SAFEVİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU MESELESİ: KIZILBAŞLARIN ORTAYA ÇIKIŞI

Öz
İran’da Moğol ve Timur istilasının getirmiş olduğu siyasi, iktisadi ve sosyal
bunalımın içerisinde Erdebil’de ortaya çıkarak kısa sürede mürit sayısı artan
Erdebil tarikatı, kurucusu Safiyüddin İshak Erdebili’den sonra siyasi bir çehreye
bürünmüş, Azerbaycan civarındaki Akkoyunlu Türkmenlerinin desteğiyle
müritlerini silahlı kuvvetler haline getirterek iktidarı ele geçirmiştir. Siyasi
iktidarın ele geçirilmesinde en önemli unsurlardan olan Şamlu, Rumlu, Ustaclu,
Tekelu, Zülkadirlu, Afşar, Kaçar, Varsak ve Karadağlı Türk boy ve aşiretlerinin
kuvvetleri, tarikatın birer müridi olarak başlarına kırmızı başlık taktıkları için
tarihte Kızılbaş olarak anılmışlardır. Şah I. İsmail, hanedanlığın kuruluşunu
bunlara dayandırdığından kurulan devlete Safevi Kızılbaş Devleti denilmiştir.
Devletin kuruluşunda önemli rolleri olan Kızılbaşların daha sonra siyasi
iktidarın ayağına pranga olmuşlardır. Şah I. Tahmasb, bunların nüfuzunu
kırmak için önlemler almışsa da sonuca ulaşamamış ve aynı sorun daha sonraki
dönemlerde devam etmiştir. Bu yüzden çalışmamızda tarikatın dayandığı
zemini ortaya koyduktan sonra bu tarikatın İran’dan Anadolu’nun doğusuna
kadar olan coğrafyada hangi saiklerle yayıldığını ortaya koymaya ve tarikat
müritlerinin nasıl Kızılbaş olarak siyasi hüviyete geçtiklerini açıklamaya
çalışacağız.
Anahtar Kelimeler: İran, Safevi, Kızılbaş, Şeyh, Safiyüddin Erdebili
The Issue III of Founding of Safavids: Emergence of Qizilbash
Abstract
After the crisis of Political, economic andsocial that Mongol and Timur
Invasions made, Ardabil Sect flourished in Ardabil and increased its followers.
After The Founder of The Sect, Safi-ad-din Ardabili, The Sect politicized and
seized power with help of Aq Qoyunlu Turks. The most important Turkish
tribes in the seizure of political power were Shamlu, Rumlu, Ustadjlu, Takkalu,

 Doç. Dr., Amasya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü,
yilmazkaradeniz44@hotmail.com
54 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Zulkadir (Dulkadir), Afshar, Qajar, Warsak and Karadag. Members of the
Turkish tribes were also follower of Ardabil Sect and they were called as
Qizilbash (Redhead) because they worea red cap. Safavid state also were called
as Safavid Qizilbash State because Shah Ismail I depended on them to found the
dynasty. İn the founding of Safavids, Qizilbash Turks had important role but
later, they started to be trouble for the dynasty. Shah Tahmasp I took
precautions for Qizilbash Turks but He was not successful and the problems
kept. Qizilbash Turks were effective in administration and were in the activities
of the Sect. In this study, It is tried to be explained what reasons the Sect
depended on, what reasons made The Sect spread from Iran to West of Anatolia
and how the followers politicized as Qizilbash.
Key Words: Iran, Safavid, Qizilbash, Sheikh, Safi-ad-din Ardabili
Giriş
İran’da dokuzuncu asırdan itibaren yayılmaya başlayan Şia
mezhebi, on üçüncü asrın ikinci yarısından itibaren Erdebil tarikatının
Sünnilikten Şiiliğe kaymasıyla güçlenmiş, siyasi iktidarı ele geçiren
Safevilerin resmi mezhebi olmuştur. Bu hadise, İran tarihinde ilk defa Şii
esaslara göre bir devletin kurulmuş olması hasebiyle önemlidir. Batılı
şarkiyatçılardan “Tarih-i Edebiyat-ı İran” isimli eserin yazarı Browne
ve“Teşkil-i Devlet-i Milli-i İran” adlı eserin yazarı Walther Hintz, bu
hadiseyi İran milli birliğinin oluşmasında önemli saymışlardır. Rus
tarihçilerden Piguolevskaya ve Petroşefsky, Kızılbaşların durumunu,
İran’daki Türk hâkimiyetinin devamı olarak görmüşlerdir. Kızılbaşların
zuhuru ile aynı dönemde yaşamış olan Sünni tarihçilerden Şeyh Fazl bin
Ruzbahan Hancı ile Şerafeddin Bidlisi, Kızılbaşların Safevi iktidarı
içerisindeki rollerini siyasi ve askeri açıdan menfi görmüşlerdir. İran’ın
yetiştirdiği önemli tarihçilerden ve aynı zamanda bu hususta önemli bir
eser yazmış olan Ahmed Kesrevi, Erdebil tarikatı liderlerinin seyit ve Şii
olmadıklarını beyan ettikten sonra tarikatı saltanata taşıyan Kızılbaşları
ise Şia için bir lütuf olarak kabul etmiştir.
1

