AHMED HAMDÎ’NİN “BELÂGAT-I LİSÂN-I ‘OSMÂNΔ VE AHMED CEVDET PAŞA’NIN “BELÂGAT-I ‘OSMÂNİYYE” ADLI ESERLERİNİN MUKÂYESESİ

Ϧ
Eyup Barlak “Ahmed Hamdî’nin Belâgat-ı Lisân-ı Osmânî ve Ahmed Cevdet Pasa’nın
Belâgât-ı Osmâniyye Adlı Eserlerinin Mukayesesi ”
HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi [Journal of Academic Literature],
Bahar 2016, Yıl 2, Sayı 4, ss. 1-16
Yükleme Tarihi:26.01.2016 Kabul Tarihi: 27.02.2016
Eyup BARLAK*
AHMED HAMDÎ’NİN “BELÂGAT-I LİSÂN-I ‘OSMÂNΔ VE
AHMED CEVDET PAŞA’NIN “BELÂGAT-I ‘OSMÂNİYYE”
ADLI ESERLERİNİN MUKÂYESESİ
Özet: Ahmed Hamdî-yi Şirvânî, bizde klâsik belâgatın tam kadrosunu,
yani fesâhat, me‘ânî, beyân ve bedî‘i içine alan ilk kitap olan Belâgat-ı
Lisân-ı ‘Osmânî’yi yazmasına rağmen uzun yıllar ilgi görmemiş ve Türkçe
belâgat çalışmaları tarihinde hak ettiği yeri bulamamıştır. Genel ve yanlış
kanâat, bu dönemde yazılmış ilk Türkçe örnekli klâsik belâgat kitabının
Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı ‘Osmâniyye’ si olduğudur.
Yapacağımız mukâyese çalışması ile 19. yüzyılın iki önemli belâgat âlimi,
Ahmed Hamdî ile Ahmed Cevdet Paşa’nın birbirine tesirleri ve eserleri
arasındaki ilişki gösterilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ahmed Hamdî, Ahmed Cevdet Paşa, Türkçe, belâgat,
mukâyese.
A COMPARISON OF THEAHMED HAMDÎ’S “BELÂGAT-I LİSÂN-I
‘OSMÂNΔ AND AHMED CEVDET PAŞA’S “BELÂGAT-I ‘OSMÂNİYYE”
Abstract: Ahmed Hamdî-yi Şirvânî has not attracted sufficient attention
for years and has not been able to get position in the works of Turkish
rhetorique that he has deserved although he wrote the first book,
Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmanî, which contains the full staff of the classical
rhetorique such as fesâhat, me‘ânî, bedî’. It is commonly and wrongly
though that AhmedCevdet Paşa’sBelâgat-ı ‘Osmâniyye is the first classical
rhetorique book with Turkish examples written in that period.
Through our comparison, the relationship between the works and effects
of Ahmed Hamdîand Ahmed Cevdet Paşa on each other, who were the
two significant belâgat scholars in the 19th century, will be shown.
Key Words: Ahmed Hamdî, Ahmed Cevdet Paşa, Turkish, rhetorique,
comparison.

* Malatya Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Doktora Öğrencisi; eyupbarlak@hotmail.com
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 2
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

Giriş
Bu yazımızda Türkçe belâgat çalışmalarında önemli birer kilometre taşı
olduğunu düşündüğümüz iki mühim eser, Ahmed Hamdî-yi
Şirvânî’nin“Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî”si ile Ahmed Cevdet Paşa’nın “Belâgat-ı
‘Osmâniyye”si, mukâyese edilerek eserlerin değeri ortaya konulacak; ayrıca
uzun yıllar Ahmed Cevdet Paşa’nın ve eserinin gölgesinde kaldığından, hak
ettiği itibarı görememiş olduğunu düşündüğümüz Ahmed Hamdî-yi Şirvânî ve
eseri “Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî”nin değeri teslim edilmeye çalışılacaktır.
Konumuzun dışında olduğundan dolayı burada belâgatla ilgili eserlerden ve
belâgat tartışmalarından bahsetmeyeceğiz. Sadece Ahmed Hamdî ve Ahmed
Cevdet Paşa’nın belâgatla ilgili bu iki eserini daha iyi tanıyabilmek için kısa bir
bilgi vereceğiz.
Bir deyim ve bir ilmin adı olarak belâgat, denebilir ki ilim dünyasında en çok
tarifi yapılan kavramlardan biridir. el-Câhız’dan başlayarak meşhur edebiyat
mecmûalarında yüzlerce farklı tarifin yapıldığı söylenebilir.
(Hacımüftüoğlu,1993: 268)
Belâgat sözlükte “sözün fasîh ve açık seçik olması” anlamında masdardır. Bazı
kaynaklar bunu “ulaşmak; olgunlaşmak, erginlik çağına varmak” ma‘nâsındaki
bulûğ kelimesiyle ilgili görüyorlarsa da bâb ve masdar değişikliğinden dolayı
bu anlam isabetli görülmemektedir. Terim olarak ise biri “meleke”, diğeri
“ilim” olmak üzere iki mânada kullanılmıştır. Batı dillerinde meleke anlamında
belâgata karşılık eloquence, ilim anlamında da rhétorique kelimeleri
kullanılmaktadır. Meleke olarak belâgat, sözün, fasîh olmakla beraber yer ve
zamana da uygun olmasıdır. Diğer bir söyleyişle bir fikrin sözlü veya yazılı
olarak yerinde, yeterince ve zamanında ifade edilmesidir. (Kılıç vd, 1992: 380)
Belâgatın bir fen veya ilim olarak sistemleştirilmesi eski Yunan’da milâttan
önceki asırlarda, Araplarda ise İslâmiyet’ten önceki devirlerde başlamıştır.
Sözlü ve yazılı edebiyatı bugüne intikâl eden İslâm öncesi Türk dünyasında, bu
yönde bir çalışmanın varlığından söz etmek mümkün değildir. Ancak
müslüman Türkler İslâm medeniyetinin teşekkülünde oynadıkları rolü, Arap
dili ve edebiyatı ile belâgatı alanında da gerçekleştirmişlerdir. Nitekim
Zemahşerî, Taftâzânî gibi Arap belâgatı sahasında eser vermiş büyük yazarlar
Türk’tür. Müslüman Türkler Arapçayı bir ilim dili kabul ettiklerinden, belâgatı
da Arapça olarak yazıya geçirmişlerdir. Bu sebeple Büyük Selçuklular ve
Anadolu Selçukluları devrinde bu konuda Türkçe yazılmış bir kitaptan söz
etmek mümkün olmamaktadır. (Kılıç vd, 1992: 384)
Osmanlı devrinde ise Altıparmak Mehmed Efendi’nin (ö.1623), Hatîb elKazvînî’nin
Telhîsü’l-Miftâh’ına yapılmış şerhlerden, Sa‘deddîn et-Taftâzânî’ye
ait el-Mutavvel’in muhtemelen geliştirilmiş ve genişletilmiş tercümesi olan ve
Tercüme-i Telhîs1 ismiyle de anılan, Kâşifü’l-‘ulûm ve fâtihu’l-fünûn adlı eseri ile
bir Mevlevî şeyhi olan Ankaravî İsmâil Hakkı’nın (ö.1632), yer yer Hatîb elKazvînî’nin
Telhîsü’l-Miftâh’ını tercüme ederek ve Hâce Cihan’ın Menâzır-ı İnşâ
adlı eserinden faydalanarak hazırlamış olduğu Miftâhu’l-belâga ve misbâhu’lfesâha’sı
başta olmak üzere birçok tercüme yapılmışsa da Türkler, asırlarca
belâgat konusundaki kitapları Arapça asıllarından okumuşlardır. Nitekim

