AHİ EVREN VELİ’NİN DOĞDUĞU ŞEHİR HOY: FARSÇA VE ARAPÇA KAYNAKLARA GÖRE*•

AKHI EVREN’S BIRTHPLACE CITY OF KHOY: WITH REFERENCE TO ARABIC VE
PERSIAN RESOURSE
Özet
Anadolu’da büyük Ahilik mektebinin esaslarını kuran Ahi Evren yani Nasirüddin Ebü’l-Hakâyik
Mahmud El-Hoyî, adının sonunda olan lakaba göre bugün Türkiye’nin doğu sınırına yakın olan İran
Azerbaycanı’nın Hoy şehrinde doğmuştur. Eski bir tarihe malik Hoy şehri coğrafi mevkiinden dolayı tarih boyunca
bölgede etkin olurken, Türk ve İslam tarihi içinde önemli bir yere sahip olmuştur. Büyük Türk Sultanı Alp Arslan
Malazgirt’te Bizanslıları karşılamadan önce ordusunu Hoy ovasında toplamış ve şehirdeki halkın yardımlarından
faydalanmıştır. Yine Anadolu Selçukluları ve Azerbaycan Atabeyleri döneminde de Hoy şehri bu tip faaliyetlerde
yerini almıştır.
Bu çalışma, “Arapça ve Farsça kaynaklarda Hoy şehri nasıl ele alınmıştır, Hoy şehrinde bulunan Evrin
Dağı (şekli yılana benzeyen ve halk tarafından mistik olarak görülen dağ) ile Ahi Evren arasındaki mistik bağlantı
nedir, Hoy şehrinde bugün de mevcut olan tasavvuf nişaneleri (yer adları, pir mezarları vb.) ve özellikleri nelerdir
ve Ahi Evren dışında 6 ve 7. yüzyılda Hoy şehrinden çıkan diğer alimler (Nasir-i Hoyî, Ameli-i Hoyî, Rüknüddin-i
Hoyî vb... ) kimlerdir?” gibi sorulara cevap verilmeye çalışılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Ahi Evren, Hoy, Ahilik, Evrin Dağı
Abstract
Akhi Evren or Nasiruddin Abolhaqayeq Mahmud al-Khoyi, founder of great “Akhism” school in
Anatolia, on the strength of the nickname at the end of his name he has been born in the city of Khoy situated in
Iranian Azerbaijan and at the eastern border of Turkey. City of Khoy which has an ancient history, for its
geographical situation has been effective in the region along the history and has had important stand in the history
of Turk and Islam. Before facing the Byzantine in Malazgirt, Great Sultan Alp Arslan has gathered his army in
Khoy and enjoyed people’s help, too. Once more in the time of Anatolian Seljuks and Azerbaijan’s Atabaks, the
city of Khoy has participated in such activities.
In this paper we will try to answer questions like: how have Khoy been put forward in Farsi and Arabic
resources?, What’s the mysterious relationship between Evrin Mountain in Khoy (a mountain similar to snake and
seen by people in mysterious way) and Akhi Evren?, What are the characteristics of signs of Sufism (place names,
graves of the old, and etc.) in Hoy nowadays?, and who are other savants (such as Nasir Khoyi, Amali Khoyi,
Ruknuddin Khoyi and …) raised in Khoy in 6th and 7th century, besides Akhi Evren?
Key Words : Akhi Evren, Khoy, Akhism, Mount of Evrin
Üç bin yıllık tarihe sahip olan, Daru’s-Sefa yani saflık ve temizlik şehri lakabı ile tanınan,
bulunduğu önemli coğrafi konum ve çeşitli tarihî dönemlerde etkin olan, Ahi Evren Veli’nin doğduğu
şehir Hoy (Xoy)1
, geçmişte ve günümüzde daima gündemde olan şehirler arasında sayılmıştır.
Bu makalede Farsça ve Arapça kaynaklara dayalı olarak Hoy şehri hakkında bilgiler verilmeye
çalışılırken, şehir tarihi ile ilgili bilgiler tespit edilmeye çalışılacaktır. Nitekim kaynaklarda bulunan
bilgileri tasnif ettiğimizde Hoy şehrinin adı, tarihi, coğrafyası, iktisadi yaşamı, din ve kültür yaşamı
hakkında ciddi ve önemli bilgiler göze çarpmaktadır.
1. Şehrin Adı
İlk olarak Hoy şehrinin adı ile ilgili ilk bilgilere değinmekte yarar vardır. Hoy adını ilk kez H.
230 - 234 /M.844 - 848 tarihli İbn Hordatbeh’in Mesalik ve Memalik adlı eserinde (Ş.1371: 120)
görmekteyiz2
. O dönemden bugüne kadar Hoy adı değişmemiştir. Ancak Hoy adının kökü hakkında
Pehlevice, Ermenice, Arapça ve Türkçe dillerinden geldiğine dair görüşler mevcuttur. Buna göre Arap

*
• Bu makalenin kısaltılmış şekli 15-17 Ekim 2008 tarihleri arasında Kırşehir’de kurulan I. Uluslararası Ahilik Kültürü ve Kırşehir
Sempozyumu’nda sunulmuştur.
** İran Tahran Behişti Üni. Edebiyat Fak. Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü, muqeddem@gmail.com
1
Hoy şehri, İran İslam Cumhuriyeti ülkesinin Batı Azerbaycan ilinin kuzey taraflarında, Türkiye sınırına 70, , başkent Tahran’a 780
ve Tebriz’e 165 km. mesafededir. Şehir yaklaşık 250 bin ve köyleriyle birlikte 400 binden fazla nüfusa sahiptir.
2
“Hoy ve Kulsere ve Muğan, Şekele elindedir.’’
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
471
yazarlar (Hamevi M.1965: 501), (Semeani tarihsiz: 236), (Belazeri M.1968: 332), (Burke’i Kumi Ş.1328:
297), (İbn Fakih M.1967: 285) Hoy kelimesini Hovayy yazarak geniş vadi anlamında olan Havv tesgiri
olarak belirtmişlerdir3
. İranlı tarihçi Mehmet Emin Riyahi (Ş.1378: 23) ise Hoy adını 2700 yıl önce Hoy
yakınlarında yerleşen Urartu şehri Ulhu ve ona bağlı Sardorihort (Sardorixort) kalesi adından alındığı
ihtimalini ileri sürmektedir4
. Ermeni kaynaklarında (Ağasi Ş.1350: 8) ise Hoy kelimesi “koç” anlamlı bir
Ermeni sözcüğü gibi gösterilmiştir, ancak onlar Hoy şehri için Hir kelimesini kullanmışlar. Pehlevi
dilinde ise “tuz” ve “ter” anlamına gelen Hoy veya Hey kelimesi kullanılmıştır5
. Bazı çalışmalarda
(Sedrai-i Hoyî Ş.1373: 19) ise Hoy adının Türk dilinde kullanılan Koy6
kelimesinin Hoy kelimesine
dönüşmesinden ileri gelmekte olduğu söylenmektedir.
