İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print)
Volume 5 Issue 2, A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK p. 21-44, March, 2013
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları
Iran’s Nuclear Energy Policy and Its Implications
Yrd. Doç. Dr. Zafer Akbaş
Düzce Üniversitesi- Düzce
Adem Baş
Düzce Üniversitesi- Düzce
Öz:Bu çalışma İran’ın nükleer enerji politikasını ve yansımalarını ortaya koymaktadır.
İran, barışçıl amaçlarla nükleer enerji ürettiğini iddia etse de Batılı güçler bu iddiayı inandırıcı
bulmamaktadır. Çalışmada İran’ın nükleer enerji üretmesine yönelik tutumunun, sadece enerji
kaynaklı olmadığı, Batılı güçlerle geçmişte yaşadığı sorunların ve çıkar çatışmalarının da sorunun
diğer boyutlarını oluşturduğu savunulmuştur. Sorunun kısa vadede çözülmesinin ya da sıcak
çatışmaya dönüşmesinin beklenmediği ancak bölgesel tansiyonu her zaman yükseltme potansiyeline
sahip olduğu ve güncel gelişmelerin de sorunu tetikleyebileceği sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Sözcükler: Nükleer Enerji, İran, ABD, Çin, Rusya, Yaptırım, Çatışma
Abstract: This study examines Iran’s nuclear energy policy and its implications. Although
Iran claims to produce nuclear energy for peaceful purposes, this claim does not convince the
Western powers. This article argues that Iran’s nuclear energy policy is not solely designed for
energy production it also has a different dimension stemming from Iran’s conflicts with the West. It
is not expected that the problem in the short term would escalate into a war, but it has the potential of
increasing the regional tension.
Key Words: Nuclear Energy, Iran, USA, China, Russia, Sanction, Conflict
Giriş
Kendine özgü siyasi tarzı, tarihi, zengin enerji kaynakları ve kültürü ile İran; dünyanın
tek Şii teokrasisidir. Hem devrimci bir rejime hem de oldukça geleneksel ve muhafazakâr bir
topluma sahiptir. Bu yönleriyle İran emsalsiz bir örnektir ve Batı siyasi analizlerinin standart
ölçütlerine uymamaktadır.
İran dünyada iç dinamikleriyle ön plana çıkmasıyla birlikte jeostratejik önemiyle de ön
plana çıkmaktadır. Orta Asya, Hazar Havzası ve Ortadoğu üçgeninin tam ortasında bulunması
da İran’ı önemli kılmaktadır. İran’ın içinde bulunduğu bölge, enerji kaynakları bakımından,
dünyanın kalbi konumundadır.
Enerji kaynaklarına olan ihtiyacın her geçen gün artması ve gelecekte daha fazla
ihtiyaç duyulacak olunması, dünya devletlerinin enerji politikalarını tekrar gözden geçirmesine
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 22
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
sebep olmuştur. Ortaya çıkan enerji krizleri ile birlikte rekabetçi bir enerji sektörü oluşturmak,
enerji çeşitliliğini sağlamak, yeni teknoloji ve alternatif enerji kaynaklarını kullanmak
ülkelerin her zaman vazgeçilmez stratejik hedefleri olmuştur. Ayrıca enerjide dışa bağımlı
olmanın sadece bir büyük ekonomik sorun değil aynı zamanda önemli bir güvenlik sorunu
olarak algılanması enerjinin ve enerji bölgelerinin stratejik önemini arttırmaktadır.
İran’ın nükleer güç olmak üzere yaptığı çalışmalar ile nükleer enerji ve gelişim
sürecine ek olarak İran’ın nükleer enerji politikası çalışmanın ilk bölümlerinde anlatılmaya
çalışılmıştır. Daha sonraki bölümlerde, uluslararası yaptırım türleri ve İran’a yönelik
yaptırımların kilometre taşlarına dair süreci takiben konu ile ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi(BMGK) kararları incelenmiştir. Son bölümlerde ise İran’ın nükleer enerji
politikasının küresel ve bölgesel yansımaları ile İran’ın belli başlı dünya aktörleriyle ilişkileri
ele alınmıştır.
Çalışmanın ana konusunu İran’ın nükleer politikasının temel esasları ile bunun
uluslararası toplumdaki yansımaları oluşturmaktadır. Bunları saptamak için sorunun geçmişi,
nükleer enerjinin stratejik önemi, ambargo kararları ve Batı ile İran arasında yürütülen
diplomatik ilişkilerin seyri de ele alınmıştır. Çalışma devletlerarası ilişkilerde, idealist
yaklaşımdan öte realist bir yaklaşımın hakim olduğu varsayımından hareketle; çıkar ve güç
odaklı bir süreç olarak İran’ın nükleer politikasının yansıma bulduğu anlayışıyla ele alınmıştır.
Çalışmada İran ile BMGK’nın beş daimi üyesi, Amerika, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa
ve BMGK’nın günümüz itibariyle geçici üyesi Almanya(P5+1) arasında yakın döneme ait
süreç ile güncel gelişmelerin de analize dahil edilmesiyle sürece dair oluşması muhtemel
şeklin daha iyi ortaya çıkacağı değerlendirilmiştir. Böylelikle İran’ın nükleer enerjiden
vazgeçmeyeceği ama aynı zamanda diplomasinin sunduğu olanakları da sonuna kadar kendi
lehine kullanacağı hipotezi savunulmuştur.
Nükleer Enerjinin Kullanımı ve Gelişim Süreci
Nükleer enerji; atom çekirdeğinin parçalanmasına bağlı olarak açığa çıkan ısı
enerjisinin, teknoloji vasıtasıyla kontrol edilmesi sonucu elde edilen enerji türüdür.
Günümüzde, yaygın kullanım alanı elektrik üretimi olup, nükleer reaktörlerde doğal veya
zenginleştirilmiş uranyum ve toryum yakıt olarak kullanılmaktadır.1
Bu enerji türü kullanım amacına göre barışçıl amaçlar veya nükleer silah üretiminde
kullanılabilir. Örneğin elektrik enerjisi üretmek için nükleer reaktörde kullanılacak uranyumun
%2 ila %3 oranında zenginleştirilmesi, tıbbi amaçlar için zenginleştirilmesi gereken uranyum
miktarının %20 civarında ve nükleer silah üretimi için bu oranın % 90’dan fazla olduğu kabul
edilmektedir.2 Nükleer enerjinin barışçıl amaçlı kullanımı 1930’lu yıllara dayanmasına
karşılık, deneysel anlamda ilk nükleer reaksiyon Enrico Fermi tarafından 2 Aralık 1942’de
Şikago Üniversitesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Nükleer enerji bir taraftan ekonomik, diğer taraftan stratejik özelliği olan bir enerji
türüdür. Söz konusu enerjiyi elde eden ülke, diğer ülkelere göre ekonomik ve politik bakımdan
bir “üstünlüğe” sahip olabilir. Nükleer enerji sahipliğinin ekonomik boyutu dışındaki stratejik
önemi; kullanımından öte, caydırıcılığında gizlidir. Yani nükleer enerjiye daha doğrusu
1 Uğur İnol, “Türkiye’nin Enerji Sorunu ve Nükleer Enerji”,
http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/625abb8e458a797_ek.pdf?dergi=JEOLOJ%C4%25B, (26.01.
2011): 8
2
Atilla Sandıklı, “İran’ın Jeopolitiği, ABD ve Türkiye”,
http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/73-atilla-sandikli-tum-yazilari/413-iranin-jeopolitigiabd-ve-turkiye, (23.11.2011): 1
23 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
nükleer silaha sahip olan ülke, kendisine yönelebilecek tehditleri engelleyebilme yeteneğine
sahip olmuş olur.
Nükleer enerji sahipliğinin ikinci önemli boyutu ekonomiktir. Kıt enerji kaynaklarının
söz konusu olduğu günümüz uluslararası ortamında, yeterli nükleer enerjiye sahip olan ülke,
dışa bağımlığını ortadan kaldırarak, rekabet avantajı elde etmektedir. Günümüz devletleri için
en büyük ekonomik sorunlardan biri, enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla çoğunlukla diğer
aktörlere kaynak aktarmaktan kaynaklanan cari açıktır. Cari açığın en büyük nedenlerinden
biri, enerji nedeniyle döviz çıkışının gerçekleşmesidir. Bu nedenle nükleer güce sahip olan
ülke, cari açığa karşı önemli bir avantaj elde etmiş olmaktadır. Bu yönüyle nükleer enerjinin
kalkınma bakımından son derece önemli bir unsur olduğu ortadadır. Ayrıca ekonomik
bakımdan dışa bağımlı olmak, günümüzde sadece ekonomik bir sorun değil aynı zamanda bir
güvenlik sorunu olarak da değerlendirilmektedir.
İlk nükleer reaktörler, Soğuk Savaş’ın başlarında ABD ile SSCB arasında yaşanan
rekabetin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.3 Bu enerji kaynağı, 16 Temmuz 1945 tarihinde,
ABD’nin New Mexico eyaletinde denenmesine karşın; dünya nükleer enerji terimini resmi
olarak ilk defa II. Dünya Savaşı esnasında Japonya’nın Hiroşima (6 Ağustos 1945) ve
Nagazaki (9 Ağustos 1945) kentlerine atılan atom bombalarıyla duymuştur.4 Nükleer silahları
geliştirerek insanlık tarihi boyunca savaş ortamında ilk kez kullanan ülke olan Amerika
Birleşik Devletleri(ABD), Hiroşima ve Nagazaki'de etkilerini en açık şekilde gördüğü nükleer
teknolojinin yayılmasını engellemek düşüncesiyle, belli bir süre bu alanda gizlilik politikası
izlemiştir. Hatta kendisine yardımcı olan ülkelerle dahi bu konudaki imkân ve kabiliyetlerini
paylaşmak yanlısı olmamıştır.5 Bu silah yok edici, güçlü bir enerjiye sahiptir. Atıldıktan birkaç
saniye sonra, canlıları yakmak, binaları yıkmak suretiyle yok eder. Körlük, kısırlık, kanser gibi
birçok yan tesirleri yıllarca devam eder.6
ABD’yi nükleer silah sahibi olma konusunda sırasıyla SSCB (1949) ve İngiltere
(1952) izlemiştir. 8 Aralık 1953’te dönemin ABD Başkanı Dwight Eisenhover'ın Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı "Barış için Atom" olarak tanımlanan konuşmasıyla devam
eden süreçte, ABD yönetimleri öncelikle dost ve müttefik olarak gördükleri ülkelere küçük
çaplı araştırma reaktörleri vermiştir. Bu çerçevede 1955 yılında 5 Mega Watt Termal(MWth)
çaplı, küçük bir araştırma reaktörü, Tahran Üniversitesi'nde kurulmuştur.7
Enerji üretimi için gerçekleştirilen nükleer çalışmaların yanı sıra, zamanla nükleer
patlamaları gerçekleştirebilen devlet sayısının çoğalması, söz konusu çalışmaların denetim
altına alınması gereğini doğurmuş ve 1957 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(UAEK)
kurulmuştur. UAEK’nın başlıca hedefi; atomik enerji kullanımını tüm dünyaya barış, sağlık ve
3 Metin Yıldırım ve İbrahim Örnek, “Enerjide Son Seçim: Nükleer Enerji”,
sbe.gantep.edu.tr/~sbd/index.php/sbd/article/download/6/5, (23.11.2011): 2
4
Kadir Temurçin ve Alpaslan Aliağaoğlu, “Nükleer Enerji ve Tartışmalar Işığında Türkiye’de Nükleer
Enerji Gerçeği”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/33/823/10456.pdf, (25.11.2011): 2
5 Mustafa Kibaroğlu, “İran’daki Gelişmelerin Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri ve Alınabilecek
Tedbirler”, http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/KibarogluHarbAkademileri-Sempozyum-Iran-Mart2006.pdf, (23.11.2011): 1
6
Temurçin ve Aliağaoğlu, A.g.m. s. 2
7 Mustafa Kibaroğlu, “İran’daki Gelişmelerin Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri ve Alınabilecek
Tedbirler”, s.1
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 24
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
refah için yaymak ve genişletmektir.8 Nükleer silaha sahip olmayan devletlerin nükleer
kapasite kazanma yönünde girişimlerde bulunması, UAEK’nın yanı sıra bir başka önlemin
alınmasını da gerekli kılmıştır. Yapılan çalışmaları takiben 1968 yılında Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (Non Proliferation Treaty–NPT) imzalanmıştır.9
NPT’ye taraf olan ülkelerin antlaşma hükümlerince, en geç altı ay içerisinde tüm
nükleer tesisleri hakkında kapsamlı bildirimde bulunması ve denetlemelerin hangi usul ve
esaslara göre, hangi tesislerde yapılacağının tayin ve tespit edileceği bir doküman imzalaması
gerekmektedir.10 Söz konusu antlaşma ile 1 Ocak 1967 öncesinde nükleer silah ve nükleer
patlayıcıları üreten devletler “nükleer devlet” olarak kabul edilmiştir. Antlaşma sahip olunan
teknolojik bilgilerin hiçbir şekilde devir edilemeyeceğini, nükleer silah sahibi olmayan hiçbir
devletin teknolojik bilgileri hiçbir şekilde almak istemeyeceğini belirtmektedir. Bu antlaşma
UAEK’nın denetiminin yanı sıra barışçıl amaçlar doğrultusunda nükleer faaliyetler
yürütülebileceğini, nihayetinde anlaşmaya taraf olan ve elinde nükleer silah bulunduran
devletlerin zamanla silahsızlanmaya gideceğini belirten hükümler içermektedir.11
1970’li yıllarda petrolle ilgili enerji krizi, bu enerjiye bağımlı ülkeleri büyük ölçüde
nükleer enerjiye sevk etmiştir. Nükleer enerji teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak nükleer
santrallerin kurulmasının yanı sıra ülkeler nükleer teknolojiyi caydırıcı bir güç olarak da elde
etmek istemişlerdir.12 Nükleer enerji, bilinen kaynakların dışında yeni enerji üretim
kaynaklarının saptanamaması, kullanılan yakıtın temin edilmesinde ve saklanmasında
sağladığı avantajlar; karbondioksite neden olmaması gibi nedenlerden ötürü tercih
edilmektedir.13 Tüm bunlara paralel olarak, nükleer enerjinin dünya elektrik üretimindeki payı
sürekli artış göstermiştir. Örneğin, Fransa’da elektriğin %77’si nükleer enerjiden
sağlanmaktadır.14 Bu avantajıyla Fransa, nükleer enerjiye dayalı bir enerji ihracatçısı
konumundadır. Günümüzde, Türkiye’nin yanı sıra gelişmekte olan birçok ülke nükleer santral
inşasından vazgeçmiş değildir. Bunun sebebi, söz konusu ülkelerin ithal ederek kapattıkları
enerji açıklarının çok yüksek olan maliyetini düşürmek istemeleridir.15
Nükleer enerjinin çevreye negatif etkisi, çoğu diğer kaynaklara göre daha azdır.16
Durum böyle olmasına rağmen radyoaktif atık sorunu, çözümü zor bir problem olmaya devam
etmiştir.17 Genel olarak nükleer santraller pahalı, kuruluşu ve sökülmesi problem teşkil eden,
8 Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi, “Orta Doğu’da
Güncel Güvenlik Sorunları”, http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapordosya/ortadogu_rapor.pdf,
(24.11.2011): 15
9 Mustafa Kibaroğlu, “Enerji mi? Silah mı? Nükleer’in İki Yüzü”,
http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/Kibaroglu-AvrasyaDosyasiNukleer-04Haziran2005.pdf, (26.11.2011): 2
10
Mustafa Kibaroğlu, “Kuzey Kore’nin Nükleer Silah Programı: Sebepler ve Sonuçlar”, Uluslararası
İlişkiler, (Cilt 1, Sayı 1, Bahar 2004): 154-172.
