İRAN’DA TÜRKÇENİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

İRAN’DA TÜRKÇENİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ
Fahri TEMİZYÜREK, Emrah BOYLU
Öz: İran coğrafyası tarihin her döneminde Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir
bölgedir. Günümüzde de İran, Türkiye’den sonra Türk nüfusunun en fazla
olduğu bir ülkedir. Bu nedenle İran’da resmî dil olan Farsçadan sonra en çok
konuşulan dil de Türkçedir. Fakat Türkçenin İran’daki durumuna baktığımız
zaman özellikle Pehlevi Dönemi’nde ülke yönetimi açısından gerçekleştirilmesi
önemli bir hedef haline gelen Farslaştırma gayreti, bölgede yasayan Türkler için
kimliklerini yeniden düşünme ve rejime karşı ifade etme çabasına neden
olmuştur. Bu nedenle İran’da yaşayan Türkler, İran rejiminin kendilerine ve ana
dilleri olan Türkçeye karşı uyguladığı baskıcı politikalara karşı çeşitli yayın ve
neşriyatlar yaparak tepkilerini ortaya koymuşlardır. Pehlevi rejiminden sonra
İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulması biraz olsun İran’da yaşayan Türkleri
rahatlatmış ve bu dönemde de çeşitli yayın ve neşriyat yapmışlardır. Biz de bu
çalışmamızda İran’da Pehlevi Dönemi’nden günümüze kadar Türkçenin
durumunu ortaya koymaya çalıştık. Bu bağlamda İran’da Türkçenin durumuna
yönelik yazılan makale ve kitaplar incelenmiş ve 1924’ten günümüze kadar
İran’da Türkçenin durumu hakkında bilgi verilmiştir.
Anahtar kelimeler: İran, Türkçe öğretimi, Türkçe öğretimi tarihi, İran’da
Türkçe öğretimi.
The Past and the Present of Turkish in Iran
Abstract: Iran geography has been one of the places where Turks lived with
intense population in history. Today Iran, following Turkey, is the country which
inhabits most Turkish population. For that reason, Turkish is the most
widespread language in Iran, following the official language Persian. However,
when we look into the position of Turkish in Iran, particularly in Pahlavi period,
the attempts of “Persianization” by the government caused Turks to rethink their
identities and express themselves against these attempts. Therefore, Turks in Iran
have reacted to these oppressive policies by starting some publication activities.
After Pahlavi regime, the foundation of The Islamic Republic of Iran relieved the
Turks in the least and they have had the opportunity to prepare some
publications. In this paper, the status of Turkish in Iran is asserted starting from
Pahlavi regime up to the present. In this context, the articles and books on
Turkish in Iran have been analyzed and the status of Turkish in Iran has been
enlightened from the year 1924 up to today.
Key words: Iran, teaching Turkish, the history of teaching Turkish, teaching
Turkish in Iran.
96 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Giriş
Moğolistan ve Çin içlerinden Orta Avrupa’ya, Sibirya’dan Hindistan ve Kuzey
Afrika’ya kadar geniş bir alanda varlık gösteren Türk dili, bugün de Türkistan,
Azerbaycan, Anadolu, Balkanlar ve Avrasya bozkırlarında kullanılmaya devam
etmektedir (Ercilasun, 2011, s. 13). Bu geniş coğrafya içerisinde Türk dilinin
yüzyıllardır varlığını etkin bir şekilde sürdürdüğü bir bölge de İran
coğrafyasıdır.
Türklerin İran coğrafyasında varlığının ne zamandan beri başladığı ile ilgili
çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bu bağlamda Celilov tarih boyunca Türklerin
yönetimi altında olan İran coğrafyası M.Ö. 4200’lerde Türkler tarafından
kurulan “Kuti” Devletinin de üzerinde yer aldığı bir toprak parçasının olduğunu,
Türklerin ana yurdunun bu bölge olduğuna ait çalışmaların ise artarak devam
ettiğini belirtmektedir (Celilov, 2000, s. 22). Celilov’un bu yargısını ise Attar,
Türklerin İran’daki varlıklarının miladi asrın başlarına kadar uzanmakta
olduğunu ve İran’a yapılan ilk Türk göçleri ve yerleşimlerinin miladi asrın
başlarında Kırmızı ve Ak Hun gruplarının gelmeleriyle gerçekleştiğini ifade
ederek desteklemiştir (Attar, 2006, s. 62). Yine Attar, Türklerin İran’a iki
koldan, Kafkasya ve Amu-Derya üzerinden gelmeye başladığını, Türklerin
İran’la temaslarının M.Ö. IV. yüzyıla kadar gerilere gittiğini, Bizans, eski
Pehlevi, Gürcü, Ermeni ve Ablan kaynaklarında yer alan birçok bilginin bunu
kanıtladığını vurgulamıştır.
Bu bilgilere ek olarak 1040 yılında o dönemde İran topraklarında hüküm süren
Gazneliler ile Selçuklular arasında cereyan eden Dandanakan Savaşı’nda
Gaznelilerin yenilmesinden sonra İran coğrafyası giderek daha da artan Türk
göçlerine sahne olmuştur. Bu tarihten sonra yaklaşık 1000 yıl boyunca, Türkler
İran’da hâkim güç olmuş ve bu süre zarfında İran’da Selçuklular, Timürlüler,
Kara-koyunlu, Ak-koyunlu, Safeviler, Afşarlar ve Kaçarlar İran coğrafyasına
egemen olmuşlardır. Günümüzde ise başta Azerbaycan Türkleri olmak üzere
Türkmenler, Horasan Türkleri, Halaçlar, Kaşkaylar, Sungurlar, Kazaklar ve
Özbekler gibi Türk grupları İran’ın belirli bölgelerinde yaşamaktadırlar (Blega,
1997, s. 272). Bu bağlamda (Ütük, 2002, s. 10) İran’da yaşayan Türklerin
sayısının, Dünya Bankası Ülke Profilleri Veri Tabanı’na göre İran’ın nüfusunun
%42’sini oluşturduğunu ve bu sayının da 25 milyon olduğunu belirtmiştir.
