ŞEYH AHMED İLÂHÎ’NİN BİLİNMEYEN ŞİİRLERİ VE BU ŞİİRLERİN ŞEKİL VE MUHTEVA HUSÛSİYETLERİ

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591


Özet
Xv. asır, Fatih Sultan Mehmed dönemi şairlerinden Ahmed İlâhî
hayatı ve şahsiyeti kesin olarak aydınlatılmış değildir. Buhara’dan
Bursa’ya gelen şair, bazı dergâhlarda hizmetlerde bulunmuş, mürşitlik
vazifesi görmüştür. Döneminde vücûda getirdiği eserleriyle kayda değer
şairlerden biri olduğu muhakkaktır. 1961 yılında İsmail Hikmet Ertaylan
tarafından neşredilen İlâhî Divan’ında ne yazık ki bazı şiirleri kendine
yer bulamamıştır. Ahmed İlâhî’nin kendi sanatından bahsettiği
eserlerden hareketle, onun divanında yer almayan bazı şiirlerine
rastlamak mümkündür. Bunun yanı sıra bazı mecmua ve eserlerde
Ahmed İlâhî’ye ait şiirler bulunabilir.
Bu makalede, Şeyh Ahmed İlâhî’nin hayatı ve eserleri üzerinde
durulacak daha sonra Süleymaniye Kütüphânesi Nuru Osmaniye
bölümünde bir mecmuada kayıtlı bazı şiirlerini tespit ettiğimiz müellifin
bilinmeyen şiirleri verilecektir. Söz konusu şiirlerin transkribe edilmiş
metinleri ayrıca bu şiirlerin şekil ve muhteva husûsiyetleri de mevzu
bahis edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Xv. Yüzyıl, Ahmed İlâhî, Mecmua, Divan.
UNKNOWN POEMS OF ŞEYH AHMED İLÂHÎ AND FORMS AND CONTENTS
OF THESE POEMS
Abstract
Ahmed İlâhî’s life and personality, one of the poets of Fatih
Sultan Mehmed period (15.century), hasn’t been enlightened certainly.
The poet who comes from Buhara to Bursa served in some dervish
lodges and officiated as sheikh. He is exactly one of the significant poets
with his works. His some poems could not be involved in İlâhî Divan

1 Arş. Gör., Kırıkkale Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, ismailyildiriim@gmail.com
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
573 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
which was published by İsmail Hikmet Ertaylan in 1961. Encountering
with Ahmed İlâhî’s some poems which was not involved in his diwan is
possible by looking his works in which he mentioned about his art. In
addition, some poems which belong to him can be found in some
magazines and works.
In this article, at first, Şeyh Ahmed İlâhî’s life and works will be
emphasized, later his some unknown poems which was involved in a
magazine in Nuru Osmaniye department of Süleymaniye Library will be
given. The transcription of aforementioned poems and their forms and
contents will be mentioned.
Key Words: 15. Century, Ahmed İlâhî, Magazine, Diwan.
Giriş
Bir şairin klâsik edebiyat çerçevesine uygun olarak yazdığı şiirlerin belli bir
düzen içinde derlendiği eserler “divan” olarak nitelenir.2 Bazı şairlerin divanları, onlar
hayattayken –çoğunlukla- kendileri tarafından tertip olunmuş, bazılarınınki ise onlar
öldükten sonra başkaları tarafından tedvin edilmiştir. Bu eserlerin nüshalarından
hareketle yapılan bilimsel neşirlerde, şairlerin tertip ettikleri divanın orijinal
nüshasındaki bütün şiirler tespit edilmeye çalışılır ya da farazî bir mükemmel divan
oluşturmak için çaba sarf edilir. Bu çalışmalar esnasında kimi şiirler; divanın yazma
nüshalarında yer almadığından, kimileri ise gözden kaçtığından olsa gerek, matbu ve
bilimsel neşirlerde yer almazlar. Ancak, şairin edebî kişiliğinin, meşrebinin, duygu ve
düşüncelerinin daha iyi değerlendirilebilmesi için bu şiirlerin de tespit edilerek gün
yüzüne çıkarılması gerekir.
İsmail Hikmet Ertaylan tarafından faksimilesi yayınlanan Divan’da3
şiirlerin
çoğu Farsça yazılmıştır. Divanın sonunda ise 24 tane Türkçe şiir bulunmaktadır.
Ancak yaprak kopması nedeniyle bunlardan ikisinde bazı beyitler kaybolmuştur.
Ahmet İlâhî’nin bazı Türkçe şiirlerini4
yayınlayan Cemal Kurnaz, Ahmet İlâhî’ye ait
Türkçe şiirlerinin sayısını 26’ya ulaştırır. Şu hâlde bizim neşredeceğimiz ( 1 Kaside, 1
Mesnevî, 9 Gazel, 1 Kıt’a ve 1 Rubaî) şiirlerle, şairin Türkçe şiirlerinin sayısı 39’a
çıkmaktadır.
Ertaylan (1960) tarafından yayınlanan Divan baskısında bulunmayan bazı
şiirlerin edebiyat âlemine sunulması önem arz etmektedir. Türk edebiyatı tarihinde
Xv. yüzyılın mühim sayılabilecek şairin, her biri edebî karakterinin ve üslûbunun
farklı bir yönüne tanıklık eden meçhul şiirlerinin ortaya çıkarılması, Klâsik Türk
Edebiyatı araştırmacıları için kazanç olacaktır.
1. Şeyh Ahmed İlâhî

2
İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, İstanbul 1998., s. 110.
3
İsmail Hikmet Ertaylan, Molla İlâhî Divanı, İstanbul Ünv. Edebiyat Fak. Yay. İstanbul 1960.
4 Cemal Kurnaz, “Ahmed İlâhî’nin Türkçe Şiirleri” İLAM Araştırma Dergisi I/1, İstanbul (Ocak-Haziran
1996), s. 153-172.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 574
Yoğurtlu Baba Dergâhı’nın5
en önemli postnişînlerinden Ahmed İlâhî6 XV.
asır mutasavvıflarından bir zâttır. Anadolu’ya gelmeden önceki hayatıyla ilgili sınırlı
bilgilere sahip olduğumuz Ahmed İlâhi kaynaklardan7
edindiğimiz bilgilere göre,
Buhara’da doğmuş; Halvetiyye, Melâmiyye ve Nakşibendiyye tarîkatlarından bazı
şeyhlere hizmet etmiştir. Halep’te Necmüddin Kübrâ’nın neslinden Şeyh Necib’in
tekkesinde uzun süre halvet hayatı yaşamış, burada iken Debbâğzâde’nin talebi
üzerine Kübrâ’nın Keşfü’l-Esrâr adlı eserini genişleterek Türkçe’ye tercüme etmiştir.
Şair ve müellif Ahmed İlâhî, Fatih Sultan Mehmed devrinde Bursa’ya gelerek
Edremit’te irşâda başlamıştır. Bursa’da medfûn olduğu bilinen Yoğurtlu Baba
Dergâhı’nı harabe hâlinde iken ihyâ etmiştir. Muhibbânından Defterzâde Derviş
Efendi adlı bir hayır sahibi de burasını yeniden inşâ ettirerek dervişlerin hizmetine
sunmuştur.8 Ayrıca zâviye ile birlikte aynı yerde bir câmi ve dervişler için odalar
yaptırarak dergâhın tasarrufunu da Ahmed İlâhî’nin evladına bırakmıştır. Bursa
Kütüğü’nde 870/1465 olarak gösterilen dergâhın yapım tarihine göre şeyh,
Anadolu’ya belirtilen tarihten önce gelmiş olmalıdır.9
Ahmed İlâhî’nin gerek Bursa gerekse Anadolu’nun tasavvuf tarihi açısından
bir diğer önemi aynı zamanda İbnü’l-Arabî’nin temsil ettiği Ekberî ekole mensup
olmasıdır. Fatih Sultan Mehmed’in isteği üzerine Edremit’te iken vahdet-i vücûd
düşüncesinin İbnü’l-Arabî’den sonra Anadolu’daki en güçlü temsilcisi kabul edilen
Sadreddin Konevî’nin Miftâhü’l-Gayb ve Şebüsterî’nin Gülşen-i Râz’ını şerh etmiş
olması ve Ayasofya Camii’ndeki vaazlarında tasavvuf felsefesinin en girift konularını
açıklamaya çalışması İlâhî’nin temsil ettiği fikirler konusunda bazı ipuçları
vermektedir.10 İlâhî’nin Nakşibendiliği kimden öğrendiği belli değildir. Vahdet-i
vücûd inancını benimsemiş, Halvetî ve Melâmî şeyhlerine de mülâzemet eylemiştir.
Ahmed İlâhî’nin kimlere hilâfet verdiği tam olarak bilinmemekle beraber kendisinden
sonra tekkedeki Posta oğlu İlâhî-zâde diye tanınan Mehmed Efendi (ö. 900/1494-
1495) babasından icâzet almış ve aynı tekkede irşâtta bulunmuştur. İlâhî-zâde Yakup
Efendi (ö. 999/1590-91), İlâhî-zâde Ali Çelebi (ö. 1028/1618-19), ve İlâhî-zâde esSeyyid
Yûsuf Efendi (ö. 1086/1675-76) silsilenin tanınmış âlimlerindendir.11
Ahmed İlâhî‘nin kendi dergâhı hazîresinde medfûn olduğu bilinmekle beraber,
bugün ne dergâhı ne hazîresi ne de mezar taşı mevcuttur.12