Yine kaynaklarda şehrin lakabı hakkında bilgilere rastlanılmaktadır. Özellikle Kaçar döneminde
her şehre özelliklerinden dolayı bazı lakaplar verilmektedir. Nitekim Hoy şehrine yeşillikler içinde
bulunduğu için Daru’s-Sefa lakabı verilmiştir. Bu şehre verilen diğer bir lakap ise günebakan ekiminin
çok yapılmasından dolayı verilen Günebakan Gülleri Şehri lakabı olmuştur.
2. Coğrafiya
Göze çarpan diğer önemli bir nokta da, Farsça ve Arapça kaynaklarda Hoy şehrinin coğrafyası
ile ilgili önemli bilgilerin bulunmasıdır. Hoy coğrafyası hakkında en geniş malumat ve bilgileri
Hamdullah Müstevfi vermektedir. Hamdullah Müstevfi (Ş.1336: 97) “Hoy tumanı dört şehirdir: Hoy,
Salmas, Urmiye ve Üşneviye. Dört. iklimdendir. Boylamı Haldat adalarından “Eyn ta mim’’ (م طع) ve
eklemi ekvator hattından “lam za mim’’(م )dir. Orta bir şehirdir. Çevresi 6 bin 500 adımdır. Havası
sıcaklığa maildir. Ve suyu Salmas dağlarından gelmektedir. Ve Araz’a dökülmektedir. ... Seksene yakın
köye sahiptir.’’7
demiştir.
İbn Vazih Yakubi (Ş.1347: 46) ise H. 3. yy’da Hoy’u Azerbaycan şehirlerinden biri gibi
göstermektedir. Kazvini (Ş.1366: 258) ise İbn Yakubi gibi Hoy’u Azerbaycan şehri olarak gösterip, Hoy
şehrinde bulunan Kenkele adlı özel bir pınardan bahsetmektedir. Bu pınar suyunun yazları çok serin
kışları çok sıcak olduğunu yazmıştır. Yine Yakut Hamevi (Ş.1362: 78) Hoy’u Azerbaycan’ın ünlü büyük
şehirlerinden biri saymaktadır.
İbn Seyyid Etval adlı eserinde (Ebufida Ş.1349: 456) ise Hoy’u gerçek iklim bakımından dört.
gerçek iklime bağlı ve örfi iklim bakımından Azerbaycan’a ait olduğunu bildirmektedir. Mahbeli’nin
belirttiğine göre (Ebufida Ş.1349: 457) Hoy Merend’in kuzeybatısında durmaktadır. Ve aralarında olan
mesafe 12 fersenktir. El-lubab’ın sahibi (Ebulfida Ş.1349: 457) de Hoy’u Azerbaycan şehirlerinden bilip
onunla Salmas’ın arasında bulunan mesafenin on bir mil olduğunu belirtmektedir. Bu konuda bilgi veren
İstahri (Ş.1340: 161) ise Salmas’tan Hoy’a 7 fersenk, Hoy’dan Berkeri’ye 30 fersenk ve Hoy’dan
Neşeva’ya (Nahçıvan) üç merhele olduğunu söylemektedir. Aynı şekilde İbn Hevkal (Ş.1345: 99) ise
Salmas’tan Hoy’a 9 fersenk, Hoy’dan Berkeri’ye 30 fersenk ve Hoy’dan Neşeva’ya 5 gün mesafede
olduğunu söylemektedir. Nasir Hüsrev (Ş.1335: 6) ise Hoy’dan Berkeri’ye 30 fersenk bir mesafe
olduğunu tekrar etmektedir. Hamdullah Müstevfi eserinde (Ş.1336: 91) Tebriz’den Hoy’a olan mesafenin
20 fersenk olduğu yazmaktadır.
3. İktisat
Hoy şehri hakkında kaynaklarda rastlanan diğer önemli bilgiler ise şehrin iktisadi hayatı, ticaret
yolları ve dokumacılık hakkındadır.
İslam’dan sonra Hoy şehri daima bir taraftan ticaret kervanlarının yolu üstünde iken, diğer
taraftan sulu ve üretimli araziye sahip olmuştur. Bu nedenle iktisat bakımından önemli bir yerde
bulunmuştur. Bunu Arapça ve Farsça kaynaklarda da açıkça görmekteyiz. Örneğin İstahrî, Mesalik ve
Memalik adlı eserinde (Ş.1340: 161) Elcezire ve Arabistan’ı Mavera-i Hazar, Araz ve Azerbaycan’ın o

3
Rivayet edildiğine göre Proto Türk Sümerlerde de bu kelime çöl anlamında kullanılmaktaymış.
4
Ulhu şehrinin bugünkü Salmas şehri yakınlarında veya şimdiki Hoy şehrinin batı yakınlarında olduğu söylenmektedir.
5
Zehir-i Faryabî (Riyahi Ş.1378: 24) diyor :
$#" ! ا   ز 
ا
ر  ه
 در 
و در  

Düşmanların sayısız olsalar da ancak ateşe atılıp ter içinde yuvarlanıyorlar.
6
Buradaki Koy kelimesinin Eski Türkçedeki anlamı “koyun”dur.
7
Tuman, şehirden büyük vilayetten küçük bir bölgedir.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
472
döneminde başkenti olan Erdebil’e ulaştıran ana yolun Hoy’dan geçtiğini söylemektedir. Günümüzde bu
yol Mekke yolu olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir taraftan Doğu ile Batı’yı birbirine ulaştıran ünlü İpek
Yolu’nun bir kolu Hoy’dan geçmektedir8
ve günümüzde bulunan kerpiçten yapılmış, büyük geleneksel
pazar ve kervansaraylar bu şehrin geçmişteki iktisadi hayatı hakkında bilgi verirken, bölgede birçok
tüccarın yaşadığının kanıtıdır. Nitekim Hududu’l-Âlem (Ş.1362: 160) adlı eserde geçmişte bu şehirde
yaşamış tüccarlar hakkında bilgiler verilmektedir.
