İSMAİL HAKKI AKSOYAK (EDİTÖR). ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI, KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI, ANKARA 2013, 470 SAYFA.

Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (365-370)
İSMAİL HAKKI AKSOYAK (EDİTÖR). ABDÜLBAKİ GÖLPINARLI, KÜLTÜR VE
TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI, ANKARA 2013, 470 SAYFA.
Umut YILDIRIM*
Bırakmaktadır hedef bâkî eserler
Konan göçmüş bu dünyâ değil mi
O Abdülbâki sarf etmiş mesâî
Bütün âsârı hep zîbâ değil mi
...
O Abdülbâki Âristo-şiyem ki
Kemâlin duymayan rüsvâ değil mi
İsmail Hakkı Aksoyak editörlüğünde Ankara’da 2013 yılında “Abdülbaki Gölpınarlı” adıyla T.C. Kültür Ve Turizm
Bakanlığı tarafından yayımlanan kitap içinde birçok akademisyen ve yazarın yazısını barındırmaktadır.
Kitabın önsözünde Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Abdülbaki Gölpınarlı’nın yol gösterici ve ışık tutucu bir
insan olduğunu ve İstanbul'dan bahsederken söylediği sözlerle bir kültür politikasının nasıl olduğunu belirtiğini
söylemiştir. Kitabın sunuş kısmında ise İsmail Hakkı Aksoyak, Gölpınarlı’nın hangi konularda çalıştığından ve
kitabın yayımında yardımcı olan kişilerden bahsetmiştir.
İlk yazıda Ayşe Yıldız, Abdülbaki'nin biyografisini geniş bir şekilde sunmuştur. Çeşitli kaynaklar kullanılarak doğru
bir bilgiye ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu yazıda onunla ilgili olarak anlatılanlar şunlardır: Dedesinin ölümü üzerine
Mustafa İzzet adı verilmiş fakat önce doğan kardeşlerinin yaşamaması sebebiyle Abdülbaki ismi kullanmış ve bu
isim onun gerçek adı olmuştur. Türkçe ve Farsça öğretmenliği yaptığına da değinilmiştir. Bir kırtasiye dükkanı
açmasına rağmen pek muvaffak olamamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kabul edilen Abdülbaki
“Yeni Harfler” kursundan diploma almıştır. Mezun olduktan sonra çeşitli yerlerde öğretmenlik yapmıştır. Daha
sonra da DTCF'de, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Farsça okutmanlığı ve öğretim üyeliği yapmıştır.

*
Dokuz Eylül Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Lisans Öğrencisi,
delgado_umut_10@hotmail.com.
- 366 - Umut YILDIRIM, İsmail Hakkı Aksoyak (Editör). Abdülbaki Gölpınarlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı…
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (365-370)
Emekliliğine kadar burada çalışmıştır. Eski kültürün içine doğmuş fakat yeni dönemde yaşamış olan Gölpınarlı,
eski şiiri anlayacak neslin kalmadığını düşünmüştür.100'den fazla çalışması olan yazar, ilk yazısını Muallim
Mektebi öğrencisiyken yazmıştır. Tedris-i İbtidaiyye Mecmuası'nda çıkan bu yazı monologdur. Bu yazının
ardından kendi ifadesiyle “para kazanmak için” Müsabahat-ı Ahlakiyye’yi yazar. Bilimsel yazılarına üniversitede
olduğu yıllarda yani 1930'da başlar. Tasavvufî birçok konuda araştırma yapmıştır. Türkçeye çevirileri vardır.
Abdülbaki'nin yıllarca tartışmalar yaratan kitabı ise Divan Edebiyatı Beyanındadır olmuştur. Kendisi sadece bir
edebiyat ve kültür tarihi araştırmacısı değil aynı zamanda bir şairdir. İçinde doğup yetiştiği eski kültürü şiirlerine
de yansıtmış ve klâsik tarzda şiirler yazmıştır. 250 civarında şiiri bulunmaktadır. Şiirlerinde Neşâtî, Nailî ve
Gâlib'in etkisi görülür. Bektaşilik üzerine de eserler vermek istemiş lâkin bunları kitap haline getirmeye ömrü
yetmemiştir. Popüler tarzda yazdığı ve pek az kimsenin haberdar olduğu yazıları da bulunmaktadır. Mesela
ramazan ayı dolayısıyla 30 gün boyunca yayımladığı yazılar böylesi çalışmalardır. Abdülbaki Gölpınarlı, 25
Ağustos 1982'de vefat eder. Caferî mezhebine bağlı olduğu için Seyyid Ahmed Mezarlığı’nda toprağa verilir.
