir perde görevini yerine getirir. Vakayiname ve hal
tercümelerinde bulunan rüyalar, tarihçilerin bir nedenle yazamadıkları gerçekleri
üstü kapalı bir şekilde anlatır. Yani tarihçiler hem kendilerini tehlikeye atmamak
için hem de görüşlerini belirtmek için rüyaları araç olarak kullanırlar8
.
Vahiy peygamberlere keşif de ermişlere ait bir olgu iken rüya herkes
tarafından görülebildiğinden sadece bu açıdan eşitlikçi olduğu söylenebilir. İbni
Arabi’ye ait olan bir tabirname’de “daima nafakasını ve günlük yiyeceğini düşünen
ve aklı fikri onunla meşgul olan” yoksulların rüyalarına itibar edilmemesi
yazmaktadır. II. Abdülhamid’in emriyle Arapçadan tercümesi yaptırılan bir
tabirnamede de “bir kimsenin hâli sükûnetde tarafından ve kendisi huzur ve rahatda
ve libâsı fahir ve cedîd bulunur ise… Onun rüyası salih olur.” şeklindeki ifadeyle bu
eşitsizliğe vurgu yapılmıştır9
. Yine Mesnevi’de karşımıza çıkan “kadının rüyasını,
aklının noksan, canının arık olması bakımından, erkeğin rüyasından aşağı bil.”
şeklindeki ifade kadınlar ve erkeklerin gördükleri rüyaların arasındaki eşitsizliğe
vurgu yapmaktadır10. Bu açıdan bakıldığında rüyaların tam da eşitlikçi olmadığı
sonucu çıkmaktadır. Yine gayrimüslimler rüya-yı sadıka görmek noktasında
Müslümanlar ile eşittir fakat aynı eşitlik rüya-yı saliha görme noktasında
Müslümanlar lehine döner11
.
Tarihte rüyalar birilerinin yüceltilmesi için kullanılmıştır. Eflaki’nin
eserinde anlattığı ve ilk bakışta siyasi bir kehanetmiş gibi görünen rüya esasında
Mevlana’nın babası Baha-i Veled’in yüceltilmesine yöneliktir. Menakibü’l-Arifin
adlı eserde anlatılan bu rüyada Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat rüyasında
başının altından, göğsünün saf gümüşten, göğsünden aşağısının bakırdan,
bacaklarının kurşundan, ayaklarının ise kalaydan olduğunu görmüştür. Bu rüyayı o
dönemin deneyimli rüya tabircilerinden hiçbiri yorumlayamamıştır. Rüya daha sonra
Baha-i Veled’e anlatılmış ve o da rüyayı şu şekilde tabir etmiştir: Sen(Alaeddin
Keykubat) sağ olduğun müddetçe dünyadaki insanlar altın gibi değerli ve dürüst
olacaklardır. Senin ölümünden sonra oğlun(II. Gıyaseddin Keyhüsrev) zamanında
gümüş gibi olacaktır. Torunlarının zamanı bakır gibi olacak bayağı ve ihtiraslı

7 Annemarie Schimmel, Halifenin Rüyaları İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri, Çev:Tûba Erkmen,
İstanbul 2005, s.27, 312.
8 A. Schimmel, a.g.e., s.16.
9 Cemal Kafadar, “Mütereddit Bir Mutasavvıf: Üsküplü Asiye Hatun’un Rüya Defteri 1641-
1643”, Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun,
İstanbul 2009, s.140, not:30.
10 Cemal Kafadar, a.g.m., s.141, not: 32.
11 Cemal Kafadar, a.g.m., s.140.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
123
insanlar hükümdar olacaktır. Sonraki aşamada dünya karmakarışık olacak insanlar
arasında saflık, sadakat ve şefkat kalmayacaktır. Son nesillere gelindiğinde ise Rum
diyarı yıkılacak, işe yaramaz insanlar şehirlere saldıracak, isyancılar ortaya çıkacak
ve Selçuklu düzeni son bulacaktır. Eflaki’nin eseri yukarıda iddia edilen rüyanın
yaşanıldığı tarihten yüzyıla yakın bir zaman geçtikten sonra kaleme alınmıştır ve
Anadolu Selçuklu Devleti’nin tarih sahnesinden çekilmesi de rüya tabirinde
belirtilenden daha erken gerçekleşmiştir.12 Bir devletin yıkılacağının bir rüyayla
ilişkilendirilmesiyle benzer şekilde, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu da değişik
sürümleri bulunan bir rüya ile ilişkilendirilmiştir13
. Osmanlı Devleti’nin kuruluş
dönemi ile ilgili kaynaklardaki bilgilerin önemli bir kısmını efsanevi bilgiler
oluşturmaktadır. Bu bilgiler içerisinde çeşitli rüya kayıtlarına da rastlanılmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin tarihi beyliğin kurucusu olan Osman Gazi’nin rüyası ile
başlamaktadır. Esasında büyük bir imparatorluk kurulurken, devletin kuruluş
felsefesini böyle bir rüyaya dayandırma ve böylece manevi bir güç kazanma Türk
devletlerinde bir gelenek halindedir14. Barkan’ın ifadesiyle Osman Gazi’nin rüyası
“…mucize nevinden vukua gelen bu hadisenin ancak ilahi takdir ile yapmanın
mümkün olduğuna inanışın bir ifadesidir.”15 Bu inanışlar, çoğu zaman devletin
kuruluş ve yücelmesinden sonra oluşturulmuşlardır16. Yine Osmanlı kuruluş
dönemindeki efsanevi rüyalara bir örnek de Harmankaya Tekfuru olan Köse
Mihal’in Müslüman olma süreci ile ilgili rüyadır17. Yine Rumeli Fatihi Süleyman
Paşa bir gece rüyasında ayın hem Asya hem de Rumeli’yi aydınlattığını ve kendisine
davetkâr bir yol gösterdiğini görmüş ve ondan sonra sal ile karşıya geçmeye
teşebbüs etmiştir18
.
Osmanlı Padişahlarının ve Devlet Adamlarının Rüyaları
Çeşitli İslamî tarikatların rüyaya verdiği önem ve bu tarikatların hem devlet
yönetiminde hem de toplum hayatında kalın çizgilerle yer alması rüyaya olan ilgiyi
artırmıştır. Osmanlı padişahlarının kuruluş döneminden itibaren tasavvufla ve tarikat
şeyhleriyle olan ilişkileri oldukça dikkat çekmekte ve var olan bu ilişkinin izleri

12 A. Schimmel, a.g.e., s.329-330.
13 Mehmed Neşrî, Aşiretten İmparatorluğa Osmanlı Tarihi(1288-1485), sad: Necdet Öztürk,
İstanbul 2011, s. 48-51.
14 Konu ile ilgili olarak bkz. Abdullah Temizkan-Erhan Aktaş, “Türk Devlet Geleneğinde
İktidarın Meşrulaştırılmasında Rüyanın Kullanımı”, Karadeniz Araştırmaları, C.9, S.33,
Ankara 2012, s.13-22.
15 Ö. Lütfi Barkan, Kolonizatör Türk Dervişleri, İstanbul Tarihsiz, s.5.
16 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, C. II, Ankara 1989, s. 2.
17 Oruç tarihinde ilgili rüya Köse Mihal’in ağzından şu şekilde rivayet edilmiştir: “Ey Osman
Gazi! Düşümde sizin peygamber Muhammed Mustafa’yı gördüm. Bana İslam dinini telkin
edip kelime-i şehadeti ve Fatiha’yı ve İhlas sûresini öğretti. Dedi ki: Ey Abdullah, sabahleyin
kalk, atlan. Falan yerde bir gazi yiğit vardır. Adı Osman’dır. Şu şekilli yiğittir. Hak yoluna fî
sebîlillah gazaya niyet etmiştir. Benim ak sancağım onun yanındadır. Ona git tabi ol.” Bkz.
Atsız, Oruç Beğ Tarihi, İstanbul 2011, s.26.
18 Mustafa Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, C. I, Ankara 2010, s.87; Alphonse de Lamartin,
Aşiretten Devlete Türkiye Tarihi, C. I, Haz. M.R.Uzmen, Tercüman 1001 Temel Eser, s.98-
99.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
124
dönemin kaynaklarından takip edilebilmektedir19. Osmanlı padişahları klasik
dönemde Halvetilik, Mevlevilik, Nakşibendîlik gibi tarikatları benimsemişler ve
onların desteğini almışlardır. Sultanlar, reaya üzerindeki nüfuzlarını sağlamlaştırmak
ve devam ettirmek amacıyla tarikatlarla özdeşleşmeyi gerekli görmekteydiler20
.
Tarikatlarla olan bu ilişki sadece padişahla sınırlı kalmamış hanedana mensup diğer
şahıslar ve devletin ileri gelenleri de benzer ilişkileri kurmuşlardır. Hal böyle olunca
dönemin kaynaklarına padişah ve devlet adamlarıyla ilgili çok sayıda rüya
kaydedilmiştir. Kaynaklarda dönemin hükümdarlarına ya da büyük şahsiyetlerine ait
rüyalarının fazlalığının bir nedeni de makam ve mevki itibariyle üst düzeyde
bulunan insanların rüyalarının daha gerçek olduğu hususunun İslam âlimlerince
vurgulanmasıdır. Bu açılardan bakıldığında mevcut Osmanlı kroniklerinde,
menakıpnamelerde ve edebî metinlerde sıradan insanlar yerine hükümdarların
rüyalarının fazlalığını olağan karşılamak gerekir21
.
Osmanlı padişahlarının kayıt altına alınan rüyalarının birkaçının en temel
özelliklerinden birisi yapılacak bir sefer öncesinde görülmesi ve karşı tarafın
hükümdarıyla yapılacak mücadeleden önce onun rüya âleminde yenilgiye
uğratılmasıdır. Burada gücün ortaya konduğu ve güçlünün kazandığı bir spor olan
güreş en önemli figürdür. Nitekim Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu Hükümdarı
Uzun Hasan ile yapacağı mücadeleden önce onunla rüyasında güreşmiş ve onu
yenmiştir. Tabirciler alenen belli olan bu rüyayı fethin müjdecisi olarak
yorumlamışlardır22
. Bazen yapılan güreş esnasında alınacak bir yenilgi de yapılan
tabirle teşvik edici bir hale bürünebilmektedir. Örneğin, I. Ahmed rüyasında Nemçe
Kralı ile güreş tuttuğunu ve güreş esnasında sırtının yere geldiğini görmüş, rüyanın
etkisiyle Avusturya’ya karşı yapılan savaşta mağlup olunacağı düşüncesine
kapılmıştır. Etrafındaki bazı kişilere rüyayı tabir ettirmiş ama bu tabirler kendini
rahatlatmaya yetmemiştir. En sonunda rüya Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’ne
yazılmıştır. Hüdayi Hazretlerinin I. Ahmed’in rüyasına yaptığı yorum şu şekildedir:
“İnsan vücudunda en güçlü organ sırttır. İnsan sırtında en ağır yükleri bile kolayca
taşır. Cemâdât arasında yani cansız varlıklar arasında da en güçlü olan arzdır,
yeryüzüdür. İnsandaki sırt ve arzın birleşmesinden daha büyük bir güç meydana
gelir ve bu kuvvet sayesinde sultanımız bi-iznillah Avusturya kralına ve ordusuna
karşı muzaffer olacaktır, rüyanın manası budur.” Rüyanın tabiri padişaha
yazıldıktan sonra Avusturya’ya sefer düzenlenmiş ve Estergon Kalesi geri alınmıştır.
II. Selim Kıbrıs seferini Divan-ı Hümayun ve Sokullu Mehmet Paşa’nın uyarılarına
rağmen gerçekleştirmiştir. Buna gerekçe olarak da gece rüyasında Hz.
Muhammed’in kendisine Kıbrıs’a sefere çıkılmasını emrettiğini göstermiştir. Eski
kaynaklarda Divan-ı Hümayun’dan Kıbrıs seferine çıkmama kararı alındığı; ancak o
gece padişahın rüyasında Hazret-i Peygamber’in Kıbrıs’a sefer yapılmasını
emrettiği; bunun için Sadrazam Sokulu Mehmed Paşa’nın ısrarlarına rağmen

