ARAPÇA ve FARSÇANIN TÜRKÇEYE TESİRİ·

ARAPÇA ve FARSÇANIN TÜRKÇEYE TESİRİ·
Prof.Dr. Süleyman Tülficü
1- Eski Araplar ve Türkler:
Türklerin Araplarla olan ilişkileri miladın VI. asn sonlarından
itibaren gelişmege başlamıştır. İslamiyetten önce gelen Cahillyye devri
şairlerinin şiirlelinde Türklerden bahsetmeleri de iki. millet arasındaki
tanışma eskiligini gösteren belgelerdendir.
Arapçada Türklerin anıldıgı ilk yer belki M.VI.yüzyılın sonlanna
düşer:
Tanınmış Cahiliyye devri şairlerinden en-Nabiga eZ-Zübyani1
(ÖI.M.595-612 yılları arasında), Gassani hükümdan en-Nu'man b. elHaris
b. Ebı Şemir için yazdıgı mersiyede mealen şöyle demektedir:
"Gassan, Türkler, yabancı halklar ve Kabil oturmuş, onun geri
dönmesini ümit ederler. "2
Yine Cahiliyye çağ;ı şairlerinden el-A'şa (Meyınün b .
• Bu yazı. "Arapça ve Farsçadan Türkçe Yazı Diline Şekil Değiştirerek Geçen
Kelimeler" (Erzurum 1978) başlıklı. Doktora öncesi Seminer çalışmamızın L
ve II. Bölümlerini teşkil etmektedir. Yazıya caz', nisbette bazı ilaveler
yapılmıştır,
Şair hakkında geniş bilgi için bk. Ahmed Ateş, an-Nabiga ac!.-pubyani.
Hayatı ve Eseri Hakkında Araştırmalar, ŞM, I-IIL (i 956-1959); aynı mIL,
Nabiga Zübyani, LA IX7-13.
2 en-Nabiğa ez-Zübyani, Divan, nşr, M.Ebü·I-FadI ıbnmim, Kahire 1990,
s.122,beyit: 30; Ahmed Ateş, Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler tx..YOzyda
Kadar), Reşid Rahmeti Arat için, TKAE. Ankara 1996, s.7; Ramazan Şeşen,
Eski Arablara Göre Türkler, TM,XV (1968), 5.13.
3 Şair için bk. ıbn Kuieybe, Kitabü'ş-Ş1'r ve'ş-şu'ara, Mısır 1322, s, 44 v.d.;
Ebü'l-Ferec el-isfahani, Kitabid-AğanL nşr. Darü's-Sekafe, Beyrut 1957, IX,
104-125.
32
Kays)'nın, çevresinde Türk ve Kabil halkının, bulundugu şarap
meclislerinde nasıl şarap iÇtil1ini4 ifade eden bir beytinde "Türk"
sözünün geçtigini görüyoruz5.
Kaynakların bize bildirdigine göre, daha Cahil1yye devrinde
Araplar, Türkleri az da olsa tanıyarıardı. Fakat Araplann Türklerle
dogrudan dogruya temasa geçmeleri ıran'ın Araplar tarafından
ortadan kaldırılmasından sonra. Hz. Ömer'in son senelerinde vuku
bulmuştur, Bunlar Horasan Türkleriydi6. Taberl'nin naklettigi bir
rivayete göre Cürcan beyi olan Türk Sül ile Arap komutanı Süveyd b.
Mukarrin, hicretin IS.yılında (M. 639) bir antlaşma yapmışlardır. Bu
rivayet dogru Ise Türklerle Arapların karşılaşmaları Kadlsiyye
zaferinden iki yıl sonra ve Nihavend zaferinden dört yıl önce
olmuştur. Horasan'daki Türk beylerinden Nizek Tarhan ve
Toharıstan'daki Karluk Yabgusu, Arap ordularıyla hicreUn
3 i .yılından itibaren bazen ça:rpıştılar, bazen de barıştılar. Nihayet
Haccac'm ve M_ 705-711 yıllarında Horasan valisı olan Kuteybe
b,Müslim8 'in sert ve merhametsiz sIyasetleri Horasan'da güveni
4 el-A'şa, Dlvan. Beyrut 1966. s.157; L. Cheikho. Kltabü ŞU'araTnNasraniyye.
Beyrut 1890, s.386: krş. Zekeriya Kitapçı. Hz. Peygamberin
HadIslerinde Türk Variıgı, 2.baskı. İstanbul 1989, s.5I.
5 Naim Hazım Onat, Arapçanın Türk Diliyle Kurulu.şu I.TOK, İstanbul 1944.
s.18.
6 Cahiz. Hilafet Ordusunun Menkıbeleri ve Türkler'In FazHeUerI. çev.
Ramazan Şeşen, TIAE. Ankara 1967. çevirenin mukaddimesL, s.28.
7 ADilaçar. Kutadgu Bilig Incelemesi, TOK, Ankara 1972, s.18.
B Kuteybe'nın askeri [aaliyetleri ve Orta Asya'da lslarnlyetin yayılması
hakkında geniş biigl içın bk. Ibnü·I-Esir. el-KamU fl't-Tarih, nşr. Daru sadır -
Darii Beyrut, Beyrut 1385/1965. IV-V; el-Beıazüri. KJtcibü Fütiıhi'I-Büldan.
nşr. Salahu'd-Oin el-Müneccid, Kahire 1957, kısım iIl,s.499v. dd.: Ahmed
b.Zeynl DahIan, ei-Füıühatü'l-Isıamıyye. Kahire 1387/1968. 1: Hasan
Ahmed Mahmud, ei-Islam fi Asiya'I-Vüsta. Mısır 1972; Zekertya Kitapçı, etTürk
rı Mü'eliefati'i-Cahız,Beyrul 1972, s.54-91; HAR Clbb. Orta Asya'da
Arap Filtuhatı. trc.M.Hakkı. Istanbul 1930; W. Barthoıd. Turkestan Down
33
sagladı. Araplar Mavera'ü'n-nehr'e girdiler. Buhara' ve Semerk.and
fethedildi. Kuteybe'nin muzaffer orduları hlcretln 95. (M.713)
senesinde Fergane ve, Taşkent üzerine yürüdü9 . Kuteybe. Buhara.