Kütüphanesi vasiyeti doğrultusunda ölümünden sonra Konya Mevlana Müzesi'ne nakledilmiştir.
II. yazıda Ahmet Yaşar Ocak, “Türkiye Tasavvuf Tarihçiliğinin “Mütebahhir” Âlimi : Abdülbaki Gölpınarlı” diye bir
başlık atarak yazısına başlamıştır. Ocakbu yazıda, yazacağı doktora tezi ile ilgili Abdülbaki Hoca ile tanışmasına
değinmiştir. Gölpınarlı ona, Yozgat'taki Alevîleri tanıdığını, Mevlevî iken Bektaşî olduğunu, bir ara solculuğa
heves ettiğini söylemiştir. Pertev Naili Boratav'la birlikte Pir Sultan Abdal kitabını da Yaşar Ocak 'a anlatmıştır.
Ocak'a kendi hazırladığı Mevlana Müzesi Kataloğu’nun o zaman yeni basılmış üç cildini imzalayarak hediye
etmiştir. Ocak onun eserlerini İstanbul Üniversitesi’nde tanıdığını söyler. Ayrıca Ocak, onun Osmanlı geleneksel
kültürü ve Mevlevîlik gibi büyük ve zengin bir tarikatta yetişmesinin yanında, birinci el kaynaklara derin
vukufunun ona daha başlangıçta büyük bir avantaj sağladığını söyler. Ayrıca Ocak bu yazısında; Fuat
Köprülü’nün ona Melâmîliği bitirme tezi olarak teklif etmesinden birçok doktora öğrencisin ulaşamayacağı
seviyede yazdığı “Melâmîlik ve Melâmîler” adlı tezin 1931 yılında İstanbul'da Devlet Matbaasında
basılmasından ve bu kitap sayesinde bir Melâmîlik Sempozyumu gerçekleştirildiğinden bahseder. Abdülbaki
Gölpınarlı’nın Osmanlı dönemi Melâmî hareketine dikkat çektiğine ve bu konudaki araştırmaları tetiklediğini
söyler. Böylece sadece Osmanlı döneminin tasavvuf tarihi değil, aynı zamanda sosyokültürel tarihi ve toplupsal
yapısını da etkileyen bu mühim hareketin farkına varılmış olur. Ayrıca bu eser, yıllar sonra dahi melamilik
konusunda en önemli kaynaklardan biri olarak kullanılmıştır. Yaşar Ocak yazısının ikinci kısmında ise, Köprülü ve
Gölpınarlı karşılaştırması yazmıştır. Bu kısımda Yaşar Ocak objektif bir şekilde iki hocayı karşılaştırmış
bulunmaktadır. O, Gölpınarlı'nın sadece Türk edebiyatı tarihi ile ilgili olmadığını Köprülü'nün de Batı tarzında
âlim yetiştirmekte usta olduğunu söylenmiştir. Gölpınarlı, Farsçaya, Arapçaya ve tasavvuf kültürü olarak
Mevlevîliğe hatta Bektaşîliğe şüphesiz Köprülü'den daha derin bir vukufa sahiptir. Farsça olan Divan-ı Kebir’i
Türkçeye kazandırmıştır. Bektaşî nefeslerini yayımlamıştır. Yunus Emre ve Tasavvuf kitabı ise aynı şekilde
Anadolu halk tasavufunun muhteşem dünyasını gözler önüne sermiştir. Ocak’a göre Köprülü ve Gölpınarlı'nın
eleştiri furyasında karşılaştırmanın mânasız bir şekilde mantıksızlığı ortadır. Çünkü karşılaştırma yaparken eli
yüzü düzgün bir şey ortaya koyulamamıştır. 1979’da yayımlanan Tarih Boyunca İslâm Mezhepleri ve Şiilik isimli
Umut YILDIRIM, İsmail Hakkı Aksoyak (Editör). Abdülbaki Gölpınarlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı… - 367 -
kitabı her ne kadar şahsi eğilimleri yansıtsa da, bu konuda fakir olan Türk tarihçiliğine önemli bir katkıdır.
