ÖMER HAYYAM’IN SİHİRLİ FENERİ1

ÖMER HAYYAM’IN SİHİRLİ FENERİ1
STEPHEN R. WILK
ÇEVİREN: SONER İŞİMTEKİN2
“Bu dünyanın etrafında, aşağısında ve yukarısında, haricinde
ve dâhilinde
Hiçbir şey sihirli gölge oyunundan başka bir şey değildir,
Bu sihirli oyun, oynanır mumu güneş olan bir kutunun içinde,
Hayali figürler olan bizler ise gider geliriz bu dairede”I
“Mark Twain’in Otobiyografisi” olarak adlandırılan ilk üç basım
2010’dan önce yayımlanmış olmasına rağmen, Twain’in kendisi, gerçek
otobiyografisinin, onun ölümünden bir yüzyıl sonraya kadar yayımlanamayacağı
şartını koşmuştur. Böylece, o dönemde yaşayan hiç kimsenin
(yaşanan olaylardan) gücenmemesini garantilemek istemiştir. 2010 yılına
basılmış olan birinci baskı daha önceki basımda asla görünmeyen birçok
(bilgiyi) içermiştir. Bu materyallerden birisi, orijinalinde Edward
Fitzgerald’ın “the Rubaiyat of Omar Khayyam (Ömer Hayyam’ın Rubaileri)”
tercümesinden, yukarıda yeniden üretilmiş olan bir alıntıyı, bir kitabe olarak
kullanmak niyetinde olduğunu gösteriyordu. Twain bu şiire olan hayranlığını
şu sözlerle dile getirmiştir: “Hiçbir şiir bana daha önce bu denli zevk
vermemiştir ve o zamandan beridir de hiçbir şiir bu denli zevk verememiştir;
bu benim yanımda taşıdığım tek şiirdir. 28 senedir elimin altından bir an bile
düşmemiştir.” Hayyam’ın çalışması, 19. yüzyılın sonlarındaki kaderci ruhunu
yakaladığı için son derece popüler olmuştur. Bu alıntı şiir, biz insanların nasıl
sihirli bir gölge oyunundaki kuklalar olduğumuzu tanımlamaktadır. Ancak bu
tam olarak ne anlama gelmektedir?
İfadeden anlaşılacağı üzere “Büyülü Fener Şovu”, bir görüntüleme
lensi kullanılarak perdeye yansıtılan saydam slaytlardan oluşan bir halk
gösterisidir. Kesin, en az bir internet sitesi ve iki kitap (bu işlemin nasıl
olduğunu) böyle yorumlamaktadır.II Dahası, Fitzgerald’ın arkadaşı ve onun
Farsça öğretmeni olan Edward Byles Cowell ise aynı yıllarda, Rubaileri

1 Bu çeviri, Stephen R. Wilk’in yazdığı, Oxford University Press-2013 yayınlarından çıkan
“How the Ray Gun Got Its Zap: Odd Excursions Into Optics” adlı kitabın, 106 – 109 sayfaları
arasında bulunan, “The Magic Lantern of Ommar Khayyam” isimli bölümümnün İngilizce
aslından tercüme edilmiştir.
2 Yrd. Doç. Dr.Soner İşimtekin, YYU/EDB, Doğu Dilleri ve Edb. Blm. Fars Dili ve Edb. A.B.D.
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
126
yayınlamış olduğu kendi versiyonunda, ifadeyi "...the image of a magic
lanthorn” (sihirli bir fenerin görüntüsü) olarak tercüme etmektedir.
Ancak Ömer Hayyam 1048 yılında doğmuş ve 1131 yılında da
ölmüştür. Resimlerin projeksiyon yardımıyla gösterilme sanatı ve biliminin
tarihi ise o kadar geriye gidiyor mu? Ya da iyi bir şair olduğu kadar ünlü bir
matematikçi olan Hayyam bu buluşu (önceden) tahmin mi etmiştir?
Sihirli fener’in icadı için birçok mucit ve tarih söz konusu edilmiştir,
ancak genel olarak kabul edilen ise sihirli fenerin mucitlerinin, bunun
prensiplerini 1646’da ortaya koyan Athanasius Kircher ve ışığın dalga
teorisinin bilimsel öncülerinden kabul edilen Christiaan Huygens olduklarıdır.