Günümüzde ise İran’da yaşayan Türklerin sayısının 30 milyon civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Bu nedenle İran için, Türk devlet ve toplulukları içerisinde
Türkiye’den sonra en kalabalık Türk nüfusunun bulunduğu ülke diyebiliriz.
Geçmişten günümüze kadar Türklerin İran coğrafyasındaki bu varlığı aynı
zamanda Türk kültürü ve Türk dilinin de bu coğrafyaya yayılmasını sağlamıştır.
Öyle ki günümüzde İran’da yaşayan Türk nüfusunu dikkate aldığımızda,
Türkçenin İran’da resmî dil olan Farsçadan sonra en çok konuşulan ikinci dil
İran’da Türkçenin Dünü ve Bugünü 97
olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle İran’daki Türkler dillerini ve kimliklerini
korumak için özellikle 1925 yılında Kaçar Hanedanlığının yıkılmasından sonra
İran yönetiminin kendilerine uyguladığı siyaset ekseninde, tepkilerini Türkçe
yayın (dergi, gazete, kitap vb.) ve neşriyat yaparak dile getirmişlerdir. Aynı
zamanda bu Türkçe yayın ve neşriyat ile kendilerine uygulanan asimilasyon
politikasına karşı da İran’da yaşayan Türklerde ana dili bilincini muhafaza
etmeye çalışmışlardır.
1924-1979 Pehlevi Rejimi Dönemi Türkçenin Durumu
İran’da asırlardır hüküm sürmekte olan Türk kökenli hanedan yönetimi 20.
Yüzyılın ilk çeyreğinde sona ermiş, yerine Fars asıllı olan Pehleviler dönemi
başlamıştır. Bu değişim İran’da yaşayan Türkler açısından önemli bir kırılma
noktasını işaret etmektedir. Özellikle ülkenin siyasî sürecine katılım başta
olmak üzere kültürel zeminde kendilerini ifade etme noktasında Türkler çeşitli
sınırlamalara maruz kalmışlardır (Shaffer, 2008, s. 11).
İran’da yönetimi ele alan Pehleviler bu tarihten itibaren olası bir Türk
milliyetçiliğini kendi yönetimleri için bir tehlike olarak görmüş ve başta
Azeriler olmak üzere İran’daki Türkler üzerinde sistemli bir asimilasyon
politikası uygulamaya başlamışlar (Balbay, 2006, s. 121). İran’daki Türkler
üzerinde uygulanan bu asimilasyon politikası, özellikle Pehlevi Dönemi’nde hat
safhaya ulaşmıştır. İran Şahının söz konusu politikaları eski İran/Pers tarihini
esas alan, Farslılığı daha çok ön plana çıkaran ve İslam’ı nispeten arkada
bırakan modern bir ulus devlet inşa sürecini başlatma amaçlıdır (Keskin, 2006,
s. 84). Pehlevi rejiminin İran Türklerine yönelik uyguladıkları bu politika,
Rusya’da 1905 ihtilalini örnek alan İran Türkleri üzerinde millî duyguların
uyanmasına ve millî bilincin canlanmasına neden olmuştur. Bu gelişmelere
paralel olarak Nesibzade, İran Türklerindeki bu millî uyanış ve canlanmanın
İran’da Meşrutiyetin ilan edilmesinde bile çok büyük bir rol oynadığını, Fars
yönetimlerinin İran Türkleri üzerinde uyguladıkları baskıcı rejimin, meşrutiyetle
yönetime gelen Şah döneminde de devam ettiğini, Şah rejimi millî şuurun
artmasında edebiyatın büyük rolünü dikkate alarak, Türkçe edebî eserlerin
neşrine izin vermediğini belirtmiştir (Nesibzade, 1997, ss. 93-94). Durum böyle
olunca 1979’da İran İslam Cumhuriyeti kurulana kadar çok az sayıda Türkçe
eserin basılmasına izin verilmiştir. Prof. G. Doerfer, 2. Dünya savaşından
1969’a kadar İran’da Türkçe üzerine ancak 20 kadar dilbilimle ilgili çalışmanın
yayınlandığını bildirip onların en iyisi olarak da M. A. Ferzane’nin Mebani-yi
Destur-i Zeban-i Azerbaycan (Azerbaycan Dili Gramerinin Temel Kuralları)
adlı eserini göstermektedir. Doerfer, ayrıca bu eserin Muharrem Ergin’in,
Osmanlıca Dersleri I, Türk Dil Bilgisi, İstanbul 1958, 2. Baskı 1962, adlı
kitabının örnek alınarak yazılmış olduğunu da kaydetmektedir (Doerfer, 1969,
s. 2).