Gölpınarlı’nın Türk tasavvuf tarihçiliği alanında en önemli katkısı, kaynak neşri ve çevirisindedir. İktisat Fakültesi
Mecmuası’nda yayımladığı makaleler ve “Fütüvvetname” metinleri ile çevirileri Ahilik ve fütüvvet konularında
çok ciddi ve önemli katkılar olup, büyük ölçüde değerlerini korumaktadır.
III. yazıda ise Necip Fazıl Duru, onun Mevlevîlik çalışmalarından bahsetmiştir. Duru, onun babasıyla
Mevlevîhanelerinin ayinlerine katılmak suretiyle tasavvuf bilgisinin maddi ve manevi havasıyla yetişdiğinden söz
eder. Gençlik yıllarında merak saldığı Bektaşîlik yıllarının ise pek uzun sürmediğini ve Mevlevî tarikatının içine
doğmasının onun bu yönde eser vermesinde yetkinlik sağladığını da belirtmiştir. Mevlânâ'dan Sonra Mevlevîlik
eserinde de çocukluk yıllarından bahsettiğini belirtir. Kendisini Mevlânâ'nın bütün eserlerini çevirmeye adayan
Gölpınarlı, bunu başarmıştır. Mevlânâ ve Mevlevîlik denilince akla bugün dahi o gelmektedir. Onun Mevlevîlik
hakkında kesin çizgileri vardır. Mevlevîliğin kol olarak ayrılmadığını ve Mevlevîler arasında meşrebin varlığını
kabul etmektedir. Abdülbaki Gölpınarlı, vesikaların söylediği doğruları gelenekle çatışma, hatta yalnızlaşmayı
göze alarak açıklamaktan çekinmez. Mevlânâ'nın , Ebûbekir soyundan geldiğine dair rivayetleri reddettiği gibi,
Şems'in öldürülmesi meselesinde de Mevlevî geleneğinden farklı düşünür ve Şems'in öldürüldüğünü kabul
eder.Yaşadığı sürece Caferî inanışından, Melamilîğinden ve Mevlevîliğinden ödün vermemiştir.
IV. yazıda Turan Alptekin, Abdülbaki Gölpınarlı'nın, Yunus Emre görüşlerini alıntı yaparak açıklamıştır. Gölpınarlı
Yunus Emre ve Tasavvuf adlı eserinde olguları ayrıntılı olarak gözler önüne sermiştir. Alptekin, bu eserde bir şiir
alıntı yapılırken Yunus Emre ve Mevlânâ'nın karşılaştırıldığını söylemiştir. Bu yazıda gölpınarlı ile birçok şair ve
yazardan bahsedilmiştir, Yunus Emre'den alıntılar yapılarak açıklamalarda bulunulmuştur. Gölpınarlı yazdığı
kitabında, Yunus Emre hakkında yazılan birçok kitaptan farklı şeyler yazarak yazılan eserleri aşmaya çalışmıştır.
Bu eserde Yunus Emre hakkında açık açık bilgiler verilmiş ve diğer kaynakların dışında Gölpınarlı'nın, Yunus
Emre hakkında yazdığı diğer yazılar da dikkate alınmıştır.
V. yazı Fatih Usluer ve Özer Şenödeyici'nin birlikte kaleme aldığı Abdülbaki'nin Hurufilik ile ilgili çalışmalarıdır.
Kitabın ilk kısımlarında Hurufilik ile ilgili bilgiler verilmiştir. 1956 yılında Huruf'ilik üzerine araştırmalarını
yayımlamaya başlayan Gölpınarlı, hayatının kalan kısmında Hurufilik üzerinde durarak ve çalışmalarına devam
ederek konuyla ilgili geniş bir yol açmıştır. 1973 yılında yayımlanan “Hurufilik Metinleri Katoloğu”, onun tüm bu
geçen zamanda konuya nasıl sıkı sıkya bağlandığını göstermektedir. Abdülbaki'nin Hurufilik konusunda milat
olmasının sebebi kendinden önceki yazarlar gibi küçük araştırmalar yerine daha geniş çapta araştırmalar
yapmasıdır. Abdülbaki, Nesîmî, Ûsûlî ve Ruhî hakkında araştırmalar yapmış onların şiirlerini de neşr etmiştir.