1 Ahmed Kesrevi, Şeyh Safi ve Tebareş, Tehran, 1355. Geniş bilgi için bkz. Edward
Browne, Tarih-i Edebiyat-ı İran, çev. Reşid Yasemi, Tehran, 1316; Walter Hintz, Teşkil-i
Devlet-i Milli der İran, çev. Keykavus Cihandari, Tehran, 1362; N. V. Piguoleskaya,
Tarih-i İran, çev. Kerim Kişaverz, Tehran, 1354; İlia Pavlovich Petroşefsky, İslâm der
İran, çev. Kerim Kişaverz, Tehran, 1354; Fazl bin Ruzbahan Hancı İsfahani, Âlem-i
Ara-yı Emini, (tash. J. I. Wodez), bica, bita; Şeref Han Bidlisi, Şerefname, Tehran, 1377.
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 55
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
İran’da Kızılbaş hâkimiyetine dayanan Safevi Devleti’nin zuhuru
ile Şah I. İsmail (1501-1524) ve Şah I. Tahmasb (1524-1576) dönemlerini
anlatan eserler önemli bir yer tutmaktadır. Gıyaseddin Handemir’in
“Tarih-i Habibü’s-siyer”,
2
İbrahim Emini’nin “Fütuhat-ı Şahi”,
3 Emir
Mahmud Handemir’in “Tarih-i Şah İsmail ve Şah Tahmasb”,
4 Yahya
Kazvini’nin “Lebü’t-tevarih”,
5 Hasan Beg Rumlu’nun “Ahsenü’t-tevarih”,
6
Kadı Ahmed Gaffari’nin “Tarih-i Cihanarâ”,
7 Abdi Beg Nevidi’nin
“Tekmeletü’l-ahbâr”,
8 Budak Kazvini’nin “Cevahirü’l-ahbâr”9 ve yazarı belli
olmayan, fakat bu sahada istifade edilen “Âlem-i Arâ-yı Şah Tahmasb”
önemli eserlerdir.
10
Safevi Hanedanı, İran’daki Türk hâkimiyeti dönemlerinden olan
Gazneli (961-1187), Selçuklu (1040-1157) ve Kirman Selçuklu
Devleti’nden (1092-1187) sonra egemenliğin Şii İranlıların eline
geçmesini sağlamıştır. 11 Zira Müslüman Arapların bu coğrafyayı
fethinden sonra başlayan İslâmi dönem, 820’de kurulan Tahiriler, 875’de
kurulan Safari ve Samani, 932’de kurulan Büveyhi idaresi ile birlikte
bölgesel hanedanlık halinde idare edilmiş, 998’de bölgeye hâkim olan
Gazneliler ile birlikte Türklerin hâkimiyeti başlamıştır. Bu hâkimiyet
1194’e kadar Irak Selçukluları ile devam etmiş, 1256’da başlayan Moğol
istilası Türk hâkimiyetini sona erdirmiş, 1370’de Timur’un İran’ı işgali ile
Timurlular dönemi başlamıştır. On ikinci asrın sonunda başlayan işgal
ve istila dönemi, on dördüncü asrın ikinci yarısına kadar devam etmiş,
bu süre içerisinde büyük sıkıntılar çeken halk, idarecilerin zulmü
karşısında çareyi ilahi kudrete sığınmada bulmuş, bu zikrin icra edildiği
tasavvuf ve tarikatlara teveccüh etmiştir. Moğol istilasının sebep olduğu

2 Gıyaseddin Handemir, Habibü’s-siyer fi Ahbarü’l-efradü’l-beşer IV, (tash. Celaleddin
Samayi), Tehran, 1333.
3
İbrahim Emini, Fütuhat-ı Şahi, Nüsha-yı Hatti, Kütübhane-i Merkezi Danişgâh-ı
Tehran.
4 Emir Mahmud Handemir, Tarih-i Şah İsmail ve Şah Tahmasb, (tash. Muhammed Ali
Cerahi), Tehran, 1370.
5 Yahya Abdullatif Kazvini, Lebü’t-tevarih, Tehran, 1363.
6 Hasan Beg Rumlu, Ahsenü’t-tevarih, Tehran, 1357.
7 Kadı Ahmed Gaffari Kazvini, Tarih-i Cihan-arâ, Tehran, 1343.
8 Abdi Beg Nevidi, Tekmeletü’l-ahbâr, Tehran, 1369.
9 Budak Kazvini, Cevahirü’l-ahbâr, Tehran, 1378.
10 Âlem-i Arâ-yı Şah Tahmasb, Tehran, 1349.
11 Zebiyullah Safa, Tarih-i Edebiyat-ı İran, IV, Tehran, 1363, s.77
56 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
büyük bunalım öncesinde İran’da bazı tasavvufi hareketler olmuşsa da
siyasi idareyi etkileyecek derecede olmamıştır. Bunlardan Nimetullah
Veli Kirmani (750-827) tarafından tesis edilen “Nimetullahiyye” tarikatı
icra ettiği zikri usulleriyle “Safeviyye” tarikatına yakın olmuştur. 12
Tarikatın müessisi Nimetullah’ın şeceresi İsmail bin Cafer aracılığıyla
Hz. Ali (r.a)’ye dayandırılmıştır.13 Tarikatın müritleri kalın keçeden hırka
giyip başlarına yine keçeden bir külah takmışlardır. Başlığın üzerinde
önceleri beş çizgi var iken, daha sonraları on iki imamı temsilen on iki
çizgiye çıkartılmıştır. Hicretin sekizinci yılında Seyyid Muhammed
Nurbahş Kayeni Horasani (795-869) tarafından tesis edilen “Nurbahşiyan”
tarikatı da şeyhlerinin nesebini on yedinci kuşaktan İmam Musa Kazım’a
dayandırmıştır.14Bu tarikatın müritlerinin elbiseleri, Kerbelâ Faciası’ndan
dolayı siyah renkli seçilmiştir. Tarikatın şeyhi olan Horasani, Hoca İshak
Hotelani ve Şeyh Ahmed bin Fahdali’nin öğrencisi olup Horasan’da
Şahruh’a karşı bir Şii devleti kurmak istemiştir. Ancak tarikatın devlet
kurma teşebbüsü akim kalmış ve bundan sonra Nimetullahiye ile
mücadeleye girmiştir. Safevilerin Erdebil Tarikatı ortaya çıkınca buraya
tabi olmuştur.
15 Necmeddin Kerhi tarafından kurulan “Zehebiyye” tarikatı
ise Safevi döneminde sadece irşat ile meşgul olmuştur.16
İran’da Safevi öncesinde sofi şahsiyetler tarafından kurulan
tarikatlar, halk üzerinde etkili olmuş ve daha sonra kurulan tarikatlara
zemin hazırlamışlardır. Şia’nın önemli simalarından Misem Buhrani,
Haydar Ameli, Fahdahali ve Cumhur Ahsai gibi sofiler irfan ve Şiilik
arasındaki rabıtada önemli olmuşlardır. On iki imam düşüncesini halka
anlatan tarikatlar, aynı zamanda Mevaraünnehir ve Horasan’daki
Sünnileri etkilemek için yoğun bir faaliyet içerisine girmişlerdir. O
dönemdeki Sünni sultanlar da on iki imam düşüncesine kayıtsız
kalmamışlardır. Halk arasında itibar gören İbn-i Mahdumu’un
eserlerinde Hz. Ali (r.a)’nin tarikatların manevi şeyhi olarak kabul
edilmesi ve on iki imam düşüncesi sürekli işlenerek Sünni halkın
teveccühü sağlanmaya çalışılmıştır. Sünni sofilerden Mevlana Celaleddin