Semerkand, Şaş(Taşkent) şehirlerinde ilk camiIen inşa etti. Arap
ordularının bu ilerlemesi şarkta Ikinci Goktürk Devletinın kuruluşu
ve lnklşafı zamanına rastları O. Bununla beraber Arap orduları
Emeviler devrinde Horasan'ı, özellikle Mavera'ü'n-nehr'in tümünü ele
geçlremernişlerdiLBu yolda Kuteybe b.Müslım'lnbütün çabalan boşa
çıkmıştır. Sonunda bu bölge. AbbasHer devrInde Ebü Müslim
Horasam zamanında kes1n olarak Arap egemenlıgi altına glrrnlştır i.
HlcreUn m.yüzyılında Mavera'ü'n-nehr. İslam memleket! oldu.
Fergane'de ve aşagı Slr-Derya boylannda müsıümanTürkler çogaldı.
İslamiyetın Türkler arasında yayılması ancak hlcretin IV. yüzyılında
oldu l2. Fuad Koprülü'nün ifadesine göre Mavera'ü'n-nehr'ln tamato
the Mongol Invaslon, second edltion. London 1958: JuHus Wellhausen.
Arap Devleti ve Sukutu. çev. Fikret lşıltan. Ankara 1963. s.204 v.dd.;T.W.
Arnold.. lntişar-ı lslam Tarihi. Türkçesi: Hasan Gündüzler. Ankara 1971.
s. 293-31 O; A.Zeki Velid! Togan. Umumi TOrkTaTlhine G1Tlş ı. II.Baskı.
İstanbul 1970. 5.75 v.dd.; Hakkı Dursun Yıldız. ıslamiyet ve Türkler,
1stanbul 1976. s. 13-20: aynı mlr.. Talas Savaşı Hakkında Bazı Düşünceler,
Cumhuriyetin 50.Yılına Arrnagan, Edebiyat Fakültest İstanbul 1973,s. 71-
82; A.Sayılı-R.N. Frye, Selçuklular'dan Evvel Ortaşarkta TOrkler, Belleten.
c.X sayı 37(1946), 5.97-1 31; AN. Kurat,~uıeybe b. Müsllm'ln Ijvartzm ve
Semer~crı 2abh. DTCFD. c.VI. sayı 5 (1948). s.385-425; K.V. Zetlersteen,
Kuteybe. tA VI, ıo51- i 053; keza bk. Zekeriya Kitapçı, Türktstanda İslamiyet
ve Türkler, Konya 1988. 5.101 v.dd.; aynı mlr.. Yenı Islam Tarıhı ve
Türklstan. 2.basım. Istanbul 1991. 8.206 v.dd.
9 Abdülkadir Inan. Makaleler ve İncelemeler. TTK. Ankara 1968. s.462.
LO Osman Turan. Türk Cihan Hakimlyetl Mefküresl Tarihi, İstanbul 1969.
1,137.
II Agah Sırrı Levend, Türk DiUnde Gelişme ve Sadeleşme Evrelert IkInci
basım. IDK Ankara 1960. s.2.
12 Abdülkadir Inan, a.g.e., 5.463.
34
mıyla müslüman olması Samanller zamaruna13 rastlarnaktadır.
Abbasller. daha EmevIler zamanında İslam ordulannda görev
alan Türk kuvvetlerinden çok faydalanmışlardır. Gerek sınır
boylannda halifeler hesabına çarpışan. gerek türlü bölgelerde çıkan
ayaklanmaları bastıran orduların en ileri safında Türkler
bulunuyordu 14, Sogd, Fergane. Uşrusan.a, Şaş havalisinden yetIşen
Türkler Halife Mu'tasım'ın hassa ordusuna alınıyordu 5. Mu'tasım
tarafından M.841 'de Türkler için Bagdat yakınlarında Samerra
şehrinin kurulması ve önemli memurluk1ann onlara verilmesi.
Türklerin saygılı tutulduguna en açık bır tanıktırl6 Me'mün'u
müteakip hilafet makamına geçen halifeler. başta Mu'tasırn olmak
üzere uzun müddet Türklertn nüfuzu altında kalmışlardır. Halife
Mu'tasım, Araplar arasında. ana tarafından nesebe büyük bir kıymet
veriıdıgi bir zamanda. sırf hUafet idaresini el1nde tutabilrnek Için. bir
Türk kadını ile izdivaç etmiştir. Bu sıhriyet sayesinde Mu'tasım,
çagının Arap örfüne dayanarak hem Arap dünyasında mensup
oldugu uruga, Araplar tarafındanyanlıın edilmesini temin etmiş. hem
de güçiii cengc1ver bir Türk kütlesini kendisine baglamaga muvaffak
olmuştur17 Halife Me'mun zamanında temayüz ederek Mu'tasım'ın
halifeliginde ordu ıdaresini ellerinde tutan Türk kumandanlan
arasında oldukça etkili olanlar az degildir. Bunlar arasında Boga elKebir
et-TürkI18 ve İnak et-Türki19 gibi mühim şahslyetler de
13 Fuad Köprüıü. Türk Edebiyatında tık Mutasavvıfiar, Ikinci basım, Ankara
1966. s.9.
14 Agah Sım Levend, a.g.e., 5.3.
15 Fuad KöprülO, a.g.e., 5.9.
16 Agah Sım Levend, a.g.e., 5.3.
17 Ahmet Caferoglu, Türk Dlli Tarthi rı, Ikinci baskı, Istanbul 1974, s.8; krş.
bir de Hakkı Dursun Yıldız, Mu'tasım'ın Halife Olmasında Türklerln Rolü,
İsmail Hakkı UzunçarşılıAnnağanı, TTK. Ankara 1975, 5.19-29.
18 Hakkı Dursun Yıldız, AbbasHer Devrinde Türk Kumandanlan 1, Boga elKebir
et-Türki, TKA. Ii. sayı 1-2 (1965), s.195 v.dd.
19 Ayrıı mır., Abbasiler Devrinde Türk Kumandanıarı iL, lnak et-Türki, Tarth
Enstitüsü Derg1si. II (1971). 5.51-58.
35
20 bulunuyordu .
ll) Fars Edeblyatının Gelişmesinde Türklerln Rolü:
Türk-İran ilişkileri, oldukça eski bir tarihe uzanmaktadır. Çok
eski devirlerde oldugu gibi, Kubad zamanında (M. 488-541) Türkler,
İran iç işlerinde mühim bir rol oynuyarlardı. Bundan çok önce ise
Arap Lahmiler Sasani idaresi altına ginnişlerdi.
Nuşirevan (M. 53i-579), Hakan'm kızı Fakım ile evlenmiş, bu
evltllkten ogıu ve halen HünI1UZ rv (M. 579-596) dünyaya gelmiştir.
