FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ

İ.Ü. Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 143
FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Nimet Yıldırım*
Özet: Yeni Fars şiirinin temellerini atan bilindiği gibi Nimâ Yuşîc’dir.
Nimâ, modern Fars şiirinde yaygın olarak bilinen son derece ünlü şiiri
“Efsane” ile İran toplumuna yeni bir anlam dünyasıyla dopdolu dizeler,
yepyeni içerikte bir şiir anlayışı sundu. Yeni bir düşünce ve yeni bir bakış
açısıyla, eşine az rastlanabilen bir cesaretle farklı bir pencereden bakarak
yeni kavramlar, yeni kelimeler ve ifadeler, kelimeler ve ifadeler arasında
farklı ilgiler, değişik teşbih tarzları, tamamen farklı yeni ifade tarzları ile
şiirin tarzını değiştirmede oldukça başarılı oldu.
Daha sonraları Feridûn-i Tevellelî, “Efsane” türü şiir kalıbından hoş-
lanarak bu tarzı takip etmeğe çalıştı. Efsâne ile birlikte başlayan yeni tarz
gazel, sadece Tevellelî’ye özgü bir tarz değildi. Çağdaş İran şairleri arasında
sadece Nimâ’nın bir ekol öncüsü olduğuna inanan Ahmed-i Şamlû, diğer
şairleri onun ya da daha önceki dönemlerde yaşamış şairlerin takipçisi
olarak kabul etmektedir. Ona göre şiir, tamamıyla sanatçının duyguları ve
iç dünyasında oluşturduğu düşüncelerinden dizelerine yansımasıdır. Bu
şekilde ortaya çıkan sanat eseri de, sanatçının içerisinde yaşadığı toplumun
bizzat değerlerinden çekip alarak, özümseyerek dizelerine aktardığı zaman
değer kazanmaktadır.
Çağdaş Fars şiirinde romantizm, Nimâ’nın “Efsâne” adlı şiiriyle başlamış,
gelişerek devam etmiştir. Batı romantizminin etkileri Nimâ ve geliştirdiği
tarzın takipçileri arasında yer alan şairlerin eserlerinde yer yer görülmektedir.
Efsâne, bir bakıma romantik şairin bir manifestosudur. Daha sonraları
çağdaş Fars şairlerinden Perviz Nâtil-i Hânlerî, Ferîdûn-i Tevellelî ve Ahmed
Gulçîn-i Maânî bu tarzı devam ettiren şairler arasında yer almışlardır.
Furûğ-i Ferruhzâd ilk üç şiir mecmuasındaki şiirlerini bu tarzın yoğun etkisi
altında kaleme almıştır.
Anahtar Kelimeler: Çağdaş Fars Edebiyatı, Nima Yişic, Feridûn-i
Tevellelî, Ahmed-i Şamlu.
* Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Doğu dilleri ve Edebiyatları bölümü Fars dili ve
Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi (yildirim2002@hotmail.com).
144 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
CIRCUITS OF THE ERA OF NIMA IN PERSIAN LITERATURE
Abstract:Nima Yushij is considered the father of modern Persian poetry.
Nevertheless, the credit for popularizing this new literary form within a country
and culture solidly based on a thousand years of classical poetry goes
to his few disciples such as Ahmad Shamlou who adopted Nima’s methods
and tried new techniques of modern poetry.
The transformation brought about by Nima Youshij, the founder of modern
Persian poetry who freed Persian poetry from the fetters of prosodic
measures, was a turning point in a long literary tradition. Nima offered a
different understanding of the principles of classical poetry.
The Sepid poem (white poem), which draws its sources from this poet,
avoided the compulsory rules which had entered the Nimai school of poetry
and adopted a freer structure. Ahmad Shamlu discovered the inner characteristics
of poetry and its manifestation in the literary creations of classical
masters as well as the Nimai’ experience.
Areluctant follower of Nima Yushij, Mehdi Akhavan- Sales has established
a bridge between the Khorassani and Nima Schools. Forough Farrokhza
is important in the literary history of Iran. She was among the first generation
to embrace the new style of poetry, pioneered by Nima Yushij during the
1920 which demanded that poets experiment with rhyme, imagery, and the
individual voice. Fereydoon Moshiri is best known as conciliator of classical
Persian poetry with the New Poetry initiated by Nima Yooshij.
Keywords: Modern Persian poetry, Nima Yushij, Ahmad Shamlou
Günümüzde yenilikçi Fars şiiri, hem kalıp ve tarz ve hem de içerik, dil dokusu,
bakış açısı, ifade tarzı ve yapısal bakımdan klasik şiirle farklılıklar gösterir. Yeni
Fars şiirinin temellerini atan bilindiği gibi Nimâ Yuşîc’dir (ö. 1338 hş./1959).
Nimâ, modern Fars şiirinde yaygın olarak bilinen son derece ünlü şiiri “Efsane”
(1301 hş./1922) ile İran toplumuna yeni bir anlam dünyasıyla dopdolu dizeler,
yepyeni içerikte bir şiir anlayışı sundu. Bu tarz onun duyguları ve düşünce dünyasında
uzun yıllar süren olgunlaşma sürecinin sonucu olarak 1316 hş./1937 yılında
gerçekte ikinci şiiri, ancak kendi yenilikçi tarzının ilk örneği olarak kabul edilen
görece uzunca yazdığı “Ğurâb” adlı şiiriyle daha da olgunlaştı. Söz konusu ünlü
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 145
şiiri Musikî dergisinin X. sayısında yayınlandı (1318 hş./1939).1 Bu yol her geçen
gün çok daha fazla taraftar bulup genişleyerek, yeni yolcularıyla yoğun kitlelere
ulaşıp yeni Fars şiiri tarzı olarak yerleşti. Nimâ Yuşîc zamanla tarzını geliştirdi,
bakış açılarını, değerlendirmelerini genişleterek yoğun kitlelere ulaştı.
Nîma yeni bir düşünce ve yeni bir bakış açısıyla, eşine az rastlanabilen bir
cesaretle farklı bir pencereden bakarak yeni kavramlar, yeni kelimeler ve ifadeler,
kelimeler ve ifadeler arasında farklı ilgiler, değişik teşbih tarzları, tamamen farklı
yeni ifade tarzları ile şiirin tarzını değiştirmede oldukça başarılı oldu. Yeni bir
tarzın hem içyapı ve hem de fiziksel açıdan nasıl yapılması gerektiğini detaylarıyla
son derece yeterli bir şekilde kavramış olması onun bu alandaki başarısının temel
etkenlerindendir. O, bu çağda yenilikçiliğin ve yeni şiirin; zaman zaman yeni
medeniyetin ve gereklerinin sadece bazı teşbih ve istiârelerin de yardımıyla birtakım
tasvirler ve yeni ifadelerle vb. dile getirmekle yetinilerek yapılamayacağını,
yenilikçiliğin; yeni düşünceyi, yeni bakış açılarını, yeni ifadeler ve kavramları,
bütün bunların yanında yepyeni bir yapısal dokuyu tam anlamıyla yansıtmaktan
geçtiğini çok iyi biliyordu. Butün bu yenilikler onun, sonunda eski şiir kalıplarını
ve tarzlarını kırıp sınırlarını aşarak yeniye yönelmesini zorunlu hale getirdi.
Çünkü o bunların birbirini gerektiren, bir bütünün parçaları olan ögeler olduğunu
düşünüyordu. Gerçekte yeni düşünce, yeni kavramlar ve mazmunlar; tamamen
yeni tasvirler, yeni kendilerine uygun atmosfer, tamamen yeni çerçeveler, yeni bir
dil ve ifade tarzı gerektiriyordu. Nitekim öyle de oldu ve günümüz yeni gerçekçi
şiiri de Nimâ’nın şiirleriyle ilk adımını atarak yola çıktı, onun tarzıyla doğdu ve
gelişti. Bu yeni tarzın yanında elbette bir taraftan da klasik Fars şiiri özgün şekliyle
yoluna devam etti. 2
Meşrutiyet sonrası dönem Fars şiirinde ulusal içerikli kavramlar ve siyasî ifadeler
gittikçe yerini eleştirel, sosyal konulara bırakmaya başladı. Göreceli olarak
yeni yaşam tarzları, batı medeniyetinin kültür, edebiyat ve diğer alanlardaki de-
ğişik birtakım yansımaları, şairlerin bu iki yoldan birinde yürümeleri ve o yolun
tarzlarını benimsemelerini zorunlu kıldı. 3
Yaklaşık olarak altmış yıl süren ve “Nimâ Çağı” olarak adlandırılan bu dönem,
zaman açısından kısa ve sınırlı olmasına rağmen, her devresi Fars dili ve edebiyatı
üzerinde önemli etkiler bırakan olaylara sahne olması bakımından dikkate değer
1 Hukûkî, Muhammed, Edebiyyât-i İmrûz-i Îrân, Tahran 1377 hş., II, 3404-405.
2 Hukûkî, Edebiyyât-i İmrûz-i Îrân, II, 390.
3 Hukûkî, Edebiyyât-i İmrûz-i Îrân, II, 388.
146 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
bir süreçtir. Bu dönemi kendi içerisinde birtakım devrelere ayırarak incelemek
daha yararlı olacaktır:
I. Devre: 1304 hş./1925 yılında Rıza Şah’ın yönetime gelmesiyle başlayıp 1320
hş./1941 yılına kadar sürer.
II. Devre: 1320 hş./1941 yılından 1332 hş. hş./1953 yılında gerçekleşen 28
Mordad ayaklanmasına kadar.
III. Devre 1332 hş./1953 yılından 1342 hş. hş./1963 15 Hordad ayaklanmasına
kadar.
IV. Devre: 1342 hş./1963 yılından 1357 hş. 1979 yılındaki İslam devrimine
kadar olan dönem. 4
1. Devre (1304-1320 hş./1925-1941)
1304 hş./1925 yılında meclisin onayıyla saltanat Kaçarlar’dan Pehlevî hanedanına
devredildi. Başbakanlık görevinde bulunan Rızâ Hân, Rıza Şah/Büyük
Rıza Şah, resmen Pehlevî hanedanının ilk hükümdarı olarak bu tarihten itibaren
1320 hş./1941 yılı Şehrîver ayına kadar yönetimi elinde tuttu. Nimâ çağının ilk
devresi olarak nitelediğimiz bu dönemin tarihî ve sosyal olayları şu şekilde özetlenebilir:

1. Bütün ülke yönetiminde siyasî despotizm egemendir.
2. Toplumun sahip olduğu ve üzerinde titizlikle durduğu dinsel inançlar ve
klasik geleneklere, eskiye dönüş ile mücadele perdesi altında karşıtlık gösterip
bu değerlerle mücadeleye girişme. Bu tutumlar daha sonra bizzat İslam dininin
kendisine cephe alınması ve onunla savaşılması, din adamlarına karşı mücadele
başlatılmasıyla sonuçlanmıştır. Seyyid Hân-i Muderris’in (ö. 1316 hş./1937)
dinsel temelli siyasi mücadeleleri de bu döneme rastlamaktadır.
