KARAMANLICA BĐR ESERE GÖRE KARAMANLICADA ARAPÇA VE FARSÇA KELĐMELER

Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
ÖZET
Karamanlılar Anadolu’daki Türkçe konuşan ve yazılarında Yunan
alfabesini kullanan Ortodoks Hristiyanlardı. Özellikle Anadolu’da (Karaman,
Konya, Kayseri, Isparta, Burdur, Aydın ve Karadeniz vb.), Đstanbul, Suriye ve
Balkanlarda yaşadılar. Karamanlılar aslında 11. yüzyılda Anadolu’da,
özellikle Toros dağlarına Bizans tarafından yerleştirilen askerlerdi. Bunlar
Bizans ordusunda paralı asker olan Türk (bilhassa Peçenek ve Kuman
Türkleri) boyları idi. Daha sonra zamanla Ortodoks Hristiyan inancını
benimsediler. Şu anda çoğu 1926’daki nüfus mübadelesinden beri
Yunanistan’da yaşamaktadır.
Biz, bu çalışmada Karamanlıca bir kitaba göre Karamanlıcadaki
Arapça ve Farsça kelimelerin fonetik özellikleri üzerinde duracağız.
Anahtar Kelimeler: Karamanlılar, Arapça ve Farsça Kelimeler,
Ortodoks Türkler, Đspat-ı Mesihiye, Karamanlıca
AS A BOOK OF CARAMANIAN LANGUAGE
ARABIC AND PERSIAN WORDS
IN CARAMANIAN LANGUAGE
ABSTRACT
Caramanians were Orthodox Christian in Anatolia. They used to
both speak Turkish and use Greek alphabet in their texts. They particularly
lived in Anatolia, for instance; in Karaman, Konya, Kayseri, Isparta, Burdur,
Aydın, Black Sea area. In addition, Istanbul, Syria and the Balkans etc.
Although they were Turkish (particularly Pechenek, Kuman Turks), they were
managed by Byzantion as paid soldiers in Anatolian area in 11. century,
espacially in the Toros Mountains and after that time, they began to adopt
Orthodox Christian. Now, They have lived in Greece since the population
replacement in 1926.
In this study, we concerned on Arabic and Persian Words in
Caramanian Language as a book of Caramanian Language
Keywords: Caramanians, Arabic and Persican words, Orthodox
Turks, Ispat-ı Mesihiye, Caramanian language

*
Doktora Öğrencisi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dili Bölümü
hayrullahkahya@hotmail.com
481 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Bu çalışmada Karamanlı Türkçesinde Arapça ve Farsça asıllı
kelimelerin durumlarını özellikle fonetik bakımdan incelemeye
çalışacağız. Bu çalışmayı yaparken Karamanlıca bir eser olan 1857
tarihli “Đspat-ı Mesihiye” adlı metni esas aldık. Bu çalışma, Đstanbul’un
fethiyle ortaya çıkmaya başlayan Karamanlıca kitapların zaman
içerisinde yazımında bile ayrı hususiyetlere sahip olduğu göz önüne
alınırsa, bu alanda yapılacak başka çalışmalara yol gösterici niteliği
taşımaktadır.
Karamanlılar ve onların konuştukları dil olan Karamanlıca,
yeteri kadar bilinmemekte ve bu konudaki araştırmaların yeterli
olmadığı görülmektedir. Bu yüzden yazımıza başlamadan önce
Karamanlılar ve bunların etnik kökenleri ile Karamanlıca ve
Karamanlıca edebiyat hakkında biraz bilgi vermeyi uygun gördük.
Karamanlılar
Balkanlar, Kırım, Suriye, Đstanbul ve özellikle Anadolu’nun
değişik yörelerinde dağınık olarak yaşamış olan Ortodoks
Hristiyanların Türkçe konuşanlarına Karamanlı; bunların konuştukları
dile de Karamanlıca denmektedir. Karamanlılar nüfus mübadelesinden
beri Yunanistan’da yaşamalarına rağmen Türkçe konuşmakta ve
eskiden olduğu gibi Yunan harfleriyle yazmaktadırlar. Nüfuslarının
yaklaşık bir milyon civarında olduğu tahmin edilen Karamanlıların
kökeni hakkındaki soru hâlâ kesin olarak açıklığa kavuşmamıştır
(Eckmann 1988:89).
Balta’nın Karamanlıca yazılmış kitapların ön sözlerindeki
hitaplara dayanarak Karamanlıların etnik olarak kendilerini nasıl
gördüklerini tayine çalıştığı bir makalesinde Karamanlı deyiminin hem
“belirsiz” hem de “sınırlı” olduğu belirtilir. Çünkü Karamanlılar
Karaman yöresinde yaşamış topluluklardır. Fakat bunların
Akdeniz’den Karadeniz’e kadar geniş bir alanda dağınık olarak
yaşadıkları görülmektedir (1990:18). Eyice ve daha başka
araştırmacılar tarafından Anadolu’da yapılan araştırmalar sonucunda
Karamanlıların Đstanbul, Kayseri, Niğde, Isparta, Eskişehir ve Kütahya
gibi illerde yoğun olarak yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Çünkü bu illerde
Karamanlıca birçok mezar taşı, kilise ve çeşme kitabesi bulunmuştur.
Bu konuda Güngör’ün Sallaville ve Dalleggio’nun “Karamanlidika”
adı ile yayınladıkları üç ciltlik Karamanlıca eserler bibliyografyasının
ön sözüne dayanarak belirttiğine göre, 1243 yılında kurulan Karamanlı
Beyliği’nin sınırlarının genişlemesi sonucu beyliğin merkezi önce
Larende, sonra Konya olmuştur. Bu bölgenin halkına sonraları
“Karamanlı” denmiştir (1984:96). 14. yüzyılda Anadolu’daki Hristiyan
Türklerin büyük bir kısmının Karamanlı Beyliği’nin idaresine girmesi
sonucu bu beyliğin dışında kalanlara da sonraları Karamanlı denmiştir
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 482
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
(Eckmann 1988:89). Daha başka araştırmacılar da Karamanlı adının
Karaman’dan geldiği görüşünü paylaşmaktadırlar (Anzerlioğlu
2003:108). Yine Karamanlıların yaşadıkları illerden Burdur, Aydın,
Elmalı, Balıkesir, Đnegöl, Sandıklı ve Şile’de “Karamanlı” adında
yerleşim yerlerinin olması da dikkate değer bir bilgi olarak önümüzde
durmaktadır (Anzerlioğlu 2003:111).
Karamanlı adı ilk defa 16. yüzyılın ikinci yarısının başlarında
Đstanbul ve Anadolu’yu gezen Macar elçiliğinin bir üyesi olan Hans
Dernschwam’ın günlüğünde Caramani, Caramanos ve Caramanier
şeklinde geçer (Eckmann 1988:89). Bu kişi, Yedikule civarında oturan
Karaman’dan gelmiş Ortodokslardan söz eder. Bunlar kiliselerinde
Yunanca ibadet etmelerine rağmen Yunanca bilmeyen insanlardır. Ana
dilleri Türkçedir (Eyice 1962:369).
Ancak Karamanlılar kendilerine Karamanlı demiyorlardı.
Adları Karaman kitaplarında genellikle “Anadolu Hristiyanları”,
“Anadolu Ortodoks Hristiyanları”, “Yunan dilini bilmeyen Anadolu
Hristiyanları” veya sadece “Anadolu” vb. olarak geçiyor ve bunların
konuştuğu dil “Türkçe”, “berrak Türkçe”, “Türk dili”, “ortak Türk
dili”, “düzgün Türk dili” vb. olarak adlandırılıyordu (Eckmann
1991:21).
Burada şunu da belirtmek gerekir ki Osmanlı Devleti’nde
kişiler, içinde doğduğu topluluğun ruhanî, malî ve idarî otoritesine
bağlı olarak yaşar, ancak din değiştirirse bu kompartıman değişirdi
(Ortaylı 2001:10). Çünkü Osmanlılarda fertler milliyet ve ırk ayrımına
göre değil, din farklılığına göre değerlendirilirdi (Özcan 2001:49).
Yani Osmanlılarda “din birliği” esası hükmettiği için içerdeki
Hristiyan Türkler, millî aileye yabancı kalmışlar ve Rum topluluğu ile
birlikte değerlendirilmişlerdir (Cami 1932:19). Bu yüzden
Karamanlılar Đstanbul’daki Rum Ortodoks kilisesinin idaresi altında
sayılmaktaydılar. Müslüman Türkler de bundan dolayı onlarla
ilgilenmediler.