Fizyonomi bakımından Türklere benzedigi için ona "Türk ogıu"
denirdi21.
Cahız'ın ifadesine göre Husrev Perviz, Hakan "ın kızı ile evlemniş.
bu evlilikten sonraları SasanI hukümdan olan Şireveyh
dogmuştuı2 (M. 629).
Bundan"başka M.629 senesinde Sasani tahtına çıkan Husrev
lll, Türk illerinde yetişmişti23
Miladın VI.asn sonlarında vuku bulan Arap-İran harplenne
Türk ordularının da karışmış oldugunu tarihi kaynaklardan
ögreriiyoruz: Bazı Arap tarihçilerinin yazdıklarına göre Nuşirevan
ordusunda birçok Türk askeri bulunuyordu. Bunlar Deylemlilerle
birlikte Nuşirevan'ınYemen seferine iştirak etmişlerdi24
20 Aynı mU., ıslamiyet ve Türkler. 5.69, 74 v.b.
21 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş i. 5.72: Hakkı Dursun
Yıldız. ıslamiyet ve Türkler. s.3.
22 Cahil, a.g.e., s.90
23 Ramazan Şeşen. a.g.m.. TM. XV (1968), s. 11·13.
24 es-5e'aıibi. Gureru Mülük.i'l-'Ae~m, Fars. tre. Hidayet MahmCld, Tahran
1369 H.. s.297'ye istinaden: Hakkı Dursun Yıldız.1slamlyetve Türkler, s.3;
krş. bir de Naim Hazım Onai, a.g.e., s. 17; Ramazan Şeşen. a.g.m., TM, XV
(1968), s. 12: Zek! Velid! Togan. a.g.e., s.72.
36
Eski Türk-İran dil ilişkileri hakkında az bilgiye sahibiz. Fakat
yeni Fars edebiyatınıngelişmesindeTürklerin önemli rolleri oldugunu
biliyoruz. Türk hükümdarlarınınsaraylan. buyuk şöhretleri kendine
çekmege başlamış ve hükümdarlarla vezirlerin koruyuculugu. yeni
Fars edebiyatının Arapça baskısından kurtulup yavaş yavaş
gelişmesin1 saglamıştır. Mesela. 'Am'ak-ı BuhaIi. Necib-i Fergani lle
ReşidI gibi şairler Karahanlılardan teşvik gönnüşlerdir.
Hindistan'la birlikte hemen bütün İran'ı egemenligi altına alan
Gazneli Sultan Mahmud ile ardalannın sarayı ise. şair. bIlgin ve
sanatçılann sı.gındıgı bir yerdI. Firdevsı'den başka 'Unsuri, Ferruhi.
Esedi. MinuçihIi. Hakim Sena'i, Mes'iıd-i Sa'd-i Selınan, Ebü'l-Ferec-i
Rum gibi şairlerin sanaUanna yol hazırlayan Gazneliler olmuştur.
Büyiik oguz yıgınlarının başında İran'a gel1p yerleşen
Selçuklular (M. l040-XJJL yüzyıl) ve bunları takip eden
HarzemşahlarlaAtabeyler de, İran edebiyatının gelIşip ilerlemesine
geniş ölçüde yardım ettiler. Nasır-ı Husrev. Hayyam. Enven. Hakani.
Salib. Reşidüld-din-iVatvat ve Ni7.ami gibi Fars edebiyatının en degerl1
şairleri bu devirde yetişmişlerdir.
Hindistan'da da Tuglukiler zamanındayetişen büyük şairlerden
Emir Husrev Dehlevı'yi kaydedebil1ıiz.
Yakın-Dogu'da ve İran'da Mogol egemenliginin kuruldugu
devirde ise. ilk yayılma hareketlerinin yarattıgı huzursuzluk geçtikten
sonra, Fars dilinin en büyük nesir ustaUan yetişmiştır. Vassaf ve
'Ala'ü'd-din Cüveynı gibi münşiler, eserlerini lIhanlılann kendilerine
bagışladıgı1mkanlar sayesinde meydana geUrrnişlerdir.
XV. yüzyılda ün kazanan şairler ve bllginler ise.
Timuroguııanyla öteki Türk hükümdarlarının sarayında en büyük
itibarı gönnüşlerdir. Hafız divamnı yeniden tertip ett1Tenin Huseyin
Baykara oldugunu burada hatırlayabiliriz.
Türk şair ve bilginleri de, eserlerini Farsça yazarak bu edebiyatın
gelIşmesine hizmet etmişlerdir. Nitekim, Ferruhi ve NizamY başta

38
Türkçenin söz varlıg;ı geniş ölçüde Arap ve İran kültürüniin ektisl
altına ginniştir. Bu durum ilk Islami eserlerle dikkati çelmıektedtr.XI.
yüzyıl eserlertnden Kutadgu Bilig'de yenı din LLe 1lgilt kavramlann
yabancı kelimelerle karşı1andıgı görülmektedrr30.
Arapç~nın etkisi, müslümanlıgm çıkışından sonra. Araplann
Türk ellerine savaş açmalan ile başlamıştır. Farsçanın etkisi Ise.
Türklerin İran'a komşu olmaları, onlardan sonra müslümanlIgıkabul
etmeleri ve özellikle İran'a girerek hükümet kurmalan LLe "llgllidır3
Emevllerden Abdü'I-Mel1k. aldıg;ı yerlerde Arapçayı devlet d1li
olarak kabul ettirmiş ve çok geçmeden Arapça. bütün İslam
dünyasında devlet ve bilim dili olarak yerl'eşrnişUr. Aynı şey Türklerin
yerleşip gelişmeg;e başladıgı sırada Anadolu'da da olmuştur.
"Halep. Harran, Nuseybin ve Musul gibi Arap kültürünün
mühim mekezleri başta olmak üzere bütün Anadolu'nun cenubunu
sanruş olan şehirlerin hemen kaIresinin ve aynı zamanda Türk ırkının
henüz yerleşmiş olqugu Diyahbekir bölgesi beldelerintn o devtrde
Arapça tekellüm etmekte oldukları göz önünde tu.tularak. Bizans'tan
alınmış olan, asıl Anadolu kıtasında teşekkül eden Sultanlıkta ve
emaretlerin çog;und'a devlet ve hükümet lisanının Farisiden ziyade
Arapça olacagı tahmin ve istidlal edilebilir."32
Türkler hiçbir yerde Arap ve İran medeniyetine tamamen tabi
olmuş degildiler ve Türklerin kendi "lisanıarını unutmalan da hiçbir
yerde vaki olmamıştır. Bununla beraber Arap ve İran medeniyetinin
Türklere tesiri o kadar kuwetli Idi ki Türk lisanı hiçbir yerde devlet ve
30 Kamile lmer, Dilde Değişme ve Gelişme Açısından TOrkDU Devrim!. TOK.
Ankara 1976, s. 61.