3. İran’ın her yönden batılılaştırılması. Klasik gelenekler ve dinsel inançların
arka plana ve sahne gerisine itilmesiyle birlikte bu uygulamanın ilk örnekleri hem
kadınların ve hem de erkeklerin giyim tarzlarını değiştirmeleri şeklinde kendini
göstermiştir. Giyim kuşamın değişmesi ve bu uygulamanın bizzat devlet güçleri
tarafından zorla yürütülmesi ve örneğin kadınların örtünmelerinin engellenmesiyle,
gerçekte yaşam tarzının farklılaşacağı ve sonuçta da toplumun görüş açıları ve
değer yargılarının değişeceğine ve toplumun ilerleyeceğine inanılıyordu.
4. Bireyciliğin öne çıkarılması, saltanatın kutsanması, bütün bunlardan hareketle
4 Yahakkî, Muhammed Ca>fer, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş.,
s. 85.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 147
Şah’ın kutsanması, İslam öncesi tarihine ve ulusal övünç konularına aşırı önem
verilmesi, öte yandan batı taklitçiliğine aşırı eğilim de dikkat çekmekteydi.
5. Bütün bunlarla birlikte söz konusu dönemde eğitim ve öğretim, kültür, ekonomi
ve toplumu ilgilendiren diğer alanlarda gözle görülür önemli değişimlerin
gerçekleşmesi. 5
1.1. “Efsâne” ve yenilikçilik esintileri
İlk yenileşme kıpırdanışları ve belirtilerinin ortaya çıkması ardından yenilikçiler
ile gelenekçiler arasındaki karşılaşmanın ileri boyutlara varmasıyla birlikte Nimâ,
sessiz ve bütün bu gelişmelerle gürültülerden uzakta oldukça uzun şiiri, “Kıssa-yi
Reng-i Perîde” adlı manzumesini 1299 yılında kaleme aldı. İlk eserleri arasında
yer alan, güçlü dizeleri çoğunlukta olmasına rağmen zayıf noktaları da bulunan
bu manzumesini mesnevi türünde yazmış olan Nimâ, dünyayı bir şair gözüyle
seyretmekte ve her olayı kendi gözüyle değerlendirmektedir. Onun bu tarzı çok
etkili olmuş, şiirinin geleneksel klasik şiir tarzına tercih edilmesi sonucunu do-
ğurmuştur. Nimâ’nın bu ilk mesnevisinde Mevlana Celaluddîn’i (ö. 672/1273)
örnek aldığı ve onun ünlü mesnevisindeki ilk on sekiz beytinin etkisinde kalarak
bu şiirini kaleme aldığı değerlendirmesi de yapılmaktadır. Herhalde Mesnevi
tarzında Mevlana gibi yeni bir tarz oluşturma çabasında bulunmuştur. Şair bu
mesnevisinde; gerçekleştiremediği arzularını, üzüntülerini ve genel olarak toplumunun
içerisinde bulunduğu sıkıntılardan duyduğu rahatsızlıkları dile getirmeğe
çalışmıştır. Mevlana’nın Mesnevi’siyle aynı vezinde yazılan şiirin aşağıdaki baş-
langıç beyitlerindeki kelimeler ve şiirin temasıyla Mevlana’nın başlangıç beyitleri
arasındaki yakınlık açıkça görülmektedir: 6
Kime anlatayım derdimi bilmem;
Uçuk rengin, soğuk kanın hikayesini?
Benimle yoldaş, benimle sırdaş olan herkes,
Sonunda tutkun aşık ve deli oldu.
Hikayem aşıkların yüreklerini kan ağlatır,
Sonunda okuyanı mecnun eder.
Bu bir aşk ateşidir ve alevlendiği kişi,
Aşk ateşinden yanar yanar durur.
5 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 86.
6 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 87; Novruzî, Cihânbehş, Edebiyyât-i Mu‘âsir, Tahran 1375 hş., s. 262.
148 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
…………..
Böyle bir çerçevede kararsız olan ben,
Sonunda seçiverdim bir güzeli.
Gücüm de, sabrım da kararım da kalmadı,
Hep sevgiliye erişmek için koştum durdum.
Nerede olsam, nereye gitsem o eski yoldaş hep arkamdaydı,
Bu yoldaş kim? Bilmiyordum.
Benimle arkadaşlıktaki amacı ne bilmiyordum.
“Ey nazlı, güzel sevgili” dedim ona:
“Arkadaş sen kimsin? Artık söyle!”
“Kimsin? Adın ne?”: “Aşk” dedi.
“Kimsin ki kararsızsın?”: “Aşk” dedi… 7
Nimâ, bu dizelerini kaleme aldığı dönemlerde yirmi üç yaşlarındaydı. Hem bu
manzumesinde, hem diğerşiirlerinde ve aynı yıllarda kaleme almış olduğu “Efsâne”
adlı şiirinde duygusal maceralara aldırmadan şair muhatabı olarak aşkı almış ve
sırlarını onunla birlikte ortaya koymaya, paylaşmaya çalışmıştır. 8
Bu girişinden sonra Nimâ, kendisini tanımayan ve kendisiyle aynı değerleri,
zevkleri ve üzüntüleri paylaşmayan kitlelerden şikayetlerde bulunmaktadır. Ancak
onlardan bir fayda gelemeyeceğini düşünmüş olacak kisonunda onlardan yüz çevirmekte
ve kendi sade ve köylü yapısına yönelmektedir. Sora da sanki Mevlana’nın
“neyistân” arzusuyla yanıp kavrulan “ney”i gibi o da “gurbet” ve “ayrılık”tan dert
yanmaktadır. Hem Kıssa-yi Reng-i Perîde ve hem de 1301 hş./1922 yılında edebî
bir yayın organı olan Novbehâr dergisinde yayınlanan Ey Şeb kıtası, Nimâ’nın
şairlik heyecanının ilk tezahürleri, aynı zamanda Nimâ tarzının müjdecileri olarak
kabul edilen Efsâne manzumesinin ilk adımları olarak ortaya çıkmışlardır. 9
Nimâ Yûşic olarak ün kazanan ve çağdaş Fars şiirinin babası ve kurucusu;
Yeni Fars edebiyatının sembollerinden biri olarak kabul edilen İbrahim Han’ın
oğlu olan Alî-yi İsfendiyarî, Mazenderân’da, Yûş köyünde 1276 hş./1897’de
dünyaya geldi. Babası Mazenderân’ın eski ve köklü ailelerinden birinden çiftçilik
ve hayvancılıkla uğraşan bir şahsiyet olduğu için onun çocukluğu doğduğu köyde
7 Mecmu‘a-yi Kâmil-i Eş’âr-i Nîma Yûşic (yay. Sîrûs-i Tâhbâz), Tahran 1375 hş. s. 17.
8 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 88.
9 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 88.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 149
çobanlarla birlikte ve doğayla iç içe geçti. Dağların vahşiliğiyle ünsiyet kurmuş,
çobanların ve çiftçilerin macera dolu hayatlarıyla ortak olmuş, onlarla birlikte köy
ve yayla hayatının incelikleriyle tanışmıştır. Okuma yazmayı klasik tarzda köy
imamından öğrenmiş, gençliğine adım attığı ilk yıllarda, on iki yaşlarında ailesiyle
birlikte Tahran’a gitmiş ve ilk öğrenimini tamamladıktan sonra orta öğrenimi
sürdürmek ve Fransızca öğrenmek için Sen Lui Mektebi’ne başlamıştır. Burada
Alî-yi İsfendiyarî’nin yeteneklerinin farkına varan öğretmenlerinden Nizâm-i Vefâ
onun yeteneklerini şairlik ve edebiyat çizgisine çekmeyi başarmıştır. I. Dünya
savaşı yıllarına rastlayan o günlerde Alî-yi İsfendiyârî savaş haberlerini Fransızca
kaynaklardan okumakta ve takip etmektedir. 10
I. Dünya savaşı onun hem düşünce dünyasında ve hem de sosyal hayatında
önemli etkiler bıraktı. Zamanın yaygın dillerinden Fransızca’yı bilmesi ve başta
Fransız edebiyatı ve şairleriyle olmak üzere Avrupa edebiyatlarıyla yakından
ilgilenmesi de onun dünyasına dış dünyadan yeni pencereler açmıştır. Sadece
İran edebiyatıyla ilgili çalışmalarıyla sınırlı kalmayan Nimâ, imkanları ölçüsünde
dünya edebiyatıyla da yakından ilgilenerek bir kısım edebiyatlarla derinlemesine
ilgilenirken bazı milletlerin edebiyatını da sadece yüzeysel olarak tanıma imkanı
bulmuştur. Fransız edebiyatı dışındaArapça ve Türkçe de bilmesi avantajıyla Türk
ve Rus edebiyatlarına da ilgi duymuş ve yakından tanımış, aynı zamanda eski Kafkas
şairlerinin eserleri üzerinde de incelemelerde bulunmuştur. Daha sonra kaleme
almış olduğu hatıralarında da bu konulara detaylarıyla değinmektedir. Serkeş ruhi
yapısı şehirde yaşamasına izin vermeyen ve kendisini oldukça sıkan şair, özgür bir
dünyayı hararetle istediğinden şehir hayatı ona bir kafes gibi dar ve sıkıcı gelmiş-
tir. Nimâ, doğup büyüdüğü köyden ve doğal çevreden asla kopamamış, kendisi
Tahran’da bulunsa da gönlü hep köyünde ve büyüdüğü, çocukluğunu geçirdiği
çevrelerde dolaşıp durmuştur. Yılın belli bir süresini özellikle de yaz mevsimini
her zaman o çevrelerde geçirmeği adet haline getirmiştir. Her fırsatta doğum yeri
olan köyüne dönmeyi arzulamıştır. 11
1298 hş./1919 yılında 22 yaşlarında maliye bakanlığında görev alan Nimâ,
Tahran’da edebi ve bilimsel çevrelerle çok yakından ilişkiler kurarak edebi faa-
10 Lengrûdî, Şems, Târîh-i Tahlîli-yi Şi‘r-i Nov, Tahran 1384 hş., I, 95; Ajend, Edebiyât-i Novîn -i Îrân, s.184;
Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 90-91; Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 261; Bînâyî Kıvâmuddîn, “Nîmâ
Yûşic”, Golçerh, Tahran 1371/1993, I/5, s. 55.