19 Her bir Osmanlı padişahının mensup olduğu tarikat isimleri için bkz. Enver Behnan
Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 2013, s.501-502.
20 Halil İnalcık, Devlet-i ‘Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar, C. II, İstanbul
2014, s.231.
21 A.Schimmel, a.g.e., s.63.
22 Bkz. Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, C.I, s.533-534.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
125
padişahın sefere çıkılmasına karar verdiği yazılıdır. Yine III. Mustafa, Mora Seferine
hazırlanırken gece rüyasında kendisini ney çalarken görür ve dönemin Mevlevi
şeyhi ve şairi olan Enis Receb Dede’den23 rüyasını tabir etmesini ister. Mevlevi
şeyhi rüyayı “şahımız mansûr olacaktır” yani Allah’ın yardımıyla padişahımız
üstün gelecektir diye yorumlar24. Burada rüyada görülen ney şairane bir yorumla
tabir edilmiştir. Çünkü şah ve mansur aynı zaman da bir ney çeşididir25
.
Yıldırım Bayezid zamanında yanlarındaki abdallar ile Rumeli fetihlerine
katılan Kalenderi şeyhlerinden Seyyid Ali Sultan ile Seyyid Rüstem Gazi’nin
peygamber soyuna bağlanmaları menakıbnamede oldukça dikkat çekici bir tarzda
vurgulanmaktadır. Rivayete göre Hz. Muhammed, bizzat Yıldırım Bayezid’in
rüyasına girerek onların kendi soyundan geldiğini ve yanlarındaki kırk er ile yardıma
geleceklerini ve bu nedenle kendilerine çok itibar gösterilmesini istemiştir. Bu
rüyadan kısa bir zaman sonra iki şeyh yanlarında bulunan kırk abdal ile Yıldırım
Bayezid’in yanına gelmişler, sultan onları büyük bir saygı ile karşılamış ve Rumeli
gazalarına yollamıştır26. Yine Kalenderi şeyhlerinden olan Otman Baba, şehzadeliği
döneminden itibaren Fatih Sultan Mehmed’in üzerinde etkili olmaya çalışmıştır.
Rivayete göre daha şehzadeliği döneminde onun rüyasına girerek kendini tanıtmış
ve ona Rum diyarına kendisini padişah yapmak için geldiğini söylemiştir27. Otman
Baba ve dervişleri hakkında uygunsuz davranışları sebebiyle bazı sancak beyleri
davalar açmışlar, hatta Edirne Kadısı bir ihbar üzerine Otman Baba’nın bazı
müritlerini tutuklattırmıştır. Dönemin Osmanlı padişahı II. Mehmed de bir ferman
göndererek Otman Baba’nın tutuklatılarak İstanbul’a gönderilmesini emretmiştir.
Bir öküz arabasına bindirilerek Edirne’den İstanbul’a yollanan Otman Baba rivayete
göre sultanın rüyasına girerek onu korkutmuş ve hatasını yüzüne vurmuştur. Bu rüya
üzerine ulemanın şiddetli itirazlarına rağmen Otman Baba ve dervişleri serbest
bırakılmıştır28
.
Padişahlar içerisinde en ilginç rüyayı görenlerden biri Yavuz Sultan
Selim’dir. Rüyanın ilginçliği ise sonrasında yaşanan gelişmeler ile yakından ilgilidir.
Yavuz Sultan Selim Mısır’ın fethi esnasında rüyasında Muhammed Bahşı
Hazretlerini yolcu kılığında, beyaz keçe ve kepenek üstünde ip kuşak kuşanmış
şekilde görmüştür. Muhammed Bahşı Hazretleri, Yavuz Sultan Selim’e bu kıyafetle
sefere çıkacağını da rüyasında bildirmiştir. Rüyayı dinleyen Hasancan, öyle inzivaya
çekilmiş ermiş kişilerin seferinin ahiret seferi olduğunu ve eğer Muhammed bahşı
hazretleri vefat etmemişlerse ölümlerinin yakın olduğunu belirtmiştir. Bu tabirden

23 Hasan Aksoy, “Enis Receb Dede”, TDVİA.,C.XI, s.241-242.
24 “Sultân Mustafa-i Sânî bir gice rü’yâsında destinde bir nây müşâhede itmekle sûret-i
vâkı‘a-i vâkı‘ı bir varakaya tahrîr idüp ‘Azîz-i Mütercem’e irsâl ve ta‘bîrin su’âl eyledükde
inşâ’allâhü te‘âlâ şâh-ı mansûrdur ta‘bîr-i dil-pezîrini zeyl-i nemîka-i şâhâneye işâret
buyurdukları menkuldür…” Bkz. İlhan Genç, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye, Ankara 2000,
s.25.26.
25 Mehmet Nuri Uygun, “Ney”, TDVİA., C.XXXIII, s.69.
26 Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII.
Yüzyıllar), Ankara 1999, s.89-90.
27 Haşim Şahin, “Otman Baba”, TDVİA., C.34, s.7.
28 Ahmet Yaşar Ocak, a.g.e., s.121.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
126
sonra Muhammed bahşı hazretlerinin ölüm haberi Şam Hâkimi tarafından devlet
merkezine bildirilmiştir. Bu esnada Yavuz Sultan Selim’in hocası olan Halimi
Çelebi Efendi huzura gelerek önceden padişahın gördüğü rüyanın, Hasancan
tarafından kötüye yorularak tabir edildiğini ve çoğu rüyaların gerçekleşmesinin
tabire göre olduğunu belirterek tabir edene gereken cezanın verilmesini talep
etmiştir. Bu esnada Hasancan devreye girerek Muhammed Bahşı Hazretlerinin ölüm
tarihinin tespit edilerek rüyanın görüldüğü tarih ile karşılaştırılmasını ve eğer rüya
ölümden önce ise gereken cezaya razı olduğunu sonra ise ihsana gerek olacağını
belirtmiştir. Şam hâkiminin gönderdiği mektup incelendiğinde rüyanın şeyhin
öldüğü gece görüldüğü anlaşılmış ve padişah Hasancan’a 200 altın vermiştir29
.
Büyükbabası Kanuni Sultan Süleyman’ın başarılı ve uzun süren saltanatının
gölgesinde tahta çıkan III. Murad edebî, tarihî ve tasavvufî metinlere olan ilgisinin
yanı sıra gördüğü rüyaları da ciddiye alan bir Osmanlı padişahıdır. Sonraları şeyhi
olacak olan Halveti Şüca Dede ile tanışması, gördüğü rüyaları kaydetmeye
başlamasına vesile olmuştur. Çünkü Halveti tarikatında rüyalara özel bir önem
atfedilmekteydi ve bu tarikata giren bir müridin de rüyalarını şeyhine rapor etmesi
gerekmekteydi30. Hatta rüyaların şeyhten gizlenmesi müridi hain yapar ve manevi
terakkiden mahrum bırakıp, mertebesinde düşüklüğe neden olurdu31. Sultan III.
Murad gördüğü çeşitli rüyaları mektuplar halinde Şüca Dedeye gönderdi ve 1592
yılında padişahın atlarıyla ilgilenen Mirahur Nuh Ağa tarafından gönderilen bu rüya
mektupları “kitabü’l-menamat” başlığı altında kitaplaştırıldı32. Arnavut asıllı olan
Şucca33 acemi oğlanı iken III. Murad’ın şehzadeliği sırasında Manisa’ya gelmiş ve
bazı ileri gelenlerin bahçelerinde işçi olarak çalışmıştır. Sonradan Raziye Hatun
adındaki bir kadının bahçesine bahçıvan olmuştur. İlk günlerinde Ümmi Sinan
sufilerinden birine birkaç gün hizmet etmek suretiyle rüya tabiri konusunda birtakım
bilgiler edinmiştir. III. Murad’ın cülusundan evvel onun musahibesi Raziye Hatun

29 Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih, C.II, s.586.
30 “Mürid, rüyasını şeyhine arz etmek için gidince onun önünde diz çöküp, onun dizini öperek
sözü fazla uzatmadan edep dairesince rüyasını anlatır. Gördüğü rüyanın tabirini iyice
dinleyip belledikten sonra, arkasını şeyhine dönmeksizin yanından ayrılır. Şeyhi izin
vermediği müddetçe rüyasını başkasına tabir ettirmez. Eğer izin vermişse bütün müridan
toplanıp tevhid zikri icra ettikten sonra rüyayı ve tabirini dikkatlice dinleyip ona göre amel
ederler. Zahiren yanlış tabir edilmiş gibi görünse de bir hikmetinin olabileceğini düşünerek
itiraz edilmemesi gerektiğini, aksi takdirde ilahi feyzden mahrum kalacağını bilen mürid,
rüyası nasıl tabir olunmuşsa ona göre amel etmeli, kesinlikle şeyhine karşı çıkmamalıdır.”
Bkz. Ahmet Ödge, “Osmanlı Dönemi Tekke Hayatına Bir Örnek: Yiğitbaşı Veli ve Tarikat
Usulü”, Osmanlı, C.4, ed. Güler Eren, s.526.
31 Ahmet Ödge, a.g.m., s.526.
32 Kitabü’l-Menamat Sultan III. Murad’ın Rüya Mektupları, haz.Özgen Felek, İstanbul 2014,
s.15.
33 Devşirme gılmanlarındandır. Halvetiye’den Şaban Efendi’den el aldı. III. Murad’da bundan
el almıştır. Tahta çıktıktan sonra hünkar şeyhi oldu. 996’da(1588) vefat etti. İleri gelen devlet
adamları cenaze namazında hazır bulundular. Haliç’in ilerisine defnedildi. Ümmî iken
tasavvuf ıstılahlarında bilgi sahibi olup hali derun ve keramet davasındaydı. Damadı Yahya
Paşa’dır. Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, C.V, Yay. Haz. Nuri Akbayar, İstanbul
1996, s.1603.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
127
bir rüya görmüş34 ve Şucca bu rüyayı saltanat müjdesinin bir aya varmadan III.
Murad’a geleceği şeklinde yorumlamıştır. Tabirin bir suretini Raziye Hatun’a
vermiş o da III. Murad’a göndermiştir. Bir ay geçmeden saltanat müjdesinin III.
Murad’a gelmesi Şucca’nın ününü artırmış ve saraya davet olunmuştur. III. Murad
bu dervişin gelecekten haber vermesinden etkilenmiş ve onun müridi olmuştur.
Padişahın talimatıyla kendisine, Ayasofya civarında bir ev bağışlanmıştır. Zamanla
zengin olan Şucca içki içmeye ve hatta içkinin frengisini dışarıdan getirmeye
başlamıştır. Hakkında sultana yapılan şikâyetlere sultan pek de aldırış etmemiş ve
“Şeyh bildiğiniz değildir” diye cevap vermiştir. Şucca 10 yıl süreyle bu şekilde
saltanat sürmüş ve 158235 yılında arkasında pek çok çirkin iş bırakarak ölmüştür36
.
Raziye Hatun’un rüyası incelendiğinde şehzade Murad’ın padişah olacağı açık bir
şekilde görülmektedir. Fakat bunun gerçekleşme zamanının bir ay içinde olmasına
yönelik nasıl bir yorumlama yapıldığı ise tam olarak bilinmemektedir. Sonuçta,
Şucca yaptığı rüya yorumunun meyvelerini ömrünün sonuna kadar yemiştir. Şucca
gibi rüya tabiri yapmak suretiyle hayatını idame ettiren biri de Bayramiyye tarikatı
şeyhlerinden olan ve Abaza Şeyhi olarak bilinen Seyyid Abdurrahim-i Bayrami’dir.
Abaza Şeyhi, Abaza Paşanın ölümünden iki buçuk yıl sonra İstanbul’a gelmiş,
saraya nüfuz ederek IV. Murad’ın yakınları arasına girmeyi başarmıştır. Kendisine
Üsküdar’da bir konak verilmiş ve özellikle padişahın rüyalarını tabir ederek onun
tavır ve hareketlerini etkilemeye çalışmıştır37. Sahte rüyalar arz ederek, IV. Murad’ı
yeniçeriler aleyhine kışkırtmaya kalkışınca idam edilmiştir38
.
III. Murad’ın rüyalara verdiği önemin yanında saray halkının da onun
ölümüyle sonuçlanacak sürece dair gördükleri rüyalar dönemin kaynaklarına
aksetmiştir. Şöyle ki, III. Murad bir mide-bağırsak rahatsızlığı nedeniyle hastalanmış
ve hastalık ilerledikçe saray halkı büyük telaşa kapılmıştır. Saray halkı kötüye