Bun şairler hakkında önemli bilgiler vermekle birlikte onların hakkında çeşitli tespitlerde de bulunmuştur.
Özellikle Nesîmî hakkındaki fikirleri önemlidir. “Fazlullâh-ı Hurufi'nin Oğluna Ait Mektup” adlı başlıklı yazıda kısa
bir girişin ardından ilgili mektubun Arap harfleri ile yazıldığı görülür. Abdülbaki bu mektubu tercüme edip
açıklayacağını söylese de bunu gerçekleştirememiştir. Vasiyyet-name-i Fazlullâh adlı eseri, Arap harfleri ile
yeniden dizilmiş neşri ve biçimidir. Bir bölümünde Nesîmî hakkındaki araştırmalarına da değinilmiştir. Bu
bölümde Bektaşîlik’in Hurufîlik ile ilişkisine de çeşitli şekillerde değinilmiştir. O, 100 Soruda Tasavvuf adlı
kitabında tasavvuf ilgili sorular sormuş ve samimi bir şekilde cevap vermiştir. Hurufîlik üzerine de düşüncelerini
- 368 - Umut YILDIRIM, İsmail Hakkı Aksoyak (Editör). Abdülbaki Gölpınarlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı…
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (365-370)
belirtmiştir. Genelde bu bölümde Abdülbaki Gölpınarlı'nın Hurufîlik üzerinde düşünce ve çalışmalarından
bahsedilmiştir.
VI. yazı İbrahim Kunt ve Hacer Totan tarafından yazılmıştır. Bu bölümde Gölpınarlı’nın Divan’ından
bahsedilmektedir. Yazdığı birçok eserle ilim yolunu aydınlatan Gölpınarlı, Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan bir
Divan da yazmıştır. Şiirlerinde Bâkî mahlasını kullanmıştır. Divan’da 9 Türkçe, 6 Farsça kaside; 100 Türkçe, 16
Farsça gazel; 83 Türkçe, 22 Farsça kıt'a; 21 Türkçe, 27 Farsça rubâî; 2 Türkçe mersiye; 6 Farsça methiye; 3
Türkçe, 1 Farsça tahmis; 1 Türkçe taştir; 3 Türkçe musammat bulunmaktadır. Şiirlerinde Sebk-i Hindî'nin önemli
temsilcilerinden Nâilî, Neşâti ve Şeyh Gâlib'in kullandıkları bir edâ sezilir. Gazelleri genellikle kolay, akıcı ve
anlaşılır olmakla birlikte zaman zaman tekellüflü ve zor anlaşılır söyleyişlere de rastlanmaktadır. Abdülbaki
Gölpınarlı, zor ve tecrübe isteyen edebî sanatlardan biri olan tarih düşürme konusunda zirve şahsiyetlerdendir.
Farsça tarih düşürme konusunda da oldukça yetkindir. Divan'ında hece vezni ile yazılmış bir koşması da
bulunmaktadır. Bu bölümün son kısmında “Abdülbaki Gölpınarlı Divanı’nın renkli ve özgün bir kişiliğe sahip olan
Gölpınarlı’nın hayatının bilinmeyen yönlerini açığa çıkaracağı ümit edilmektedir.” diye bitirilmiştir.
VII. yazı’da Hanife Koncu, Divan Edebiyatı Beyanındadır adlı eser üzerinde açıklamalar yapmıştır. Bu bölümün
giriş kısmında kitapta yer alan başlıklara değinilmiştir. Bu kitapta şiirden sonra Divan edebiyatının mensur
sahasına da değinen Gölpınarlı, Divan edebiyatı nesrinde konuşma dilinin kullanılmadığını, şiirin ön plana
çıktığını, şiirle mukayese edildiğinde bir nesir olmadığını da belirtmiş hattâ bunlardan hareketle “Divan
edebiyatının dili yoktur!” diyerek kökten reddedişlerinden birini de ifade etmiştir. İlginç olan şudur: Abdülbaki
Divan edebiyatı için emek vermiştir, lâkin Halk edebiyatı ve Dünya edebiyatının da zengin olduğunu söylemiştir.