11
Bahçeşehir, ”Orta Doğu’da Güncel Güvenlik Sorunları”, s. 15
12 Uğur İnol, A.g.m. s. 2
13
cevreonline, “Enerji Çeşitleri”, http://www.cevreonline.com/yakitlar/enerji2.htm#nukleer,
(27.11.2011), s.1
14
Mete Yüksel, “Nükleer Enerji ve Türkiye”, http://www.tasam.org/trTR/Icerik/1261/nukleer_enerji_ve_turkiye, (27.11.2011).
15 Yıldırım ve Örnek, A.g.m. s. 6
16
cevreonline, A.g.e. s. 1
17
Enerji ve Çevre Teknolojileri Strateji Grubu, “Vizyon 2023 Projesi”,
http://www.eteat.gazi.edu.tr/makale/enerji-cevre.pdf, (25.11.2011): 17
25 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
rutin olarak doğaya radyasyon yayan santrallerdir. Dahası nükleer santrallerin sürekli
denetlenmesi ve terör v.b. saldırılara karşı korunması gerekmektedir.18
Bir nükleer santralin güvenli bir biçimde işletilmesi için gerekli olan bütün önlemlere
karşın teknik, teknolojik ve ekonomik açılardan hesaba katılmayan veya katılması mümkün
olmayan olasılıklar vardır. Doğal afetler ve reaktör operatörü hataları sonucu, hesapta olmayan
nükleer bir kazanın meydana gelmesi olasılığı her zaman vardır. ‘‘Çernobil’’ ve ‘‘Fukuşima’’
Santralı kazaları gibi örnekler, her türlü teknik ve teknolojik alt yapının var olmasına rağmen
hesapta olmayan kazaların olması olasılığının hiçbir zaman sıfıra indirilemeyeceğini
göstermiştir.19
İran’ın Nükleer Enerji Politikası
Toplum bilimlerindeki pek çok kavram gibi “politika” kavramı da farklı şekillerde
tanımlanan ve farklı bilim adamları tarafından farklı anlamlar yüklenen bir kavramdır.
Kimilerine göre siyaset aslında bir savaş, bir çatışma iken diğer bazılarına göre toplumsal
ahengi sağlayan bir mekanizmadır.20 İran’ın nükleer enerji politikası dış politikasının bir
uzantısıdır. İran dış politik tutumunu bölgesel ve küresel tehdit ve fırsatları da göz önünde
bulundurarak belirlemektedir. İran nükleer çalışmalarının politik tutumlarla beslemekte ve
politik yöntemleri kullanarak geliştirmektedir. İran’ın konuya dair tutumu savaşa varmayan bir
çatışma örneği olarak varlığını sürdürmektedir.
İran dış politikasının belirlenmesindeki en etkili unsurlardan biri ABD ile olan
ilişkileridir. ABD ve İran arasında 1970’li yıllara kadar iyi ilişkiler söz konusu iken 1979
devrimi ile Humeyni’nin iktidara gelmesi ve ardından İran-Irak Savaşı’nda ABD’nin Irak’ı
desteklemesi ilişkilerin adeta kopmasına neden olmuştur.21
İran’ın nükleer enerji politikasının diğer önemli bir boyutu da; ABD, İran’ın nükleer
enerji üretmesine karşı çıktıkça, İran iktidarlarının iç politik destek toplamasıdır. Halk
tepkisini, İran yönetimine destek vermek suretiyle göstermektedir. Bu nedenle İran rejiminin
nükleer enerjiyi bir iç politika malzemesi olarak da kullandığı görülmektedir. Başka bir
söyleyişle nükleer güç sahibi olmak, İran’ın bölgesel politikalarına da uymaktadır. İran, bir
taraftan nükleer güç ile bölgedeki rakiplerinden olan Mısır ve Türkiye’ye “üstünlük kurmakta”
diğer taraftan “düşman” olarak nitelediği İsrail’e karşı nükleer enerjiyi bir güvence olarak
değerlendirmektedir.
İran’ın dış politikasını son yıllarda terörizm, Ortadoğu’daki barış sürecinin önünü
tıkamak, Kitle İmha Silahı(KİS) üretmek ve belki de en önemlisi nükleer enerji çalışmaları
kaynaklı sorunlar şekillendirmiştir.22 Örneğin, İran Ulusal Direniş Konseyi’nin eski bir üyesi
olan Ali Rıza Caferzade, Ağustos 2002’de İran’ın Natanz ve Arak’taki gizli nükleer tesislerini
dünyaya duyurmuştur. Devam eden süreçte, başta ABD olmak üzere diğer ülkeler İran’ı
NPT’yi ihlal etmek ve nükleer füzeler geliştirmekle suçlamıştır.23 Çünkü İran’ın
18 Seçim Ütük, “Nükleer Enerji ve Türkiye”,
http://www.enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=19:nuekleer-enerji-vetuerkiye&catid=6:nuekleer&Itemid=55, (27.11.2011): 1
19
Necmi Dayday, “Nükleer Enerji ve Nükleer Santral Kazaları”, http://www.trntp.org/trntphaberler/135-nuekleer-enerji-ve-nuekleer-santral-kazalari.html, (27.11.2011): 1
20
Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, (MKM Yayıncılık, Bursa, 2011): 148.
21
Zafer Akbaş, Irak Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, (Barış Kitap, Ankara, 2011): 65.
22
Defne Atasoy, İran’da Şah Sonrası Nükleer Enerji Politikası, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Kadir Has Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008, s.129
23
Mehmet Dalar, “İran’ın Nükleer Programı: Uluslararası Hukuk Bağlamında Bir Analiz”, Elektronik
Sosyal Bilimler Dergisi, (Cilt 7, No 24, 2008): 282.
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 26
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
geliştirebileceği nükleer silahlarını sahip olduğu uzun menzilli balistik füze sistemleriyle
birleştirmek suretiyle kullanma olasılığı, uluslararası camiada büyük bir tehdit olarak
algılanmıştır.24
Günümüz İran petrol rezervi dünya petrol rezervlerinin %9’unu ve doğalgaz rezervleri
ise dünya doğalgaz rezervlerinin %18’lik kısmını oluşturmaktadır.25 Bu bağlamda, İran’ın
nükleer çalışmalarının güvenilir bulunmamasının en önemli nedeni, zengin enerji yataklarına
sahip olmasına rağmen nükleer teknolojiye sahip olma çabası içinde olmasıdır. Örneğin, Petrol
İhraç Eden Ülkeler Örgütü(OPEC) içinde nükleer güç olmaya çalışan tek ülke, İran’dır.26
İran’ın Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’ndaki jeopolitik ve stratejik konumu, “nükleer
devlet” olmanın ötesinde bir anlam kazandırmaktadır. Gerçek şu ki İran, nükleer reaktörlere
ihtiyaç duymayacak durumda olmasına rağmen nükleer alandaki teknolojik gelişmelerden
yararlanmak istemiş ve 1960'lı ve 70'li yıllarda ABD dâhil olmak üzere birçok batılı devletten
yardım görmüştür.27
Pakistanlı bilim adamlarından, özelikle de Dr. Abdulkadir Han’dan destek alan İran,
kısa sürede U-235’i, U-238’den ayrıştırma sürecinin önemli bir safhası olan soğutmanın
olmazsa olmazı santrifüj sistemini kurarak, zenginleştirilmiş uranyum üretmeyi başarmıştır.
Ancak kullandığı teknoloji ABD’nin 1944 yılında kullandığı yöntem olduğundan üretim
miktarı oldukça azdır. Buradan anlaşılan şu ki İran’ın nükleer teknolojisi günümüz büyük
devletlerin nükleer teknolojisine göre eski ve çok geri durumdadır.28 Böyle de olsa İran
zamana karşı bir yarış başlatmış durumdadır.
Şah Rıza Pehlevi döneminde İran, ABD’nin SSCB’yi gözetlemesine ve topraklarını
kullanılmasına izin vermiş, karşılığında İran’a bölgesel güç haline gelebilmesi için tüm
modern askerî teçhizat ve silahlar sağlanmıştır.29 O dönemlerde ABD’nin Orta Asya'da ilgisini
çeken yegane hedef olan SSCB’nin bu bölgede nükleer silah denemeleri yapmasıydı. Bu
denemeleri izlemek için uzun süre, İran ve Pakistan'daki üslerden kalkan casus uçaklar Orta
Asya üzerinde uçuşlar yaparak bilgi toplamışlardır.30
İran’ın nükleer programının ilk ve en önemli destekçilerinden birisi Hindistan
olmuştur. Hindistan, İranlı bilim adamlarına eğitim vererek programa destekte bulunmuştur.
İran’ın programına en önemli desteği veren ülkelerden biri Hindistan olsa da Batı Almanya,
Rusya ve Çin de İran’ın nükleer programına destek vermişlerdir.31
1973 yılında İran, dört katına çıkan petrol fiyatları sonucu büyük bir gelir akışına sahip
olmuştur. Şah Rıza Pehlevi, sunulan teklifler sonucu bir açıklama yaparak “gelecek yirmi yılda
24 Dilek Aydın ve Arif Tekbıyık, “İran Nükleer Programının Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri”,
Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2007, (5): 105
25
Sandıklı, A.g.e. s. 1
26
Ali Bülent Uşaklı, “Nükleer Güç Olarak İran’ın Uluslararası Sistemdeki Yeni Konumu ve Konunun
Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, (No 13, Mayıs 2009): 110.
27
Mustafa Kibaroğlu, “İran Bir Nükleer Güç mü Olmak İstiyor ?”, Avrasya Dosyası-İran Özel Sayısı,
(Cilt 5, No 3, 1999): 271-282.
28
Ata Atun, “İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (1)”, http://www.ataatun.org/iranin-nukleer-tesisindepatlama-1.html, (30.01.2013).
29
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 9
30
Erhan Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül’ün Etkileri”, Uluslararası İlişkiler, (Cilt 1,
Sayı 3, Güz 2004): 123-149.
31
Chris Quillen, “Iranian Nuclear Weapons Policy: Past, Present and Possible Future”, Middle East
Review of International Affairs, (Vol. 6, No. 2, June 2002): 18-19.