11 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 91; Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 262; Kıvâmuddîn, “Nîmâ Yûşic”,
Golçerh, Tahran 1371/1993, I/5, s. 55.
150 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
liyetlerini sürdürmüştür. Haydar Ali Kemalî’nin kıraathanesinde dönemin zevk
sahibi ünlü söz ustaları Bahâr ve Ali Asğar-i Hikmet’in edebiyat konulu sohbetlerine
kulak verir, onların sanatlarından, şairliklerinden ve hikmetli sözlerinden
yararlanırdı. Nimâ’nın bir diğer eseri olan Ey Şeb adlı şiiri de yine eski kalıplarda
kaleme alınmış olarak daha ciddi ve daha parlak bir dönemin başlangıcını gösteriyordu.
Novbehâr adlı yayın organında yayınlandıktan sonra da dillere destan
oldu. O yıllarda Muntahabât-i Asâr adıyla derlemede “Kıssa-yi Reng-i Peride”nin
bazı bölümleri yayınlanınca edebi çevreler ve edebiyat otoritelerinin tepkilerini
de üzerine çekti. 12
Daha sonraları gerçekleşen darbenin siyasal ve sosyal sonuçları ve etkileri,
gönlü kırık Yûş’lu şairin toplumsal hayattan kenara çekilmesini ve Tahran’ın iyi
olmayan ortamından uzaklaşmasını zorunlu kılıyordu. El değmemiş ormanlar ve
göğe yükselen dağların eteklerindeki inanılmaz manzaralar onu tabiata çekmekteydi.
Özgürlüğü tercih etti ve o ortamda yeni tarzdaki şiirlerinin önemlilerinden birini
yine eski vezinlerde kaleme alınmış Efsâne’yi okuyucularına sundu. Bu önemli
şiirinin ilk parçalarını meşrutiyet döneminin en fanatik ve en ileri uçta yer alan
edebi-siyasî gazetelerden olan Mirzade-yi Işkî’nin Karn-i Bîstom adlı gazetesinde
birbiri ardınca birkaç gün yayınladı. Önemli ölçüde kendisine ün kazandıran bu
şiirinden dolayı Nimâ, “Efsâne Şairi” olarak da bilinmektedir. Nimâ’nın bu şiiri
aslında edebî açıdan ve şiir sanatı bakımından değerlendirildiğinde fazla olgun
ve öne çıkmış bir şiir değildir. Ancak içeriğinde yer verdiği hayalci tasvirler,
kendisinden önceki şairlerin kullanmamış olduğu birtakım mazmunlar, tasvirler
ve kelimeler ya da terkipler açısından bakıldığında benzersiz ve yeni olarak kabul
edilmektedir. 13
1301 hş./1922 yılından itibaren Nimâ’nın Efsâne adlı şiiriyle birlikte Muhammed
Ali Cemâlzâde’nin Yekî Bûd Yekî Nebûd adlı öyküsü, Muşfik-i Kâzımî’nin
Tahrân-i Mahûf adlı romanı ve aynı zamanda Hasan-i Mukaddem’in Ca‘fer Hân
Ez Fireng Âmede adlı tiyatrosu gibi çağdaş İran edebiyatının çeşitli dallarında
modern nitelikte eserler kaleme alınmaya başlıyor. Efsâne, bir deyişle yeni Fars
şiirinin temel kaşı olarak İran edebiyat tarihinde yerini almıştır. Efsâne adlı şiirin
yayınlanması, edebi çevrelerin itirazlarını, eleştirilerini ve hışımlarını üzerlerine
12 Lengrûdî, Târîh-i Tahlîli-yi Şi‘r-i Nov, I, 95-97; Ajend, Edebiyât-i Novîn-i Îrân, 184; Yâhakkî, Çun Sebû-yi
Teşne, s. 91; Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 262.
13 Lengrûdî, Târîh-i Tahlîli-yi Şi‘r-i Nov, I, 100; Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 92; Novrûzî, Edebiyyât-i
Mu‘âsir, s. 263.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 151
çekti. Ancak Nimâ hiçbir zaman bu eleştirilerden ve kusur aramalardan incinmedi,
sıkılmadı ve kendi idealleri uğrunda sanatını icraya devam etti. O, muhaliflerini
hemen ilk adımlarında kendinden ürkütmek ve uzaklaştırmak istemiyordu. Bu
yüzden Efsâne adlı şiirinde Fars şiirinin temel esaslarından ve unsurlarından o
kadar uzaklaşmadı. Vezin ve kafiyeyi yerinde kullandı. Ancak ard arda tekrarlanmalarını
önlemek için aralarına birer mısra koydu. Böylece yaşadığı toplumun ve
kendinin dertleri ve yalnızlıklarını en iyi şekilde ifade etme özelliğini taşıyan bir
“tagazzül” türü ortaya çıkardı. Nimâ’nın, yeni şiirin başlangıcı olan şiirlerinden
biri olan “Efsâne”nin özellikleri şu şekilde sıralanabilir.
1. Bir tür serbest tagazzül türündedir.
2. Uzun ve vezinli bir manzumedir ve kafiye problemi, her dört mısradan sonra
serbest bir mısrayla çözülmüştür.
3. Şair bu eserinde somut gerçeklere eğilmiş, duygusal bakışlarını, nesnelere
ve olaylara yöneltmiştir.
4. Şairin klasik dönem şairlerine bakışı, yeni tarzda şiir yazması ve taklitten
uzak olması.
5. Şiirinde kullandığı dilin konuşma diline yakın olması, dramatik edebiyat
tarzına benzemesi.
6. Şairin özgür bir tahayyüle sahip oluşu.
7. Şairin geçmiş hayatında arzularına kavuşamamış olmasını ifade etmesi, bu
alın yazısının yaşadığı toplumun kaderiyle ortak olması. 14
Efsâne, hem şair ve hem de modern Fars şiiri için gerilerde bırakılması gereken
bir şiirdir. Ancak hiç kimse Nimâ’nın bizzat kendisi gibi bu manzumenin mutlu
sonu hakkında o kadar ümitli değildi. O, eleştirmenlerin ve liyakatsiz muhaliflerin
tavırlarından rahatsız olmadan, şiirde kalıp ve içeriğin değişmesi için uygun bulduğu
yaklaşık on beş yıl sonrasına kadar tamamen serbest bir şiir söylemediyse
de bu tür şairlik tarzına devam etti. Nimâ’nın vezinden, kafiyeden tam serbest bir
tarzda olarak kaleme almış olduğu ilk şiir, 1316 hş./1937 yılında kaleme almış
olduğu Koknos adlı şiiridir. 15
14 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 94-95.
15 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 95-96.
152 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Fars edebiyatında Takî Ref‘et (ö. 1299 hş./1920), Nimâ’dan bir süre önce
Fars şiirinde yeni bir estetik tarz ortaya koymaya çalışmış, ancak bu düşüncelerini
hiçbir zaman teoriden pratiğe dökme imkanı ve fırsatını bulamamıştır. Aynı
yıllarda Mirzâde-yi Işkî (ö. 1303 hş./1924) ve Ebu’l-Kâsım-i Lahutî (ö. 1336
hş./1957) gibi şairlerin kendilerine özgü tahayyül tarzları, yeni bir form ve tarzda
Fars şiirinde yeni bir tarzın zorunlu olduğuna inanarak şiir kaleme aldıkları bir
gerçektir. Fakat onların başaramadığını Nimâ, 1316 hş./1937 yılında başarmış ve
“Koknos”16 adlı şiiriyle bu yolda çığır açmıştır. 17
Koknos, şairin kendi hayatının geçmiş dönemini konu alan temsili bir şiirdir.
Bu şiirden sonra temsili şiir Nimâ çağında yaygınlaşarak devam etmiş, hem Nimâ
ve hem de kendisinden sonra onun tarzını takip edenler bu tür şiire önem vermişlerdir.
Morğ-i Ğam, Vây Ber Men, Hâb-i Zimistânî ve Morğ-i Amîn gibi
şiirler hep Nimâ’nın bu yeni tarzda kaleme almış olduğu şiirlerdendir. Nimâ’nın
Fars şiirindeki köklü bilgisi yeni şiir tarzının bu türdeki estetiğine inancı da bu
şiirleriyle denenme imkanı bulmuştur. 18
1.2. Nimâ’ya göre değişim
Nimâ da kendisinden önce yeni tarzda şiir yazmış şairler gibi, serbest şiire
Fransızca öğrenerek Avrupa şiirleriyle tanıştıktan sonra yönelmiştir. Ancak Nimâ
ile onlar arasındaki temel fark, Takî Ref‘et dışındaki yeni şairlerin temelde işin
felsefesine, derinliklerine ve içeriğine eğilmeden sadece şekilsel özelliklere, düşünce
özgürlüğüne ve batıdan esen yenilik rüzgarlarına takılıp kalmaları ve yeniliğisadece
vezin ve kafiyeyi bir tarafa bırakarak şiirin kalıplarında dış yapısında algılamış
olmalardır. Oysa Nimâ, şiirin iç dünyasına inmeyi de başarmıştır.
Yeni Nimâ tarzında değişim üç temel konuda göze çarpmaktadır.
16 Kaknos efsanevi, güzel renkli ve güzel sesli bir kuş. “Morğ-i hezâr sâle: bin yıllık kuş”, “morğ-i âteş: ateş
kuşu” gibi isimlerle de bilinen koknos, daha çok Hindistan’da yaşamaktadır. Yüksek dağların yamaçlarında rüzgara
karşı bir yere konar ve ilginç sesler çıkartır. Bu yüzden çevresinde birçok kuş toplandığında, o, bu kuşlardan
birkaçını yakalayarak kendisine yem yapar. Yavrulama şekli de çok ilginçtir. Bin yıl yaşadıktan sonra, ömrünün
son günlerinde odun parçaları toplayarak üzerinde oturur ve ötmeğe başlar. Kendinden geçinceye kadar
sesini kesmez. Kanatlarını çırpar, dişisinin gagasına gagasını sürerek kıvılcım çıkartır. Çıkan ateşle yanıp kül
olur. Küllerinden bir yumurta oluşur ve bu yumurtadan yeni bir koknos meydana gelir. Musikinin onun sesinden
esinlenilerek ortaya çıkarıldığı da söylenir. Çin efsanelerinde bu kuşun tanrısal özellikler taşıdığına inanılır.
17 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 97.