12 Ahmed Temimdari, İrfan ve Edeb der Asr-ı Safevi, Tehran, 1372, s. 11
13 Masum Ali Şah, Nayibü’s-sudûr-u Sâlis, (tash. Muhammed Cafer Mahbub), Tehran,
1392, s. 2
14 Temimdari, İrfan ve Edeb, s. 67
15 Haydar Rıza Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”,
Mishakat, Şumare: 58-59, Bahar ve Tabistan, 1377, s. 26
16 Temimdari, İrfan ve Edeb, s. 79-81
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 57
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Muhammed Belhi tarafından kurulan Mevlevilik ve Ahmed bin Ali elMekki
bin Yahya tarafından kurulan Rufailik tarikatlarında bu
düşüncenin izleri olmuştur. 17 Kemaleddin Hüseyin bin Ali
Beyhaki’nin“Ravzatü’ş-şüheda fi Mekâtil-i Ehl-i beyt” isimli eseri bu alanda
önemli olmuş ve halk, bu eserin okunması sırasında duygulanmıştır.
Mustafa Kamil Şibi, bu eserin halk nezdinde itibar görmesinden sonra
bölgedeki Nakşibendî etkisinin azaldığını kaydetmiştir.18
Safevi Devleti’nin kuruluşu öncesinde Şii fukahadan Hoca
Nasırüddin Tusi, Allame İbn-i Mutehhar Hali, İbn-i Mekki, Seyyid
Haydar Ameli, Allame İbn-i Fehadahli gibi şahsiyetler Erdebil tarikatının
siyasallaşmasında önemli rol oynamışlardır. Moğolların İran’ı istilası
döneminde Olcaytu Han’ın huzuruna çıkan Allame İbn-i Mutehhar Hali,
Sünni ulema ile münazaraya girmiş, yazmış olduğu “Menhacü’l-kirâme”
ve “Keşfü’l-hak” isimli eserler ile Şiiliğin yayılmasına çalışmıştır.
Olcaytu’nun bu münazaradan sonra Şiiliğe geçtiği ve resmi mezhep ilan
ettiği kaydedilmiştir. 19 Aynı şekilde Celayirli ve Karakoyunlu
devletlerinin kuruluşunda da Şii fukahanın etkisi olmuştur.
20
İran’da Moğol istilasının sebep olduğu iktisadi, siyasi ve sosyal
karışıklıklar aynı dönemde istilaya uğrayan Anadolu’da da görülmüştür.
Halk, içerisine düşmüş olduğu çaresizliği gidermek için tarikatlara
sığınmış, böylece tarikat ve tasavvufi hareketlere karşı müspet bir eğilim
başlamıştır. Selçuklu Devleti’nin iç karışıklığa düştüğü bu dönemde
İran’daki tarikatların bir kısmı Anadolu’ya yönelmiş, bu yönelişte Moğol
tazyiki ile İran’ın kuzeydoğusundan Anadolu’ya gelen sofilerin rolü
büyük olmuştur. Böylece Anadolu’da sofi tarikatların çoğalmasını
sağlamışlardır. Zira bu dönemde tasavvuf ile ilgili verilen eserlerin çoğu
Farsça yazılmıştır.21 Bunların içerisinde Bektaşilik ve Mevlevilik önemli
bir seviyeye yükselmiş, Hacı Bektaş-ı Veli veya esas ismi ile Seyyid
Muhammed Razvi Horasani’nin Bektaşiliği, Türkmen boyları arasında
yayılma zemini bulmuştur. II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde (634-

17 Kamil Mustafa Şibi, Teşyi ve Tasavvuf ta Ağağz-ı Südde-i Devazdehum Hicri, çev. Ali Rıza
Zükaveti Karagözlü, Tehran, 1359, s. 96
18 Şibi, Teşyi ve Tasavvuf, s. 327-330
19 Muhammed Tenkabeni, Kassasü’l-ulemâ, (tash. Şerifü’l-ulemâ İsfahani Külbasi),
Tehran, 1390, s. 253-255
20 Muhsin el-Emin, Ayan-ı Şiâ, (tash. Hasan Emin), Beyrut, 1983, s. 271
21 Ira M. Lapidus, Tarih-i Cevami-i İslâm, çev. Mahmud Ramazanzade, Meşhed, 1376, s.
434
58 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
642) Baba İshak önderliğinde isyan eden Bektaşiler, isyan sonunda güç
kaybedip yorgun düşmüşlerdir.
22 Bektaşilik daha sonra Osmanlı
ordusunda yayılma alanı bulmuştur.
23
Moğol istilasından sonra 1370’de İran’ı işgal eden Timurlular
döneminde artan iç kargaşa ve ekonomik sıkıntılara paralel olarak
tasavvufi hareketler de tekrar artmıştır. Timur’un sofi tarikatlarını
desteklemesi ve idareye çok sayıda Nimetullahiye tarikatı müritlerini
tayin etmesi halkın teveccühüne sebep olmuş, bu şekilde işgale karşı
muhtemel tazyik azaltılmıştır. İran’a gelişini Hz. Hüseyin (r.a)’in
intikamını almaya bağlayan Timur, Yezid’in neslinden saydığı Şam’daki
Müslümanların arasında çok kan dökmüştür.
24 Timur, Anadolu’dan esir
aldığı Alevi Türkmenler ile birlikte Erdebil’e giderek hem Hoca Ali’ye
mensubiyetini bildirmiş, hem de yanındaki getirdiği binlerce esiri teslim
etmiştir. Faruk Sümer, böyle bir kaydın olmadığını söyleyerek karşı
çıkmışsa da İran kaynakları bu meselede hemfikir olmuş 25 ve Rum
(Anadolu)’dan getirildiklerini kaydetmişlerdir. Hoca Ali, kendisine
teslim edilen Tekelu, Şamlu, Ustaclu, Kaçar, Afşar, Rumlu ve
Zülkadir’den oluşan Türk boylarından Kızılbaş birlikleri oluşturmaya
başlamıştır. Bunlar aynı zamanda birer Şii fedaisi olarak
yetiştirilmişlerdir. 26 Timur’un Erdebil tarikatına teveccühü, Meşhed,
Necef ve Kerbelâ gibi kutsal yerleri ziyaret etmesi, Şii mezhebini
seçtiğine dair söylentilerin çıkmasına ve Şiilerce sevilmesine sebep
olmuştur. Hoca Ali, bu fırsattan istifade ile kendi müritleri ve
Kızılbaşlardan oluşturduğu kuvvetleri iyice tahkim etmiştir.27