27 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
20 bin megavatlık nükleer enerji elde etmeyi” amaçladığını açıklamış ve bu kapsamda
Avrupalı ve Amerikalı firmalar ile ortak projeler yürütmüştür.32 Şah 1979’da, Humeyni
yandaşları tarafından devrilmiş ve ülkeden uzaklaştırılmıştır. Bu uzaklaştırmayla birlikte
İran'ın bölgedeki rolü de değişmiştir. Süreç içerisinde İran ABD ile ilişkilerini koparmış, İsrail
için bir tehdit haline dönüşmüş, adeta bölgede dışlanan bir konuma gelmiştir.33
Devrim İran’ın nükleer çalışmalarını da ciddi şekilde etkilemiş, devrimin ardından
değişen iç ve dış politikalarla nükleer çalışmalar da durdurulmuştur.34 Bu süreçte İran’da
devrim yanlısı Amerika karşıtı bir gurup öğrenci, Amerikan Büyükelçiliği’ni basmış ve 52
ABD görevlisini 444 gün boyunca esir tutmuşlardır.35 Elçilik görevlilerini kurtarmaya yönelik
ABD operasyonları ise başarısızlığa uğramıştır. Amerika’nın askeri yedek parça, petrol ihracı
ve Amerikan bankalarında İran’a ait tüm mevduatların dondurulması gibi önlemleri içeren
yaptırım dalgasından yaklaşık bir sene sonra rehineler serbest bırakılmıştır.36
Devrim sonrası İran her hareketi izlenir bir ülke konumuna gelmiş ve gerek coğrafi
konumu gerekse dış politikadaki duruşu ile Ortadoğu’nun önemli aktörlerinden biri konumuna
gelmiştir. Saddam Hüseyin’in bölgedeki karışıklıktan faydalanmak isteğiyle İran’a saldırması
ve savaşta kimyasal silah kullanmasıyla başlayan37 İran-Irak Savaşı’nda 1 milyon civarında
insan hayatını kaybetmiş ve yaklaşık150 milyar dolar tutarında maddi kayıp meydana
gelmiştir. Bu savaşta Irak, Batı’dan açık bir destek görmesine rağmen savaşın bir galibi
olmamıştır.38
Savaş sırasında ABD kökenli silahlarına yedek parça bulmakta zorlanan İran,
ordusunu yeniden donatmak için SSCB ve Çin silah sistemlerine yönelmek zorunda kalmıştır.
O dönemde SSCB’nin hem Irak hem İran ile iyi ilişkilere sahip olmasından ötürü, İran için bu
ilişki günümüze değin yaşamsal önem arz etmektedir.39 Umulanın aksine savaş İran açısından
birleştirici bir rol oynamış ve devrim daha da güçlenmiştir.40 Savaş sırasında SSCB gibi
müttefik ülkelerden istediği yardımı alamayan İran, balistik füze ve nükleer programına da hız
vermiştir. Savaştan günümüze İran’ın nükleer yakıt üretimi için gerekli olan ilk aşamayı
neredeyse tamamlamış olduğu, dahası Tahran’ın kıtalar arası balistik füze planlarının da
bulunduğu iddia edilmektedir.41
Genellikle İranlı politikacılar, nükleer silah ve nükleer enerji arasında ayırımın dikkate
alınması gerektiğini vurgulamakta ve sadece nükleer enerji elde etmek istendiğini
açıklamaktadırlar. Onlara göre tıp, tarım ve elektrik üretimi gibi barışçıl amaçlar için nükleer
32
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 5
33 Tuğçe E. Öztürk, “Yeni Dönem Türkiye-ABD İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler”,
http://www.tasam.org/Files/PDF/abdsonucraporu.pdf, (03.11.2011): 29
34
Ali Bülent Uşaklı, “Nükleer Güç Olarak İran’ın Uluslararası Sistemdeki Yeni Konumu ve Konunun
Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, s. 107-111
35
Umut Yavaş, Yeni Dünya Düzeninde Ekonomik Yaptırımların Stratejik Kullanımı, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006, s.79
36
Yavaş, A.g.e. s.79
37
Bahçeşehir, “Orta Doğu’da Güncel Güvenlik Sorunları”, s. 20
38
Ali Bülent Uşaklı, Savaşın Dönüşümünde Teknolojik Gelişmelerin Etkisi, Atılım Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s.121
39 Atay Akdevelioğlu, “İran İslam Cumhuriyeti’nin Orta Asya ve Azerbaycan Politikaları”, Uluslararası
İlişkiler, (Cilt 1, Sayı 2, Yaz 2004): 131.
40 Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi, “İran’ı Anlamak”,
http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapordosya/irani-anlamak.pdf, (28.11.2011): 23
41
Zbigniew Brzezinski ve Robert M. Gates, İran’ın Zamanı Geldi, (Profil Yayıncılık, İstanbul, 2004):
39-40.
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 28
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
enerji sahibi olmak bir haktır.42 Batıya yönelik açıklamalarında ise bir taraftan nükleer enerji
üretme isteklerinin tamamen barışçıl amaçlı olduğunu vurgularken, diğer taraftan nükleer silah
üretmek ve kullanmalarının söz konusu olmadığını ayrıca bunun kendi inançlarına da
uymadığını dile getirmektedir.
İran, taraf olduğu NPT anlaşmasını ileri sürerek nükleer enerji politikasını savunmakla
birlikte elektrik üretimi için gerekli olan yakıt çubuklarını dış kaynaklardan güvenli olarak
sağlayamayacağını ve bu nedenle de nükleer tesis inşa etmek zorunda olduğunu iddia
etmektedir. Bu gibi iddialarla başta ABD olmak üzere diğer küresel aktörleri ikna etmekte
güçlük çekmektedir. Çünkü UAEK’ya eksik bilgi vermesi ve uranyum zenginleştirme
teknolojisi ve yakıt döngüsünün tüm haklarına sahip olmak iddiasından vazgeçmemesi kuşku
doğuran başlıca unsurlardır.43 Belki de İran’ın karşılaştığı bunca güçlüğün sebebi, bölgede
“domino etkisi” oluşturabileceği ve bunun sonucunda zaten var olan huzursuzluğa ilaveten
nükleer silahlarında güç dengesi senaryosuna girebilme ihtimalinin var olmasıdır. Batı için
adeta enerji merkezi olan Ortadoğu’da dengeleri değiştirecek güçlü bir İran’ın istenmeyişi ve
ABD’nin stratejik müttefiki olan İsrail’in “tehdit altında olması” gibi unsurlar da İran’ın
nükleer politikasına yönelik kuşkuları artıran unsurlar olarak ifade edilebilir.
İran’a Yönelik Uluslararası Yaptırımların Arka Planı
Uluslararası ilişkiler, genelde bir güç mücadelesinden oluşmaktadır ve bu mücadelenin
başlıca araçları; diplomasi, yaptırım ve savaş olarak sayılmaktadır. Ünlü bir Fransız siyaset
bilimcisi ve diplomatının“Hiçbir şey silahla kazanılan zafer kadar geçici değildir” önermesi
pek çok kez doğrulanmıştır.44 Savaşın son çare olduğunu varsayarsak, yaptırım ilk akıllara
gelen ve çok sık kullanım alanı bulan bir tercih olmaktadır. Uluslararası politikada ise
yaptırımın ekonomik, politik ve askeri araçlar aracılığıyla kullanımı yaygındır. Bu yönü ile
İran’a yönelik yaptırımlar uluslararası politikadaki yaptırımların önemli bir örneğini
oluşturmaktadır.
Bu bağlamda yaptırım, bir ülkede politik karar vericilerin uyguladıkları iç ve dış
politikaları değiştirmek veya yönlendirmek maksadıyla hedef ülkeye yapılan siyasi, soysal,
ekonomik müdahalelerin tümünü kapsayan bir olgu olarak tanımlanabilir.45 Uluslararası
ilişkilerde yaptırım, oldukça hassas ve önemli bir konudur. Günümüzde ülkeler arası
anlaşmazlıkların çözümünde silahlı kuvvetleri kullanmanın ekonomik açıdan masraflı oluşu ve
başvuran ülkeye karşı oluşacak negatif dünya kamuoyu baskısı, devletleri silahlı çatışmaya
girmekten büyük ölçüde alıkoymaktadır. Yaptırım evrensel, bölgesel, ülkesel veya bireysel
bazda uygulamaya konulabilir.46 Örneğin, bazı uygulana gelmiş uluslararası yaptırım türleri;
psikolojik, politik, ekonomik, finansal, fiziksel yaptırımlardır.
Uluslararası politikada bazı yaptırım türleri sıkça rağbet görmektedir. Bunlardan biri
olan Ekonomik yaptırım; devlete gelir sağlama ve yerli sanayiyi dış rekabetten koruma
amacıyla alınan bir tür vergi olan tarife, ithal mal hacmini fiziki miktar veya değer olarak
sınırlandırmak olan kota ve döviz piyasasına müdahale ile diğer ülke mallarının girişinin
engellenmesi şeklinde uygulama alanı bulmaktadır. Bu araçlara ek olarak boykot, ambargo,
42
Ali Bülent Uşaklı, Savaşın Dönüşümünde Teknolojik Gelişmelerin Etkisi, s. 111-112
43 Bahçeşehir, “İran’ı Anlamak”, s. 22
44 Politik Akademi, “Psikolojik Savaş Kavramı ve Uluslararası İlişkiler”,
http://www.politikakademi.org/2011/01/psikolojik-savas-kavrami-ve-uluslararasi-iliskiler, (24.01. 2012)
45
Yavaş, A.g.e. s.3
46
Bilal Karabulut, “Uluslararası Yaptırımların Hukuksal Bir Analizi”, Uluslararası Hukuk ve Politika,
(Cilt 3, Sayı 12, 2007): 15-40.
29 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
abluka, misilleme, zararla karşılık gibi siyasal yönü ağır basan araçlar da mevcuttur.47 Bu tür
araçların etkililiğini daha iyi anlamamız için vereceğimiz örnek yardımcı olacaktır. AB’nin
İran’dan ithal etmiş olduğu petrole ambargo açıklamaları, ABD’yi memnun etmiş karşılık
olarak İran Basra Körfezi’ndeki askeri tatbikatları artıracağını devamında Hürmüz
Boğazı’ndan petrol geçişini engelleyeceğini duyurmuştur. Dahası bunların sonucunda da petrol
fiyatlarının yükseleceğini bile iddia edilmiştir.
Uluslararası alanda işbirliği ve uyumun giderek artması, pek çok konuda bir
uluslararası ortak bilincin oluşmasına neden olmuştur. Bu durum devletlerarasında ortak
örgütlenmelerin kurulmasını kolaylaştırmakla kalmayıp birlikte ortak karar verme imkânı
sağlamıştır. Bazen bu örgütler, üye ülkelerin birinin veya birkaçının görüşleriyle zıt ya da
muhatap ülkelerin hoşlanmayacakları kararlar alabilmektedir.48 Örneğin, UAEK’nın aldığı
kararlar ve geliştirdiği politikalar, genel olarak temsil ettikleri hükümetlerin politikalarından
pek fazla bir farklılık göstermese de bu farklılık bazen belirgin biçimde de ortaya
çıkabilmektedir. Ali Rıza Caferzade örneği ile başlayan süreci takiben oluşan tepkiler
sonucunda, İran aleyhine gerçekleşen bazı gelişmeler aşağıda ifade edilmiştir.
Eylül 2003’de UAEK, nükleer silah programı geliştirmediğini ispatlaması için
Tahran’a birkaç hafta süre vermiştir. 14 Haziran 2004’te İran, nükleer faaliyetlerine ilişkin
incelemede tam işbirliği sergilememesi sebebiyle UAEK tarafından eleştirilmiştir. Eylül
2005’te, AB tarafından sunulan ilk teşvik paketini uygun bulmayan Tahran, uranyum
dönüşümüne yeniden başlandığını duyurmuştur. UAEK, bunun üzerine İran’ın güvence
yükümlülüklerine uymadığını belirten bir kararı kabul etmiştir.
UAEK, 4 Şubat 2006‘da mühürlerin sökülmüş olması gerekçesiyle, İran dosyasını
BMGK’ya sunmuştur.49 AB, 27 Şubat 2007’de İran’ın nükleer programına destek veren
satışları, teknik yardımı, eğitimi ve yatırımları yasaklayan yaptırımları kabul etmiştir. 14
Haziran 2008’da, AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Javier Solana, 6 haftalık bir süre için
İran’ın nükleer faaliyetlerine karşı yeni bir yaptırım kararı alınmamasını önermiştir.50 2009’da
ise ABD Başkanı Barack Obama, İran’la nükleer programı konusunda, koşulsuz diyalog
başlatmayı teklif etmiştir. İran, 21 Eylül 2009’da Kum kenti yakınlarında barışçıl amaçlı
uranyum zenginleştirme tesisi inşa ettiğini UAEK’ya bildirmiştir.
1 Ekim 2009’da P5+1 ve İran, UAEK’nın denetimi ve işbirliği karşılığında yakıt
çubukları sağlanması hususunda anlayış birliği sağlanmış fakat takasın şekli üzerinde uzlaşıya
varamamıştır. UAEK, 27 Kasım 2009’da Kum’daki tesisin inşasının durdurulmasını öngören
bir karar almış, 17 Mayıs 2010’da düşük oranda zenginleştirilmiş uranyumun Türkiye’de
muhafazasını ortaya koyan bildiri; İran, Türkiye ve Brezilya tarafından imzalanmıştır.51
Bildiriye göre, İran’ın düşük düzeyde zenginleştirdiği 1200 kilo uranyumu Türkiye’ye emanet
etmesi, Batının da Tahran’daki araştırma reaktörü için 120 kilo nükleer yakıt çubuğu vermesi
öngörülmüştür. Gelişmelere rağmen UAEK yönetim kurulu oy çokluğu ile kabul edilen bir
47
Arı, A.g.e. s.440-449; Karabulut, A.g.e. s.19-20.