Huygens bunlardan birini, (Hayyam’ın yaşadığı dönemden oldukça sonraları)
1659’da üretmiştir. Bu icat açık şekilde popüler bir yenilik olmasına rağmen,
kendisi bu buluşundan ilginç bir şekilde utanıyor gibi görünmüştür.
Huygens’in feneri tanıtımından kısa bir süre sonra da diğer mucitler
kendi versiyonlarını kullanmaya ve sergilemeye başlamışlardır. Bu
kullanıcılardan birisi olan Thomas Walgensten "büyülü fener" (laterna
magica) terimini icat ettiğinden beri de bu terim bu cihazı tanımlamak için
kullanılagelmiştir. Sihir şovlarında bu aygıtlar kullanılmış ve erken dönem
“hayalet evi” sergilerinde, 18.yüzyıldan bu yana Phantasmagoriae olarak
anılmışlardır. (Jules Verne, 1893 yılına kaleme aldığı Le Chateâu des
Carpathes “Carpathes Kalesi” romanında bu tür bir kullanımı
tanımlamaktadır.) 19.yüzyılın ikinci yarısında seyyahların fenerleri ve cam
slâytlardan oluşan bagajlarını alıp yola koyulmasıyla ve uzak yerlerin,
illüstrasyonların ve yeni olayların fotoğraflarını insanlara göstermesiyle
büyülü fener altın çağına ulaşmıştır. Bu seyyahlar aynı zamanda parlak renkli
çizimleri hikâyeler anlatarak ve hatta hareketli parçaları olan canlandırılmış
slaytlarla devinimli resimler olarak gösterebilmişlerdir.
Bu, Fitzgerald’ın “Rubaiyat” çevirisini kaleme aldığı zamandır ve belki
de bu etken, bu çok canlı görüntülerin, önceden cennete ait olan Tanrı’nın, bir
sinema yönetmeni olarak, onun eserlerinde ortaya çıkma önerilerini
kaçınılmaz kılmıştır. Ancak daha yakından bakıldığında, Fitzgerald bu olayı
tam olarak “sihirli fener şovu” olarak tanımlamamaktadır. “Sihirli Gölge
Şovu” deyimi bunu düşündürüyor gibi görünebilir fakat bir gölge oyunu,
hikâye anlatmak için figürler ile gölgeler oluşturma veya elle üretilen gölgeleri
kullanma anlamına da gelebilir.
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
127
Peki Hayyam’ın beyitleri tam olarak ne anlatmaktadır? Farsça aslından,
okunduğu gibi dönüştürülmüş hali şöyledir:III
În chark-I falak ki mā der ū hairān-ūn
Fānūs-I khayāl az ū mithālĭ dārūm
Khwurshĭd.cirāgh.-dānū ‘ālam fānūs
Mā chūn şuwar-ĭm.k-ander ū gardan.im
"اين چرخ فلک که ما در او حيرانيم
فانوس خيال از او مثالی دانيم
خورشيد چراغ دان و عالم فانوس
3 ما چون صوريم کاندر او حيرانيم"
Peter Avery’in ve John Heath-Stubbs’ın 1981 yılında yaptıkları
çeviride de aynı dörtlük şu şekilde tercüme edilmiştir:
“Bizi şaşkınlığa uğratan, aklımızı başımızdan alan bu cennetin
tekerleğini düşünelim.
Sanki o, güneşinin bir mum ve dünyasının da bir fener olduğu bir
diorama’dır.
O zaman biz de onun duvarlarında dönen resimlere benzeriz.”
“Diorama”nın4 buradaki kullanımı aynı zamanda yersiz bir modernizm
olarak görünmektedir; bu kullanımın, ya 19. yüzyıla ait popüler bir eğlencenin
ya da bir müze sergisinin etkisiyle yapıldığını düşünülebilir. Elde bulunan ama
çok dikkatlice yapılmamış diğer bir tercümede ise terim “sihirli gölge
şekilleri” olarak tanımlanmaktadır. Bu, bir aleti fener, mum veya sabit ışıklar

3 Şiirin Farsça Orijinali çevirmen tarafından eklenmiştir. (Ç.n.)