1Eser hakkında daha geniş bilgi bkz. (Kılıç, 1990; Kılıç, 2007)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 3
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

medreselerde, belâgat için ders kitabı olarak Sekkâkî’nin Miftâhu’l-úUlûm’u,
Hatîb el-Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh’ı, Sa‘deddin et-Taftâzânî’nin el-Mutavvel
ve Muhtasarü’l-Mutavvel’i ve bunların Molla Fenârî’nin oğlu Hasan Çelebi,
Molla Hüsrev vb. kimseler tarafından kaleme alınan şerh ve hâşiyeleri
okutulmuştur. (Kılıç vd, 1992: 384)
Tanzimat’tan sonra Batılı anlamda yeni mekteplerin açılması ve bunların ders
programlarına belâgatın da alınması, bu konuda yeni arayışlar doğurmuştur.
Artık bu okullardaki öğrenciler, belâgatı aslından okuyacak kadar Arapça
bilmiyorlardı. Bunun için Türkçe belâgat kitabı telifinde bir artış görülmüştür.
Bunlar Arapça belâgat kitaplarını numune olarak alan ve Arapça, Farsça,
Türkçe örnekler veren kitaplardır. Esas örnek Arapça eserler ve daha çok
Telhîsü’l-Miftâh’tır. (Kılıç vd, 1992: 385)
Bizde klâsik belâgatın tam kadrosunu yani fesahat, meânî, beyân ve bedîúi
içine alan ilk kitap Ahmed Hamdî’nin Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî’sidir (İstanbul
H.1293/M.1876). Ahmed Hamdi, aslında daha önce Muhammed b. Kays’ın
Muúcem’i ile Behrâm-ı Serahsî’nin Gâyetü’l- arûzeyn’inden faydalanarak
hazırladığı Teshîlü’l-arûz ve’l-kavâfî ve’l-bedâyi’inde (İstanbul H.1289/M.1872)
belâgatla ilgili bir ön çalışma yapmıştır. Bu eserde önce şiir üzerinde durur,
şiirin tarihçesini verir; sonra aruz ve kafiyeyi ayrı ayrı ele alır ve nihayet edebî
sanatları sıralar, nazım çeşitlerini ve şiirle ilgili bazı terimleri açıklar. (Kılıç vd,
1992: 385)
Ahmed Cevdet Paşa, Mekteb-i Hukuk’ta okuttuğu belâgat derslerini Belâgat-ı
‘Osmâniyye (İstanbul H.1298-1299/M.1881-1882) adıyla cüz cüz yayımlar.
Cevdet Paşa'nın, kendisi açıklamamakla beraber eserini hazırlarken Hatîb elKazvînî'nin
Arapça Telhîsü’1-Miftâhı ile Hâce-yi Cihân diye tanınan Mahmûd
bin Muhammed el-Geylânî’nin Farsça Menâzır-ı İnşâ’ından faydalandığı
anlaşılmaktadır. (Yetiş, 1992: 387) Kitap neşredildiğinde büyük bir yankı
uyandırır, hakkında çeşitli tenkitler yazılır ve bunlara cevaplar verilir.2 Cevdet
Paşa eserinin mukaddimesinde belâgatın adlandırılışı ve kadrosu konusunda
Araplar arasındaki tartışmalara temas ederek kendisinin me‘ânî, beyân ve
bedî‘i bir ilim kabul ederek ilm-i belâgat diye adlandırdığını söyler. Belâgat
tarihimizde bu kitabın bir önemi de o devirde sekiz defa basılıp belâgat
meselelerinin Türk aydını tarafından bir tartışma konusu hâline gelmesine yol
açmasıdır. Bu tartışmaların önemli bir tarafı ise asırlardır okunan ve takip
edilen Arap belâgatı yerine artık Türkçe’ye mahsus bir belâgatın kurulması
yoluna girilmesidir. (Kılıç vd, 1992: 385)
Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmâniyye’si o kadar etkili olmuştur ki
yayınlandığı tarihten günümüze kadar hazırlanmış hemen hemen her belâgat
kitabı, hem tasnif hem içerik hem de verilen misâller bakımından ondan
etkilenmiştir. Belâgat-ı ‘Osmâniyye, -özellikle Tanzimat Dönemi’nde- konuyla
ilgili bütün eserleri gölgede bırakmış; belâgat denince akla gelen ilk eser
olmuştur.
Gölgede kalanlardan biri de Ahmed Hamdî ve Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî adlı
eseridir. Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî, Ahmed Cevdet Paşa’nın eserinden beş sene
önce yayınlanmasına ve bizde klâsik belâgatın tam kadrosunu yani fesahat,

2 Eser hakkında daha geniş bilgi bkz. (Karabey ve Atalay, 2000; Dağlar, 2007)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 4
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