48
Arı, A.g.e. s.79-80
49 Dışişleri Bakanlığı, “İran’ın Nükleer Programına İlişkin Son Gelişmeler Hakkında Bilgi Notu”,
http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/Bolgeler/Iran_Haziran_2010.pdf, (03.12.2011): 1
50 Arzu Celalifer Ekinci, “Nükleer Krize İlişkin Çözüm Arayışları”,
http://www.usakgundem.com/yazar/1003/n%C3%BCkleer-krize-iliskin-
%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-arayislari.html, (04.12.2011): 1
51
Dışişleri Bakanlığı, A.g.e. s. 1
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 30
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
karar tasarısında, İran’ın nükleer programının askeri boyutundan kaygı duyulduğu ve İran’dan
kaygıları gidermek üzere şeffaf bir şekilde işbirliği yapmasını istemiştir.52
Bu sorun için UAEK dışında BM’ye bağlı diğer organlar eksenli süreçte ise yaptırım
kararları ve bununla ilgili çalışmalar dikkati çekmektedir. BM nezdinde yürütülen çalışmalarda
ABD, İran’a yaptırım uygulanmasını en güçlü şekilde destekleyen BMGK üyesi iken Çin ve
Rusya ise aynı platformda İran’a ağır yaptırımlar uygulanmasına yanaşmamakta, hatta karşı
çıkmaktadırlar.
Silahsızlandırma ya da KİS’lerin ortadan kaldırılması, BM’nin öncelikli
hedeflerindendir. BM’nin desteği ile nükleer silahlardan arınmış bölgelerin kurulması üzerine
antlaşma, genişletilmiş nükleer denemeleri yasaklayan antlaşma ve nükleer silahların
sınırlandırılması anlaşması gibi geniş çaplı antlaşmaların yapılması sağlanmıştır.
Hatırlanacağı üzere 1963’de nükleer denemelerin kısmen yasaklanması antlaşması ile
nükleer denemelerin atmosferde, uzayda ve su altında yapılmasının yasaklanması ve 1968’de
NPT anlaşması yapılmıştır. Süreci takiben 1992’de, Kimyasal Silahlar Anlaşması ile kimyasal
silahların kullanımı, stoklanması ve üretilmesi yasaklanmıştır. 1996 yılında ise nükleer
denemeleri yasaklayan antlaşma ile tüm yeraltı nükleer denemelerinin yapılmasını
yasaklayacak şekilde kapsam genişletilmiştir.53
Bu bağlamda, BM’nin İran’a yönelik politikasının birtakım kilometre taşları vardır ve
bunlar BMGK’nın kararlarıyla atılmıştır. Bu kararların önemlilerinden bazıları şunlardır.
İran’ın uranyum zenginleştirme çabalarıyla bağlantılı ve yeniden işleme faaliyetlerini
durdurmasını talep eden BMGK’nın UNSCR 1737(2006) sayılı kararıyla; İran’a hassas
nükleer materyal, teknoloji ve balistik füzelerin doğrudan veya dolaylı olarak satışı
yasaklanmış ayrıca UAEK tarafından tespit edilecek olan hassas nükleer çalışmaların derhal
askıya alınmasını amaçlanmıştır.54 BMGK’nın UNSCR 1747(2007) sayılı kararıyla; Tahran
üzerindeki ekonomik ve ticari yaptırımlar genişletilmiştir. Dönemin İran Cumhurbaşkanı söz
konusu kararı, geçersiz bir kâğıt parçası olarak tanımlamıştır.55
BMGK, ilave yaptırımlar öngören UNSCR 1803(2008) sayılı kararı ile UNSCR
1835(2008) ve UNSCR 1887(2009) sayılı kararları, genel olarak İran’dan uranyum
zenginleştirme faaliyetlerine son vermesini, NPT antlaşmasının Ek Protokolü’nü imzalamasını
ve UAEK ile işbirliğini artırmasını talep etmektedir.56
Haziran 2010 tarihinde, UNSCR 1929(2010) sayılı BMGK kararı ile İran’ın nükleer
faaliyetleri ve nükleer silah sistemi geliştirme çabaları hedef alınmakla birlikte daha sıkı mali
kısıtlamalar, genişletilmiş kargo kontrolleri ve genişletilmiş silah ambargosunu da içeren
yaptırımlar kabul edilmiştir.57
İran’ın Nükleer Enerji Politikasının Yansımaları
Genel olarak bir ülkenin önemli hammadde kaynaklarına sahip olması, o ülke
açısından önemli bir güç faktörüdür. Hammadde kaynakları endüstriyel üretim için daha da
52 Ali H. Yurtsever, “UEAK’tan İran Kararı”, http://www.aa.com.tr/tr/kategoriler/dunya/103366-irantasarisi-kabul-edildi, (25.01.2012).
53 Birleşmiş Milletler Kamusal İletişim Dairesi, “Birleşmiş Milletler Hakkında Her şey”,
http://www.unicankara.org.tr/everything_Turkish_final.pdf, (04.12.2011): 36
54
Arzu Celalifer Ekinci, İran Nükleer Krizi, (Ankara: USAK Yayınları, 2009): 115
55
Ekinci, A.g.e. s.123
56
Türkiye Bankalar Birliği, “Bankacılar”,
http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/userfiles/file/DERGI%2079.pdf, (24.03.2012): 23
57
Dışişleri Bakanlığı, A.g.e.s. 1
31 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
önemlisi savaşabilecek güce sahip olmak için çok büyük önem taşır.58 İran’ın bu avantajına
rağmen küresel ve bölgesel ilişkileri gelişmemiştir. Hem siyasi hem de ekonomik ilişkilerinde
potansiyelini kullanamadığı görülmektedir. Bunlara ilaveten 1979 devrimi, İran ile Batı
arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemiş ve İran, Batı için hep bir “öteki” olarak algılana
gelmiştir.
Batılı Devletlerin Tutumu
Batı, İran’ın nükleer hesaplarının irrasyonel bir ideolojiden kaynaklandığını
düşünmektedir. Oysaki İran’ın nükleer hesaplamalarının kaynağı irrasyonel ideolojiden öte,
kendisine yönelik çeşitli tehditlerden kaynaklanmaktadır. İran’ın bölgesel güç olma stratejik
doktrininin bir taraftan bağımsızlığına diğer taraftan uluslararası yaşamsal kabul edilen
çıkarlarının korunmasına yardım edeceği kabul edilmektedir. Bu durumun sağlanmasının bir
yolu olarak da nükleer hesaplar kullanılmaktadır.59
Sahip olduğu enerji kaynakları ve jeo-stratejik konumu İran’ı önemli kılmaktadır.
Rejimi ve rejimi yönetenlerin Batı karşıtı söylem ve tutumu dikkatleri İran üzerine
çekmektedir. Batılı ülkelerin bölgesel, ekonomik, politik ve askeri çıkarları, İran’ın bölgesel
önemini artıran diğer unsurlardır. En nihayetinde İran’ın öncelikle nükleer güce daha sonra da
muhtemel nükleer silaha sahip olması olasılığı, İran’a yönelik tutumları belirleyen önemli bir
diğer unsur olarak nitelenebilir.
Basra Körfezi’nin, 2020’li yıllarda da dünyada stratejik önemini koruyacağı, Asya
açısından körfezin öneminin anlaşılacağı, Avrupa açısından var olan önemin devam edeceği
iddia edilmektedir. Yukarı yönlü seyreden doğal gaz talebi, yeni jeopolitik gelişmelere ve
uluslararası planda yeni bağımlılık ile beraber saflaşmalara yol açabilecektir.60 Bu bağlamda
İran, tarihin her döneminde bölge dışı güçlerin ilgisini çekmiş olup; Orta Asya ve Kafkaslarda
oynandığı ifade edilen büyük oyunun en önemli aktörlerinden biridir.61 Örneğin, İngiltere ve
Rus Çarlığı 19. yüzyılın başında İran üzerine giriştikleri rekabeti, 20. yüzyılın ortasına kadar
sürdürmüşlerdir. Bu süreçte, rekabeti daha da derinleştiren gelişme, zengin petrol yataklarının
keşfi olmuştur. İngiltere’nin küresel gücünün sona erdiğini ilan eden İkinci Dünya Savaşı,
ABD’nin bölgesel aktör olarak onun yerini almasıyla devam etmiştir.62
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, ABD-İran ilişkilerinde iki faktör belirleyici
olmuştur. Bunlardan birincisi; İran jeopolitiğinin Sovyetler Birliği ile yeni bir anlam
kazanmasıydı. İran, SSCB’nin güneyden kuşatılmasında önemli bir konuma sahipti. ABD’nin
İran’a olan ilgisinin ikinci nedeni; ülkenin sahip olduğu zengin petrol ve doğal gaz yatakları
olmuştur. Petrol, Batı ekonomisinin stratejik girdisi ve askeri gücünün olmazsa olmazı
olmuştur. İran, bu nedenlerden dolayı, savaş sonrası dönemde ABD’nin ilgi odağında
kalmıştır.63
1952’de Başbakan olan Musaddık, İran petrollerini devletleştirme girişiminde
bulunmuş fakat kısa süre sonra patlak veren ayaklanma ile iktidardan uzaklaştırılmıştır. Bu
58
Arı, A.g.e. s.140
59
Ray Takeyh, “Iran's Nuclear Calculations”, World Policy Journal,Vol. 20, No. 2 (Summer, 2003): 21
60
Zafer Akbaş, “ABD’nin Ortadoğu Politikalarının Sürdürülebilirliği ve Ortadoğu’da Güç Mücadelesi”,
History Studies, Relationships of The USA and The Great Middle East Special Issue, (October2011):10
61 Gökhan Özkan , “Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki Bölgesel Politikasında Enerji Güvenliği”,
Akademik Bakış, (Cilt 4, No 7, Kış 2010): 34
62 Nihat A. Özcan, “İran Sorununun Geleceği Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiye’ye Öneriler”,
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1269869551r4959.Iran_Sorununun_Gelecegi_Senaryolar__Bolgese
l_Etkiler_ve_Turkiye_ye_Oneriler.pdf, (03.12.2011): 9
63 Özcan, A.g.e. s. 10
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 32
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
süreci takiben İran, İslam Devrimi’nin gerçekleştiği 1979’a kadar ABD’nin bölgedeki en
önemli müttefiki olmuştur. Yıllar sonra bu planın arkasında petrol şirketleri ve ABD istihbarat
örgütlerinin işi olduğu açığa çıkmıştır.64 İran’daki bu gibi gelişmelerden memnun olmayan
bazı kitleler, mollaların ve tüccarların önderliğinde ayaklanarak yönetimi ele geçirmiş ve Şah
çareyi yurt dışına kaçmakta bulmuştur. Yeni dönemin dini ve siyasi lideri Humeyni, İslam
Devrimi’ni takip eden günlerde ABD’yi devrimin düşmanı ilan ederken İsrail de bu
düşmanlıktan hatırı sayılır bir pay almıştır.
İran ile ABD arasındaki ilişkiler 11 Eylül saldırıları sonrasında daha da
gerginleşmiştir. Petrole olan yaşamsal ihtiyacı ve İran-İsrail arasındaki karşılıklı tehditlerin de
etkisiyle ABD, İran’a karşı tutumunu sertleştirmiştir.65 Bunun sonucu olarak da İran,
günümüzde ABD’nin sürdürülebilir doğrudan ilişkisinin olmadığı nadir ülke konumuna
gelmiştir.66
Günümüzde ABD'nin İran'ın bölgesel etkinliğini sınırlamak için özel çaba harcadığı
aşikârdır. Öyle ki, Ocak 1992'de ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Orta Asya ziyaretinde,
SSCB’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanan yeni rejimlere, İran'la ilişkilerini
geliştirmemeleri yolunda uyarıda bulunmuştur.67 11 Eylül terör saldırıları ise ABD’ye küresel
gücünü pekiştirme fırsatı vermiştir. Bir anlamda bu saldırılar ABD’ye İran’ın nükleer
teknolojiye ve dolayısıyla da nükleer silahlara sahip olmasının engellenmesi yönündeki
politikasında önemli bir moral veya siyasal altyapı sağlamış gözükmektedir. Bu olaydan
istifadeyle ABD, terörizm sorununu nükleer silahların yayılması sorunuyla birleştirerek ve
teröristlerin bu tür silahları kullanarak verebilecekleri zararın şiddeti üzerinden bir korku
yayarak; dünya kamuoyunu ve siyasal otoritelerini kendi safında tutmaya çalışmaktadır.68
Yukarıda konusu geçen hatırlatmalardan hareketle ABD’nin Ortadoğu’ya ilgisinin
nedenleri özetle hem tarihi nedenler hem saldırılar sonrası nedenler; petrol ve doğalgaz
yataklarının güvenliği, enerji arzının sürdürülebilir olması, müttefik ülke güvenliğinin
sağlanması, terörizm tehdidinin ortadan kaldırılması, KİS’lerin üretilmesi ve yayılmasının
önlenmesi olarak ifade edilebilir.69
Dünyada bilinen petrol ve doğalgaz kaynaklarının %65’inin Basra Bölgesi’nde,
%17’sinin de Hazar Havzası’nda yer alması, bölgenin “enerjik” önemini ortaya koymaktadır.
Enerji, sürdürülebilir bir ekonomik refahın ayrıca etkili, devamlı askeri güç, devletlerarası
karşılıklı bağımlılık ile iç politikanın en önemli girdilerindendir. Bu bağlamda Ortadoğu ve
Hazar Havzası, küresel güç sahibi devletlerin en önemli “çıkar bölgesi” olmuş ve dış politika
da birincil ilgi merkezi olmaya devam edecek gibi görünmektedir.70 Bu bağlamda İran’a
yönelik uygulanan politik baskının bir anlamda nedeni, bu şekilde cevap bulmuş olmaktadır.