4Diorama, gerçek veya kurgu bir olayın, anın veya hikâyenin ışık oyunlarının da yardımıyla üç
boyutlu olarak modellenmesidir. Sergi amacıyla yapılmış üç boyutlu büyük tablo olarak da
tanımlanabilir. (Ç.n.)
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
128
gibi bazı ışık kaynakları ile karıştırıp, bu tür gölge araçlarının bir mesafeden
duvara yansıtılmasıdır.
Bu tür resim (örneklerinin) kendilerine ait uzun bir tarihi vardır. Eğer
bunlar Sihirli Fener imajları kadar kompleks ve detaylı değillerse, üretilmeleri
daha kolay olmaktadır; lens ve aynaya ihtiyaç duymazlar. (Bu yüzden) cam
veya mika şeffaf pencerelerin kullanımı çok kırılabilir veya çok kıymetli iken,
Amerikan Sömürge döneminde kullanılan delikli kalay fenerler, iğne delikli
resimleri yansıtmışlardır5
. Bunun bir örneğini de William Hogarth’ın 1743
serisine ait, Marriage à-la-Mode eserindeki gece nöbetçilerinin fenerlerinin,
tavanda bu çeşit lekeler yansıttığını, beşinci resimde görebilirsiniz. Yine
benzer aygıtlar çok daha önceleri kullanılmıştır. Basit bir sihirli fener
projeksiyon örneği de 1420 yılında Giovanni de Fontana tarafından yayımlanan
“Liber Instrumentorum” adlı kitapta bulunabilir. Bu örnekte, fener tutan
bir adam ve karşısındaki duvara yansıtılmış bir şeytanın görüntüsü yer
almaktadır.IV Prensip büyük olasılıkla bundan çok daha geriye gitmektedir.
Bizans, Yunan ve Roma gibi birçok uygarlıkta yağ lambaları kullanılmakta ve
onları taşıyabilme adına, tutacaklar kullanılmakta idi, ancak tutacaklar o kadar
uzaktaydılar ki tutacağın kendisi ateşten bir gölge yansıtmaktaydı. Birçok
tutacağın aşağıda tutulması, görünüşe bakılırsa bu istenmeyen gölgelerden
sakınmak içindir. Gölge oyunu yapmak üzere kullanılan fenerlerde ise haç,
hilal vb. özellikli farklı şekiller bulunmaktadır. Hatta bazı lambalarda,
gerektiğinde insan şeklinde gölgeleri olması amacıyla, onlara monte edilmiş
küçük heykelcikler vardır.
Tabi ki gölgelerden bahsetmek akla, ekran üzerine yansıtılan stilize
edilmiş metal kuklalardan dökülen gölgelerle yapılan Burma’nın meşhur
gölge oyunları gibi el gölgeleri ve gölge oyunlarını akla getirmektedir. Bu tip
eğlencelerin tarihi oldukça eskidir; gölge oyunculuğu ilk olarak Çin’de, Han
Hanedanlığı (M.Ö. 200–M.S.200) döneminde, icra edilmiştir. Ancak arkeolojik
buluntular, gölge oyununun Hindistan’da hüküm sürmüş Harappanlar
(İndus Vadisi Uygarlığı) zamanına (M.Ö.3000–1500) kadar dayandığını iddia
etmektedir. Bu oyunun ilk kez ne zaman gerçekleştirildiği hala belirsizdir,

5
İğne deliği resim (kamera): Lenssiz bir kamera türü olup, ışık geçirmez bir kutunun bir
tarafında bulunan küçük bir delik sayesinde fotoğraf çekilmektedir. Geniş bilgi için bkz.
“Grafik ve Fotoğraf, Pinhole (İğne Delikli) Kamera” Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara
2012, s.25-27. (Ç.n.)