O, Divan edebiyatı için “Kopya bir edebiyattır.” ifadesini kullanır. Abdülbaki, dönemin edebi hayatını da “Bugün”
başlığı altında değerlendirir ve dönemin sanatkârlarının artık serbest hareket ettiğini ve vezin ve kafiye gibi
onları bağlayıcı bir problemi olmadığını söyler. Divan Edebiyatı Beyanındadır kitabına çeşitli eleştiriler
yazılmıştır. Nurullah Ataç'ın yaptığı eleştiriler bunlardan biridir. Bu yazıda Nurullah Ataç’tan yapılan alıntılarla
Gölpınarlı’nın çelişkili sözler söylediği dile getirilmiştir. Bunun dışında bu kitaba birçok eleştiri daha yazılmıştır.
Bu yazının sonunda Gölpınarlı’nın dönemin atmosferinden dolayı bu eseri yazdığının düşünüldüğü söylenmiştir.
VIII. yazı, Adnan Karaismailoğlu’nun “Mevlânâ ve Mevlevîlikle İlgili Çalışmaları” başlıklı yazısıdır. Adnan
Karaismailoğlu, Abdülbaki'nin Mevlânâ üzerine çalışmalarına değinmiştir. Çevirileri ile Mevlevîlik üzerine
düşüncelerini dile getirmiştir. Gölpınarlı’nın Mevlânâ'nın eserlerinin yazmaları hakkındaki tespit ve
değerlendirmeleri ilim dünyasında geniş yankı bulmuştur. Yazara göre Mevlânâ'nın düşünce ve tavırlarıyla
babası Sulatanü'l-ülema, hocası Seyyit Burhaneddin, sohbet arkadaşı Şems-i Tebrîzî ve kendi oğlu Sultan
Veled'le nasıl bir bütünlük içerisinde olduğunu ortaya koyan yine Gölpınarlı’dır. Abdülbaki Gölpınarlı, Mevlânâ
araştırmaları ve tasavvuf tarihi yönünden önemli bilgiler vermiştir.
IX. yazı, Atabey Kılıç ve Ahmet Tanyıldız’ın birlikte yazdığı “Abdülbaki Gölpınarlı’nın Mesnevî Şerhi ve Şârihliğine
Dair” başlıklı yazısıdır. Buna göre Gölpınarlı’nın Mesnevî Tercümesi ve Şerhi adlı eseri Mesnevî'nin tam şerhine
Umut YILDIRIM, İsmail Hakkı Aksoyak (Editör). Abdülbaki Gölpınarlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı… - 369 -
muvaffak olan sınırlı sayıda eserden birisidir. Abdülbaki Gölpınarlı, Mesnevî'nin altı cildini esas alarak altı cilt
halinde şerh etmiştir. Ciltlerin açıklamaları da bu kitapta mevcuttur. Gölpınarlı’nın neden yeni bir şerh ve nasıl
bir şerh yazdığı bu kısımda görülebilmektedir. Ayrıca bu yazıda onun diğer Mesnevî şarihlerine bakışı da dile
getirilmiştir. Gölpınarlı'nın beyitlerin ilgili yerinde şarihlerin genel tercüme ve şerhlerinin dışında farklı görünen
bilgileri, anekdotları ve yorumları değerlendirilmiştir. Onun bu üslubu, şerhin zengin bir anlam ve yorum alanı
kazanmasını sağlamıştır. Gölpınarlı'nın nasıl bir yöntem izlediğinden de bahsedilmiştir. Gölpınarlı, şerhin ilmi ve
hüviyetini akademik olarak görmüştür. Abdülbaki bu konu üzerinde yoğunlaşmış ve titizlikle çalışmıştır.
X. yazıda Yusuf Öz, “Manzum Sunûhât-ı İlâhiyye Tercümesi” şeklindeki başlık altında Gölpınarlı’nın bu çevirisi
hakkında bize bilgi vermiştir. Öz’ün belittiği üzere Gölpınarlı, Abdülkâdir-i Belhi'nin “Sunûhât-ı İlâhiyyesi”ni
nazmen tercüme etmiş ve muhtemelen bir ansiklopedide madde olarak yayımlamak üzere Abdülkâdir-i Belhî
hakkında bir biyografi yazmıştır.