Osmanlı Devleti’ndeki Türklerin Karamanlılara ilgisiz
davranmalarının bir diğer sebebi, Karamanlıların aslen Türk
olmadığına inanmalarıdır. Bunu Kanunî döneminde yazılmış bir
coğrafya kitabından öğreniyoruz. Bu kitabın Peru’dan bahseden
bölümünde “Kaideleri ve şart tarikleri (yaşayış tarzları) her ne ise
zikrolunan Tementiten memleketi gibi amel ederler. Ve bundan evvel
bu vilâyetün halkı cemi’si putperest idiler. Lâkin haliya Hispanyol
(Đspanya) tayfasından dil ve kaide öğrenmişler imiş. Ve nice ki
Anadolu’nun ve Karaman’un halkı dahi Türk tayfasından hemçünan
(ayni şekilde) dil ve kaide öğrendiler. Ve zikrolunan vilâyetlerin
ehlisinden (ahali) ve Hispanyol (Đspanya) tayfasından gayri 100.000
483 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
savaş eri mihsan ve müheyya askeri vardur.” denmektedir
(Şehsuvaroğlu 1970:213-214).
Bu iki temel nedenden dolayı Türk toplumundan tecrit edilen
Karamanlılar, önce kendi aralarında evlenerek kültürlerini korumaya
çalışmışlarsa da özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra
Yunanlılarla da evlendiler. Böylece gittikçe Yunanlılaşmaya başladılar
(Eckmann 1991:21).
Karamanlılar Osmanlı Đmparatorluğu içindeki tüm
toplumlardan ayrı özelliklere sahiptiler. Hristiyan olmaları ile
Müslümanlardan, Ortodokslukları ile Katolik ve Protestanlardan,
Anadolulu olmaları ve Yunanca bilmemeleri ile de Yunanistanlılardan
ayrılırlar (Balta 1990:19).
Karamanlıların etnik kökenleriyle ilgili birçok araştırma
yapılmıştır. Fakat bunların dil ve dinlerinin karşıtlık oluşturmasından
bu araştırmalar kesin bir sonuca ulaşamamıştır. Çünkü daha önce de
belirtildiği gibi, Karamanlılar Ortodoks olmalarına rağmen Türkçe
konuşup Türkçe yazıyorlar, fakat Grek alfabesini kullanıyorlardı. Bu
yüzden Karamanlıların kökeniyle ilgili olarak iki temel görüş ortaya
atıldı. Birincisine göre bunlar aslen Yunanlıdır. Batı Anadolu’daki
Yunanca konuşan gruplardan uzakta oldukları için zaman içerisinde
Yunanca’yı unuttular (Balta 1990:18). Aynı paraleldeki ikinci görüş
ise, Türklerin Anadolu’daki bazı yerli halk gruplarını zamanla
Türkleştirdiği görülür. Bunlar milattan önce Yunanistan’dan göç eden
kolonizatörler değildir. Bu yerli halk, Türklerden o kadar
etkilenmişlerdir ki arada sadece din farkı kalmıştır. Bunlar dil
bakımından günlük konuşma diline varıncaya kadar Türkleştikleri
hâlde alfabelerini değiştirmemişlerdir. Karamanlılar işte bunların
torunları olabilir (Cahen 2000:104; Baykara 1986:435). Đkinci temel
görüşe göre, bunlar aslen Türktürler. Anadolu fethedilmeden önce
Bizans’ın emrinde paralı asker olarak çalışan bir kısım Türkler, zaman
içerisinde dillerini kaybetmeden dinlerini değiştirdiler ya da Bizans
Đmparatorluğu tarafından Hristiyanlaştırılarak Toros dağlarının iç
kesimlerine yerleştirildiler. Birçok araştırmacı da bu görüşü
savunmaktadırlar (Eröz 1983:3; Güler 2000:21; Eckmann 1988:89;
Anzerlioğlu 2003:136).
Gerçekten de pek çok mantıklı kanıt bunların aslen Türk
olduklarını gösterir. Çünkü bunlar âdet, gelenek, görenek ve yaşayışları
yönüyle Müslüman Türklere çok benzerler. Ayrıca bu insanların
isimleri hepimizin bildiği Türk ve Müslüman isimleridir: Arslan,
Aydın, Aydoğmuş, Murad, Timur, Memi, Hüdâverdi, Husrev, Sefer,
Yağmur, Kasım, Sinan, Bayram, Đbrahim, Hüseyin vb. Soyadları da
öyledir: Karamanoğlu, Sinanoğlu, Durmuşoğlu, Türkmenoğlu,
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 484
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Kasaboğlu, Dolaşık vb. (Eyice 1975:46). Bu konuda Anzerlioğlu da
yeni bir çalışma yapmıştır (2003: 119).
Karamanlıların Türk kökenli olduğunu hararetle savunan bir
yazar da Cami Bey’dir. Cami Bey, “Osmanlı Ülkesinde Hristiyan
Türkler” adlı kitabının birinci bölümünde bir kelime bile Türkçe
bilmeyen Rumların varlığının bilindiğini, dolayısıyla tamamen Türkçe
konuşan Karamanlıların Osmanlılar tarafından zorla Türkleştirildiği
iddiasının gerçekleri yansıtmadığını söyler. Gerçekten de eğer bu tez
doğru olsa idi, Đç Anadolu’da Grekçe konuşan toplulukların olmaması
gerekirdi. Halbuki Nevşehir yakınlarındaki Sinasos Ortodokslarının
dilleri Grekçedir (Eyice 1980:683). Cami, kitabının birinci bölümünde
devamla Đncil’in Türkçeye çevrilmiş olmasını, Karamanlıların
ayinlerini Türkçe yapmaları ve Karamanlıcanın yazılırken Grek
alfabesinin Türkçeye uygun olarak düzenlenmesini Karamanlıların
Türk asıllı olduklarının kanıtları olarak görür.
Ayrıca Ermeniler ve Rumlar arasında Türkçe konuşan gruplar,
eğer Türklerin aşırı etkisi ya da Türk hayranlığı nedeniyle oluşmuşlarsa
niçin diğer Rumlar ya da Ermeniler Türkçe konuşmamaktadırlar? O
hâlde bunlar, yukarıda ifade edildiği gibi, Oğuz Türklerinin
Anadolu’yu fethetmelerinden 4-5 asır önce buraya gelip Bizans
tarafından Đranlılara, Ermenilere ve Araplara karşı Bizans topraklarını
korumak üzere Balkanlarda çeşitli etkiler altında Hristiyanlaştıktan
sonra Anadolu’ya geçirilip değişik bölgelere yerleştirilen Avar, Bulgar,
Peçenek, Uz, Kuman-Kıpçak Türklerinin torunları olmalıdırlar (Eröz
1983:3). Hristiyanlaşmaları ile millî benliklerinden uzaklaşmış olan bu
kavimlerin en azından bir kısmı yüzyıllar süren dinî, siyasî, askerî ve
iktisadî olaylar sonucunda Türklüklerini unutmuş ve kendilerini Rum
sanmışlardır (Eröz 1983:18).
Karamanlıların diğer Rumlardan ve Ortodokslardan ayrı
görülmesi bunların Türk kökenli olmalarının başka bir kanıtı
sayılabilir. Çünkü sadece din, etnik unsuru belirlemeye yeterli değildir.
“...Bugün Sovyetler Birliği’nde yaşayan 157 bin Gagauzu nasıl
inanışından dolayı başka bir milletten sayamıyorsak Karamanlılar için
de durum hemen hemen aynıdır.” (Güngör 1984:98).
Bunun yanında bazı kaynaklar, tarih boyunca hiçbir Türk
kavminin -dinlerini değiştirseler bile- toplu olarak dillerini unutup
asimile olmadıklarını savunmaktadır. Örneğin Bizans Đmparatoru
Theophile (829–842) zamanında Bizans’a gelip Hristiyanlaştırılan
Vardar Türklerinin 19. yüzyıla kadar kendi dillerinde yazılmış kutsal
kitaplara sahip oldukları bilinmektedir (Güngör 1984:97). Đstanbul’da
Bizans imparatorunun hizmetinde bulunan Hazar Türkleri de dillerini
485 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
unutmamışlardır (Togan 1946:199). Karamanlıların günümüze kadar
dillerini koruyabilmeleri Türklerin bu özelliğinden dolayı olabilir.