3 Enver Ziya Karal. Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu (Tarıh Açısından
Bir Açıklama), Bilim. Kültür ve ÖgreUmDIIi Olarak Türkçe. TTK. Ankara
1978, s.20.
32 Mükrtmin Haiil Yinanç, Türkiye Tarihi. SeiçukJuiar Devri i. Anadoiu'nun
Fethi, lstanbul 1944, s. 160'a istinaden: Agah Sım Levend, a.g,e., s.6.
39
medeniyet lisanı olmadı. Türk devletinin en garbi kısmı olan Küçük
Asya memleketinde XIII. asra kadar devlet lisanı Arapça idi; bu
malumat XIV. asırda Küçük Asya'da yazılan müell1fi meçhul bir Far1si
eserde33 mevcuttur34.
Arapçamn bu etkisi XII. yüzyılın sonlarına kadar sürer.
xıı.yüzyılm sonlarında Arapçanın yavaş yavaş önemIni kaybettigi.
buna karşılık Farsçanm önem kazanarak Arapçanın yerıne geçtlgi
görüıür3 Bu devrede ve müleakip asırda. Türkçe olarak bazı eserler
yazılmış olmasına ragmen, medrese dili, ilim dili, dış yazışmalar ve
şer'i işler dili olarak Arapça, edebiyat dili ve dIvan yazışmalan dili
olarak da Farsça yerleşmiş bulunuyordu. XIII.yüzyılda Anadolu'nun
büyük merkezlerinde İslam kültürü güçlenmiş, medreseler açılmış;
hükümdarlar adma Arapça ve Farsça eserler yazılmıştır. Bu ürtınlertn
XIII. yüzyılda altın devrine ulaştıgı da bilinmektedir. Selçuklu
sultanlarının Abbası halifeleri. Eyyubf prensIeri ve Memlükler ile
yaptıkları yazışmalarda, Arapçayı hakim kıldıkları, kitabeler ve
vakfiyelerle tanıklanmaktadır3 Resmi dil dışında Farsçanın
hakimiyeti aydın zümreye seslenen edebi eserlerin dilinde de kendini
göstenniştir. Arap ve Fars dilleri. Orta Asya 'daki Büyük Selçuklu
İmparatoriugundada aynı şeklide hakim durumda oldugundan, bu
tutum Anadolu Selçuklularma Orta Asya'dan aktanImış bir gelenek
halindedir37. Anadolu Selçuklulan Fars kültürünün o derece etkisI
altında kalmışlardır ki, kendilerini İran hükümdarlanna benzeterek
33 W. Barthoid'un "maellifi meçhul bir Farisi eser~ diye kaydetUgi eser,
Keıimu'd-din Mahmud Aksarayrnin "Müsaıneretü'l-Ahbar" (nşr. Osman
Turan, TI'K yayınlanndan. Ankara 1944) adil tarihidir.
34 W.Barthold, Orta Asya 1ürk TarihI Hakkında Dersler, Istanbul 1927,
s. i i 9'a istinaden: Agah Sırrı Levend, ag.e., s.6,
35 Agah Sırn Levend. a.g.e., s.6·7.
36 Zeynep Korkmaz. Selçuklular Cagı Türkçesinin Genel Yapısı, TDAY 1972,
Ankara 1973. s.19.
':r7 Zeynep Korkmaz. Cumhuriyet Döneminde TOrk DlH, Ankara 1974.5.21.
40
Keykubad, Keyhusrev, Keykavus gibi adlan talunmayı bir artam
saymışlardır3
Çeşitli tarihi ve sosyal sebeplerle. Anadolu Selçuklulannda Arap
ve Fars dillerine ve kültürüne karşı yerleşmiş bu derin tutku,
kalıntılarını bjr süre daha devam ettirmiştir. Nitekim, bazı tarihi
kaynaklarda, Anadolu'nun bazı bölgelerinde menşurların,
mektuplann. hesapların, defterlerin ve hükümlerin xıV. yüzyılda bile
Farsça yazıldıgına dair kayıtlar yer almaktadır3
XV. yüzyılortalarında Osmanlı Devletinin sınırlarının
genişlemesive siyası birliginin kurulması ile, Anadolu'da bir yazı dili
birligi de kurulmuş oluyordu. Ne var ki Osmanlılardan önceki
dönemde Türk saraylanna merkezlik etmiş şehirlerle şehzadelerin
valilik ettigi bazı Hlerin ve İstanbul'un bırer kültür merkeZi durumuna
gelmiş olması ile, buralarda. Selçuklular deVTinde oldugu gibi, Arap ve
Fars kültürleri yeniden önem kazarunıştır. Medreselerdeki ögrenJme
Arapça40 ve Farsça eserler örneklik etmi 41, Türk saraylannda
yabancı şairlere daha çok önem verilmege başlamıştır. Bu ve benzeri
sebeplerle kuruluş devrini tamamlamış olan Türk yazı dilinin
gidişinde kısa zamanda büyük degişikl1k1erolmuştur. Bu degiş1k1ik1er
sarayerkanı ve aydınlar arasında koyu bir Osmanlı-tslamslstem1nin
yer alması, Arap ve Fars dillerinin çok daha yogun bir şekilde
Türkçeye işlemesi ve Türkçenin yetersizliginden söz edilerek hakir
görülmege başlaması şeklinde ortaya çıkmıştır. Öyle kı aydınlar
38 Agah Sırrı Levend. Tarih Boyunca 'Iürk Dili, IDAY 1965, Ankara 1966.
s.133.
39 Zeynep Korkmaz. Cumhuıiyet Döneminde Türk Dili, s.21.
40 Bu ko'nuda geniş bilgi için bk. İsmail Hakkı Uzunçarşılı. Osmanlı
Devletinin ıımiye Teşkilatı. TTK. Ankara 1965; Nasuhi Ünal Karaarslan.
L'Ensetgnement en Langue Arabe Chez tes Turcs Ottomans Jusqu' aux
TanZimat. Doktora teZi. Paris 1976.
4 t Zeynep Korkmaz. 1ürk Dilinin Tarihi Akışı içinde Atatürk ve Dil Devrimi,
Ankara 1963, s.l O.