22 Kamil Mustafa Şibi, Teşyi ve Tasavvuf, çev. Ali Rıza Zükaveti Karagözlü, Tehran, 1359,
s. 350
23 Şibi, Teşyi ve Tasavvuf, s. 357
24 Ahmed bin Muhammed ed-Dımaşki (İbn-i Arabşah), Acaibü’l-makdur fi Nevaibü’tTimur
I, (tash. Sehil Zükâr), Tehran, 1378, s. 7; G. Handemir, Tarih-i Şah İsmail IV, s.
497
25 Faruk Sümer, Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu Türklerinin Rolü,
Ankara, 1999, s. 7
26 İskender Beg Münşi Türkmen, Tarih-i Âlem-i Ara-yı Abbasi I, (tash. İrec Afşar), Tehran,
1350, s. 16
27 Zabit, Zuhur-u Silsile-i Safeviye, s. 28
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 59
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Kızılbaşların Ortaya Çıkışı
Safevi Devleti’nin müessisi olan Şeyh Safiyüddin İshak Erdebili’nin
on birinci asrın ilk yarısında Azerbaycan taraflarında yaşamış olan Firuz
Şah Zerinkülah’ın sekizinci kuşaktan neslinden olduğu İbn-i Bezzaz
tarafından kaydedilmiştir. İbn-i Bezzaz, Safiyüddin’in babası Şeyh
Eminüddin Cebrail’in28 Gürcülerin Erdebil’e saldırısı sonucu Şiraz’a göç
ederek yirmi yıl burada kaldığını, Şiraz’da Kemaleddin Arabşah’ın ders
halkalarına katıldıktan sonra Azeri olan Devlet Hatun ile evlendiğini ve
bu evlilikten oğlu Safiyüddin İshak’ın Erdebil’e bağlı Kelhoran’da
1252’de doğduğunu söylemiştir. 29 Kazımzade ise İbn-i Bezzaz’a
dayanarak Safiyüddin’in nesebini Seyyid Ebul Kasım Hamza bin İmam
Musa Kazım’a dayandırmıştır.
30
Şeyh Safiyüddin İshak, babasının züht hayatından etkilenmiş, genç
yaştan itibaren Kur’an ve hafızlık ilmi ile meşgul olmuştur.31 Bu sırada
Moğol idarecisi Olcaytu Han’ın Sultaniye’de yaptırdığı sarayın açılışına
Safiyüddin İshak da davet edilmiş, Alaüddevle Semnani ile davete icabet
eden genç Safiyüddin, verilen yemeği yememiş, Olcaytu’nun,
yemeklerinin haram olmadığını söylemesinden sonra yiyerek dikkatleri
üzerine toplamıştır. Olcaytu Han’ın kendisine bir sorusu üzerine,
yanında bulunan Alaüddevle Semnani’nin derya olduğunu söylemiş,
Semnani de Safiyüddin İshak’ın şahbaz olduğunu söylemiştir.
Safiyüddin İshak daha sonra Erdebil’den muhaceret ile Gilan’a gitmiş ve
burada Şeyh Zahid Gilani’ye intisab etmiştir. Gilani’nin kızı Fatma
Hatun ile evlenen Safiyüddin, bu esnada Şeyh Gilani’nin merkezde
bulunan 2.000 halifesine iyi davranarak ve ihsanlarda bulunarak onlara
kendisini sevdirmiş, şeyhin ölümünden sonra yerine geçtikten sonra bu
mürit ve halifeler kendisine katılmıştır. Gilan’da fazla kalmayan
Safiyüddin İshak, Erdebil’e dönerek burada tarikatını kurmuş ve
Gilani’nin müritlerinin de katılmasıyla üç ay içerisinde 13.000 müride

28 Alam-i Ara-yı Şah İsmail, (tash. Asgar Muntazır Sahib), Tehran, 1384, s. 6
29 İbn-i Bezzaz Erdebili, Safvetü’s-safâ, (tash. Gulam Rıza Tabatabai), Tehran, 1373, s. 79
30 Hüseyin Kazımzade, İranşehr, Silsile-i Neseb-i Safeviye, Tehran, 2536, s. 10. Ayrıca bkz.
E. A. Grantosky-M. A. Dandamayo, Tarih-i İran ez Zaman-ı Bastan ta İmruz, çev.
Keyhüsrev Kişaverzi, Tehran, 1385
31 Bkz. Abdulhüseyin Zerinkoob, Denbale-i Costçu der Tasavvuf-u İran, Tehran, 1362
60 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
sahip olmuştur.
32 Halifelerinin sayısı da 2.000 olarak kaydedilmiştir.
Kerametleri ve rüyaları müritleri vasıtasıyla etrafa anlatılan şeyhin,
Moğol ve Osmanlılar nezdinde itibar gördüğü ve her ikisinden maddi
destek aldığı kaydedilmiştir.33
Moğol istilası döneminde müritleri vasıtasıyla halka kerametleri
abartılarak söylenen ve dikkatleri celbeden Safiyüddin İshak, bunu iyi
değerlendirerek Moğolların desteğini sağlamıştır. 34 Moğol idarecisi
Gazan Han, Ebu Said ve karısı Bağdat Hatun, Emir Hüseyin ve oğlu
Hasan Celayiri, vezir Reşidüddin Fazlulullah ve daha birçok Moğol
idarecisi Erdebil tarikatına intisap etmiştir. 35 Gazan Han ve vezir
Reşüdüddin’in şeyhin duasına mazhar oldukları, Gazan Han’ın şeyhe
hitaben yazdığı mektupta; “Şekeristan’ın olgun bülbülü, fesahet bostanının
bülbülü…” şeklinde hitap ettiği kaydedilmiştir. 36 Kendisinin seyit
olduğunu söylemediği halde İbn-i Bezzaz’ın düzenlediği şecerede seyit
olduğunun kaydedilmesi ve müritlerin bunu etrafa telkin etmeleri,
İran’da hâkimiyetlerinin devamını halkın itaatinde gören Moğolların
desteğini arttırmıştır. 37 Kesrevi, Moğolların kasıtlı olarak şeyhin
seyitliğini desteklediklerini, karşılığında tarikatın da halka istilaya karşı
gelmemeleri için telkinlerde bulunduğunu söylemiştir.
38 Şeyh
Safiyüddin, bunun için Gilan başta olmak üzere Urumiye, Ermenistan,
Şiraz, Tebriz, Zencan ve hac için Hicaz’a seyahat etmiştir. Tebriz’de
Reşidüddin Fazlullah’ın yaptırdığı “Reşidiye Tekkesi”nde ulema ve halka
sık sık vaaz etmiştir. 39 Çoğu işsiz ve boş gezen insanlardan oluşan
binlerce mürit, Cennet lezzetlerinden tatma tutkusuyla etrafa dağılarak
halka Moğol istilasına karşı çıkmayı dinen haram sayıp telkinlerde
bulunmuşlardır. Bu dönemde İran’da Moğol İlhanlı idarecisi olan Emir