5 Ahmed İlâhî Tekkesi olarak da tanınan Yoğurtlu Baba dergâhı, Bursa’da kurulan ilk Nakşibendî dergâhı
olması yönüyle Nakşibendiyye tarihi ve özellikle bu tarikatın Anadolu’da yayılması açısından önemli
tekkelerden biridir.
6 Nakşî şeyhlerinden Fatih devrinde Semerkant’tan Anadolu’ya gelen Ubeydullah Ahrâr’ın halifelerinden
bir de Abdullah İlâhî (ö. 896/1491) adında bir zât vardır. “İlâhî” nisbesinden dolayı bu zât ile Ahmed
İlâhî karıştırılmamalıdır.
7
İsmail Belîğ, Güldeste-i Riyâz-ı İrfân ve Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân (haz. Abdülkerim
Abdülkadiroğlu), Anıl Matbaa, Ankara 1998, s. 143-144; Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî Divan Şairlerinin
Muhtasar Biyografileri (haz. Cemal Kurnaz-Mustafa Tatçı). Bizim Büro Yayınevi, Ankara 2001.
8 Bursa Şeriyye Sicilleri, B 41, vr. 87a; Kepecioğlu Kâmil, Bursa Kütüğü II, s. 317.
9 Bursa Kütüğü II, s. 317.
10 Abdürrezzak Tek, Nakşibendî ve Kadirî Tekkelerinin Bursa’nın Tasavvuf Kültürüne Katkısı,
Yenidünya Dergisi, İstanbul 2014, S. Şubat.
11 Kasım Kufralı, Molla İlâhî ve Kendisinden Sonraki Nakşibendiyye Muhiti, Türk Dili ve Edebiyatı
Dergisi, III/1-2 (30 Kasım 1948), s. 131-148.
12 Baldırzâde Selîsi Şeyh Mehmed, Ravza-i Evliyâ (haz. Mefâil Hızlı-Murat Yurtsever) Bursa 2000, s.
106; Bakırcı Mehmed Râşid, Zübdetü’l-Vekâyî der Belde-i Celîle-i Bursa, Millet Kütüp. Ali Emîrî, Kit.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
575 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
1. 1. Eserleri
Ahmed İlâhî, devrinde âlim, fâzıl ve aydın bir şahsiyet olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yazar, Arapça-Farsça ve Türkçe’ye hâkim olup, her üç dilde de eser kaleme almıştır.
 Divan: Türkçe ve Farsça şiirlerin yer aldığı aldığı divanın şu an bilinen tek nüshası
Bursa Yazma ve Eski Basma Eserleri Kütüphanesi (BEEK), Orhan, nr. 93’dedir.
Eserin tıpkıbasımı İsmail Hikmet Ertaylan tarafından yapılmış (İstanbul 1960)
mecmuadaki Türkçe şiirler daha sonra Cemal Kurnaz tarafından Ahmed İlâhî’nin
Türkçe şiirleri adıyla neşredilmiştir.13
 Hızır-nâme: Kitâb-ı Molla İlâhî, Necâtü’l-Ervâh gibi farklı isimlerle anılan eserin
kütüphanelerde birden fazla nüshası bulunmaktadır.14
 Kenzü’l-Esrâr: Necmüddin Kübrâ’ya nispet edilen Kenzü’l-Esrâr adlı Arapça eserin
genişletilerek Türkçe’ye çevrilmiş şeklidir. Eser, Süleymaniye Ktp., İbrahim Efendi,
nr. 868’de kayıtlıdır.
 Merâtib-i Fakr: Farsça manzum olan eser, Süleymaniye Kütüphanesi, Murad Molla
Koleksiyonu, nr. 1425, 82b-84a varakları arasındadır.
 Mîzânü’l-Efkâr: Arapça yazılan eser, Süleymaniye Kütüphanesi, Murad Molla
Koleksiyonu, nr. 1425, 70b-76a’da kayıtlıdır.
 Mahzenü’l-Cevâhir fî-Esrâr-ı Zikr: Yine Arapça kaleme alınan eser, Süleymaniye
Kütüphanesi, Hâlet Efendi Koleksiyonu, nr. 1425, 1b-2b’de kayıtlıdır.
 Pend-nâme: Süleymaniye Kütüphanesi, Murad Molla Koleksiyonu, nr. 1425’de kayıtlı
bir yazmanın içinde geçen ve Fatih Sultan Mehmet’e sunulan eser, 3 varaktan
müteşekkildir.
 Risâle-i Es’ile ve Ecvibe: Risale-i Molla İlâhî, Risale-i Tasavvuf, Risâle-i Hızriyye,
Makalât-ı Molla İlâhî gibi değişik isimlerle zikredilen eserin birçok nüshası vardır. Bu
sorular 1469 yılında Fatih ve bazı devlet adamlarının hazır bulunduğu bir mecliste
sunulmuştur.15

 Risale-i Tevhîdiyye: Eser, Süleymaniye Kütüphanesi’nde, Kemal Edip
Koleksiyonu’nda nr. 56, 305b-306b varakları arasındadır.
 Sırr-ı Tâcü’l-Emcâd: Arapça kaleme alınan eser, Süleymaniye Kütüphanesi, Murad
Molla Koleksiyonu, nr. 1425, 76b-78b varakları arasında kayıtlıdır.
 Şakâyiku’l-Hakâyık li-Sultâni’l-Hakâyık: Mahmud el-Şebusterî’nin Gülşen-i Râz’ına
yazmış olduğu şerhtir. Eserin nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Revan
Kitaplığı numara 474’dedir.16