41
arasında bir eserin Arap ya da Fars dili ile yazılmış olması bir ögünç,
Türkçe yazılması ise br utanç vesilesi olmuştur4
Aşık Paşa,
Türk diline kimsene bakmaz idi
Türklere hergiz gönül akmaz idi
Türk dahi bilmez idı ol daleri
Ince yolı ol ulu menziHert43
diyerek m ünevver sınıf arasında Türkçenin o zaman ne kadar ihmal
ve terkedilmiş oldugunu gösterrnege çalışır; Sü.heyl ıl Nevbahar
marızumesininsahibi şair Mes'ud b. Ahmed, Farsçadan terceme ettigi
bu büyük manzum hikayenin sonunda. Türkçenin darlıgı111, Arapça
ve Farsçaya göre gerHigini, Tlirkçe manzum yazmaktaki büylik
müşkilleri anlatarak, o manzumeyi yazıncaya kadar yan vücudunun
hacaletten (utançtan) eridigini44 söyley45.
XVI. yüzyılda Klasik Türk Edebiyatı oluşumunu çoktan
tamamlamış. sanat bakımından da en yüksek noktasına ulaşmıştır.
Ancak belirtmek gerekir ki. bu edebiyatın Türkçe yönü de büyük bir
gerilemeye ugrarnıştır. Aşagı yukan bir yüzyıllık bir 7..aman içinde bile o
kadar çok Arapça ve Farsça kelime sokulmuştur ki. edebiyat ve ilim
dili Arapça-Farsça ve Türkçenin karışmasındankurulmuş bir yapma
dil oluvermişrn4 Bilindigi gibi bu yapma dile Tanzimat döneminde
42 Aynı mlf.. Cumhuriyet Döneminde Türk Dili. s.23.
43 Agah Sırn Levend, a.g.e., 5.8; Ali Karamanhoglu. a.g.e.,s.68;krş. bir de
Faruk K.Timurtaş. Türkçecilik CereyanınınTarihi, TürkDünyası Ei Kitabı,
1KAE. Ankara i976, s.33 ı.
44 Cem Dilçin: Mes'ud bin Ahm~d, Süheyl cı Nev-bahar, İnceleme-MetinSAnkara 199 ı. s.574. bey1t: 5601; Agah Sırrı Levend, a.g.e., s.lO.
45 Fuad Köprüıcı, Edebiyat Araştırmalan.TTK, Ankara 1966,5.273-274.
46 7-eynep Korkmaz. a.g.e .. 5.24.
42
"Osmanlıca" adı verilmiştir. Siyasi birligi kunnak maksadıyla "millet-i
Osmaniye" tamlamasını uyduran Tanzimatçılar, Osmanlı ülkesinde
konuşulup yazılan Türkçeye de "Osmanlıca" dediler. Tanzimattan
sonra yazılmaga başlanan Türkçe gramer kitaplanna "kavaid-i lisan-ı
Osmanı" adı verildigi gibi, Türk dili de 'Türkçe, Arapça ve Farsçadan
mürekkep bir Hsan" olarak tarif edUdı47
Osmanhea:
XIII. yüzyıl başlarından bu yana Doguda ve Batıda ayrı ayrı,
faka~ benzer şartlar içinde gelişen iki Türk yazı dilinden birincisi
çagatayca, ilincisi Osmanlıca48 adları ile anılmışlardır. XX. yüzyıl
başlarına kadar süren bu devreye Doguda ve Batıda Orta Türkçe
diyoruz. Birbirlerine büsbütün yabancı kalmayan Osmanlıca ve
çagatayca o zamanki Farsça gibi şiddetle Arapçanın ve üstellk
Farsçanın etikisı altında bulunmuşlardır. Saray ve medrese
çevrelerinden uzaklaşmış, devlet dili (langue omelelle) olmakla beraber
oldukça dar sınıf dilleri (langue specıale) halini almışlard.ır4
Tahsin Banguogıu, eski yazı dilimizi dil tarihi bakın:undan üç
devrede incelemektedir.
1- Eski Osmanlıca: Selçukluların son 7..amanlannda kalan
eserlerle birlikte henüz oldukça sade, Türkçe keÜme dagarcIgı zengın
bir dil (1250- 1450).
2- Ort~ Osmanlıca: Sınırsız olarak Arapça ve Farsça kelimeler,
deyimler ve gramer şekilleri ile yüklü, konuşulmaz ve halkça
anlaşılmazbir dil (1450-1840).
47 Agah Sırrı Levend, a.g.e., s.ll.
48 Muharrem Ergin (TOrk Dil Bilgisi. ikinci baskı. İstanbul 1962, 5.15), Batı
Türkçesini, 1- Eski Anadolu Türkçesi, 2-0smanlıca. 3- Türkiye Türkçesi
diye Oç bölümde mütalaa etmekte. böylece. Osmanlıcayı Bab 1'Cırkçesı
içeriSinde bir merhale saymaktadır.
49 Tahsin Banguogıu. a.g.e., s. 16-17.
43
3- Yeni Osmanlıca: Batı medeniyetinin getirdigi ihtiyaçlan
Osmanlıcanın zengin vasıtalarıyla karşılamaya çalışan ve bır hayli
başarılı olan bir dil, fakat yine sınıf dili kalıbı içinde ve bu yüzyılın
gerektlrdigi millet dili (Iangue naUonale) olmak imkarundan mahrum
bir d1l (1840-1910)50.
Tanzlmattan sonra. Cumhuriyet devrine kadar. Osmanlı
imparatorıugununyönelmek istedigi Batı kültür ve medeniyetinin
mefbumlarını karşılamak üzere Türkçe yerıne Arapçadan
faydalanılmak istendigi. bu suretle Arapça kelime köklerinden.