34 Raziye hatunun rüyası şu şekildedir: “cülusdan bir ay mikdarı evvel şeh-zade-i ali-mahal
alem-i rüyada görmüşler ki yigirmi ayakdan ziyade murahham ü kâr-gir ve müstahkem ü
müstakarr bir nerd-bandan yukarı olmuşlar. Her birini eflak-ı tis’adan nişan murassas-ı
refi’u’l-bünyan yigirmi otuz aded mikdarı kubbelerin üstine çıkmışlar. Kemal-ı imtiyazla
oturıb ol makule ‘ali-mahalden etraf-ı alemi seyr etmek üzere turmışlar. Feemma ol hinde
Muhammed ve Mahmud nam şeh-zadelerini hatıra getürmüşler. Etrafına bakındıkça
görememişler. Badehu dört ayak aşağı inerken uyanmışlar.” Bkz. Faris Çerçi, Gelibolulu
Mustafa Ali ve Künhü’l-Ahbar’ında II. Selim, III. Murat ve III. Mehmet Devirleri, C. 3,
Kayseri 2000, s.246; Kitabü’l-Menamat., s.11.
35 Sicill-i Osmani’de ölüm tarihi H.996/1587-88 olarak verilmiştir. Bkz. Mehmed Süreyya,
a.g.e., s.1603.
36 Faris Çerçi, a.g.e., C. I, s.177; Fleischer, açgözlülüğüne ve her türlü cinsel düşkünlükle nam
salmasına rağmen III. Murad’ın Piri Şucaeddin’ın davranışları konusunda hiçbir şikayete
kulak asmadığını belirtmiştir. Bkz. Cornel H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali Bir Osmanlı
Aydın ve Bürokratı, Çev. Ayla Ortaç, İstanbul 1996, s.74.
37 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.III, Ankara 1988, s.167, not:3;Mustafa Kara,
“Abaza Şeyhi”, TDVİA., C.I, s.12.
38 Naima Tarihi’nde geçen sahte rüya şu şekildedir: “Yeniçeri ta’ifesinden sizin vücudunuza
zarar görünür katli’am mümkin olmadığı surette bâri bunların kisvelerin tağyir edip keçe ve
üsküf nâmını sahife-i rüzgârdan kaldırmanız mühim olmuştur. Âlem-i gaybetten bu husus için
tenbih ü işâret vardır.” Bkz. Târih-i Nâ’îma, C.II, Haz. Mehmet İpşirli, Ankara 2007, s.858.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
128
yorulan rüyalar görmeye başlamıştır. Bazısı rüyasında sarayın bahçesinde bulunan
heybetli ağaçların devrildiğine bazısı da Ayasofya’nın yıkıldığına şahit olmuştur. III.
Murad’ın hastalığı ortaya çıkmadan evvel de onun eski silahtarı olan ve ilm-i nücum
bilgisiyle bilinen Saatçi Hasan Paşa çok kötü bir rüya görmüştür. Hasan Paşa
gördüğü rüyayı yakın dostu Gelibolulu Mustafa Ali’ye anlatmış o da rüyanın
yorumunu, padişahın ağır bir hastalığa yakalanacağı şeklinde yapmıştır. Hasan Paşa
gördüğü rüyayı ve Ali’nin yaptığı yorumu, III. Murad’a da anlatmış ve bu hadiseden
üç gün sonra padişah hastalanarak yatağa düşmüştür. Hatta rüyanın çıktığına dair
bilgilendirmeyi III. Murad, Hasan Paşaya bir mektupla bildirmiştir. Bundan yaklaşık
bir ay sonra da III. Murad hayatını kaybetmiştir39
.
Hacca gitme düşüncesi olan fakat birtakım nedenlerden ötürü tam kararını
veremeyen II. Osman bir gece rüyasında Hz. Muhammed’i görür. Kendisi taht
üzerinde kuran okurken, Hz. Muhammed gelip elinden mushafı, egininden cebe ve
cevşenini alarak bir tokat vurur. Tahtından yıkılan II. Osman doğrulup Hz.
Muhammed’in ayağına yüz sürmeye çalışsa da başarılı olamaz. II. Osman’ın rüyası
ilk olarak Hoca Ömer Efendiye anlatılır. O da rüyayı “Hacc-ı şerife olan niyetinde
terk-i tereddüd için suret-i tevbihdir, rüyada ayağına yüz sürmek müyesser olmadı
ise inşallah te’ala merkad-ı münevverlerine yüz sürersiz” şeklinde tabir eder.
Gördüğü rüyadan oldukça etkilenen II. Osman’ı, Hoca Ömer Efendinin tabiri
rahatlatmaz ve rüya aziz-i vakt Üsküdari Mahmud Efendiye de tabir ettirilir.
Mahmud Efendi ise rüyayı şu şekilde tabir eder: “kelam-ı kadim hükm-i şer’i şeriftir
ve cebe alem-i vücuddur. Padişah-ı İslama lazımdır ki tevbe vü inabeti kendilere
hemdem edineler.” Tabirden etkilenen II. Osman uluların mezarlarını ziyarete
başlar40. Sultan II. Osman Eyüp Sultanın kabrini ziyarete vardığında kurban
konusunda tedariksiz olunduğu fark edilir ve bostancılara “koyun ve sığır getirin”
diye emir verilir. Koyun tedarik edilir ama sığır bulunamaz. Görevliler şehir
kapılarında ve Karagümrük’te buldukları arabaların öküzlerini gerçek değerinin
dörtte birine sahiplerinden cebren almışlar ve kurban etmişlerdir. Rüya ile amel
edilmesi neticesinde yapılan kabir ziyareti ve kurban kesimi esnasında yaşanan bu
hadise öküzleri ellerinden alınan halkın tepkisini çekmiş ve “inkisar ile beddua
etmelerine” neden olmuştur41
.
XVII. yüzyılın en önemli Osmanlı padişahlarından olan, IV. Murad, halef
ve seleflerinden farklı olarak çifte kılıç kuşanmıştır. Hz. Muhammed’in ve Yavuz
Sultan Selim’in kılıcını kuşanmıştır. Evliya Çelebi’ye göre, IV. Murad hızını
alamayarak o gece rüyasında kendisine “korkma” diye hitap eden Hz. Ömer’in
elinden bir kılıç daha kuşanmıştır. Cemal Kafadar’a göre bu çifte kılıç kuşanma ve
rüya hadisesi IV. Murad’ın askeri meseleleri seleflerinden daha ciddiye alması
gerektiğini isteyen veya bu konuda bir kamuoyu oluşturmayı amaçlayan kimselerin
kullandığı bir motiftir 42
.

39 Cornel H. Fleischer, a.g.e., s.157.
40 Târih-i Nâ’îma, C.II, s.478; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.e., s.135, not:2.
41 Târih-i Nâ’îma, C. II, s. 478; Mufassal Osmanlı Tarihi, C.IV, s.1817.
42 Cemal Kafadar, “Eyüp’te kılıç kuşanma Törenleri”, Eyüp Dün Bugün, Editör: Tülay Artan,
İstanbul 1994, s.50-61.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
129
III. Selim’in askeri başarısızlık nedeniyle görevden almak istediği Kethüda
Çerkes Meyyit Hasan Paşanın veya Cenaze Hasan Paşanın yerine sadarete kimin
getirileceği de istihareye yani rüya falına bakılarak gerçekleşmiştir. Şeyhülislam ve
Kaymakam paşa padişahın huzuruna çağrılmış ve hem idari hem de askeri
kabiliyetleri bulunan vezirlerin her birinin geçmiş hizmet ve meziyetleri ayrı ayrı
izah edilmiştir. Fakat sadarete kimi getireceği hususunda kararsızlık hâkim olmuştu.
Rüya falı neticesinde dönemin şeyhülislamı belki de üzerine böyle bir mesuliyeti
almak istemediğinden istiharede bir şey görmediğini söylemiştir. III. Selim ise üç
gece üst üste İsmail Seraskeri eski Derya Kaptanı Cezayirli Gazi Hasan Paşayı
gördüğünü belirterek sadaret mührünü ona teslim etmiştir43
.
Tahttan indirileceğini rüyasında gören padişahlar da vardır. Sultan
Abdülaziz tahttan indirileceğini öğrendiğinde annesi Pertevniyal Sultana “Artık
tahkikatin sırası değil… Çünkü bu hale uğrayacağımı üç kere rüyada görmüştüm.
Gökten Cebrail inse, benim için saltanata dönmek mümkün olamaz. Buradan çıkıp
gitmeliyim.” demiştir44. Bu sırada Redif Paşa tarafından görevlendirilen Darüssaade
Ağası Cevher Ağa, Abdülaziz’e gelerek hal edildiğini bildirdi ve hemen Topkapı
sarayına nakledileceği konusunda yeni padişahın iradesini kendisine tebliğ etti45
.
Osmanlı Devleti’nde önemli makamlarda görev yapan devlet adamlarının
rüyaları da dönemin kaynaklarında önemli bir yer kaplamaktadır. Bunların bir kısmı
yapılacak bir harp neticesinde, Osmanlı Devleti’nin bu harpten başarıyla çıkacağına
ilişkin rüyalardır. Örneğin, Trablusgarp Savaşı esnasında Osmanlı yöneticilerinin en
önemli çekincesi savaşın diğer Osmanlı topraklarına sıçramasıydı. Çıkar yol aramak
için dönemin devlet adamları çeşitli çareler ileri sürmüşlerdi. Dönemin Şeyhülislamı
Nesip Efendi de gördüğü ve padişaha da anlattığı bir rüyaya dayanarak İtalyanların
mutlaka denize döküleceği inancındaydı
46
.
Devlet adamlarının gördüğü rüyaların bir kısmı da makam elde etme ve
görevden alınma ile ilgilidir. Osmanlı biyografik eserlerinde atama rüyalarına sıkça
rastlanılmaktadır Örneğin 16. Yüzyılda yaşamış olan Âşık Paşa’nın kaleme aldığı
Şairler tezkiresinde bu türden rüyalar bulunmaktadır47. Bunlardan birinde Sadi
Çelebi Rumeli kazaskerliğinden ayrıldıktan sonra hiyerarşik olarak kendisine
şeyhülislamlık makamının verilmesini beklemiştir. Fakat hamisi konumunda olan
Vezir-i azam İbrahim Paşa o esnada seferde bulunduğundan yerine bakan Ayas Paşa
şeyhülislamlık makamı için başkasını düşünmektedir. Sadi Paşa bu konuda kime

43 Mufassal Osmanlı Tarihi, C.V, s.2597: Mufassal Osmanlı tarihi yazarı böyle mühim bir
zamanda devlet idaresini ve savaş mesuliyetini üzerine alacak kimseyi rüya falı ile seçmeğe
kalkışmanın en hafif tabirle tam bir şaşkınlık alameti olduğunu belirtmiştir. Cezayirli Hasan
Paşa’nın ölümü ile boşalan sadaret makamına getirilecek olan şahıs kura yoluyla
belirlenmiştir. Bkz. Mufassal Osmanlı Tarihi, C.V, s.2701.
44 Mahmud Celaleddin Paşa, Mirat-ı Hakikat, C. I, Haz. İ. Miroğlu- M. Derin, İstanbul 1979,
s.173;Mufassal Osmanlı Tarihi, C.VI, s.3228.
45 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.VII, s.110.
46 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.IX, s.283-284.
47 Aslı Niyazioğlu, “Rüyaların Söyledikleri”, Âşık Çelebi ve Şairler Tezkiresi Üzerine Yazılar,
Derleyenler: Hatice Aynur-Aslı Niyazioğlu, İstanbul 2011, s.71-84.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
130
danışacağını ve kimden yardım alacağını bilemeden hüzün ve gam içinde bir gece
rüyasında bir pir ona Türkçesi “Sebepleri yaratan ol malike güven ki rızk sana
gelince kapıyı çalar.” olan Arapça bir beyti okumuştur. Ertesi sabah kapısı çalınmış
ve şeyhülislamlık görevinin kendisine verildiği bildirilmiştir48
.
Bazı devlet adamlarının da öleceklerine işaret eden ilginç rüyalar gördükleri
ve bu rüyaların gerçekleştiği görülmektedir. Örneğin, III. Murad dönemi
şeyhülislamlarından olan ve bu görevi çok kısa süren Zekeriyya Efendi’nin bahariye
hil’atı giydirilmek üzere davet edildiği sarayda, etrafında bulunan Darüssaade Ağası
ve Yeniçeri Ağasına anlattığı rüyanın hemen sonrasında ölmesi, Mustafa
Selaniki’nin ifadesiyle “ümmet-i din-i Mübin içinde bir zemanda” vaki olmayan bir
hadiseydi. Zekeriyya Efendi rüyasında Hz. Muhammed’i görmüş ve kendisine yer
göstererek davet ettiğini anlatmış ve ardından fenalaşarak hayatını kaybetmiştir49
.
Yine Osmanlı Şeyhülislamlarından Sun'ullah Efendi, Sadrazam Yemişçi Hasan
Paşa'nın öldürüleceğine dair bir rüya görmüştür. Rüyasında Hz. Muhammed, Hz. Ali
ve diğer sahabeler arasında bulunduğu esnada gelen bir fermanla Yemişçi Hasan
Paşa'nın öldürülmesinin emredildiği, Hz. Ali'nin ise "zülfikar" denilen kılıcını
çekerek Yemişçi Hasan Paşa'nın başını uçurduğunu görmüştür. Sun'ullah Efendi bu
rüya üzerine Hasan Paşa’nın gizlendiği yerden çıkarak yirmi gün sonra İstanbul'a
geleceğini dostlarına bildirmiş ve gerçekten de yirmi gün sonra paşa katledilmiştir50
.
Rüya değerlendirilirken, Sun’ullah Efendinin 1601 yılında şeyhülislamlık
görevinden alınmasında, Yemişçi Hasan Paşa ile aralarındaki ihtilafın etkili
olduğunu da belirtmekte fayda vardır51
.
Melek Ahmed Paşa, gördüğü ve aynı zamanda yorumladığı bir rüyayı
Evliya Çelebi’ye –ki anne tarafından Melek Ahmed Paşa yakın akrabasıdır-anlatır
ve Evliya Çelebi de tafsilatıyla seyahatnamesine bu rüyayı kaydeder. Melek Ahmed
Paşa rüyasında IV. Murad’ı elinde bir has ve beyaz Tophane somunu ile görür. IV.
Murad, Melek Ahmed Paşaya hitaben “Ahmed bu somunu gördün mü, hayli lezzetli
ekmektir. Bunu Kürt bir adam pişirir. Bu ekmeği bir kere İpşir o kürtten istedi, o
adam İpşir’e bu ekmeği vermedi, ama gayet lezzetli ekmektir. Bir kere sana Van’ın
iç kalesinde bir ekmek verdim. Al imdi bu da öyle bir ekmektir, gönül hoşluğu ile
yiyip mansur u muzaffer olup ye” demiş ve o ekmek parçasını Paşaya vermiştir.
Melek Ahmet Paşa, IV. Murad’ın elini öptükten sonra “Padişahım bu ekmeğe kan
bulaşmış, nasıl yenir?” sorusunu yöneltince IV. Murad “O kanlı parçadan kızım
İsmihan Kaya’m hatununa gönder, yıkayıp yesin ve bir parçasını Bitlis Hanı’na ver,
geri kalanını sen ye” diye cevap vermiştir. Rüyayı Evliya Çelebiye anlatan Melek
Ahmet Paşa ardından kendisinin rüya yorumcusu olmadığının altını çizerek, IV.
Murad’la Revan Seferinde iken yaşadıkları bir olayı anlatmak suretiyle gördüğü
rüyayı tabir etmiştir. Melek Ahmed Paşa Revan Seferi esnasında IV. Murad’ın
musahibi ve çukadarıdır. Revan’ın fethinden sonra dönüşte Van Kalesine giren IV.