18 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 98.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 153
1.2.1. İçerik açısından değişim
Nimâ şiiri bir tür yaşam olarak kabul etmektedir. Ona göre şair, yaşadığı zamanın
bütün özelliklerini taşıyan, içerisinde yaşadığı toplumun bireylerini, onların
problemlerini, üzüntü ve dertlerini, zevklerini ve diğer değer yargılarını yakından
bilen ve bütün bunları şiirine yansıtan, diğer bir ifadeyle “zamanının adamı” olan
kişidir. Bu temel özellikten hareketle Nimâ, zamanının şiiri için tamamen sosyal
bir içerik önermektedir.
1.2.2. Zihinsel şekillenme
Şair, somut, ve bizzat yaşanan olayları zihinsel boyutlandırma süzgecinden
geçirmeli ve bu işlevi gerçekleştirebilmek için de “görme” yerine “duyma”yı
koyabilmelidir. Ona göre gerçek sanatkar olayları zihninde olgunlaştırıp canlı tasvirlerle
dizelerinE aktarandır. Bu yüzden de kalıplaşmış şekillerden ve tekrarlanan
ifadelerden şiiri arındırmak gerekir.
1.2.3. Şekilsel değişim
İçerik ve şairin bakış açısı dışında kalıp ve şekilde de anlam ve zihinsel kavrayışa
uygun ve paralel olarak bir değişim söz konusu olmalıdır. Vezinlerin değişmesi,
mısraların birbirinden farklı ölçülerde bulunmaları, kafiyeye önem verilmemesi,
vezin ve kalıpların şiirsel duygulara, heyecanlara ve iç yapıya çekilmesi sonucunu
doğuracak ve böylece bu değişimin gereklerine uygun ortam hazırlayacaktır. Nimâ
vezin ve kafiyeyi şiir için zorunlu ve doğal unsurlar olarak görmektedir. Kafiye
de onun için önemli bir özelliktir. Kafiyesiz şiir kemiksiz bir vücut gibidir. Kafiye
cümleye cümle de içeriğe bağlı unsurlardır. Her yeni cümle kafiyeyi ve her kafiye
de kendine uygun bir yeri gerektirir. Bu özellik belli aralıklarla sınırlı değildir. 19
Nimâ şiirinde aruz da göz ardı edilmemiştir. Ona göre kendisi Halil b. Ahmed’in
aruzunu daha da ileri boyutlara vardırmış, genişletmiş ve insanoğlunuN doğal konuşma
tarzını aruza uyarlamış, ancak vezin ve kafiyeyi şiirin bizzat kendisi değil,
araçları olarak kabul etmiştir.
2. Devre (1320-1332 hş./1941-1953)
1320 hş/1941 Şehriver ayında İran, II. Dünya savaşının şiddetlenmesiyle birlikte
hem kuzeyden ve hem de güneyden Rus ve İngiliz güçlerinden oluşan müttefiklerin
19 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 100.
154 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
işgaliyle karşı karşıya kaldı.
Rıza Şah’ın diktatör yönetiminin sona ermesiyle birlikte İran üzerindeki Amerikan
ve İngiliz menfaat çatışması daha da şiddetlenmeye başladı. İran içerisindeki
Rusya yanlıları bu kargaşadan yararlanarak Tudeh Partisi’ni kurdular.
Kararlı bir yönetim ve güçlü bir idare merkezinin bulunmayışı öte yandan şahın
tecrübesizliği nedeniyle yabancı güçlerin de bu durumdan yararlanarak kargaşa
çıkarmaları, ortamı birtakım siyasal ve sosyal özgürlükler için hazırladı.
Tudeh Partisi’nin varlığı tehlikeli olarak algılanmaya başlandığı için Şah’a
karşı düzenlenen başarısız suikast olayı bahane edilerek bu parti kanunlara aykırı
bulundu, yöneticileri ve genel başkanı tutuklanarak hapse atıldı.
1328 hş./1949 yılında Tudeh Partisi’nin etkisiz hale getirilmesinden kısa bir
süre sonra Muhammed-i Musaddık liderliğinde Cebhe-yi Millî-yi Îrân: İran Ulusal
Cephesi adında bir siyasî birlik oluşturuldu ve temel hedef olarak İran Petrolünü
ulusallaştırma amacıyla ortaya çıktı. Bu siyasî hareket kısa bir süre sonra ülkenin
yönetimini ele aldı ve Musaddık başbakan oldu. Her şey yabancıların İran’dan
ellerini kesmeye yönelik olarak seyrediyordu. Amerika 28 Mordad 1332 hş./1953
yılında gerçekleştirdiği bir darbeyle ordunun yönetime el koymasını ve zorunlu
olarak ülkesini terk etmiş bulunan Şah’ın İran’a getirilmesini sağladı.
İran’ın zaten çok kötü ve karmaşık bir yapıya sahip olan ekonomisi daha da
kötüleşti. Petrol konusundaki gelişmeler de İran halkı ve milli istekler doğrultusunda
bir sonuca ulaşamadı. İngiltere’ninAmerika lehine yerini terk ederek geriye çekildi
ve bunun doğal sonucu olarak da Amerika diktatoryası İran’a egemen olmaya
başladı. Bütün bu gelişmeler; sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda İran
edebiyatı üzerinde uzun ve derin etkiler bıraktı. 20
2.1. İkinci Devrede etkin olan edebi gelişmeler/ekoller
1320 hş./1941 Şehriver ayından sonra Rıza Şah döneminin birtakım sınırlandırmalarının
ortadan kalkmasıyla birlikte yayın hayatına başlayan birtakım yayın
organları, gazeteler, dergiler hem bu dönemin edebiyatı ve şiir tarzı üzerinde önemli
etkiler bırakmış ve hem de Nimâ tarzının yaygınlaşmasına önemli katkılarda
bulunmuşlardır. Bu yayın organları arasında İran dışında, İngiltere’de yaşamakta
olan İranlı yazar ve şairlerin çıkardıkları Rûzgâr-i Nov en önemlilerinden biridir.
O dönemler Londra’da yaşayan Mecduddîn Mîr Fahrayî/Gulçîn-i Gîlânî’nin (ö.
20 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 101.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 155
1351 hş./1972) yeni şiirlerinden bir kısmı da bu dergide yayınlanmıştır. Tahran’da
yayınlanmakta olan Peyâm-i Nov, İran-Rus kültürel ilişkileri kurumun çıkardığı bir
yayın organı olarak şiirlere ve makalelere yer veriyordu. Bunlar arasında Nimâ’nın
bazı şiirleri de yer almaktadır. Bu dönemin en önemli dergileri arasında Sohen özel
bir yere sahiptir. Bu dergi, eski ve yeni tarzlar arasında orta yolu izleyen yenilikçi
şair ve yazarlardan olan Pervîz Nâtil-i Hanlerî (ö. 1369 hş./1990) yönetiminde
yayın hayatını sürdürüyordu. Sohen dergisinde yayınlanan makaleler ve şiirlerin
konuları daha çok eleştiri ve önemli edebi değerlendirmelerdi. Derginin önemli
yazarları arasında bizzat Hanlerî ve diğer yenilikçi tarzı benimseyen kişiler yer
almakta olduğundan bu dönem edebi hayatında önemli etkileri olmuş bir yayın
organı olarak İran edebiyatındaki yerini almıştır. 21
Hanlerî, şairliğine ek olarak lirik şiiri ilk yorumlayan ve eleştiri konusu yapan,
yeni şiir tarzında edebi eleştiriyi bilimsel boyutlarıyla yerleştiren ve önemli
kapılar açan edebiyat eleştirmenlerden ve dilcilerdendir. Özellikle Alman şair ve
eleştirmenlerinden Rainer Maria Rilke’nin (ö. 1926) etkisinde kalarak yeni şiiri
konu alan yorumlar ve eleştirilere yer veren önemli birkaç makale kaleme almış
ve Sohen dergisinde yayınlamış, şairlik tecrübesiyle yeni şiire yeni bakış açıları
kazandırmıştır. 22
Hanlerî bu tarzı okuyucularına sondu ve bir süre sonra 1321 hş./1942 yılında
mesnevi türünde klasik tarzın yeni bir versiyonu olarak “Okâb” adlı şiirini kaleme
alan Hanlerî o günden sonra artık tamamıyla şiir eleştirisine yöneldi ve Sohen dergisini
eleştiri ve dilbilim konularının detaylarıyla, bütün boyutlarıyla ele alınmaya
çalışıldığı bir ortam haline getirdi. Sohen dergisi, o dönemin Fars dili ve edebiyatı
alanlarında önemli gelişmeler sağlanmasına yardımcı olmuş, edebi yeteneklerin
gelişmesini sağlamış ve Fars dilinin gelişmesine önemli ölçüde katkılarda bulunmuştur.
Önemli kişilikler arasında yer alan Feridun-i Tevellelî, Gulçîn-i Gilanî
gibi şairler, Sohen dergisinin geliştirdiği ortamda edebi yeteneklerini sergileyerek
kendilerini ortaya koydular. Daha çok Hanlerî’yi izleyen bu isimler, onun tarzına
bağlı kalarak klasik tarzdan fazla uzaklaşmamaya gayret ediyor ve yenilikçiliği
eskiyi tamamen terk etmeme olarak değerlendiriyorlardı. 23
21 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 102.
22 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 102.
23 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 103.
156 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
2.2. Nimâ tarzında ilk şiir mecmuası
Nimâ ve diğer yeni tarz yanlısı şairlerin şiirleri, İran matbuatında dergi ve
gazetelerde yayınlanmaktaydı. Cerakka, 1324 hş./1945 yılının sonlarında yayın
hayatına başlayan Nimâ tarzında şiirlerin yayınlandığı bir yayın organıdır. Bu
mecmua o yılların genç şairlerinden Menûçehr-i Şeybanî’nin (ö. 1370 hş./1991)
otuz üç parça şiirine yer vermekteydi. 24
Şeybanî, 1303 hş./1924 yılında Kaşan’da dünyaya geldi. İlköğrenimini Tahran’da
tamamladı. O zamanlar Sovyetler Birliği’nde bulunan yenilikçi şairlerden Ebu’lKasım-i
Lahûtî’nin (ö. 1336 hş./1957) eserlerini okuyup şiir tarzına aşina olduktan
sonra şiir yazmaya başladı. Daha sonra ressamlığa da zaman ayıran Şeybanî,
Sadık Hidayet (ö. 1330/1951) ile tanıştı. Şeybanî’nin yeni tarz şiire Nimâ tarzına
ek olarak kazandırdığı yenilikler arasında; kendisinden önce şiirde az kullanılmış
olan konuşma dilinde yer alan kelimeleri sokmasıdır. Bu mecmuada yayınlanan
şiirlerinin çoğu ekonomik konulara, işçilerin problemlerine ve toplumun yoksul
bırakılmış, ezilmiş kesimleriyle yakından ilgili meselelere ayrılmıştır. Çünkü bu
yıllarda şair, daha çok toplumun içerisinde bulunduğu sıkıntıları onlarla birlikte
yaşamakta, işçiler ve toplumun diğer bireyleri ve bunların oluşturduğu grupların
problemlerini bizzat görerek yaşamaktaydı. Tudeh Partisi’nin ileri gelenleriyle de
tanışan Şeybanî kendisi de bir fabrika işçisiydi. 25
2.3. I. İran Yazarları ve Şairleri Kongresi
Bu yılların en önemli edebi olayları arasında İran şairleri ve yazarlarının 1325
hş./1946 yılı Tir ayında gerçekleştirdikleri I. Yazarlar ve Şairler Kongresi’dir. Bu
kongre İran-Rus Kültürel İlişkiler Kurumu tarafından onun gayretleriyle gerçekleştirildi.