98 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Pehlevi rejiminin Farslaştırma siyaseti sonucunda, ruhsuz ve sönük bir hâle
gelip resmî kullanılışı yasaklanmış olan Türk dili ve edebiyatının yeniden
canlanmasında Héyder Baba’ya Selam eserinin büyük rolü olmuştur. Bu eserin
yayımlanması Pehlevi döneminin en büyük edebî olayı olarak
değerlendirilmektedir. O, 1953’te annesinin tavsiye ve isteği üzere ana dilinde
şiir yazmaya başlamış; ilk yazdığı Héyder Baba’ya Selam manzumesi,
kendisinin de beklemediği bir şekilde bir şaheser olmuş ve şaire yalnız İran’da
değil, bütün Türk ülkelerinde ün kazandırmıştır. Héyder Baba’ya Selam
manzumesi yayınlandıktan sonra kısa bir zamanda halk tarafından sevilerek
okunup ezberlenmiş ve İran’daki Türk edebiyatında bir dönüm noktası olmuştur
(Heyet, 1989, ss. 29-30).
Bu baskıcı dönemde çeşitli zorluklarla yayımlanmış olan Türkçe kitapların
büyük kısmını şiir ve halk edebiyatına ait eserler oluşturmaktadır. 1943 yılında
A. Müçtehidi’nin 2500 Türkçe deyim ve atasözünü içeren eseri yayımlandı.
1953’te Ali Tebrizli, Dâstân-i Aslî ve Kerem kitabını, ardından da Şah İsmayıl
adlı tarîhî romanını yayımlattı. 1960 ve ondan sonraki yıllarda Tebriz’in
Firdevsi yayınevi tarafından Şehname’nin Türkmen Türkçesine tercümesi ve
Muhtar Nâme, İskender Nâme ve Rüstem Nâme gibi Türkçe eserler yayımlandı.
H. M. Savalan, 1962 ve 1964 yıllarında Terâneha-ye Torki (Türkçe Şarkılar)
adlı iki ciltlik halk türküleri kitabını yayımlattı. M. A. Ferzane, 1963’te
Bayatılar kitabını, 1964’te ise yukarıda anılan Mebâni-ye Destûr-e Zebân-e
Azerbaycanî eserini neşretti. M. M. İtimad’ın 1957’de Gelinler Bezeği, 1965’te
ise 400 beyit ve 4000 sözcükten oluşan Nisab-i İtimad veyahut Kitab-i Lügât-i
Manzum (Manzum Sözlük) adlı Farsça-Türkçe manzum sözlüğü Tahran’da
yayımlanmıştır. Ayrıca onun Çarşamba Bazarı, Gül Gonçası, Munazire-yi
Edebî (Edebî Tartışma / Şiirleşme), Ayine-yi Ahlâk (Ahlak Aynası),
Bedregetü’l-Sebyan, Mizanu’l-İnşa, Elifba-yi Cedid (Yeni Alfabe), Tuhfet’ülSıbyan
gibi eserleri bu dönemde yayımlanmıştır. 1965 yılında Selamullah
Cavid’in Nemuneha-yi Ez Folklor-i Azerbaycan (Azerbaycan Folklorundan
Örnekler) eserinin birinci cildi ve 1979’da Devrimden hemen sonra da onun
ikinci cildi, 1966’da Samed Behrengi ve Behruz Dehgan’ın birlikte topladıkları
Folklor-e Azerbaycan (Azerbaycan Folkloru), Kısseha-ye Azerbaycan
(Azerbaycan Masalları), Pâre Pâre eserleri, 1967’de Peymayi ve Firuz Heyet’in
Farsça-Türkçe (Türkiye Türkçesi) ve Türkçe-Farsça sözlükleri ve 1968-1978
yılları arasında ise H. Sadik’in Mecmue-ye Vâkif (Vakif Mecmuası), Aşıklar,
Asâri Ez Şoara-ye Azerbaycan (Azerbaycan Şairlerinin Eserlerinden Örnekler),
Sayalar, Makalat-e Felsefiye M. F. Ahundov (M. F. Ahundov’un Felsefî
Makaleleri) adlı eserleri yayımlanmıştır. Dil bilgisine ait yazılmış olan eserler
arasında S. Cavid’in 1964’te yayımladığı Hodamuz-i Zeban-i Azerbaycanî ve
Farsî (Azerbaycan ve Fars Dillerinin Kendi Kendine Öğrenme Kılavuzu) eseri
daha çok günlük konuşma konularını içermektedir. Ayrıca Heyran Hanım’ın
eserleri, Fuzuli’nin Leyli ve Mecnun eseri, H. Kerimi Meragei’nin Rengareng
İran’da Türkçenin Dünü ve Bugünü 99
adlı 5 ciltlik şiir kitabı ve onlarca Türkçe manzum eser bu döneme ait yayınlar
içerisinde yer almaktadır (Heyet, 2001, s. 270).
Cevat Heyet İran’da çıkarılan Varlık dergisinin 19. yıldönümü münasebetiyle
yazdığı makalede, İran’da Pehleviler döneminde Türkçe ve Türklere karşı
gösterilen tutumu şöyle açıklamaktadır:
Uzun yıllar Pehlevi rejimi döneminde yasak olan ve kökten inkâr edilen
bir dilde dergi çıkarmak ve o dili, edebiyatı ve kültürü yaymak kolay bir
iş değildi. İslam İnkılabının ve onun iş başına getirdiği hükümetin bize
verdiği hakkı hayata geçirmek bizi birçok zorlukla karşı karşıya
koymuştur. Pehleviler zamanında hükümet stratejisi gibi propaganda
yapılan Türk düşmanlığı zaman zaman kültür şeklini almıştır. Kökü ta
Firdevsi ve onun zamanına kadar uzanan Türk düşmanlığı Pehlevilerin iş
başına gelmesinden sonra en şiddetli şeklini almıştı (Heyet, 1998, s. 12).