48 Aslı Niyazioğlu, a.g.m., s.74-75.
49 Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, C.I, Haz. Mehmet İpşirli, Ankara 1999,
s.323;Mehmet İpşirli, “Zekeriya Efendi”, TDVİA., C.44, s.212.
50 Abdülkadir Altınsoy, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972, s.53.
51 Mehmet İpşirli, “Sun’ullah Efendi”, TDVİA., C.XXXVII, s.531.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
131
Murad burada yemek yiyip uykuya daldığında beklenmedik bir şekilde üzerindeki
yorganlar yanmış ve uykudan uyandığında nöbetçinin kim olduğunu sormuş ve onun
kaleden atılması emrini vermiştir. Bu sırada nöbetçi Silahtar Ağası olan Koca
Nişancı Paşadır. Melek Ahmed Paşanın üstadım dediği Koca Nişancı Paşa eski
silahdar Musahib Mustafa Paşa ve diğer musahiblerin araya girmesiyle kaleden
atılmaktan kurtarılmış ve nişancılık göreviyle sürgüne gönderilmiştir. Kahvaltı
esnasında IV. Murad altın siniden bir ekmek parçası ve bir mücevher sahan yemek
kaldırıp Melek Ahmed paşaya hitaben “ Melek Ahmed! Şimdiden geri yakın
silahdarım olup beni bir hoşça gözet. Al şu bereketli ekmeği yiyip hayr duama
devam eyle” demiş ve paşaya bir samur kürk ve başına bir Muhammedî sarık
vererek onu müstakil silahtar ve padişah musahibi yapmıştır. Melek Ahmet Paşa
önceden yaşanan bu hadiseyle, gördüğü rüyayı irtibatlandırmak suretiyle yorumu şu
şekilde yapmıştır. Kürt adamın pişirdiği ve Van’ın iç kalesinde IV. Murad’ın
kendisine verdiği beyaz lezzetli ekmek Van Eyaletinin IV. Mehmed tarafından
kendisine verileceği anlamına gelmektedir. Kan bulaşan ekmek parçasının İsmihan
Kaya Sultan’a verilmesi ve onun da yıkayıp yemesi sultanın şehit olacağı anlamına
gelmektedir. Kanlı ekmeğin bir parçasını da Bitlis Hanının yemesi onun Melek
Ahmed Paşa eliyle şehit olacağı anlamına gelmektedir. Çünkü IV. Murad, Bitlis
Hanı hakkında Melek Ahmed Paşaya şöyle demiştir. “Ahmed sana Diyarbakır’ı
verdim. Ola ki Bitlis Hanı’ndan intikam alasın. Zira Revan’dan gelirken sarayına
konup 100 kese ihsan ettim. Ve 17 adet evlatlarına büsbütün zeametler bağışlayıp
Van kulunun Muş haracını kendine ebedî ocaklık yoluyla hibe eyledim. Bağdad’a
giderken ve gelirken gazan mübarek ola, demeye karşılamaya gelmedi. Elbette
Ahmed, Bitlis Hanı’ndan intikam al.” Melek Ahmed Paşa son olarak kanlı ekmekten
kendisinin yemesini de ömrünün sonuna geldiği ve şehit olacağı şeklinde
yorumlamıştır. Evliya Çelebi, Melek Ahmed Paşaya hitaben görülen rüyayı aslında
kendisinin yorumlaması gerektiğini belirtmiş ve güzel bir şekilde yorumlamıştır.
Fakat Melek Ahmet Paşa kendi yaptığı yorumda diretmiş ve gördüğü rüyanın güzel
yoruma uygun bir rüya olmadığını belirtmiştir52
.
Halkın Rüyaları
Osmanlı devleti sınırları içinde yaşayan gerek Müslim ve gerekse gayri
Müslim tebaanın gördükleri bir takım rüyaların devletin resmi kayıtlarına yansıması
iki nedenden ötürüdür. Bunlardan ilki rüyayı gören şahısların gördükleri rüyaların
içeriğinin padişah veya devlet adamlarından biriyle ilgili olması ve bu nedenle
rüyayı merkeze arz ederek karşılığında bir ikram edinmek53 veya başka bir amacı
gerçekleştirmek istemeleridir. İncelenen rüyaların önemli bir kısmı bu türden
rüyalardır. İkinci neden ise görülen rüyanın anlatılması veya rüya ile amel edilmesi
neticesinde ortaya çıkan bir takım olumsuzlukların devlet görevlileri tarafından
tespit edilmesi ve kayıt altına alınmasıdır.

52 Melek Ahmet Paşa’nın gördüğü rüyanın ayrıntıları için bkz. Evliya Çelebi, Günümüz
Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 1.-6. Kitaplar, Hazırlayanlar, Seyit Ali KahramanYücel
Dağlı, İstanbul 2013, C.3, s.302, 303, 304, 377-379, 381, 382, C.4, s.154, 168-169,
177-178.
53 TS.MA.d, 5748.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
132
Rüyalar bazen padişahla görüşme fırsatı bulabilmenin bir aracı olarak
kullanılabilmektedir. Bu tür rüyalarda genellikle dönemin padişahı rüyada önemli
bir konumundadır. Gönderilen arizalarda rüyanın tamamı anlatılmaz. Rüyanın en
can alıcı noktalarının huzur-ı hümayuna kabul edildiklerinde anlatılacağı veya bu
durumun rüyada görülen ki bu ya peygamberdir ya da bir evliyadır, tarafından
istenildiği belirtilmiştir. Örneğin, Ankara’nın İskilip Kazasından Tahir Efendinin
Sultan Mehmed Reşat’ın huzuruna kabul edilmesi talebini içeren arizasında, rüyada
Hz. Muhammed’in görüldüğü ve padişaha selam söylediği ayrıca başkaca ifadeleri
olduğu da belirtilmiştir. Rüyada geçen ayrıntıların ise huzur-ı hümayuna kabulü
neticesinde ifade edileceği belirtilmiştir. İlgili belgenin son kısmında ise padişahla
görüşme niyetinin sadece rüya içeriğini anlatmaktan ibaret olduğu başka bir amacın
güdülmediğini ifade eden cümleler vardır54
.
Divriği Kazasından Deli Hasan adlı sıradan bir insanın gördüğü rüyanın
devletin resmi kayıtlarına yansıması, rüya ile amel edilmesi neticesinde bulunan
defineyle alakalıdır. Belgeye göre, Deli Hasan üç gece üst üste rüyasında ihtiyar bir
şahsı görmüştür. İhtiyar şahıs Deli Hasan’a tarlasının kenarında bir yerde ki burada
yer tespitinin nasıl yapıldığına dair bir ibare yoktur, hazine olduğunu söylemiş ve
ilgili mahallin kazılmasını emretmiştir. Deli Hasan ilgili yeri kazmış ve iki adet
küple birlikte oldukça fazla sayıda altını çıkarmıştır. Bulduğu altınları heybesine
dolduran Deli Hasan evine dönerken yolda bir çobana rastlamış ve aralarında
yaşanan bir ekmek isteme hadisesi neticesinde define hadisesi sır olmaktan
çıkmıştır. Çoban, Deli Hasan’ın altınları doldurduğu heybeye ekmek almak
gayesiyle elini daldırınca avucuna altınlar gelmiştir. Deli Hasan durumu Çobana
izah etme ihtiyacı hissetmiş ve kimseye define ile ilgili bir şey söylememesini
tembih etmiştir. Belgede herhangi bir ifade bulunmamasına rağmen muhtemelen bir
miktar altını da çobana vermiştir. Yaşanan bu hadise üzerinden bir müddet geçtikten
sonra olay duyulmuş ve asli vatanı olan Divriği Kazasında ikamet eden ve aynı
zamanda Gümüşhane’de Emin olan Mustafa Paşa, Deli Hasan’ı bu gayr-i hukuki
işten kurtarmak bahanesiyle amiyane tabirle kandırmış ve bir yük altını hediye
namıyla İstanbul’a gönderdikten sonra kalan altınları sahiplenmiştir55
.
II. Abdülhamid’in hükümdarlığı iç ve dış siyaset açısından Osmanlı
tarihinin en karışık dönemini teşkil etmektedir. Bu nedenle insanların gördükleri
rüyaların içeriğinde dönemin siyasi olaylarına rastlanılmaktadır. Makedonya sorunu,
Mısır sorunu gibi dış politikayla ilgili olduğu kadar iç politikada karşılaşılan
sorunlara ilişkin ve II. Abdülhamid’in bu sorunların üstesinden geleceğini işaret
eden rüya kayıtları mevcuttur. Bu kayıtların bir kısmının en önemli yanı genellikle
siyasi rüyalarda görülen ve özel önem verilen güneş ve ay gibi sembollerin rüya
içeriğinde geçmesidir56. Yine başka bir özellik de Hz. Muhammed’in rüyalarda

54 İ..HUS, Dosya No:176 Gömlek No:1327/Ca-25( 23Ca 1327)
55 C..ML.., Dosya No:720, Gömlek No:29472.(04 M 1197)
56 Y..PRK.AZJ. Dosya No:31 Gömlek No:57(29 Zilhicce 1312)
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
133
görülmesidir57. Bu türden rüyaların merkeze intikal ettirilmesinin en önemli nedeni
tüm belgelerde belirtilmese de rüyayı gören şahısların bir ihsan edinme amacını
taşımasıdır. Örneğin Kerküklü Abdülkadir Efendinin, II. Abdülhamid’e bazı art
niyetli şahısların kötülük yapacaklarına dair gördüğü rüyanın giriş kısmında
memuriyet talebinin olduğu anlaşılmaktadır58. Kâtip-i hususi merhum Mehmed
Reşid Beyin dayısı olan Abdülkadir Efendi gördüğü rüyasında güya Kerkük’de
İmam-ı Kasım Camiinde Cuma namazını eda etmek üzereyken sağ tarafında zuhur
eden bir zat ile mübahaseye girişmiştir. Zat kendisine ne ile meşgul olduğunu ve
memuriyete gidip gitmediğini sormuştur. Abdülkadir Efendi o esnada yeğeni olan
Reşid Bey’in de Kerkük’de olduğunu ve güya II. Abdülhamid tarafından görevden
uzaklaştırıldığını ve kendisinin de dayısı olmasından ötürü korkusundan İstanbul’a
gidemediğini ve bundan ötürü memuriyet talep edemediğini cevap olarak vermiştir.
Zat kendisine memuriyet için müracaat etmesini hususunda ısrar etmiştir. Nitekim
rüyanın devamında Abdülkadir Efendi huzur-ı hümayuna çıkmış ve o zatın da II.
Abdülhamid’in yanında oturduğunu görmüştür. O esnada dört beş köpek II.
Abdülhamid’e saldırmış ve kendisi bu köpeklerle mücadele ederek onları İstanbul
dışına çıkarmıştır. Bu rüyanın gerçekten görülüp görülmediğinden emin değiliz.
Fakat kayıtlardan yalancı rüya tertip ederek ihsan almayı alışkanlık haline getiren
bazı şahısların varlığını tespit edebilmekteyiz. Bu şahısların takip edildiği ve
haklarında gereken tahkikatın yapıldığı belgelere yansımıştır59. Dönemin
hatıralarında bazı subayların gördüklerini iddia ettikleri uydurma rüyaları padişaha
arz ederek terfi aldıkları dile getirilmiştir. Örneğin, Rumeli Beylerbeyi
payelilerinden Arap Hakkı Paşa Hicaz Valiliğine tayin olununca vezirlik rütbesi
alma hayaline kapılır. Gördüğü rüyanın Abdülhamid’e ulaşmasını sağlar ve ardından
hem vezirlik hem de birinci rütbeden Osmânî nişanı alır. Hakkı Paşanın dostu
Halepli Ebulhüdâ Efendi de yükselmek için aynı yolu takip eder60. Kaybedilen bir
takım toprak parçalarının II. Abdülhamid zamanında yeniden Osmanlı
İmparatorluğu’na kazandırılacağına vurgu yapan rüya kayıtları olduğu gibi iç
siyasette II. Abdülhamid’e muhalefet edilmemesine ve muhalefet edenlerin de
başarılı olamayacağına dair rüya kayıtları da bulunmaktadır. Medine şehrinin Şafii
Müftüsü Seyyid Ahmed 27 Eylül 1906 yılında rüyasında kutb-i zamanı görmüş ve
gördüğü rüyanın ayrıntılarını kaleme alarak İstanbul’a göndermiştir. 29 Zilhicce
1324(13 Şubat 1907) tarihli belgeden anlaşıldığı üzere o tarihlerde Medine şehrinde,
II. Abdülhamid’in sağlık ve sıhhati için buhari-i şerif kıraat olunmaktadır. Müftü
Seyyid Ahmed o günlerde gördüğü rüyada Medine şehrinde ravza-i mutahharada
geceleyin bir grup Müslüman’ın buhari-i şerif kıraat ettiklerini görmüş ve topluluğa
dahil olmuştur. Topluluk içinde ki yüce bir zat dikkatini çekmiş ve kim olduğunu
yanındaki şahsa sorduğunda kutb-ı zaman olduğunu öğrenmiştir. Buhari-i şerif