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
129
ancak Hayyam’ın yaşadığı döneme denk gelebilecek şekilde, Selahattin
Eyyubi’nin (ölm. M.S.1193) böyle bir oyun gördüğünü belirten bir rapor
bulunmaktadır.V
Batı’da ise gölge oyunlarıyla ilgili erken bir hipotez vardır; bu,
Platon’un meşhur Cumhuriyet eserinin yedinci kitabında verilen “Mağara
Alegorisi”dir. Eserde Platon, bir mağarada zincirlenmiş, başlarını hareket
ettiremeyen ancak sadece önlerindeki kuklacıların onların önündeki duvara
yansıttıkları gölgeleri görebilen ve onları “gerçeklik” olarak kabul eden
insanları betimlemektedir. Farz edelim ki biz, Platon’un Alegorisini, yani
aslında, bu makalenin başında verilen Ömer Hayyam’ın imgelerindeki
“gerçekliği”, basit şekliyle mağaranın altındaki duvarda gördüğümüz gölgeler
olarak nitelendiriyorsak? Gerçek olan, Platon’un asla kendi algısını popüler
veya dini bir anlayış ile karşılaştırmamış olduğudur; ancak bir Yunan tasviri
için ona ait ilhamı doğrudan çağırmaması da bilinmez olmayacaktır. Cumhuriyet
eserinde Mağara’nın tanımlaması, daha çok gölge figürleri için seslendirme
yapan aktörlerin sağ aşağısında bulunan bir tiyatro olarak tasvir edilir.
Platon’un basit şekildeki popüler gölge oyunundan benzer bir resmi alıp,
görüşünü hazırlamak amacıyla ayrıntıya inmesine, kompleks ve yapmacık bir
durum ve felsefi bir görüş oluşturmak için servis etmesine inanmak daha
kolaydır.
“Bir duvarın önünde tutsak olan mahkûmlar, gölge oyunu için ışık
kaynağı olarak kullanılan, arkalarındaki dev bir alevin hareket etmesiyle,
insanlar tarafından başlarına monte edilen figür ve kuklalar ile rol yaparlar.
Alegori’de mahkûmlar, mağaranın dışında hiç bulunmamışlardır, böylece
bizler gölge oyununun bir gerçekliğinin olduğuna inanırız. Aristo’nun bu
yayını, Hayyam'ın yaşamı boyunca geçerli olmuş ve muhtemelen onun mecazi
(metafor) gerçekliği için ilham kaynağı da olabilmiştir.”6
El gölgelerine gelince, Victoria dönemine ait popüler bir eğlence tarzı
idiler ancak bu onların daha önceki herhangi bir tanımlaması gibi de görünmemektedir.
Yine de onların çok daha önceden var olan uzun bir geçmişinin
olmadığına inanmak zor gibi görünmektedir.

6 Bu yorum hakkındaki geniş bilgi için bkz. OPN Optics § Photonics News, The Optical
Society’s Magazine, Light/Touch. www.osa-opn.org/home/articles/volume_23/issue_1/ erişim
tarihi 03.08.2015, (Ç.n.).
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
130
Son olarak, Ömer Hayyam’ın dizeleri bizim dünyamızı, bir gölge-fener
tarafından yayılan gölgeler gibi özünde gerçek dışı olan geçici bir yapı olarak
tarif etmektedir. Aslında Hayyam’ın orijinal sözleri “fānūs-l khayāl”dır ve bu
söz ise yaklaşık olarak Aristo felsefesinden türetilmiş bir felsefi terim olan
“hayal” ile “hayal fanusu/feneri” diye çevrilmektedir. Fitzgeral’ın arkadaşı
Cowell’in kendisi bu dizelerin, “Sihirli bir fenerin hala Hindistan’da
kullanıldığı, silindir şekilde bir objenin içinin çeşitli figürlerle boyanıp yanan
bir mumun etrafında döndürülmesi gibi kolayca dengelendiğine ve havalandı-
rıldığına atfedildiğini iddia etmiştir.VI Dörtlük, Fitzgerald'ın orijinal çevirisinde
(yayından önceki baskı) “visionary shapes” yani “hayali şekiller” olarak
nitelendirilmiştir.VII Bu da bize, Fitzgerald'ın “Platon'un Mağara”sını göz
önünde bulundurduğunu göstermektedir. Ancak “visionary shapes” (hayali
şekiller) terimi günümüz okuyucusu için pek bilinmediğinden ve şiirsel bir
akıcılığı olmadığından, biz yayınlanmış dizede, bunun yerine daha güzel
ancak daha az doğru olan fenerler, gölge oyunları ve dioramalar gibi çevirilerini
görmekteyiz. Bugünkü şair, gerçekliği daha güncel anlamıyla bir
filmden veya video oyunundan ya da sanal bir gerçeklik deneyiminden daha
gerçek değilmiş gibi tarif edebilir. Zira bu dizenin tarihi, metaforlarımızın,
kültürümüz ve deneyimlerimiz tarafından belirlendiğini göstermektedir.