32 Şeyh Zahid Gilani’nin mürit sayısı yaklaşık 100.000 olarak kaydedilmiştir. Bkz. Zabit,
“Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 60
33 İbn-i Bezzaz, Safvetü’s-safâ, s. 318-340
34 İbn-i Bezzaz, Safvetü’s-safâ, s. 294
35 Hamdullah Müstevfi Kazvini, Tarih-i Güzide, (tash. Abdulhüseyin Nevai), Tehran,
1362, s. 675
36 Reşidüddin Fazlullah, Mekatibât-ı Reşidi, (tash. Muhammed Şefi), Name: 45, Lahor,
1945, s. 265-270
37 İbn-i Bezzaz, Safvetü’s-safâ, s. 318-340
38 Ahmed Kesrevi, Şeyh Safi ve Tebareş, Tehran, 1355, s. 31-33
39 Cambridge Tarih-i İran Devre-i Safeviye, çev. Yakub Ajend, Tehran, 1380, s. 10
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 61
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Çoban, Şeyh Safiyüddin’e bağlı müritlerin sayısının kendi ordusundan
daha kalabalık olduğunu söylemiştir.40
Şeyh Safiyüddin İshak, dönemin mutasavvıflarından Mevlana
Celaleddin-i Rumi, Sadi Şirazi, Emir Abdullah Şirazi, Şeyh Necibüddin
Bezhuş, Alaüddevle Semnani, Şeyh Mahmud Şebisteri ve Şeyh
Muhammed Keçehçi ile hem asır olup seyit unvanını kullanmamış, adı
geçen sofiler gibi sadece şeyh lakabını kullanmıştır.41 Seyit olduğuna dair
bilgi, şeyhin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Sadreddin döneminde
müritlerinden İbn-i Bezzaz Erdebili tarafından ortaya atılmıştır.42 Aynı
iddia Kadı Nurullah Şuşteri tarafından da desteklenerek şeyhin şeceresi
İmam Musa Kazım’a kadar götürülmüş, kaynaklarda Sünni olduğu
bildirilen şeyh, Şii sayılmış ve bunun takiyye yapılarak gizlendiği
söylenmiştir. 43 İbn-i Anbeve yahut esas ismiyle Ahmed bin Ali bin
Hüseyin Hüseyni ise İmam Kazım’ın altmış çocuğundan bahisle, otuz
yedi tanesinin kız, yirmi üç tanesinin erkek olduğunu, erkeklerden beş
tanesinin (Abdurrahman, Akil, Kasım, Yahya, Davut) erkek çocuğunun
olmadığını, üç tanesinin (Süleyman, Fazıl, Ahmed) sadece kız çocuğuna
sahip olduğunu, on tanesinin (Rıza, İbrahim Asgar, Abbas, İsmail,
Muhammed, İshak, Hamza, Abdullah, Cafer, Abidullah) erkek
çocuğunun olduğunu kaydetmiştir. Şeyh Safiyüddin’in İmam Musa
Kazım’ın oğlu Hamza’ya yirmi göbek ile ulaştığını yazmıştır.44 Kesrevi,
buna karşı çıkarak Safiyüddin’in isminin İbn-i Anbe’de olmadığını, adı
geçen eserde sadece Musa Kazım’ın oğlu Hamza’nın aile fertlerinin
sayıldığını kaydetmiştir.45
Ahmed Kesrevi, Şeyh Safiyüddin’in seyitliği ile ilgili şüphesinin
gerekçesini İbn-i Anbe’nin eserinde zikredilen Musa Kazım’ın oğlu
Hamza’da yoğunlaştırmış, şecerenin Hamza’ya kadar ulaşmadığını
söylemiştir. Ayrıca İbn-i Anbe’nin verdiği malumatın kısa olması, İmam