Bugüne kadar Karamanlıların etnik kökenleriyle ilgili yapılan
araştırmalar seyyahların yazdıklarına, elçilerin ya da misyonerlerin
raporlarına dayandırılmıştır. Balta, yukarda adı geçen makalesinde
Karamanlıca yazılmış kitapların ön sözlerindeki hitaplara dayanarak
bir sonuca ulaşmaya çalışmaktadır. Bu ön sözlerdeki ifadeler
Karamanlıların kendilerini nasıl gördüklerini anlamak açısından
önemlidir (1990:18).
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Karamanlıca kitapların ön
sözlerinde okuyuculara Hristiyanlar, Hristiyan Ortodokslar, Anadolu
Hristiyanları ya da Anadolu’nun Hristiyan Ortodoksları şeklinde hitap
edilmektedir. Buna göre Karamanlılarda din çok önemlidir. Zaten
Karamanlıca kitaplarda okuyuculara seslenilirken “dindaş” ya da
“kardeş Hristiyan” diye de hitap edilir. Bu kitaplarda az rastlanan
“millet” kelimesi ise dinsel anlamda kullanılmıştır (Balta 1990:19). “R.
Davison’a göre, bu insanlar Yunanistan’ın (Greece) dinini taşıdıkları
için kendilerine Rum diyorlardı. Yunan Ortodoks kilisesine bağlıydılar.
Rum milletine bağlı olduklarına göre de ‘Yunandılar’; bu ise,
kaçınılmaz olarak Yunanistan’da kullanıldığı anlamıyla bir Yunan
ulusal bilinci taşıdıkları anlamına gelmemekteydi. Kendilerine Rum
dedikleri durumlarda da, genellikle Anadolu sözcüğü de birlikte
kullanılmıştır; Anadolu Rum’u ya da Anadolu’daki Rum biçiminde”
(Balta 1990:19-20). Son yıllarda yapılan bir araştırmada
Yunanistan’daki Karamanlıların kimilerinin kendilerini Rum, çoğunun
ise Türk olduğunu iddia ettiklerini göstermektedir (Anzerlioğlu 2003:
138-149). Karamanlıların âdet, gelenek ve göreneklerinin de Türklerle
aynı olduğu görülmektedir (Anzerlioğlu 2003:149-162).
Karamanlılar konusunda dikkati çeken başka bir özellik şudur:
Karamanlılar Yunancayı dinlerini daha iyi anlayabilmek için –çünkü
dinî metinleri Yunancadır-; Arap harflerini de yaşadıkları devlette hem
kardeşçe yaşayabilmek hem de resmî görevler alabilmek için
öğrenmek gerektiğini düşünmekteydiler (Balta 1990:19).
Günümüzde de varlığını sürdüren Bağımsız Türk Ortodoks
Kilisesi, Anadolu Rumlarının Türk asıllı olduğunu savunur. Bu
kilisenin kurucusu Papa Eftim, Kurtuluş Savaşı yıllarında ve daha
sonraları Yunan işgaline ve Fener Patrikhanesi’ne karşı mücadele
etmiştir. Anadolu’nun Yunanlılar tarafından işgaline en az Türkler
kadar üzüldüğünü belirten Eftim, Ortodoksların âdet, töre, kültür ve
her hâliyle halis Türk evladı olmalarının Fener Patrikhanesinin
dalavereleriyle unutturulmaya çalışıldığını her fırsatta ifade etmiştir.
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 486
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yayınladığı beyannamede bu
görüşlerini açıkça ortaya koymaktadır:
“...Đstanbul patrikhanesi Mübarek Đsa Mesihimizin emri
hilâfına ruhaniyeti ve mezhebimizi şerre âlet ederek, Türk olduğumuz
halde Elenizm propagandasıyla iğfal edilerek güya aslen Yunanlı imiş
ve aslına rücu edermiş gibi ekalliyet hukuku iddiasıyla mezhebi millete
karıştırarak bir taraftan bizi Yunan âmâline alıştırmak desiselerini
istimal ve diğer taraftan da umumî vekilimiz imişçesine hakkımızı
istiyoruz der gibi vaziyetler alarak Avrupa’ya karşı hükûmetimizden
müşteki sıfat ve vaziyetiyle göstermeye kalkıştılar.” (Ergene 1951:7-
9). Görüldüğü gibi Papa Eftim, mezhep ile milletin farklı şeyler
olduğunun altını çizmektedir.
Sonuç olarak; Lozan Antlaşması gereğince Yunanistan’a
gönderilen Karamanlılar, yeni vatanlarına uyum sağlamakta güçlük
çektiler. Fakat zamanla Yunanlılara alıştılar ve onlara benzediler.
Şimdi Yunanistan’daki yaşlı Karamanlılar Türkçe konuşup Türkçe
yazıyorlar. Fakat yeni nesil tamamen Grekleşmiştir (Eckmann
1991:20). Yunanistan’daki Karamanlılar zamanla devletin çeşitli
kademelerine gelmeyi de başarmışlardır. Bununla beraber mübadele
sırasında Türkiye’den ayrılmak istemeyen bazı Karamanlıların din
değiştirdiklerini belirterek Anadolu’nun çeşitli yörelerinde kalmış
olmaları mümkündür. Ancak bu şekilde kalanların sayısının gidenlere
göre oldukça az olduğu ve kültürlerini yaşayamadıklarından
unutulmaya yüz tuttuğu da kesindir.
Karamanlıca ve Karamanlıca Edebiyat
“Karamanlıca Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde Türk-Yunan
toplumlarının değişmesine kadar, özellikle orta Anadolu’da
(Kapadokya’da) oturan Türkçe konuşan Ortadoks ve Karamanlıların
diyaleğidir.” diyen Eckmann, Karamanlıcanın Osmanlıca içinde ayrı
bir grup olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek bu metinlerin
alışılmış anlamda “transkiripsiyon metinleri” olmadığını ifade eder
(1988:89-90).
Karamanlıca eserlerin çoğunun standart Türkçe ile değil,
mahallî Karamanlı lehçesi ile yazıldığını belirten Tekin’e (1997:107-
108) ek olarak Eyice, Karamanlıca basma eserlerin eski Orta Anadolu,
özellikle Kayseri ve Karaman ağızlarına yakın olduğunu söyler
(1962:373).
Karamanlıcanın standart Türkçeden biraz değişik olmasının iki
sebebinin olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi Grek alfabesinin
Türk diline tam olarak uygun bir yapıda olmaması, ikincisi de
Anadolu’ya önceden gelen Bulgar, Avar, Kuman, Peçenek gibi
487 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Türklerin dillerinin Oğuz Türklerinin dillerinden farklı olmasıdır (Eröz
1983: 43).
Karamanlı dili ile ilgili olarak ilginç bir bilgi de
Volkan/Itzkowıtz’dan gelmektedir: “Zaman içinde Anadolu’da ve
Osmanlı Đmparatorluğu’nun diğer yerlerindeki Yunan toplulukları
içinde iki süreç işledi. Đlk süreçte, Türk dili Yunan diline o kadar girdi
ki, ortaya çıkan lehçeyi ancak her iki dili de bilenler anlayabilir oldu.
Đkinci süreçte birçok Rum Türkofon, yani Türk dilinde konuşur oldu,
ancak Grek harfleriyle yazıyorlardı. Bunlar Karamanlı Hristiyanlar
olarak tanındılar.” (2002:82).
Görüldüğü gibi araştırmacılar, Karamanlıların konuştukları dili
Karamanlıca, Karamanlı Türkçesi ya da Karamanlı ağzı olarak
isimlendirmektedirler. Bu dilin tüm yönleriyle incelenmesinden sonra
bu konuda daha kesin ve daha doğru yargılara varmak mümkün
olacaktır.
Karamanlı dili kendi içinde bir birlik göstermez. Edebî dil ve
çeşitli ağızlar olmak üzere ikiye ayrılır. Karamanlıcayı Eckmann’ın
makalesine dayanarak şu şekilde sınıflandırabiliriz:
I. Karamanlıcanın son dönemlerinde doğrudan doğruya
edebî Türkçe ile yazılmış metinler.
II. Halk söyleyişleri ile karışmış edebî metinler.
Bunlar da kendi arasında gruplara ayrılır:
a. Edebî Türkçe olmakla beraber halk ağızlarında görülen
birtakım fonetik olayların görüldüğü metinler.