Arapçada bulurunayan anlamlara gelen içtimaiyat. hars. mefkDre v.b.
gibi birçok kelimeler meydana getirildigı oldukça Iyi bir şekilde
bilinmektedir. Arapçanın Türkçe üzerindeki bu çok geniş ve derin
tesirinin teferruatı birçok noktalarda Incelenmege ve araştırılmaga
muhtaçtır. Nitekim Arapçadaki i ( .../' i sesi Türkçe bazı kelimelerde
z (msı' zabitl. bazılarında d (msı' kadı) 'dir. Bunlar birtakım mahalli
Arap lehçelerinin tesiri ile mi, yoksa kelimenin Türkiye'de kullanıldıgı
çevre ile mi (msı' medresede her halde daha ziyade klasik Arapça
şekiller kullanılmış olmalıdır: diger şekiller de halkın teması
50 Aynı mlr.. a.g.e., s.17; krş. bir de aynı mlr., TOrk Grameri. LBöIı:im.
sesbılgisi. TDK, Ankara 1959. s.16: A Diiaçar,Türk Diline Genel Bir Bakış,
TDK, Ankara 1964. s.137-138. Türk dillerinin sınıflandırılmasımeseles1Jçin
bk. A. DUaçar. a.g.e., s.40 v. dd. Muharrem Ergin (TOrk DU Bilgisi. s.16)
Osmanlıcanın sının He ilgili olarak şunları yazmaktadır: "Osmanhca Batı
Türkçesinin ikinci devri olup XV. asrın sonlarından xx. asrın başlarına
kadar devam etmiş olan yazı dilidir."
A.DIJaçar (a.g.e.. s.137). bu konuda şunları kaydetmektedir: "Osmanlı
(OsmanoguHarı ) Devlet! (bk. A. DWi-çar, Devlet DiJI Olarak TUrkçe, IDK.
Ankara 1962), ancak 1299'da kurulmuş oldugundan dolayı. Eski
Osmanhca (Altosmanlsch) terimi, bu dilin XIII. yüzyıldaki devri için yanlış
bir ad olsa gerek. Buna Eski Anadolu dili, veya Eski Anadolu Türkçesi (Altanatolisch-T'ilrkisch)
demek daha doğ;ru olur." A. Dllaçar'a göre (bk. a.g.e.,.
s.138), Eski Anadolu TürkçeSi 100. Eski OsmanJıca Ise 50 yıl devam
etmiştir.
44
neticesinde girmiş bulunabilir) 1zah edilmel1du-51?
Yukarıda açıklandıgı gibi, Arapça ve Farsçanın Türkçeye etkileri
Selçuklulardan başlayarak Osmanlı İmparatorlugunun yıkılışına
kadar devatn etmiştir. Bu iki dilden Türkçemize geçen birçok kelime ve
tabir hala yaşamakta (msı. kalem. ıügat. selam. ayna. namaz, oruç,
v.b.) olup. bazılan da unutulup artık kullanılmaz olmuştur (msı.
memşa. mültezim. tahtelbahir, peyam. pay-ı taht v.b.).
Tanzimattan sonra. hatta zamanımızda bile. Batı dillerinden
(msı. glşepiyangodtal. bianeo, biletdsp. bllette52 v.b.l de pek çok kelime ve
tabir dilimize girmiş bulunmaktadır.
KONUNUN ETİMoLOJİ VE FONETİK(SESBİLGİSİ)YÖNÜNDEN
İNCELENMESİ
AL Etbnoloji (Kökbilgisi, Ar. İştikak. Fr. Etymologle) ;
Kelimelerin kökünü veya menşeini53 gellşimini kök ve ek
bakımından inceleyen biIgl54. Yunanca "etymon" (dogru. gerçek
anlam) ve "logos" (söz,ilim) kelimelerinden kurulmuş olan ettmoloj!
(etymologie) kelimesi, bilindiği gibi bIr dilbilgisi terimidırSS. Eskiler
51 Ahmed Ateş. Arapça Yazı Dilinde Türkçe Kelimeler (X. Yüzyıla Kadar),
Reşld Rahmeti Arat İçin, s.26.
52 Krş. A Dilciçar, Dil, Dlllerve Dilc1l1k, TDK. Ankara 1968. s.36, dipnot.
53 "Etymology", Encyclopaedia Britarınica, U.S.A, 1957. VIII, 790.
54 Vecihe HaUbogıu, Dllbllglsl Teıimleıi SözlügO. 2.baskı. TDK. Ankara 1972.
s. 65; krş. "Etimolojl" mad.. Türk Ansıklopedisl; Ankara 1968. XV,498;
"EUmoloji" mad.. Meydan Larousse. Büyük Lügat ve AnsiklopedI, İstanbul
1971, IV. 415; Georges Mounin. DicUonnaire de la Un~ujsUque. Paris 1974,
p,130.
55 zeynep Korkmaz. Halk Etimolojisi ve Folklor. LUluslararası TOrk FoIklor
Kongresi BildirilerI. Leilt. Genel Konular. Ankara 1976. s.185.
45
bilhassa. Grekler için etimoloji gerçek bilgisi idi. Bugünkü biliIne göre
eUmoloji bir kelimenin bütün üremelerini göz önünde bulundurarak
onun ses ve mana bakımından kabul edilebilecek en eski şekline
vamıak56. yani bir kelime içerisinde saklı olan kavram çekirdegini ve
bu kavram çekirdeginin degerini ortaya koymak demektir. Msı. Türkçe
"dan" kelimesi ile akraba olan bütün örerneleri bir araya toplayarak
onun çok eskiden bir tar- veya dar- köküne vardıgıIl1, bunun da,
"sürmek, ekmek. zer'etmek" manasına geldigini bulmamız ve
degerlendirmerniz gibi. Fakai etimolojiye her zaman güvenmek yetinde
olmaz; etimolojinin dogru olabilmesi için fonem kanunlarının
tamamen tesbit edilmiş olması gerektu-57.
Yunanca "gerçek manayı araştırma ilmi" demek olan et1moloji
terimini ilk defa HelIenisttk çagda Halikarnassoslu Dionyslos
kullanmış, HeradeHos. Democrttos da bu konuyla ilgilenmişlerdir.
Orta Çagda ettmoloji. bütün dillerin belli bir dilden dogdugu
inancı üzerine kurulmuş ve bütün dlllenn kökeninin İbraniceye
dayandıgı iddia edilmiştir. Manage, bu görüşten hareketle.
Fransızcayı. Latinceye. Latinceyi Grekçe (Yunanca)'ye , Grekçeyi de
İbraniceye dayandırarakbir yayılma silsileSi meydana get1rmlştir. XX.
ason başlannda tarihi ve mukayeseli gramer araştmnalarıylamodem
eUmoloji çalışmalan başlamıştır. 1816'da Franz Bopp. Sanskıitçeyt
Gennence. Yunanca. Latince ile karşılaştırarak incelemiş ve büyük
diller arasındaki ilgileri ortaya çıkamııştır.
Dilbilgisinin en güç koilanndan biri olan et1moloji çalışmaları
için [onetık kanunlarının tesbiti. kelimelerin manasının dikkate
alınması ve dil cogt"atyası, önemli ölçüde yardımcı olmaktadır.