ABD’nin küresel ve bölgesel çıkarları ile Ortadoğu Bölgesi’nin jeo-stratejik ve jeoekonomik özellikleri birleşince, ABD için İran’a yönelik baskı ya da çevreleme politikası adeta
“kaçınılmaz”, hatta bölgesel bağlamdaki sorunlar arasında “öncelikli” hale gelmektedir. Dünya
petrol ticaretinin 1/3’ünün ticaret ya da nakliyesinin yapıldığı ve stratejik önemi oldukça
64 Özcan, A.g.e. s. 11
65
Akbaş, A.g.e. s.7
66
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 10
67
Akdevelioğlu, A.g.e. s. 142
68 Güner Özkan, “ABD-İran Arasında Nükleer Güç ve Güvenlik Sorunu”, Finans Politik & Ekonomik
Yorumlar, (Cilt 44, No 509,2007): 22.
69
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 11
70 Özcan, A.g.e. s. 16
33 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
yüksek bir yer olan Hürmüz Boğazı’nın kontrolünün İran’da bulunması, İran’ın stratejik
önemini artırırken, ABD’nin çıkarlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle, ABD,
İran’ı bir tehdit unsuru olarak algılamaktadır.
İranlı yetkililere göre İsrail, ABD’deki Yahudi lobisinin gücü sayesinde kurulduğu
günden beri komşularıyla yaşadığı problemlerde ABD’den destek görmüştür. Dahası, nükleer
faaliyetlerini durdursalar bile ABD tarafından kendilerine yöneltilmiş siyasi, askeri baskının ve
karşılıklı derin güvensizliğin ortadan kalkacağına inanmamaktadırlar. Böyle düşünmelerini
sağlayan önemli sebeplerden biri, ABD’nin KİS’e sahip olmadığını bildiği halde Irak’ı işgal
etmesidir.71 ABD’nin Ortadoğu ve İran’a yönelik ilgisinin bir diğer nedeni ise KİS’leri
“düşman devletlerin” yanı sıra terör örgütlerinin de kullanmasına engel olmak amacını
gütmesidir. Aksi halde, ABD çıkarlarının gerçekleşmesi ihtimalinin zorlaşabileceği gibi
İsrail’in varlığı da tehdit altında kabul edilebilecektir. Bu durum, Soğuk Savaş sonrası
dönemde, ABD’nin en önemli güvenlik sorunu olarak görülmüştür.72 ABD, uluslararası
terörizm ile savaşını her ne amaçla yapıyor olursa olsun, terörizmi kendi güvenliğine yönelik
bir tehdit olarak algıladığını göstermiştir.
Bir başka açıdan, ABD’nin senelerden beri İran’ı çevrelemesinin de İran’ı
silahlanmaya ittiği söylenebilir. Hali hazırda Körfez’de binlerce ABD askeri bulunmaktadır.
İran, ABD’nin Körfez’deki ve bölgedeki askeri varlığını kendisi için tehdit olarak görmektedir.
Bu durumda, İran’ın nükleer çalışmalarını durduracağını söylemek mümkün görünmemekle
beraber, tehdit altında olma hissinin nükleer silah üretimine yönlendirebileceği de iddia
edilebilir.
George W. Bush döneminde ABD, nükleer enerji görüşmeleri için İran ile masaya
oturmanın şartını uranyum zenginleştirme programından tamamen vazgeçmek olarak
açıklamıştır. Bu tutum İran ile ABD arasında gerilime neden olmuştur. ABD söz konusu
dönemde, Muhafazakârların etkisi ile güvenlik öncelikli politikalar izleyen bir devlet ve İran’a
karşı güç kullanma arzusunda olsa da Irak ile aynı dönemde İran’a müdahale neredeyse
imkânsız görüldüğü ya da yıkıcı etkilerinin olacağı öngörülerek bu tutumundan vazgeçmiştir.
Obama döneminde ise ön şarttan vazgeçilmiş ve diplomatik görüşmeler başlatılmıştır.
İran’ın nükleer programı, Obama döneminin en can sıkıcı dış politika konularından
biri olarak nitelendirilmektedir. ABD bu dönemde, İran’ın nükleer programına yönelik
“kırmızıçizgiler” belirlemiştir. İran’ın nükleer silahları üretmesi ve bunu HAMAS, Hizbullah
gibi üçüncü gruplara transfer etmeye kalkışması kırmızıçizgilerin ihlali olarak
değerlendirilmiştir.73
Obama yönetiminin İran Devrimi’nin üzerinde, geçmiş diğer bütün Amerikan
başkanlarından daha yıkıcı etki bıraktığı değerlendirilmektedir. Bu yıkıcı etkinin asıl kaynağı
da Obama yönetiminin İran’a karşı açıktan düşman tavır sergilemeyip diplomasiye olanak
tanıması olarak ifade edilmektedir.74 Buradan Başkan Obama’nın, İran’ın nükleer programına
71 Özkan, A.g.m. s. 28
72 Özcan, A.g.e. s. 16
73
Eric S. Edelman, Andrew F. KrepinevichJr and Evan Braden Montgomery, “TheDangers of a Nuclear
Iran”, http://www.foreignaffairs.com/articles/67162/eric-s-edelman-andrew-f-krepinevich-jr-and-evanbraden-montgomer/the-dangers-of-a-nuclear-iran, (30.07.2012).
74
Aslı Bali, “Iran Will Require Assurances", An Interview with Hossein Mousavian,
http://www.merip.org/mero/mero051612, (16.05. 2012).
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 34
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
ilişkin sorunu diplomatik yollarla çözmek istediği anlaşılmakla birlikte söz konusu sorun için
askeri seçeneğe başvurmak istemediği anlaşılmaktadır.75
ABD Savunma Bakanı Leon Panetta, Washington’daki bir açıklamasında; “askeri
müdahalenin bütün seçenekler tükendikten sonra son seçenek olduğunu ama hata yapmanın
söz konusu olmayacağını, ne yapmaları gerekiyorsa bunun gereğini yapacaklarını” dile
getirmiştir.76 Yapılan bu açıklamadan, ABD’nin askeri seçenekten uzak durduğunu ama
gerekirse askeri müdahaleyi bir seçenek olarak da gördüklerini anlamak mümkündür.
İran, 1200 kilo civarındaki uranyumu (LEU-Low Enrichement Uranium) verip,
karşılığında 120 kiloluk yakıt çubukları alma teklifini kabul etmişti. İran, böylece silah yapma
niyetinde olmadığını ispat etmiş olacaktı ancak ABD “İran yönetimi uranyum zenginleştirme
programını askıya almakta başarısız oldu” açıklamasını yapmıştır. İran’ın onlarca yıldır süren
nükleer geçmişi ve ulusal gururun sembolü haline gelen nükleer programın bağımsızlığından
vazgeçmesi, İran’da bir nevi rejim değişikliğinin gerçekleşmesi anlamına gelmektedir.77
Buradan hareketle, ABD’nin aslında İran’da bir rejim değişikliği isteği uzantısı olarak da
nükleer programın bağımsızlığından vazgeçilmesini istediği anlaşılmıştır.
Süreci izleyecek şekilde, Haziran 2010’da BMGK, İran’a karşı yeni yaptırım kararı
almıştır. Mayıs 2010’da uranyum takası anlaşması imzalatmış olan Türkiye ve Brezilya İran’a
ambargo kararının aleyhinde oy kullanmıştır. Buna rağmen 15 üyeli BMGK’da ABD,
Britanya, Fransa, Rusya, Çin’in oluşturduğu beş daimi üyenin de dahil olduğu 12 üye lehte oy
vererek ambargo kararı alınmıştır. P5+1 olarak formüle edilen BMGK 5 daimi üyesi ve
Almanya’nın dahil olduğu grup ile nükleer müzakerelerin sürdürülmesi uluslararası toplumun
bir kararı olarak İran’a bildirilmiş, İran ise uranyumu %20 oranında zenginleştirmek isteğinden
vazgeçmeyeceğini dile getirmiştir.
2012’de P5+1 ülkeleriyle İran arasındaki müzakereler 15 Nisanda İstanbul
gerçekleştirilmiştir. Daha sonraki müzakereler sırasıyla Bağdat, Moskova ve yeniden
İstanbul’da yapılmıştır. Türkiye söz konusu müzakerelere uzak geçmişte de ev sahipliği
yapmış olmakla birlikte buradan Türk politikacıların konu hakkında ilgili oldukları gibi bir
sonuç da çıkarılabilir.
İran, müzakerelerde Türkiye’nin, %20 oranında uranyum zenginleştirme isteğinden
vazgeçmesi doğrultusundaki, isteğini kabul etmemiştir. Devamında ABD, 28 Haziran 2012’ye
kadar ülkelere İran’dan petrol alımından vazgeçmeleri çağrısı yapmakla birlikte, AB’de 1
Temmuz 2012’den itibaren ambargoyu uygulayacağını duyurmuştur. Hatta 1 Temmuz’u bile
beklemeden; Yunanistan, İngiltere ve Fransa, petrol ithalini durdurmuştur.
ABD tarafı sürekli olarak İran’ın nükleer çalışmalarını izleme ve baskılama politikası
gütmektedir. Şubat 2013’te Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, İran'ın Natanz'daki ana uranyum
zenginleştirme tesisine yüksek teknolojiye sahip yeni santrifüjler yerleştirmek istediğine ilişkin
haberler aldıklarını ancak bununla ilgili kanıtın veya ayrıntının bulunmadığını belirtmiştir.
Carney, bu isteğin şaşırtıcı olmadığını ancak yeni santrifüjlerin BM Güvenlik Konseyi'nin ve
75
Mark Landler, “U.S. Urged to Confront Iran on Nuclear Work”,
http://www.nytimes.com/2012/06/21/world/middleeast/doubts-raised-about-us-diplomacy-on-iran-andnuclear-issues.html?_r=2, (20.06. 2012).
76
Al Jazeera, “West Agrees to Relaunch Iran Nuclear Talks”,
http://www.aljazeera.com/news/europe/2012/03/201236134836102808.html, (07.03.2012).
77
Ceyda Karan, “Türkiye ve Brezilya’nın Soktuğu Çomak”, Radikal Gazetesi,
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=998468&CategoryID=100&
Rdkref=1, (24.05.2010).
35 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu kararlarının devam eden ihlali olduğunu ifade etmiştir.78
İran'ın, 1970'li yıllardan bu yana uranyum zenginleştirmede kullandığı IR-1 santrifüjlerini IR-
2M ile değiştirmek için uzun süredir çaba sarf ettiği iddia edilmektedir. ABD tarafı, İran’ın
tutumunun bu çabanın bir ürünü olduğunu ve uluslararası toplumun kararlarına uymadığını
savunmaktadır.
İran Meclisinin Bütçe ve Planlama Komitesi'nde görev alan milletvekili Gulam Rıza
Katip, Batı'nın yaptırımları yüzünden ülkenin petrol gelirlerinin son dokuz ayda %45
düştüğünü söylemiştir. Katip, yaptığı açıklamada, petrol ihracatındaki düşüşü Petrol Bakanı
Rüstem Kasımi'nin meclise verdiği rapordan öğrendiklerini ve rapora göre “son dokuz ayda
petrol satışlarının %40, petrol gelirleri ise %45 düşmüş" olduğunu dile getirmiştir.79 Ancak bu
düşüşe rağmen İran’ın Batının isteklerini kabul edeceğini söylemek aşırı iyimser bir
değerlendirme olacaktır.
5+1 ülkelerini temsilen AB Dış Politika Şefi Catherine Ashton, her iki taraftan teknik
uzmanların İstanbul'da bir araya geleceğini kaydetmiş ve taleplerinin %20 oranında uranyum
zenginleştirilmesinin durdurulması, mevcut stokların yurtdışına taşınması ve Fordo uranyum
zenginleştirme tesisinin kapatılması olduğunu belirterek “Seçim İran'ın” demiştir.80 Ancak
İstanbul’da yapılan müzakerelerden çıkan somut sonuç, müzakere sürecinin devam etmesine
yönelik irade açıklamaları olmuştur. ABD yönetimi Tahran’a Mart 2013’e kadar BM nükleer
gözlemcileriyle işbirliği yapmalarını aksi halde konuyu BM gündemine taşıyacağını
bildirmiştir. Müzakerelerin sürdürülmesine yönelik çalışmalara devam edilmektedir.
İran’ın izlediği politikaların bir diğer önemli boyutunu da Avrupa Birliği (AB)
oluşturmaktadır. AB-İran ilişkilerinin en sıkı olduğu alan, enerji alanıdır. İran, AB’nin enerji
ihtiyacını karşılayan en önemli tedarikçi ülkelerden biridir. Bu nedenle İran’ın izlediği enerji
politikası AB’nin de çıkarlarını etkilemektedir.
AB, İran ile devam eden çatışmalı durumla ilgili olarak yürütülen görüşmelerde
anahtar bir rol oynamak istemektedir. AB aynı zamanda nükleer programı nedeniyle İsrail’in
İran’a askeri müdahalesini önlemek amacıyla zaman kazanmak da istemektedir.81 Ancak elde
edilmek istenen sonuçların kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. Çünkü bir taraftan İran, diğer
taraftan İsrail birbirilerine tehditler savurmakta ve çatışmacı bir tutum içine girmektedir.