İran’da yaklaşık 50 yıl süren Pehlevi dönemi boyunca Türklere ve ana dilleri
olan Türkçeye karşı ciddi bir baskıcı politika izlendiğini görmekteyiz. Bu
baskıcı dönemde bile Türkler çeşitli çalışmalarla seslerini duyurmaya, ana
dilleri olan Türkçeye sahip çıkmaya çalışmışlardır. Öyle ki bu dönemde Türk
dili ile ilgili yapılan çalışmalar bunun en güzel kanıtıdır. Cevat Heyet’in Pehlevi
döneminde Türkçe ve Türklere karşı gösterilen tutumla ilgili ifade ettiği sözler,
Pehlevi döneminde Türkçeye ve Türklere karşı oluşturulan baskıyı gözler önüne
sermektedir.
1979- İran İslam Cumhuriyeti Dönemi Türkçenin Durumu
1979’da Şah rejiminin devrilmesi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasından
sonra Türklerin sahip olduğu nisbî bir hürriyet ortamında hızlı bir şekilde
Türkçe yayınlarda bir patlama yaşanır. Onlarca gazete ve dergi ana dili ile yayın
yapmanın heyecanı ile ilk yıllarda millî şuuru kuvvetlendirici yazılara ağırlık
vermiştir. Devrimden hemen sonra kurulan Tebriz Şairler ve Yazarlar Cemiyeti
1980’li yılların başında yayın organı Ülker dergisinde devrimi öven yazılara
Türk dilinde yer veriyordu. Yine bu yıllarda Tebriz’de Genç Şair ve Yazarlar
Cemiyeti Genclik adlı yayın organı ile aynı doğrultuda yayın yapmaktaydı.
1979 Nisanı’nda Tahran’da kurulan Azerbaycan Şairler ve Yazarlar Cemiyeti
1981 Şubatı’nda Güneş mecmuasını çıkarmıştır. 1979 Martı’nda Tahran’da
faaliyete başlayan Azerbaycan Medeniyeti Cemiyeti ünlü şair Habib Sahir’in
öncülüğünde kurulmuştur. Yoldaş, İnkılap Yolunda, Yeni Yol ve birçok dergi,
İran Türklerinin sorunlarını ve taleplerini ele alan yazıların yanı sıra, Marksist
görüşlere yer verdiğinden zaman zaman rejim tarafından kapatılmıştır (Gökdağ
ve Heyet, 2004, s. 59).
Pehlevi döneminin sona ermesinden sonra Türkçeye karşı ortalama 45-50 yıl
süren baskıcı tutum da dönemin sona ermesiyle birlikte kısmi olarak azalmıştır.
Bunu fırsat bilen Türkler çok sayıda kitap ve dergi çıkarmışlardır. Bu dönemde
100 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Cevat Heyet başta olmak üzere çeşitli Türk yazarlar tarafından çıkarılan Varlık
ve Tebriz’de yayımlanan Dede Korkut dergilerinin Türkçe bölümleri o dönemde
Türk dili açısından çok önemlidir. Bu yayınların dışında bir kısmı Türkçe ve
Farsça çıkan bazı dergi ve gazeteler ise Tebriz’de Odlar Yurdu, Ulduz, Araz
gazetesi, Molla Nesreddin, Dede Korkut dergileri, Tahran’da Azadlık,
Koroğlu’dur. Bu dergilerin tamamına yakını siyasi ve ekonomik olmak üzere
benzer nedenlerle ancak bir yıl boyunca (1979-1980) çıkarılabilmiştir. Aynı
dönemde çıkarılmaya başlanan Varlık dergisi ise günümüze kadar yayın
hayatını sürdürebilmeyi başarmıştır. Bu nedenle Varlık dergisine İran’da
Türkçenin yükselen sesi diyebiliriz (Ercilasun, 1993, s. 303). Bu dönemde
yapılanlar sadece dergi ve gazete çıkarmakla sınırlı kalmamış, Türkçe okuma
yazma bilmeyen insanlara, başta Cevat Heyet olmak üzere çeşitli kişiler
tarafından açılan kurslarda dersler verilmiştir.
1979’dan günümüze kadar İran devleti tarafından gerçekleşmiş olan tek
Türkoloji semineri 1987’de Tebriz Üniversitesinde Azerbaycan Türkçesi ve
Edebî Dil Üzerine Araştırmalar adı altında düzenlenmiştir. İran Kültür
Bakanlığının Doğu Azerbaycan Eyaletindeki Genel İdaresince düzenlenen bir
günlük bu seminerde Tebriz Üniversitesi rektörü Dr. Seyflu, Türkçe Araştırma
Merkezinin açılacağına karar verildiğini ve üniversitelerde Türkçe bölümlerin
açılması gerektiği konusunda Radyo ve Televizyon Dairesi tarafından Yüksek
Kültürel Devrim Konseyi’ne mektup gönderildiğini belirtmiştir. Seminer’de Dr.
Yesrebi İslam’da ırk, soy ve dil ve Dr. C. Heyet Azerbaycan Türkçesinin Tarihi,
Dr. Hamit Nutki Genel Azerbaycan Türkçesi, Yazı Dili-Bedii Türkçe
konularında tebliğ sunmuş Şehriyar ise Türkçe şiir okumuştur (Varlık, 1987, ss.
3-5). Onlarca Türkçe kitap ve derginin yayımlanması ve devlet tarafından bir
Türkoloji seminerinin yapılması İran’da Panfarsistlerin sert tepkisine neden
olmuştur. Dr. Cevat Heyet’in 1985 ve 1986 yıllarında yayımlattığı Tarih-e
Zeban ve Lehcehâ-ye Torki (Türk Dili ve Lehçelerinin Tarihi) kitabı resmî
teşekkür mektuplarıyla Cumhurbaşkanı S. A. Hâmeney ve Başbakan M. H.
Mûsevi’nin beğenisini kazanıp Türk dili ve kültürüne büyük bir hizmet gibi
değerlendirilse de Panfarsistler tarafından İran’ın parçalanması yolunda atılan
tehlikeli bir adım olarak nitelendirilmiştir. Cevat Heyet’in adı geçen kitabını
İran Panfarsistlerinin önde gelen simalarından olan Nasrullah Purcevadi, sert bir
dille eleştirmiştir. Ona göre C. Heyet’in amacı Azerbaycan okullarında
Farsçanın yerine Türkçenin okutulması ve ders kitaplarının Türkçe
yayımlanması gerektiğini İran İslam Devletine kabullendirmektir (N. Purcevadi,
1987, akt. Gökdağ ve Heyet, 2004, s. 66).
1990’lı yıllara baktığımızda çok sayıda Türkçe yayının yapıldığını görmekteyiz.
1993’te Tahran’da yayımlanan Abdul Kerim Manzûri Hâmneyi’nin Mokâlimâti
Rûzmerre-yi Turki-Farsi (Türkçe-Farsça Günlük Konuşma Kitabı) adlı eseri
Türkçe-Farsça konuşmaya yönelik deyim rehberidir. Kitapta Arapça karakterleri
İran’da Türkçenin Dünü ve Bugünü 101
Latin ve Kiril alfabelerine dönüştürmek için bir tablo yer almaktadır. Kiril
alfabesinin de tabloya dâhil edilmesi Azerbaycan Cumhuriyeti’nden gelecek
metinlerin okunmasını kolaylaştırma isteğine işaret etmektedir. İran Türklerinin
folklor ve halk edebiyatı mahsulleri üzerine de birçok kitap neşredilmiştir
(Shaffer, 2002, ss. 21-23).
Sözlük alanında çıkan kitapların sayısı son yıllarda artmaktadır. Sözlüklerin
tamamına yakını iki dilde özellikle de Türkçe-Farsçadır. M. Pifun’un 1982’de
yayımlattığı yaklaşık 30 bin kelimeyi içeren Ferheng-e Azerbaycani-Farsi
(Azerbaycanca-Farsça Sözlük) adlı sözlüğünün ardından 1989’da Behzad
Behzadi aynı adla yaklaşık 50 bin kelimelik yeni bir sözlük neşretti. Bundan iki
yıl sonra İ. Olgun ve C. Direhşan’ın birlikte hazırladıkları Ferheng-e Torki-ye
Estanbuli-Farsi (İstanbul Türkçesi-Farsça Sözlük) kitabı yayımlandı. Kuzey
Azerbaycan’da çıkan Azerbaycan Dilinin İzâhlı Lüğeti B. Behzadi tarafından
Arap alfabesine aktarılarak 4 cilt olarak Tahran’da neşredildi. 1985’te Gazi
Gonbed, Türkmen Türkçesinin Sözlikini (tek dilde) yayımlattı. Farsçadaki
Türkçe kelimelerle ilgili çalışmalar da dikkat çekicidir. Cevat Heyet 1984’te
yayımladığı Mükayeset’ül-Lugateyn (İki Dilin Karşılaştırması) eserinde Türkçe
ile Farsçayı karşılaştırdıktan sonra Farsçada olduğu gibi kullanılan veya o dilde
karşılığı olmayan 1700 Türkçe kelime vermiştir. 2000 yılında da A. İrşadifer’in
Ferheng-e Vâjegan-e Torki der Zeban ve Edebiyat-e Farsi (Fars dili ve
edebiyatında Türkçe kelimeler sözlüğü) adlı eseri ve onun devamında da İ.
Hâdi’nin Ferheng-e Etimolojik-e Torki-ye Novin (Yeni Türkçenin Etimolojik
Sözlüğü) kitabı yayımlanmıştır. Bu eser bütün kusurlu yönlerine rağmen İran’da
Türkçenin etimolojisi üzerine yapılmış ilk çalışma olması bakımından dikkate
değerdir. M. S. Nâibi’nin Vâjegân-e Zeban-e Torki Der Farsi (Farsçada Türkçe
Kelimeler) eseri de son zamanlarda bu konuda yazılmış eserlerdendir. Bu
dönemde Dede Korkut Destanları beş kez yayımlanmıştır. İlk defa 1979’da
M.A. Ferzane tarafından yayımlanan bu eser daha sonra 1999’da H. M. Güneyli
tarafından da araştırılarak neşredilmiştir. 3. Neşri çağdaş Azerbaycan
Türkçesiyle olup M. R. İsmayılzade’ye aittir. Eserin bir kısmı 1976’da F.
Azebdefteri ve M. H. Ekberi tarafından İngilizceden Farsçaya çevrilmiştir.
Kitabın tam çevirisi ise 2002’de Behzad Behzadi tarafından Tahran’da
yayımlanmıştır. İran Türkçesinin Sarfı, İnci Dilim-Edebî Azerbaycan Dilinin
Kâideleri (M.T. Zehtabi), Mebani-ye Destûr-e Zebân-e Azerbaycani (M. A.
Ferzane), Mukayeset’ül Lugateyn (C. Heyet), Torki Honer Est (Türkçe
Hünerdir)(İ. Hadi), Ana Dil ve Türk Dili (İ. Refref), Hodâmuz-e Torkemeni
(Kendi kendine Türkmence Öğrenme Kılavuzu) (M. Durdi Gazi), Zebân-e
Torki-ye Gaşgâi ve Şive-ye Negâreş-e An (Kaşkayi Türkçesi ve Onun İmla
Kuralları)” (M. Merdâni) gibi eserler bu dönemde dil bilgisine ait yayımlar
arasındadır (Gökdağ ve Heyet, 2004, s. 66).
102 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Günümüze kadar İran’da Türk dili tarihi üzerine yazılmış olan en önemli eser
daha önce de belirttiğimiz gibi Cevat Heyet’in Tarih-e Zeban ve Lehceha-ye
Torki adlı eseridir. Bu eserin 3. baskısı 2001 yılında yayımlanmıştır. Hikâye ve
roman kitapları olarak da Hayat Facıalarından (G. Sabahi), Gara Çuha, Son
Nağıl Son Efsane (N. Menzûri), Göy Gurşağı (İ. Hadi), Şaman (Memizede) gibi
eserlerden söz edilebilir. İran’da her yıl aşağı- yukarı 4000 kitap yayımlanır.
Oysa, 1989 yılında Türkçe sadece 150 eser yayımlanmıştır (Cevadi ve
Bahaduri, 1999, ss. 45-52).
1997’de Hâtemi döneminin başlamasıyla Türkçe dergi ve gazeteler birbiri
ardınca yayımlanmaya başlamıştır. İran Türkleri Farsça eğitim aldıklarından ve
bazı konuların Türk olmayan İranlılar tarafından okunmasını istediklerinden
dolayı gazete ve dergileri iki dilli Türkçe ve Farsça olarak yayımlamışlardır.
Bazı dergilerin tamamen Farsça (Yaprak dergisi), bazılarının da tamamen
Türkçe çıktığı (Yurt dergisi) görülmektedir. Bu tip yayın organlarının sayısı
azdır. İran Türklerinin çıkardığı dergi ve gazeteler genellikle iki dillidir.
Öyrenci adlı dergi Türkçe, Farsça ve İngilizce çıkarken Arap alfabesinin
yanında bazen Lâtin alfabesini de kullanmaktadır. İran resmî dairelerinin
denetimi altında Kuzey Azerbaycanlılar için yayımlanan Körpü adlı gazete
Kuzey Azerbaycan yazı dilini ve Kiril (son zamanlarda Lâtin) alfabesini
kullanır. Türkmen Türklerinin Yaprak adlı dergisi ve Türkmen Türkçesiyle
çıkan Sahra gazetesi bulunmaktadır. Özellikle son beş yıldır İran’da üniversite
öğrencilerinin çıkardığı dergiler dikkati çekmektedir. Tahran, Tebriz, Erdebil,
Hoy, İsfahan, Zencan, Merend, Hemedan gibi şehirlerde bulunan üniversite
öğrencileri millî şuuru yükseltmek, Türk kültürünü araştırmak ve yaşatmak
amacıyla otuz civarında dergi çıkarmışlardır. Araz, Bakış, Baykuş, Birlik, Çağrı,
Çiçek, Dan Ulduzu, Erdem, Heyder Baba, Kimlik, Kopuz, Koroğlu, Nesim,
Öyrenci, Sav, Seher, Toprak, Ulduz, Yurt, Işık, Ildırım, Barış, Ulkam adlarını
taşıyan dergilerin ad olarak seçtikleri kelimelerin Türkçe olması ve sembolik
anlam taşımaları da dikkati çekmektedir. Öğrencilerin çıkardığı dergilerde
kullanılan dilin Türkiye Türkçesinden bir hayli etkilendiği görülmektedir.
Öğrenci, öğretmen, uçak, özel, olay gibi onlarca kelime Türkiye Türkçesinden
geçmiştir. Bunda bölgede seyredilen Türkiye televizyonlarının ve Türkçe
kitapların payı olduğu kadar, Türkiye üniversitelerinde okuyan İran Türklerine
ait öğrencilerin de önemli katkısı olmuştur. Ayrıca Güney Azerbaycan
öğrencilerinin yeni Türkçe kelime türetme eğilimlerinin güçlenmesi de dikkati
çekmektedir (Gökdağ ve Heyet, 2004, s. 67).
Bu gelişmelere paralel olarak İran’da resmî olarak Türkçe öğretimi ise 1993
yılında Türkiye Cumhuriyeti Tahran Büyükelçiliğinin içerisinde Türkçe
Öğretim Merkezinin kurulmasıyla başlar. Bu merkezde yaklaşık olarak 300-400
öğrenci Türkçe öğrenmeye başlamıştır. Merkezde görev yapan öğretmenler
Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilmiştir.
İran’da Türkçenin Dünü ve Bugünü 103
İran’da resmî olarak Türkçe öğretiminin yapıldığı ikinci mekân ise Tahran
Allame-i Tabatabâî Üniversitesi Fars Edebiyatı ve Yabancı Diller Fakültesi
bünyesinde Türkiye ile İran arasındaki bir mutabakat zaptı ve Ankara
Üniversitesi ile Allame-i Tabatabaî Üniversitesi arasında yapılan bir Akademik
İşbirliği Protokolü sonucunda kurulan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüdür.
Bugün ise resmî olarak Mart 2012’de açılışı yapılan Yunus Emre Enstitüsü
tarafından resmî olarak Türkçe öğretilmektedir. Bu merkezin her dönem
ortalama 750 öğrencisi bulunmaktadır. Yıllık ise bu merkezde yaklaşık 2500
öğrenci Türkçe öğrenmektedir. Yine Yunus Emre Türk Kültür Merkezinin
dışında İran’da Türkçe öğretim faaliyetlerinde bulunan çeşitli özel kurumlar
vardır. Bu kurumlar başta Ava, Matrix, Milad, Soroush Danaei, Soroush Danesh
Saba, Arghavan Gostar vb. kurumlardır. Bu kurumlar genel olarak dil öğretim
kurumları olup Almanca, İngilizce, Fransızca vb. dillerin yanında Türkçeyi de
öğretmektedirler. Bu kurumlardan Ava, yaklaşık beş yıldır Türkçe öğretmekte
ve her dönem ortalama altmış öğrenci bu kurumda Türkçe öğrenmektedir.
Matrix ise yaklaşık sekiz yıldır Türkçe öğretmektedir. Fakat bu kurum genel
olarak öğrencileri YÖS ve ALES hazırlık kursu olarak eğitim vermektedir.
Milad kurumu bir buçuk yıldır Türkçe öğretmekte ve her dönem ortalama yirmi
öğrencisi bulunmaktadır. Soroush Danaei, yedi aydır Türkçe öğretmektedir ve
öğrenci sayısı on beştir. Soroush Danesh Saba, on aydır Türkçe öğretmektedir
ve her dönem on kişiye Türkçe öğretmektedir. İran’da Yunus Emre
Enstitüsünün yanında bu kurumlarda da Türkçenin öğretilmesi İran’da
Türkçenin önemini, Türkçeye karşı olan ilgiyi açıkça ortaya koymaktadır. Tabi
Türkçeye karşı olan bu ilginin altında ise hem Türkçenin burada Farsça’dan
sonra en çok konuşulan ikinci dil olması hem de bugünkü yönetimin Türkçe
öğretim faaliyetinde bulunmak isteyen kurum ve kuruluşlara izin vermesi
yatmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti’nin Kuruluşundan Günümüze Kadar Çıkarılan
Dergi ve Gazeteler
İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluşundan (1979) günümüze kadar İran
Türklerinin çıkardığı dergi ve gazetelerin listesi aşağıda yer almaktadır. Bu
dergi ve gazetelerin bir kısmı bugün de çıkmaktadır. Yukarıda değindiğimiz
çeşitli nedenlerle bu dergi ve gazetelerin çoğu kapanmış veya kapatılmıştır.
Dergiler
Araz I, II, Ayna, Azerbaycan’ın Sesi, Bakış, Barış, Baykuş, Birlik I, Birlik II,
Bülten, Çağrı, Çiçek, Çuvalduz, Dan Ulduzu I, Dan Ulduzu II, Dede Korkud,
Erdem, Galem Ucu, Görüş, Güneş, Heyder Baba, Ildırım, Işık, İnkilab Yolunda,
İslam Çağrısı, İslamî Birlik, Kimlik, Kopuz, Koroğlu, Mişov, Nesim, Öyrenci,
Peyk-i Azer, Sav, Sehend I,II, Seher, Ses, Şehriyar, Toprak, Ulduz I, II, Ülker,
Varlık, Yaprak, Yeni yol, Yol I, II, Yoldaş, Yurd.
104 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Gazeteler
Araz, Asr-ı Azâdi, Ava-yı Erdebil, Azadlık, Azerbaycan, Azerbaycan-I Ayende,
Bang-ı Serâb, Çenlibel, Erk, Ettelaat, Fecr-i Azerbaycan, Ferda-yı Ma, Ferdayı
Rôşen, Furûg-i Azâdi, Gençlik, Halk Sözü, Kardaşlık, Kepenek, Körpü, Kûşa,
Maarif, Mîsâk, Mubin, Neda-yı Azerbaycan, Nevid-i Azerbaycan, Odlar Yurdu,
Peyam-ı Erdebil, Peyam-ı Urmiye, Resed, Sâhib, Sahra, Seda-yı Urmiye,
Settarhan Bayrağı, Şems-i Tebriz, Ulduz, Ümid-i Zencan, Vatan Uğrunda.
Sonuç
İran’da yaşayan Türkler, kültürlerini ve kimliklerini ayakta tutabilmek ve
yaşatabilmek için mücadelelerini devam ettirmektedirler. Bunu da kurdukları
yayın evleri ve son derece zor şartlar ve baskılar altında çalışarak çıkardıkları
yayın ve basın aracılığıyla yapmaya çalışmaktadırlar. 1924’ten günümüze kadar
geçen bu süre zarfında İran’ın, İran’da yaşayan Türklere ve ana dilleri olan
Türkçeye karşı izledikleri politikayı gözler önüne serdik. Bu çerçevede Pehlevi
Dönemi’nde İran’da yaşayan Türkler üzerinde ciddi bir asimilasyon politikası
izlendiğini, buna bağlı olarak ise insanoğlunun yaradılış gereği en temel hakkı
olan anadilini kullanma hakkının İran’da yaşayan Türklere verilmediğini
görmekteyiz. Bunun yanı sıra Rıza Şah’ın başbakanı, öğretmeni ve İran’da
modern Panfarsizmin kurucularından olan M. Ali Furûgi, İran’da yaşayan
Türklerin Fars toplumu ve İran Devleti için bir tehlike olduğunu söylemektedir.
O, İran Türklerinin dışarıdaki Türklerle ilişkilerinin kesilmesi gerektiğini
düşünmekteydi ve Ankara’da Büyükelçi olduğu dönemde Şah’a ve İran
Dışişleri Bakanlığına gönderdiği mektupta İran’da alfabenin değişmemesi
gerektiğini şu nedenlerle açıklamaya çalışıyordu: “Son zamanlarda Türkler
alfabelerini değiştirip Latin alfabesine geçtiler. Dolayısıyla da onların İran
Türkleriyle olan kültürel ilişkileri kesilmiş oldu. Eğer İran’da da Latin
alfabesine geçersek onların ilişkileri yeniden kurulur ve bu da İran için büyük
bir tehlike oluşturur”. Mektubunun diğer kısmında ise İran’daki azınlıkları
tehlikeli unsurlar olarak değerlendirmektedir: “İran’da Yahûdi, Ermeni ve Asuri
gibi az nüfuslu ve tehlikesiz azınlıklar vardır. Ancak Türkler, Kürtler ve Araplar
büyük nüfusa sahip tehlikeli azınlıklardırlar. En tehlikelisi ise Türklerdir ve
devletin bunu her zaman göz önünde bulundurması gerekir” (Heyet, 2002,
s. 16). Bu ifade Pehlevi Dönemi’nde Türklere karşı oluşturulan tutumu açıkça
göstermektedir.
Pehlevi Hükümeti’nin sona ermesi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla,
Pehlevi Rejimi’nin yıkılmasında etkin rol oynayan Türklere nisbi bir özgürlük
gelmiştir. Bu dönemde anadilini konuşmak başta olmak üzere Türklere çeşitli
hak ve özgürlükler verilmiştir. Bu çerçevede İran’da yaşayan Türkler daha
özgür bir ortama kavuşmuşlar ve dillerini, kimliklerini unutmamak ve
İran’da Türkçenin Dünü ve Bugünü 105
unutturmamak için çeşitli çalışmalar yapmaktadırlar. Son yıllarda İran’da
yaşayan Türklerde millî şuurun gelişmesini ise;
1. Pehlevî rejiminin devrilmesi ve İran İslam Cumhuriyetinin kurulmasından
sonra elde edilen özgürlük ortamına;
2. Türkçe kitap, gazete ve dergilerin yayımlanmasına,
3. 1997 seçimlerinde Hâtemi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesine, dolayısıyla
da Türkçe yayınların artmasına,
4. Türk televizyonlarının uydu yoluyla İran’da seyredilmesine bağlayabiliriz.
Sonuç olarak İran’da Türkçenin ne durumda olduğunu anlamak için 1979’dan
günümüze İran matbuatının çeşitli açılardan ele alınıp detaylı şekilde
incelenmesi gereklidir. Özellikle Türkiye açısından bakıldığında bu konuda
ciddi bir ilgisizliğin ve bilgi eksikliğinin olduğu görülmektedir. İran
Türklüğünün gelecekteki yöneliminin nereye doğru olduğunu anlayabilmek için
son 25-30 yıllık matbuat iyi tahlil edilmelidir. Bunlara ek olarak ise Türkoloji
araştırmalarında da İran’da Türkçenin durumuna yönelik çeşitli araştırmalar
yapılmalıdır.
106 Hacettepe Üniversitesi Yabancı Dil Olarak Türkçe Araştırmaları Dergisi
Kaynakça
Attar, A. (2006). İran’ın Etnik Yapısı (Yakın Dönem ve Günümüzde). Ankara: Divan
Yayıncılık.
Balbay, M. (2006). İran Raporu. İstanbul: Cumhuriyet Kitapları.
Blaga, R. (1997). İran Halkları El Kitabı. Ankara: Yeni Zamanlar Dağıtım.
Celilov, F. (2000). Azer Halkı. Bakü.
Cevadi, H. ve Bahaduri, A. (1999, Spring). Cenubi Azerbaycan’da Ana Dilinde
Eserlerin Çap ve Neşr Tarixi 3, Meşrûteden Sonra, Pehlevi Hakimiyeti ve
Demokrat Firgesi Dövrü. Azerbaijan International, 7,1.
Doerfer, G. (1969). İran’daki Türk Dilleri. Belleten, 1-2.
Ercilasun, A. B. (1993). Tahran'da Çıkan Türkçe Bir Dergi: Varlık. Türk Dünyası
Üzerine İncelemeler içinde (ss. 300-3), Ankara.
Ercilasun, A.B. (2011). Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi. Ankara: Akçağ
Yayınları.
Gökdağ, B. ve Heyet, A. R. (2004). İran Türklerinde Kimlik Meselesi, Bilig, 30.
Heyet, C. (1989). Şehriyar. Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi. Bahar 2011,
s.31.
Heyet, C. (1998). Varlık Yirmi Yaşında. Varlık, 107, 12-18.
Heyet, C. (2002). Nasiyonalism ve Bastangerayi Der İran. Varlık,126(3), 20.
Keskin, A. (2006, Nisan). İran’da Milliyetçiliğin Yükseliş Nedenleri. Stratejik Analiz
Dergisi,11-13.
Shaffer, B. (2002). Azerbaycan Cumhuriyetinin Kuruluşu: İran’daki Azeriler
Üzerindeki Etkisi, Bağımsızlıklarının 10. Yılında Türkler. (E. Gürsoy Naskalı,
E. Şahin, Ed.) içinde (ss. 261-284). Haarlem-Hollanda: SOTA Yay.
Shaffer, B. (2008). Sınırlar ve Kardeşler, İran ve Azerbaycanlı Kimliği. İstanbul:
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Ütük, K. (2002). Araftaki Ülke: İran. 2023(14), 8-15.

Konular