meânî, beyân ve bedîúi içine alan ilk kitap olmasına rağmen -diğer birçok eser
gibi- uzun yıllar ilgi görmemiştir. Genel ve yanlış kanaat, bu dönemde yazılmış
ilk Türkçe örnekli klâsik belâgat kitabının Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı
‘Osmâniyye’ si olduğudur. (Kılıç, 2007: 8)
Ahmed Hamdî’nin hayatı hakkında elimizde bulunan yegâne bilgi Bursalı
Mehmed Tâhir’in Osmanlı Müellifleri’nde yazdıklarıdır. Bu eserde kaydedilen
bilgilere göre ilim ve irfan sahiplerinden bir zât olup Şirvan’lıdır. İstanbul'a
gelip tahsilini tamamlayarak bazı memuriyetlerde bulunduktan sonra Mülga
Teftiş ve Muayene Heyeti Reisliğine tayin olunmuş değerli bir şahsiyettir.
Ahmed Hamdî’nin basılmış eserleri şunlardır:
1. Terceme-yi Makâmât-ı Harîrî
2. Hindistân Seyâhat-nâmesi
3. Usûl-i Fıkh
4. Hulâsatü’l-Ferâ’iz
5. Makâletü’l-‘Urefâ fî Mesâ’ili’l-Hukemâ
6. ‘İlm-i Arûz ve’l-Kavâfî
7. Türkçe Muhtasar Mantık
8. Nesâyıhu’ş-Şubbân
1307 H. (1889-1890 M.) tarihinde İstanbul'da vefat etti. Eyyüb’de
medfundur. Üç dilde nesir ve nazımla yazmağa muktedir idi. (Bursalı
Mehmed Tahir, 1972: 249)
Ahmed Cevdet Paşa’nın hayatı ve eserleri hakkında yeterince bilgi
bulunduğundan burada ayrıca üzerinde ayrıntılı olarak durulmayacak, sadece
Ahmed Hamdî-yi Şirvânî ile münasebetini ve Belâgat-ı Osmâniyye’sini
anlamamıza yardımcı olacak bilgilerden bahsedilecektir.
1822’de Lofça’da doğan Ahmed Cevdet Paşa, 17 yaşına kadar burada tahsiline
devam etmiş daha sonra İstanbul’a gelerek medrese tahsilini ilerletmiştir.
Fatih Medresesinde, o zaman okunması mu‘tâd olan tefsîr, hadîs, fıkh, mantık,
âdâb, kelâm derslerine devam etti. Tatil günlerinde haricten, felsefe, tabiî
ilimler, hendese, hesâb, cebir, hey’et (astronomi), coğrafya dersleri aldı. Murâd
Mollâ Tekkesi şeyhi Mehmed Murâd Efendi’den ve şâir Süleymân Fehîm'den
de Farsça okudu. Devrinin ünlü riyazıyyecisi Vidinli Hoca’dan, Müneccimbaşı
Osmân Sâib'den, Nûrî Bey’den de istifade etti.Genç yaşta icazet aldı. Fatih
Camiinde, Gelenbevî’nin Burhân’ını, Dülgeroğlu Câmiinde de Kâdî Mîr
okutmaya başladı. Talebesi arasında kendinden yaşlı olanlar vardı.1843’te 21
yaşında iken Hamîdiyye Medresesi imtihanına girip maaşa bağlandı. 1845’te
İstanbul Müderris1iği ruûsunu kazandı. (Keskioğlu,1966: 221)
Aldığı eğitime ve ilgisine bakılınca Ahmed Cevdet Paşa’nın klâsik medrese
eğitiminin yanında Arapça, Farsça ve pozitif ilimlerde de kendini geliştirdiği ve
bu donanımıyla birbirinden farklı alanlarda eserler vermeyi başardığı
anlaşılır.
Ahmed Cevdet Paşa, memuriyet hayatında kısa sürede yükselmiş ve 1866 da
Rütbe-yi ilmiyyesi vezârete tahvil edilerek Haleb, Adana eyâletleriyle Kozan,
Maraş, Urfa, Zûr sancaklarından kurulan Haleb vilâyeti vâlîsi yapılarak paşa
olmuştur. (Keskioğlu,1966: 223)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 5
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

İlki 24 Nisan 1873-5 Nisan 1874 (11 ay 12 gün); ikincisi 12 Haziran 1875-30
Kasım 1875 (5 ay 19 gün) ve üçüncüsü 17 Mayıs 1876-17 Ekim 1876 (5 ay)
olmak üzere toplam 22 ay Maarif Nâzırlığı yapan Ahmed Cevdet Paşa, nâzırlığı
sırasında Maarif memurlariyle öğretmenlerden bir karma komisyon kurarak
ilkokullardan yüksek okullara kadar ders programları ve kitapları hazırlattı.
Nûr-ı ‘Osmâniye Camii yanında yeni usûl bir Numune ilk okulu
açtı.Komisyonca kendisine verilen Kavâ‘id-i Türkiyye, Mi‘yâr-ı Sedâd, Âdâb-ı
Sedâd risâlelerini okul kitabı olarak yazdı. (Keskioğlu,1966: 225)
Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî’nin de bu program dâhilinde Ahmed Cevdet Paşa
tarafından hazırlatıldığını, bizzat Ahmed Hamdi’den öğreniyoruz. (Kılıç, 2007:
167) Ahmet Hamdî, Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî’nin ilk sayfasında yazdığı
“İhtâr”da Cevdet Paşa tarafından İlm-i Belâgat hocalığına atandığını ve
misâlleri Türkçe olarak verilecek bir belâgat kitabı yazmakla
görevlendirildiğini söylüyor:
“Unvän-ı Fa◊l u beräúati hıţţa-yı edebiyyätı tezyīn ve mücelledät-ı müõellefätı
kütüb∆äne-i aṣ∆äb-ıúilm ü kemälätı te§≈ìn etmiş ve bi-≈aøøın mesned-i ne®äret-i
meúärif-i úumùmiyyeye revnaø-efzä olan vezìr-i Arisţo-tedbìr ve meúärif-pìrä
devletlü Cevdet Paşa ~a◊retleriniŋ ä§är-ı luţf u úinäyetleri olmaø üzere bundan
aødem úuhde-i úäcizäneme i≈äle buyurmuş olduøları úilm-i belä˚at ∆
v
äceligi
münäsebetiyle mi§älleri Türkçe olarak dikte u§ùli üzre oøunan dersler bir yere cemú
olunduøda bir risäle heyõeti kesb itmegile ne®äret-i müşärün ileyhä ţarafından
Belä˚at-ı Lisän-ı úO§mänì nämıyla ≠abú u neşrine øarär virilmişdir” (Ahmed
Hamdi, 1293: 1)
Ahmed Cevdet Paşa, dilimizin gramerini yazdığı gibi dilin sadeleşmesine de
hizmet etti. Türkçenin bir ilim lisânı olduğunu ispat etti. Kendisi şöyle diyor:
“Herkesin anlayacağı surette bir risale yazıp Takvîmü’l-Edvâr tesmiye ettim ve
lisân-ı Türkî ilm lisânı olamaz diyenlere lisânımızın her şeye kabil olduğunu ve
bu lisân ile her fenden güzel eserler yazılabileceğini tasdik ettirdim.”
(Keskioğlu,1966: 221)
Türkçeye karşı bu derece hassas olan Cevdet Paşa’nın, ilk Türkçe belâgat
kitabının yazılmasında da öncü olması ve Ahmed Hamdi’yi bu yolda teşvik
etmesi anlaşılabilir bir durumdur. Eserin telifi için Ahmed Hamdi’nin
seçilmesinde Türkçe, Farsça ve Arapçaya hâkim bir edip olması şüphesiz
önemli rol oynamıştır. Eser, Ahmed Cevdet Paşa’nın Maarif Nâzırı olduğu
dönemde çıktığından, Paşanın eserin içeriğiyle bizzat ilgilendiğini
düşünebiliriz.
MUKÂYESE
1. GİRİŞ (DÎBÂCE-MUKADDİME-LÂHIKA)
Ahmet Cevdet Paşa eserine bir dîbâce ile başlar. Dîbâcede ilm-i belâgat ve
fesâhatin ortaya çıkışından, ilm-i sarf ve ilm-i nahvin tarihi gelişiminden ve
kısaca kapsamlarından bahsedildikten sonra Arap, Fars ve Türk dilleri,
kâideleri bakımından kıyaslanır. Bunlardan Farsçanın, kurallarının az olması
sebebiyle tamamının bir fen olarak tedvîn edildiğini belirtir. Hem Farsçadan
hem de Arapçadan bazı kaideleri dilimize almış olduğumuzdan Lisân-ı
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 6
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