Söz konusu kongreye yaklaşık 60 şair, edebiyatçı ve araştırmacı katıldı.
Bunlar arasında sadece dört tanesi Nimâ tarzında yeni şiire ve edebiyata yeni bir
açıdan yaklaşan yenilikçi şairler arasındaydı. Nimâ, Tevellelî, Şeybanî ile fazla
tanınmayan ve “Revâhîc” adıyla bilinen Muhammed Ali Cevahirî idi. Nimâ bu
kongrede dikkatleri çeken ve eleştirilere sebep olan Ey Âdemhâ, Mâderî ve Peserî
gibi şiirlerini okudu. Özellikle bu kongreden sonra Nimâ tarzı şiirler klasik tarz
Fars şiirleri yanında yer almaya başladı. 1320 yılında kaleme alınan Ey Âdemhâ:
Ey insanlar adlı şiirin ilk dizeleri: 26
24 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 103.
25 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 97.
26 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 107.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 157
Ey sahilde oturmuş, mutlu ve gülümseyen insanlar,
Baksanıza bir adam suda can çekişmekte?!
Bir adam durmadan el ayak çırpmakta,
Bildiğiniz bu çetin, bu kapkaranlık ve ağır denizde! 27
2.4. Feridûn-i Tevellelî
Feridûn-i Tevellelî, 1298 hş./1919 yılında Şiraz’da dünyaya geldi. Orta öğ-
renimini orada bitirdikten sonra Tahran’a gitti. Yüksek öğrenimini Tahran’da
tamamladı. Daha sonra Şiraz’a döndü ve Milli Eğitim’de göreve başladı. İlk şiirleri
Şiraz’da Ferverdîn adlı mecmuada yayınlandı. Manzum ve mensur olarak Gülistan
tarzında kaleme almış olduğu mizah içerikli şiirleri daha sonraları et-Tefâsîl adıyla
yayınlandı. Tevellelî’nin ilk şiirleri Rehâ adlı şiir mecmuasında yer almıştır. Kendi
ifadesiyle hayalci bir yaklaşımdan efsane türü şiir kalıbından hoşlanan şair, bu tarzı
takip etmeğe çalışmıştır. Bu kitabın önsözünde klasik şiir tarzı klasik tahayyül ve
klasizm taraftarlarını eleştirmekte ve kendisinin yeni tarzlar yolunda olduğunu
iddia etmektedir. Bu mecmuasında yer alan şiirlerin genel olarak içeriği; şairin
baştan başa bütün hayatını kaplamış olan aşk, sevgiliye kavuşamama, sessiz kalış,
üzüntü ve ümitsizliktir. 28
Efsâne ile birlikte başlayan yeni tarz gazel, sadece Tevellelî’ye özgü bir tarz
değildi. Bu dalda Pervîz Nâtil-i Hanlerî de önemli adımlar atmıştır. Ancak Hanlerî,
klasik edebiyata ve klasik Farsça’ya olan yoğun ilgisinden dolayı eski edebi özelliklerden
ve şiir tarzından kopamadığı için yenilikçi şiir tarzına katkı olarak sadece
bazı mazmunlar ortaya koymuştur. 29
Yeni gazel tarzı, daha sonraki dönemlerde de yeni şairlerin yoğun ilgisini çekti.
Nusret-i Rahmanî (ö. 1379 hş./2000), Kûç (1333 hş.), Kevîr (1335 hş.) Terme
(1336 hş.) adlarını taşıyan üç şiir mecmuası; Furûğ-i Ferruhzâd (ö. 1345 hş./1966),
Esîr (1331 hş.), Dîvâr (1335 hş.) İsyân (1336 hş.) adlı ilk şiir mecmualarıyla
ve Hasan-i Hunermendî (ö. 1381 hş./ 2002), Herâs (1337) adlı şiir kitabıyla
bu tarzı devam ettirdiler. Daha sonraki dönemlerde Hûşeng-i İbtihâc ve diğer
şairler, şiire getirdikleri yenilikler ve kazandırdıkları yeni güçle bazı eserlerinde
bu tarzın ve yenilikçi ekolün gelişmesinde önemli katkılarda bulundular. Daha
27 Mecmu‘a-yi Kâmil-i Eş’âr-i Nîma Yûşic, .s. 301.
28 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 109.
29 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 110.
158 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
sonraki dönemlerde bu tarzda kaleme alınmış eserlerden ön sıralarda Nehustîn
Nağmehâ, Serâb, Siyâh Meşk, Şebgîr u Zemîn, Duhter-i Câm u Şi‘r-i Engûr
gibi mecmular yer almaktadır. 30
Hûşeng-i İbtihâc/Sâye’nin şiirleri ve özellikle de gazelleri, oldukça açık ve
şiir musikisi açısından seçkin, aynı zamanda başarılı eserlerdir. Eserlerinde iç
dünyasının derinlikleri ve lirik tarzı dalgalanmaktadır. 1337 hş. yılında yayınladığı
Surme-yi Hûrşîd adlı şiir mecmuasıyla birlikte eski dönemine ait birtakım
deneyimleri başarıyla sonuçlandırdığını ve bütün bunlara dayanarak iyi bir birikim
elde edip kahramanlık şiirleri ve sosyal içerikli şiirler dalında belli düzeylerde varan
çizgiler yakalamıştır. Feridûn-i Muşirî (ö. 1379 hş./2000) ve Muhammed-i
Zuherî (1373 hş./1994 de ilk eserlerinde lirik tarzın ve gazel türünün örneklerine
yer vermişlerdir. 31
2.5. Ahmed-i Şamlû ve Şi‘r-i sepid
Çağdaş İran şairleri arasında sadece Nimâ’nın bir ekol öncüsü olduğuna inanan
Şamlû, diğer şairleri onun ya da daha önceki dönemlerde yaşamış şairlerin takip-
çisi olarak kabul etmektedir. Ona göre şiir, tamamıyla sanatçının duyguları ve iç
dünyasında oluşturduğu düşüncelerinden dizelerine yansımasıdır. Bu şekilde ortaya
çıkan sanat eseri de, sanatçının içerisinde yaşadığı toplumun bizzat değerlerinden
çekip alarak, özümseyerek dizelerine aktardığı zaman değer kazanmaktadır. 32
Şamlû’nun Morğ-i Bârân, Sabr-i Telh gibişiirlerinde Nimâ tarzının özellikleri
ve Dohterhâ-yi Nene Deryâ, Periyâ gibi isimleri taşıyan şiirlerinde de halk şiiri
tarzı öne çıkmaktadır. Bu şiirleri yanında her türlü vezin kafiye ve ölçüden arı
Ayda DerAyine ve Surûd-iAn Kes ki be Reft adlı şiirlerinde olduğu gibi serbest
şiirleri de vardır.
33 Ahenghâ-yi Ferâmûş Şode adlı ilk şiir mecmuasını yayınladığı
1326 hş./1947 yılından Deşne der Dîs adını taşıyan son şiir kitabına tarihe kadar
Şamlû modern Fars edebiyatında hep gündemde olmuştur. 34
Gençlik döneminin heyecanlı yıllarında sosyal konulara ağırlık veren bir halk
şairi olarak öne çıkan, her türlü imkandan yoksun yoğun halk kesimlerinin prob-
30 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 110.
31 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 110;
32 Burka‘î, Seyyid Muhammed Bâkır, Sohenverân-i Nâmî-yi Mu‘âsır, Tahran 1373 hş., I, 473.
33 Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, 311-312.
34 Pornâmdâriyân, Takî, Sefer Der Mih, Tahran 1374 hş., s. 6.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 159
lemlerini ve sıkıntılarını yakından gözetleyen ve onlarla birlikte feryad ederek
bu sorunları ortadan kaldırmaya çalışan şair, bir süre sonra ümitsizliğe kapılır ve
halktan kaçmaya, gizlenmeye başlar. Bu tedavisi mümkün görünmeyen hastalı-
ğının ilacını en güzel şekilde, aşkta bulan şair, siyasi ve sosyal faaliyetlerini bir
tarafa bırakır; sonu belli olmayan siyasi mücadeleler, sosyal konulu şiirler yerine
gönlünü güzellerin zülüflerinin kıvrımlarına kaptırır, kendisini aşkın ve sevginin
kollarına atar. Şamlû’nun şiirleri asıl bu dönemde toparlanarak daha olgun bir
yapıya kavuşur. Onun gerçek ilham kaynağı ve öğretmeni bu aşktır. Üç defa evlenmiş
olan Şamlû’nun son eşi Ayda, onun aşk konulu şiirlerinin ilham kaynağı
olmuştur. Eserlerinden bir kaçını şiir ve şairliği seven Ayda’ya adamıştır. Şamlû,
Ayda’nın ve Ayda da Şamlû’nun tutkunudur. 35
Yeni şiir tarzının yaygınlaşmasında, onun çalışmaları, dergi ve gazetelerdeki
faaliyetleri, yeni şiir ve sanata yer ayıran kitaplara katkıları önemli rol oynamış-
tır. Bir süre Sohen-i Nov, Huner-i Nov, Rovzene ile Mecelle-yi İlmî dergilerinin
editörlüğünü yürütmüş, Âheng-i Sobh adlı yayın organının yayınında da katkıda
bulunmuştur. 36
Pehlevî hanedanı döneminde öne çıkan ve taraftar toplayan iki önemli şiir ekolünden
birisinde şiir tarzı klasik dönemlerle karşılaştırıldığında tamamıyla gerçek
anlamda değişime uğramış olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tarzın öncüsü çağdaş
Fars şiirinin babası olarak bilinen Nimâ’dır. Bu tarzda şiir, düşünce, dil ve edebiyat
düzeyinde köklü değişimler geçirdi. Klasik şiirden büsbütün ayrıldı. Bunun yanında
klasik Farsşiirinde yaygın tarzlardan Horasân tarzının izleri, Nimâ, Ahmed-i Şamlû
ve Mehdî Ehevân-i Sâlis’in şiirlerinde; Irak tarzının izleri, Furûğ-i Ferruhzâd
ve Sohrâb-i Sipehrî; Hint tarzının birtakım özellikleri de yeni şiir dalgasında
görülmektedir. Özetle: Fars şiirinin hiçbir döneminde çeşitli devirleri arasında
farklılığın yeni dönem şiiri ile klasik dönem şiiri arasında olduğu kadar olmadığını
söyleyebiliriz. Teoride bu farklılığın ve değişimin gerçekte düşünce bazında ya da
bakış açılarında olduğu söylense de realitede bu tarzda yazılmış şiirlerin çoğunda
farklılık daha çok kalıplar ve vezinlerde ortaya çıkmaktadır. 37
Bu dönemin sonlarına doğru Nimâ tarzının takipçileri olarak yeni bir grup daha
ortaya çıktı. Eserlerini çeşitli yayın organlarında yayınlayan bu şairler, Nimâ tarzı
şiiri daha da geliştirdiler. Bu şairler arasında Sohrâb-i Sipehrî (ö. 1359 hş./1980),
35 Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, 312.