Nr: 89, s. 162-163; Mehmed Şemseddin, Yâdigâr-ı Şemsî, s. 598-599; Mustafa Kara, Bursa’da Tasavvuf
ve Tekkeler, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Bursa 2012.
13 Cemal Kurnaz, “Ahmed İlâhî’nin Türkçe Şiirleri” İLAM Araştırma Dergisi I/1, (Ocak-Haziran 1996),
s. 153-172.
14 Eser için bkz. Bkz. Süleymaniye Ktp., Mihrişah nr. 195, 127, 202/5; Bursa Yazma ve Eski Basma
Eserleri Kütüphanesi (BEEK), Genel nr. 846/2, 2284/2, 5007/2.
15 Eser için ayrıntılı bkz. Abdürrezzak Tek, “Molla Ahmed İlâhî’nin Ayasofya Camii’inde Fatih’in
Huzurunda Tasavvufa Dair Yaptığı Konuşmalar” U.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bursa 2006, C. XV. S.
1, s. 285-305; Mustafa Kara, Molla İlâhî’ye Dair, Osmanlı Araştırmaları VII-VIII, İstanbul 1988, s. 376-
379.
16 Abdürrezzak Tek, daha önce konuyla ilgili bir makalesinde eserin ismini “Şakâyiku’l-Hakâyık liSultâni’l-Hakâyık”
adıyla zikreder. Fakat Süleymaniye Kütüphanesi, Kemal Edip Kürkçüoğlu
koleksiyonunda (Num: 56, vr: 296b-393b) yer alan eserin bir nüshasında, eserin ismi “Şerh-i Ebyât EzGülşen-i
Râz” olarak geçmektedir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 576
 Şerh-i Ba’zı Rubâiyyât-ı Ömer Hayyam: Farsça olan eserde Ahmed İlâhî, Ömer
Hayyam’ın bazı rubâilerini şerh etmiştir. Eser, Süleymaniye Kütüphanesi, Lala İsmail
Paşa Koleksiyonu, nr. 702/4’de kayıtlıdır.
 Tercüme-i Miftâhu’l-Gayb: Fatih Sultan Mehmed’in isteği üzerine Edremit’te iken
Sadreddin el-Konevî’nin aynı adlı eserine yazdığı Farsça şerhtir. 143 varaktan
müteşekkil olan eserin müellif nüshası, Konya Yusuf Ağa 414 numaradadır. Ayrıca
Süleymaniye Kütüphanesi, Pertev Paşa numara 278’de bir nüshası daha vardır.
2. Şiirlerin Şekil Husûsiyetleri
Süleymaniye Kütüphânesi, Nuruosmaniye 5127 numaralı bölümde kayıtlı
mecmua; mukavva cilt üzerine vişne renginden deri mıklebli olup, cetveli mevcut ve
zincirli yaldızlıdır. Söz başları kırmızı olan mecmuada, her sayfanın satır sayısı 15’dir.
Şiirlerin incelenmesi esnasında kaside, mesnevî, gazel sırasını göz önüne
aldık; şekil ve muhteva husûsiyetlerini bu sıraya göre vermeyi uygun gördük.
Bilindiği üzere kasideler, konuyu işleyiş bakımından dört kısma ayrılır. Nesîb
veya Teşbib ile başlayan kaside Medhiyye ile sürer ve Fahriyye’den sonra Duâ kısmı
ile sona erer.17 Müellifin Fatih’i övdüğü kasidesi Medhiyye ağırlıklıdır. Dolayısıyla
kaside konunun işlenişi açısından medhiyyeden müteşekkildir. Ahmed İlâhî klâsik
kaside geleneğinden farklı olarak, kasidesinde Farsça bir başlık kullanmaz. Aruzun
Mefâ’îlün/Mefâ’îlün/Mefâ’îlün/Mefâ’îlün kalıbının kullanıldığı şiirde; kaside ağırlıklı
olarak Fatih’e yapılan medhiyyeden ibarettir.
Kasidenin ilk 12 beyti nesib/teşbib bölümü olup; 13. beyitten itibaren
medhiyye kısmı gelir. Yazar, yeknesanlığı gidermek maksadıyla eserinin 27-32.
beyitlerini tegazzül kısmına ayırmıştır. Müellifin mahlasını zikrettiği 33. beyit, taç
beyit; akabinde gelen 34-37. beyitler fahriyye, son iki beyit ise Fatih’e yapılan duadan
ibarettir.
Şiirlerin kafiye yapısına bakıldığında İlâhî’nin genel olarak, Arapça ve Farsça
kelimelerle kafiye yaptığı görülmektedir:
Çemende ġonce-i ħandān içinde ķaŧreler şebnem
Nigāruñ ağzına beñzer ki pür-lüǿlüǿ-i lālādur
Saçıñdan sünbüliñ başı perįşān olalı bülbül
Anıñ Ǿıŧr-ı nesįminden del’olmış mest ü şeydādur
Lebüñ ki şekker ü Ǿunnabdan mürekkebdür
ǾAtįk-i ter gibi dürr üstüne mürettebdür
Yazar, şiirlerinin bazı beyitlerinde kusur olarak değerlendirilebilecek
tasarrufta bulunmuş, mesnevî nazım şekli doğrultusunda hareket ederek kafiye şeklini
o yönde meydana getirmiştir:
Göziñe beñizli nergis nažar ehli giricek dir

17 Haluk İpekten, Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları, İstanbul 2010, s. 38.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
577 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
Bu raǾnā şūħa be-ħūk kim şebįh-i çeşm-i şehlādur
Müzeyyen Ǿālemi gördükçe erbāb-ı nažar dirler
Bisāŧ-ı Ǿayş-ı sulŧāna bu esbāb-ı müheyyādur
İlâhî, ayrıca bazı beyitlerin kafiye şekillerini, Türkçe kelimelerden meydana
getirmiştir:
Çün bağruma ol nāvek-i nāzük güzer eyler
Göñlüm sevinüp cān ile dir ħayr ola maķdem
Ķaşlarıñ miĥrābına zülf ü ruħıñ çün dün ü gün
Uş duǾāya ser ķoyup peyveste meşġūlem Ǿaceb
Çün dil-zār-ı İlāhį hecr elinden dād ider
İltifāt itmez şeh-i dervįş utanır dāddan
Eserin Xv. yüzyıla ait bir ürün olması hasebiyle Eski Anadolu Türkçesine ait
birtakım kelime, kelime grupları, fiil ve fiil çekimleri bu dönemin karakteristik
özelliklerini gösterir mahiyettedir:
ǾĀşıķ olmaķ cān fedā ķılmaķ durur
Derd ü sūz ile śafā sürmek durur
ǾĀşıķ ol gel ey göñül yār istegil
Cān içinde vaśl-ı dildār istegil
ǾIşķuñ odı ħamluġıñı bişirür
Benliğüñi ortadan ħōş giderür
Çeşm-i mestiñ bāde-nūş olalı nergis ŧapuña
Bir ayaġ üzre ŧurup baş ile düşmüşdür ayaġ
Şiirlerde yer alan bazı kelimelerin Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait
morfolojik özellikleri muhafaza ettiğini yukarıda beyan etmiştik. Dönemin genel
özelliklerini yansıtan kelimelerden bazıları şunlardır:
 Bugün görülen sessiz değişmelerin büyük bir kısmı Eski Anadolu Türkçesi devresinde
olmuştur. Bir kısmı ise bu devrede henüz gerçekleşmemiştir. Bu gibi hâllerde sessiz
aslî şekillerini muhafaza etmektedir:18 برخد (bıraħdı-bıraķdı), چد (çoħ-çoķ), چد (çıħ-
çıķ), تتس )tutsaħ-tutsaķ), ی (yoħ-yoķ), ر چخرمش (çıħarmışdur-çıķarmışdır).
 Kelime sonundaki g ve ġ aslî şeklini korumaktadır: ایروغ (ayruġ-ayrı).
 İstek 1. Tekil şahıs ekinin çekimi ayın-eyin şeklindedir: ین ن اچ (İçindeyin-içindeyim).