Kaynaklarda iktisat ile ilgili olarak bölgede bulunan bağ ve bahçeler, bölgede yetişen meyveler,
tarım, ipekçilik ve dokuma hakkında bilgilere rastlanılmaktadır. Hududu’l-Âlem (Ş.1362: 160) adlı eserde
Hoy’da bulunan iktisadi hareketlilik Berkeri, Ercic, Ahlat, Nahçıvan ve Bitlis şehirleri ile birlikte
anlatılmış ve bu şehirler hakkında: “Bunlar küçük ve büyük şehirciklerdir. Sefalı, nimetli, nüfuslu,
servetli ve çok sayılı tüccara sahiptir. Bu şehirciklerden kilim, halı ve diğerleri ve kemer (şalvar-bend) ve
çok fazla tahta çubuk elde edilmektedir.” olarak yazılmıştır.
Hoy’da bulunan iktisadi faaliyetlerden en önemlisi bağ ve bağcılıktır. Yüce dağlardan akan sular,
yağmur ve karın yağması ve üretimli arazinin mevcut olması bu senedin Hoy’da revaçta olmasına sebep
olmuştur. Kaynaklarda bu konu ile ilgili muhtelif bilgilere rastlanılmaktadır. Hamdullah Müstevi (Ş.1336:
99) bağ ve bağcılık konusunda şunları söylemiştir: “Çok fazla bağ bahçeleri vardır ve meyvelerinden
üzüm ve peygamberî armudunun şirinlik, büyüklük ve sululukta diğer yerlerde benzerleri yoktur.” Yazarı
bilinmeyen Hududu’l-Âlem (Ş.1362: 160), İbn Hevkel (Ş.1345: 82), Kazvini (Ş.1366: 258) ve Nezari-i
Kohistanî (Riyahi Ş.1378: 64)’nin eserlerinde bu tip bilgilere rastlanılmaktadır.
Hoy şehrinde yetiştirilen meyveler dışında gül önemli olmuştur. Hatta Hoy’un kırmızı gülü etraf
şehirlerde meşhur iken, şiirlere de konu olmuştur. Nitekim bunu 6-7. yy. şairi Zahiri-i Hunacî’nin yazdığı
bir dörtlükte (Riyahi Ş.1378: 24) Hoy şehrinde yetişen kırmızı gülden bahsettiğini görmekteyiz. Bu şiire
göre;
Gül mutlu yüzlü ve mesut ayaklıdır
Nerede olursa o yerin bezeğidir
Dedim ey ben senin toprağın hangi şehirdensin
Dedi aslımın Hoy’dan olduğunu duymadın mı?9
Hoy şehrinde ipekçilik ve dokumacılık önemli iktisadi unsurlar arasında yer alırken, geçmişten
günümüze Hoy ipek kumaşı yani herir (diba) güzellik ve incelikte tarihte örnek olarak gösterilmiştir. Bu
konuda bilgi veren İbn-i Esir (Ş.1368: C 27 s. 158) H. 628/M. 1230 yılının olaylarını anlatırken
Azerbaycan halkının Tatarlara (Moğollar) itaat ettiklerini ve onlara hoyî adlı elbiseler gönderdiğini
söylemektedir. 7. yy. Mısır şairi İbn-i Fariz de (Riyahi Ş.1378: 25) Hoy dibasından yani nakışlı ipek
kumaşından bahsetmektedir10. Kazvini (Ş.1366: 258) bundan “Orada culeh olarak adlanan ipek kumaş
(dibac) dokunur.’’11 olarak bahsetmiştir. Yakut Hamevi (M.1965: 501) ise Hoy’da dokunan kumaştan
bahsederken burada dokunan kumaşın adını Es’siyabu’l-hovayyat olarak adlandırmıştır. Görüldüğü üzere
tarihî kaynaklarda Hoy ipek kumaşı hakkında çeşitli bilgilere rastlanılırken, huvayyat, culeh ve dibac gibi
farklı isimler de kullanılmıştır. İpekçilik ve ipek kumaşçılığı çok yaygın bir iktisadi hareketlilik olarak
görülürken, günümüzde Hoy’da Teşiler (Iğlar) adlı mahallenin bulunması, Hoy şehrinde yapılan
dokumacılığın bir kanıtı olarak gösterilebilir.
Yine 6. yy.da Hoy’da basılan altın sikkeler saflık ve değer bakımından tarih boyunca ünlü
olmuştur. Bu konuda kaynaklarda az olsa da bilgi bulunmaktadır. Ünlü şair Hakani-i Şirvanî (Tarihsiz:
195) Rüknüddin Hoyî ve Rüknüddin Razi’nin methi için yazdığı kasidede der ki: “Hoy adı bundan Rey
altını gibi taze, Rey işi ondan Hoy parası gibi ayarlıdır.”12
. Nitekim çeşitli dönemlerde basılmış Hoy
sikkeleri dünya müzelerinde korunmaktadır.

8
Deveciler bu yolu Çin yolu ve halk deve yolu adlandırmaktadırlar. Hatta Türkiye sınırı yakınında İpek Kapısı adında bir geçit
vardır.
&% را  "ر0 رخ و .
- , ا'! ه+"  بد ز ! ( )" ز و ا'! 9
&123 : ز 
ام >;، ا 78 "23& !" 9
- ا  اص15 ز  ا'!.
@وس +B . !75 صA ص@"ء و د "ج  10
11 Culeh, Hoyluk (Hoy’a mensup) anlamında olabilir.
"م  ز 9  زرّ ر "ز- "ر ر زان  D
 ب@7"ر 12
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
473
Yine Hamdullah Müstevfi (Ş.1336: 97) Hoy şehrinin divan hukuku hakkında bilgi vermektedir.
Müstevfi H. 740/M. 1339 yılında Hoy’un divan hukukunun 53 bin dinar ve Hoy tumanının divan
hukukunun 185 bin dinar olduğunu kaydetmektedir.
4. Tarih
Kaynaklarda rastladığımız diğer konu ise Hoy şehrinin tarihi ve çeşitli devletler dönemindeki
siyasi fonksiyonu ve hareketliliği bakımından verilen bilgilerdir. Hoy tarihi hakkında yakın zamanlara
kader müstakil bir kitap yazılmamıştır. Ancak Farsça ve Arapça yazılan kitaplardan bu şehirle ilgili bazı
kayıtlar bulmak mümkündür.