Osmânînin kâidelerinin lisân-ı Fârsiyyenin kâidelerinden fazla olduğu söyler.
Lisân-ı Osmânîyi kelimelerinin kiplere göre çekimi bakımından, her lisândan
daha geniş ve mükemmel bulan Cevdet Paşa, sözdizimi bakımından Arapça
kadar çok ve geniş kuralları olmadığından dolayı lisân-ı Osmânînin sarf ve
nahvini ayırmaya gerek olmadığını söyler. Nitekim kendisinin de Kavâid-i
Osmâniyye adlı kitabını ve bu kitabı ihtisâr ile Medhal-i Kavâ‘id adlı risaleyi ve
özetleyerek de Kavâ‘id-i Türkiyye adlı risâleciği bu şekilde telif ettiğini
belirttikten sonra adı geçen eserlerden ders görüp çalışan kişilerin lisân-ı
‘Osmânî üzere anlam bakımından doğruca söyleyip yazmaya muktedir
olacaklarını; ancak fasîhâne ve belîğâne ifâde-i merâm edebilmek için ilm-i
belâgatı bilmek lazım geldiğini söyler. Cevdet Paşa daha sonra ilm-i me‘ânî,
ilm-i beyân ve ilm-i bedîúin kısa tariflerini yapar ve bu kavramların Arap
âlimleri ve edipleri arasında nasıl anlaşıldığını anlatıp kendisinin üçünü bir
ilim olarak birleştirip ilm-i belâgat diye adlandırdığını söyler. Ahmet Cevdet
Paşa’ya göre “úilm-i belä˚at, kelämıñ mezäyäsını bildiren bir fendir. Kelämıñ
mezäyäsı, muøte◊ä-yı ≈äle ta≠bìøı ve teşbìh ve mecäz ve kinäyelerinin ≈aøøıyla
edäsı ve ´anäyiú-i bedìúiyye ile tezyìni ∆u´ù´larıdır.” (Karabey ve Atalay, 2000: 3)
Ahmed Hamdî’nin eserinde “dîbâce” başlığı bulunmasa da yazar, eserin
başında eserin yazılış sebebini “ihtâr” başlığı altında izah etmiş daha sonra
me‘ânî ve beyân ilimlerini tarif ederek bu iki ilmin belâgatın merciú-i hakîkîsi
olduğunu belirtmiştir. İlm-i bedîúin ise belâgat âlimleri tarafından ilm-i
belâgata tâbi olan hususları bilmek için vazú edildiğini söyler. (Kılıç, 2007: 20,
21)
Ahmed Hamdî’nin eserinde “mukaddime” diye bir başlık açılmamıştır. Yazarın
özel bir başlık açmadan izah ettiği “fesâhat, belâgat, kelimenin fesâhati, tenâfür-i
hurûf, garâbet, kıyâsa muhâlefet, kelâmın fesâhatı, tenâfür-i kelimât, tetâbuú-ı
izâfât, zaúf-ı teõlîf, taúkîd, taúkîd-i mâúnevî, mütekellimin fesâhatı, selâset, kelâm-ı
metîn, kelâm-ı latîf” konuları, Ahmed Cevdet Paşa tarafından “mukaddime” başlığı
altında izah edilmiştir.
Bu kısımda yapılan tanımlar birbiriyle örtüşmektedir. Hattâ bazı tanımların
kelimesi kelimesine aynı olduğu görülür. Meselâ Ahmed Hamdî “kelimenin
fesâhati”ni şöyle târif eder: “Tenâfür-i hurûfdan ve garâbetden ve muhâlefet-i
kıyâsdan berî olmasıdır.” (Kılıç, 2007: 21) Aynı konuyu Cevdet Paşa, “kelimenin
tenâfür-i hurûfdan, garâbetden ve kıyâsa muhâlefetden sâlim olması” (Karabey ve
Atalay, 2000: 4) şeklinde ta‘rîf etmiştir. Binlerce yıllık bir belâgat geleneği
içerisinde işlene işlene iyice oturmuş bu tür tanımların aynı olması gayet tabîîdir.
Ahmed Hamdî’nin eserinde bulunan “kesret-i tekrâr” maddesi, Ahmet Cevdet
Paşa’nın eserinde bulunmamaktadır.
“Mukaddime” bölümünde Ahmed Cevdet Paşa’nın, Ahmed Hamdî’ye nispetle
çok daha geniş ve açıklayıcı tarifler yaptığı görülür. Ayrıca verilen misâllerin
seçiminde, adedinde ve izahında da Cevdet Paşa’nın eserinin genelde daha
üstün olduğu görülür. Meselâ “mütekellimin fesâhatı” Ahmed Hamdî’nin
eserinde sadece bir cümle ile izah edildiği hâlde aynı konu Ahmed Cevdet
Paşa’nın eserinde “selâset, kelâm-ı metîn ve kelâm-ı latîf” başlıkları altında, çok
sayıda misâl verilerek yaklaşık üç sayfa boyunca izah edilmiştir.
Bazı konuların tanımlarında ise Ahmed Hamdî’nin daha net, açıklayıcı tarifler
yaptığı, Ahmed Cevdet Paşa’nın ise üzerinde fazla durmadan geçtiği görülür.
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 7
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

Meselâ “tenâfür-i hurûf” konusu, Ahmed Hamdî tarafından şöyle izah edilir:
“Tenäfür dinilen şey øan˚ı kelimede olursa olsun Ÿevø-yäb-ı edeb olanlarıñ
meŸäøına mu≈avvel bir keyfiyyet ise de ek§eriyä ma∆recleri müttehid veyä
birbirine yaøın olan baú◊ı ≈urùfätın yek-dìgere teläfìsinden Ÿevø-ı sämiúa bir nevú
teneffüri ìrä§ itmesi münker degildir me§elä fe´ä≈at muøäbili olan (fehähet) ve
(kùhhä) ve (şişirerek) kelimelerinde tenäfür bulundı˚ını inkära mecäl yoødur.”
(Kılıç, 2007:22) Aynı konuyu Ahmed Cevdet Paşa şöyle izah etmiştir: “Kelimeniñ
lisän üzre §ıøletini ve telaffu®uñ úusretini ìcäb eden bir keyfiyyetdir ki ≈iss ve Ÿevø
ile bilinir. ‘Mürtefiú’ maúnäsına ‘müsteşzir’ ve ‘istatistik’ kelimeleri ve ‘işsiz,
güçsüz’ laf®ları gibi.” (Karabey ve Atalay, 2000: 4) Ayrıca “tenâfür-i kelimât”
konusunda Ahmed Hamdî, “ecnebì lisänlarınıñ ek§er-i kelimätı bize ve bizimki
anlara mütenäfir görinür” (Kılıç, 2007: 23) diyerek tenâfürden murâd edilenin
bizim lisânımızda olan tenâfür olduğunu söylerken, Cevdet Paşa böyle bir kayıt
düşmemiştir.
Ahmed Cevdet Paşa’nın, mukaddimenin sonunda lisânımızın belâgatca geri
kalmasının sebeplerini anlattığı kısım, döneminin şâir ve münşîlerine bir çeşit
edebî tenkit niteliğindedir. Cevdet Paşa, kelâmın esas güzelliğinin belagâtında
olduğunu; şan ve itibarının yüksekliğinin belâgatı hasebiyle olduğunu belirtir.
Sec‘, cinâs gibi sanâyiú-i bedîúiyyenin ise kelâm-ı beliğe úârızî bir güzellik
vereceğini; ancak belâgati olmayan bir kelâmı sanâyiú-i bedîúiyye ile tezyîn
etmenin bir çirkine pahalı ziynet eşyaları takmaya benzeyeceğini söyler. Daha
sonra eslâf-ı üdebânın, sanâyiú-i bedîúiyyeden çok belâgata itina
gösterdiklerini; fakat sonra gelen ediplerin belâgat bakımından kuvvet ve
maharetlerinin azalmasıyla kusurlarını örtmek için sanâyiú-i bedîúiyyeye
yöneldiklerini ve bu durumun eşúâr u münşeõâtımızı tatsız tuzsuz bir hâle
getirdiğinden bahseder. Paşa, ayrıca lafzın ma‘nâya tâbi olması gerektiği hâlde,
nice münşîlerin secú bulmak için ma‘nâyı lafız güzelliğine fedâ ederek,
belâgata halel getirdiklerini belirterek, bu durumun ilim, fen kitap ve
risalelerinden tutun da resmî yazışmalara, hatta mahkeme kararlarına kadar
sirayet ettiğinden şikâyet eder.
Ahmed Hamdî’nin eserinde, böyle bir durum tespiti ve tenkit yoktur. Ahmet
Cevdet Paşa’nın nâzırlık derecesindeki rütbesinin ve vaktiyle kendisini
kazaskerlik makamına kadar yükselten derin ilminin, onun bu tür tenkitleri
çekinmeden yapmasına imkân sağladığı düşünülebilir. Ancak diğer eserlerine
de bakıldığında Cevdet Paşa’nın doğru bildiğini her yerde ve herkese açıkça
söyleyen bir yapısı olduğu rahatça anlaşılır.3
Ahmed Cevdet Paşa’nın bir “lâhika” ile kelâm, mantık, me‘ânî ve nahv ilimlerine
göre mukayeseli olarak izah ettiği kazıyye-yi zanniyye, kazıyye-yi yakîniyye,
kazıyye-yi nazariyye, kazıyye-i bedîhiyye, bedîhiyye-i akliyye (evveliyyât,
fıtriyyât), bedîhiyye-i hissiye (müşâhedât, hadsıyyât, mücerrehât, mütevâtirât),
bedîhiyye-i esâsiye, úulûm-ı müteúârife, makbûlât, müsellemât, muhavvelât, bürhân,
muhayyelât vb. kavramlara da Ahmed Hamdî’nin eserinde değinilmemiştir.