40 Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 37
41 Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 36
42 İbn-i Bezzaz, Safvetü’s-safâ, s. 16
43 Kadı Nurullah Şuşteri, Mecalis-i Müminin II, (tash. İbrahim Arabpor, Muhammed Rıza
Muhammediyan, Muhammed Ali Alidost), Meşhed, 1382, s. 42
44 Ahmed bin Ali bin Hüseyin Hüseyni (İbn-i Anbe), Umdetü’t-talib fi Ensabu’l-âl-ı Ebi
Talib, Necef, 1380, s. 196-197; Asgar Haydari-Nasır Bakıri, “Nigahi-i be Mevzu-yu
Siyadet-i Şeyh Safiyüddin Erdebili,” Tarih-i der Ayine-yi Pejoheş, Şumare: VIII/2,
Tabistan, 1390, s. 61; Kazımzade, İranşehr, s. 11
45 Kesrevi, Şeyh Safi ve Tebareş, s. 64
62 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Musa Kazım’ın soyundan Ahmed bin Kasım bin Hamza hakkında bir
şey söylememesi ve başka kaynaklarda bunun teyit edilmeyişi
şüphelerini arttırmıştır. 46 Ancak İran’ın Moğol istilasına uğradığı ve
seyitlerin takip edildiği bir dönemde böyle bir meseleyi sarahate
kavuşturmak da kolay olmamıştır.47
Safiyüddin İshak Erdebili, bir müddet Şeyh Ferec Tekkesi’nde dinî
ilimleri tedris ettikten sonra Sebelan Dağı’nda itikâfa çekilerek vesvese
ve kuruntulardan nefsini temizlemek istemiş, ancak burada istediği ilgiyi
göremeyince Şiraz’a gelmiştir. Burada Şeyh Abdullah Tekkesi’nde
kaldığı süre içerisinde Şiraz’ın önemli sofilerinden Mir Abdullah
Farsi’den mürit severliğin ilmini öğrenmiştir. Erdebil’e döndükten sonra
tekke açacak kadar kendisini ehliyetli görmediği için bir zaviye açmış,
mürit temini için Gilan’a gitmiştir. Gilan’da yukarıda bahsettiğimiz gibi
Şeyh Zahid Gilani’ye intisap etmiş, Moğolların himayesindeki Gilani’den
ders almaya başlamıştır. Şeyh Zahid Gilani, Moğolların maddi yardım ve
himayelerine karşılık Türkler ve İranlılar arasında Moğol hâkimiyetinin
zaruretini telkin etmiştir. Safiyüddin İshak, kısa sürede şeyhin gözüne
girmeyi başarmış ve müritler arasında birinci sıraya yükselmiştir. Şeyh
de buna karşılık kızını Safiyüddin’e vermiş ve kendisinden sonra namzet
göstermiştir. Şeyh Zahid Gilani’nin vefatından sonra Erdebil’e dönen
Safiyüddin İshak Erdebili, Gilani’den öğrendiklerini kendi müritlerine
telkin etmiş, yaptığı zikirlerde Cennet lezzetlerini hatırlattığını söylediği
Sema’yı da kullanarak gençleri tarikata çekmiştir.48
Şeyh Safiyüddin İshak, Erdebil’de kurduğu tekkenin gelirinin
karşılanması için Moğol idarecilere her zaman yakın davranmış, halkın
istilaya karşı gelmemesi için telkinlerde bulunmuş, buna karşılık olarak
dönemin veziri Reşidüddin Fazlullah’dan yüklü miktarda ayni yardım
almıştır. Mekatibat-ı Reşidi’deki bir senette, 1.500 kg buğday, 30.000 kg
pirinç, 1.600 kg yağ, 3.200 kg bal, 400 kg mısır, 30 tane erkek dana, 130
tane koyun, 190 adet kaz, 600 adet tavuk, 30 kın gülsuyu ve 10.000 dinar
yardımın tekkeye verildiği kayıtlıdır. 49 Ayni ve nakdi ihtiyaçları
Moğollar tarafından karşılanan Şeyh Safiyüddin, binlerce işsiz genci,
cennet lezzetlerini tatma tutkusuyla etrafında toplamıştır.50

46 Haydari-Bakıri, Nigahi-i be Mevzu-yu Siyadet-i Şeyh, s. 62
47 Haydari-Bakıri, Nigahi-i be Mevzu-yu Siyadet-i Şeyh, s. 63
48 Kesrevi, Şeyh Safi ve Tebareş, s. 65-70
49 Fazlullah, Mekatibât-ı Reşidi, s. 270 vd.
50 İbn-i Bezzaz, Safvetü’s-safâ, s. 1126
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 63
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Şeyh Safiyüddin, yetmiş beş yaşında hac için Mekke yolculuğuna
çıkmadan önce büyük oğlu ve aynı zamanda Zahid Gilani’nin kızı Fatma
Hatun’dan doğan Sadreddin’i kendi yerine halife tayin etmiş, 1335
tarihinde Erdebil’e dönerken yolda vefat etmiştir. Bu dönemden itibaren
siyasi bir çehreye bürünen tarikat, sayısını arttırdığı müritlerini aynı
zamanda birer asker olarak yetiştirmeye başlamış, bunların üzerindeki
nüfuzunu tahkim etmek için seyitliği sürekli gündemde tutmuş ve
böylece itaat etmede sıkıntı yaşanmamasını sağlamıştır. Kendi
müritlerine bolca dağıttığı bahşişler ile “Halil-i Acem” olarak bilinen Şeyh
Sadreddin, doksan yaşlarında iken 1392’de vefat etmiştir.51 Timur, İran’ı
istila ettiği sırada Şeyh Sadreddin’e intisap edip etrafta söylenen
kerametler ve seyitlik meselesinden istifade etmiş, babası için yapılan
kümbet ve imarete katkıda bulunduktan sonra burayı ziyaret ederek
yerli halkın tepkisini azaltmaya çalışmıştır.52
Şeyh Sadreddin’in vefatından sonra “Hoca Ali” lakabıyla bilinen
Alaaddin Ali tarikatın başına geçmiştir.53 Kendi soyunu dayandırdığı Hz.
Hüseyin (r.a)’in şahadetine istinaden üzerinde sürekli siyah bir hırka
taşımış ve bu yüzden “siyahpuş” olarak anılmıştır. Şiiliği taassup ile
savunan Hoca Ali, Timur’un kendisini üç defa ziyaret etmesinden sonra
Irak ve Suriye’deki Yezidilerin katledilmesini istemiştir. 54 Şeyh
Sadreddin ile başlayan siyasallaşma süreci bu dönemde hızlanmış,
sayıları gittikçe artan müritlerden “Şii Fedailer” grubu oluşturulmuştur.
Başlangıçta fütüvvet şeklinde ortaya çıktığı görülse de daha sonra askeri
teşkilat şeklinde vazife yaptıkları görülmüştür. Timur, Ankara
Savaşı’ndan sonra Anadolu’da aldığı binlerce esiri Erdebil’de Hoca
Ali’ye teslim etmiştir. Hoca Ali de bunların içerisinde yer alan Tekelu,
Şamlu, Ustaclu, Kaçar, Afşar, Rumlu, Zengine ve Zülkadir gibi Türkmen
boylarından Kızılbaş askerler oluşturarak fedailer içerisine almıştır. 55
Hoca Ali, bunların bir kısmını Anadolu’ya göndererek propaganda
yapmalarını istemiştir.56 Erdebil tarikatı, Timur’un ölümünden sonra da
aynı itibara mazhar olmuş, bu savaşta alınan yenilgiyle Anadolu’da