Anadolu Hristiyanlarına Yunancayı öğretmek için yazılmış
sözlükler bu grupta değerlendirilebilir.
b. Bu gruptakiler a maddesindekilere ilaveten yalnız
Karamanlıca metinlerde rastlanan bazı özelliklere sahiptir: Arapça
isimlerin, isimden isim yapım eklerinden olan –li, -lik ve –siz eklerini
alması gibi: mübarek-li
c. Türkçenin cümle yapısına uygun olmakla beraber
yukarıdakilerden daha fazla halk diline yakın olanlar.
III. Karamanlı halk dili veya ona çok yakın bir dil ile yazılmış
eserler (1950b:167- 168).
Karamanlıca dili ile bilimsel anlamda ilk olarak 1898 yılında
Jacob ilgilenmiştir. Jacob’tan sonra Karamanlıca üzerinde Huart,
Pröhle, Deny ve Dmitriev gibi bilim adamları çeşitli çalışmalar
yapmışlardır (Eckmann 1950b:169).
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 488
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Özellikle Anadolu’nun iç kesimlerinde Grek harfleri ile Türkçe
yazılara birçok yerde ve şeyde -mesela mezar taşları, kilise ve çeşme
kitabeleri ile çeşitli ev eşyaları üzerinde- çok sayıda rastlanır (Eyice
1975:45). Bunları en çok kullananlar kuşkusuz Anadolulu
Karamanlılardır. Çünkü aynı Anadolu Karamanlıları 16. yüzyıldan
itibaren Yunan -nadiren Kiril- alfabesiyle yazılmış birçok Türkçe eser
meydana getirmiştir (Eckmann 1950c:45). Böylece 16. yüzyıldan
itibaren bir Karaman edebiyatı doğmaya başlamıştır. Fakat bu edebiyat
“...müstakil bir edebiyat değildir. Ürünler çoğunlukla Yunanca
eserlerden tercümeler ve derlemelerdir. Dinî ve ahlakî konular ağır
basar. Bu edebiyatta dünyevî sanat hemen hemen hiç yok gibidir. 18.
yüzyılda yazılan bütün eserler dinî edebiyata aittir. Mütercimler ve
derleyenler büyük bir gayretle okuyucunun eline Türkçe yazılmış sorucevap
şeklinde dinî bilgiler, dua metinleri, ilahiler, mezamirler, azizler
ve şehitlerin biyografilerini, vaaz koleksiyonlarını, mukaddes şehirlere
ve ünlü manastırlara ait rehberleri vb. vermeye çalışmışlardır.”
(Eckmann 1991:23).
Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Yunanlılar için
hazırlanmış Osmanlıca gramer kitapları ve sözlükleri Karamanlıca
değildir. Çünkü bunlarda Karamanlı diyaleği değil, Osmanlıca yazı dili
kullanılmıştır (Eckmann 1991:30).
Karamanlıca edebiyatın en eski örneği, Đstanbul’un fethinden
sonra Fatih tarafından Patrik yapılan Gennadios’un Đtikatnamesi
sayılabilir. Bu eser, 16. yüzyılda Martin Crisius tarafından Avrupa’da
basılmıştır. Fakat bu metin Karamanlıların faydalanması için
yazılmamış olduğundan ayrı bir yere sahiptir (Eyice 1975:26).
Karamanlıcanın ilk eseri sayılabilen Gennadios Skholarios’un
Đtikatnamesi’nin Yunan harfleriyle yazılmış Türkçe tercümesinin
Karamanlıca değil de, aslında Osmanlı Türkçesi olduğu da
söylenmektedir (Eckmann 1950b:165). 16. yüzyıla ait bu metinden
başka, elimizde yine 16. yüzyılda Karaman Türkçesi ile yazılmış üç
kıtalık bir şarkı da vardır. Bu, Archivie Capitolare di San Pietro’nun
Vatikan’da Yunancayla karışık el yazmasının kenarında bulunmaktadır
(Eckmann 1991:22).
Asıl olarak 1718’de “Hristiyan Đnancın Antolojisi” adlı kitapla
başlayan Karamanlıca edebiyatı 1930’lu yıllara kadar sürer (Balta
1990:18). Balta ile aynı bilgilere sahip olan Tekin, Karamanlıca
eserlerin en eskisinin ilk baskısı 1718’de Đstanbul’da (diğer baskıları:
Amsterdam 1743, Đstanbul 1803 ve 1883) yapılmış olan Gülzar-ı Đmani
Mesihi adlı bir din kitabı olduğunu belirtir. Bundan sonraki iki yüzyıl
içinde Đstanbul, Venedik, Atina, Viyana, Leipzig, Amsterdam, Bükreş
gibi şehirlerde basılmış kitapların toplam sayısı beş yüzü geçmiştir
489 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
(1997:107-108). Özdem, Karamanlıca kitapların çoğunun Venedik
basması olduğunu ve bugün de birçoğunun Venedik’teki Santo Marco
Kütüphanesinde bulunduğunu söyler (1938:533). Buna karşın
Eckmann, Karamanlıca kitapların en önemli koleksiyonlarının
Atina’daki Milli Kütüphanede ve Yunan Bilim Akademisinin
kütüphanesinde olduğunu belirtir (1988:90).
Özellikle 1850 yılına kadar basılan Karamanlıca kitapların
çoğu Đstanbul’da basılmıştır. Đstanbul’u Venedik ve Atina takip
etmektedir (Eyice 1962:372). En son basılmış Karamanlıca kitaplar
ise, mübadeleden sonra Selanik ve Drama şehirlerinde basılmış olan
kitaplardır (Balta 1990:18). En son matbu Karamanlıca kitap Kıbrıs’ta
1935 yılında basılan “Proseuchai kypo Prodromu Amphilochin
(Polatoğlu) ex Ikonin (Silbis)” (Konya (Sille)li Prodromos
Amphilochios (Polotoğlu)ndan Dualar) Paphos (Kıbrıs)” adlı kitaptır
(Eckmann 1991:36).
Karamanlıca kitaplar başlangıçta nerdeyse tamamen dinî
eserlerden oluşmaktaydı. Bu dinî eserlerin yazılış amacı Yunanca
bilmeyen Karamanlılara Ortodoks inancının akidelerini anlatmak,
yapılması gerekli olan duaları öğretmek ve Kudüs gibi Hristiyanlarca
kutsal sayılan yerler hakkında bilgi vermektir (Eyice 1962:372).
Karamanlıca yazılmış bu dinî eserlerin göze çarpan en belirgin özelliği,
Hristiyanlık’a ait dinî terimlerin Đslamî terimlerle karşılanmış
olmasının yanı sıra bu eserlerde bütün Türk lehçelerinde -lehçenin
fonetik özelliğine göre tanrı, tenri, tengri, tangara vs. gibi değişik
şekillerde- görülen “tanrı” kelimesinin kullanılmamasıdır (Güngör
1984:99). Bunun sebebi Karamanlıca eserlerin hepsinde dikkati çeken
bir misyoner ruhunun varlığıdır. Bunlar Hristiyan Türkleri,
Hristiyanlaştırma ile birlikte Rumlaştırma gayreti içindedirler. Halkın
aşina olduğu Đslamî terimlerin kullanıldığı bu kitaplarda Đslamiyeti tam
anlamıyla kabullenmemiş grupları etkilemek amaçlanmıştır. Bunun
için bu kitaplarda çok yumuşak bir dil kullanılmaktadır (Eröz
1983:35).
1850’den itibaren din dışı konularda da çok sayıda ürün veren
Karamanlı edebiyatında bazı gazete ve dergiler de yayımlanmıştır: En
önemli gazete 1851 yılında Đstanbul’da Evangelinos Misaelides
tarafından kurulmuş olan “Anatola” (Anadolu ve Güneş, Đstanbul
1860) ve “Asia” (Asya, 1900’lere doğru)dır. Đki hiciv gazetesi de
yayınlanmıştır: Kukurios (1870-1910) ve Phitne (1908’den sonra).
Dergilerden bazıları şunlardır: Mektepul Phiunni Mersika
(Đzmir 1849-1850), Auchol Achteri (Đstanbul 1886-1887), Areta
(Đstanbul 1911) (Eckmann 1991:30).