3 Ayrıntılı bilgi için bkz. (Baysun, 1991; Halaçoğlu,1980)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 8
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

2. BÂB-I EVVEL – MEBHAS-I EVVEL (úİLM-İ MEúÂNÎ)
Plân bakımından, her iki müellif de bu bâbı yedi fasılda incelemişlerdir. İki eser
de“Sekkâkî” grubunun artık klâsikleşmiş metoduna (meúânî, beyân, bedîú)
(Hacımüftüoğlu, 1988: 124) uygun olarak hazırlanmış olduğundan bâbların
sıralanışı ve içerikleri de birbirleriyle örtüşmektedir. Ahmed Cevdet Paşa, bu bâba
bir mukaddime ile başlarken Ahmed Hamdî’de böyle bir başlık yoktur; ancak
“ihtar” başlığı altında, mukaddime sayılabilecek bir giriş kısmı yazılmıştır.
Müellifler bu bâbın fasıllarına geçmeden önce bu bâbda anlatılacakları kısaca
belirtmişlerdir.Ahmed Hamdî, bu kısımda sadece daha sonra fasıllar hâlinde
anlatılacak olan konuların adlarını vermekle yetinirken, Ahmet Cevdet Paşa
mukaddimesinde çeşitli misâllerle konuya ve içeriğe dair bir ön bilgilendirme de
yapmıştır.
Bu bâbın fasılları şöyledir:
Ahmed Hamdî
(Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî)
Ahmed Cevdet Paşa
(Belâgat-ı ‘Osmâniyye)
Mukaddime
Fasl-ı Evvel: İsnâd-ı Haberînin Ahvâli
Beyânı
Fasl-ı Evvel: Ahvâl-i Müsnedün-ileyh
Beyânındadır
Fasl-ı Sânî: Müsnedün-ileyhin Ahvâli
Beyânı
Fasl-ı Sânî: Ahvâl-i Müsned
Beyânındadır
Fasl-ı Sâlis: MüsnedinAhvâli Beyânı Fasl-ı Sâlis: Mütemmimât-ı Cümle
Beyânındadır
Fasl-ı Râbiú: Müteúallikât-ı Fiúl ve
Mütemmimât-ı Cümle Beyânındadır
Fasl-ı Râbiú: İsnâd-ı Haberî
Beyânındadır
Fasl-ı Hâmis:Cümle-i İnşâõiyye
Beyânındadır Fasl-ı Hâmis: İnşâõ Beyânındadır
Fasl-ı Sâdis: Vasl ve Fasl Beyânındadır Fasl-ı Sâdis: Elfâzın Atf u Rabtına
Dâirdir
Fasl-ı Sâbiú:Îcâz ve Itnâb ve Müsâvât
Beyânı Fasl-ı Sâbiú: Îcâz ve Itnâb Hakkındadır
Tablodan anlaşılacağı üzere plândaki tek fark, Ahmed Hamdî’nin birinci fasıla
aldığı “isnâd-ı haberî”nin, Ahmed Cevdet Paşa’da dördüncü fasıla alınmasıdır.
Fasılların açıklanmasında her iki müellifin de benzer tutumlar içinde olduğunu
söyleyebiliriz: Evvelâ terimlerin tanımı yapılır, daha sonra çeşitli hâl ve durumlar
için misâller verilir ve bu misâller açıklanır. Tanımlarda görülen benzerlik,
misâllerde ve misâllerin açıklanmasında görülmez. Ahmed Cevdet Paşa’nın verdiği
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 9
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