18 Arap harfli kelimeler metne aittir. Parantez içindeki ilk kelime transkribe edilmiş hâli, bir sonraki
kelime ise günümüzde kullanılan şeklidir.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 578
 Şiirlerde kalınlık-incelik ve düzlük-yuvarlaklık uyumu kuvvetlidir. İlgi eki de uyuma
uymuş ve kalın şekli kullanılmıştır: خددغمكی (ħamluġını-ħamlıġıñı), دد بنك (benliğüñibenliğiñi),
غ بش (başuñdaġı-başıñdaki).
 Gerundium ekleri –uben, -üben şeklindedir: بن چ (geçüben-geçip), لبن ا (oluben-olup).
Vezin ve kafiyeden sonra şiirdeki ritmi sağlayan unsur ses tekrarlarıdır.
Seslerin belli aralıklarla yinelenmesiyle şiir, musikîye yaklaşır ve âhenk yönünden
farklı ve çekici bir atmosfere bürünür.19 Ahmed İlâhî de şiirlerinin pek çok yerinde
asonans ve aliterasyonlara müracaat ederek şiirine ritmik bir âhenk kazandırmıştır.
Asonans ve aliterasyonların yoğun olduğu beyitlerden bazıları şunlardır:
Mesācid vażǾ ider muĥkem medāris żabt ider mükrem
Bilürdi kim bugün sulŧān-ı muǾizz-kār-ı ferdādur
Umūr-ı dįn ü dünyānuñ vücūhātı Ǿayān oldı
Anıñ ķalb-i şerįfinde ne mirǿāt-ı muśaffādur
ĶanāǾat Ķāfını ķıldım ķabūl ey şāh şevķiñle
Benem ol ŧāyir-i ķudsį kim anıñ adı ǾAnķādur
Bende-i bes muķbilem niçün ki maķbūlem Ǿaceb
Çeşmiñe manžūr olam andan çü maķtūlem Ǿaceb
ǾAķl dir bāzārı nice terk idem
ǾIşķ dir dildārı nice terk idem
Cān içinde istegil cānānıñı
Tā fenādan ķurtarasın cānıñı
Müellifin mahlasının “İlâhî” olması hasebiyle şair, gazellerinin son beytinde
mahlasını tevriyeli kullanmaya özen göstermiştir. Yakın anlamıyla kendi mahlasını
dile getiren şair, uzak mânâda Allah’a duâ ve niyâzda bulunur:
Eşkime çün śıla oldı ħūn-ı dil her dem didi
Yā İlāhį bu nedir men māǿi-mevśūlem Ǿaceb
Saçıñ müşk ü Ǿabįrinden çü cān u dil muǾaŧŧardur
İlāhį Ǿıŧr u şiǾr ile eger Ǿaŧŧār ola nola
Ahmed İlâhî, ele aldığımız şiirlerinin ekseriyetini gazel nazım şekliyle kaleme
almıştır. Vezin olarak remel bahrinde 6, hezecte 3, mücteste 3 ve ahreb kalıbında 1 şiir
yazılmıştır. Kalıp olarak en çok Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün (3) ve
Mefâ’ilün/Fe’ilâtün/Mefâ’ilün/Fe’ilün (Fa’lün) (3) vezinleri kullanılmıştır.

19 Muhsin Macit, Divan Şiirinde Âhenk Unsurları, Akçağ Yayınları, Ankara 2005, s. 51.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
579 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
3. Şiirlerin Muhteva Husûsiyetleri
Müellif, kasidesinin nesib/teşbib bölümünde sevgiliye hitap ederek; dünya
bahçesinin süslenip güzel bir görünüm arz ettiğini, Fatih’in saltanatında bu
güzelliklerin devam edeceğini haber vermektedir:
Gel ey dil kim yine hengām-ı geşt ü seyr-i śaĥrādur
Şebįh oldı cihān bāğ-ı cināne gör ne zįbādur
Çemende ġonce-i ħandān içinde ķaŧreler şebnem
Nigāruñ ağzına beñzer ki pür-lüǿlüǿ-i lālādur
Çü serviñ ķāmeti oldı şebįh ol ķadd-i dil-cūya
Aña doğru geliñ göriñ ne zįbā ķadd ü bālādur
Kasidenin 13. Beyti medhiyye bölümü olup, şair bu bölümde hâmisi Fatih
Sultan Mehmed’in ismini zikreder, övgülerde bulunur. Fatih’in âdil ve kâmil bir
padişah olduğunu; devrinde birçok emir ve hâkimin hüküm sürdüğünü fakat hiçbirinin
Fatih kadar bu makama yakışmadığını dile getirir:
Meger şāhinşeh-i Ǿādil imām-ı fāżıl-ı kāmil
Ħayālinden geçirmiş kim bugün vakt-i temāşādur
Emįr ü ĥākim ü sulŧān cihānda çoħ durur ammā
İmāmü’l-müslimįn muŧlaķ bugün şāh-ı muǾallādur
Şeh-i dünyā vü dįn Sulŧān Meĥemmed kim ķudūmundan
Bisāŧ-ı ferş-i ednā rifǾat ile Ǿarş-ı aǾlādur
Fatih, ülkeyi bayındır hâle getirmiştir. O, ülkesine mescitler, medreseler bina
etmiştir. Halkın nazarında padişah âdeta bir Mesîh gibidir. Padişah üstün vasıflarıyla
hem bu dünyanın hem de ukbâ âleminin parlayan bir güneşidir:
Mesācid vażǾ ider muĥkem medāris żabt ider mükrem
Bilürdi kim bugün sulŧān muǾizz-kār-ı ferdādur
ǾUlūm u Ǿadl u irfān u Ǿaŧā ile ķarįn olmuş
Budur evśāfı sulŧānın Ǿaceb źāt-ı müzekkādur
Çü Muĥyiddįn laķab olmış bu şāh-ı dįn-i dünyāya
Anıñ Ǿadli Mesįĥ oldı Ǿaŧāsı Ǿayn-ı ihyādur
Müellif, kasidesinin 35 ve 36. beyitlerini fahriyye kısmına ayırmış; şiirini
dinleyen bülbülün latîf düşüncelerini aktarmıştır. Şaire göre, şiiri bal gibi veya şeker
yiyen bir papağan görünümündedir. Şair, şiirini temiz yaratılışıyla kaleme aldığını
ayrıca Sultan’ın kulağına hoş gelecek bir nağme olduğunu beyan eder:
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 580
Gülistān-ı ŝenāyıñda beni gördükçe bülbül dir
Ne şįrįn şiǾr-i şehd-āsā ne ŧūŧį-i şeker-hādur
Bu şiǾr-i teri baĥrinden çıħarmışdur revān göñlüm
Ĥasendür semǾ-i sulŧāna bunıñ ŧavrında beydādur
Şairin bir diğer şiirinde -mesnevîsi- âşığın, aşkı yolunda çektiği sıkıntı ve
ızdıraplar söz konusu edilir. Aşk, âşığın sırtında bir yüktür. Onu taşımak oldukça
zordur. Fakat bu ızdırap dolu yükün semeresi âşık için bir nimettir. Çünkü divan
şiirinde şair, aşkı için çektiği sıkıntılardan memnundur. O aşk, şairi olgunlaştırıp
dilberine yani sevgilisine kavuşturacaktır:
ǾĀşıķ olmaķ Ǿāķıle müşkül ola
ǾIşķ-ı derd ü sūz ile ĥāśıl ola
ǾĀşıķ olmaķ cān fedā ķılmaķ durur
Derd ü sūz ile śafā sürmek durur
ǾIşķ derd ü miĥnetüñ aślı durur
ǾIşķ içinde dilberüñ vaslı durur
Fakat âşık, aklı ve aşkı arasında gelgitler yaşamaktadır. Aklı dünyada rahat bir
hayat, zenginlik isterken; aşkı ise sevgilinin yolunda ölmeyi, mecazî aşktan ilâhî aşka
geçmeyi telkin etmektedir. Şiirin arka plandanında tasavvufî fikrin yani sâliğin; seyr ü
sülûkta, vahdete ulaşma yolundaki meşakkatler düşünülebilir:
ǾAķl dir dünyā gerek etmek gerek
ǾIşķ dir Mevlāya ħōş gitmek gerek
ǾAķl dir dünyāda bāy olsam gerek
ǾIşķ dir dildārumı bulsam gerek
ǾAķl dir malıla Ǿizzet bulmışam
ǾIşķ dir yārıla vaĥdet bulmışam
ǾAķl dir dünyāyı maǾmūr iderem
ǾIşķ dir bu fānįdir ben giderem
Divan şiiri geleneğinde mecazî aşkın konu edildiği şiirlerde maddî unsurların,
hakikî aşkın konu edildiği şiirlerde ise manevî unsurların kesin çizgileri
belirlenmemiş; her iki aşkın dile getirilişinde ortak malzemeler kullanılmış; zamanla
öyle bir noktaya varılmış ki şairlerin çoğu zaman hangi türden aşkı terennüm ettikleri
anlaşılmaz olmuştur.20

20 Beşir Ayvazoğlu, Aşk Estetiği, Ötüken Yayınları, İstanbul 1996, s. 70.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
581 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
Şair mesnevîsinin sonlarına doğru gönlüne seslenerek, âşıklık yolunun dert ve
belâlarının çok olduğunu fakat buna sabr edenlerin ilâhî makamlara mazhar olacağını;
böylece âşığın kendisinin cânânında yok olacağını haber vermektedir:
ǾĀşıķuñ yolı fenādur ey göñül
ǾĀşıķuñ fevti beķādur ey göñül
ǾĀşıķuñ śabr u ķarārı yoķ durur
ǾĀşıķuñ derd ü belāsı çoķ durur
Cān içinde istegil cānānıñı
Tā fenādan ķurtarasın cānıñı
Ahmed İlâhî’nin gazelleri ise genel olarak aşk konulu olup; sevgilinin yüz
hatlarını tasvir, ona karşı duyulan derin sevgi ve muhabbet, aşk âteşinin âşığın
gönlünde meydana getirdiği onulmaz yara ve çaresi olmayan dertlerden ibarettir:
Ey tįr-i ġamıñ sįne-i mecrūĥuma merhem
Peykānı anıñ yüreğime mūnis ü hemdem
Faķr u faśl-ı Ǿışķ u ġurbet mūcib-i taĥķįrmiş
Ol cihetden ben ĥaķįr ü zār u mechūlem Ǿaceb
Žulmet-i zülfiñ içinde beni pervāne vü şeh
Ger yüziñ şemǾ-i şebistān gibi olsa ne Ǿaceb
Müellif, ‘aceb ve nola redifli gazellerinde sevgilisini temaşa etmektedir. Fakat
şair temaşa esnasında sevgilisinin güzelliğine kayıtsız kalamamakta, onu hayranlıkla
izlemektedir. Şair, sevgilisinin dudaklarını âb-ı hayatın mûcidi Hızır’a teşbih etmekte;
saçının kokusunu ise türlü kokuların satıldığı attar dükkânına benzetmektedir:
Lebiñ üzre ħaŧ-ı ħađrā çü Ħıżırdur be-meŝel
Dehenüñ çeşme-i ĥayvān gibi olsa ne Ǿaceb
Saçıñ müşk ü Ǿabįrinden çü cān u dil muǾaŧŧardur
İlāhį Ǿıŧr u şiǾr ile eger Ǿaŧŧār ola nola
Şarap, klâsik edebiyat metinlerinde, imal ediliş şekli, sarhoşluk verici etkisi,
rengi, kokusu ve içerisine katılan çeşitli maddeler bakımından birbirinden değişik
isimler almış ve bu adlandırmalar birçok estetik malzemeye konu olmuştur. Bâde,
cem, mey, dem, unnâb, sâgar, piyâle, ayak, peymâne vs. bunlardan bazılarıdır. Divan
şiirinin en fonksiyonel sanatlarından olan tevriye (îham) ve leff ü neşr büyük oranda
şarabın ve şarapla ilgili diğer kelimelerin taşıdığı hakikî ve mecazî anlamlılık ve
birden çok anlama geliş özelliğinden beslenerek gelişmiş ve şarap veya şarapla ilgili
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 582
temel unsurlar etrafında anlamla ilgili oluşumlara vücut vermiştir.21 Ahmed İlâhî de
gazellerinde şarapla ilgili metaforlara çokça yer vermiş; sevgilinin dudağından içtiği
şarabı helâl addederek meşrû hâle getirmiştir. Ayrıca müellife göre, dünyanın elem ve
kederlerini def etmenin yolu da şarabın şevkine varıp, şarap vasıtasıyla tecrübe
edinmektir:
Mey-i ĥelāl içerem lāǾl-i yār cāmından
Ĥarāma ĥükm ideniñ ķavli żıdd-ı meşrebdür
Cihānda dāfiǾ-i miĥnet dilerseñ ey Ǿāķil
Şarāb-ı şevķ-i İlāhį Ǿaceb mücerrebdür
Tabiat, divan şiirinde en çok işlenen konulardandır. Çoğunlukla divan şairi
tarafından hüner göstermek için bir araç olarak kullanılmıştır. Divan şiirinde rağbet
edilen konu ise bahardır ve bu sebeple konusu bahar olan pek çok şiir yazılmıştır. Her
şair, dış dünyada gördüklerine, kendi hayal dünyasının genişliği nispetinde yaklaşarak,
izlenimlerini gelenekten aldığı ortak söyleyişlerle dile getirmiştir.22 Şair İlâhî’nin
kaleme aldığı “ider” redifli gazeli ise baharı tasvir eden ve baharın gelişiyle tabiatın
canlanıp renkli bir hâl aldığını dile getiren düşüncelerden müteşekkildir:
Bahār irişdi yine Ǿālemi muraśśaǾ ider
ǾArūs-ı bāġ-ı cihān ħilǾati mülemmaǾ ider
Benefş u aĥmer ü sārū vü sebz renginden
Çemen libāsını śūfį olup murabbaǾ ider
Cemāl-i yār gibi śafĥa-i gülistānı
Cemį-i luŧf u melāĥāt u ĥüsne mecmaǾ ider
Sonuç
Ahmed İlâhî devrinde ilmî birikimi yüksek bir şahsiyettir. O divan
edebiyatının geçiş döneminde her üç dilde de eserler kaleme alarak, bu edebiyatın
neşv ü nemâ bulmasında önemli katkıları olmuştur. Bursa ve çevresinde önemli
dergâhların hizmetlerinde bulunmuş; tasavvufî neşvenin halka ulaşmasında hatırı
sayılır vazifeler ifa etmiştir.
Yukarıda gün yüzüne çıkmayan bazı şiirlerini neşr ettimiz Ahmed İlâhî,
şiirlerinde divan edebiyatı geleneğinden faydalanmış; bu geleneğin getirdiği edebî
mahsullerle şiirler kaleme almıştır. Manzûmelerinde sade ve külfetsiz bir dil kullanan
İlâhî, dönemin padişahı Fatih’e övgülerde bulunmuş; aşk, tabiat, güzellik gibi muhtelif
temaları konu edinmiştir. Kanaatimizce şair ele aldığı konular ile halka inmeyi
amaçlamış, halkın anlayacağı dilde eserler verme gayretinde bulunmuştur. Müellifin

21 Muhammet Nur Doğan, Divan Şiirinde “Şarap” Metaforları, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İstanbul
2008, s. 67-68.
22 Zehra Göre, Divan Şiirinde “Cünûn Eyyâmı” Olarak Bahar, Turkish Studies, Ankara 2007, s. 283.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
583 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
hem manzum hem de mensur eserleri göz önüne alındığında bu düşüncemizde haklılık
payımızın olduğu anlaşılacaktır. Müellifin, kaleme aldığımız 1 kaside, 1 mesnevî, 9
gazel, 1 kıt’a ve 1 rubaîsi diğer eserleri ile mukâyese tâbi tutulduğunda, İlâhî’nin fikir
ve hayal dünyasının daha iyi anlaşılacağı düşüncesindeyiz.


ŞİİRLER
I-Kasîde
Hezec: Mefâ’îlün / Mefâ’îlün / Mefâ’îlün/ Mefâ’îlün
1 Gel ey dil kim yine hengām-ı geşt ü seyr-i śaĥrādur
Şebįh oldı cihān bāğ-ı cināne gör ne zįbādur
Nebāt-ı Ħıżr u dāġ-ı lāle reyĥān u gül beñzer
Aña kim ħaŧŧ u ħāl ü zülf ü rūy-ı yār-ı raǾnādur
Rebįǿiñ faślı śāniǾden gülbün bir nāmedür Ǿayşa
Kim anuñ ibtidāsında hilāl Ǿıyd-ı ŧuğrādur
Çemende ġonce-i ħandān içinde ķaŧreler şebnem
Nigāruñ ağzına beñzer ki pür-lüǿlüǿ-i lālādur
5 Benefşe kendüyi beñzer śanırmış zülfine yāriñ
Bu maǾnįden bilürdi kim anuñ başında sevdādur
Çü serviñ ķāmeti oldı şebįh ol ķadd-i dil-cūya
Aña doğru geliñ göriñ ne zįbā ķadd ü bālādur
Göriñ yā Rab bu devrānda ne rind-i mey-perest oldı
K’anın devrinde her nergis başında cām-ı śaĥbādur
Göziñe beñizli nergis nažar ehli giricek dir
Bu raǾnā şūħānelik kim şebįh-i çeşm-i şehlādur
Saçıñdan sünbüliñ başı perįşān olalı bülbül
Anıñ Ǿıŧr-ı nesįminden del’olmış mest ü şeydādur
10 Bıraħdı yāsemen tācı hevāya şevķ-ı ķalbinden
Yüziñe çün şebįh olmış sevünse mi Ǿaceb cādur
Teźerv ü bülbül ü ķumri iderler bāġda efġān
Şeh-i gülşen değilse gül ķatında bu ne ġavġādur
Ser-ā-ser Ǿālemüñ yüzi bezenmiş küll-i vechu’llāh
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 584
Cihānı bilmezem niçün bu hüsn-i Ǿālem-ārādur
Meger şāhinşeh-i Ǿādil imām-ı fāżıl-ı kāmil
Ħayālinden geçürmiş kim bugün vakt-i temāşādur
Şeh-i dünyā vü dįn Sulŧān Meĥemmed kim ķudūmundan
Bisāŧ-ı ferş-i ednā rifǾat ile Ǿarş-ı aǾlādur
15 Emįr ü ĥākim ü sulŧān cihānda çoħ durur ammā
İmāmü’l-müslimįn muŧlaķ bugün şāh-ı muǾallādur
Giderdi ŧalǾat-i şems-i celālüñ encüm-i aķrān
TeǾālā Şānühā yā Rab ne mihr ü māh-ı fersādur
Maķām-ı ķurbeti şāhın olur aĥbābına merciǾ
Muĥammed ehline cennet belį Ĥakk ile meǾvādur
Mesācid vażǾ ider muĥkem medāris żabt ider mükrem
Bilürdi kim bugün sulŧān-ı muǾizz-kār-ı ferdādur
ǾUlūm u Ǿadl u irfān u Ǿaŧā ile ķarįn olmuş
Budur evśāfı sulŧānın Ǿaceb źāt-ı müzekkādur
20 İmāmetden hevā ehl-i egerçi lāf iderse lįk
ǾAlāmāt ile ol manśıb bu şāh-ı dįne evlādur
Umūr-ı dįn ü dünyānuñ vücūhātı Ǿayān oldı
Anıñ ķalb-i şerįfinde ne mirǿāt-ı muśaffādur
Çü Muĥyiddįn laķab olmış bu şāh-ı dįn-i dünyāya
Anıñ Ǿadli Mesįĥ oldı Ǿaŧāsı Ǿayn-ı ihyādur
Ol aĥsen-i źāt-ı cāmiǾin ĥüsn aħlāķı sayılmaz
Nihāyetsiz Ǿaded adı verā-yı Ŧūr-ı iĥśādur
Cihānuñ cümle zerrātı żıyāsından münįr oldı
Ne feyyāż-ı cihān-ārā ne ħūrşįd-i mücellādur
25 Müzeyyen Ǿālemi gördükçe erbāb-ı nažar dirler
Bisāŧ-ı Ǿayş-ı sulŧāna bu esbāb-ı müheyyādur
Şeh içün defter-i eşyā yazılmışdur disem nola
Muĥammed Ǿaşķına āħir-i kitāb kevn-i münşādur
Cihānı ser-te-ser kevnle niŝār olmış şehinşāha
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
585 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
İzi’l-Ǿabd u emvālüh tamāmet māl-ı Mevlādur
Dise Sulŧān Ǿanā yevm-i ġınāyeden döner ĥāli
Geçer her nesneye emr-i berāt ĥükmi mücerrādur
Mecāl-i ħıdmet-i sulŧān ne men bulam ne mektūbum
Göriñ ĥāl-i ġarįbi kim ne sırr-ı vechle rüsvādur
30 Göñül cāna gelüp ġamdan fiġān itmek diler ammā
Dem-ā-dem Ǿaķlım ider kim dilā vakt-i müdārādur
Şerįf-i Ǿālem olmışdur ħasįs-i Ǿaśrdan kemter
Ħudāvendā ħacįl oldum bu ne devr ü ne dünyādur
ĶanāǾat Ķāfını ķıldım ķabūl ey şāh şevķiñle
Benem ol ŧāyir-i ķudsį kim anıñ adı ǾAnķādur
İlāhį ķadrini śaħla budur makśūdumuz ancaħ
Belį her kişiye şāhā cihānda bir temennādur
Çü gevher şeyħ ü Mevlāya çoħ ola maŧlab u maķśad
Bu ĥażretdür baña maŧlab bu maķśad bizde aķśādur
35 Gülistān-ı ŝenāyıñda beni gördükçe bülbül dir
Ne şįrįn şiǾr-i şehd-āsā ne ŧūŧį-i şeker-hādur
Bu şiǾr-i teri baĥrinden çıħarmışdur revān göñlüm
Ĥasendür semǾ-i sulŧāna bunıñ ŧavrında beydādur
Hemįşe tā bahār-ı Ǿömr ser-sebz ola vü ħandān
Hemįşe tā bisāŧ-ı baġ-ı gerdūn bezm-i ħađrādur
Besātįn-i celāl ü cāh-ı Ǿömr ü Ǿayş-ı sulŧānum
Ħazāndan śaħlaya ol kim ħafįž-i küll-i eşyādur
39 DuǾā yevm-i velā-yı ķalb ile āmįn di ey sāmiǾ
Baña erbāb-ı iĥsāna cihānda bu tevellādur
I-Mesnevî
Remel: Fâ’ilâtün/ Fâ’ilâtün/ Fâ’ilün
1 ǾĀşıķ olmaķ Ǿāķıle müşkül ola
ǾIşķ-ı derd ü sūz ile ĥāśıl ola
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 586
ǾĀşıķ olmaķ cān fedā ķılmaķ durur
Derd ü sūz ile śafā sürmek durur
ǾIşķ derd ü miĥnetüñ aślı durur
ǾIşķ içinde dilberüñ vaslı durur
ǾAķl Ǿışķuñ dilini fehm idemez
Yolına āzād u fāriġ gidemez
5 ǾAķl dir dünyā gerek etmek gerek
ǾIşķ dir Mevlāya ħōş gitmek gerek
ǾAķl dir dünyāda bāy olsam gerek
ǾIşķ dir dildārumı bulsam gerek
ǾAķl dir malıla Ǿizzet bulmışam
ǾIşķ dir yārıla vaĥdet bulmışam23
ǾAķl dir dünyāyı maǾmūr iderem
ǾIşķ dir bu fānįdir ben giderem
ǾAķl dir bāzārı nice terk idem
ǾIşķ dir dildārı nice terk idem
10 ǾAķl teşvįşinden ider Ǿışķ-dād
Dostdan ġayrı aña bį-ķadr-i murād
ǾĀşıķ ol gel ey göñül yār istegil
Cān içinde vaśl-ı dildār istegil
İki Ǿālemden murāduñ yārdur
Cānıña cān virici dįdārdur
Ne sevinürsin bu fānį cānıla
Cānıñı ķo bāķį ol cānānıla
ǾIşķuñ odı ħamluġıñı bişirür
Benliğüñi ortadan ħōş giderür

23 Cemal Kurnaz’ın daha önce kaleme aldığı makalesinde söz konusu bu mesnevînin ilk 7 beyti
verilmektedir. Bizim elimize geçen mecmuada ise bu mesnevînin 7 beyitten ibaret olmadığı, 24 beyitten
müteşekkil olduğu görülmektedir. Cemal Kurnaz’ın elinde bulunan nüshanın eksik veya müstensihin şiiri
eksik kopye ettiğini düşünmekteyiz. Ayrıntılı bilgi için bkz. Cemal Kurnaz, agm. s. 182.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
587 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
15 Benliğüñ fānį olıcaķ ey göñül
Cān içindeyin gibi cānān bul
Derd-mend ol tā saña dermān gele
Cān fedā ķıl tā saña cānān gele
Cān fānįdür geçüben bāķį ol
Pes beķā meyħānesinde sāķį ol
ǾIşķ kįl ü ķālden bįzārdur
Ĥāl ile Ǿışķuñ Ǿaceb bāzārdur
Cān-ı Ǿāşıķ derde ħōş bitmiş dürür
Derd ü şevķe Ǿālemi śatmış durur
20 ǾĀşıķuñ yolı fenādur ey göñül
ǾĀşıķuñ fevti beķādur ey göñül
ǾĀşıķuñ śabr u ķarārı yoķ durur
ǾĀşıķuñ derd ü belāsı çoķ durur
Ayru ķalma ey göñül dildārdan
Ĥayf ola kim ķalasın dildārdan
Cān içinde istegil cānānıñı
Tā fenādan ķurtarasın cānıñı
24 Olmayan fānį beķā bulmaz tamām
Bu durur vaǾž-ı İlāhį ve’s-selām
I-Gazel