56 Necip Üçok. Genel Dilbilim (LengOistik), Ankara 1947. 5.41-42; krş. Zeynep
Korkmaz. a.g.m.. s.185: "Etimolojl" mad" Türk DiH ve Edebiyatı
AnslkJopedisl, Istanbul 1978. III. 117.
57 Neclp üçok, a.g.e., 8.42.
46
EUrnoloji araştırmalannda prensipler, şöyle özetlenebilir:
l- Kelimelerin en eski şekillerini araştınnakve kronolojik olarak
kelimelerin kullanışını tesbit etmek.
2- Tarih ve cografyayı inceleyerek, kelime alış-vertşlerininolup
olmadıgılliortaya çıkarmak
3- Fonetik kanunlar tesbitiyle bunlara dikkat etmek.
4- Birbirine benzer iki kellmeden az hecelisini orijinale daha
yakın kabul etmek.
5- Akraba olmayan diller arasındaki küçük şekil benzerliklerini
dikkate almak.
6- tki dildeki birbirine benzeyen kelimelerden birinin dlgerinden
alındıg-ını kabul etmek. Blr dilden bir dile kelime de baskılarla, edebi
kurumlarla ve yerleşmelerle geçer. Buna göre bir dildeki kelime:
aL Dilin kendi malıdır (ata).
b) Yabancı kelimelerin yerleşmiş şeklidir (F.nerdban>merdiven).
c) Yabancı olup yerlileşmiş olmakla birlikte foneUk ve imlada
yabancılıgınıgösteren kelimeler (Ar. katib>katip).
d) Tamamen yabancıdır (Ar. ~atil. Fr. otobüs).
Çok eskiden beri filozonann ve ilim adamlarının üzerinde
durdugu etimoloji. halkın da ilgisini çekmiştir. Halk. aralarında
jenetik hiçbir yakınlık olmayan bazı kelimeleri kök ve mana
bakımından açıklamaya kalkışmıştır. Gangren (Fr. gangren)'e
kanluran. gardrob (Fr. garde robel'a gardolap, direkt (İng. ,direct)'e
direk denmesi gibi. Buna halk etimolojisi denmektedir. 58 Yunanca
prason'dan geldigi kabul edilen pırasa'nın5~ 'dolu, anlamındaki
F."pür" sıfatı ile Ar."taş~a" 'tesir. (bol tesirli) kelimelerine; maydanoz
(Yun. makedonesil'un mMe-nüvaz'a (mide okşayan) baglanışı böyle
58 "Ettmoloji" mad.. Türk Dili ve EdebiyatıAn5iklopedlsı, m. 117-118; krş. bir
de "Etimoloji" mad., Türk Ansiklopedisİ,XV. 498.
59 Ragıp Hulusi Özdem. DilimiZde Yerleşmiş Yabancı Unsurlar, lsl. ÜUN. Ed.
Fak. TDED, 1/2 (1946), 5.139.
47
birer halk etimolojiSi örnegidı.r6°.
BL Konumuz ve Etlrnolojl:
Bu çalışmamızın I. bölümünde açıkladıgmuz gıbi, Arapça ve
Farsçadan yazı dilimize. pek çok, kelime ve terim geçmiş
bulunmaktadır. Bun1ann"eksertsi morfolojik ve fonetlk yönden.
hemen tıemen hiç bir degişiklige ugrarnadan 1ntıkal etmiştır: Ar. asi,
.Ar. kalem. F. namaz. F. terane v.b. gibi. Bazılan ise de!?;işiklik
gösterriıiştlr: kalbur~avile. karpuza) Türkçeye malolup da degişiklikgösteren kelimeleıin bir kısmı
menşe itibariyle Arapçadır: afakankaleb) Veya Farsçadır: çarşafdümbelekc) Bazıları aslen Farsça olup, Arapça aracılı~ı ile geçmıştir:
çorapbad1ngan gibi.
d) Birtakım keıımeler de kök itibartyle Yunanca (> Lat.) olup,
muhtemelen Farsça veya Arapça aracılı!?;ı ile dilimize girmiştir:
abanozNitekim Ar. "sasem" kelımesi izah edilirken. eski Arap dilcilertnden elEsmaci
(öl. H.216/M.831), bunun,"abanüs" ve EbuCUbeyde (öl. H.
2ıo/M.825) de "şiz" demek 0ldugunu61 ifade etmişlerdir. Arapçadan
Türkçeye meşhur "AlJierf-i Kebir" lügatinde de "şiz", "abanoz a!?;acı
denen siyah bir agaç" diye izah edilmiştir.
60 Zeynep Korkmaz, a.g.m.. s.193; krş.Bedros Kerestedjlan, Dlct10nnaire
Etymologlque de la Langue Turque, Londres 1912, s.127. 323;' MeydanLarousse.
Büyük Lcıgat ve Ansiklopedi. lstanbUı1973.VIII, 476.X llL.
61 Ebü't -Tayytb ei-Lugavf. Kltabii'l-Ezdad II Keıanıl'l-Jrab. nşr,. lzzet Hasan,
Dünaşk 1382/i963. 1,363,
48
e) Arapça veya Farsça aSıllı bazı kelimeler de Batı dilleri
aracılıgıyla Türkçeye malolmuşlardır: amiraladmtral)CL Çalışmaınızla İ1gill Fonetik özeıUk1er.
a) Fonetik (Sesbilgisi, Fr. Phonetique) :
Bogumlanmalı dili meydana getiren ses elemanlannı inceleyen
Him dalı. Fonelik dil ilminın (lengüistik) manalardan tamamıyla
ayrılmış olan özel bir bölümünü meydanagetlrir62. Dilin seslerini.
bunlann birleşme ve degişmelertni inceler63.
Bu çalışmada tesbit edilen fonettk degişIklikler ve özellikler
şunlardır:
1) _C> -h değişmesi:
mela'>matah, tali'>ta1ih, tama'> tamah.
2) -b> 1 def)f.şmesL·
çader-i şeb> çarşaf. çtrk-ab>ç1rkef, lj6ş-ab>hoşaf.
3) bo> m-def)işmesi:
bakara>makara, benefşe>menekşe.
Bunun aksi de olabilir: mubar> bumbar.
4) bo> p- (-b->-p-) değiŞmesi:
badtncan>patlıcan, bazar>pazar, bazu>pazı, bellut>pe1ıt.
kebade>kepaze.
5) -b->-v- değişmesi:
gebr>gavur, karban>kervan, nerdban>merdiven, tabe>tava,
zebane>zıvana.
62 "Fonetik" mad., 1lrkAnsiklopedisl, XVı. 415; krş. "Fonetik" mad.,- Meydan
Larousse, Büyü.k Lügat ve Ansiklopedisi. IV, 747: Veelhe Hatibogıu, a.g.e.,
s.82; Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil (Ana Çizgileriyle Dııbllim), 1.cm. IDK.
Ankara 1977. 8.25-28; Neşe Atabay v.b.. Türkıye TürkçeSi Gelışmeıı
Sesbilirnı. TDK. Ankara 1978,5.9-10.
63 Tahsin Banguogıu, Türk Grameri, i.Bölüm, Sesbiigisl, 8.20; aynı mlr..
1ürkçenln Grameri, s.20.
49
6) c->ç- degişmesi:
came-şüy>çamaşır. cevreb>çorap. cih~..>çeytz, cuhCıd>çıfıt.
7) d->t- degişmesi:
darçin>tarç ın. debbag>tabak. dest-gah>tezgah.
8) ğ->h- (-ğ->-h-) degişmesi: .. v
grrare> harar. bagçe>bahçe. y
9) ğ->~- degişmesL'
ga'ib>~yıP. galabalık(ğalebelik)>~balık.
ıo) g->k- degişmesi:
gavsa1e> kösele. gilim>klllm. gCışe>köşe.
ll} G->~- (-fJ->-~-.-tı>-~) degişmesl:
ı]affaf>J.çavaf. 1}aftan>~aftan, lJalife>~lfa. lJarbuz>~rpuz.
mashara>maskara, nusha>muska. çarh>çark, matbah>mutfak. ...,. . - _.. - . 12) n->m- degişmesi:
nerdban>merdiven. nusga>mus~.
13} -n (b)->-m (b)- degişmesi:
cunb1ş>cümbüş. çar-şenbih>çarşamba. sunbu!>sümbü1.
14} -r->-l- degişmesi.'
merhem>melhem. servı>selvi.
15) s- veya ş->z- dogişmesi:
sunba>zımba. sürna>zurna. şamg>7.amk.
16} ş->ç- degişmesi:
şabfm veya şuban>çoban, şegaı>çakal, şeltük.>çeltik.
şüreloçorak.
17) t- veya ~- H-» d- (-d-) deÇjişmesi:
tüt=tCıs>dut. -.tabl>davuL katife>kadtfe. tüti>dudu. . . . 18) z->s· degişmesi:
za'faran>safran. zu~al?sokak.
50
19) KonsonLann düşmesi:
a) Sondan düşme:
ab-dest>aptes. çap-rast>çapraz.
b) İkiz konsonların tekleşmesİ:
çille>çile. debbag>tabak. l.!affaf>~avaf. J;ıamma1>hamal.
~fTe>küfe. sarrac>saraç.
20) Vokallerin düşmesi:
al}iret>ahret. 'Nişe>Ayşe. ayine>ayrıa, l.!allfe>~Ifa.
21) Kaynaşma:
Ijaci Ev~ad>Hacivat. u n~f>aksata.
22) Vokal türemesi:
ıişte>erişte. Ruha'>Urfa, rUspi>orospu. rUze>oruç.
23) Konson tilremesi:
aveng>hevenk. migakk>mihenk. ~abl-baz>tavlubaz>davlumbaz.
24) çatışma (=Hiatus):
Söz içinde iki vakalin ardarda gelmesine çatışma denir.
Söyleyişte vakaller arasındaki kansonlar bogumlaronayı·kolaylaştmL
Umumi olarak ardarda vakallerin söylenişi ise daha güç olur. Bu
sebeple dilimiz bilhassa kelime içindeki çatışmaları türlü usullerIe
gidermeye çalışrr. ÖrnekJer:
15a9i(~azi)'asker>kazasker. fa'ide>fayda,
~a'im ma~m>kaymakam. ma'une>mavna.
mu'araia>maraza, na'l>na'ıl> nal, şaİ}ıfe>sayfa.
25) Benzeşme (=AssrmiLation):
Bir gramer birtiğinde. bir kelimede bazen yan yana gelen veya
biraz aralıklı olarak bir arada bulunan iki sesten biıinin diğerine tesir
ederek onu kendisine benzettigi. böylece iki seslrı birbirine benzeştigi
görüıur. işte bu hadiseye benzeşme denir. ÖrnekJer.
divar>duvar, furşat>fırsat. gamir>hamur.
nevbet>növbet>nöbet, tevbe>tövbe.
51
anbIDambar. benefşe>menekşe,penc-şenbih>perşembe.
26) Ayrışma (;Dissimilati.onJ:
Konsonlar arasında benzeşmenin tamamıyla zıddı olan bir
gelişmeye de rastlanır. Kelimedeki monotonlugu gidermek
ihtiyacındandagan bu degişmeye aynşma denir. Örnekler:
'at~IDakt.ar.muşamma'>muşamba,pergar>pergel.sebzevat>zeIZevat.
sı1hte>softa. tennı1r>tandırS4. ....
64 Bu konuda geniş bilgi Için şimdilik bk. Tahsin Banguogıu, 1ürk Gramer1,
LBölüm, Sesbllgist. s.61-178; aynı mlf.. TürkçeninGrameri, s. 23-113;
Muharrem Ergin. Türk Dil Bilgisi . s. 48-90; Neşe Atabay v.b.• Türkiye
Türkçesi Gelişrnel! Sesbilimi, s. 16-64; ısmail Akçay. Arapça ve Türkçe
Seslerin Telaffuzu ve Aralarındaki tlişkiler, Tez YöneticIsi: Doç.Dr.
Süleyman mıücü, Atatürk ÜnN. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış
Yüksek Lisans Tezi. Erzuı:um 1994.
KıSALTMAlAR
DTCFD
tA
ŞM
IDAY
IDB
IDED
IDK
TKA
1XAE
TM
TIR
; Ankara Onıv. Dj) ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Ankara.
: İslam Ansiklopedisi, Istanbul .
: Şarkiyat Mecmuası, İstanbuL.
: Türk Dili Araştırmaları Yillığı -Belleten. Ankara.
: Türk Dili Türkçe-Fransızca Belleten. Ankara.
: İst. Oniv. Ed.Fak.Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi. 1stanbul.
: Türk Dil Kurumu. Ankara.
: Türk Kültürü Araştmnalan, Ankara.
: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara.
: Türkiyat Mecmuası. Istanbul.
: Türk Tarih Kumrnu. Ankara

Konular