İslam öncesinde Hoy şehri ile ilgili bulunan ilk kalıntılar, Hoy tarihinin çok eskilere
dayandığının bir kanıtıdır. Ancak yazılı tarihe baktığımızda bu dönemle ilgili çok az kaynak
bulunmaktadır. Sümer kitabelerinde geçen Aratta bölgesinin bugünkü Urmiye ve Van Gölü arasında
bulunan bölge olduğu konusunda birçok bilim adamı hemfikirdir (Zehtabi Ş.1377: 171). Buna göre Hoy
şehrinin yazılı tarihinin 5-6 bin yıl önceden başladığını söyleyebiliriz. Daha sonra Hoy, Azerbaycan
topraklarında kurulan Manna adlı devletin içerisinde yer almaktadır. Daha sonraları Anadolu’da kurulan
Urartuların nüfuzu altına geçmiştir. Urartular bu bölgenin gelişmesinde katkıda bulunup, sulama sistemini
kurmuşlardır. Hoy’un kuzeyinde bulunan Basdam kalesi ve orada bulunan II. Rosa’ya ait kitabe
Urartular devletinden kalan bir yadigârdır13
. Aşur dönemi kitabelerinde dönem padişahlarının Azerbaycan
ve Doğu Anadolu’ya saldırıları hakkında bilgi bulunmaktadır (Reisniya Ş.1379: C 1, s. 208).
Yine kaynaklarda İslamiyet’ten sonraki Hoy emirleri, hâkimleri, valileri hakkında da çeşitli
bilgiler mevcuttur. Bu konudaki ilk bilgi Belazeri’nin Futuhu’l-Buldan (M.1968: 332) adlı eserinde
geçmektedir. O Hoy’u feth eden ilk Müslüman Emir Etebe İbnü’l-Farkad hakkında bilgi veriyor.
Sonraları İbn-i Hurdadbeh H. 230–234/M. 844 - 848 yıllarında yazdığı El-mesalik ve El-memalik eserinde
(Ş.1371: 120) Hoy, Kulsere ve Muğan Emirini Şekele adlı biri olduğundan bahsetmiştir. Bu konuda
Meskuye Tecaribu’l-Umem adlı eserinde (Ş.1376: 176) 4. yüzyılın ilk dönemlerinde Hoy’da, İbn-i Seker
adlı bir kişinin Azerbaycan valisi Merzban adına hükûmet ettiğinden bahsetmiştir. Nasir Hüsrev (Ş.1335:
6) kendi seyahatnamesinde Tebriz’den Azerbaycan hâkimi Emir Vuhsudan’a ait bir ordu ile Hoy’a
geldiğini yazar. Yine Ahmet Kesrevi’nin Ermeni kaynaklarına dayanarak yazdığı Şehriyaran-ı Gumnam
adlı eserinden (Ş.1355: 165-167, 169 ve 174) İslamiyet’ten sonraki yüzyıllarda Azerbaycan ve Hoy’da
ortaya çıkan olayları ve o dönemde etkin olan devlet adamları hakkında bilgi almak mümkündür. Nitekim
H. 337 - 343/M. 948 - 954 yılları arası Sâlar Merzban’ın hapiste olduğu zaman Ebulheyca adlı bir adamın
Hoy’da hükûmet ettiğini bu eserden öğrenebiliriz.
Çeşitli dönemlerde Hoy şehrinde vuku bulan siyasi olaylar, kaynaklarda en geniş yer tutan
bölüm olmuştur. Özellikle Selçuklu, Moğol, Timur, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemi ile ilgili önemli
bilgiler mevcuttur. Örneğin İbnü’l-Esir’in El Kâmil eserinden Hoylular ve Selçuklular ile ilişkilerini
öğrenebiliriz. H. 454/M. 1062 yılında Tuğrul Bey ile Hoylular arasında gerçekleşen 40 günlük savaş ve
sonunda isyancıların cezalandırılması ile barışın vaki olması olayı kayıt edilmiştir (Ağası Ş.1350: 36).
Yine aynı eserde H. 456/M. 1064 yılında ise Alparslan’ın Rumlularla savaşa giderken Hoy ve Salmas
halkının kendi itaatinden çıktığı ve bunun üzerine sultan güvendiği emiri Amid-i Horasanî’yi Hoy’a
göndermesinden ve Hoyluları itaate getirdiğinden ve Hoyluları sultanın ordusuna dahil edip Rumlular ile
savaşa gittiklerinden bahsedilmiştir (Ş.1368: C 17 s. 10).
İbnü’l-Esir başka bir yerde H. 463/M. 1070 yılında Sultan Alparslan’ın Hoy’da bulunduğu
zaman Rum imparatorunun İslam ülkeleri tarafına hareket ettiğini duyup Malazgirt tarafına geldiğini
yazmıştır (Ş.1368: C 17 s. 40). Bu olaylar Mirhond (Ş.1351: C 4 s. 264), Hondmir (Ş.1333: C 2 s. 487) ve
şair Lamiî’nin (Riyahi Ş.1378: 43) eserlerinde de kaydedilmiştir. Hondmir bu olayları şu şekilde
anlatmaktadır: “H. 463 yılında Sultan Alparslan Irak-ı Arap taraflarına gidiyordu. Hoy taraflarında Rum
padişahı Erfanus’un üç yüz bin ve yahut iki yüz bin kılıçlı kişi ve süvariyi Frank, Rus ve Ermeni
ülkelerinden toplayıp İslam şehirlerine doğru hareket etmektedir, haberi yayıldı.” Yine Mirhond H.
496/M. 1102’da iki kardeş Sultan Muhammed ve Berkyaruk’un Hoy’da savaştıklarına değinmiştir
(Ş.1351: C 4 s. 304).
Selçuklulardan sonra Azerbaycan bölgesinde Atabeyler hüküm sürmüştür. Hoy bu dönemde
sakin bir devir geçirirken, daha sonraları diğer bölgelerde olduğu gibi Moğol saldırılarına maruz kalmıştır.

13 Bu kitabe İran-i Bastan Millî Müzesinde korunmaktadır.
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
474
Moğol döneminde Hoy şehrinde gerçekleşen olaylar hakkında Mirhond ciddi bilgiler vermiştir ve “[H.
618/M. 1221 Moğollar] Hoy ve Salmas taraflarına gidip, o vilayette de öldürme ve talanı ellerinden
geldiği kadar yaptılar.” demiştir (Ş. 1351: C 5, s. 100). Hondmir ise Moğolların yaptığı Hoy talanı
hakkında bilgi verirken, bu talanın tarihini H. 619 /M. 122. yıl olarak kaydetmiştir (Ş.1333: C 3, s. 33).
Zeyderi Nefsetü’l-mesdur adlı eserinde (Riyahi Ş.1378: 51-52) Hoy ile ilgili olarak Moğolların H. 628/M.