57 Hz. Muhammed’in görüldüğü rüyaların yaygınlığı “kim ki beni düşünde gördü, ol gerçek
gördü, zira şeytan benim suretime giremez” şeklinde ki hadis-i şeriften ötürü pek de
şaşkınlıkla karşılaşılacak bir durum değildir. Cemal Kafadar, a.g.e., s.142.
58 Y..PRK.AZJ. Dosya No:19, Gömlek No:80(30 Zilhicce 1308)
59 Yalancı rüya tertib eden Kerküklü Şeyh Abdülfettah Efendi hakkında tahkikat yapılması
hakkında bkz. BEO., Dosya No:1254, Gömlek No:94009(27 Şaban 1316)
60 Metin Kayahan Özgül, Türk Edebiyatında Siyasi Rüyalar, Ankara 1989, s.14, dipnot:30.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
134
kıraatinin bitimini müteakip kutb-ı zamanın yanına giderek elini öpmüş ve kıraatin
sebebini kendisinden sual eylemiştir. O da “siz gündüz ne niyet ile okuyorsanız biz
de gece o niyet ile okuyoruz.” cevabını vermiştir. Rüyada Kutb-ı zaman, müftü
Seyyid Ahmed’e, II. Abdülhamid’in Osmanlı tahtına geçmesindeki gayenin devletin
eski ihtişamını iadeye yönelik olduğunu ayrıca Mısır ve Rumeli’nin de Osmanlı
topraklarına katılacağını bildirmiştir. Ayrıca bu söylenenlerin II. Abdülhamid’e
anlatılmasını ve kendisine muhalefet edenlerin de başarılı olamayacağını da
bildirmesi istenmiştir61
Yine Harputlu Ali Rıza adındaki bir şahsın gördüğü ve
tabirini de yapmak suretiyle gönderdiği 22 Ra 1305/8 Aralık 1887 tarihli rüya
kaydında Mısır’ın Osmanlı İmparatorluğu’na dâhil olacağı belirtilmiştir. İlgili
rüyaya göre II. Abdülhamid Mısır memleketinin ortasında bir küçük dağ üzerinde
bulunan kürsüde otururken Mısır halkı da ellerinde bulunan silahları getirip teslim
ediyormuş. II. Abdülhamid halka ihsanlarda bulunuyormuş ve halkın bir kısmı bu
ihsanları kabul ederken bir kısmı da kabul etmiyormuş. Son olarak Mısır halkının
içinde pek çok kadının da bulunduğu belirtilmiştir. Ali Rıza gördüğü rüyanın
tabirinin güneş gibi zahir ve bahir olduğunu belirterek en yakın zamanda Mısır’ın
tahliye edileceğini ve II. Abdülhamid tarafından bir emir gönderileceğini
bildirmiştir62
.
II. Abdülhamid döneminde devletin resmi kayıtlarına yansıyan rüyaların
içinde en ilginci, tarihi de belirtilmek suretiyle padişaha bir suikast düzenleneceği
bilgisi ile ilgili olanıdır63. Rüya Almanya’da Jozef Clain adında bir Alman
tarafından görülmüştür ve orada bulunan Osmanlı sefirine de rüya rapor edilmiştir.
Fakat sefir rüya ile ilgili bilgileri İstanbul’a göndermemiştir. Rüya sahibi, sefirin
devlet merkezini bu konuda bilgilendirmemesine gerekçe olarak belki de gördüğü
rüyaya ehemmiyet verilmemesini göstermiştir. Jozef Clain, 26 Eylül 1905 tarihinde
rüyasında, 7 T. Evvel 1905 tarihinde II. Abdülhamid’e bir suikast düzenleneceğini
görmüştür. Rüyanın ne şekilde görüldüğü, bu suikastın bir yorum mu yoksa aynen
mi görüldüğü ile ilgili belgede herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Belgede en
dikkati çeken nokta rüyayı gören şahsın suikast tarihi olarak belirtilen zamanda
gerekli tedbirlerin alınması hususunda gösterdiği çabadır. Bu çabayı içeren ifadeler
belgede şu şekildedir:
“Her insan bir dereceye kadar kendi hayatını muhafaza etmeğe muktedir
bulunduğundan ihtarımın nazar-ı itibara alınmasını ve reddedilmemesini ısraren
rica ediyorum. İhtarıma ehemmiyet verilmeyecek olursa yevm-i mezkûrda zat-ı
şevket-i şahane-i padişahiye bir fenalık olacağından pek ziyade havf ediyorum.”
Gördüğü rüyanın gerçekliği üzerine de şu beyanda bulunmuştur:“…Çünkü
hangi sebepten dolayı uzak bulunan Almanya’da bulunduğum halde bunu rüyada
görmüş olayım? Sizin vatanınız ile asla münasebetim yok ve memleketinize ecnebi
bulunduğum cihetle zat-ı şahanenin hayatta bulunup bulunmamalarında hiçbir
menfaatim yoktur. Fakat ihtiyat ve zekâvet sayesinde tehlikenin ber-taraf

61 Y..PRK.AZJ. Dosya No:52 Gömlek No:15(29 Zilhicce 1324)
62 Y..PRK.AZJ. Dosya No:12 Gömlek No:63(22 Rebiü’l-evvel 1305)
63 Y..PRK.HR.. Dosya No:34 Gömlek No:90(06 Ş 1323)
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
135
olunabileceğinden fevkalade eminim. Yoksa hangi sebepten dolayı uzak bir
memlekette olan ecnebi bir adam on iki gün evvel bunu rüyasında görmüş olsun.”
Esasında, II. Abdülhamid hem iç hem de dış siyasette uyguladığı politikalar
sonucunda tepki çekmiş ve kendisini ortadan kaldırmaya yönelik olarak pek çok
suikast planının öznesini oluşturmuştur64. Bu suikast planlarının bir kısmı onun
saltanatı sonlandırmak ve yerine V. Murad’ı ya da Reşad Efendi’yi geçirmek
amacıyla tasarlanmışken bir kısmı da düzenlerini bozduğu Ermeni, Bulgar, Rus ve
diğer yabancı komiteler tarafından tasarlanmıştır. Bunlar içinde özellikle Ermeniler
tarafından düzenlenenlerin sayısı oldukça fazladır ve en yaygın bilineni Yıldız
Camiine düzenledikleri bombalı saldırıdır. Planlanan suikastların haricinde asılsız ve
hayal ürünü olanlar da bulunmaktadır. Yıldız Sarayına hayal ürünü olan pek çok
suikast jurnali ulaşmıştır. Her an suikasta uğrayacağı veya tahttan indirileceği
korkusuyla yaşayan II. Abdülhamid bu türden ilk bakışta hayal ürünü oldukları
anlaşılan suikast ihbarlarını bile dikkatlice tahkik ettirmiştir. Yukarıda anlatılan ve
rüya motifi içerisine yerleştirilen suikast ihbarının da hayal ürünü olduğunu
söylemek mümkündür. Fakat bu asılsız ve hayal ürünü olan suikast ihbarını
diğerlerinden ayıran en önemli özellik bir yabancı tarafından görülmesi ve belgeye
yansıdığı kadarıyla rainin bir beklentisinin olmaması durumudur. Devletin resmi
kayıtlarına geçen bu rüyanın içeriğinden Abdülhamid’in bilgisi olup olmadığı
konusunda kesin bir çıkarımda bulunmak güç görünmektedir. Bazı kaynaklarda
Abdülhamid’in devlet merkezine intikal eden tüm resmi yazışmaları takip ettiği
hususunda bilgiler bulunmaktadır65. Bu bilginin doğruluğunu kabul edecek olursak
ilgili rüya Abdülhamid’in bilgisi dâhilindedir. Fakat olası olan bu bilgilenme
beraberinde başka bir sorunu doğurmaktadır. Abdülhamid rüyada belirtilen olası
suikast tarihinde neler yaptı. O dönemin şartları ve Abdülhamid’in içinde bulunduğu
psikolojik durum göz önünde tutulduğunda, sultanın o tarihte zaten çok fazla
ayrılmadığı Yıldız Sarayından hiç çıkmadığı ve birtakım ek güvenlik önlemleri
aldırdığı düşünülebilir.
Rüyaların Etkisi
Rüyalar, tarihin her devrinde çeşitli güç kesimleri tarafından bir takım
ideolojik görüşlerin benimsetilmesi ve devamlılığının sağlanması noktasında
kullanılmıştır. Bu değerlendirme rüyalara verdikleri önemden ötürü sadece doğu
toplumlarını kapsamamaktadır. Batı tarihinin farklı dönemlerinde rüya farklı birçok
dini, siyasi ve etnik sembollerle ilişkili hale gelmiş ve sosyal düzeni tasdik edici ve
meşrulaştırıcı bir bilgi sistemi olarak işlev görmüştür66
.
Özellikle devletlerin siyasi ve askeri olarak güç durumda oldukları
dönemlerde rüyaların etkisinin arttığı görülmektedir. 1828-1829 Osmanlı-Rus harbi

64 Nurdan İpek, “Namlunun Ucundaki Padişah: II. Abdülhamid’e Karşı Planlanan Suikastler”,
Türkiyat Mecmuası, C.22, S. 1, İstanbul 2012, s.31-59.
65 Ali Akyıldız, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul 2012, s.172,173,176.
66 Susan Parman, Rüya ve Kültür, Batı Entelektüel Geleneğinin Antropolojik İncelemesi,
Ankara 2001, s. 4. Parman’ın eseri Yunan-Roma dönemlerinden günümüze kadar batı
kültüründeki rüya ile ilgili kavramlar hakkında tarihi ve antropolojik bir araştırmadır.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
136
öncesinde devletin durumu harp için elverişli değildi. Yeniçeri ordusu kaldıralı iki
yıl olmuştu ve bu iki yıl içinde yeni ve düzenli bir ordunun kurulması için yapılan
hazırlıklar yetersizdi. Osmanlı donanması Navarin’de batırıldığı için devletin deniz
kuvveti de yok denecek kadar azdı. Dönemin padişahı II. Mahmud’un yanında
kredisi olan devlet adamlarından Pertev Paşa bütün bu olumsuz şartlara rağmen
Rusya ile harbe girişilmesi gerektiğini savunuyordu. Harbi isteyen Pertev Paşanın
taraftarları da rüya tabir ettirerek harbin zaferle son bulacağına ve hatta Kırım’ın bile
Ruslardan geri alınacağına inanıyorlardı 67. Yine, 1877’de Rusya’nın, Babıâli’ye
karşı harp kararını bir beyanname ile Avrupa’ya bildirmesi neticesinde ve
Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra Osmanlı Devleti’nde meydana gelen
büyük çapta iç ve dış buhranlar halk şuuru üzerinde büyük tepkiler oluşturmuş,
İstanbul konferansı ile onu takip eden olaylar son derece hassas ruh halleri ile takip
edilmeye başlanmıştı. Bu nedenle harp halk tarafından korku ve ümitsizlik ile değil
cesaret ve şevkle karşılanmıştır. Burada önemli olan faktörlerden biri gazetelerin
yaptıkları mübalağalı yayınlardı. Diğeri ise halkın maneviyatını artırmak amacıyla
saraydan yardım gören şeyhlerin ve dervişlerin ipe sapa gelmeyen kehanetleri idi.
İçlerinden bazıları Sen-Petersburg ve Moskova kiliselerinde ezan okunduğunu
rüyalarında gördüklerini halka ilan etmişlerdi68
.
Rüyaların farklı coğrafyalara taşınmasında etkili olan unsurların başında
posta ve telgraf alanındaki gelişmeler gelmektedir. Merkezi devletlerde önemli bir
yer işgal eden telgraf teşkilatı, II. Abdülhamid döneminde özellikle istihdam edilen
telgrafhane memurlarının sayısı bakımından gelişme göstermiştir69. Yine II.
Abdülhamid dönemi özelinde mevcut rejimin özelliklerinden kaynaklanan bir takım
kurumların çalışma biçimleri de rüyaların hem farklı coğrafyalara taşınmasına hem
de etkilerine önemli katkılar sağlamıştır.
Sıradan insanların rüyalarının etkisi büyük çoğunlukla görüldüğü mahalde
görenin yakın çevresiyle sınırlıydı. Devlet merkezine intikal eden rüyaların da etkisi
sadece bir mekân değişikliğinden ibaret kalıyordu. Fakat bazı rüyalar içerik olarak
basit görülse de hem mekân hem de etkilediği insanların sayısı itibariyle etkileri
geniş olabilmekteydi. Burada etkili olan en önemli faktör bir takım siyasi, sosyal
olayların da görülen rüya ile birlikte değerlendirilmesidir. 28 Kanun-i Sani 1897
tarihinde Sofya’da Svoboda Gazetesi’nde yayınlanan bir haber II. Abdülhamid’e
sunulmak üzere tercüme edilmiştir70. İlgili haberin tercümesinde İstanbul’dan alınan
bir telgraftan anlaşıldığına göre bir Türk zabiti, rüyasında gördüğü bir şahıs
tarafından, “Kâfirleri katletmek zamanı gelmiştir.” bunun için “Eyüb Camiine git ve
Hz. Eyüp’ün yatağanını al” şeklinde uyarılmıştır. Girişinde bu rüyanın kullanıldığı
haberin devamında, Makedonya Kıtasının her tarafında ahali-i İslamiye’den bir
işaret beklenildiği ve bu işaret verilir verilmez bir gece bütün Hristiyanların
katledileceği yazılıdır. Gönderilen telgrafta bu işaretle ilgili olarak bilgi talep