misâller hem daha fazladır hem de bu misâllerin açıklamaları daha açık ve
anlaşılmaları daha kolaydır. Ayrıca Ahmed Cevdet Paşa’nın, bazı yerlerde ayrıntılı
bilgi için daha önceden telif ettiği eserlere müracaat edilmesini istediği görülür.
Meselâ “inşâ” faslında “emr ü nehy” sîgalarını anlattıktan sonra, konunun
“Kavâ‘îd-i Osmâniyye”de mufassalan mezkûr olduğunu söyler.
3. BÂB-I SÂNÎ – MEBHAS-I SÂNÎ (úİLM-İ BEYÂN)
Plân bakımından Ahmed Cevdet Paşa, bu bâbı bir mukaddime ile beş fasıl hâlinde
incelerken Ahmed Hamdi, mukaddime olmaksızın üç fasıl hâlinde incelemiştir. Bu
bâbın fasılları şöyledir:
Ahmed Hamdî
(Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî)
Ahmed Cevdet Paşa
(Belâgat-ı ‘Osmâniyye)
Mukaddime
Fasl-ı Evvel: Aksâm-ı Teşbîh Fasl-ı Evvel: Mecâz-ı ‘Aklî
Beyânındadır
Fasl-ı Sânî: Hakîkat ve Mecâz Fasl-ı Sânî: Mecâz-ı Mürsel
Beyânındadır
Fasl-ı Sâlis: Kinâye Fasl-ı Sâlis: Teşbîh Beyânındadır
Fasl-ı Râbi‘: İsti‘âre Beyânındadır
Fasl-ı Hâmis: Kinâye Beyânındadır
Tabloda görüldüğü üzere fasıllarda farklılık varsa da içerikte fark yoktur.
Ahmed Hamdî, mecâzları ve istiâreyi“hakîkat ve mecâz” başlığı altında birlikte
incelemiştir.
Bu bâbda yapılan açıklamalarda Ahmed Cevdet Paşa’nın çok daha sarîh olduğu
görülür. Ayrıca Ahmed Hamdî’nin, ekseriyetle bir cümle ile misâl verdiği
konulara Cevdet Paşa’nın genellikle seçme beyitler kullanarak çok sayıda
misâl vermeyi tercih etmesinin, beyân faslının cüzlerinin edebî eserlerde
tatbikini kavramakta okuyucuya daha büyük kolaylıklar sağladığı aşikârdır.
Ancak Cevdet Paşa’nın, daha önce Ahmed Hamdî tarafından misâl vermek için
kullanılmış bazı sözleri ve beyitleri ya olduğu gibi ya da küçük değişiklerle
eserine aldığını da belirtmemiz gerek. Cevdet Paşa, almış olduğu bu misâllerin
yanına her zaman birçok başka misâlleri de koymuş olduğundan bu durumu
taklitçilik olarak değerlendirmek doğru olmaz; lakin Cevdet Paşa’nın Ahmet
Hamdî’den ya da eserinden etkilenmiş olduğu da muhakkaktır. ( Kılıç, 2007:
9,10; Kılıç, 2007: 161-166)
Ahmet Hamdî’nin seçtiği misâllerin bazılarının, Ahmet Cevdet Paşa’nın seçtiği
misâllerin ise birçoğunun, günümüzde hazırlanan belâgat ya da edebî sanat
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 10
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

kitaplarında hâlâ aynı konuları açıklamakta kullanılması ise üzerinde durulması
gereken bir husus olmasına rağmen konumuzun dışında olduğundan bu yazıda
üzerinde durulmayacaktır.
4. BÂB-I SÂLİS - MEBHAS-I SÂLİS (SANÂYİ‘-İ BEDΑİYYE)
Bâbın başlangıcında hem Ahmed Hamdî hem de Cevdet Paşa “sanâyi‘-i
bedî‘iyye”nin ancak “kelâm-ı belîğ”ı tezyîn ve tahsîn etmek için kullanılacağını
özellikle belirtirler. AhmedCevdet Paşa aynı konuya mukaddime bölümünde
değindiğinden dolayı burada uzun izahlara girişmemiştir.
Bu bâba kadar olan kısımda her iki eser birbiriyle büyük ölçüde örtüştüğü
hâlde“sanâyiõ-i bedîúiyye” bâbında önemli farklar görülür. Bu farkların en dikkat
çekeni, Ahmed Hamdî’nin üzerinde durduğu sanatlardan bazılarının Cevdet
Paşa’nın eserinde bulunmayışıdır. Sayısı az da olsa Cevdet Paşa’nın üzerinde
durduğu; ancak Ahmed Hamdî’nin bahsetmediği sanatlar da vardır. ( Kılıç, 2007:
9,10; Kılıç, 2007: 161-166) Her iki eserde üzerinde durulan sanatlar aşağıdaki
tabloda gösterildiği gibidir:
Muhassinât-ı Maneviyye
Sanatın Adı
Ahmed Hamdî
(Belâgat-ı Lisân-ı
‘Osmânî)
Ahmed Cevdet Paşa
(Belâgat-ı ‘Osmâniyye)
1. Tıbâk Var Var
2. Tekâbül Var Var*
3. Mürâ‘ât-ı Nazîr Var Var
4. Teşâbüh-i Etrâf Var Var
5. Îhâm-ı Tenâsüb Var Var
6. İrsâd Var Var
7. Teshîm Var Var
8. Müşâkele Var Var
9. Müzâvece Var Yok
10. Tecâhülü’l-úÂrif Var Var
11. Tevriye Var Var
12. úAks Var Var
13. Tecrîd Var Var*
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 11
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

14. Tevcîh
(Muhtemilü’z-Zıddeyn)
Var Var
15. Leff ü Neşr Var Var
16. Cemú Var Var
17. Tefrîk Var Var
18. Taksîm Var Yok
19. Cemú Maúaõt-Tefrîk Var Yok
20. Cemú Maúaõt-Taksîm Var Yok
21. Cemú Maúaõt-Tefrîkve’tTaksîm
Var Yok
22. Mübâlağa Var Var
23. Tefsîr Var Yok
24. Edeb-i Taleb/Cesn-i
Su’âl Var Yok
25. Hüsn-i Tahallus Var Var
26. Hüsn-i Taúlîl Var Var
27. Tefrîú Var Yok
28. Te’kîdü’l-medh bimâ
Yüşbihü’z-zemm (İstidrâk) Var Var*
29. Te’kîdü’z-zemm bimâ
Yüşbihü’l-medh Var
Var*
30.Taúrîz Var Var
31. Rücûú Yok Var
32. Mezheb-i Kelâmî Yok Var
33. İdmâc Yok Var
(Tablo.1. Muhassinât-ı Ma‘neviyye)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 12
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

Tablodan anlaşılacağı üzere eserlerde “Muhassinât-ı Ma‘neviyye”den sayılan,
toplamda 33 sanattan bahsedilmiştir. Ahmed Hamdî’nin eserinde bahsettiği 30
sanat varken bu sayı Ahmed Cevdet Paşa’da 25’tir. Bu sanatların 22’sinde her iki
müellif de mutabıktır. Ahmed Hamdî’nin eserinde olup da Ahmed Cevdet Paşa’nın
eserinde bahsedilmeyen 8 sanat vardır. Ahmed Cevdet Paşa’da bulunup da Ahmed
Hamdî’de bulunmayan sanat sayısı ise 3’tür.4
Ahmed Hamdî’nin madde başı olarak aldığı bazı sanatlar, Ahmed Cevdet Paşa
tarafından başka sanatların alt dalı sayılıp oralarda zikredildiğinden ilk bakışta
Ahmed Cevdet Paşa’nın eserinde çok daha az sanat varmış gibi görünse de gerçek
durum yukarıda izah edildiği gibidir. Meselâ Tekâbül sanatı Ahmed Hamdî’de
madde başı iken Cevdet Paşa’da Tıbâk başlığı altında izah edilmiştir. Tabloda bu
türden madde başında gösterilmeyip de başka yerlerde yahut madde alt başlığı
şeklinde bulunan sanatlar için asteriks (*) işareti kullanılmıştır.
Muhassinât-ı Lafzıyye
Sanatın Adı
Ahmed Hamdî
(Belâgat-ı Lisân-ı
‘Osmânî)
Ahmed Cevdet Paşa
(Belâgat-ı ‘Osmâniyye)
1. Cinâs Var Var
2. Kalb Var Var
3. İştikâk Var Var
4. Şibh-i İştikâk Var Var
5.Terdîd Var Yok
6. Reddü’l-úAcüz úAle’sSadr
Var Yok
7. İrsâl-i Mesel Var Var*
8.Telmîh Var Var
9. İktibâs Var Var
10. Sirkat Var Var*
11. Seciú Var Var
12. Muvâzene Var Var
13.Lüzûm-ı Mâ Lâyelzem
(Teşdîd, İltizâm) Var Var