1230’da Hoy’u talan ettikten sonra, Hoy’a geldiğini ve iki ay Hoy’da kaldığını, büyüklerden yardım alıp
Şam’a gittiğini yazmıştır. Yine Zeyderi yazdığı Siret-i Celalüddin adlı eserinde (Ş.1340: 141 ve 149),
“Sultan Tuğrul kızının elçisi aman dilemeğe geldi ve Melike’nin (kraliçe) kendi hizmetçileri ile Hoy’a
gitmesini istedi ve sultan [Celalüddin] da kabul etti. Sultan ... Tebriz’den Hoy’a gidip ... Salmas ve
Urmu’nu da melikenin ıktalarını artırdı.’’ şeklinde Hoy şehri ile ilgili az ama önemli bilgilere
rastlanılmaktadır. Yine Mirhond (Ş.1351: C 5, s. 567-568) ve Hondmir (Ş.1333: C 3, s. 237) H. 758/M.
1356 yılında Melik Eşref Çupani’nin Kıpçak çölü padişahı Canibey’e yenilip, Hoy’da Şeyh Mehmet
Balıkçı evinde ikamet ettiğini yazmışlardır.
Habibu’s-siyer (Ş.1333: C 3, s. 440) ise Emir Timur’un H. 777/M. 1375 yılında Hoy şehrine
geldiğinden bahsetmektedir. Emir Timur ise Yıldırım Beyazit’e yazdığı mektupta Nahçıvan ve Hoy
taraflarına geldiğinden bahsetmektedir (Müeyyid Sabiti Ş.1346: 328).
Fesih-i Hafî (Ş.1341: 133) ise eserinde H. 793/M. 1390 yılının olaylarını anlatırken Türkmen
Kara Yusuf’un Hoy’dan Tebriz’e geldiğini ve halkın mal ve mülküne sahip çıktığını kaydetmektedir
Mirhond (Ş.1351: C 6, s. 251) ise Kara Yusuf ile Emir Timur arasındaki savaşlardan bahsederken “[H.
797/M. 1394 yılında] Emirzade Pir Mehmet KaraYusuf’u def etmek için hareket edip Hoy’da yendi ve
orada Kara Yusuf’un Karavulunun Karaderede olduğunu duydu.’’ diyerek dönem olayları hakkında
bilgiler aktarmıştır. Yine eserinin 6. cildinde (s. 579 ve 697) Hoy ve Karakoyunlular ilişkileri hakkında
bilgi vermiştir. Karakoyunlular dönemi hakkında Hasan Rumlu’nun Ahsenü’t-Tevarih adlı eserinde
(Ş.1349: 395) Cihanşah’ın Hoy’u kendi kışlağı yaptığını yazmıştır.
Ebubekir Tahranî (Ş.1356: 407 vd. ve 436) ise Cihanşah Mirza Karakoyunlu’nun Hoy
kasabasından geçerek, Sökmenava yaylağında ikamet ederek, eğlendiğini kaydetmektedir. O Cihanşah’ın
ölümünden sonra kendi kadını ve kızlarının Hoy kışlağında olduğunu yazmıştır.
Hasan Rumlu (Ş.1349: 575 vd.) Akkoyunlu emirzadeleri Yakub ile Sultan Halil arasında H. 883
yılında Hoy taraflarında Veldiyan dağı eteklerinde savaşın yüz verdiğinden bahsetmiştir. Günümüzde
halk bu yere Sultan basdı demiştir. Yine Hasan Rumlu (Ş.1349: 635) Hoy şehrini Rüstembeğin kışlağı
olarak kaydederek Şah İsmail ve kardeşlerini kendi ordusuna getirdiğine dair bilgiler vermektedir.
İskender Bey Türkmen (Ş.1350: 42) ise H. 920 yılı Recep ayının ikisi Çarşamba günü Hoy
beldelerinden olan Çaldıran çölünde Şah İsmail’in 20 bin kişi ile Sultan Selim ile savaştığını zikr
etmektedir. Başka bir yerde (Ş.1350: 71) ise Sultan Süleymanhan’ın (H. 955/M. 1548 yılında) İlkas
mirzanı Hoy’dan Merende gönderdiğini kaydeder. Yine İskender Paşa’nın ansızın Van’dan Hoy’a gelip,
Hacıbey Dünbüllü’yü bazı Hoy halkı ile birlikte öldürdüğünü kaydetmiştir (Ş.1350: 75). Buna ek olarak
Şah Abbas’ın Hoy yaylaklarına geldiği ve oranın “gönül açan çöllerinde’’ gezip avlanması da yer
almaktadır (Ş.1350: 685).
Safevi Şah Tahmasp da kendi kalemi ile yazdığı seyahatnamesinde (Ş.1363: 19 ve 38) Hoy’un
Karanku deresinde balık tuttuğunu anlatırken, başka bir tarihçi Muhammed Masum (Ş.1368: 211) ise
1044 yılında Şah Sefi zamanı Hoy’da tertip edilen topun getirmesi için Lar hâkimi olan Kelbelihan’ın
görevlendirilmesine dair bilgiler vermiştir. Bütün bunlara ek olarak Farsça ve Arapça kaynaklarda Safevi,
Avşar ve Kaçar dönemlerinde Hoy adı sık sık geçmektedir.
5. Kültür ve Din
Kaynaklarda rastlanan diğer bilgi türü ise Hoy şehrinin kültürel ve dinî yaşamı hakkındadır.
İslamiyet’ten önce Zerdüştlük ve Hıristiyan dinlerine inanan Hoylular genellikle gönülden İslam’ı kabul
edip Müslüman olmuşlardır. Hoy şehrinin dinî görüşü hakkında ilk bilgi Zekeriya Kazvini’nin eserinde
görülmektedir (Ş.1366: 258). Zekeriya Kazvini Hoy halkının Sünni ve vahid bir mezhebe ait olduklarını
ve aralarında mezhep ayrılığının olmadığını belirtmektedir. Yine Hoy halkının genellikle Şafii
mezhebinde olduğu, bu şehrin 6. yy.daki en ünlü âlimi ve kadısı olan Rüknüddin’in lakabından
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
475
anlaşılmaktadır.14 Evliya Çelebi kendi seyahatnamesinde Hoy halkının birçoğunun Şafii mezhebinden
olduğundan bahsederken orada ikisi büyük 70 cami olduğundan söz etmiştir (Riyahi Ş.1378: 99).
Reşidüddin Fazlullah, Camiü’t-Tevarih adlı eserinde Moğol ilhanı Hulagu zamanındaki yapılan buda
mabetlerinden bahsetmektedir. Ancak diğer İlhanlılar Müslüman oldukları için bu mabetler çok fazla
etkili olmamıştır (Riyahi Ş.1378: 65). Daha sonraları, Safevi devleti devri diğer şehirlerin halkları gibi,
Hoylular da 12 imamlı şialık mezhebini kabul etmişlerdir.