67 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.V s.119.
68 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.VIII, s.40- 42.
69 Ali Akyıldız, a.g.e., s. 170-171.
70 A.}MTZ.(04), Dosya No: 41, Gömlek No: 17(13 Ramazan 1314); A.}MTZ.(04) Dosya
No: 40, Gömlek No: 110(24 Şaban 1314)
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
137
edilmiştir. Aslında zabitin gördüğü rüya belki de gazetecilik mesleğinin bir gereği
olarak ilgili yazıya dikkat çekmek için girişte kullanılmıştır. Fakat yazının
devamında öngörülen diğer bir takım olaylarla birleşince okur için belki de çok
anlamlı hale gelmektedir. Yine yazının devamında Girit ianesi olarak para
toplanıldığı ve Türklerin revolverler tedarik etmekte oldukları gibi bilgiler de
Hristiyanları ortadan kaldırmak için yapılan hazırlıklar olarak görülmüştür. Görülen
rüyanın ilişkili olduğu Makedonya bölgesi Osmanlı devleti için önemli bir bölgeydi.
Anadolu’dan yapılan göçlerle bölgenin etnik yapısı oldukça değişmişti.
Makedonya’da Türklerin yanı sıra Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar, Arnavutlar ve
Yahudiler de yaşamaktaydı. Bu milletlerin her birinin Makedonya üzerinde farklı
emelleri bulunmaktaydı71. Rüyanın etkisini gösterdiği Bulgaristan Prensliğinin de
asıl hedefi büyük Bulgaristan’ı gerçekleştirmekti. Bunun yolu da Makedonya’nın ele
geçirilerek Ege Denizi’nde kıyıya sahip olunmasından geçiyordu. Özellikle 1901
yılından sonra bölge oldukça karışmış Bulgar, Sırp ve Yunan çeteleri hükümetlerinin
destekleriyle bölgede dehşet saçmaya başlamışlardır. Batıda bu durum çok farklı
algılanıyordu. Gazetelerin yazdıklarına göre insafsız, zalim ve Hıristiyanların katili
Türkler Makedonya’da katliam yapmaktaydılar72. Makedonya sorunu ile
ilişkilendirilen rüyanın gerçekte görülüp görülmediğini bilemiyoruz. Fakat 1897
yılında dünya kamuoyunun gözünü Makedonya’ya çevirmek ve bölgeye bir an önce
müdahale edilmesini sağlamak amacıyla bir gazete yazısında kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Rüyanın devletlerin dış politikaları üzerinde etkili olacağını
söylemek imkânsızdır. Bununla beraber halk nazarında oldukça dikkat
çekebileceğini söylemek mümkündür.
Görülen bazı rüyaların neticesinde toplum hayatında bazı yasaklamalara ve
düzenlemelere de gidildiği görülmektedir. İran tarihinden buna ilginç bir örnek Şah
Tahmasb’ın 1565’te ülkede bütün vergileri, gördüğü bir rüyanın etkisiyle
kaldırmasıdır73. Osmanlı tarihinde de Rus ve Avusturya savaşları esnasında bir
rüyanın etkisiyle toplum hayatında bazı yasaklamalar yaşanmıştır. Tırhala Şeyhi
Hacı Mustafa adlı bir şahıs şeyhülislama başvurarak Hz. Muhammed’i rüyasında
gördüğünü ve kendisine: “Yarın şeyhülislama git. Benim emrimi tebliğ et. Aklın ve
şer’in yasak ettiklerini menetsin, halka takatinden ziyade teklifler yükletmesin.
Zaferin birinci sebebi olan birlik ve beraberliğe riayet edilsin. Böylece inşallah
Allah’ın yardımıyla düşman kahrolur.” dediğini yemin etmek suretiyle haber
vermişti. Durum dönemin padişahı III. Selim’e arz olunmuş ve Hristiyanlar için
surlar dışından birkaç tanesi bırakılıp geriye kalan bütün meyhaneler ve fuhuş
yuvaları kapatılmıştır. Birkaç kötü kadın umumî yerlerde ibret için asılmıştı74. III.
Selim’in bu rüyaya gerçekten inandığı sadrazamın telhisine yazdığı “Tırhala
şeyhinin vakı’ası sahihdir” hattından anlaşılmaktadır. III. Selim İçki tüketiminin
önüne geçmek ve fuhşun önlenmesi amacıyla emrettiği hattında “ bunların men’ini
ben size söyledim. Huzur-u rabbü’l-’âleminde sizden sual olunur” demek suretiyle

71 Vahdettin Engin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul 2005, s.32-36.
72 Vahdettin Engin, a.g.e., s.34, 35.
73 Tufan Gündüz, “Tahmasb”, TDVİA., C.39, s.415.
74 Mufassal Osmanlı Tarihi, C.V, s. 2720.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
138
de sorumluluktan kurtulduğunu ifade etmiştir. Burada görüldüğü üzere Tırhala
Şeyhi Hacı Mustafa’nın rüyası içki tüketimi ve fuhşun yasaklanmasına yönelik
alınan önlemleri tetikleyen bir unsurdur. Esasında 18. Yüzyılın sonlarına doğru
İstanbul’da Müslümanlar arasında içki tüketimi ve fuhuş vakalarında gözle görülür
bir artış yaşandığı bilinmektedir ve alınan önlemlerin de asıl nedeni budur75
.
Gördüğü bir rüya neticesinde birçok yer dolaşan ve gördüklerini kaleme
alan Evliya Çelebinin seyahatnamesinde de çeşitli rüya kayıtları bulunmaktadır.
Ankara’nın manevi önderlerinden olan Er Sultan’ın türbesinde gördüğü rüyada Er
Sultan Evliya Çelebi’ye pek çok nasihatte bulunmuş ayrıca dönemin Ankara
Paşasının da kaleye kapanmak suretiyle celali olup halka eziyet etmemesini de
istemiştir. Evliya Çelebi daha sonra rüyasını Ankara Paşasına anlatmış o da “tam bir
sıdk u hulüsa malik bir tevbe ile Allah’a dönün” ayetini okuduktan sonra
bölükbaşılara, sekban ve sarıca askerlerine verilen cebehane tüfenkleri ve silahları
geri getirmelerini emrederek, Ankara Kalesine kapanarak celali olmanın kendilerine
haram olduğunu ifade etmiştir. Aklında Ankara’ya kapanıp celali olmak düşüncesi
olan Paşa, Evliya Çelebiyle olan görüşmesinde kendisinin de benzer rüyayı
gördüğünü söylemiştir76. Böylece Er Sultanın rüyada yaptığı uyarılar sonucu
Ankara paşası celali olmaktan vazgeçmiştir. Osmanlı Devleti’nde çıkan celali
isyanlarının en önemli liderlerinden olan Karayazıcı Abdülhalim, devletle olan
mücadelesinde etrafına daha fazla adam toplamak için gördüğü veya sonradan
uydurduğu bir rüyayı çevresine yaymıştır. Rivayete göre Hz. Muhammed rüyada
Karayazıcı’ya “adl ü dâd ile devlet verildiğini” söylemiştir77
.
1850 yılında Yanya, Tırhala ve Selanik gibi Rumeli Vilayetlerinde bulunan
Rumlar, Museviler aleyhinde “iğneli fıçı”78 hikâyeleriyle dolu bir sürü şikâyet
dilekçesini İstanbul’a göndermişlerdir. Dilekçelerde “Meryem Ananın bir kadın ve
çocuğa rüyada göründüğü, Yahudilerle ticaret yapılmamasını kendilerine tembih
ettiği” belirtiliyordu79
.
Kur’an’da adı geçen peygamberlerin hepsi de rüyalara girebilmektedir. Bu
türden rüyaların tabiri de adı geçen peygamberlerin, Kur’an’da veya eski efsanelerde
değinilen özellikleri ile ilişkili olarak yapılır. Geleneksel yorumculukta bu
peygamberler arasında en önemli yer kaplayan Hz. İsa’dır. Nablusi’nin eserinde Hz.
İsa’nın görüldüğü rüyaların tabirinde şunlar belirtilmiştir: Hz. İsa’yı rüyasında gören
insan pek çok iyiliğe kutsanmış bir insandır ve kendisine şifa verme sanatı da
bahşedilecektir80. Bu konu ile ilgili ilginç bir örnek 1902 yılında İstanbul’da

75 İçki ve fuhuş yasağı ile ilgili olarak bkz. Osman Köse, “XVIII. Yüzyıl Sonları Rus ve
Avusturya Savaşları Esnasında Osmanlı Devleti’nde Bir Uygulama: İstanbul’da İçki ve Fuhuş
Yasağı”, Turkish Studies, Volume 2 /1 Winter 2007, s.117.
76 Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi 1.-6. Kitaplar, Haz:
Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, İstanbul 2013, C. 2, s.292-293.
77 Târih-i Selânikî, C.II, s.834,837.
78 Hayat Tarihi Mecmuası S. 5, Mayıs 1974, s.63-64.
79 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul 2002, s.94-95.
80 A. Schimmel, a.g.e., s.172
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
139
yaşanmıştır81. Yenimahalle’de bulunan Rum Kilisesinin rahibi rüyasında Hz. İsa’yı
görmüş ve kendisine onun tarafından hastaları iyileştirmek için izin verildiğini
etrafına duyurmuştur. Halktan hasta olan veya bir hastası olanlar, gerek Müslim ve
gerekse gayri Müslim olsun kiliseye giderek şifa beklentisi içine girmişler ve
geceleri kilisenin içinde yatmışlardır. Halk tarafından kiliseye şifa kilisesi adı
verilmiştir. Belgede ayrıca Müslüman kadınların da kiliseye şifa bulmak için
gittiklerine ayrı bir önem verilmiştir. Yine Şura-yı Devlet azasından Abdulgani
Paşanın da evladını kiliseye şifa bulması için gönderdiği belirtilmiştir. Rahibin bu
rüyasının, menfaat teminine yönelik bir hareketin alt yapısını oluşturduğu
anlaşılmaktadır. Rahibe ne türden bir ceza verildiği veya bu olayın nasıl
sonuçlandığı ile ilgili olarak belge sessiz kalmaktadır. Şüphesiz rahibin bu davranışı
kiliseye şifa bulmak için Müslüman halktan kimsenin gitmemesi durumunda,
Osmanlı resmi makamlarına yansımayacaktı. Fakat sorun sağlık olunca günümüzde
de olduğu gibi insanlar dini inançlarını, maddi imkânlarını aşma noktasında pek de
zorlanmamaktadırlar. Buna dair ilginç bir örnekte 1861 yılında Silistre’de
yaşanmıştır. Angel adlı bir gayr-i müslime rüyasında Bulgarca olarak(belgenin
ifadesiyle), o civarda bulunan bir kuyu suyunun her türlü hastalığı iyi ettiğine dair
bilgi verilmiştir. Bu haberin yayılmasıyla bir iki ay müddetinde 5000-6000 civarında
kadınlı erkekli gruplar şifa bulmak amacıyla bölgeye akın etmiştir. Belgeden
anlaşıldığı üzere Viyana’dan bile şifa bulmak amacıyla Silistre’ye gelenler olmuştur.
Devlet merkezi bu insanların beyhude yere harcama yaptıkları bir tarafa işlerinden
ve güçlerinden de olduklarını belirterek ve daha da önemlisi hangi milletten olursa
olsun herhangi bir vesile ile etrafına insanları toplayanların bulunduğu yerden başka
bir yere sürülmesi gerektiği düşüncesiyle bütün bu yaşananlara gördüğü bir rüya
sonucu sebep olan Angel’in bila-müddet Rodos Adasına sürülmesine karar
vermiştir.82
Görülen rüyaların anlatılması önceden yaşanan bir takım olayların da
etkisiyle toplumsal bir takım olumsuzluklara da neden olmaktadır. Galata’da
Emekyemez mahallesinde Anber Sokakta 16 numaralı dükkânda kiracı olarak
marangozluk yapan ve İtalyan asıllı olan Galvandi gördüğü bir rüyayı tabir etmesi
için birine anlatırken başka bir şahsın konuşulanları duyarak etrafa yayması bir
takım olaylara neden olmuştur83. Galvandi rüyasında kendisini bir ateş içinde
görmüş ve sabahleyin dükkânını açtıktan sonra rüyasını komşusu Mücellid Raşit
Efendiye anlatarak tabir etmesini kendisinden rica etmiştir. Mücellid Raşit Efendiye
ayrıca bir buçuk sene önce gördüğü benzer bir rüyayı da anlatmıştır. Galvandi, Kala
kapısı civarında ikamet eden ahbabından Tesviyeci Josef’in evinde misafir iken
benzer bir rüya görmüş ve ayrılacağı gece mahallede bir evde yangın çıkmıştır.
Galvandi ile Mücellid Raşit Efendi arasında geçen konuşmaları duyan Yahudi
Avram adında bir şahıs ise yaşananları bütün mahalle ahalisine anlatmıştır.
Dükkânının bulunduğu mahalle ahalisinin büyük kısmı Müslümandır. Mahallede