XI. yazıda Hatice Aynur, Abdülbaki Gölpınarlı bibliyografyasına yer vermiştir. Bu yazıda Gölpınarlı’nın
bibliyografyası hazırlanma aşamasında dikkat çeken bazı bilgiler verilmiştir. Bu bölüm yazılırken çok fazla kaynak
kullanılmıştır. Hakkında yazılan ve yayımlanan yazıların başlıkları kaynakça kısmında aktarılmıştır.
Kitabın son bölümünde ise “Tanıyanların Dilinden” kısmı bulunmaktadır. Abdülbaki Gölpınarlı hakkında bir
söyleşiye yer verilen ilk kısımda, hakkında merak edilen soruları Yüksel Gölpınarlı cevaplamıştır. İkinci yazıda ise
Ahmet Güner Sayar'a yer verilmiştir. Sayar, “Bir Tasavvuf Tarihçisi Olarak Portresi” başlıklı yazısında Gölpınarlı
ile tanışmasından, sohbetlerine, onun yönelişlerine merakından ve en önemlisi de onun çalışmalarından
bahsetmiştir. Değerlendirme kısmı da bulunmakla birlikte bu kısımdan önce “Bir Tartışmanın Perde Arkası ve
Amiş Efendi Gerçeği” adlı başlıklı kısımda geniş ve derin bilgiler verilmektedir. Bu kısım bitirilirken Abdülbaki
Gölpınarlı’nın “Garib” şiirine ve onun A. G. Sayar'a yazdığı bir mektuba yer verilmiştir. Sayar’dan sonra Esin
Çelebi Bayru'nun yazısına yer verilmiştir. Onun Abdülbaki Gölpınarlı’yı bir sempozyumda anlatması ve ona
hocalık yapmasına değinmiştir. Devamında iki yazısına yer verilen Metin Akar, Abdülbaki Gölpınarlı için şu
sözleri söylemiştir: “Türkiye'nin yetiştirdiği ender bilim adamlarından biridir.” Akar, ayrıca onun çalışmalarına da
değinmiştir. Erdoğan Erol da yazısında Abdülbaki Gölpınarlı ile olan tanışmasından bahsetmiştir. Abdülbaki
Gölpınarlı ile olan anılarını paylaşmış ve onunla birlikte çalışırken kendisine yol göstermesine değinmiştir. Hasan
Âli Göksoy, iki yazıyla Cumhuriyet Türkiyesi'ne “ilim adamı” kimliğini yerleştiren Abdülbaki Gölpınarlı’yı anlatmış
ve onun aile hayatı hakkında kısa bilgiler vermiştir. M. Uğur Derman ise Abdülbaki'ye dair çok uzun olmamakla
beraber önemli bilgiler vermiştir. Doğan Hızlan, Abdülbaki Gölpınarlı hakkındaki hayranlığından ve onunla
tanışmasından söz etmiştir. Ayrıca Hızlan, Gölpınarlı’nın çalışma düzeni ve prensiblerinden de bahsetmiştir.
Hüseyin Hatemi, attığı başlıkla durumu izâh etmiştir “Üstat”. Kendisinin Abdülbaki Gölpınarlı ile tanışmakta
zorluk çektiğini söylemiştir ve yazısında Gölpınarlı hakkında çeşitli bilgilere yer vermiştir. Kitabın sonunda Hasan
Şenay'ın “Hoca İle Tanışmam” adlı yazısı vardır. Bu kısımda Şenay, hoca ile olan tanışmasını anlatmıştır.
Kitabın kesin bir sonuç kısmı olmamakla birlikte sonuç kısmı olarak “Tanıyanların Dilinden” bölümü bu özelliği
taşımaktadır. Kitapta her bölümün sonunda kaynakça verilmiştir. Kitabı güzelleştiren kısım ise Abdülbaki Bey'in
hayatı ve eserleri anlatılırken bazı konularda onun kaynaklarına başvurulmasıdır. Sadece son kısım olarak
- 370 - Umut YILDIRIM, İsmail Hakkı Aksoyak (Editör). Abdülbaki Gölpınarlı, Kültür ve Turizm Bakanlığı…
Journal of Turkish Language and Literature
Volume:3, Issue: 1, Winter 2017, (365-370)
nitelendirdiğimiz kısım, anı özelliği taşıdığından dolayı burada kaynak gösterilmemiştir. Birinci kişi ağzından
anlatıldığı için burada kaynakçaya pek gerek duyulmamıştır.

Konular