Hoy halkının dinî görüşü yanında halkın kökeni hakkında da kaynakların bazılarında kayıtlar
bulunmaktadır. Hamdullah Müstevfi (Ş.1336: 97) Hoyluları beyaz tenli, Hataî soylu ve iyi suratlı bilip o
yüzden Hoy’un İran Türkistan’ı olarak adlandırıldığını yazmaktadır. 7. yüzyılın şairi Nezari-i Kohistanî
(Riyahi Ş.1378: 64) ise Hoyluların Hataî Türklerinden olduğuna şiirlerinde değinmiştir:
Hoy Hataî Türklerin çokluğundan Hoten gibi olmuş
Emniyetli bir menzil ancak fitnelidir15

İbn-i Hevkel ise Hoy halkını Tebriz halkından daha yumuşak huylu olarak bahsederken
mizaçları hakkında kısaca bilgi vermiştir (Ş.1345: 84).
Hoy şehrinde yetişen birçok âlim, bilim adamı, derviş, edip vs. bulunmaktadır. Kaynaklarda az
da olsa bunlara ait birtakım bilgiler bulunmaktadır. Bu konuda Yakut Hamevi (Ş.1362: 78), hadis
rivayetçisi Ebu Bekir Muhammed İbn Yahya İbn Müslim-i Hoyîyi, Hoy’a mensup âlimlerden bilip “Her
ilim ile ilgili her konuda oradan çok sayılı âlim çıkmıştır.” deyip bazı âlimleri kaydetmektedir. Hamevi
Diğer bir eseri Mücemü’l-Udeba’sında (Berke’i Kumi Ş.1328: 297) ise Ebu’l-Kasım Nasir İbn Ahmed
İbn Bekr adlı Hoylu edip, nehv âlimi, fakih ve şairden bahsedip H. 507/M. 1113 yılında öldüğünden
bahsetmektedirSemeani (tarihsiz: 236) ise ’’Kudemadan bir cemaat oradan çıkmıştır.’’ diyerek buradan
çıkan bazı âlimleri kaydetmektedir. O Hoy’a nispetleri meşhur olanlardan Ebu Muaz Abdan El-Hoyî ElMutetebbib,
Ebu Bekr Muhammed İbn Yahya İbn Müslim El-Hoyî, Muhammed İbn Abdullhay İbn
Suveyd El-Hoyî, Muhammed İbn Abdurrahim El-Hoyî ve kendi hocası olan Tus sakinli Abu Yakup
Yusuf İbn Muhammed İbn El-Hoyî’yi zikretmektedir. Yakut (M.1965: 501) ise Ebu Yakub hakkında
“549 senesi Arap olayında öldürülmüştür zannediyorum.” şeklinde bir cümle ile büyük âlim Ebu
Yakub’un ölümü hakkında bilgi vermektedir. H. 6/M. 12. yüzyıl yazarı İbn Esakir ise Mucem adlı
eserinde Ebu Makarim El-Hoyî adlı edibi Hoy’da gördüğünden bahsedip ondan iki beyit şiir nakletmiştir
(Ağası Ş.1350: 537). Hakani, divanında (Tarihsiz: 195) ise Es’sebuh Es’sebuh Ke âmed Yar... adlı bir
kasidesinde Azerbaycan Atabeylerinin büyük devlet adamlarından olan Rüknnüddin Hoyî’yi
methetmiştir. Müstevfi Nüzhetu’l-Kulup’ta (Ş.1336: 85) Mecme-i Erbabu’l-Mülk adlı eserinden bahsetmiş
ve ondan yararlanmıştır. El-Muhtarat Mine’r-Resail (Ş.1355: 150-152) adlı eserde ise Rüknüddin’den 3
mektup görünmektedir.
Bunların dışında Hoy’dan çıkan başka âlimler de bulunmaktadır. Bunlardan biri H. 6 /M. 12 yy.
fakihi Ebu’l-Vefa Emeli-i Hoyî, H. 6 /M. 12. yy. Hoy şehrinin reisi ve Gencevi Nizamî’nin methettiği
İmadüddin Hoyî, H. 6. yy. şairlerinden Cemal-i Hoyî, ilk Farsça - Türkçe Nisabı yazan H. 7/M. 13
yüzyılın ünlü yazarlarından Hasan İbn Abdülmü’min Hoyî, H. 7/M. 13 yüzyılın âriflerinden Hace Ali
Hoyî-i Badamyarî, H. 7/M. 13. yüzyılın ünlü tabibi İbnü’l-Kebir’e maruf olan Yusuf İbn İsmail El-Hoyî,
H. 7/M. 13 yüzyılın başlarında Varka ve Gülşah mesnevisinin minyatürlerinin tasvircisi olan
Abdülmü’min ibn Muhammed El-Hoyî El-Nakkaş, H. 676/M. 1277 yılında vefat eden Karahisar Kadısı
Tacüddin Hoyî’dir.
Yine kaynaklarda Anadolu Selçuklu döneminde Hoy şehrinden Anadolu’ya gelip yerleşen pek
çok Türkmen derviş, eren ve bilim adamlarına dair az da olsa bilgilere rastlanılmaktadır. Nitekim
kaynaklarda M.12. yüzyılda Hoy’dan çıkan en önemli kişilerden birisi Ahilik örgütünün baş mimari gibi
tanınan uzun adı Ebu’l-Hakayık Şeyh Nasirüddin Mahmud İbn Ahmed El-Hoyî olan Ahi Evren’den
bahsedilmektedir. Ahi Evren’nin M. 1171 yılında Hoy’da doğduğu söylenmektedir. Kaynaklarda Şeyh
Nasirüddin’e verilen Evren lakabı ile ilgili bazı kayıtlar bulunmaktadır. Buna göre Ahi Evren katıldığı
Bedir Savaşı’nda düşmana yılan gibi saldırdığı için bizzat Hz. Peygamber kendisine ‘’Evren’’ (Yılan)
adını vermiştir. Daha sonra Ahi üniforması giydirerek Diyar-i Rum’a göndermiş ve böylece kendisine
Ahi Evren denmiş rivayeti bulunmaktadır. İkinci olarak ise Kayseri’de kurduğu debbağ atölyesinde yılan
beslediği için kendisine bu isim verilmiş denilmektedir. Başka bir rivayete göre ise Ahi Nasirüddin

14 Hakani : ر"@< 37Bب ر
ص ر 9ر G7. @."< B  9ر
15 92. , 9H7 و 9# ا   92 ن  "I 0 Jب ز 
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
476
Kırşehir’e gelince halk bir yılanın kendisine musallat olduğunu, onun korkusundan işlerine
gidemediklerini bildirmişler, o da bu yılanı kendisine muti kılmış ve bu yüzden ona evren denmiştir. Yine
Ahi Evren ölü bir yılan donuna girip bir kayanın dibine girmek şeklinde ölmüştür, türbesi de bu kayanın
üzerine inşa edilmiştir denilirken, menakıbnamelerde de onun ejderha donuna girdiği, sık sık söz konusu
edilmiştir (Bayram 2006: 29).