51 Şuşteri, Mecalis-i Müminin, s. 44
52 Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 38
53 Alam-i Ara-yı Şah İsmail, s. 14
54 Tarih-i Yezidiye, Bağdat, 1353, s. 194
55 Türkmen, Tarih-i Âlem-i Ara-yı Abbasi I, s. 16
56 Sümer, Safevi Devleti’nin Kuruluşu, s. 6
64 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Osmanlı hâkimiyetinin zayıflamasına karşı kendisini iyice tahkim
ettirmiştir.57
Hoca Ali’nin ölümünden sonra yerine tarikatın başına geçen oğlu
İbrahim döneminde Anadolu’daki Şii propaganda iyice yayılmış, onun
oğlu Cüneyd zamanında tarikatın lideri sultan olarak söylenmeye
başlanmış ve Şii olmayanlara karşı cihad ilan edilmiştir. 58 O sırada
Diyarbakır’da bulunan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kız
kardeşi ile evlenen Şeyh Cüneyd, Kızılbaşlar vasıtasıyla Şiiliğin Anadolu
ve Azerbaycan taraflarında yayılmasını sağlamıştır. 59 1456’da 10.000
kişilik Kızılbaş ve diğer fedailerin başında Şirvan’da Çerkezlere
saldırmış, ancak Şirvanşah Halil bin İbrahim’e yenilerek hayatını
kaybetmiştir.
Şeyh Cüneyd’in ölümünden sonra yerine geçen oğlu Haydar
döneminde tarikatın daha önce ilan ettiği cihad, genellikle Gürcistan ve
Trabzon’daki Hristyanlar üzerine olmuş, Şeyh Haydar’ın Kuzey
Kafkasya’daki Çerkezler üzerine ilan ettiği cihad, yaklaşık 6.000
Çerkez’in esir alınıp Erdebil’e getirilmesiyle neticelenmiştir. 60 Şeyh
Haydar, Uzun Hasan’ın kızı Marta ile evlenmiş ve bu evlilikten oğlu
İsmail dünyaya gelmiştir. 61 1489’da Şirvanşahlar ile Akkoyunluların
ortak saldırısında Şeyh Haydar ölmüş, yerine büyük oğlu Ali geçmiştir.
Bu sırada Akkoyunlu hükümdarı olan Yakub, aynı zamanda kız kardeşi
olan Marta ile İsmail’in içerisinde olduğu Haydar’ın aile fertlerini esir
alıp İstahr’a getirmiş ve zindana attırmıştır. Altı yıl süren zindan hayatı,
Akkoyunluların iç karışıklık içerisine düşmeleriyle sona ermiş, bu
esnada Ali öldürülünce yerine kardeşi İsmail geçmiştir. İsmail henüz
yedi yaşında olduğu için tarikatın şeyhleri tarafından Gilan’a kaçırılmış,
buradan da Lahican’a görülmüştür. Lahican’da Mevlana Şemseddin
Lahici’den ders almıştır.62
Safevi Devleti’nin müessisi olan I. İsmail’den önceki tarikat
büyüklerinden Hoca Ali, Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar’ın katledilmeleri,
Kızılbaşların canları pahasına İsmail’i korumalarına ve bağlı

57 Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 39
58 Alam-i Ara-yı Şah İsmail, s. 33
59 Sümer, Safevi Devleti’nin Kuruluşu, s. 10-11
60 Michelle M. Mzavy, Peydayeş-i Devlet-i Safevi, çev. Yakub Ajend, Tehran, 1392, s. 153
61 Ruzbahan Hancı, Âlem-i Ara-yı Emini, s. 70
62 Zabit, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i İran”, s. 40-41
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 65
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
bulunmalarına sebep olmuştur. 1499’da Erdebil’e dönen İsmail, bir yıl
sonra yanında bulunan Ustaclu, Tekelu, Şamlu, Rumlu, Afşar, Kaçar ve
Zülkadir boylarının Kızılbaşları ile Erzincan’a kadar gelmiştir.63 Burada
Kızılbaş askerleri toplayarak Şirvanşah Devleti üzerine Bakü’ye hareket
etmiş ve burayı fethetmiştir. 1501’de Azerbaycan taraflarını
Akkoyunlulardan alarak Tebriz’e gelmiş ve devletini burada resmen ilan
etmiştir.64
Sonuç
Safevi Devleti’nin kuruluşundan önce tasavvuf ve on iki imam
düşüncesinin İran’da yayılmasını sağlayan sultan ve hükümdarlar,
kendileriyle aynı mezhepten olup daha sonra siyasallaşarak Şiiliğe kayan
Erdebil tarikatını desteklemiş, bu coğrafyada Şiiliğin yayılmasına katkı
sağlamışlardır. On iki imam düşüncesi zamanla Şiiliğin esası olmuş, bu
anlayış üzerine Nimetullahi, Nurbahşi ve Zehebi gibi Şii tasavvufi
tarikatlar ortaya çıkmıştır. Şii esaslar üzerine Serbedaran, Mar‘aşiyan ve
Keyaiyan gibi bölgesel devletler de kurulmuştur.
Osmanlı Devleti’nin Moğol istilasına uğradığı dönemde görülen
tasavvufi hareketler ve tarikatlar İran ve Horasan’dan gelmiştir.
Anadolu’da iyice yayılan bu sofi tarikatlar, daha sonra Doğu Anadolu’da
etkili olan Erdebil sofiliğine zemin hazırlamışlardır. Şeyh Sadreddin
zamanında Anadolu’da etkisi iyice artan Erdebil’deki Safevi Tarikatı,
Timur’un Osmanlı Devleti’ni yendiği Ankara Savaşı’ndan sonra
Anadolu’daki Türk boylarından aldığı esirleri Erdebil’de Hoca Ali’ye
teslim etmesiyle iyice güçlenmiş ve Kızılbaş denilen fedai kuvvetleri
oluşturmuştur. İran’daki tarikat müritlerinin de katılmasıyla sayıları
binleri bulan fedailer, cennete ulaşma telkinleri sonucu arzuya dönüşen
bir düşünce ile canları pahasına mücadeleye girişmişlerdir. Şeyh
Haydar’ın ölümünden sonra tarikatın başına getirilen Şah I. İsmail, yedi
yaşında olduğu için Kızılbaşlar tarafından muhafaza edilmiş, sırası
geldikçe tarikat menşeli devletlerini kurmuşlardır. Şah I. İsmail,
meşruiyetini seyitlik ile birlikte Kızılbaşlara dayandırarak muhtemel
itirazları işin başında önlemiştir. Ancak kendisinden sonra Kızılbaşların
idare üzerindeki nüfuzları menfi olmaya başlamış ve Şah I. Tahmasb
önlem almak zorunda kalmıştır.