36 Burkaî, Sohenverân-i Nâmî, I, 473.
37 Şemîsâ, Sîrûs, Sebkşinâsî-yi Şi‘r, Tahran 1374 hş., s. 343.
160 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Siyâveş-i Kesrayî (ö. 1375 hş./1996 ve İsmaîl-i Şahrudî (ö. 1360 hş. /1981)
isimleri sayılabilir.
38
3. DEVRE (1332-1342 hş./1953-1963)
Bu dönem Fars şiirinde etkili olan siyasal ve sosyal gelişmeler şöyle sıralanabilir:
İran kültürü üzerinde hemen hemen her yönden kuşatıcı özellikleriyle çoğu
alanda yer alan Amerika ve Amerikan kültürünün yoğun etkinliği. Bir taraftan
İran istihbarat kurumu Savak’ın faaliyetleri. Diğer taraftan siyasal-ekonomik bir
mesele olarak ülke içerisine sermaye girişine uygun ortam hazırlayan petrol ve son
olarak da İran’ın hemen hemen bütün önemli işlerindeAmerika’nın dehalet etmesi.
Bu dönemde öne çıkan siyasî gelişmelerden bir diğeri de dini güçlerin oluşması
ve yabancı güçlerin ülke içerisinde yaygınlaşması, yabancıların ulusal sermayeyi
yağmalamalarına karşı olarak dini hareketlerin güçlenmesiydi. 39
3.1. Bu dönemde Nimâ tarzı şiirin akımları
Yeni tagazzül tarzı şiir bir önceki dönemden başlayarak bu devrede Nimâ tarzı-
nın ana dallarından biri olarak gelişmesini sürdürmekteydi. Gitgide yolunu Nimâ
tarzından ayırarak kendine özgü bir tarzda ilerlemesini sürdürdü ve bu alanda da
önemli eserler kaleme alındı.
O yıllarda toplumun içerisinde bulunduğu durumu ve toplum içerisindeki çeşitli
akımların ve görüşlerin desteğinde bulunan ve onların görüşlerini yansıtan Nimâ
tarzının temel özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
1. Toplumdaki birtakım gelişmeler nedeniyle düşünce, felsefi arka plan ve destek
yerine daha çok siyasî ve sosyal gerekçelerden kaynaklanan bir tür ümitsizlik
bazı kesimleri etkisi altına almaya başladı.
2. Sosyal birtakım değerlerin kayboluşundan dolayı ortaya çıkmış olan yeni
bir tür tagazzül tarzının devam etmesi.
3. Din dışı düşüncelerin ve laik ya da seküler olarak nitelendirilebilecek bir
düşünce tarzının tamamen maddeci bir dünya görüşünün ortaya çıkması.
4. Şiir ufuklarının İran sınırları dışındaki birtakım konuları da içerecek kadar
yaygınlaşması ve insani değerlerin öne çıkması, şiirde savaş cinayetlerinin yer
38 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 113.
39 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 116.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 161
alması; Vietnam konusu, ırk ayrımı, siyah ırkın ve dünyanın her köşesinde yoksun
bırakılmış kesimlerin problemlerini çözme hedefi… genel olarak Fars şiirinin o
dönemdeki parlak konuları olarak kabul edilmektedir.
40
3.2. Yeni Kahramanlık Şiiri
Yeni tagazzül tarzındaki şiire paralel olarak gelişen yeni kahramanlık şiiri,
bireysel tasvirlerin ve duyguların ürünü olarak bireyin kendi tasvir gücünden
kaynaklanan şiirlerin tersine topluma ve halka yöneldi. Dönemin yoksun bırakılmış
ve zulme uğramış insanının yabancılar ve yabancı hayranları karşısında
mücadeleyi gerektiren kahramanlık duygularını dile getiren şiirleri konu aldı. Bu
kahramanlık duygusu ve halk taraftarlığı İran tarihinde Firdevsî (ö. 411/1020) ve
Nâsır-i Husrev (ö. 481/1088) dönemlerine kadar geri gitmesiyle birlikte yeni
Nimâ tarzında da birtakım yeni içerik ve özelliklerle ortaya çıktı. Nimâ’nın ciddi
olarak yeni tarzıyla birlikte ortaya çıkmasıyla Nimâ tarzının en önemli dallarından
biri olarak kendini gösterdi. 41
Nimâ 1338 hş./1959 yılında öldü. Ancak onun geliştirdiği bu tarz Ahmed-i
Şamlû, Menûçehr-i Şeybanî, İsmail-i Şahrudî, Mehdî Ehevân-i Sâlis, Furûğ-i
Ferruhzâd ve o dönemin genç şairlerinden Menûçehr-iAteşî, Siyaveş-i Kesrâyî,
Muhammed-i Zuherî ve Yedullâh-i Ruyayî bu yeni tarzı benimseyerek onun
yolunu devam ettirdiler. 42
Bu dönemde Şâhrûdî’nin Ayende adlı mecmuasıyla; Ahmed-i Şamlû ise Hevây-i
Tâze ve Bâğ-i Ayine ile bu tarzı önemli ölçüde ileri noktalara taşıdılar. Özellikle
Şamlû, “Şi‘rî ki Zindegî Est: Şiir hayatın kendisidir” şiiriyle kendi tarzının sosyal
boyutlarını da sergilemeyi başardı. Yine bu şiiriyle klasik geleneklerin yanı
sıra modern dönem şairinin yeni birtakım ödevleri olduğunu da ihsas ettirmeye
çalıştı.
Şi‘rî ki Zindegî Est
Önceki şairin şiirinin konusu,
Hayat değildi.
Kuru hayal dünyasında o,
40 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 116-117.
41 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 117.
42 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 117-118.
162 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Şarap ve sevgili dışında bir şeyden söz etmezdi.
Gece gündüz hayal eder dururdu:
sevgilinin komik zülüflerinin ağına düşmüş,
öte yandan başkaları da;
bir elde şarap kadehi, bir el sevgilinin zülfünde
sarhoşça Allah’ın mülkünde nara atıyorlardı!
Bugünün
şiirinin konusu
bambaşka bir konudur…
Süngüsüdür şiir bugün halkın!
Çünkü şairler,
Daldırlar halk ormanının
Gül bahçesinin yasemin ve sümbülü değiller falanların!
Yabancı değil bugünün şairi
Halkın ortak dertlerine:
O, halkın dudaklarıyla birlikte güler,
Halkın derdini ve umudunu
İliklerine kadar hisseder…43
3.3. Furûğ-i Ferruhzâd
Çağdaş Fars şiirinde romantizm, Nimâ’nın “Efsâne” adlı şiiriyle başlamış,
gelişerek devam etmiştir. Batı romantizminin etkileri Nimâ ve geliştirdiği tarzın
takipçileri arasında yer alan şairlerin eserlerinde yer yer görülmektedir. Toplumdan
ayrılarak bir kenara çekilme anlamına gelen inziva, sosyal faaliyetleri bir tarafa
bırakıp doğaya sığınma ve yalnızlık Efsâne’de kendini göstermektedir. Efsâne, bir
bakıma romantik şairin bir manifestosudur. Daha sonraları çağdaş Fars şairlerinden
Perviz Nâtil-i Hânlerî, Ferîdûn-i Tevellelî ve Ahmed Gulçîn-i Ma‘ânî bu
tarzı devam ettiren şairler arasında yer almışlardır. Furûğ-i Ferruhzâd ilk üç şiir
43 Şamlû Ahmed, Hevâ-yi Tâze, www.shamlu.com
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 163
mecmuasındaki şiirlerini bu tarzın yoğun etkisi altında kaleme almıştır. 44
Furûğ’un özellikle ilk şiir mecmuası Esîr, İran’daki bireyin görünürde birtakım
değerlere bağlı ancak asıl anlamını kaybetmiş sayısız sosyal kurallar ve geleneklere
uymak zorunda olduğu kurallar ve sosyal hayat hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Şair kendisini bir hapishaneye benzettiği toplumun duvarları arasında tutuklu
olarak görmekte, bu kalın duvarlar arasından sadece aşk ile kurtarabileceğini dü-
şünmektedir. Bu mecmuada yer alan şiirlerden biri olan İsyân, Furûğ’un hayatında
karşılaştığı sıkıntılarından ve kendine yüklediği problemlerden dolayı iniltilerini
dile getiren en güzel örneklerden biridir. O bu şiirinde kendisini klasik geleneklerin
ve geleneksel yaşam tarzının kafesinde esir kalmış bir kuş gibi nitelemekte ve
kurtulmaya, özgür atmosferde kanat çırpmaya çalışmaktadır.