81 Y..PRK.ŞH.. Dosya No:12 Gömlek No:9.(4 Safer 1320); Faiz Demiroğlu, Abdülhamid’e
Verilen Jurnaller, İstanbul 1955, s.81-82.
82 A.)MKT.MVL., Dosya No:133, Gömlek No:69 (17 R 1278)
83 Y..PRK.ZB. Dosya No:7 Gömlek No:4 (04/Ca/1308)
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
140
bulunan evler ahşap olup birbirlerine yakın inşa edilmiştir. Galvandi birkaç gün
evvel kiracısı olduğu dükkânın sahipleriyle kira meselesi üzerine tartışmış ve
intikam almak niyetiyle böyle bir şeyi yapmış olabileceği belgede ihtimal olarak
belirtilmiştir. Yapılan tahkikat neticesinde şahıs ve olayla ilgili olarak şu bilgilere
ulaşılmıştır. Galvandi İstanbulludur ve 28 yaşındadır. Babası İtalyalıdır. 5-6 yıldan
beri yukarıda belirtilen mahalde marangozluk yapmaktadır. Tepebaşında Millet
Bahçesinin arka tarafında mezarlık içerisinde, 45 numaralı hanede ailesiyle birlikte
ikamet etmektedir. İşiyle gücüyle uğraşan biridir ve belgenin ifadesiyle şehirli
takımdan değildir. Dükkânında 70-80 liralık malı sigortasızdır. Galvandi’nin
dükkânında marangozluk mesleğinin bir gereği olarak bulunan talaşın da yangın için
tedarik edilmiş olabileceği ihtimali bütün mahalleliyi telaşa sürüklemiştir. Mahalle
ahalisi bu endişelerine binaen Galvandi’nin dükkânından çıkarılması için Beyoğlu
Mutasarrıflığına başvurmuştur. Fakat yapılan tahkikat neticesinde Galvandi’nin
dükkân kirası üzerine yaptığı tartışmanın asıl dükkân sahibi ile değil onun bilgisi
dâhilinde olmayan küçük biraderi ile olduğu ortaya çıkarılmıştır. Galata Komiserliği
tedbir olarak ilgili mahallede olayın yaşandığı günün gecesinden sabaha kadar
devriye attırmış ve herhangi bir olay gerçekleşmemiştir.
Bir takım doğal afetlerin gerçekleşeceğine yönelik rüya kayıtlarına da
rastlanılmaktadır. İlgili rüya kayıtlarında bu afetlerin önlenmesine yönelik yapılacak
dini ritüellerin de belirlendiği dikkat çekmektedir. Örneğin 29 Zilhicce 1310(14
Temmuz 1893) tarihli Trablusgarp Vilayetinden gelen bir telgrafta, Bingazi’den
gelen bir şeyhin Trablusgarp Vilayetinde kuraklık olacağına dair bir rüya gördüğü
anlaşılmaktadır. Rüyayı gören şeyh bu afetin defi için Turgut Paşa Camiinde mevlit
okutulmasını, bir gün oruç tutulmasını, tatlı yenmemesini ve kadınların ellerine kına
koymaları gerektiğini vurgulamıştır. Trablusgarp vilayetinde 1870-1872 yıllarında
ortaya çıkan kuraklık ve sonrasında yaşanan kıtlık yöre halkını hayli sıkıntıya
soktuğundan84 bu afetin defi için zaten her sene mevlid-i şerif okunduğu belgeden
anlaşılmaktadır. Trablusgarp Valisi şeyhin önerdiği oruç ve kına bahislerine yönelik
halka bir şey duyurmadığını zaten her sene mutad üzere yapılan mevlid-i şerif
tamamlandığından rüyanın halk nazarında etkisinin kalmadığına yönelik bilgileri
ilgili telgrafta geçen diğer ayrıntılardır85
.
Rüyalar, keyfine göre insanları sevindiren ya da üzen somut bir varlık olan
şahıslar olarak da görülmüştür. Türk Sufi Şeyhi Muzaffer Özak’ın aktarmış olduğu
rüya bu anlayışı desteklemektedir. İlgili rüya da bir çingene bir sufi şeyhine
uğrarmış ve şeyh de ona genellikle ufak bir sadaka verir gönderirmiş. Bir gün bu
çingene şeyhe onu çok şaşırtan bir rüyasını anlatmış. O sıralarda yüksek mevkideki
bir memurun oğlu da şeyhe uğrarmış, çünkü babasının isteği ile haftalık harçlığını
şeyhten alırmış. Şeyh memurun oğluna haftalık harçlığı ile çingenenin rüyasını satın
almayı düşünüp düşünmediğini sormuş. Memurun oğlu istemese de razı olmuş.
Daha sonra rüyayı satın alan genç öğrenmiş ki çingene rüyasında sadrazam
olduğunu görmüş. Rüyayı şeyhin emriyle satın alan genç daha sonra gerçekten

84 Mehmet Yavuz Erler, Osmanlı Devleti’nde Kuraklık ve Kıtlık Olayları(1800-1880),
İstanbul 2010, s. 130-131.
85 Y..PRK.UM.., Dosya No:27, Gömlek No:10(29 Zilhicce 1310)
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
141
sadrazamlık görevine getirilmiştir86. Bu şahıs II. Abdülhamid’in meşhur
sadrazamlarından olan Said Paşa’dır. Buradan anlaşıldığı kadarıyla rüyalarla
pazarlık bile edilebilir.
Bazı Sosyal ve Dini İçerikli Binaların Yapımı ve Mezar Yerlerinin Tespiti ile
İlişkilendirilen Rüyalar
Bir takım sosyal içerikli, dönemine göre oldukça öneme haiz işlerin
başlangıçları da bir rüya ile başlamaktadır. 1900 yılında görülen bir rüya Bağdat
demiryolu inşaatına başlanılması ile bağdaştırılmıştır. 1923 yılında yayınlanan
Kenzü’l-menâm adlı eserde yazar, 1902 yılıyla ilgili açıklamalarının sonuna
kendisinin gördüğü bir rüyayı kaydetmiştir. Rüyasında Kâbe civarında bulunduğunu
ve o sırada oranın çok kalabalık olduğunu görmüştür. O sırada kalabalıktan biri
“halife geliyor!” diye seslenmiş ve o sırada kalabalık iki yana çekilerek Kâbe’den
Bâbü’s-selama bir yol açılmıştır. Gelen halifenin kim olduğunu merakla bekleyen
yazar, II. Abdülhamid’in sağ elinde bir anahtarla Bâbü’s-selam kapısından içeri
girdiğini görmüştür. II. Abdülhamid o sırada Kâbe’ye yönelerek elindeki anahtarla
kapısını açmış ve orada bulunan insanlara “ben kapıyı açtım siz de gelip ziyaret
edin.” demiştir. Yazar uyandığında bu rüyayı II. Abdülhamid’in hac yolculuğunu
kolaylaştıracağı şeklinde yorumlamış ve rüyanın görülmesinden kısa bir süre sonra
Hicaz demiryolunun yapımına başlanılmıştır87. Medine şehrinin Şafii Müftüsü
Seyyid Ahmed’in rüyası da, II. Abdülhamid dönemindeki demiryolu yapım
çalışmaları ile ilgilidir. 29 Zilhicce/ 1324(13 Şubat 1907) tarihli belgeden anlaşıldığı
üzere o tarihlerde Medine şehrinde II. Abdülhamid’in sağlık ve sıhhati için buhari-i
şerif kıraat olunmaktadır. Müftü Seyyid Ahmed o günlerde gördüğü rüyada Medine
şehrinde ravza-i mutahharada geceleyin bir grup Müslümanın buhari-i şerif kıraat
ettiklerini görmüş ve topluluğa dahil olmuştur. Topluluk içinde ki yüce bir zat
dikkatini çekmiş ve kim olduğunu yanındaki şahsa sorduğunda kutb-ı zaman
olduğunu öğrenmiştir. Buhari-i şerif kıraatinin bitimini müteakip kutb-ı zamanın
yanına giderek elini öpmüş ve kıraatin sebebini kendisinden sual eylemiştir. O da
“siz gündüz ne niyet ile okuyorsanız biz de gece o niyet ile okuyoruz “ cevabını
vermiştir. Rüyada Kutb-ı zaman, müftü Seyyid Ahmed’e, II. Abdülhamid’in
Osmanlı tahtına geçmesindeki gayenin devletin eski ihtişamını iadeye yönelik
olduğunu ve hicaz demiryolunun Yemen’e kadar uzayacağını ayrıca Mısır ve
Rumeli’nin de Osmanlı topraklarına katılacağını bildirmiştir. Ayrıca bu
söylenenlerin II. Abdülhamid’e anlatılmasını ve kendisine muhalefet edenlerin de
başarılı olamayacağını da bildirmesi istenmiştir88
.
Kuruluşu hatıralara ve birbiriyle örtüşmeyen öykülere dayanan Hamidiye
Eftal Hastanesi89 ile ilgili olarak da şu anlatı mevcuttur. II. Abdülhamid rüyasında
1898 yılında henüz sekiz aylıkken ölen kızını görmüş ve Hatice Sultan kendisinden
su istemiştir. Bunu kızı için bir hayır kurumu yaptırması gerektiği şeklinde

86 A. Schimmel, a.g.e., s.54.
87 A. Schimmel, a.g.e., s.169.
88 Y..PRK.AZJ. Dosya No:52 Gömlek No:15(29 Z 1324)
89 Bugünkü Şişli Eftal Eğitim ve Araştırma Hastanesi.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
142
yorumlayan ve cami yaptırmayı düşünen padişah, Dr. İbrahim Bey’in fikrini
sorunca, bir çocuk hastanesinin daha uygun olacağı cevabını almıştır90. Yine
Edirne’de bulunan Selimiye Camiinin inşasına başlanması da Hz. Muhammed’in II.
Selim’e rüyasında Edirne’yi göstermesiyle ilişkilendirilmiştir91
.
Kalenderi dervişlerinden olan Koyun babanın ömrünün sonuna kadar
yaşayacağı Osmancık’a gelmesi rüyasında gördüğü Hz. Ali’nin emriyle
gerçekleşmiştir. Fatih Sultan Mehmed giderek ünü artan Koyun Baba’yı
Akkoyunlular üzerine sefere giderken ziyaret etmiş; vilayetnamede uzun uzadıya
anlatılan bu ziyaret esnasında Koyun Baba, Fatih’i “Allah Erlerinin Şahı” diye
nitelendirmiştir. Fatih Sultan Mehmed de Koyun Babayı zamanın kutbu olarak
gördüğünü kendisine bildirerek etraftaki köyleri ona vakfetme ve büyük bir tekke
yaptırma sözü vermiştir. Koyun Baba padişahın teklifini reddetmiş bunun yerine
Kızılırmak üzerine bir köprü yaptırmasını talep etmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in bu
talebi yerine getirmeye ömrü vefa etmemiştir. Köprüyü yaptırma işi gece rüyasında
Koyun Babayı gören II. Bayezid’e kalmıştır92
.
Sivas’ın kırk azizleri Mısır Seferi esnasında Yavuz Sultan Selim’in
rüyasına girmiş tam o sıralarda yangından harap olan ve bu azizlere ithaf edilmiş
olan Xeropatamou manastırını padişah yeniden yaptırtmıştır. Bu nedenle Yavuz
Sultan Selim bu dini yapının banisi sayılmış ve kırk azizlerin ikonası önünde Yavuz
Sultan Selim’in hatırasına olmak üzere altı kandil yakılması adetten olmuştur93
.
Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre Fatih Camiinin yakınında kendi adıyla
bir camii yaptıran Hafız Ahmed Paşa bir gece rüyasında Fatih’i görmüş, Fatih bu
Hafız Paşa’yı azarlayarak “Niçin benim camimin yakınında cami bina edip niçin
cemaatim aldın” diye hitap etmiş ve onun boynunu vurdurmuştur. Hafız Ahmed
Paşa rüyayı gördükten yetmiş gün sonra ölmüştür. Mezara gömülürken lahid
kenarından bir taş düşüp Hafız Ahmed Paşa’nın başını bir kılıç gibi kesmiştir94
Kaynaklarda, geçmişte yaşamış büyük zatların mezar yerlerinin tespiti ve
mezarların üzerine türbe inşaatı, yapılı olan mezarların tamir veya yenilenmesi
hadiseleri birer rüya ile ilişkilendirilmiştir. Bu durum sadece Osmanlı tarihi için
geçerli değildir. Örneğin Emevi Kumandanı Seyyid Battal Gazi’nin mezar yerinin
bulunması da bir rüya ilişkilendirilir. Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in
eşi ve I. Alaeddin Keykubad’ın annesi Ümmühan Hatun rüyasında, Seyyid Battal
Gazinin bugünkü Eskişehir’e bağlı Seyitgazi’de Üçler Tepesi denilen yerde gömülü
olduğunu görmesi üzerine keşfedilen mezarın üzerine XIII. Yüzyılın başlarında bir

90 Hastane Tarihimizde Bir Kutup Yıldızı Hamidiye Eftal Hastanesi, İstanbul 2010, s.31.
91 İlgili rüyanın ayrıntıları için bkz. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, III, s.239-240.
92 Haşim Şahin, “Koyun Baba”, TDVİA., C.26, s.229-230; Semavi Eyice,”Beyazıt II
Köprüsü”, TDVİA., C.6, s.51.
93 Semavi Eyice, “Aynaroz”, TDVİA, C.IV, s.269.
94 Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.1, Haz: Seyit Ali
Kahraman-Yücel Dağlı, s.169.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
143
türbe, cami ve medrese yaptırılmıştır95. Yine Timur rüyasına girerek kendisine zafer
müjdeleyen Orta Asya Türklerinin dini-tasavvufi hayatında derin izler bırakan ve
pir-i Türkistan diye bilinen Hoca Ahmed Yesevi’nin kabri üzerinde yerli dervişler ve
gelecek misafirler için devrin mimari şaheserlerinden olan bir imaret yaptırmıştır96
.
Osmanlı tarihinde mezar yerlerinin tespiti ile ilgili çok sayıda örnek
bulunmaktadır. Nakşibendi Şeyhlerinden olan Emir Ahmed Buhari Efendi’nin kabri
üzerine III. Murad devrinde yapılan türbe zamanla ortadan kalkmış ve üzerine evler
yapılmıştır. Tekkenin son şeyhi olan Ali Fakri Efendi, Emir Ahmed Buhari’nin II.
Mahmud’un rüyasına girerek kendisini bu durumdan kurtarmasını istediğini ve
padişahın da ulemadan ve Nakşibendi şeyhlerinden olan Mustafa Mısri Efendiye
mezarın bulunması için emirler verdiğini ve mezar yerinin keşfedilerek üzerine bir
türbe ve tekke inşa edildiğini söylemiştir97. Çankırı Sancağına bağlı Yamukviran
köyü sakinlerinden olan Salih adlı şahıs rüyasında şühedadan Battal Gazinin köy
mescidinde gömülü olduğunu görmüştür. Daha sonra mescit kazılmış ve vücut
azaları tam olan bir şahsın gömülü olduğu anlaşılmıştır. Bu gelişmeler üzerine
merkeze gönderilen ilamda kandillerin yakılması için bir miktar revgan-ı zeyt ve adı
geçen mescidin tamir edilmesi talep edilmiştir98
. On iki müridiyle birlikte
Atmeydanı'nda (Sultanahmet Meydanı) boynu vurularak idam edilen İsmail
Ma'şuki'nin denize atılan başı ve bedeni Rumelihisarı sahilinde bugünkü Bebek
semti yakınlarında Kayalar denilen yerde kıyıya vurmuş, gördüğü bir rüya üzerine
oraya giden bir müridi tarafından bulunarak defnedilmiştir. Burası daha sonra bir
mezarlık haline gelmiş ve bir cami yapılmıştır99
. Evliya Çelebi, Kars Kalesi'nin Lala
Mustafa Paşa tarafından tamir edildiğini anlatırken hafız olan bir askerin gördüğü
rüyayı paşaya aktardığını belirtir. Rüyada askere bir güçsüz yaşlı adam görünüp
bana Ebü’l-Hasan-ı Harâkâni derler der ve makamının kalede kendisinin ayağını
bastığı yerde bulunan kuyunun kazılması neticesinde ortaya çıkacağını bildirir. Daha
sonra 100 işçi kuyuyu kazar ve kuyudan bir somaki mermer çıkar. Kırmızı taş tevhid
ve dualarla açılınca “Menem şehid-i Sa’id Harekani” yazan güzel hatlı bir mermerle
karşılaşırlar. Böylece kabir ortaya çıkarılmış olur100. Hacı Bektaş-ı Velinin
halifelerinden olan Koyun Baba adındaki velinin mezarının ve etrafındaki çeşitli
binaların yapımı da Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bir rüya ile bağdaştırılmıştır.
Kendisi de veli olarak anılan II. Bayezid rüyasında Koyun Baba’yı görmüş ve