4 Ayrıca bkz. ( Kılıç, 2007: 10, 11; Kılıç, 2007; 161-166)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 13
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

14. Tarsîú Var Yok
15. İútirâz-ı Kelâm Kable’ttemâm
Var Yok
16. Tensîku’s-Sıfât Var Yok
17. Siyâkatü’l-Aúdâd Var Yok
18. Mülemma‘ Yok Var
(Tablo.2. Muhassinât-ı Lafzıyye)
Tablodan anlaşılacağı üzere eserlerde “Muhassinât-ı Lafzıyye”den sayılan,
toplamda 18 sanattan bahsedilmiştir. Ahmed Hamdî’nin eserinde bahsettiği 17
sanat varken bu sayı Ahmed Cevdet Paşa’da 12’dir. Bu sanatların 11’inde her iki
müellif de mutabıktır. Ahmed Hamdî’nin eserinde olup da Ahmed Cevdet Paşa’nın
eserinde bahsedilmeyen 6 sanat vardır. Ahmed Cevdet Paşa’da bulunup da Ahmed
Hamdî’de bulunmayan sanat sayısı ise 1’dir.
Tablo 1’de olduğu gibi Tablo 2’de de madde başında gösterilmeyip de başka
yerlerde yahut madde alt başlığı şeklinde bulunan sanatlar için asteriks (*) işareti
kullanılmıştır.
Ahmed Hamdî’nin eserinde, 30’u ma‘nevî, 17’si lafzî olmak üzere toplam 47 sanat
varken Ahmed Cevdet Paşa’nın eserinde 25’i manevî, 12’si lafzî 37 sanat vardır. 5
Ahmed Hamdî, eserine çok sayıda sanat almış; fakat bu sanatları az sayıda misâlle
ve bazı yerlerde pek yeterli görülmeyen tariflerle izah etmiştir. Eser üzerindeki en
önemli eleştiriler de bu hususta gelmiştir. (Kılıç vd., 1992:385) Ahmed Hamdî’nin
seçmiş olduğu misâller her ne kadar az da olsa, yanlış veya yetersiz değillerdir.
Nitekim seçmiş olduğu misâllerin birçoğu Cevdet Paşa ve kendinden sonra gelen
ve belâgat sahasında eser veren ediplerimiz tarafından da aynen kullanılmışlardır.
Ahmed Cevdet Paşa ise sanatların izahında oldukça vâzıh bir yol takip etmiş ve
sanatları çok sayıda misâl vererek anlatmıştır. Yapmış olduğu izahat ve vermiş
olduğu misâller, eserinin basıldığı tarihten günümüze kadar yazılmış her belâgat
kitabını etkilemiştir.
Ahmed Cevdet Paşa’nın sadece Ahmed Hamdî’den değil, kendinden önceki bütün
belâgat âlimlerinden en büyük farklarından biri, “son bölüm olan bediúe, ‘târîh
düşürme san‘atı’nı ilâve ederek, önceleri görülmeyen yeni bir faslı ihdâs
etmesi”dir. (Hacımüftüoğlu, 1988: 124) Cevdet Paşa bu bölümde tarih düşürme
sanatının usûllerini îzâh eder ve bu yolda söylenmiş çok sayıda misâl verir.
Ahmed Cevdet Paşa, “Belâgat-ı ‘Osmâniyye”yi bir “Hâtime” bölümüyle bitirir.
Ahmed Hamdî’nin “Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî”sinde böyle bir bölüm yoktur.
Cevdet Paşa bu bölümde, bir yazının giriş, gelişme sonuç bölümlerinin nasıl olması
gerektiği üzerinde durur.

5
( Kılıç, 2007: 10, 11; Kılıç, 2007: 161-166)
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 14
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

DİL ve ÜSLÛB
Belâgat ilmi, Araplarda doğmuş bir ilim olması bakımından, terimlerinin
hemen hepsi Arapça olan bir ilimdir. Türklerde, Tanzimat yıllarına gelene
kadar Sekkâkî’nin Miftâhu’l-úUlûm’u, Hatîb el-Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh’ı,
Sa‘deddin et-Taftâzânî’nin el-Mutavvel ve Muhtasarü’l-Mutavvel’i ve bunların
Molla Fenârî’nin oğlu Hasan Çelebi, Molla Hüsrev vb. kimseler tarafından
kaleme alınan şerh ve hâşiyeleri okutulmuştur. (Kılıç vd, 1992: 384,385) Bu
eserlere yapılan şerh, telhis ve tercümelerde terimlerin Arapça asılları
korunmuş; genel olarak Arapça kelimelerin ağırlıkta olduğu ilmî bir dil
kullanılmıştır.
Ahmed Hamdî ve Ahmed Cevdet Paşa’nın kullandıkları dil de ilmî Osmanlı
Türkçesi’dir. İki müellif mukâyese edildiğinde Ahmed Cevdet Paşa’nın, ilmî
terminolojiye nispeten daha az yer verdiği görülür. Kullandığı cümleler daha
akıcı ve Türkçenin gramer yapısına daha uygundur. Meselâ kelâmın fesâhatı
kavramı bu iki müellif tarafından şöyle izah edilmiştir:
Ahmed Hamdî: “Kelämıñ fe´ä≈atı kelimeleriniñ mu∆ill-i fe´ä≈at olan me≈äŸìrden
sälim olma˚ıla ber-ä-ber ◊aúf-ı teõlìfden ve tenäfür-i kelimät ve taúøìdden ve ke§ret-i
tekrärdan ve tetäbuú-ı i◊äfätdan berì olmasıdır.” (Kılıç, 2007:22)
Ahmed Cevdet Paşa: “Eczäsı olan kelimeler fa´ì≈ olmaøla beräber tenäfür-i
kelimätdan ◊aúf-ı teõlìfden ve taúøìdden sälim olmasıdır.”(Karabey ve Atalay, 2000:
7)
İncelendiğinde her iki tanımda da sadece, ol- fiilinin ve birkaç ekin Türkçe
olduğu görülür. Her iki eserin rastgele maddelerinde benzeri bir inceleme
yapılsa sonucun değişmeyeceği görülür. İki müellif de Arapça kelimelerin
ağırlıkta olduğu ilmî bir dili kullanmışlardır. Belâgat ve gramer çalışmalarında
kullanılan terimlerin -günümüzde bile- tamamına yakınının başka dillerden
alındığı hesâba katılacak olursa, bu durumun, bir tercihten ziyâde bir
mecbûriyetin neticesi olduğunu çıkarmak mümkündür.
Üslûb bakımından Ahmed Cevdet Paşa’nın bâriz bir şekilde daha üstün olduğunu,
yine yukarıdaki tanımlara bakarak söyleyebiliriz. Ahmed Cevdet Paşa’nın
“…kelimeler fa´ì≈ olmaøla …” diye tarif ettiği kısmı Ahmed Hamdî,
“…kelimeleriniñ mu∆ill-i fe´ä≈at olan me≈äŸìrden sälim olma˚ıla ber-ä-ber …”
şeklinde tarif etmiştir. Ahmed Cevdet Paşa’nın, Ahmed Hamdi’nin sekiz kelimeyle
ifade ettiği kısmı üç kelimeyle izah etmesine bakarak, onun, bir belâgat âliminden
beklenen tarzda, gereksiz kelimelerden kaçınan, nisbeten akıcı bir üslûba sahip
olduğunu söyleyebiliriz. Daha önce bahsedildiği üzere, lafzın manâya tâbi olması
gerektiğini düşünen Cevdet Paşa’nın, eserlerini bu düşüncesine uygun yazdığı
açıkça görülmektedir. Paşa’nın aynı zamanda mantık, kelâm, hukuk gibi dil ve
üslûbun çok önemli olduğu sahaların en önemli âlimlerinden biri olmasının, onun
üslûbu ve dili üzerinde çok olumlu etkileri olduğunu da belirtmeliyiz.
Ahmed Hamdî’nin dilinin ve üslûbunun münşiyâne olmasında -hiç şüphesizbelâgati
tam kadro hâlinde ve Türkçe olarak anlatan ilk eserlerden birini
yazmasının da payı vardır. Buna rağmen cümleleri bir belâgat âliminden
beklenmesi gerektiği gibi fasîh ve belîğdir.

Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 15
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

SONUÇ
Bizde klâsik belâgatın tam kadrosunu yani fesahat, me‘ânî, beyân ve bedî‘i
içine alan Türkçe misâlli ilk eser Ahmed Hamdî’nin Belâgat-ı Lisân-ı
‘Osmânî’sidir. Eser üzerinde birçok önemli eleştiri olsa bile belâgat dilinin
Türkçeleşmesinde ve Türkçe edebiyâtın belâgatının incelenmeye
başlanmasında önemli bir rolü olmuştur.
Ahmed Cevdet Paşa’nın isteği üzerine kaleme alınan “Belâgat-ı Lisân-ı
‘Osmânî”, yaklaşık beş yıl sonra yazılacak “Belâgat-ı ‘Osmâniyye”ye zemin
hazırlamış, Ahmed Cevdet Paşa’nın eserini olgunlaştırmasında şüphesiz
önemli etkileri ve katkıları olmuştur. Ahmed Cevdet Paşa’nın,“Belâgat-ı Lisân-ı
Osmânî”nin, özellikle misâlleri bakımından zayıf bulunup eleştirilmesinden
dolayı,“Belâgat-ı ‘Osmâniyye”ye çok sayıda misâl aldığı görülür. “Belâgat-
ı‘Osmâniyye”nin en kuvvetli taraflarından biri misâlleridir. Ahmed Cevdet
Paşa, Ahmed Hamdî’nin kullandığı bazı misâlleri kullanmış olsa da bunların
yanına -bir kısmı kendisine ait- çok sayıda berceste diyebileceğimiz misâller
koymuştur. Cevdet Paşa’nın verdiği misâllerin -günümüzde bile- belâgat
kitaplarında aynen kullanıldığı görülür.
Her iki eser de “Sekkâkî” grubunun metoduna göre hazırlandığından (me‘ânî,
beyân, bedîú), plan bakımından birbiriyle büyük ölçüde örtüşmektedir; ancak
bedîú bölümünde Ahmed Hamdî’nin, Ahmed Cevdet Paşa’dan daha fazla
sanata yer verdiği, buna karşılık Ahmed Cevdet Paşa’nın sanatları izah
edişinde ve verdiği misâllerde daha üstün olduğu görülür. Ayrıca Ahmed
Cevdet Paşa, tarih düşürme sanatını da bedîúe ilave ederek o zamana kadar
görülmemiş bir fasıl ihdas etmiştir.
“Belâgat-ı ‘Osmâniyye”nin yayınlandığı devirde edebiyat çevrelerinde, esere
itirazlar ve bu itirazlara verilen cevaplarla bir belâgat tartışması başlamış;
asırlardır okunan ve takip edilen Arap belâgatı yerine artık Türkçe’ye mahsus
bir belâgatın kurulması yoluna girilmesinde bu tartışmaların önemli rolü
olmuştur. Eser bu bakımdan kendisiyle benzer metotla yazılan bütün eserleri
gölgede bırakmıştır. Gölgede kalanlardan biri de -hiç hak etmese bile- Ahmed
Hamdî ve eseri “Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî”dir.

KAYNAKÇA
Ahmed Cevdet Paşa. (1980) Maruzât,(Haz.) Yusuf Halaçoğlu, Çağrı
Yayınları, İstanbul.
Ahmed Cevdet Paşa. (1991), Tezakir, (Haz.) CavidBaysun, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara.
Ahmed Cevdet Paşa. (2000), Belâgat-ı Osmâniyye, (Haz.) Turgut
Karabey-Mehmet Atalay, Akçağ, Ankara.
Ahmed Hamdî (1293), Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî, Matbaa-i Âmire,
İstanbul.
Ahmed Hamdî. (2007), Belâgat-ı Lisân-ı ‘Osmânî (İnceleme-MetinDizin),
(Haz.) Atabey Kılıç, Laçin Yayınları, Kayseri.
Eyup Barlak –Belâgât-ı Lisân-ı Osmânî ile Belâgât-ı Osmâniyye’nin Mukayesesi 16
HIKMET - Ϧикмэт - حكمت
HIKMET - Akademik Edebiyat Dergisi [ Journal of Academic Literature ]
Bahar 2016 - Yıl 2, Sayı 4
ISSN: 2458 - 8636

Bursalı Mehmed Tahir. (1972), Osmanlı Müellifleri, (Haz.) A. Fikri
Yavuz-İsmail Özen, Meral Matbaası, 1.C., İstanbul.
Dağlar, Abdülkadir. (2007), “Klâsik Türk Edebiyatı Şerh Geleneği ve Hacı
İbrâhim Efendi’nin Şerh-i Belâgat’ına Dâir”, Turkish Studies/Türkoloji
Araştırmaları, v.2/2, Spring.
Hacımüftüoğlu, Nasrullah. (1988), “Belâgat Ekolleri ve Anadolu Belâgat
Çalışmaları”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 8, Erzurum.
Hacımüftüoğlu, Nasrullah. (1993), “Belagat İlminin Gelişmesine Müessir
Olan Kaynaklar”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı:11,
Erzurum.
Keskioğlu, Osman. (1966) ,Ahmed Cevdet Paşa (1822-1895) Hayatı ve
Eserleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 14.C., Sayı: 1, Ankara.
KILIÇ, Atabey (1990), Üskübî’nin şerh-i Telhis’i, Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisâns Tezi, İzmir.
KILIÇ, Atabey. (2007), “Ahmed Hamdi’nin Belâgat-ı Lisân-ı Osmânî’si”,
Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 16. Sayı, Haziran, s.161-166.
KILIÇ, Atabey. (2007), “Altıparmak Mehmed Efendi’nin Şerh-i Telhîs-i
Miftâh’ında Şerh Metodu”, Turkish Studies/Türkoloji Araştırmaları,
v.2/3,Summer.
KILIÇ, Hulûsi, YAZICI, Tahsin, YETİŞ, Kâzım. (1992) “Belâgat”, Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 5.C., İstanbul.
YETİŞ, Kâzım. (1992), “Belâgat-ı Osmâniyye”, Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, 5.C., İstanbul.

Konular