Washington tarafından da desteklenen klasik Avrupa tezine göre, nükleer enerjiye
sahip olan bir İran, bölgede daha da güçlenecektir. Bunun sonucunda, Batı gün geçtikçe İran
ile ilgili daha çok gündem oluşturmak durumunda kalacaktır.82
AB, zaman içinde zengin enerji kaynaklarına sahip olan İran ile yakınlaşmak
istemiştir. 21 Ekim 2003’te AB ile İran şu noktalarda anlaşmışlar; İran, UAEK Ek
78 Basın İlan Kurumu, “Beyaz Saray, İran'ın Uranyum Zenginleştirme Programının Hızını Artırmayı
Planlamasını, "Uluslararası Yükümlülüklerin Devam Eden İhlali" Olarak Nitelendirdi”,
http://www.bik.gov.tr/uluslararasi-yukumluluklerin-devam-eden-ihlali-haberi-24746, (01.02.2013)
79 BBC News, “İran'ın Petrol Geliri % 45 Düştü”,
http://www.bbc.co.uk/turkce/ekonomi/2013/01/130108_iran_oil.shtml, (30.01.2013).
80
Akşam Gazetesi, “Nükleer Görüşmelerin Adresi Yine İstanbul”, 21.06. 2012.
81
Juliane von Mittelstaedt, Ralf Neukirch and Christoph Schult, “Playing for Time: Europeans Take
Lead on Iran Nuclear Negotiations”,
http://www.spiegel.de/international/world/playing-for-time-europeans-take-lead-on-iran-nuclearnegotiations-a-820852.html, (12.03.2012).
82
Shmuel Bar, “A Nuclear Iran and the Ramifications of a Poly-Nuclear Middle East”, Working Paper,
The 12th Herzliya Conference, January 2012, www.herzliyaconference.org/en/Bar_AnucleerIran.pdf,
(12.07.2012).
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 36
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Protokolü’nü imzalayacak ve Meclis’inde onay sürecini başlatacak, tüm zenginleştirme
çalışmalarını da durduracaktır. AB, bu bağlamda İran’ın nükleer enerji hakkını tanıyacaktır.83
Ahmedinejad’ın Cumhurbaşkanı olmasıyla beraber İran’ın, nükleer faaliyetlerine tekrar
başlayacağını açıklaması, söz konusu antlaşmada bazı problemler yaşanmasına neden
olmuştur. AB ve ABD’nin İran’ın nükleer politikasına yönelik tutumlarının birbirine
yaklaşmakta olduğu hissedilmektedir.84 ABD, İran ile resmi diplomatik ilişki kurma
zorluğundan ötürü taleplerinin bir kısmını AB üzerinden iletmiş, AB ise sorunun diplomatik
müzakereler yoluyla çözülebileceğine inandığını deklare etmiştir.85 Avrupa Komisyonu'nun
enerjiden sorumlu üyesinin, İran'dan petrol ithalatının yasaklanması konusunda AB ülkeleri
arasında bir fikir birliği olup olmadığı yönündeki bir soruya, “Evet, oluştu sanırım” şeklinde
yanıt vermesi manidardır. Avrupa'da yaşanmakta olan ekonomik sıkıntılar göz önünde
bulundurulduğunda, yasağın uygulanabilirliğine şüpheyle yaklaşılmıştır.86
P5+1 ve İran arasındaki nükleer müzakere sürecine, P5+1 ülkeleri adına AB Dışişleri
Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve İran adına İran Baş müzakerecisi Said Celili önderlik
yapmıştır. Müzakerelerle ilgili olarak; yapılan açıklamalarda, artık güven artırıcı adımlar
atılması gerektiğini ifade eden Ashton, “Sürdürülebilir bir süreç istiyorsak belli bir zemin
oluşturmalıyız” derken, Said Celili ise işbirliğine dayalı yaklaşım çerçevesinde başarılı bir
görüşme yaptıklarını belirtmiş87 ve "bugün yaptığımız çalışmalara baktığımda, işbirliğine
dayalı yaklaşım çerçevesinde başarılı bir görüşme yaptığımızı düşünüyorum. İleriye doğru bir
adım attık ve bu süreçte bugüne kadar geldiğimiz noktayı temel alarak ileriye doğru devam
ettiğimizde, bundan sonraki görüşme turunda da başarılı olabileceğimizi umuyorum"
demiştir.88 Yapılan görüşmelerde İran’ın, NPT anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmesi
ve İran’ın barışçıl amaçlarla nükleer programını sürdürme hakkına da saygı gösterilmesi
üzerinde uzlaşılmış ve yürütülen çalışmaların yapıcı olduğu, devamının da getirileceği
duyurulmuştur.89
Rusya ve Çin’in Tutumu
İran’ın izlediği nükleer enerji politikasının bir tarafında Batılı güçler varken, diğer
tarafında ise yakın müttefik olan Çin ve Rusya gibi ülkeler vardır. Birçok Batılı güç, İran’ın
barışçıl amaçlı olduğunu iddia edilen nükleer enerji isteğine karşı çıkarken, Rusya ve Çin gibi
bazı ülkeler İran’ı kendi çıkarları doğrultusunda desteklemektedir.
11 Eylül saldırıları ABD’ye terörle mücadele söylemi altında bir taraftan dünyanın
çeşitli bölgelerinde askeri operasyonlar yürütme imkânı verirken, diğer taraftan ABD'nin
birçok ülkeyle yakın işbirliği içine girmesine de imkân sağlamıştır.90 Hal böyle iken,
83 Talha Köse, “İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti: Güç Dengeleri ve Diplomasinin
İmkânları”, http://www.setav.org/ups/dosya/24693.pdf, (12.04.2012): 98
84
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 12
85
Köse, A.g.m. s. 45-46
86 Euroactiv, “AB İran’a Petrol Ambargosunda Anlaştı”, http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/abirana-petrol-ambargosunda-anlasti-022878, (17.12.2011): 1
87 Ayten Çiftçi, Ela Demir, “İstanbul'da Yapıcı Atmosfer”, Zaman Gazetesi,
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1273729&title=istanbulda-yapici-atmosfer, (15.04.2012).
88
Milliyet Gazetesi, “2.Nükleer Müzakereler Bağdat'ta...”, http://dunya.milliyet.com.tr/2-nukleermuzakereler-bagdat-ta-/dunya/dunyadetay/14.04.2012/1528400/default.htm, (15.04.2012).
89 Cengiz Özbek, “Kritik Zirveden Çıkan Sürpriz Sonuç”, Hürriyet Gazetesi,
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20347947.asp, (15.04.2012).
90
Çağrı, A.g.m. s. 143
37 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
bölgelerinde artan ABD nüfuzundan ötürü, hem İran hem de Rusya rahatsızlıklarını zaman
zaman dile getirmektedir. Bu bağlamda Rusya ve İran arasındaki ikili ilişkiler 8 Ocak 1995
tarihinde Moskova’da imzalanan nükleer işbirliği antlaşmasına bağlı olarak İran’ın nükleer
programının desteklenmesi sonucu artmıştır.91 Kibaroğlu’na göre söz konusu anlaşma, iki ülke
arasında sıradan sayılabilecek bir nükleer işbirliği anlaşması olmasına karşın, Batılı güvenlik
çevrelerinde alarm zillerinin çalmasına yol açmıştır. Gerek Rusya Federasyonu, gerekse İran,
NPT’ye üye ülkeler olduğu için böyle bir işbirliğine gitmeleri çok doğal olması gerekirken,
böyle değerlendirilmeyerek karşı çıkılmıştır. Bunun nedeni, nükleer teknolojinin "ikiyüzlü"
olması gerçeğinde yatmaktadır.92 Bir başka deyişle, aynı nükleer tesisler bilimsel, teknolojik ve
barışçıl amaçlar için olduğu kadar, askeri amaçlar için de kullanılabilmektedir.
İran’ın, ABD ve AB ile yaşadığı sorunlar nedeniyle Rusya ile olan ilişkisine ihtiyacı,
Rusya’nın bu ilişkiye olan ihtiyacından daha fazladır. Bölgede İran’ın etkinliğini Moskova
denetlemekte hatta sınırlamaktadır. Tahran, oyunun kurallarını Moskova'nın belirlemesini
çoğunlukla kabullenmekte, başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkelerinin etkisinin
sınırlandırılması ve kontrol altında tutulması konusunda Rusya ile benzer politikalar
izlemektedir.93 Rusya Federasyonu, ABD ve İsrail önderliğinde uzun yıllardır devam eden
baskılara rağmen, İran’a nükleer enerji alanında destek verme fikrinden caydırılamamıştır.
Çünkü Rusya Federasyonu’nun Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi güneyden kuşatılması
ihtimali, Rusya için rahatsız edicidir.94
Çin ise hızla büyüyen bir dev olup en hızlı sanayileşen ülkelerin başında gelmektedir.
2050’de dünyanın en büyük sanayisine sahip ülkesi olacağı bile tahmin edilmektedir. Ortada
bir gerçek var ki, dünyadaki üçüncü nükleer güç olmayı başaran Çin, üçüncü uzaya insan
gönderen ülke olmayı da başarmıştır.95 1996 Mayıs’ında Mashad-Tejen demiryolu
bağlantısının açılması, Çin’i Türkmenistan üzerinden İran’a bağlamıştır. İki ülke arasındaki
enerji işbirliği ise 2004 yılında başlamıştır. Çin, İran ile 100 milyar dolar değerinde 25 yıllık
bir petrol ve doğal gaz antlaşması imzalamıştır. Günümüzde İran, Çin’in petrol ihtiyacının
yaklaşık olarak %17’sini karşılamaktadır. Ayrıca Çin’in, İran’a füze teknolojisi materyalleri
verdiğine dair bazı belgeler de ortaya çıkarılmıştır.96 Genel olarak Çin ve Rusya ikilisi,
İran’a karşı yaptırım kararlarının uygun olmadığını iddia ederek ayak direten ülkeler ola
gelmişlerdir. Bunun etkisiyle İran’a karşı uluslararası yaptırım kararların hafiflemesinde
büyük rol oynamışlardır.
Rusya ve Çin’in BMGK’daki veto yetkisi İran için önemli bir avantaj olarak
değerlendirilebilir. Her iki ülkenin Ortadoğu’da ABD etkisinin yayılmasından rahatsızlık
duyduğu ve İran’a bu nedenle destek verdiği de söylenebilir. Bölgede Batı etkisinin
sınırlandırılması hem Çin’in hem de Rusya’nın çıkarlarına uygun olduğu için de ittifak
kurdukları iddia edilebilir.
Söz konusu ittifaka Kuzey Kore’de dahil edilebilir. Kuzey Kore, Batı ile sorunlu
ilişkilere sahip bir diğer ülke olarak Rusya ve Çin gibi İran ile dostane ilişkilere sahiptir.
91
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 11
92 Mustafa Kibaroğlu, “İran Bir Nükleer Güç mü Olmak İstiyor?”, s. 277
93
Akdevelioğlu, A.g.e. s. 142
94
Aydın ve Tekbıyık, A.g.m. s. 12
95 Burak Çınar, “Tarihte Üçüncü Güç ve Orta Asya Enerji Savaşları”,
http://ph.academia.edu/Burak%C3%87%C4%B1nar/Papers/918618/TARIHTE_UCUNCU_GUC_VE_
ORTA_ASYA_ENERJI_SAVASLARI, (15.12.2011): 36-37
96 Arzu Celalifer Ekinci, “Çin Orta Doğuda Çeşitli Yollardan İmajını Güçlendirmeyi Hedefliyor”,
http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=2239, (15.12.2011): 1
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 38
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Kuzey Kore'nin resmi haber ajansı KCNA, Kuzey Kore'nin nükleer silah geliştirmesi için
İran'a yardım ettiği iddialarının “saçma” olduğunu duyurmuştur.97 Son olarak Venezüella’nın
uluslararası arenada Chavez’in kişiliğinde bütünleşen “Anti-Amerikanizm” kültürü,
Ahmedinejad’ın duruşunu “devrimci duruş” olarak değerlendirmiş ve İran’ı öncelikli konumda
tutmuştur.98
Sonuçta Çin, Rusya, Kore, Venezüella gibi devletler İran’ı ve Suriye’yi de yanlarına
alarak bölgesel çıkarlarını koruma politikası izlemişlerdir. Bu nedenle Batı için “öteki” kabul
edilen bir İran anılan ülkeler için bir müttefik sayılabilir.
Bölgesel Yansımalar
Türkiye ile İran arasında gelişen siyasi ilişkiler ticari ve ekonomik ilişkileri de
artırmıştır. Zamanla süreç terörle mücadele alanında işbirliği, uyuşturucu ile mücadele ve
kültürel işbirliğine kadar geniş bir sahaya yayılmıştır.99 Konu hakkında Türkiye, Ortadoğu’nun
nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge olması gerektiğini, İran’ın barışçıl maksatlarla
nükleer enerji üretme ve kullanma hakkı olduğunu savunmaktadır.100 Bu bağlamda, radar
sisteminin NATO şemsiyesi altında konuşlandırılmasını sağlayan Türkiye,101 genel olarak
bölgesinde barış yönlü aktif rol politikalar izlemekte ve karar vericileri bu konuda
cesaretlendirmektedir.102 Ancak İran’ın nükleer çalışmalarından çıkabilecek herhangi bir sonuç
ya da bu çalışmaların muhtemel sonuçlarından herhangi biri nükleer silah üretimi ise bunlar
Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olacaktır. Buna rağmen Türkiye, Batının İsrail ve İran’a yönelik
diplomatik ve siyasi açıklamalarında sadece İran’ı eleştirmesini de haklı bulmamakta ve
eleştirmektedir.