63 Rumlu, Ahsenü’t-tevarih, s. 35
64 Rumlu, Ahsenü’t-tevarih, s. 41
66 | Yılmaz KARADENİZ
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Kaynakça
Ahmed bin Ali bin Hüseyin Hüseyni (İbn-i Anbe), Umdetü’t-talib fi Ensab-
ı Al-ı Ebi Talib, Necef, 1380.
Âlem-i Arâ-yı Şah İsmail, (tash. Asgar Muntazır Sahib), Tehran, 1384.
Âlem-i Arâ-yı Şah Tahmasb, Tehran, 1349.
Browne, Edward, Tarih-i Edebiyat-ı İran, çev. Reşid Yasemi, Tehran, 1316.
Bidlisi, Şerafeddin bin Şemseddin, Şerefname I, (tash. Muhammed
Abbasi), Tehran, 1343.
Cambridge Tarih-i İran Devre-i Safeviye, çev. Yakub Ajend, Tehran, 1380.
ed-Dımaşki, Ahmed bin Muhammed, Acaibü’l-makdur fi Nevaibü’t-Timur
I, (tash. SehilZükâr), Tehran, 1378.
Emini, İbrahim, Fütuhat-ı Şahi, Nüsha-yı Hatti, Kütübhane-i Merkezi
Danişgâh-ı Tehran, 1370.
Erdebili, İbn-i Bezzaz Tevekel bin İsmail, Safvetü’s-safâ, (tash. Gulam Rıza
Tabatabai), Tehran, 1373
Fazlullah, Reşidüddin, Mekatibât-ı Reşidi, (tash. Muhammed Şefi), Name:
45, Lahor, 1945.
Grantosky E. A. - Dandamayo M. A.,Tarih-i İran ez Zaman-ı Bastan ta
İmruz, çev. Keyhüsrev Kişaverzi, Tehran, 1385.
Handemir, Emir Mahmud, Tarih-i Şah İsmail ve Şah Tahmasb, (tash.
Muhammed Ali Cerahi), Tehran,1370.
Handemir, Gıyaseddin, Habibü’s-siyer fi Ahbarü’l-efradü’l-beşer IV, (tash.
Celaleddin Samayi), Tehran, 1333.
Haydari, Asgar- Bakıri, Nasır, “Nigahi-yi be Mevzu-yu Siyadet-i Şeyh
Safiyüddin Erdebili”, Tarih-i der Ayine-yi Pejoheş, Şumare: VIII/2,
Tabistan, 1390.
Hintz, Walter, Teşkil-i Devlet-i Milli der İran, çev. Keykavus Cihandari,
Tehran, 1362.
Hüseyin Hüseyni, Ahmed bin Ali bin, Umdetü’t-talib fi Ensab-ı Al-ı Ebi
Talib, Necef, 1380.
Hancı İsfahani, Fazl bin Ruzbahan, Âlem-i Ara-yı Emini, (tash. J. I.
Wodez), bica, bita.
Kazımzade, Hüseyin, İranşehr, Silsile-i Neseb-i Safeviye, Tehran, 2536.
Kazvini, Budak, Cevahirü’l-ahbâr, Tehran, 1378.
Kazvini, Yahya Abdullatif, Lebü’t-tevarih, Tehran, 1363.
Safevi Devleti’nin Kuruluşu Meselesi: Kızılbaşların Ortaya Çıkışı | 67
Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (Sayı 3)
Kesrevi, Ahmed, Şeyh Safi ve Tebareş, Tehran, 1355.
Lapidus, Ira M., Tarih-i Cevami-i İslâm, çev. Mahmud Ramazanzade,
Meşhed, 1376.
Masum Ali Şah, Nayibü’s-sudûr-u Sâlis, (tash. Muhammed Cafer
Mahbub), Tehran, 1392.
Mezavi, Michel M., Peydayeş-i Devlet-i Safevi, çev. Yakub Ajend, Tehran,
1363.
Müstevfi Kazvini, Hamdullah, Tarih-i Güzide, (tash. Abdulhüseyin
Nevai), Tehran, 1362.
Mzavy, Michelle M., Peydayeş-i Devlet-i Safevi, çev. Yakub Ajend, Tehran,
1392.
Nevidi, Abdi Beg, Tekmeletü’l-ahbâr, Tehran, 1369.
Piguoleskaya, N. V., Tarih-i İran, çev. Kerim Kişaverz, Tehran, 1354.
Petroşefsky, İlia Pavlovich, İslâm der İran, çev. Kerim Kişaverz, Tehran,
1354.
Rumlu, Hasan Beg, Ahsenü’t-tevarih, Tehran, 1357.
Ruzbahan Hancı İsfahani, Fazl bin, Âlem-i Ara-yı Emini, (tash. J. I.
Wodez), bica, bita.
Safa, Zebiyullah, Tarih-i Edebiyat-ı İran IV, Tehran, 1363.
Sümer, Faruk, Safevi Devleti’nin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu
Türklerinin Rolü, Ankara, 1999.
Şeref Han Bidlisi, Şerefname, Tehran, 1377.
Şibi, Kamil Mustafa, Teşyi ve Tasavvuf ta Ağağz-ı Südde-i Devazdehum
Hicri, çev. Ali Rıza Zükaveti Karagözlü, Tehran, 1359.
Şuşteri, Kadı Nurullah, Mecalis-i Müminin II, (tash. İbrahim Arabpor,
Muhammed Rıza Muhammediyan, Muhammed Ali Alidost),
Meşhed,1382.
Temimdari, Ahmed, İrfan ve Edeb der Asr-ı Safevi, Tehran, 1372.
Türkmen, İskender Beg Münş, Tarih-i Âlem-i Ara-yı Abbasi I, (tash. İrec
Afşar), Tehran, 1350.
Zabit, Haydar Rıza, “Zuhur-u Silsile-i Safeviye Nokta-i Atıfî der Tarih-i
İran” Mishkat, Şumare: 58-59, Bahar ve Tabistan, 1377.
Zerinkoob, Abdulhüseyin, Donbale-i Costçu der Tasavvuf-u İran, Tehran,
1362.

Konular