Sonnotlar ve Kaynakça
(Harward Üniversitesi) bilim tarihçisi Elaheh Kheirandish’a beyitlerin doğru tercüme
edilebilmesi için yapmış olduğu yardımlardan ve yönlendirmelerden dolayı teşekkür
etmek isterim. Belirtirim ki (çalışmada) herhangi bir hata varsa bana aittir.
I- Bu dörtlük, Fitzgerald’ın Rubaiyat tercümesinin beşinci basımından alınmış ve
büyük olasılıkla en benzer ve en fazla aktarılan (alıntı yapılmış) olan dörtlüktür.
Twain’in şiiri bir kitabe gibi kullanma niyetinin olduğu “Mark Twain’in Otobiyografisi”nde
belirtilmiştir, Vol.I, ed.Harriet Elinor Smith (2010), 525. Adı geçen
sayfanın, bu basımdaki 14. sayfasında göründüğü şekliyle yeniden yazılması, Mark
Twain’in “My Autobiography [Random Extracts from It]” baskısının birinci
sayfasından biçimlendiğini söylemektedir. Ayrıca şu da belirtilir ki Twain kendi
biyografisinin sonraki kopyalarından bunu silmiştir, bu yüzden kıta sadece dipnot
olarak belirtilir. Mark Twain’ın yanı sıra, (Barbar Conan’ın yaratıcısı) kurgusal yazar
Robert E.Howard da bu şiiri 1929 yılındaki roman Skull Face’in birinci bölümündeki
kitabesinde, Sax Rohmer’in Fu Manchu’suna cevap olarak kullanmıştır.
II- http://billdouglas.ex.ac.uk/eve/exhibitions/exhibitions_print.asp?esID=305, erişim
tarihi 22 Eylül 2012; Vachel Lindsay, The Art of the Moving Picture (1915); William
J.Elliott, Shadow Show (1942).
III- A.J.Arberry, The Romance of the Rubaiyat: Edward Fitzgerald’s First Edition
(1959), 220.
DOĞU ARAŞTIRMALARI, SAYI: 16, 2016/2
131
IV- A History of the Magic Lantern, s.3 nkl.
http://www.magiclantern.org.uk/history/history3.html, 22 Eylül 2012.
V- P. Kahle. “The Arabic Shadow Play in Egypt,” J. Royal Asiatic Society of Great
Britain and Ireland 1 Jan. (1940); Fan Pen Chen, “Shadow Theaters of the World”
Asian Folklore Studies 62 (1): 25-64 (2003). Fan Pen Chen’in büyük bir olasılıkla
birçok gölge-oyunu geleneklerinden kuşku duyduğu görünmektedir. (Ancak)
Platon’un Mağara Allogrisi’nin geleneksel bir gölge oyunu olarak düşündüğü de
görünmemektedir. Rubaiyat’taki dizeyi anar, ancak Ömer Hayyam’dan bir yazar
olarak bahsetmez ve Corwell’in yaptığı gibi şiirin “gölge figürlerinin bir lamba
etrafında dönen bir çeşit fener örneği ”olarak tanımlar.
VI- E.B. Cowell. “Omar Khayyám,” Calcutta Review March (1858).
VII- Geniş bilgi için bkz. Arberry, The Romance of the Rubaiyat; The Rubaiyat of
Omar Khayyam, çev. Robert Graves ve Omar Ali-Shah (1968).

Konular