Özellikle bu eserlerini kaleme almış olduğu dönemlerde Furûğ, son derece açık,
duygularını içten geldiği gibi perdelemeden dizelerine aktarmış, kendine özgü
başkalarının el atamadığı bir dünyada yaşadığından bu şiirleri toplum tarafından
kolay bir şekilde kabul edilememiş, bazı gruplar tarafından geleneklere aykırı
davrandığı, İran klasik tarzını adet ve törelerini hiçe saydığı, ahlakî geleneklere
ve toplumsal kurallara uymadığı gerekçesiyle şiddetli eleştirilerle karşı karşıya
kalmıştır. 45
İsyân
Dudaklarıma suskunluk kilidi vurma
Söylenmemiş hikayem var gönlümde
Ayağımdan ağır bağları çöz
Bu sevdadan dolayı perişan gönlüm
Gel ey adam, ey bencil yaratık
Gel, aç kafesin kapılarını
Bir ömür boyu beni zindana tıktıysan da
Şu bir nefes için salıver artık beni
44 Âjend, Edebiyyât-i Novîn-i Îrân, s. 195; Muhammedî, .Ez Bahâr Tâ Şehriyâr, s. 638; Şekîbâ, Şi‘r-i Fârsî
Ez Âğâz Tâ İmrûz, s. 359; Hâkimî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 78-79; Berûmend, Mehrduht, “Pervîn ve Dîger
Şâ‘irân-i Zen-i Îrânî Der Yek Karn-i Ahîr”, Yâdmân-i Pervîn s. 22; Mes‘ûdî, “Cilvehâ-yi Mektebhâ-yi Edebî
Der Şi‘r-i Furûğ”, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 54-55.
45 Novrûzî, Edebiyyât-i Mu‘âsir, s. 396.
164 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Ben o kuşum
Çoktan beri kafasında uçma sevdası olan o kuş
Daracık göğsümde iniltiye dönüştü şarkım
Tükendi hasretle günlerim
Dudaklarıma suskunluk kilidi vurma
Söylemem gerekir sırlarımı
Duyurmam gerekir bütün dünya insanlarına
Ateşli sesimin yankılarını
Meltem öpücük aldı benden binlerce
Binlerce öpücük bağışladım güneşe
Senin gardiyan olduğun o zindanda
Bir tek öpücükle sarsıldı bir gece varlığım
Gel aç kapıyı, kanat çırpayım
Şiirin aydınlık gökyüzünde
Bırakırsan beni uçmaya
Bir gül olacağım şiir bahçesinde 46
3.4. Mehdî Ehevân-i Sâlis
Mehdî Ehevân-i Sâlis, bu dönemin ilk devresinde Horasan tarzında şiirlerine baş-
lamıştı. Horasan bölgesinden olmasına ve klasik Fars şiiri geleneklerine bağlı olan
klasik tarz taraftarlığına rağmen kısa sürede Nimâ tarzının ateşli bağlılarında biri
haline geldi ve onun en vefalı arkadaşlarından biri olarak 1335 yılında yayınlanan
Zimistân adlı şiir mecmuasıyla kahramanlık ve sosyal konulu şiirin yeni tarzında
söz sahibi olduğunu ortaya koyarken Âhir-i Şâhnâme adlı şiir mecmuasıyla da
Nimâ’nın hayatının son dönemlerinde hem şiirinin ve hem de şairliğinin zirvede
olduğunu gösterdi. Horasan tarzı şiirinin güçlülüğü ve ağırlığı, klasik edebiyata
yüzünü çevirmiş olması, kendine özgü edebî dili, bütün bunlarla birlikte klasik ve
geleneksel kahramanlık öyküleri ve çeşitli tarihi olaylara işaretlerle karışık kendine
46 Furûğ-i Ferruhzâd, Dîvân, (Esîr/İsyân) s. 93-96.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 165
özgü dopdolu bir hayal dünyası olması, kahramanlık şiiri tarzına ve Firdevsî’ye
gösterdiği özel ilgi onun şairlik tarzının ve şiirinin kalitesinin ayırıcı özeliklerini
oluşturmaktadır. Ehevân şairliğine ek olarak o dönemde siyasî ve sosyal alanlardaki
eleştirmenliğiyle de dikkat çekmiştir. Nimâ tarzını kalıp ve vezin açısından
ilk olarak eleştiren ve daha sonraki dönemlerde bu alanda birkaç eser de yazan
kendisidir. Ehevân’ın Zimistân şiiri yaşadığı dönem halkının durumunu en iyi şekilde
yansıtan ve aynı zamanda Nimâ tarzının en üst dereceden şiirleri arasında yer
alan, baskı rejiminin halk üzerindeki etkilerini siyasî kâbusun toplum üzerindeki
sonuçlarını en güzel şekilde dile getiren bir eserdir. 47
Zimistan
Selamına cevap vermeyecekler,
Başlar öne eğik,
Kimse cevap vermeğe ve dostları görmeğe cesaret edemez
Bakışlar ayakların önünden başka yeri göremez,
Çünkü yol karanlık ve kaygan.
Birine sevgi elini uzatsan,
İstemeyerek ellerini göğsünden çıkarır
Çünkü soğuk çok yakıcıdır... 48
Nimâ gibi şiir için kafiye ve veznin gerekli olduğu inancını taşıyan Ehevân,
her iki özelliğin de gelişmeye açık olması ve zamana göre açılım yapması ve
zenginleştirilmesi görüşündedir. Yine o, bu şiirsel özelliklerin dilin doğasıyla da
uyuşması gerektiğini savunmaktadır. Ahir-i Şâhnâme başta olmak üzere daha
sonraki dönemlerde kaleme almış olduğu diğer şiirlerinin önemli bir bölümünde
de onun kahramanlık şiirlerine ve genel olarak değerlendirildiğinde İslâm öncesi
İran kültür ve düşünce yapısına aşırı derecede bağlı olduğu gözlenmektedir. Bu
yüzden Şâhnâme’nin etkisi şiirlerinin çoğunda göze çarpmaktadır. Bu özellikler
şiirini o kadar kaplamıştır ki onun tarzı bir tür “Yeni Horasan Tarzı” olarak da
adlandırılabilir. Şairin yaşadığı dönemin siyasî ve sosyal konulardaki ümitsizliğini
dile getiren dizelerinden oluşan Ahir-i Şâhnâme adlı şiir mecmuası son derece
önemlidir.
49
47 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 120.
48 Ehevân-i Sâlis, Mehdî, Zimistân, Tahran 1384 hş, s. 73.
49 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 122-123.
166 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
Sosyal şiirin İçeriğindeki değişimi etkileyen faktörler:
1. Edebi ortamı edebi eleştiriye ve şairlere yol gösterecek bir hale getiren Sohen
ve Sedef gibi edebi konulu dergilerin yayın hayatına girmesi.
2. İranlı aydınlar ve şairlerin Marks’ın sosyal-ekonomik düşüncesiyle tanışmaları
ve birçok şairin bu görüşlerin taraftarı haline gelmiş olması.
3. Eserleri o günlerde yeni yeni Farsça’ya çevrilmeğe başlanan ünlü Fransız
yazar ve düşünür Jean-Paul Sartre (ö. 1980) gibi Avrupalı felsefe otoritelerinin
humanist düşünceleriyle tanışma; Farsşiirinde kökleri çok eskilere dayananAllah’a
güvenme duygusunun yerine dünyevi değerlerin yerleşmesi.
4. Fars şiirinin evrensel boyutları ve felsefi açıdan öneminiN daha da artmış
olmasını sağlayabilecek özelikler taşıyan İngiliz şair Thomas Stearns Eliot (ö.
1965), yine İngiliz şair ve araştırmacı Louis MacNeice (ö. 1963) yine ünlü Rus
şair ve eleştirmen Vladimir Vladimirovich Mayakovsky (ö. 1930) gibi kişiliklerin
şiir tarzlarından etkilenme.
5. Bu batılı faktörün etkisi ve özellikle aydın kesimlerin gayretleriyle modern
şiirde ve yeni edebî eleştiri tarzında birtakım yeniliklerin öne çıkması. 50
1334 yılında ilk olarak Eliot’un XX. yüzyılın en tanınmış ve en önemli şiir
mecmualarından biri The Waste Land: Serzemîn-i Bî Hâsil: Çorak Ülke adıyla
Farsça’ya çevrildi. Bu önemli eserin Farsça’ya kazandırılması hem o dönemde
ve hem de daha sonraki dönemlerde Fars şiirini önemli ölçüde etkiledi. İranlı
şairler Avrupa edebiyatından bu ve benzeri eserlerin aynı zamanda Avrupalı şairlerin
düşünce yapılarından da etkilenerek şiirlerini daha çok o tarz şiir türüne
yaklaştırdılar. Eliot’tan etkilenen genç şairler, sosyal kavramlarda derinleşmeyle
birlikte aynı zamanda bireysel duygulardan bencillikten ve şahsi düşüncelerden
uzaklaşma ve derin insani değerlerden faydalanma yollarını araştırmaya başladılar.
Şiiri halkın kullandığı canlı dile yaklaştırarak daha sağlam ve daha uzun süreli bir
dereceye yükselttiler. 51
4. DEVRE (1342-1357hş./1963-1979)
Bu dönem hem tarihî ve sosyal açıdan hem de Nimâ tarzı şiir açısından Çağdaş
Fars Edebiyatının en önemli devrelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Pehlevî
yönetimi ABD’nin onayıyla 1341 hş./1962 yılında İnkılâb-i Sefîd: Beyaz Devrim
50 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 124-125.
51 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 125.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 167
adı altında birtakım yüzeysel sosyal ve ekonomik reformları gerçekleştirmeğe
başladı. Bazı yenilikleri yürürlüğe koydu. Söz konusu uygulamalar Ayetullâh
Humeynî önderliğindeki gruplar tarafından yoğun tepkiyle karşılandı. 1342
hş./1963 yılında 15 Hordâd ayaklanması gerçekleşti. Humeynî bu olay sonrasında
ülke dışına sürgün edildi. Başta dini gruplar olmak üzere onun mücadelesinin
haklı olduğuna inanan genellikle orta halli kesimlerden, ticaret çevrelerinden ta
sokaktaki insanlara kadar, köylülerden, çiftçilerden ta şehirlerde yaşayan çeşitli
kesimlere ait insanlara kadar, temel çekirdeğini özellikle eğitim görmüş, okuryazar
grupların oluşturduğu kitleler, yoğun bir baskı altına alınmaya başladılar. Savak
birimleri ve güvenlik kuvvetleri güçlendirildi. Bu birimlerde çalışan görevlilerin
sayısı önemli ölçüde artırıldı. Bunun karşısında Pehlevî rejimine karşı tepkiler ve
karşı cephe almalar hem dini çevrelerden hem deAvrupa yanlısı çeşitli kurumlarda
eğitim görmüş ya da öğrenimini sürdüren aydın çevrelerde gittikçe artmaya, sesler
yükselmeğe başladı. 52
Pehlevî rejiminin batılı devletlerle özellikle deAmerika ile sıkı ilişkilere girmesi,
batı bilim ve kültürünün, teknik ve sanatının İran’da yaygınlaşması, bu dönemde
hatta bir önceki dönemin sonlarından itibaren dini inançlarına daha çok bağlı
dindar ve geleneksel tarzı benimseyen kesimlerde batı aleyhtarı bir muhalefetin
oluşmasına neden oldu. Bu muhalefet hareketi içerisinde yer alan toplum kesimleri
batı kültürünün ve batı değerlerinin İran toplumu içerisinde yaygınlaşmasını
istemiyorlardı. Söz konusu dindar ve gelenekçi kesimler içerisinde okumuş ve
aydın gruplar batı karşıtı bu hareketin ön saflarında yer alıyor ve halkın temsilcisi
olarak onların sesini duyurmaya çalışıyorlardı. Dindar aydınlar arasından Celâl
Al-i Ahmed (ö. 1348 hş./1969) bu duyguları 1341 hş./1962 yılında yayınlanan
Ğarbzedegî adlı eserinde dile getirmeğe ve dış dünyaya yansıtmaya çalışıyordu.