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 490
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
Lozan Antlaşması’nın altıncı maddesine göre diğer Rumlarla
beraber Yunanistan’a gönderilen Karamanlıların Anadolu’dan
ayrılmalarından sonra Anadolu’daki Karamanlıca edebiyat sona
ermiştir. Ancak Karamanlılar edebiyatlarını Yunanistan’da da devam
ettirmek istemişlerdir. Bu amaçla 1924-1926 yılları arasında Atina’da
göçmenler için “Prosphygikaa Phona, Mochatzar Sedasa” (Mültecinin
sesi) adlı Yunanca ve Karamanlıca bir gazete yayınlanmıştır (Eckmann
1991:31).
Karamanlıca eserlerin bibliyografyası şu iki kitapta
toplanmıştır: S. Salaville-E. Dalleggio, Karamanlidika, Bibliographie
analytique d’ouvrages en langue turque imprimés en caracteres grecs,
cilt 1: 1584-1850, Atina 1958, cilt 2: 1851-1865, Atina 1966, cilt 3:
1866-1900, Atina 1974 veEvangelia Balta, Karamanlidika XXe siecie,
Centre D’etudes D’Asie Mineure, 1987. Balta’nın eseri iki cilttir.
Birinci cildi yukarıdaki kitaba ek, ikinci cildi ise 20. yüzyılda basılmış
kitapları kapsayacaktır.
Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki Karamanlıca kitaplar
yalnız Karamanlılar tarafından değil, Gagavuz Türkleri tarafından da
okunmuştur (Güngör 1984:99).
Đspat-ı Mesihi’ye Göre Karamanlıcada Arapça ve Farsça
Kelimeler
“Đspat-ı Mesihiye” adlı Karamanlıca kitap, önceleri büyük bir
Yahudi din adamı olan Neofitos Monahos’un Hristiyanlık’ı kabul
edince eski dindaşlarının hata içinde bulunduklarını, Hristiyanlık’ın
hak din olduğunu, Yahudilik’in hükmünün kalktığını vs. bildirmek için
yazmış olduğu kitabının tercümesidir. Eserin birinci baskısının dili
Ulahça’dır. Đlk ne zaman yazıldığı belirtilmeyen eserin 1834 yılında
Đstanbul’da Rumca olarak basıldığı bilinmektedir. Kayserili Hristiyan
bir din adamı olan Đoannis Teoryadis, 1834 tarihli Rumca baskıyı esas
alarak bu kitabı 1857 yılında Grek harfleriyle Türkçeye tercüme
etmiştir.
Eserde Yahudilerin gaflet ve dalalet içerisinde bulundukları,
buna karşın en doğru yolun Ortodoksluk olduğu vurgulanmaktadır.
Yazar, söylediklerini kanıtlamak için sık sık azizlerin ve
peygamberlerin sözlerinden ya da kitaplarından alıntılar yapmaktadır.
Böylece iddialarını güçlendirmek istemektedir.
Eserin dilinin genel olarak halk ağzına yakın olduğu
söylenebilir. Zaten metin, okuma yazma bilmeyen halk tabakasına
hitap etmektedir. Zira eserde birkaç yerde “ya diyinleyici” gibi hitaplar
dikkatimizi çekmektedir. Ayrıca günümüz yazı dilinde kullanılmayan,
yalnız bazı yörelerde nadir olarak kullanılan kelime ve deyimlerin
491 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
bulunması bu metnin halk ağzıyla yazıldığını göstermesi açısından
önemlidir: Ahşam üsü, gicişginlik, kavm başı, kesiş-, evlen “öğlen”.
Bu metinde yer alan bu tür kelimelerin ya da ses hadiselerinin hangi
Rumeli/Anadolu ağızlarında görüldüğü konusu bu çalışmanın amacını
aşacağı için onlara burada değinilmedi.
Ayrıca Karamanlıca metinler ile bu dönemde yazılmış
Müslüman Anadolu metinlerinin Arapça, Farsça kelime çeşidi ve oranı
yönüyle karşılaştırılması ayrı bir çalışmanın konusu olabileceğinden bu
konuda burada herhangi bir söz söylenmemiştir.
Üç bine yakın farklı kelime ve kelime gurubuna sahip olan
Đspat-ı Mesihiye’deki kelimelerin büyük çoğunluğu Türkçe, Arapça ve
Farsça kökenlidir. Az sayıda Rumca kökenli kelimeler de vardır.
Rumca kökenli kelimelerin özellikleri, Türkçe karşılıklarının olup
olmadığı, karşılığı varsa niçin kullanılmadığı, daha çok hangi alanlara
ait olduğu vs. gibi konular bu çalışmanın dışında kaldığı için bu
konuda bir yargıda bulunulmamıştır.
Bu çalışmada Đspat-ı Mesihiye’de geçen Arapça ve Farsça
kelimelerin fonetik özellikleri ile bu kelimelerin genel yapısı hakkında
bilgi verilecektir. Verilen örneklerden sonra parantez içerisinde yer
alan birinci sayı o kelimenin orijinal metindeki sayfa numarasını, ikinci
sayı ise satır numarasını göstermektedir.
1. Karamanlı Türkçesinde vokaller a, e, ı, i, o, ö, u, ü;
konsanantlar ise b, c, ç, d, f, g, ğ, h, hı, j, k, l, m, n, ñ p, r, s, ş, t, v, y,
z’dir.
2. Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin ilk hecesindeki e
ünlüsü bazen I olarak yazılmaktadır: Hisap (58:13, 92:2) “hesap”,
firamus (169:19) “feramus”, firyad (132:1) “feryat”.
3. Bazı Farsça kelimelerde i>e dönüşümü görülür: Veran
(182:12) “viran”, heç (192:16, 152:9) “hiç”, hesadar (46:12)
“hissedar”.
4. Metinde “a” sesi genellikle korunmuştur. Fakat “a” yerine
“e” sesinin bulunduğu kelimelere de rastlanır. Arapça ve Farsça
kökenli kelimelerde çok görülen bu durum, yabancı kelimelerin Türk
telaffuzuna yakınlaştırılması sonucunda oluşmuştur: Heyran (24; 24)
“hayran” (y’nin tesiriyle), keat (22, 5) “kâğıt” (k’nin tesiriyle), mires
(103: 16) “miras”, zevallı (174:10, 175:5) “zavallı”.
5. ü>ö değişimi görülür: Hökm (6:8) “hükm”, höküm (73:7)
“hüküm”, möhür (56:4, 60:19) “mühür”.
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 492
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
6. Bazı Arapça-Farsça kelimelerde ilk hecedeki “i” ünlüsü
yerine h’den ya da y’den önce çok defa “e”, nadiren “a” vardır: Ehtibar
(101:15) “itibar”, ehtimal (109:13) “ihtimal”, eyvaz (114:18, 50:10)
“ivaz”, ehtiar (44:4) “ihtiyar”, ahtimam (109:15) “ihtimam”.
7. u>o değişimi görülür: Oroç (18:20) “oruç”, doa (38:24)
“dua”, mohtaç (21:20) “muhtaç”, billor (56:13) “billur”, fanos (119:20)
“fanus”, yahot (175:15) “yahut” gona (203:12) “guna”, sohletli
(164:12) “suhuletli”.
8. Dudak ünsüzlerinin (b, p, m, v, f) yanındaki düz ünlülerin
yuvarlaklaşması Türkçede çok görülen bir olaydır.
8.1. e>ö değişimi: Dövletli (132:11) “devletli” (v’nin
tesiriyle).
8.2. ı>u değişimi: Saburlu (110:22) “sabırlı”, punar (56:1)
“pınar”
8.3. i>u değişimi: Duvar (65:20) “divar” (v’nin tesiriyle).
8.4. i>ü değişimi: Püşman (149:7) “pişman”8.5. u>o değişimi: Mohkem (70:7) “muhkem”.
8.6. ü>ö değişimi: Cömle (133:12) “cümle”.
9. Farsça olumsuzluk eki olan “bî” bazen “be(y)” olur:
Bînamaz > beynamaz, bîhude> beyhude. Diftonglaşma denen bu olaya
burada da rastlanır: Beynamus (177:7, 177:9) “namussuz”.
10. ev > öv >ö değişimi: Tövbe (83:22, 84: 11), töbe (110:24,
111:6). Metinde tevbe kelimesi hiç geçmemektedir.
11. î > ey >e değişimi: Beçare (132:1, 174:20) < beyçare <
bîçare “çaresiz”.
12. Metinde günümüzde halk ağızlarında rastladığımız vokal
türemelerine de rastlanır; genellikle “l” ve “r” ile başlayan Arapça ve
Farsça kökenli kelimelerin başında görülür: Đlayık (53:12) “layık”,
uruba (120:10, 120:11, 124:8) “ruba”, ileş (181:6) “leş”, ürya (24:1,
134:23) “rüya”, ireng (181:16) “renk”.
13. Đki konsonantla biten tek heceli Arapça ve Farsça
kelimelerin sonundaki iki konsonant arasına yardımcı bir vokal girdiği
görülür: Fikir (28:20, 103:1), vakit (105:2, 106:1), şükür (66:3,
169:15), ilim (153:15). Bu kelimelerin Arapça ve Farsçadaki aslı gibi
kullanıldığı da vakidir: Şükr it- (24:19) fikr olun- (49:1), vakt (75:11),
ilm (87:18).
493 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
14. Sonunda iki konsonant bulunan bazı Arapça kelimeler
yardımcı fiillerle beraber kullanıldıklarında yardımcı vokalin
kelimenin sonunda yer aldığı görülür: Fehmi et- (106:5), fehmi it-
(106:7), emri et- (165:1, 168:5), zikri et- (171:2, 182:18).
15. Ortasında iki konsonant bulunan iki heceli Arapça ve
Farsça kelimelerde konsonantlar arasına yardımcı vokallerin girdiği
görülür: Namizet (164:2, 164:3) “namzet”, hasiret (126:1) “hasret”,
mecilis (165:21) “meclis”.
16. Türkçenin her döneminde görülen vokal düşmesi Türkçe
kelimelerde olduğu kadar Arapça ve Farsça kökenli kelimelerde de
görülmektedir:
16.1. Kelime başında: Radet (147:17, 148:2) “irade”, hanet
(46:21) “ihanet”.
16.2. Kelime ortasında daha sık görülmektedir: Zahre (15:16)
“zahire”, rahya (32:21, 144:17) “rayiha”, züryet (148:21, 149:1)
“zürriyet”, ehtaç (95:21) “ihtiyaç”, aşna (3:12) “aşina”, aşkâr (161:22)
“aşikâr”.
17. Bazı kelimelerdeki ğ, h, y, ayın, hemze gibi seslerin
düşmesiyle ses boşluğu meydana gelir: Şaadet (81:18, 94:7) “şehadet”,
beit (18:26, 21:16) “beyit”, meillen- (46:16) “meyillen-”, cemaat (7:13,
44:25), şeraat (71:8, 105:4), cuma (22:27, 120:4), şei (174:24) “şeyi”,
saab (134:16) “sahip”, bean (14:1, 16:7, 34:10) “beyan”, ziade (177:19,
178:2, 193:1) “ziyade”.
Ses boşluğu, özellikle “y” sesinin düşmesi ile oluşan
örneklerde yaygındır. “Ayın” ise hiçbir zaman telaffuz edilmemektedir.
18. Metinde vokal asimilasyonuna (benzeşmeye)
rastlanmaktadır:
18.1. Đlerleyici asimilasyon:
18.1.1. a-e>a-a: Habar (113:1, 121:6, 133:11) “haber”, dalap
(176:12) “talep”, adam (189:21) “adem”, askar (119:8) “asker”,
muayan (4:11) “muayyen”.
18.1.2. a-u>a-i(ı) değişmesine çok sık rastlanır: Mahrim (4:19)
“mahrum”, malim (126:13, 157:4, 159:24)“malum”, mazlım (11:24)
“mazlum”.
18.1.3. i-a>i-e: Nasihet (117:16, 178:6) “nasihat”, tabiet
(189:5) “tabiat”, hilet (44:16) “hilat”.
18.1.4. u(ü)-i>u(ü)-e: Muceb (174:6, 9:9) “mucib”.
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 494
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
18.1.5. a-i>a-a: Saab (134:16) “sahip”.
18.1.6. e-a>e-e: Defe (187:7) “defa”.
18.2. Gerileyici asimilasyon:
18.2.1. a-e>e-e: Adelet (97:16, 191:2) “adalet”.
18.2.2. a-i>e-i: Şegirt (101:16, 119:1. 119:5) “şakirt”.
18.2.3. i-a>a-a: Şeraat (119:19, 136:2, 136:5) “şeriat”.
18.2.4. i-e>e-e: Hekmet 117:11, 134:17) “hikmet”.
18.2.5. e-a-e>a-a-a: barabar (175:3) “beraber”. Bu kelimenin
“baraber (119:2)” şekline de rastlanmaktadır.
18.2.6. u(ü)-a>i(ı)-a: Minasip (163:18) “münasip”.
18.2.7. u(ü)-a-e>i-a-i: Minasibet (60:2) “münasebet”.
18.2.8. ü-i>i-i: Mimkin (171:16) “mümkin”.
19. Vokal disimilasyonu (aykırılaşma)na da rastlanmaktadır.
19.1. Đlerleyici disimilasyon:
19.1.1. a-a>a-e: Gazep (80:8, 110:18, 193:22) “gazap”, karer
(97:14) “karar”, made (102:9, 123:4, 154:19) “mada”, mahel (165:7,
166:9, 177:3) “mahal”, hayet (52:22) “hayat”, aşkere (193:19)
“aşikâre”, menfaet (9:4) “menfaat”.
19.1.2. a-ı>a-i: Hatir (171:18, 176:14, 193:18), vasite (25:19,
36:3, 42:7) “vasıta”.
19.1.3. e-e>e-a: Ezdarha (43:4, 43:7, 64:22) “ejderha”, secda
(41:1, 42:15, 43:1) “secde”.
19.1.4. e-i>e-ü: Tesselü (100:14) “teselli”.
19.1.5. u-a>u(o)-e : Loget (29:9, 158:17, 163:9) “lugat”. Bu
kelimenin “logad” (163:22) ve “lagad” (163:5) şekline de
rastlanmaktadır.
19.2. Gerileyici disimilasyon:
19.2.1. a-a>e-a: Emma (5:9, 190:12, 192:29) “amma”, ezab
(89:21) “azap”, zeman (89:20, 175:12, 186:39) “zaman”, zevallı
(174:10, 175:5, 175:9) “zavallı”, helas (178:5, 178:10,190:19) “halas”.
19.2.2. e-e>a-e: Putparez (185:12) “putperest”, saher (137:12,
137:22) “seher”.
19.2.3. i-e>ü-e: Hüzmet (103:6, 4:19) “hizmet”.
495 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
19.2.4. Đkiden fazla heceli bazı kelimelerde hem ilerleyici, hem
de gerileyici disimilasyon görülür: Meşfaret (120:5), meşvaret (120:8)
“meşveret”. Bu iki örnek, iki dış vokalin ortadaki vokale etki etmesiyle
oluşmuştur.
20. Karamanlıcada genellikle b ve p sesi birbirinden ayırt
edilmez; incelenen metinde de bu durum görülür. O yüzden bu iki ses
hususunda kesin hükümler vermek doğru değildir. Biz bu çalışmada
kelimeleri genellikle günümüz imlasına uygun olarak yazdık: Đspat
(5:7), cevap (11:19), meshep (88:7), padişah (89:20), cevabını (94:3),
meshebine (60:13).
21. Karamanlıcada t sesi, d sesinin de yerine kullanılırken d
sesi t sesinin yerine kullanılmaz. Vicut (180:21) “vücut”, keat (22:5)
“kâğıt”.
22. Günümüzde t’li yazılan bazı kelimelerde t sesi yerine d
sesi kullanılmaktadır. Buradan bu kelimelerin Karamanlıcada d’li
söylendiği sonucu çıkarılabilir: Dalap (176:12) “talep”, dembih (166:9,
176:12) “tembih”, duzak (18:9, 18:10, 28:8) “tuzak”, dekmilan (177:7)
“tekmilen”, adeş (140:13) “ateş”, darif (170:5) “tarif”.
23. Arapça ve Farsça kökenli kelimelerde d>z değişimi
görülür: Şaz (14:8, 20:6, 32:20) “şâd”, şazıman (143:1) “şâd u man”.
24. Yunan alfabesiyle yazılan Karamanlıcada k, g ve ğ
birbirinden tam olarak ayırt edilemez. Çünkü g, k ve ğ seslerini
karşılayan γ ve κ işaretlerinin kullanılışında belirli bir düzen yoktur.
Yani aynı karakter bazen g, bazen k, bazen de ğ olarak okunmaktadır.
25. k’nin hı’ya dönüştüğü görülür: Vaht (187:22) “vakit”, ahçe
(175:8, 177:2) “akçe”.
26. f>v: Hıvz (7:8, 167:1, 172:14) “hıfz”, tevsir (173:18)
“tefsir”.
27. -ğ-> - : Đstifar (192:7) “istiğfar”, keat (22:5) “kâğıt”.
28. ->y: Yesir (14:13, 14:14, 71:12) “esir”, dayima (142:8,
143:10, 143:6) “daima”.
29. h> - hadisesi yaygındır: Sahi (182:10, 22:7, 35:9) “sahih”,
saab (134:16) “sahip”, şaadet (81:18, 94:7) “şehadet”, raat (146:8)
“rahat”, meseb (60:14) “mezhep”.
30. h>f: Sulf (73:8) “sulh”, mekruf (121:4, 123:18) “mekruh”.
31. n> -: düya (109:13, 109:20) “dünya”, insa (7:21) “insan”.
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 496
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
32. Daha önce de söylendiği gibi, Arapça ve Farsça
kelimelerde bulunan “ayın” sesi Karamanlıcada hiçbir zaman telaffuz
edilmemektedir (Eckmann 1950b: 194): Cemaat (7:13, 44:25), şeraat
(71:8, 105:4), cuma (22:27, 120:4), tabir (27:17, 67:14, 73:2).
33. Ayın sesinin yerine bazen h, y ve v seslerinin kullanıldığını
görmekteyiz:
33.1. ayın>h: Ehtibar (101; 15) “itibar”, ihtikat (4:22, 71:10)
“itikat”.
33.2. ayın>v: Dova (5:12, 34:11) “dua”.
33.3. ayın>y: Eyvaz (12:17, 112:19, 137:4) “ivaz”, iytiraf
(150:9, 150:12) “itiraf”, niyamet (146:7) “nimet”.
34. Aynı şekilde Karamanlıcada, Arapça ve Farsça kelimelerde
bulunan hemzenin yerine e, v ve y seslerinin kullanıldığı görülür:
Müymin “mü’min”, sıval “su’al”, cöreet “cür’et” (Eckmann 1950b:
195): Teesir (64:6) “te’sir”.
34.1. Ancak hemzenin işaretlenmediği de vakidir: Tekit
(107:17) “te’kit”.
35. Metatez (yer değiştirme), Karamanlıcada yaygın bir ses
olayıdır. Türkçe kelimelerde olduğu kadar Arapça ve Farsça
kelimelerde de sıklıkla görülebilir: Tercübe (118:12, 118:13)
“tecrübe”, kabl (84:9) “kalp”, pehriz (141:9, 141:11, 142:2) “perhiz”,
rahya (32:21, 144:17) “rayiha”, nalet (4:6, 17:4, 56:19) “lanet”, inam
(84:21) “iman”.
36. Konsonant asimilasyonuna (benzeşmesi) da rastlanır. Bu
hadise hem komşu olan, hem de komşu olmayan sesler arasında
görülür:
36.1. Đlerleyici asimilasyon: Cannar (171:20) “canlar”,
meşfaret (120:5) “meşveret”.
36.2. Gerileyici asimilasyon: Hıvz (7:8, 69:16) “hıfz”, tembih
(12:6, 36:16) “tenbih”.
37. Konsonant disimilasyonu da görülür. Bu olay da hem
komşu olan, hem de komşu olmayan sesler arasında görülür:
37.1. Đlerleyici disimilasyon: Cehendem (41:12) “cehennem”,
cehindem (7:3, 79:17, 150:23) “cehennem”, mağrul (90:20) “mağrur”.
37.2. Gerileyici disimilasyon: Betdoa (59:4, 60:1) “beddua”,
sinsile (117:7, 148:19, 149:2) “silsile”, siñsile (178:19) “silsile”.
497 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
38. Konsonant uzaması ya da çiftleşmesi (geminatio) denilen
hadise için şu örnekleri verebiliriz: Hillebaz (23:25, 75:14) “hilebaz”,
illahi (3:10) “ilahi”, tenniet (128:12) “teniyet”.
39. Konsonant kısalması (tekleşme) hadisesine de sıklıkla
rastlanmaktadır: Evel (128:17, 131:10, 132:8) “evvel”, hisedar (41:18)
“hissedar”, hesadar (46:12) “hissedar”, izet (60:21, 66:24, 70:18)
“izzet”, kere (51:3, 189:3) “kerre”, kuvet (98:18, 108:8, 104:11)
“kuvvet”, muhabet (120:19, 120:20, 130:20) “muhabbet”, müceret
(159:6) “mücerret”, şer (156:4) “şerr”, sır (148:6, 150:14) “sırr”, kâfesi
(56:20) “kâffesi”.
40. Arapça ve Farsça kökenli kelimelerde konsonant
düğümlenmesi de sık görülür: Mefum (59:23, 59:25, 67:6) “mefhum”,
meseb (60:14) “mezhep”, zabcı (32:10) “zabtçı”, met (42:11) “meth”,
putperes (21:26, 23:2) “putperest”, putperez (179:8) “putperest”, dos
(124:21) “dost”.
41. Konsonant türemesi az görülen bir hadisedir: Tesselü
(100:14) “teselli”, zinahkâr (138:12, 139:2) “zinakâr”, zinahker (140:2)
“zinakâr”.
42. Arapça ve Farsça tamlamaların yazımında belli bir kural
yoktur: Bi-d derc 83:8), bil helas (5:1), bil kabul 10:15), Allahı
azimişan (202:13), ahdi cedit (192:5), bit tercüme (201:11), erbabı
mutala (202:3), esası meshebiye (3:11), kuts-u şerif (31:25), suretullah
(62:15), zerrei miktar (52:21).
43. Arapça ve Farsça çokluk isimleri genellikle asılları gibi
kullanılmıştır: Cevahir (59:20), fukara (132:1), harabat (41:11),
hayvanat (76:11), küsurat (145:16), mahlukat (77:3), mekruhat
(177:24), mesarif (201:13), tebdilat (16:19), tevabi (84:21).
44. Bazı Arapça ve Farsça kelimelerin Karamanlı Türkçesine
özgü bir yapıda oldukları görülür: Dellalet eyle- (91:6) “dellallık
yapmak”, ebedan ol- (151:20) “sonsuz olmak”, ebedil ebet (108:18)
“sonsuza kadar”, ebedilin ebedili (108:19) “sonsuzun sonsuzu”, ebedin
ebet (49:27) “sonsuzun sonsuzu”, ebetler ebedi (109:2) “sonsuzlar
sonsuzu”, helaset (110:15) “kurtarıcılık”, mezharet (9:12) “mazhar
olma durumu”, mucizet (18:4) “mucize”, naklet (187:20) “nakil,
aktarma”, şurut (88:6) “şartlar”, tecaibetli (63:2) “şaşılacak”, aslahat
(119:21) “imkansız”, alimdar (114:16) “bilgili”.
45. Đçinde Arapça ve Farsça ögeler taşıyan Türkçe deyimlere
de rastlanır. Bunların çoğu günümüz yazı dilinde kullanılmamaktadır:
Akıl zailiği (27:25), akıldan dışarı ol- (27:23), arzu çek- (16:27),
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 498
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
beçareliğe yüzdut- (127:14), tacizlik getir- (61:14), kulakları sünnetli
ol- (113:15).
Bu örneklere bakılarak buradaki Arapça ve Farsça kelimelerin
tamamen Türkçeleşmiş olduğu söylenebilir.
46. Arapça ve Farsça kelimelerden oluşan ikilemelerin
kullanıldığı görülür: Ayan beyan (184:169), ayan aşikâre (89:5), doa
sena (66:2).
47. Hristiyanlık’la ilgili dinî terimlerin Đslamiyet’teki gibi
Arapça ve Farsça kelimelerle karşılanması dikkati çekmektedir: Azizruh
(6:2), ezab (89:21), eytikat (116:13), farz (177:12), fasık (6:12),
günah işle- (48:10), haram (26:2), ibadet (30:7), imana gel- (82:1),
oruç dut- (8:17), vacip (48:20), sünnet (108:3), şeraat (119:19).
48. Arapçadaki –iyye(t) ekinin tekleşme eğiliminde olduğu
görülmektedir: Bakiye (84:12), esası meshebiye (3:11), külliyet
(83:19), metiye (53:2), ruhaniye (65:23), teniyet (67:9), yevmiye
(24:7), züriyet (42:6).
49. Türkçe kelimelerin Arapça ve Farsça kelimelerle birleşerek
birleşik kelime oluşturdukları görülür: Basmahane (1:14), dişehli
(156:20) “kadın”, dulehli (165:16).
50. Bazı Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe eklerle
türetilerek Türkçeleştirildiği görülür: Bereketle- (180:1), cance (12:20),
eziyetle- (26:179, izetlendir- (138:9), kılavuzla- (4:15), mübarekle-
(4:24), rahmetlik (3:10), rahmetlu (1:11), rahatlı (83:9), rahyalı
(144:17) “kokulu”, saadetli (132:18), sükutlik (21:17), sünnetlen-
(26:7), şartla- (68:22), şöhretle- (90:1), zevklen- (107:14), zaifı-
(88:11), aslaca (167:11).
51. Bunun yanında bazı Türkçe kelimelerin Arapça çokluk
ekiyle türetildiği de görülür: Deyişat (64:3), varidat (82:4).
52. Karamanlıcada Klasik Osmanlı Türkçesinin aksine,
yabancı dillerden alınan kelimelerin orijinal imlalarının korunması gibi
bir kaygı güdülmediği görülmektedir. Metinde yer alan Arapça ve
Farsça asıllı kelimelerin halk telaffuzundaki gibi değişmiş ve
başkalaşmış şekillerinin yaygın olduğu müşahade edilmektedir: Đzet
(195:7) “izzet”, kâfe (56:20) “kâffe”, ehtiyar (120:5) “ihtiyar”, ehtaç
(95:21) “ihtiyaç”, aceba (15:47) “acaba”, aşkal (157:1) “eşkal”,
mahrim (4:19) “mahrum”.
499 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
KAYNAKÇA
ANZERLĐOĞLU, Y. 2003 Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix
Yayınları, Ankara.
BALTA, E. “Karamanlıca (Karamanlidika) Basılı Eserler”Tarih ve
Toplum, XI, 62: 57-59, Đstanbul.
---------------“Karamanlidika Additions (1584-1900)” Tarih ve
Toplum, XI, 62: 59-60, Đstanbul.
--------------- “Karamanlıca Kitapların Önsözleri” Tarih ve Toplum,
74: 18-20, Đstanbul. çev:H. Milas.
-------------- 1987 Karamanlidika: Additions (1584-1900),
BibliographieAnalytique, Athen.
BAYKARA, T. 1986 “Batı Anadolu’daki Rum Nüfusunun XIX.
Yüzyıldaki Durumu Yeni Yunan Göçleri ve Yerli
Hıristiyanların Yunanlılaştırılması” Üçüncü Askerî Tarih
Semineri, Türk-Yunan Đlişkileri, 428-439, Ankara.
BENLĐSOY, Y., E. MACAR 1996 Fener Patrikhanesi, Đstanbul.
CAHEN, C. 2000 Osmanlılardan Önce Anadolu (Çev:Erol
Üyepazarcı), Đstanbul.
CÂMĐ Bey 1932 Osmanlı Ülkesinde Hristiyan Türkler, Đstanbul.
ECKMANN, J. 1950a. “Karamanlıca -işin-li Gerindium
Hakkında” Türk Dili Belleten, 14-15: 45-52, Ankara.
------------- 1950b. “Anadolu Karamanlı Ağızlarına Ait
Araştırmalar I:Phonetica AÜDTCFD, VIII: 165-
200, Ankara.
-------------- 1950c. “Yunan Harfli Karamanlı Đmlâsı Hakkında”
Türk Dili ve Tarihi Hakkında Araştırmalar, 27-31. Ankara.
-------------------- 1965 “Philologiae Turcicae Fundamenta II, 819-
835. Wiesbaden.
-------------------- “Karamanlı Türkçesinde -maca ekli fiil şekli” Türk
Dili Araştırmaları Yıllığı, 45-48, Ankara.
-------------------- “Karaman Edebiyatı” Türk Dünyası Edebiyatı I: 20-
38. neşre hazırlayan: Halil Açıkgöz, Türk Dünyası
Araştırmaları Vakfı, Đstanbul.
-------------------- “Karamanlıca’da Birkaç Gerindium Terkibi”, Türk
Kültürü Araştırmaları, XXVI, 2: 89-94. çev: Müjdat Kayayerli
ERGENE, T. 1951 Đstiklâl Harbinde Türk Ortodoksları, Đstanbul.
Karamanlıca Bir Esere Göre Karamanlıcada
Arapça ve Farsça Kelimeler 500
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
ERGĐN, M. 1997 Türk Dil Bilgisi, Bayrak, Đstanbul.
ERÖZ, M. 1983 Hıristiyanlaşan Türkler, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü, Ankara.
EYĐCE, S. (Review) 1961 “Sallaville, Sévérien – Eugéne Dalleggio,
Karamanlidika, Bibliographie Analytique d’Ouvrages en
Langue Turque Imprimés en Caracteres Grecs I, 1584-1850”
Kitap Belleten, I, 9-11: 4-6, Đstanbul.
-------------- (Review) 1962 “Sallaville, Sévérien – Eugéne Dalleggio,
Karamanlidika, Yunan Harfleri ile Türk Dilinde Basılmış
Kitapların Analitik bibliyoğrafyası 1, 1584-1850”, Belleten,
XVI, 102: 369-374, Ankara.
--------------- (Review), 1960 “Gyula Moravscik,
Byzantinoturcica, I. Die byzantinischen Quellen der
Geschichte der Türkvölker (=Türk milletlerin tarihlerine dair
Bizans kaynakları). II. Spachreste der Türkölker in den
byzantinischen Quellen (=Bizans kaynaklarında Türk
milletlere ait dil kalıntıları)” Belleten, XXIV, 95: 493-497.
-------------- 1975 “Anadolu’da Kitabeler Alfabesiyle Türkçe Kitabeler>” Belleten, XXXIX,
153: 25-48, Ankara.
-------------- 1980 “Anadolu’da “Karamanlıca” Kitabeler (Grek
Harfleriyle Türkçe Kitabeler) 2” Belleten, XL, 176:
683-696, Ankara
GÜLER, A. 2000 “Yunanistan’da Etnik Gruplar I:Dil Grupları”
Avrasya Dosyası, s.12-21, Ankara.
GÜNGÖR, H. 1984 “Karamanlıca (Grek Alfabeli Türkçe) bir
Kitabe” Türk Dünyası Araştırmaları, 33: 95-101.
----------------- 1989 “Karamanlıca Üç Kitabe” Türk Dünyası Tarih
Dergisi, III, 34: 29-31, Đstanbul.
KAHYA, H. 2003 “Grek Harfli Osmanlı Türkçesi Bir Eser: Đspat-ı
Mesihiye Üzerinde Dil Đncelemesi”, Fatih Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Đstanbul.
NĐHAL, A. N. “Anadolu’da Türklere Ait Yer Đsimleri” Türkiyat
Mecmuası, II: 243-260.
ORTAYLI, Đ. 2001 Osmanlı Toplumunda Aile, Đstanbul.
ÖZCAN, B. 2001 “Gayrımüslim Mahzarnameleri:Teşekkürler
Osmanlı” Tarih ve Düşünce, Ocak sayısı: 48-53.
501 Hayrullah KAHYA
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic
Volume 3/3 Spring 2008
ÖZDEM, R.1938 “Gennadios’un Đtikatnamesi” Ülkü Dergisi, X, no:
60, Şubat, Đstanbul.
ÖZKAN, M. 1995 Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu
Türkçesi, Filiz Yayınevi, Đstanbul.
ŞEHSUVAROĞLU, B. N. 1970 “Kanunî Devrinde Yazılmış ve
Şimdiye Kadar Bilinmeyen Bir Coğrafya Kitabı” Kanuni
Armağanı.
TEKĐN, T. 1997 Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı, Đstanbul.
TĐMURTAŞ, F. K. 1976 “Küçük Anadolu Türkçesi Grameri”
Türkiyat Mecmuası, 331-365. Đstanbul.
TOGAN, Z.V. 1946 Umumî Türk Tarihine Giriş, C.I (En Eski
Devirlerden 16. asra kadar), Đstanbul.
VOLKAN, V.D. / ITZKOWITZ, N. 2002 Türkler ve Yunanlılar:
Çatışan Komşular (Çev: Banu Büyükkal), Bağlam Yayıncılık,
Đstanbul.

Konular