İsrail ile İran arasındaki mevcut durum için cumhurbaşkanlarının söylemleri
açıklayıcıdır. Ahmedinejad’ın İsrail’i haritadan silme çağrısı, Şimon Peres tarafından bir
Yahudi soykırımı çağrısı olarak değerlendirilmiştir.103 İsrail Cumhurbaşkanı Perez’in “İran’a
karşı askeri saldırı, diplomatik seçeneklerden daha yakın” olduğuna dair açıklaması,104 İsrail’in
İran’a yönelik tutumunun en net göstergelerinden biridir. Ki bu gibi gerilim dolu açıklamalar,
bölgenin kronik hastalıkları olup bir anlamda kulaklarımız bunları duymaya aşinadır.
İran nükleer çalışmalarının yansıma bulduğu önemli bölgesel aktörlerden biri de Suudi
Arabistan’dır. Genel bir ifade ile Suudi Arabistan ve İran rekabet halinde birer ülke
konumundadır. Bunun sebebi Suudi Arabistan’daki Şii nüfus ile bölgesel nüfuz alanlarıdır. Ek
97 Habertürk Gazetesi, “Kuzey Kore: İran’a Yardım Etmiyoruz”,
http://www.haberturk.com/dunya/haber/689340-kuzey-kore-irana-yardim-etmiyoruz, (19.12.2011).
98 Stratejik Düşünce Enstitüsü, “Latin Amerika’da İran Varlığı”,
http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1072/latin-amerikada-iran-varligi.aspx, (19.12.2011): 1
99 Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye İran Siyasi İlişkileri”, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-iran_siyasiiliskileri.tr.mfa, (03.12.2011): 1
100
Bülent Aras, “Türk-İran İlişkileri: Değişim ve Süreklilik”,
http://www.bulentaras.com/fp/files/ASAM2006.pdf, (03.12.2011).
101
Erdem Kaya, Hazar Vural, “İran Dış Politikasında Tehdit Algıları ve Dinamikler”,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1150:ran-d-politikasndatehdit-alglar-ve-dinamikler&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150, (03.12.2011).
102
Tayyar Arı ve Ferhat Pirinççi, “Türkiye’nin Yeni Orta Doğu Politikası ve Suriye ile Lübnan’daki
Algılamalar”, Akademik Bakış, (Cilt 4, Sayı 7, 2010): 1
103
Atasoy, A.g.e. s. 130
104
Milliyet Gazetesi, “Nükleer Rapora Doğru Gerilim Dorukta”, http://dunya.milliyet.com.tr/nukleerrapora-dogru-gerilim-dorukta/dunya/dunyadetay/08.11.2011/1460411/default.htm, (05.12.2011).
39 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
olarak Suudiler genelde Batı yanlısı politikalar izlerken, İran, Rusya ve Çin yanlısı politikalar
izlemektedir. Bu durum iki ülke arasındaki rekabeti daha da artırmaktadır.
Dahası, Özünde Müslüman birer ülke olmalarına karşın Suudi Arabistan’daki
Vahhabilik inancı ile İran’daki Şiilik inancı birbirine zıttır.105 İran, Suudi Arabistan’ı ABD ile
sıcak ilişkileri, İsrail politikalarına karşı etkisiz tutumu ve petrol politikaları nedeni ile
eleştirirken Suudi Arabistan ise İran’ı teröre destek vermek ve Şii/Fars yayılmacılık politikası
gütmekle suçlamaktadır.106 Bazı kaynaklara göre Suudi Arabistan yönetimi ABD’ye çeşitli
defalar İran’a askeri müdahale yapması yönünde telkinlerde bulunmuştur.107
Bölgenin bir diğer önemli aktörü de Suriye’dir. Suriye de Batı karşıtı duruşuyla dikkati
çekmektedir. Suriye, günümüzde yaşadığı iç karışıklığa rağmen 1979 devriminden beri İran’ın
en yakın müttefiklerinden biridir. Humeyni yönetimini Arap ülkelerinden ilk tanıyan ülke
Suriye’dir. Suriye, İran-Irak Savaşı sırasında da İran’ı desteklemiştir. Benzer şekilde Suriye’de
Arap Baharı kaynaklı protesto gösteriler başlayınca, İranlı yetkililer Esad iktidarını
desteklediklerini beyan etmişlerdir.108
Son olarak İran-Ermenistan ikili ilişkilerini yorumlayacak olursak, İran ülkesindeki
Azeri nüfus yoğunluğuna ve Ermenistan-Azerbaycan arasındaki çatışmalı ilişkilere rağmen
Ermenistan ile dostane ilişkiler kurmuştur. Batı üzerinde lobicilik faaliyetleri aracılığıyla etkili
olabilen Ermenistan’ın ise İran’ın nükleer çalışmalarını kendisi için bir “sorun” olarak
algılamadığını söylemek gerekir.
Hem Batı’daki etkisi hem de bölge ülkeleri arasındaki stratejik ve politik konumu
Ermenistan’ı önemli bir aktör haline getirmiştir. Bu açılardan düşünülecek olursa, İranErmenistan ilişkileri bölgesel konumları dolayısıyla önem arz etmektedir. İran Dışişleri Bakanı
ile Ermenistan Enerji Bakanın görüşmelerinden yansıyan şu diyalogun mevcut durumu
somutlaştırdığı düşünülebilir. İranlı Bakan, Ermenistan ile İran arasında tarihi derin ilişkilerin
olduğunu duyurmuş ve bu ilişkilerin gelişmesini umduğunu açıklamıştır. Bunun üzerine
Ermenistan Enerji Bakanı, Ermenistan ile İran arasında politik problem olmadığını ve bunun
iki taraflı ilişkilerin farklı alanlarda gelişmesi için iyi bir önkoşul olduğunu vurgulamıştır.109
Sonuç
İnsanoğlunun geçmişine baktığımızda, her zaman bir güç mücadelesi söz konusudur.
Nükleer güç mücadelesi de aslında bir güç mücadelesidir. Her ülke kendi çıkarını öncelemekte
ve diğer ülkelere göre üstün olanaklara sahip olmak istemektedir. Enerji sorunu, günümüz
devletlerinin çözmekte en çok zorlandığı sorunlardan biridir. Özellikle nükleer enerji;
ekonomik olduğu kadar, askeri ve politik boyutu da olan bir enerji çeşidi olarak büyük bir
rekabet alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
İran’ın yaşamakta olduğu problemi, mevcut düzenin bozulmasını istemeyen çevrelerin
endişeleri olarak da yorumlayabilmek mümkündür. Her doğan yeni bir gün sahip olunan bilgi
düzeyini arttırmakla birlikte günümüz devletlerini birbirlerine daha bağımlı hale getirmektedir.
105 Cem Yılmaz, “İran ve Suudi Arabistan’ın Bitmeyen Bölgesel Rekabeti”, Orta Doğu Analiz, (Cilt 3,
No 26, Şubat 2011): 53.
106 Ünal Gündoğan, “1979 İran İslam Devrimi’nin Orta Doğu Dengelerine Etkisi”, Orta Doğu Analiz,
(Cilt 3, No 30, Haziran 2011): 69.
107
Yılmaz, A.g.m. s.60
108 Güneş Özyurt, “Suriye deki Gelişmeler ve Türkiye İran İlişkileri”,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1124:suriyedekigelimeler-ve-tuerkiye-ran-likileri&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150, (19.12.2011).
109 Ermeni Haber Ajansı, “İran Dışişleri Bakanı: İran ile Ermenistan Arasında Tarihi İlişkileri Var”,
http://www.ermenihaber.am/siyaset/iran-disisleri-bakani/, (19.12.2011), s.1
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 40
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Bu bağlamda, çeşitli ülkelerle diplomatik ilişkilerini karşılıklı askıya almış olan İran yönetimi,
stratejik bir oyun oynamaktadır. İran için bu oyunun içinde nükleer teknolojiden vazgeçmek
yoktur. Nükleer enerjiden vazgeçmenin İran için “kırmızıçizgi” olduğu anlaşılmaktadır. İran’ın
diplomasinin kendisine sağladığı bütün imkânları kullanarak zaman kazanmaya ve bu arada
nükleer teknolojisini de ilerletmeye çalıştığı söylenebilir. İran’ın yakın dönemde yeni nesil
nükleer santralleri devreye sokması da bu konudaki kararlılığının bir diğer delilidir. Yeni nesil
nükleer santralleri İran’ın nükleer çalışmalarının yeni bir aşamaya geçişi olarak anlamak da
mümkündür.
Sürekli güç dengelerinin değiştiği dünya devletler düzeninde, İran’ın nükleer
programının başlatılmasında teknik destek sağlayan ABD ve diğer batılı devletler, bugün
İran’ın nükleer faaliyetlerini durdurmak için azami gayret sarf etmektedirler. Batı, İran’ın
uluslararası hukukun kendisine verdiği bir hak olan uranyumu %20 zenginleştirme hakkını
anılan sebeplerden dolayı kullandırmak istememektedir. Buradan Batı’nın nükleer enerji
nedeniyle İran üzerine baskılarının devam edeceği de anlaşılmaktadır. Ancak gerek ABD’nin
içinde bulunduğu ekonomik ve politik zayıflama eğilimindeki konum, gerekse uluslararası
konjonktür, İran’a olası askeri müdahale seçeneğini zayıflatmakta ve diplomasiyi “zorunlu
yol” haline getirmektedir. Uzun yılların diplomasi geleneğine ve tecrübesine sahip olan
İran’ın, Batının kırmızıçizgilerini de iyi bildiği ve diplomatik taktikleri çok iyi kullanarak
devam edeceği anlaşılmaktadır.
İran günümüzde uranyumu yaklaşık %3 düzeyinde zenginleştirmiş durumdadır. Bu
konuda daha yüksek oranlar da ifade edilmektedir. Bu oranı arttırarak hastanelerde izotop
olarak ve bilimsel çalışmalarda kullanmak istemektedir. Nükleer yakıt olarak kullanmak üzere
%20 oranında zenginleştireceğini de duyurmuş durumdadır. Buradan Batı’nın, İran’ın nükleer
silah ya da atom bombası yapmak isteğini doğrulayan kesin veri elde edemediği anlaşılmakla
beraber, politik olarak, İran’ı kontrol etmek amacında veya kaygısında olduğu ifade edilebilir.
Bütün bunlardan başka, söz konusu ilişkinin günümüzdeki önemli bir boyutunu
oluşturan ambargo kararlarından istenen sonuçların elde edilmesi neredeyse imkânsız
görünmektedir. Devrimden bu yana ambargo ve baskı altında olan, mallarına ve varlıklarına el
koyulan İran’ın günümüzdeki konumu ve gücü ambargo kararlarıyla istenilen sonuçların tam
olarak elde edilemeyeceğini doğrular niteliktedir. Sorun silahlı çatışmaya dönmeden,
diplomatik yollarla çözülmeye çalışılmakla beraber, geçen her günün İran’ın lehine işlediği de
düşünülmektedir. Ancak konjonktürel değişimler, güç mücadeleleri ya da değişimlerinin
nükleer sorunu büyük bir çatışmaya dönüştürme olasılığının olduğu da gözden
kaçırılmamalıdır. Böyle bir durumdan da en çok etkilenecek ülkelerden biri Türkiye’dir.
Kaynakça
Akbaş, Zafer, “ABD’nin Ortadoğu Politikalarının Sürdürülebilirliği ve Ortadoğu’da
Güç Mücadelesi”, International History Studies, Relationships of the USA and the Great
Middle East Special Issue, (October 2011):1-18.
Akbaş, Zafer, Irak Sorununun Uluslararası Boyutu ve Türkiye, (Barış Kitap, Ankara,
2011).
41 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Akdevelioğlu, Atay, “İran İslam Cumhuriyeti’nin Orta Asya ve Azerbaycan
Politikaları”, Uluslararası İlişkiler, (Cilt 1, Sayı 2, Yaz 2004): 129-160
Akşam Gazetesi, “Nükleer Görüşmelerin Adresi Yine İstanbul”, 21.06.2012
Al Jazeera, “West Agrees To Relaunch Iran Nuclear Talks”,
http://www.aljazeera.com/news/europe/2012/03/201236134836102808.html, (07.03.2012).
Aras, Bülent, “Türk-İran İlişkileri: Değişim ve Süreklilik”,
http://www.bulentaras.com/fp/files/ASAM2006.pdf, (03.12.2011).
Arı, Tayyar, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, (MKM Yayıncılık, Bursa, 2011).
Arı, Tayyar ve Pirinçci, Ferhat, “Türkiye’nin Yeni Orta Doğu Politikası ve Suriye ile
Lübnan’daki Algılamalar”, Akademik Bakış, (Cilt 4, Sayı 7, 2010): 1-16.
Atasoy, Defne, İran’da Şah Sonrası Nükleer Enerji Politikası, Kadir Has Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.
Atun, Ata, “İran’ın Nükleer Tesisinde Patlama (1)”, http://www.ataatun.org/iraninnukleer-tesisinde-patlama-1.html, (30.01.2013).