Ancak diğer bir rivayet ise Ahi Evren’nin evren adının Hoy şehrinin batı taraflarında 3500 m.
yüksekliğinde olan bölgenin en yüksek ve 3 zirveden oluşan Evrin dağından16 dolayı aldığıdır. Şehrin her
noktasından azamet ile görülen bu dağ daima Hoy halkı tarafından kutsal sayılmıştır. Halk ile dağ
arasında mistik bir ilişki vardır. Bu mistik bakış çocukların adına da yansımış ve bazı aileler çocuklarına
Evrin adını koymuştur. Uzaktan üç başlı büyük ejderhaya benzetilen bu dağın kutsallığı ve nedenleri de
bellidir. Bilindiği gibi Türk halklarının dağlar ile mistik ilişkileri daima var olmuştur. Bu dağın
eteklerinden akan çayların halkın yaşamında önemli bir etkisinin bulunması ise bu kutsallığın diğer bir
nedeni de sayılabilir. Nitekim Ahi Evren’in ailesinin bu dağa duyduğu ilgiden dolayı Ahi Evren’e Evren
adının koyulmuş olması mümkündür.
Bilindiği gibi Ahi Evren çocukluk dönemini geçirdikten sonra Horasan ve Türkistan’a gitmiş,
orada ünlü kelamcı İmam Fahr-i Razi’nin öğrencilerinden olmuştur. Ahi Evren’nin doğumundan 16 yıl
sonra doğan diğer Hoylu Şemsüddin Hoyî olarak meşhur olan Abu’l-Abbas Ahmed İbn Halil İbn Saadet
aynı yola gitmiştir. H. 583/M. 1187 yılında Hoy’da doğmuş, ilk tahsilinden sonra Horasan’a gitmiş ve
İmam Fahr-i Razi mahzarında bulunmuştur. Sonraları Moğol saldırısında Şam’a kaçmış ve Dımeşk
Eyyuplularından olan Melikü’l-Müezzem zamanı Dımeşk’e ulaşmıştır. Eyyuplu padişahı Şemsüddin’in
diğer Hoylular gibi Şafii, kendisinin de Hanefi olmasına rağmen Dımeşk kaziyulkuzat (Kadılar kadısı)
makamını ona vermiştir. Şemsüddin’in en önemli eserlerinden biri kendi hocası olan Fahr-i Razi’nin
Mefatihu’l-Geyb tefsirinin tamamlandırılmasıdır. Şemsüddin H. 637/M. 1239 yılında vefat etmiştir
(Kazvini Ş.1366: 258; Nasiri Ş.1382: 214).
Ünlü arif Şems-i Tebrizî’nin söylediklerinden toplanan Makalat-i Şems adlı eserde onun
Dımeşk’te Şemsüddin Hoyî’nin Derslerine katıldığını görmekteyiz (Müvehhıd Ş.1379: 51). Şems-i
Tebrizî de Şems-i Hoyî gibi Şafii’dir. Tebrizî ondan çok fazla saygı ile bahsetmektedir. Makalat Hoyî’nin
kendi öğrencilerini iki sehefi (hoca yerine kitaptan ilim öğrenen) ve mutasarrif-i sohen olarak iki gruba
ayırdığını söylemektedir. Yine Şems-i Tebrizî’nin ölümü veya kayıp olması olayında Hoy şehrinde doğan
Ahi Evren’nin adının ortaya çıktığını görmekteyiz. Diğer bir taraftan ise Evhedüddin Kirmani’nın Ahi
Evren Veli’nin mürşidi ve kayınbabası olduğunu biliyoruz. Şems-i Tebrizî’nin Makalat’ından ve
Eflaki’den bu iki arifin arasında olan münasebetleri hakkında bilgilere rastlanılmaktadır (Müvehhid
Ş.1379: 94; Eflaki M.1959: C 2, s. 616). Ruknüddin Sucasi’nin hem Evhedüddin ve hem Şems-i
Tebrizî’nin şeyhi olduğunu da biliyoruz (Müvehhid Ş.1379: 62).
Bilindiği gibi Şems-i Tebrizî’nin kaybolma konusu hâlâ söz konusudur. Bazıları Şems’in
Konya’da öldürüldüğünü söyleseler de diğerleri bunu kabul etmeyip Şems’in Konya’yı terk ettiği
kanaatindedir. Ancak ilginç olan Hoy’da eski yıllardan beri Şemiş dibi adlandırılan mahallede Şems-i
Tebrizî mezarı denilen bir yer vardır. Burada koç boynuzları ile süslenmiş üç minareli bir yapı
bulunmaktaymış. Ancak bu minarelerden günümüze sadece bir tanesi kalmıştır. Halk burayı Şems-i
Tebrizî’nin mezarı olarak bilip, o mezara saygı beslemektedirler. Bunun ile beraber tarihî kaynaklarda da
Şems-i Tebrizî’nin Hoy’da defnedildiğine dair işaretler vardır. Örneğin Hafî H. 845/M. 1441 tarihli
Mücmel-i Fesihi adlı eserinde iki yerde Şems-i Tebrizî’nin Hoy’da defnedildiğini söylemiştir (Ş.1341:
343 ve 380). Diğer taraftan Feridun Bey Münşeat adlı eserinde I. Sultan Süleyman Han’ın İran’a sefere
çıktığını anlatan bölümünde padişahın Hz. Şems-i Tebrizî’nin şerefli mezarının ziyaretine gittiğini
öğrenmekteyiz (Riyahi Ş.1378: 529).
Yine aynı dönemde kaynaklarda adı geçen Konya’da Mevlana müritlerinden olan diğer bir
Hoylu da Şeyh Evhedüddin-i Hoyî’dir. Bu kişi hakkında Eflaki Menakibu’l-Arifin adlı eserinde (M. 1959:
C1, s. 312 ve 554) birtakım bilgiler mevcuttur. Eflaki eserinde onun ile Mevlana arasında olan sıcak
ilişkilerden şu şekilde bahsetmiştir: “Bir gün saygılı Şeyh, Evhedüddin-i Hoyî, Hz. Mevlana’dan, “Kâfir

16 Azerbaycanlı araştırmacı Mehran Bahari, Evren kelimesinin etimolojisi hakkında kendi makalelerinin birinde şunları yazmıştır:
“Evren kelimesi kıvırmak, çevirmek, dolaşmak, kamilleştirmek anlamında olan evir- mastarından alınmıştır. Eski Türkçede evmek
mastarı bir şeyin etrafında koşmak anlamındadır. Güney Azerbaycan’ın (İran Azerbaycanı) bazı lehçelerinde (o cümleden Hoy
lehçesinde) şimdi de duran ve düğümlenmek ve buruşmak anlamında olan vırnıkmak yahut vurnukmak kelimesi bu eski Türkçe
mastardan kalmıştır. Proto Türk Sümer dilinde de ejdarha anlamlı Urnu şekline benzer bir kelime vardır. Evren kelimesinin eski
Türkçedeki ilk şekli Ebiren- Ebüren’den müştak olan Eviren kelimesidir. Bunun anlamı ise Ejderha, büyük yılan, felek, kainat ve
dünya demektir (www.11007.baybak.com).”