95 Ahmet Yaşar Ocak, a.g.e., s.181; Ayşe Denknalbant, “Seyyid Battal Gazi Külliyesi”,
TDVİA., C.37, s.51.
96 Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1976, s.41; İsmail Aka, Timur
ve Devleti, Ankara 1991, s.116-117; Kemal Eraslan, “Ahmed Yesevi”, TDVİA., C.II, s.160.
97 M. Baha Tanman, “Emir Buhari Tekkesi”, TDVİA., C.XI, s.128.
98 A.)MKT. Dosya No: 154, Gömlek No:94(19 Za 1264); Bugün Çankırı ilinin Kurşunlu
ilçesinin köyü olan Yamukören’de böyle bir mezar yoktur. Çankırı Valiliği tarafından yapılan
çalışmada köydeki camiin cumhuriyet döneminin eseri olduğu belirtilmiştir. Bkz. Çankırı
Kültür Envanteri, T.C Çankırı Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Müze Müdürlüğü,
Çankırı 2014, s.480.
99 İsimsiz, “İsmail Ma’şuki”, TDVİA., C.23, s.114.
100 Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.2. Kitaplar, Haz:
Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, s.214.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
144
kendisine hem mezarının hem de etrafındaki binaların yapılması vasiyet
edilmiştir101. Bugün Kars şehrinin kale içi mahallesinde bulunan Evliya Camisinin
avlusundaki Hasan-ı Harakani türbesinin kuruluşu da asker, aynı zamanda hafız olan
bir şahsın gördüğü rüya sonucu olmuştur. Evliya Çelebinin anlattığı rüyada Hasan-ı
Harakani bu askerin rüyasına girmiş ve ona “Bana Ebü'l-Hasan-ı Harakânî derler,
benim makâmım bu mahaldedir ve alâmet [ü] nişânım istersen ayağım ucunda bir
çâh-ı amîk vardır, anı kazup tâ ki acâ’ib göresin" der. Rüya, Lala Mustafa Paşa’ya
anlatıldıktan sonra derhal yüzlerce işçi bildirilen kuyuyu kazarlar. O kuyu içinde
dört köşe bir somaki mermer çıkar. O kırmızı taşı tevhid ve dualarla açınca "Menem
şehid-i sa 'id Harekılni"(Kutlu şehid Harakanf ... İşte o benim!) diye başı üzerinde
bir güzel hatlı mermer bulurlar. Mübarek vücutları henüz taptaze olduğundan başka
pazusunda yaralı olan yerinde sarılmış mendil ve özerindeki yün hırkası çürümeyip
sağ tarafındaki yarasından kırmızı kan da akmaktadır. Bütün Müslüman gaziler bu
hali görünce tevhid ve dualarla mübarek kabrini eskisi gibi kapatırlar. Kale içinde
yapılan eserlerden Lala Mustafa Paşa'nın hayratı bu Hazret-i Hasan Harakani
Tekkesi ve camiidir102
.
SONUÇ
Sonuç olarak, Osmanlı tarihine rüyaların gözüyle bakmak birtakım tarihi
şahısların ve olayların bilinmeyen veya karanlıkta kalan yönlerinin ortaya
konulmasını beraberinde getirebilir. Rüyaların hangi amaçlarla yazıya
geçirildiklerine daha dikkatli bir şekilde bakılırsa rüyaların ait oldukları devrin
kaygılarını, özlemlerini ve korkularını dile getirdikleri görülebilir. Bu bağlamda
rüyalar Osmanlı tarihini şimdiye kadar bakmadığımız bir şekilde görmemiz için
birer ayna vazifesi görebilir.
KAYNAKÇA
1-Arşiv Belgeleri
TS.MA.d, 5748.
A.)MKT. Dosya No: 154, Gömlek No:94.
A.)MKT.MVL., Dosya No:133, Gömlek No:69.
A.}MTZ.(04) Dosya No: 40, Gömlek No:110.
A.}MTZ.(04), Dosya No: 41, Gömlek No: 17.
BEO., Dosya No:1254, Gömlek No:94009.
C..ML.., Dosya No:720, Gömlek No:29472.
İ..HUS, Dosya No:176 Gömlek No:1327/Ca-25.

101 Evliya Çelebi Seyahatnamesi II, YKY, s.92.
102 Evliya Çelebi Seyahatnamesi II, YKY, s.165; Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi
Seyahatnamesi(Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit), C.II
2.Kitap, s. 385.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
145
Y..PRK.AZJ. Dosya No:12 Gömlek No:63.
Y..PRK.AZJ. Dosya No:19, Gömlek No:80.
Y..PRK.AZJ. Dosya No:52 Gömlek No:15
Y..PRK.AZJ. Dosya No:31 Gömlek No:57.
Y..PRK.HR.. Dosya No:34 Gömlek No:90.
Y..PRK.ŞH.. Dosya No:12 Gömlek No:9.
Y..PRK.UM.., Dosya No:27, Gömlek No:10.
Y..PRK.UM.., Dosya No:27, Gömlek No:107.
Y..PRK.ZB. Dosya No:7 Gömlek No:4.
2-Araştırma ve İnceleme Eserler
AKA, İsmail, Timur ve Devleti, Ankara 1991
AKSOY, Hasan, “Enis Receb Dede”, TDVİA.,C.XI, s.241-242.
AKYILDIZ, Ali, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul 2012.
ALTINSOY, Abdülkadir, Osmanlı Şeyhülislâmları, Ankara 1972.
Atsız, Oruç Beğ Tarihi, İstanbul 2011.
BARKAN, Ö. Lütfi, Kolonizatör Türk Dervişleri, İstanbul (Tarihsiz).
BROWN, Peter, Geç Antikçağda Roma ve Bizans Dünyası, Çev. Turhan Kaçar,
İstanbul 2000.
CEZAR, Mustafa, Mufassal Osmanlı Tarihi, C.I-IV, Ankara 2011.
Çankırı Kültür Envanteri, T.C Çankırı Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Müze Müdürlüğü, Çankırı 2014
ÇERÇİ, Faris, Gelibolulu Mustafa Ali ve Künhü’l-Ahbar’ında II. Selim, III. Murat
ve III. Mehmet Devirleri, C. 3, Kayseri 2000.
DENKNALBANT, Ayşe, “Seyyid Battal Gazi Külliyesi”, TDVİA., C.XXXVII, s.51-
54.
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 1996.
ENGİN, Vahdettin, II. Abdülhamid ve Dış Politika, İstanbul 2005.
ERASLAN, Kemal, “Ahmed Yesevi”, TDVİA., C.II, s.159-161.
ERLER, Mehmet Yavuz, Osmanlı Devleti’nde Kuraklık ve Kıtlık Olayları(1800-
1880), İstanbul 2010.
Evliya Çelebi, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 1.-6. Kitaplar,
Hazırlayanlar, Seyit Ali Kahraman-Yücel Dağlı, İstanbul 2013.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
146
EYİCE, Semavi, “Aynaroz”, TDVİA, C.IV, s.267-269.
EYİCE, Semavi, ”Beyazıt II Köprüsü”, TDVİA., C.VI, s.50-51.
FLEİSCHER, Cornel H., Tarihçi Mustafa Ali Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı, Çev.
Ayla Ortaç, İstanbul 1996.
FROMM, Erich, Rüyalar, Masallar, Mitoslar, Çev: Aydın Arıtan-Kaan H. Ökten,
İstanbul 1995.
GENÇ, İlhan, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye, Ankara 2000.
GÖKYAY, Orhan Şaik, “Rüyalar Üzerine”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi
Bildirileri, C.IV, Ankara 1982, s.
GÜNDÜZ, Tufan, “Tahmasb”, TDVİA., C.XXXIX, s.413-415.
Hastane Tarihimizde Bir Kutup Yıldızı Hamidiye Eftal Hastanesi, İstanbul 2010.
Hayat Tarihi Mecmuası S. 5, Mayıs 1974.
İNALCIK, Halil, Devlet-i ‘Aliyye, Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar, C.
II, İstanbul 2014.
İPEK, Nurdan, “Namlunun Ucundaki Padişah: II. Abdülhamid’e Karşı Planlanan
Suikastler”, Türkiyat Mecmuası, C:22, S. 1, İstanbul Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul 2012.
İPŞİRLİ, Mehmet, “Sun’ullah Efendi”, TDVİA., C.XXXVII, s.530-532.
İPŞİRLİ, Mehmet, “Zekeriya Efendi”, TDVİA., C.XXXXIV, s.211-212.
İsimsiz, “İsmail Ma’şuki”, TDVİA., C.XXIII, s.112-114.
KAFADAR, Cemal, “Eyüp’te kılıç kuşanma Törenleri”, Eyüp Dün Bugün, Editör:
Tülay Artan, İstanbul 1994, s. 50-61.
KAFADAR, Cemal, “Mütereddit Bir Mutasavvıf: Üsküplü Asiye Hatun’un Rüya
Defteri 1641-1643”, Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken Dört Osmanlı:
Yeniçeri, Tüccar, Derviş ve Hatun, İstanbul 2009, s. 123-191.
KARA, Mustafa, “Abaza Şeyhi”, TDVİA., C.I, s.12.
KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C.IX, Ankara 2011.
KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, C.VII, Ankara 2011.
Kitabü’l-Menamat Sultan III. Murad’ın Rüya Mektupları, haz.Özgen Felek, İstanbul
2014.
KÖPRÜLÜ, Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1976.
KÖSE, Osman, “XVIII. Yüzyıl Sonları Rus ve Avusturya Savaşları Esnasında
Osmanlı Devleti’nde Bir Uygulama: İstanbul’da İçki ve Fuhuş Yasağı”,
Turkish Studies, Volume 2 /1 Winter 2007, s.104-123.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
147
LAMARTIN, Alphonse de, Aşiretten Devlete Türkiye Tarihi, C. I, Haz.
M.R.Uzmen, Tercüman 1001 Temel Eser.
Mahmud Celaleddin Paşa, Mirat-ı Hakikat, C. I, Haz. İ. Miroğlu- M. Derin, İstanbul
1979.
Mehmed Neşrî, Aşiretten İmparatorluğa Osmanlı Tarihi(1288-1485), sad: Necdet
Öztürk, İstanbul 2011.
Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, C.V, Yay. Haz. Nuri Akbayar, İstanbul 1996.
Naima Mustafa Efendi, Târih-i Nâ’îma, C.II, Haz. Mehmet İpşirli, Ankara 2007.
NİYAZİOĞLU, Aslı, “Rüyaların Söyledikleri”, Âşık Çelebi ve Şairler Tezkiresi
Üzerine Yazılar, Derleyenler: Hatice Aynur-Aslı Niyazioğlu, İstanbul 2011,
s.71-84.
OCAK, Ahmet Yaşar, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler
(XIV-XVII. Yüzyıllar), Ankara 1999.
ORTAYLI, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İstanbul 2002.
ÖDGE, Ahmet, “Osmanlı Dönemi Tekke Hayatına Bir Örnek: Yiğitbaşı Veli ve
Tarikat Usulü”, Osmanlı, C.IV, ed. Güler Eren, s.521-530.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C. II, Ankara 1989.
ÖZGÜL, Metin Kayahan, Türk Edebiyatında Siyasi Rüyalar, Ankara 1989.
PARMAN, Susan, Rüya ve Kültür, Batı Entelektüel Geleneğinin Antropolojik
İncelemesi, Çev: Kemal Başçı, Ankara 2001.
SCHIMMEL, Annemarie, Halifenin Rüyaları İslam’da Rüya ve Rüya Tabiri,
Çev:Tûba Erkmen, İstanbul 2005.
Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî, C.I-II, Haz. Mehmet İpşirli, Ankara 1999.
SERTOĞLU, Mithat, Mufassal Osmanlı Tarihi, C.V-VI, Ankara 2011.
ŞAHİN, Haşim, “Koyun Baba”, TDVİA., C.XXVI, s.229-230.
ŞAHİN, Haşim, “Otman Baba”, TDVİA., C.XXXIV, s.6-8.
ŞAPOLYO, Enver Behnan, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 2013.
Şemseddin Sami, Kâmûs-ı Türkî, Der-saadet 1317.
TANMAN, M. Baha, “Emir Buhari Tekkesi”, TDVİA., C.XI, s.126-128.
TATÇI, Mustafa Tatçı-Halil Çeltik, Türk Edebiyatında Tasavvufî Rüyâ
Tabirnameleri, Ankara 1995.
TEMİZKAN, Abdullah-Erhan Aktaş, “Türk Devlet Geleneğinde İktidarın
Meşrulaştırılmasında Rüyanın Kullanımı”, Karadeniz Araştırmaları, C.9,
S.33, Ankara 2012, s.13-22.
Osmanlı Dünyasında Rüya Görmek Üzerine / Muhammed YAZICI
148
UYGUN, Mehmet Nuri, “Ney”, TDVİA., C.XXXIII, s..68-69.
UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, C.III, Ankara 1988.

Konular