Ğarbzedegî yayınlanıp halkın eline ulaşınca yönetimin dikkatlerini ve şiddetli tepkilerini
çekti. “Öze dönüş” hareketi olarak adlandırılan bu faaliyetlerin devamında
aynı düşünceleri ve duyguları dile getiren bir diğer eserler dizisi daha sonraki
dönemlerde Ali Şeriatî (ö. 1356 hş./1977 tarafından birbiri ardından kaleme alınmaya
başladı, özellikle genç kuşak üzerinde ve geleneksel anlamda bir hayat tarzı
sürdüren ya da dini eğitim ve öğretim gören çevreler üzerinde çok yoğun etkiler
bıraktı. Bu arada Humeynî’nin çalışmaları da birinci dereceden etkili faaliyetler
arasında yer almaktaydı. İran dışına sürgün edildikten sonra önceleri Türkiye’de ve
daha sonraki yıllarda Necef ve Paris’te bildirileri ve konferanslarıyla İran halkının
52 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 125-126.
168 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
ve söz konusu kesimlerin istibdat olarak adlandırdıkları yönetime karşı halkın ve
özellikle de genç kesimlerin desteğini almak ve Pehlevî rejimine karşı etkin bir
muhalefet oluşturmak için yoğun çalışmalar yapmaktaydı. Bütün bu faaliyetler
1357 yılı Behmen ayında yönetim değişikliğiyle Pehlevî rejiminin yıkılması ve
İslam Cumhuriyetinin kurulmasıyla sonuçlandı. 53
Nimâ çağının dördüncü devresinde de önemli edebi ürünler alındı. Nimâ şiir
tarzı çerçevesinde bu devre daha önceki üç dönemdeki edebi faaliyetlerin ve aktivitelerin
en zirveye ulaştığı ve olgunlaştığı dönem olarak kabul edilmektedir. Şiirin
ana temaları yine sosyal konular ve kahramanlık içerikli dizelerdir. Şairler geçmiş
dönemlerden daha çok ve daha sanatlı bir şekilde şiir yazmış ve sosyal konuları
daha açık ve daha geniş bir şekilde dile getirmişlerdir. Halkın problemlerinin çö-
zülmesi yolunda kalemlerini daha çok kullanan şairler ve yazarların ele aldıkları
en temel konu sosyal eleştiri olmuştur. Bireysel ve aynı zamanda biraz da yüzeysel
heyecanlar yerini duygusallığa bırakmıştır. Bu dönemde şiirde kullanılan dil daha
önce kullanılmakta olan dilin biraz daha fazla anlam yüklenmiş, biraz daha parlaklaşmış
şekillerinden oluşmaktadır. Kelimelerin birbirleri ve kavramlar arasında
daha fazla ilgileri artmış birtakım kelimeler için yeni anlamlar bulunurken bir kısım
kelimeler de yeni türetilmiştir. Kelimelerle aynı doğrultuda olarak şiir tasvirleri de
belli ölçülerde değişime uğramış ve daha derin boyutlar kazanmıştır. 54
Ahmed-i Şamlû bir devre tagazzül ile sosyal içerikli şiir arasında geçirdiği
tereddüt döneminden sonra bu yıllarda Lahzahâ ve Endîşehâ, Ahenhâ ve İhsâs,
Bâ-i Ayine, Koknos Der Bârân, Mersiyehâ-yi Hâk, Şukuften der meh, İbrâhîm
Der Ateş, Deşne Der Dîs....gibi eserleriyle sahneye çıkmıştır. Bütün bu eserlerinin
değerlendirilmesi sonucu Şamlû’nun bağımsız bir bakış açısıyla olayları
değerlendirdiği ve duygularını düşüncelerini özgür bir tarzda dizelerine aktardığı
görülmektedir. 55
Şamlû’nun şiirlerinin içerik açısından temel özelliği sosyal-felsefî bir özellik
taşımalardır. O, batı edebiyatından ve insanî değerlerden aldığı örneklerle aynı
zamanda Hıristiyanlık temelli örneklerle birtakım olaylara işaretlerde bulunmuş-
tur. Yapı ve kalıp açısından ise Şamlû’nun şiiri Nimâ’ tarzını izleyen şairlerin
hepsinden daha çok nesre yakındır. Klasik kalıplara bağlılık ve her türlü kayıttan
özgür olarak şiir yazmıştır. Bu tarz günümüz İran şiirinde fazla tutulmayan ve
53 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 126.
54 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 127.
55 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 127.
NİMET YILDIRIM / Şarkiyat Mecmuası Sayı 19 (2011-2) 143-169 169
şairlerin pek de önemsemediği bir tarz olarak hemen hemen sadece Şamlû’nin
şiirlerinde göze çarpmaktadır. Dizeleri bazen IV. ve V. yüzyıllarda yaygın olan
nesir tarzına daha yakın, o dönemlerde yapılan Tevrat ve İncil tercümelerinin
tarzını andırmaktadır. 56
Bu devrede Ehevân da, gerçek anlamda yeni kahramanlık şiiri tarzının öncü-
lerinden biri olarak kabul etmek gerekir. Zimistân ve Ahir-i Şâhnâme adlı şiir
mecmualarından sonra Pâyîz der Zindân, her ikisi de aynı yıl içerisinde yayınlanan;
Dûzeh Ammâ Serd, Zindegî Mî Gûyed: Ammâ Bâyed Zîst, Bâyed Zîst,
Bâyed Zîst eserleriyle aynı yolu sürdürmüş ve o dönem şairleri arasında güçlü ve
ayrıcalıklı bir şair olarak ortaya çıkmıştır. Bir önceki dönemde ileri çıkmış olan
Menûçehr-i Şeybanî, Siyâveş-i Kesrayî, Menûçehr-i Ateşî, İsmâ‘il-i Şahrudî
de kendi tarzlarını devam ettirmiş ve şiirlerini olgunlaştırma yolunda önemli
ilerlemeler sağlamışlardır. Bu tarzlarını devam ettirmeleriyle aynı zamanda Nimâ
tarzının yaygınlaşması ve güçlenmesi yolunda da önemli adımlar atmışlardır. Daha
önceki dönemde daha çok gazel tarzında şiirler yazmış olan Nusret-i Rahmanî (ö.
1379 hş./ 2000) ve bir dereceye kadar Feridûn-i Muşirî (ö. 1379 hş./2000) gibi
birtakım şairler, bazı şiirlerinde sosyal konulara yönelmişlerdir. 57
Nimâ ile başlayan ve Ehevân ile devam eden yeni şiir tarzı güneyli şairlerden
Menûçehr-i Ateşî’nin (ö. 1384 hş./2005) şiirlerinde daha duygusal ve daha ince
değerlerin işlendiği dizelerden oluşan şiirlerle devam etti. Ateşî’nin şiirlerinde
özellikle de Aheng-i Dîger, Avâz-i Hâk ve Dîdâr Der Falak adlı mecmualarında
güneyin ve özellikle de Buşehr’in kokuları hissedilmektedir.
56 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 127-128.
57 Yâhakkî, Çun Sebû-yi Teşne, s. 128.
170 FARS ŞİİRİNDE NİMÂ ÇAĞININ DEVRELERİ
KAYNAKÇA
Ajend, Yakub, Edebiyyât-i Novîn-i Îrân, Tahran 1368 hş.
Berûmend, Mehrduht, “Pervîn ve Dîger Şâ‘irân-i Zen-i Îrânî Der Yek Karn-i
Ahîr”, Yâdmân-i Pervîn s. 22.
Binayî, Kıvâmuddîn, “Nîmâ Yûşic”, Golçerh, Tahran 1371/1993, I/5, s. 55.
Burka‘î, Seyyid Muhammed Bâkır, Sohenverân-i Nâmî-yi Mu‘âsır, Tahran
1373 hş., I-VI.
Ehevân-i Sâlis, Mehdî, Zimistân, Tahran 1384 hş.
Ferruhzâd, Furûğ, Dîvân-i Eş’âr-i Furûğ-i Ferruhzâd,Tahran 1385 hş.
Hakimî, İsmâîl, Edebiyyât-i Muâsir-i Îrân, 1373 hş.
Hukûkî, Muhammed, Edebiyyât-i İmrûz-i Îrân, Tahran 1377 hş.
Kıvâmuddîn, “Nîmâ Yûşic”, Golçerh, Tahran 1371/1993, I/5, s. 55.
Lengrûdî, Şems, Târîh-i Tahlîli-yi Şi‘r-i Nov, Tahran 1384 hş.
Mecmu‘a-yi Kâmil-i Eş’âr-i Nîma Yûşic (yay. Sîrûs-i Tâhbâz), Tahran 1375
hş.
Mes‘ûdî, “Cilvehâ-yi Mektebhâ-yi Edebî Der Şi‘r-i Furûğ”, Edebiyyât-i Mu‘âsir,
s. 54-55.
Muhammedî, Hasan Alî, Ez Bahâr Tâ Şehriyâr, Tahran 1375 hş.
Novruzî, Cihânbehş, Edebiyyât-i Mu‘âsir, Tahran 1375 hş.
Pornâmdâriyân, Takî, Sefer Der Mih, Tahran 1374 hş.
Şamlû Ahmed, Hevâ-yi Tâze, www.shamlu.com
Şekîbâ, Pervîn, Şi‘r-i Fârsî Ez Âğâz Tâ İmrûz, Tahran 1373 hş.
Şemîsâ, Sîrûs, Sebkşinâsî-yi Şi‘r, Tahran 1374 hş.
Yahakkî, Muhammed Cafer, Çun Sebû-yi Teşne, Edebiyyât-i Muâsir-i Îrân,
Tahran 1375 hş.

Konular