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi
The Journal of International Social Research
Volume 3 / 10 Winter 2010
477
kimdir?” diye sordu, buyurdu: Kâfir’in bellenmesi için sen bana mümini göster. Şeyh Evheddin dedi
mümin sizsiniz. Hudavendigâr buyurdu: Bu yüzden bizim zıddımız olan her birisi kâfirdir.”
Buna ek olarak Abdal Musa, Seyyid Mehmet Abdal, Geyikli Baba, Kızıldeli ve Pir Sultan Aptal
gibi Anadolu erenlerinin Hoylu olduğunu biliyoruz. Ama bununla beraber Hoy’da şimdi de yaşayan
sufilik izleri vardır. Hoy’un Dizediz köyünde Erenler ocağı ve aynı köyde Sufi ocağı mevcuttur.
Kermedere ve Memişhan köyleri arasında Korababa ocağı, Tahta köprü adlı mahallede Ulaşbaba, sınır
köylerinden olan Elend’de Babanur adlı mezar, Şehrin Şüvene adlı mahallesinde Babadaş Attı (Atlı)
adında bir küçük mahalle, şehrin batısında Sökmen Ava bölgesinin Zeyve ve Dibe köyleri arasında olan
Çankıl Baba mezarı, Pir Musa adlı köyün içinde bulunan Pir Musa mezarı, Güldür ve Kapot köyleri
arasında dağ başında Pir Anber mezarı, Kermedere - Memişhan köyleri arası dağlarında Pir Kamber ocağı,
meşhur Pir Ömer Nahcıvani’nin adına olan Pir Kendi köyü, şehrin büyük mahallelerinden biri olan Gazi
(Gaziler) mahallesi ve onun kenarında bulunan Pir Veli mezarı17 bulunmaktadır.
Ortaçağ kaynaklarını incelediğimizde Hoy tarihi, coğrafyası, iklimi, iktisadı ve Hoy şehrinde
doğmuş, orada eğitim almış çeşitli âlim, eren ve ilim adamlarına dair bilgiler bulunduğunu görmekteyiz.
Çalışmamızda verilen bilgilerin Ahi Evren’in yaşamının bazı kısımlarını az da olsa
aydınlatmasını ümit ediyoruz.
KAYNAKÇA
Afşar, İrec (Tertip eden) (Ş.2535=Ş.1355), El-Muhtarat Mine’r-Resail, Tahran: Encümen-i Asar-ı Millî
Ağası, Mehdi (Ş.1350), Tarih-i Hoy, Tebriz: Müessise-yi Tarih ve Ferheng-i İran
Ayinevend, Sadik (Ş.1377), Elm-i Tarih Der Gustere-i Temeddun-i İslamî, Tahran: Pejuhişgah-ı Ulum-ı İnsanî (Hicri tarihleri
Miladi tarihlere değişmek için yararlanılmıştır.)
Bahari, Mehran (Tarihsiz), “Der Menşe-i Kelemat-ı Torki-i Kali, Gilim ve ...’’, www.11007.Baybek.com
Bayram, Mikail (M. 2006), Ahi Evren – Mevlana Mücadelesi, Konya: Damla Ofset
Belazeri, Ahmet ibn Yahya (M. 1968), Futuhu’l-Buldan, LUGDUNI BATAVORUM, E.J. BRILL
Berke’i Kumi, Seyid Aliekber (Ş.1328), Rahnuma-i Danişveran, Kum: Çaphane-i Tabiş yay.
Bilinmeyen bir yazar (Ş.1362), Hududu’l-Âlem, Tahran: Kitabhane-i Tehuri
Ebulfida –Terc. Ayeti, Abdulhemid (Ş.1349), Takvimu’l-Buldan, Tahran: Bunyad-ı Ferheng-i İran
Eflaki, Ahmet – Neşr. T. Yazıcı (M.1959), Menakibu’l-Ârifin, Ankara
Hafî, Fesih Ahmed – Tashih. Ferruh, Mahmud (Ş.1341), Mücmel-i Fesihi, Meşhed: Litabfuruşi’yi Bastan
Hakani-i Şirvani, Efzelüddin – Tashih. Seccadi, Ziyaüddin (Tarihsiz), Divan, Tahran: Zevvar
Hamevi, Yakut ibn Abdullah (M.1965), Kitabu Mücemi’l-Buldan, Tahran: Esedi yay.
Hamevi, Yakut – Terc. Gunabadi, Muhammed Pervin (Ş.1362), Bergozide-i Müşterek, Tahran: Emirkebir yay.
Hondmır, Giyasüddin (Ş.1333), Habibu’s-Siyer, Tahran: Kitabfuruşi-i Hayyam
İbn Esir, İzzüddin – Terc. Haşimi ve Halet (Ş.1368), Elkamil Fe't-tarih, Tahran: Müessise-i Metbuati-i Elmi
İbn Fakih, Ebibekr Ahmed ibn Muhammed (M.1967), Kitabu’l-Buldan, Liden
İbn Hevkel – Terc. Şuar, Ce’fer (Ş.1345), Suretu’l-Erz, Tahran: Bunyad-ı Ferheng-i İran
İbn Hordatbeh, Terc. Hakrend, Seid (Ş.1371), Mesalik ve Memalik, Tahran: Müessise-i Mutaliat ve İntişarat-ı Tarihî-i Miras-ı Millî
İbn Vazih Yakubi, Ahmet - Terc. Ayet, Muhammed İbrahim (Ş.1347), El-buldan, Tahran: Bungah-ı Tercume ve Neşr-i Kitab
İshtahri, Ebu İshak İbrahim (Ş.1340), Mesalik ve Memalik, Tahran: Bungah-ı Tercume ve Neşr-i Kitab
İskender Bey Türkmen (Ş.1350), Tarih-i Âlemara-yı Abbasi, Tahran: Emirkebir yay.
Kazvini, Zekeriya ibn Muhammed - Terc. