FARSÇA GRAMERİ’NİN TARİHİ SEYRİ

Arapça, yeni ve son din konumunda bulunan İslamiyet’in kutsal kitabı Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği dili olunca İslamiyet’i seçen İranlılar, bu yeni dinin öğrenilmesi ve kurallarının tam olarak kavranılarak günlük hayata uygulanabilmesi amacıyla bu dile son derece önem verip saygı gösterdiler. II. Halife Hz. Ömer’in İran’ı İslâm topraklarına katmasıyla başlayan yeni dönemde İran’da Arapça’dan başka her dil ve İslam’dan başka her din artık fazla olarak kabul ediliyor ve rağbet görmüyordu. Bu ve daha başka etkenler nedeniyle İran’ın müslümanlar tarfından fethini izleyen iki asır boyunca bu ülkede Arapça çok yaygın olarak kullanılmaya ve bu dille eserler kaleme alınmaya başladı. İranlı ilim ve edebiyat çevreleri, kısacası okuma yazma ile ilgilenen herkes için Arapça, Batı Avrupa’da Latinceye verilen önem oranında değer kazandı.[1]

Arapçanın bu son derece hızlı bir şekilde yaygınlaşması, ilim ve edebiyat mahfillerinde büyük önem kazanması, İranlıların kendi dilleri olan Farsça’yı önemli ölçüde bir tarafa bırakmaları, Farsça konusundaki çalışmalarını azaltmaları sonucunu doğurdu. İran’lı ilim çevreleri, Farsça’ya gereken önemi verememeleri gerçeğinin yanında bütün gayretlerini Arap dili konusunda yaptıkları değerli çalışmalarıyla büyük bir üne kavuştular. Nitekim h.II. yüzyılda İranlı dilbilimciler arasında Arap dilinin sarf/morfoloji ve nahiv/sentaks konularını içeren el-Kitâb adlı eserini kaleme almış olan Sîbeveyh gibi ünlü gramerciler yetişti. Arap diline ve gramerine o kadar önem verildi ki, çok daha sonraki dönemlerde Fars dili ve özellikle gramerinin yapısıyla ilgili olarak kaleme alınmış olan eserlerin önemli bir bölümünün Arapça olarak kaleme alınmış olduğunu görüyoruz. Arapça olmayan, Farsça olarak kaleme alınanların ise daha çok aruz, kafiye, bedi’ v.b. edebî sanatları konu aldığını, bu konular işlenirken bazı bölümlerinde yer yer Farsça gramerinin morfoloji bölümüne ilişkin konularından olan kelime türleri ve yapıları, kelime türetilmesi gibi konulara da yer verildiği görülmektedir. Sonuç olarak gerçekte Farsça gramer kurallarını bir araya toplayarak Arapça’dan ayrı bir şekilde Farsça bağımsız gramer yazma faaliyetlerinin yeni olduğu ve ömrünün bir asrı bile aşmadığını söylemek mümkündür.[2]

Burada dikkat çeken önemli bir konu, İranlıların Arapça gramerinin oluşturulmasında yoğun çalışmalar yapmaları ve Farsça gramer yazma ve bu alanda çalışmalar yapmayı da daha çok Türkler ve Hintlilerin üstlenmiş olmasıdır.[3]

Türkler ve Hintliler’in Farsça’yı öğrenmek için Farsça gramer kuralarını iyi bir şekilde bilmeleri gerekiyordu. Bu yüzden özellikle h. X. ve XI. yüzyıllarda bu alanda kaleme alınmış başlı başına grameri konu almamakla birlikte birtakım eserlere rastlamaktayız. Bu dönemde Farsça sözlük yazan dilciler, hazırlamış oldukları sözlükler için yazdıkları mukaddimelerde Fars dili ve Farsça gramer konuları ile ilgili birtakım bilgiler vermişlerdir. Bu kısa ama değerli bilgileri Farsça gramerinin temelleri olarak kabul edebîliriz. Bu mukaddimelerin en genişi ve en düzenlisi Cemaleddin Huseyn İncûy-i Şîrâzî’nin h.1037 yılında tamamladığı Ferheng-i Cihângîrî adlı sözlüğün mukaddimesidir. Farsça gramer kuralları konusunda içerdiği önemli ve detaylı bilgiler dolayısıyla daha sonraki dönemlerde yazılan sözlüklerin müellifleri tarfından da örnek alınmış ve yer yer bazı bölümleri iktibas edilmiştir. Ferheng-i Cihângîrî’nin mukaddimesi, 12 “Ayin”den oluşmakta ve her bölümde belli gramer konularına yer verilmektedir.1. Ayin; İran bölgesine Fars isminin verilişi, Farsça’nın kolları ve diğer dillere olan üstünlüğü. 2. Ayin; Farsça’nın mahiyeti. 3. Ayin; Farsça’nın harfleri…. 7. Ayin; zamirler. 8. Ayin; harfler ve edatlar… gibi konulardan bahsetmektedir.[4]

Görüldüğü gibi Farsça grameri yazımı konusunda ilk adımları Farsça sözlük yazarları tarafından atılmıştır. Bu alanda ilk adımı atanlardan diğer bir kısmı da Farsça edebî bilgiler alanında eser veren edebîyatçılar ve dilcilerdir. Asıl çalışma sahası edebî bilgiler olup da Farsça grameriyle ilgili bilgiler de veren bu gruptan yazarların başında Destûr-i Debîrî adlı eserin yazarı Muhammed Mîhenî’dir. Yine bu gruptan olan yazarlar arasında Şems-i Kays Râzî de yer almaktadır. Ancak yine tekraralamak gerekir ki, bu sahada asıl önemli çalışmaları yapanlar Farsça öğrenimine sonh derece önem veren Türkler ve Hintlilerdir.[5]

Bu dönemde Farsça gramerini konu alan eserleri arasında Dakâiku’l-hakâyık adlı sözlüğün ve Nigâristân adlı esirn de müellifi olan İbn Kemal Paşazade’nin (ö.940) Risâle-i Yâiyye adlı esiridir. Bu eserinnde yazar, Farsça kelimelerin sonuna gelen ve “yây-i zâyid” olarak adalandırılan “ya”lar üzerinde durarark bu tür den olan ya’ların yirmi çeşidi olduğunu Farsça şiir ve nesirden örneklerle ortaya koymaktadır. Kemal Paşazâde hem Dakâiku’l-hakâyık adlı eserinde ve hem de bu eserinde kelimelerin kullanılışları üzerinde durmaktadır.[6]

Osmanlı müelliflerinden Farsça grameri konusunda eser yazan bir diğer yazar da h. X. yüzyılda yaşamış Muhammed b. Hacı İlyas’tır. Hacı İlyas, Farsça gramerini çocuklara öğretmek amacıyla et-Tuhfetu’l-hadiye ya da Farsça’da bilmek anlamına gelen “danisten” kelimesiyle başladığı için Dânisten adıyla bir gramer kitabı kaleme almıştır. Bu eserin on bölümü fiil çekimleri, dört bölümü de Farsça diğer kelime türlerinden bahsetmektedir. Bu konuda yazılmış diğer bir eser de h.1172 yılında hem grameri ve hem de edebî bilgilerle ilgili konuları ihtiva eden Muhib mahlasıyla tanınan Muhammed Kuli Han tarafından kaleme alınmış olan Câmi’ul-Kâvâid adıyla bilinen eserdir. Bu eser de, ilk dört babında Harf, kelime, cümle, mastar ve mastar türleri fiil yapılara ve çekimleri, nahiv, türeme gibi gramer konularıyla birlikte son iki babında aruz ve kafiye konularına yer vermektedir.[7]

Osmanlı topraklarında kalemealınan bu ve daha başka eserler dışında Hindistan’da da irili ufaklı birtakım eserler yazılmıştır. Bu eserlerden bir kısmı basılmışken, bir diğer kısmı da elyazması olarak çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Bunlar arasından bir kısmını burada sıralamamız yararlı olacaktır. Safder Ali, Kânûn-i Nasîrî, Nizâmeddin Ahmed’in 1188; ŞeyhAbdulbasit’in 1099 yıllarnıda yazmış oldukları eserleriyle Farsça fiiller konusunda yazılmış Elfâz-i Acem, Tahkîku’l-Kavânîn ve Risâle-yi Şerh-i Ameden adle gramerle ilgili eserler en önemlileri arasında yer almaktadırlar.[8]

Tamamen gramer ile ilgili konuları ihtiva eden bu üç eser dışında h. XI. yüzyıldan itibaren kaleme alınmış olan Cemaleddin Huseyn İncûy-i Şîrâzî’nin h. 1037 yılında tamamladığı Ferheng-i Cihângîrî adlı sözlüğü ile Bu ve benzeri eserlerde Nahiv konusunda herhengi bir bilgiye yer verilmemiştir. Bu eserlerden sonra Rıza kuli Han Hidayet’in yazmış olduğu Ferheng-i Ercümen Aray-i AbbÂsi adlı eserin mukaddimesinde ise, gramer kurallarına kendisinden önce kaleme alınmış olan sözlüklerden daha çok yer verilmiştir. Nahiv konsunda ise, bu gibi eserelrde herhengi bir bilgiye raslanmamaktadır.

Bu iki sözlükten daha sonra kaleme alınmış olan Ferheng-i Ercümen Aray-i Nâsırî adlı eserin yine mukaddimesinde aynı şekilde Farsça gramerinin kelime yapıları ve türlerine ilişkin bazı bilgiler verilmiştir. Bu eserdeki gramere ait bilgiler, daha öncetklere oranla daha detaylı ve fazladır.

Burhân adıyla bilinen Muhammed Huseyn b. Halef-i Tebrîzî’nin h. 1062 yılında kaleme aldığı Burhân-i Kati’ adlı sözlüğünün mukaddime bölümünde de Farsça gramerinin sadece sarf kurallarına ait birtakım bilgiler bulunmaktadır. Bu ve benzeri eserlerde Nahiv konusunda herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.[9]

Bu eserlerden sonra Rıza kuli Han Hidayet’in yazmış olduğu Ferheng-i Ercümen Ârây-i Abbâsî adlı eserin mukaddimesinde ise, gramer kurallarına kendisinden önce aynı alanda yazılmış olan sözlüklerden daha çok yer ayrılmıştır.[10]

Bu sözlüklerden daha sonra h. 1286 yılında yazılmış olan Ferheng-i Encümen Ârây-i Nâsırî adlı eserin yine mukaddimesinde aynı şekilde Farsça gramerinin kelime yapıları ve türlerine ilişkin bazı bilgiler verilmiştir. Bu eserdeki gramere ait bilgiler, daha öncekilere oranla daha detaylı ve fazladır.[11]

Diğer taraftan Farsça edebî bilgiler alanında yazılan eserlerde de Farsça gramer kurallarına yer verilmiştir. Farsça grameriyle, daha doğrusu Farsça gramerinin sarf bölümünü oluşturan kelime türleri ve türeme ile ilgili birtakım konuları içeren ve günümüze kadar gelebilmeği başarmış olan ilk eser, Şemseddin Muhammed b. Kays-i Râzî’nin h. VII. yüzyılın ilk dönemlerinde kaleme almış olduğu el-Mu’cem fî me’âyir-i Eş’âri’l-Acem adlı eseridir. Bu eser, aslında bir gramer kitabı olarak yazılmamıştır. Ana konuları; aruz, kafiye ve diğer edebî bilgilerden oluşan bölümler ve şiir tenkidînî konu alan kısımlardan oluşmaktadır. Ancak bu konular anlatılırken eserin bir bölümünde de “Mastar, sıfat-i fâilî, sıfat-i mef’ûlî, ism-i tasğîr ve zamir gibi gramere ait bahislere, kelime yapısı ve kelime türetilmesi konularına da yer verilmektedir.[12]

I. İlk Farsça Gramerler
Fars dilinin kuralları hakkında eski dönemlerden beri hem İran’da ve hem de İran dışında İran’lı ya da İran’lı olmayan dilciler tarafından önemli çalışmalar yapılmıştır. Ancak bir taraftan bu kuralları derleyen yazar ve araştırmacıların asıl amaçlarının farklı farklı oluşu dolayısıyla gramere ait konuların ikinci planda kalması; diğer taraftan değişik çalışma imkanlarına ve ortamlarına sahip oluşları nedeniyle doğal olarak aldıkları sonuçlar da birbirinden farklı olmuştur. Birkaç istisna dışında genellikle İran’lı araştırmacıların Farsça dilbilgisiyle ilgili çalışmaları genellikle edebî araştırmaların ve edebîyatın diğer alanlarını konu alan çalışmalrın gölgesinde kalmıştır. Bu yüzden de Farsça grameri alanı bağımsız bir araştırma sahası olarak dikkat çekmemiştir.[13]

Az da olsa Farsça gramere ait bazı bilgiler içeren bu eserden sonra Fars dili kurallarını bir araya toplayan diğer önemli bir eser de Ebu hayyân Nahvî’nin (654-745) kaleme almış olduğu Mantıku’l-hurs fî lisâni’l-Furs adlı eseridir. Arapça gramerinin etkisi altında kalınarak yazılmış olan bu eser, Farsça gramer kurallarını Arapça olarak anlatmaktadır. Ancak Mantıku’l-hurs adlı bu eser günümüze kadar gelememiştir. Yazarın hem Arapça ve hem de Türkçe grameriyle ilgili eserleri de vardır.[14]

Bu konuda yazılmış diğer bir eser de Moğol döneminde yaşamış ? adlı bir yazarın Arapça olarak kaleme almış olduğu Hilyetu’l- insân fî hulbeti’l-lisân adlı eserdir. Bu eser, Arapça, Farsça ve moğol Türkçe’sine ait gramer kurallarını içermektedir.[15]

II. Son Yüzyılda Yazılmış Olan Farsça Gramer Kitapları
1- Abdulkerîm b. Ebi’l-Kâsım Eyrevânî’nin Kavâid-i Sarf u Nahv-i Fârsî adlı eseri.

Bu eser, Farsça grameri konusunda h. XIII. yüzyılda yazılymış olan ilk eserdir. Kesin olmamakla birlikte h. 1260’lı yıllarda yazılmış olduğu tahmin edilen bu kitap, dört bölümden oluşmakta, gramer kuralları yere yer şiirlerle örneklendirilmektedir. Bu eser, Tebriz’de birkaç defa basılmıştır.[16]

2- Muhammed Kerîm Han’ın Sarf u Nahv-i Fârsî adlı eseri

Yazarın bu kitabı kaleme almadaki asıl amacı, Arapça grameri anlatmak ise de yer bazı bölümlerinde Farsça grameri ile ilgili konuları da işlemiştir. H. 1275 yılında yazılmış olan eser, dönemin önemli gramer kitaplarından biridir.[17]

3- Muhammed Huseyn b. Mes’ûd Ensârî’nin Tenbî- hu’s-sıbyân adlı h. 1298 yılında almış olduğu eseri.

Bu üç eser, h. XIII. yüzyılda Farsça grameri konusunda kaleme alınmış olan en önemli eserlerdir.[18]

III. XIV. yüzyılda yazılmış önemli eserler
H. XIII. yüzyılda yazılmış olan Farsça grameri ile ilgili kaynaklar, kendi ölçülerinde faydalı eserlere olsalar da sadece Farsça gramerini konu alan ve ve bu konuda yoğunlaşan eserler değillerdi. Daha çok Avrupa gramerinin etkisinde kalarak kaleme alınmış olan bu eserler daha çok Avrupa dillerinde yazılmış gramerlerin tercüme edilerek Farsça’nın onlara uyarlanmasıyla ortaya çıkmışlardır.

1- Mîrzâ Habîb İsfehânî’nin Destûr-i Sohen adlı eseri.

Farsaç gramerinin temellerin atan kişi olarak kabul edilen Mîrzâ Habîb,bu eserini, 1289 yılında İstanbul’da yazmıştır. İstanbulda öğrenimini sürdürdüğü dönemlerde Farsça’nın gramerini derle toplu bir şekilde ele alan bir gramer kitabının yazılması ihtiyacını hisseden yazır, İlk olarak gramer kelimesinin karşılığında Farsça “Destûr” kelimesini kullandı ve bu dilin gramer kurallarını içeren eserine Destûr-i Sohen adını verdi. Daha sonra yine grameri konu alan Debistân-i Edeb adlı eserini kaleme aldı. Mîrzâ Habîb’in bu her iki eseri de, ders kitabı niteliğinde olup bilimsel detaylara fazla değinilmeden gramer kurallarının basit bir dille anlatılmasına yer vermiştir. Yine her iki eserin ortak bir özelliği de, Farsça gramerinin sadece sarf bölümü ile ilgili konularına yer vermeleri ve nahiv konusuna hiç değinmemeliridir.[19]

2- Mîrzâ Hasan b. Takî Tâlkânî’nin h. 1305 yılında yazmış olduğu Lisânu’l-Acem adlı Farsça gramer kitabı.

Arapça sarf ve nahiv kitapları örnek alınarak yazılmış olan bu eserin önemli bölümleri, yine Arapça gramerinin anlatıldığı birtakım kitapların tercümesi yoluyla yazılmış bir kitabı andırmaktadır. Bu eserde Farsça kelimeler, Arapça sarf bilgisi usulleri esas alınarak ism, fiil ve harf şeklinde üç kısıma ayrılarak incelenmiştir.[20]

3- Ğulam Huseyn-i Kâşifî’nin aleme aldığı Destûr-i Kâşif adlı eseri.

Bu eserin daha öncekilerden önemli bir farkı hazırlanışında yazarın Arapça’nın etkisinde kalarak değil de Türkçe gramerinin ve Türkçe gramer kitaplarının ve Türkçe dilbilgisi kurallarının etkisi altında kalarak bu eserini kaleme almış olmasıdır.

4- Mîrzâ Ali Ekber Han’ın Zebân Âmûz-i Fârsî adlı eseri.

Bu gramer kitabı da aslında Arapça grameri kurallarını öğretmek amacıyla yazılmıştır. Ancak 1316 yılında kaleme alınmış olan bu eserin önemli bölümleri Farsça gramerine ait kurallara ayrılmış ve genelde kitabın tamamında Farsça gramerine ait bilgilere daha çok yer verilmiştir.[21]

5- Mîrzâ Abdul’azîm Han Karîb’in yazmış olduğu Des- tûr-i Fârsî adlı eser.

Son dönemin İranda yetişmiş önemli dilcilerinden olan Mîrzâ Abdul’azîm’in bu eseri, kendisinden önce yazılmış olan Farsça gramer kitaplarından daha fazla ve daha önemli bilgiler içermektedir. Yazar, Mîrzâ Habîb’in yolunu ve tarzını devam ettirmekle birlikte çeşitli Avrupa dillerinin gramerlerini anlatan birtakım kitapları da inceledikten sonra eserini kaleme almıştır. İran’da son asırda yazılmış önemli gramer kitapları arasında yer almakta olan bu eserde daha çok Fransız gramerinin etkileri göze çarpmaktadır.

IV. Modern Dilbilgisi Çalışmaları
Farsça grameri ile ilgili olarak kaleme alınmış olup kendilerinden önce aynı konuda yazılmış olana eserlere oranla daha kapsamlı ve modern bir dil mantığı yakalaşımıyla hazırlanmış eserler son dönemde ortaya çıkmıştır. Son dönemlerde İran’lı dilciler tarafından yazılmış olan ve hemen hemen ortak özellikler taşıyan Farsça grameri konulu kitaplar, Bu alanda şimdiye kadar yapılmış olan en önemli çalışmalardır. Herbiri birtakım önemli özellikler taşasalar bile henüz ne bilimsely açıdan ve ne de içeirk açısından mükemmeli yakalayamamışlardır. Bütün bu eserlerin ortak özelliği, dile ya da dilbilgisine ait özel birtakım teknik kavram ya ad terimleri sadec tasvir atmeleri, özelliklerinin sıralanması, ancak dilbilgisinin asıl önemli konusu olan tahlile yer vermemelerider.

Ancak son yıllarda İran’lı dilciler dilbilgisi alanındaki çamlışmalarına yeni ve olumlu bir çehre kazandırarak ezki tarzlarını bir tarafa bırakmışlar ve böylece başlatmış oldukları dikkatli ve titiz çalışmaları sonucunda Farsça gramerini bilimsel ve modern bir düzeye çıkarmaya çalışmışlar ve bu yolda önemli mesafeler almışlardır.

Modern anlamda bir dilbilgisi hazırlamak için bir altyapı oluşturmak ve klasik Farsça eserlerin taranması yoluyla Farsça’nın klasik gramerini tarama yoluyla ortaşa çıkararak bunadan emlde edilecek verileri tam ve kapsamlı bir grameri hazırlamada kullanmak için bazı İran’lı dilciler ve edebîyetçılar teşebbüste bulunmuşlardır. Bu anlamda yapılan ilk çalışmalar, bağımsız olarak sadece grameri konu almamış, daha çok bazı edebî eserlerin şerhleri içerisinde yer alan kısmî gramerk çalışmalar olarak ortaya çıkmışlırdır. Bu tür çalışmalara örnek olarak Bedi’uzzamân Furûzânfer’in Mevlânâ’nın Fîhi Mâ Fîh adlı eserini şerhederken izahları arasında değinmiş olduğu birtakım gramer kurallarının yer aldığı bölümleri, Celâl Hümâyî’nin neşretimş olduğu et-Tefhîm ve Misbâhu’l-hidâye adlı eserlerin mukaddime bölümlerinde ele almış olduğu kelime yapısıyla ilgili bölümleri, Said Nefîsî’nin Şahnâme’nin ilk bin beytini şerhederken yer yer değinmiş olduğu yine sarfa ait bazı bilgilerin yer aldığı bölümleri verebiliriz. Bunlar dışında aynı dıoğrultuda diğer bazı eserlerde vardır. Ancak bunların tamamının ortak özelliği, asıl ilgilendikleri konular edebiyat ve edebî bilgiler olduğu için gramer konusuna fazla yer ayırmamaları ve sarf ve nahivin bütün konularına yer vermemeleridir.

Farsça yazılmış edebî eserlerin çeşitli açılardan edebî özelliklerini ele alarak onların uslup ve tarzlarını inceleyen, ancak sadece bununla kalmayıp aynı zamanda bsu edebî eserlerin gramere ait özelliklerini de inceleyen ve kendisinden önce bu alanda yapılmış çalışmalardan çok daha farklı bir yaklaşımla gramer konularına daha fazla değinen klasik Farsça ile yazılmış edebî eserlerin gramatikal özelliklerini tesbit etmeye çalışmış olan Meliku’ş-şu’ara Bahar’ın Sebk Şinâsî adlı üç ciltten oluşan eseri gerçekten bu alanda önemli adamlar atmıştır.

Yine İran’ın yetiştirmiş olduğu büyük dilcilerden olan ve ömrünün önemli bir kısmını Fars dili ve edebîyatına vakfetmiş olup bu alanda başta Ali Ekber Dihhuda’nın bütün bir ömrünü harcayarak hazırladığı Farsça’nın elli ciltlik bibliyografik sözlüğü Luğatnâme’ye olan katkılarıyla ve çok değerli sözlüğü Ferheng-i Mu’în ve daha başka eserleriyle Muhammed Mu’în, gramer alanında da “Tarh-i Destûr-i Zebân” adı altında Fars dilinin gramerini kapsamlı bir şekilde ve bütün konularıyla kaleme almak için çok önemli bir çalışma başlatmış, klasik Fars edebîyatının hem dil ve hem de edebî özellikleri açısından en önemli eserlerini bu çerçevede ele alarak gramatikal özelikleri açısından tarayarak bu dizinin ilk bölümlerini İsm-i Cins, Ma’rife ve Nekre, İsm-i Masdar, Hâsıl-i Masdar, İzâfe adlarıyla ayrı ayrı kitaplar halinde kaleme almış ve yayınlamış, ne yazık ki bu projesini tamamlayamamıştır. Fakat bu eserler, daha sonraki dönemlered gramerle ilgili yapılan ve yapılacak olan çalışmalara önemli ölçüde ışık tutmaya devam etmektedirler.

Muhammed Mu’in’in gramer alanındaki çalaşmasına benzer bir çalışmayı aynı amaçal yine ünlü İran’lı edebîyatçı ve dilcilerden olan Mahmûd Şefî’î gerçekleştirmiştir. Uzun yıllar süren çalışmaları sonucunda Şâhnâme ve Destûr adıyla hazırlamışy olduğu çok değerli eserinde Fars dili ve edebîyatının şahezseri olarak kabul edilen bu çalışmasında Şahname’yi Farsça dilbiligisi kuralları açısından incelemiş, dilbilgisinin sarf bölümüne ait kuralları açısından ele alarak her konuyu ayrı ayrı başlıklar altında zengin örneklerle tanzim etmiyştir. Bu eseriyle şahname gibi bir yapıtın gramatikal özelliklerini ortaya koymuş ve bu alanda çalışma yapacak olan dilcilere önemli tesbitler sunmuştur. Eserin diğer önemli bir özelliği de örneklendirmede sadece Şahname’yi esas almaması, Farsça’nın diğer önemli ve şaheser niteliğindeki eserleirnden de örnekler alarak mukayeseli bir çalışma olmasıdır.

Burada bağımsız olarak başlı başına Farsça gramerini konu alan ve modern dönemde yazılmış olan eserlere geçmeden önce Farsça grameri konusunda yazılmış ve hem İran’da hem de İran dışında yayınlanmış olan birçok dergide yer almış bulunan Farsça gremiriyle ilgili çok sayıdaki değerli makalelere de değinmemiz gerekecektir.

İran’da düzenli olarak İslam devrimine kardar uzun yıllar yayınınnı sürdürmüş olan Sohen, Armağan, Yağma, Govher… gibi dergiler ve ve İranın başta Tahran Tebriz, Meşhed ve İsfahan üniversitelerine bağlı olmak üzere çeşitli üniversitelerenide ki edebiyat fakültelerinin yayın organı niteliğindeki dergiler olmak üzere birçok dergide ilgili alanın güçlü uzmanları olan başta Pervîz Nânlerî, Mahmûd Şefî’î, Husrev Ferşîdverd, Muhammed Rızâ Bâtınî, Ali Eşref Sâdıkî ve daha birçok sayıda dilci tarafından kaleme alınmış olan Farsça gramerinin değişik konularını ele alarak ayrıntılarıyla incelemeğeçalışıldığı makaleler önemli bir yekun oluşturmaktadır. Bu alandaki çalışmalar devrim sonrası da devam ederek yukarıda adı geçen dergiler yerine Mecelle-i Zebânşinâsî, Edebîstân, Âyende, Neşr-i Dâniş v.b. dergiler yayınlanmaşa başlanmış ve bu dergilerde de diğer konular yanında Farsça grameri sahasında da çok değerli makaleler neşredilmiştir.

Farça grameri konusunda yazılmış olan kitaplar arasında diğerlerine göre daha önemli eserler arasında yer alan Perviz Natil Hanleri, Abdurresul Hayyampur, Muhammed Cevad Şeriat, Husrev Ferşidverd, Cevad Meşkur, Abdurrahim Humayunferruh ve Daha sonrdaki dönemlerde ciddi çalışmalarıyla tanınan Ahmed Şifa’î, Muhammed Rıza Batınî, Mehdî Mişkâtuddînî, Ali Eşref Sadıkî, Behmen-i Muhteşemî, Hasan-i Enverî, Ahmed-i Gîvî, Halil Hatib-i Rehber, Mihrengîz Novbehâr ve daha birçok yazırın kaleme almış oldukları eserler bu konuda son yıllarda yapılan çalışmaların ne denli bilimsel ve ileri boyutlara doğru ilirleme kaydetmiş olduğununu ve aldıkları mesafenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.burada İranlı dilciler arasinda üzerinde özel olarak durulması gerekenler ve esirleri hakkında kısaca bilgi vermek faydalı olacaktır.

Farça grameri alanında madern anlamda ilk çalışmaları ünlü dilci Perviz Natil Hanleri başlatmıştır. Fars dilinin tarihî seyri ve yapısı ile grameri hakkında kaleme almış olduğu Târîh-i Zebân–i Fârsî adlı dört ciltlik hacimli eseri dışında bu konudaki makalelerin bir araya toplanmış olmasıyla oluştururlan Zebânşinâsî ve bân-i Fârsî ve biri İran orta derceli okullarında diğeri de Üniversitelerde ders kitabı olarak okutulmak üzere hazırladığı Farsça Gramerui kitapları; Farsça dilbilgisine özgü ve kendisinden sonra bu alanda çalışmalarda bulurnan dilcilerin de beğeniyle karşıladıkları ve kullandıkları birtakım yen dilbilgisi kavramları ve terimleri oluşturarark kalaleme almış olduğu Destûr-i Zebân-i Fârsî adlı eseri ve yukarıda adı geçen dergilirle birlikte diğer edebî dergilerde yayınlamış olduğu Farsça ve Farsça gramerini konu alan makaleleriyle ve akademik çalışmalarıyla Farsça gramerui alanında otoriter olan Hânlerî, Bu alandaki çalışmalrın öncüsü olarak kabul edilmektedir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Hânlerî’nin Farsça grameri için geliştirmiş olduğu gramerik kavramlar, bu sahada çalışan araştırmacılar tarafından büyük kabul görmüş ve daha sonra gelen dilciler tarafından kullanılmıştır. Farsça grameruini bu alanda çok uzun yıllar sürdürdüğü ciddi ve akademik çalışmalarının bir meyvesi olarak Farsça’ya özgü kavramlar ve özellikle de cümle yapıları ve cümle türleri konusunda özel ıstılahlarıyla kaleme alan ve modern anlamda bilimszel bir analyışla klasik ve modern edbi eserlerin özellikleri arasından bir kısmını da tarayarak hem dil, hem dilbilgisi ve hem de dil felsefesini içi içe kaynaştırarak anlatan ve tesbitlerimize göre şimdiye kadar hem İran da ve hem de İran dışında dışında yazılmış olan Farsça gramer kitaplarının hem gramerik bilgi düzeyi ve örneklendirme sistemi ve konularının düzenlilği kısaca her açıdan en kaplamlısı ve en önemlisi, Ahmed Şifâ’î’nin Mebânî-yi İlmî-yi Destûr-i Zebân-i Fârsî adlı eseridir. Hânlerî’nin Farsça grameri için geliştirmiş olduğu gramerik kavramları ve terimleri takdir ederek kullanan Şifâ’î’den sonra Farsça dilbilgisi kitabı yazan ya da bu konuda çalışması bulunan dilciler de kendisini örnek alarak özellikle cümle ve bileşik cümleler konusunda hep onun tesbitlerini ve tasniflerini eses almışlardır.

Ahemd Şifâ’î, kendisinden önce Farsça gramerini konu alan eserleri dikkatle incelemiş, başta ünlü Azeri dilci Hasan Mahmûdzâde’nin Fars Dilinde Sade Cümle Sentaksısı adlı eseri olmak üzere özellikle Rus dilinde yazılmış ve çoğu Rus dilinin gramerini konu alan eserleri inceleyerek kendi bilgileriyle sentezlemiş ve 650 sayfalık hacimli ve çok değerli eserini kaleme almıştır. Eserinin birinci bölümünde Farsça gramerinin sarf kısmını ele almış, bu konuyla ilgili çok sayıda eser kaleme alındığı ve daha fazla üzerinde durulmaya gerek kalmadığı için bu konuyu diğer eserlere havale ederek asıl detaylandırmayı ikinci bölümde cümle, cümle türleri, cümle yapıları üzerinde yapmıştır. Eserin en önemli bölümleri Farsça bağımlı Bileşik cümlelerin olanca ayrıntılarıyla ve zengin örneklerle ele alındığı ve doyurucu tesbitleri ve değerlendirmeleriyle işlendiği kımıdır. Yazar bu konuda söylenmesi gerekenlerin hemen hemen tamamını söylemiştir.

Farsça gramerine büyük hizmeti geçmiş ve bu alanda gerçekten çok önemli konular arasında yer alan Farsça’nın basit cümleleri konusundaki tesbitleriyle dikkat çeken Hasan Mahmûdzâde, Özellikle Farsça’nın tek ögeli cümleleri ve bu cümlelerin türleri, kelimelerin cümlede aldıkları görevleri açısından değerlendirilmesi konularındaki orijinal tesbitleriyle bu alanda önemli adımlar atmıştır. yaklaşık 35 yılını bu çalışmalarına adayan Mahmûdzâde, Farsça grameriyle ilgili biri, 1354/1975 yılında kril alfabesiyle yazılmış Azerice ders kitabı olarak kaleme aldığı Fars Dilinde Sade Cümle Sentaksısı, diğeri de, bu eserin Farsça gramerinin diğer konularını da içine alacak şekliyle yeniden düzenlenerek hazırlanması şekliyle oluşturulan çok önemli iki eser kaleme almıştır. Bu yazar da kendisinden önce bu konularda yazılan eserleri ve ünlü dilcilerin tesbitlerinden yola çıkarak onların birikimleriyle kendi bilgilerini bir araya getirmiş ve daha sonraki dönemlerde bu alanda çalışma yapacak olanlara önemli ölçüde ışık tutmuştur. Ahmed Şifâ’î, eserini hazırlarken özellikle Hasan Mahmûdzâde’nin bu alandaki bilgilerinden basit cümleler ve basit cümlelerin tek ögeli cümleleri konusunda oldukça yoğun bir şekilde yararlanmıştır.

İranlı dilcilerin son yıllarda yapmış oldukları başarılı çalışmalara imzasını atan değerli dilciler Hasan-i Enverî ve Hasan Ahmedî-yi Gîvî, önemli ölçüde tanınımışlardır. Bu iki yazar Farsça dilbilgisine kendilerinden önce bu alanda çalışma yapmış olan dilcilerin tecrübelerinden de yararlanarak yeni boyutlar kazandırmışlar, hem İran okullarının değişik kademelerinde okutulmak üzere hazırladıkları Farsça Dilbilgisiyle ilgili ders kitapları ve hem de daha sonra birlikte hazırlamış oldukları ve Bazı İran üniversiteleri Fars Dili ve Edebîyatı Anabilim dallarında yine ders kitabı olarak okutulan iki ciltlik Destur Zeban-i Farsi adlı eserleriyle Farsça gramerinin modern anlamda bir dil mantığıyla yaklaşmış ve bu dilin bileşik cümleler konusundaki azı noksanlıklar dışında (bileşik cümleler konusu ve türleri çok özet bir şekilde ele amlınmıştır.) hemen hemen bütün kuralların bir araya toplayarak bu konuda yapılacak çalışmalara önemli ölçüde kolaylaştırdıkları gibi Farsça grameri konusunda ordta ve ileri düzeyde okutulabilecekt bir ders kitabı hazırlamak yoluyla bu ihtiyacı da ortadan kaldırma yolunda ileri adımlar atmışlardır.

İran liselerinde okutulmak üzere hazırladığı Farsça Dilbilgisi adlı ders kitabı ve özellikle de Farsça’da türeme ve bileşik kelimeler konusunda bir dizi makaleleriyle tanınan ve gramerin diğer konularını da kapsamlı bir şekilde ele alan Ali Ekber Sâdıkî de ayrıca üzerinde durulması gereken gramercilerdendir.

Farsça gramerini konu alan ve özellikle de daha önceki dönemlerde Hanleri ve Ahmed Şifai’den başka fazla kimsenin üzerine eğilmediği nahiv kısmı üzerinde yoğunlaşan önemli eserler arasında Behmen-i îuhteşemî’nin Destûr-i Kâmil-i Zebân-i Fârsî adlı eseri, Mehdi-yi Mîşkâtu7d-dînî’nin Destûr-i Zebân-i Fârsî adlı eserleriyle yine hem sarf ve hem de nahiv konularında hem düzenlilik ve konu bütünlüğü içerisinde detaylı incelemeleriyle dikkat çeken Mihrengî Novbehâr’ın Destûr-i Kârbordi- yi Zebân-i Fârsî adlı önemli eserini zikretmek gerekir.

——————————————————————————–

[1] Seyrî Der Zebânşinâsî, s. 48; Nigâhî Tâze be Destûrzebân-i Fârsî, s. 20.

[2] Hind-Avrupa ,I, ; Nigâhî Tâze be Destûrzebân-i Fârsî, s. 21.

[3] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 396.

[4] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 395.

[5] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 396.

[6] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 396.

[7] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 397.

[8] Safâ, Târîh-i Edebîyât Der Îrân, V/1, 397.

[9] Nigâhî Tâze be Destûrzebân-i Fârsî, s. 20; Luğatnâme, I, 124.

[10] Nigâhî Tâze be Destûrzebân-i Fârsî, s. 21.

[11] Luğatname, I, 124. Hayyâmpûr, Destûrzebân-i Farsî, s. 13.

[12] Luğatname, I, 122.

[13] Mebâni-yi İlmî-yi Destûrzebân- Fârsî, 1-2.

[14] Luğatname, I, 124.

[15] Luğatname, I, 124.

[16] Luğatname, I, 126.

[17] Luğatname, I, 124.

[18] Luğatname, I, 124.

[19] Luğatname, I, 126.

[20] Luğatname, I, 128.

[21] Luğatname, I, 128.

Konular