Hezec: Mef’ûlü/Mefâ’îlü/Mefâ’îlü/Fe’ûlün
1 Ey tįr-i ġamıñ sįne-i mecrūĥuma merhem
Peykānı anıñ yüreğime mūnis ü hemdem
2 Gel bekle didim hem-dem olam ħāk-i deriñde
Var çıħ didi kim her kişi olmaz bize maĥrem
3 Çün bağruma ol nāvek-i nāzük güzer eyler
Göñlüm sevinüp cān ile dir ħayr ola maķdem
4 Ger ķanuma ķāniǾ olur ol ġamze-i fettān
Ben dermişem uş cān ile dökseñ nola bir dem
5 Devriñde dil-i śāf-ı İlāhį çü bülendi
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 588
Bu cām-ı cihān gösterir elden ķoma ey Cem
II-Gazel
Remel: Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün
1 Bende-i bes muķbilem niçün ki maķbūlem Ǿaceb
Çeşmiñe manžūr olam andan çü maķtūlem Ǿaceb
2 Ķaşlarıñ miĥrābına zülf ü ruħıñ çün dün ü gün
Uş duǾāya ser ķoyup peyveste meşġūlem Ǿaceb
3 Naśb olunmış her kişi aĥbābdan miķdārına
Ķābiliyyāt ile ben bį-çāre maǾzūlem Ǿaceb
4 Faķr u faśl-ı Ǿışķ u ġurbet mūcib-i taĥķįrmiş
Ol cihetden ben ĥaķįr ü zār u mechūlem Ǿaceb
5 Eşkime çün śıla oldı ħūn-ı dil her dem didi
Yā İlāhį bu nedir men māǿi-mevśūlem Ǿaceb
III-Gazel
Remel: Fe’ilâtün/ Fe’ilâtün/ Fe’ilâtün/Fe’ilün
1 Gözlerim ebr-i dür-efşān gibi olsa ne Ǿaceb
Lebleriñ ġonca-i ħandān gibi olsa ne Ǿaceb
2 Žulmet-i zülfin içinde beni pervāne vü şeh
Ger yüziñ şemǾ-i şebistān gibi olsa ne Ǿaceb
3 Saçınıñ bendine tutsaħ oluben miskįn göñül
Bir gice vālih ü ĥayrān gibi olsa ne Ǿaceb
4 Lebiñ üzre ħaŧ-ı ħađrā çü Ħıżırdur be-meŝel
Dehenüñ çeşme-i ĥayvān gibi olsa ne Ǿaceb
5 Çün İlāhį şemm olup gülşen-i vaslından ıraġ
Pes göñül bülbül-i nālān gibi olsa ne Ǿaceb
IV-Gazel
Hezec: Mefâ’îlün /Mefâ’îlün / Mefâ’îlün/ Mefâ’îlün
1 Göziñden nergis-i ĥayrān eger bį-mār ola nola
Yüziñ her vech ile cānā eger gül-zār ola nola
2 Gül-i aĥmer ħacāletden ķızarmış göreli yüziñ
Belį gül-zār ĥüsniñden eger gül-zār ola nola
3 Ķaşıñdan nāvek-i ġamze pey-ā-pey erişe göñle
Delinmiş mübtelā göñlüm eger efkār ola nola
4 Cemālin üzrine cānā ĥasendür ĥalķa-i zülfiñ
Belį genc üstine ser söyitüp bir mār ola nola
5 Saçıñ müşk ü Ǿabįrinden çü cān u dil muǾaŧŧardur
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
589 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
İlāhį Ǿıŧr u şiǾr ile eger Ǿaŧŧār ola nola
V-Gazel
Remel: Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün
1 Lāle-veş sevdā-yı ħāliñden düşüp göñlüme dāġ
ŞuǾle-i şemǾ-i ruħıñdan cānımız aldı çerāġ
2 Çeşm-i mestiñ bāde-nūş olalı nergis ŧapuña
Bir ayaġ üzre ŧurup baş ile düşmüşdür ayaġ
3 Ħaŧŧuñı gördükçe ol lāǾl üstine dir ehl-i źevķ
Çeşme-i Ħıżrın kenārına düşüpdür perr-i zāġ
4 Olalı şemǾ-i ruħıñdan cānımız ehl-i fürūġ
Bulmadı bir dem saçıñda gönlüme būy-ı ferāġ
5 Neylesin cān-ı İlāhį senden ayru bu cihān
Bülbülüñ maķśūdı çün güldür nider bostān u bāġ
VI-Gazel
Müctes: Mefâ’ilün/Fe’ilâtün/Mefâ’ilün/Fe’ilün (Fa’lün)
1 Lebüñ ki şekker ü Ǿunnabdan mürekkebdür
ǾAtįk-i ter gibi dürr üstüne mürettebdür
2 Dehān-ı tengiñi yāķūtdan didim be-meŝel
Piyāleyi ki mey-i nābdan leb-ā-lebdür
3 Rüsūm-ı ehl-i teķālįd isteme bizden
Niçün ki meşreb-i Ǿārif ü rāy-ı meźhebdür
4 Mey-i ĥelāl içerem lāǾl-i yār cāmından
Ĥarāma ĥükm ideniñ ķavli żıdd-ı meşrebdür
5 Cihānda dāfiǾ-i miĥnet dilerseñ ey Ǿāķil
Şarāb-ı şevķ-i İlāhį Ǿaceb mücerrebdür
VII-Gazel
Remel: Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün
1 İncidür bu ħaste her şeb kelbüñi feryāddan
ŚanǾatı şākird-i ķābil giçirir üstāddan
2 Ney gibi efġān-ı zārım ger eliñden olmasa
Pes bu āh-ı sįne-i mecrūĥ ola mı bāddan
3 Açılur çün ġonce-i bārān bahārįden nola
LāǾl-i şįrįn ger gelürse girye-i Ferhāddan
4 Ķul olalı serv-i kār u bārdan ķurtulmuşam
Ŧapu gelmez ayruġa bu bende-i āzāddan
5 Çün dil-zār-ı İlāhį hecr elinden dād ider
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
İsmail Yıldırım 590
İltifāt itmez şeh-i dervįş utanır dāddan
VIII-Gazel
Remel: Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün
1 Vaśla ŧālib olanıñ ķısmı belā vü derd imiş
Derde rāġıb olanıñ ismi cihānda merd imiş
2 Nev-bahārıñ ħandesi andan durur kim ĥāleti
Dįde-i giryān ile peyveste āh-ı serd imiş
3 ǾĀlemüñ lāǾl ü zerįne yoħ pes andan bil k’anıñ
Ziynet-i ĥüsni sirişk-i sürħ u rengi zerd imiş
4 Māsivādan ayru ben Ĥaķķ ķabūl eyler ķulı
Pes belürdi kim viśāle ehl-i merd ferd imiş
5 Miĥnet-i Eyyūbden keşf-i İlāhį bu olur
Kim devāya müsteĥaķ dervįş śāĥib-i derd imiş
IX-Gazel
Müctes: Mefâ’ilün/Fe’ilâtün/Mefâ’ilün/Fe’ilün (Fa’lün)
1 Bahār irişdi yine Ǿālemi muraśśaǾ ider
ǾArūs-ı bāġ-ı cihān ħilǾati mülemmaǾ ider
2 Benefş u aĥmer ü sārū vü sebz renginden
Çemen libāsını śūfį olup murabbaǾ ider
3 Mesįĥ-veş ķamer-i ižhār u śıbġatu’llāh çün
ŦulūǾ-i renglere gülistānı maŧlaǾ ider
4 Veyā ķaśįde-i elvān-ı bāġına dehrinüñ
Bahārı maŧlaǾ vü faśl-ı ħazānı maķŧaǾ ider
5 Cemāl-i yār gibi śafĥa-i gülistānı
Cemį-i luŧf u melāĥāt u ĥüsne mecmaǾ ider
I-Kıt’a
Müctes: Mefâ’ilün/Fe’ilâtün/Mefâ’ilün/Fe’ilün (Fa’lün)
Ĥaķįķat ile geç ey dil mecāz-ı ķavlinden
Ki tįġ-i ġayret-i Ĥaķķ bāŧılı muķaŧŧaǾ ider
Alsa śafĥa-i arżı münāsib elvāndan
Nižām-ı nažm-ı İlāhį gibi muraśśaǾ ider
I-Rubaî
Ahreb: Mef’ûlü/Mefâ’ilün/Mefâ’îlü/Fa’ûl
Dil zerre śıfat hevā-yı şevķiñde gezer
Ola ki viśāl-i mihrden bula nažar
Göñlüme didim kim oldı hengām-ı viśāl
The Journal of Academic Social Science Yıl: 2, Sayı: 5, Eylül 2014, s. 572-591
591 Şeyh Ahmed İlâhî’nin Bilinmeyen Şiirleri Ve Bu Şiirlerin Şekil ve Muhteva
Husûsiyetleri
Bį-çāre didi İlāhį ħayru’l-aħber
KAYNAKLAR
ABDÜLKADİROĞLU, Abdülkerim (1998), İsmail Beliğ-Güldeste-i Riyâz-ı İrfân ve
Vefeyât-ı Dânişverân-ı Nâdiredân, Anıl Matbaa, Ankara.
AYVAZOĞLU, Beşir (1996), Aşk Estetiği, Ötüken Yayınları, İstanbul.
DOĞAN, Muhammet Nur (2008), Divan Şiirinde “Şarap” Metaforları, Türk Dili ve
Edebiyatı Dergisi, İstanbul.
ERTAYLAN, İsmail Hikmet (1960), Molla İlâhî Divanı, İstanbul Ünv. Edebiyat Fak.
Yayınları, İstanbul.
GÖRE, Zehra (2007), Divan Şiirinde “Cünûn Eyyâmı Olarak Bahar, Turkish Studies,
Ankara.
İPEKTEN, Haluk (2010), Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yay, İstanbul.
KARA, Mustafa (2012), Bursa’da Tasavvuf ve Tekkeler, Bursa Büyükşehir Belediyesi
Yayınları, Bursa.
KARA, Mustafa (1988), Molla İlâhî’ye Dair, Osmanlı Araştırmaları VII-VIII, İstanbul.
KEPECİOĞLU, Kamil (2011), Bursa Kütüğü II, Bursa Kültür Sanat ve Turizm A.Ş
Yayınları, Bursa.
KUFRALI, Kasım (1948), Molla İlâhî ve Kendisinden Sonraki Nakşibendî Muhiti, Türk
Dili ve Edebiyatı Dergisi, Ankara.
KURNAZ, Cemal (1996), Ahmed İlâhî’nin Türkçe Şiirleri, İLAM Araştırma Dergisi,
İstanbul.
KURNAZ, Cemal-TATÇI Mustafa (2001), Nâil Tuman, Tuhfe-i Nailî-Divan Şairlerinin
Muhtasar Biyografileri, Bizim Büro Yayınevi, Ankara.
PALA, İskender (1998), Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ötüken Yayınları, İstanbul.
TEK, Abdürrezzak (2014), Nakşibendî ve Kadirî Tekkelerinin Bursa’nın Tasavvuf
Kültürüne Katkısı, Yenidünya Dergisi, İstanbul.
TEK, Abdürrezzak (2006), Molla Ahmed İlâhî’nin Ayasofya Camii’nde Fatih’in
Huzurunda Tasavvufa Dair Yaptığı Konuşmalar, UÜ. İlâhiyat Fak. Yay. Bursa.

Konular