Aydın, Dilek ve Tekbıyık, Arif, “İran Nükleer Programının Türkiye’nin Güvenliğine
Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, 2007, (5): 105-128.
Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi,
“İran’ı Anlamak”, http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapordosya/irani-anlamak.pdf, (28.11.2011).
Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi,
“Orta Doğu’da Güncel Güvenlik Sorunları”,
http://busam.bahcesehir.edu.tr/rapordosya/ortadogu_rapor.pdf, (24.11.2011).
Bâli, Aslı,“Iran Will Require Assurances", An Interview with Hossein Mousavian,
http://www.merip.org/mero/mero051612, (16.05. 2012).
Bar, Shmuel, “A Nuclear Iran and the Ramifications of a Poly-Nuclear Middle East”,
Working Paper, The 12th Herzliya Conference, January 2012,
www.herzliyaconference.org/en/Bar_AnucleerIran.pdf, (12.07.2012).
BBC News, “İran'ın Petrol Geliri % 45 Düştü”,
http://www.bbc.co.uk/turkce/ekonomi/2013/01/130108_iran_oil.shtml, (30.01.2013).
Basın İlan Kurumu, “Beyaz Saray, İran'ın Uranyum Zenginleştirme Programının
Hızını Artırmayı Planlamasını, "Uluslararası Yükümlülüklerin Devam Eden İhlali" Olarak
Nitelendirdi”, http://www.bik.gov.tr/uluslararasi-yukumluluklerin-devam-eden-ihlali-haberi-
24746, (01.02.2013)
Birleşmiş Milletler Kamusal İletişim Dairesi , “Birleşmiş Milletler Hakkında Her
Şey”, http://www.unicankara.org.tr/everything_Turkish_final.pdf, (04.12. 2011).
Brzezinski, Zbigniew ve Gates, Robert M., İran’ın Zamanı Geldi, (Profil Yayıncılık,
İstanbul, 2004).
Çağrı, Erhan, “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül’ün Etkileri”, Uluslararası
İlişkiler, (Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004): 123-149
Çınar, Burak, “Tarihte Üçüncü Güç ve Orta Asya Enerji Savaşları”,
http://ph.academia.edu/Burak%C3%87%C4%B1nar/Papers/918618/TARIHTE_UCUNCU_G
UC_VE_ORTA_ASYA_ENERJI_SAVASLARI, (15.11. 2011).
Çiftçi, Ayten ve Demir,Ela, “İstanbul'da Yapıcı Atmosfer”, Zaman Gazetesi,
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1273729&title=istanbulda-yapici-atmosfer,
(15.04.2012).
Dalar, Mehmet, “İran’ın Nükleer Programı: Uluslararası Hukuk Bağlamında Bir
Analiz”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, (Cilt 7, No 24, 2008): 270-303
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 42
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Dayday, Necmi, “Nükleer Enerji ve Nükleer Santral Kazaları”,
http://www.trntp.org/trntp-haberler/135-nuekleer-enerji-ve-nuekleer-santral-kazalari.html,
(27.11.2011).
Dışişleri Bakanlığı, “İran’ın Nükleer Programına İlişkin Son Gelişmeler Hakkında
Bilgi Notu”, http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/Bolgeler/Iran_Haziran_2010.pdf,
(03.12.2011).
Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye İran Siyasi İlişkileri”, http://www.mfa.gov.tr/turkiyeiran_siyasi-iliskileri.tr.mfa, (03.11.2011).
Edelman, Eric S., Krepinevich Jr, Andrew F. and Montgomery, Evan Braden, “The
Dangers of a Nuclear Iran”, http://www.foreignaffairs.com/articles/67162/eric-s-edelmanandrew-f-krepinevich-jr-and-evan-braden-montgomer/the-dangers-of-a-nuclear-iran,
(30.07.2012).
Ekinci, Arzu Celalifer, “Çin Orta Doğuda Çeşitli Yollardan İmajını Güçlendirmeyi
Hedefliyor”, http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=2239, (15.12.2011).
Ekinci, Arzu Celalifer, “Nükleer Krize İlişkin Çözüm Arayışları”,
http://www.usakgundem.com/yazar/1003/n%C3%BCkleer-krize-iliskin-
%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-arayislari.html, (04.12.201).
Ekinci, Arzu Celalifer, İran Nükleer Krizi, (Ankara: USAK Yayınları, 2009).
cevreonline, “Enerji Çeşitleri”,
http://www.cevreonline.com/yakitlar/enerji2.htm#nukleer, (27.11.2011).
Enerji ve Çevre Teknolojileri Strateji Grubu, “Vizyon 2023 Projesi”,
http://www.eteat.gazi.edu.tr/makale/enerji-cevre.pdf, (25.11.2011).
Ermeni Haber Ajansı, “İran Dışişleri Bakanı: İran ile Ermenistan Arasında Tarihi
İlişkileri Var”, http://www.ermenihaber.am/siyaset/iran-disisleri-bakani/, (19.12.2011).
Euroactiv, “AB İran’a Petrol Ambargosunda Anlaştı”,
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/ab-irana-petrol-ambargosunda-anlasti-022878,
(17.11.2011).
Gündoğan, Ünal, “1979 İran İslam Devrimi’nin Orta Doğu Dengelerine Etkisi”, Orta
Doğu Analiz, (Cilt 3, No 30, Haziran 2011): 67-73
Haber Türk Gazetesi, “Kuzey Kore: İran’a Yardım Etmiyoruz”,
http://www.haberturk.com/dunya/haber/689340-kuzey-kore-irana-yardim-etmiyoruz,
(19.11.2011).
İnol, Uğur, “Türkiye’nin Enerji Sorunu ve Nükleer Enerji”,
http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/625abb8e458a797_ek.pdf?dergi=JEOLOJ%C4%25B,
(26.11.2011).
Karabulut, Bilal, “Uluslararası Yaptırımların Hukuksal Bir Analizi”, Uluslararası
Hukuk ve Politika, (Cilt 3, Sayı 12, 2007): 15-40
Karan, Ceyda, “Türkiye ve Brezilya’nın Soktuğu Çomak”, Radikal Gazetesi,
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=998468&CategoryI
D=100&Rdkref=1, (24.05.2010).
Kaya, Erdem ve Vural, Hazar, “İran Dış Politikasında Tehdit Algıları ve Dinamikler”,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1150:ran-dpolitikasnda-tehdit-alglar-ve-dinamikler&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150,
(03.12.2011).
43 Zafer Akbaş- Adem Baş
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Kibaroğlu, Mustafa, “Enerji mi? Silah mı? Nükleer’in İki Yüzü”,
http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/KibarogluAvrasyaDosyasi-Nukleer-04Haziran2005.pdf, (26.11.2011).
Kibaroğlu, Mustafa, “İran Bir Nükleer Güç mü Olmak İstiyor?”, Avrasya Dosyası-İran
Özel Sayısı, (Cilt 5, No 3, 1999): 271-282
Kibaroğlu, Mustafa, “İran’daki Gelişmelerin Türkiye’nin Güvenliğine Etkileri ve
Alınabilecek Tedbirler”,
http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/KibarogluHarbAkademileri-Sempozyum-Iran-Mart2006.pdf, (23.11.2011).
Kibaroğlu, Mustafa, “Kuzey Kore’nin Nükleer Silah Programı: Sebepler ve Sonuçlar”,
Uluslararası İlişkiler, (Cilt 1, Sayı 1 Bahar 2004): 154-172
Köse, Talha, “İran Nükleer Programı ve Orta Doğu Siyaseti: Güç Dengeleri ve
Diplomasinin İmkânları”, http://www.setav.org/ups/dosya/24693.pdf, (12.04.2012).
Landler, Mark, “U.S. Urged to Confront Iran on Nuclear Work” ,
http://www.nytimes.com/2012/06/21/world/middleeast/doubts-raised-about-us-diplomacy-oniran-and-nuclear-issues.html?_r=2, (20.06. 2012).
Milliyet Gazetesi, “2.Nükleer Müzakereler Bağdat'ta...”,
http://dunya.milliyet.com.tr/2-nukleer-muzakereler-bagdat-ta-
/dunya/dunyadetay/14.04.2012/1528400/default.htm, (15.04.2012).
Milliyet Gazetesi, “Nükleer Rapora Doğru Gerilim Dorukta”,
http://dunya.milliyet.com.tr/nukleer-rapora-dogru-gerilimdorukta/dunya/dunyadetay/08.11.2011/1460411/default.htm, (05.12.2011).
Mittelstaedt, Juliane von, Neukirch, Ralfand Schult,Christoph, “Playing for Time
Europeans Take Lead on Iran Nuclear Negotiations”,
http://www.spiegel.de/international/world/playing-for-time-europeans-take-lead-on-irannuclear-negotiations-a-820852.html, (12.03.2012).
Özbek, Cengiz, “Kritik Zirveden Çıkan Sürpriz Sonuç”, Hürriyet Gazetesi,
http://www.hurriyet.com.tr/planet/20347947.asp, (15.04.2012).
Özcan, Nihat Ali, “İran Sorununun Geleceği Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve
Türkiye’ye Öneriler”,
http://www.tepav.org.tr/upload/files/1269869551r4959.Iran_Sorununun_Gelecegi_Senaryolar
__Bolgesel_Etkiler_ve_Turkiye_ye_Oneriler.pdf, (03.12.2011).
Özkan, Gökhan, “Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki Bölgesel Politikasında
Enerji Güvenliği”, Akademik Bakış, (Cilt 4, No 7, Kış 2010): 17-40
Özkan, Güner, “ABD-İran Arasında Nükleer Güç ve Güvenlik Sorunu”, Finans Politik
& Ekonomik Yorumlar, (Cilt 44, No 509,2007): 21-34
Öztürk, Tuğçe E., “Yeni Dönem Türkiye-ABD İlişkileri: Fırsatlar ve Riskler”,
http://www.tasam.org/Files/PDF/abdsonucraporu.pdf, (03.11.2011).
Özyurt, Güneş, “Suriye deki Gelişmeler ve Türkiye İran İlişkileri”,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1124:suriyedek
i-gelimeler-ve-tuerkiye-ran-likileri&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150, (19.11.2011).
Politik Akademi, “Psikolojik Savaş Kavramı ve Uluslararası İlişkiler”,
http://www.politikakademi.org/2011/01/psikolojik-savas-kavrami-ve-uluslararasi-iliskiler,
(24.01.2012).
Quillen, Chris, “Iranian Nuclear Weapons Policy: Past Present, and Possible Future”,
Middle East Review of International Affairs, (Vol. 6, No. 2, June 2002): 17-24.
İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları 44
H i s t o r y S t u d i e s
A Tribute to Prof. Dr. Halil INALCIK
Volume 5/2 2013
Sandıklı, Atilla, “İran’ın jeopolitiği, ABD ve Türkiye”,
http://www.tuicakademi.org/index.php/yazarlar1/73-atilla-sandikli-tum-yazilari/413-iraninjeopolitigi-abd-ve-turkiye, (23.11.2011).
Stratejik Düşünce Enstitüsü, “Latin Amerika’da İran Varlığı”,
http://www.sde.org.tr/tr/haberler/1072/latin-amerikada-iran-varligi.aspx, (19.12.2011).
Takeyh, Ray, “Iran's Nuclear Calculations”, World Policy Journal, (Vol. 20, No. 2,
Summer, 2003): 21-28
Temurçin, Kadir ve Aliağaoğlu,Alpaslan, “Nükleer Enerji ve Tartışmalar Işığında
Türkiye’de Nükleer Enerji Gerçeği”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/33/823/10456.pdf,
(25.11.2011).
Türkiye Bankalar Birliği, “Bankacılar”,
http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/userfiles/file/DERGI%2079.pdf, (24.03.2012).
Uşaklı, Ali Bülent, “Nükleer Güç Olarak İran’ın Uluslararası Sistemdeki Yeni
Konumu ve Konunun Türkiye Açısından Değerlendirilmesi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi,
(No 13, Mayıs 2009): 107-122.
Uşaklı, Ali Bülent, Savaşın Dönüşümünde Teknolojik Gelişmelerin Etkisi, Atılım
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007.
Ütük, Seçim, “Nükleer Enerji ve Türkiye”,
http://www.enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=19:nuekleerenerji-ve-tuerkiye&catid=6:nuekleer&Itemid=55, (27.11. 2011).
Yavaş, Umut, Yeni Dünya Düzeninde Ekonomik Yaptırımların Stratejik Kullanımı,
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Kocaeli, 2006.
Yıldırım, Metin ve Örnek, İbrahim, “Enerjide Son Seçim: Nükleer Enerji”,
sbe.gantep.edu.tr/~sbd/index.php/sbd/article/download/6/5, (23.11.2011).
Yılmaz, Cem, “İran ve Suudi Arabistan’ın Bitmeyen Bölgesel Rekabeti”, Orta Doğu
Analiz, (Cilt 3, No 26, Şubat 2011): 53-62
Yurtsever, Ali H. , “UEAK’tan İran Kararı”,
http://www.aa.com.tr/tr/kategoriler/dunya/103366-iran-tasarisi-kabul-edildi, (25.01.2012).
Yüksel, Mete, “Nükleer Enerji ve Türkiye”, http://www.tasam.org/trTR/Icerik/1261/nukleer_enerji_ve_turkiye, (27.11.2011).

Konular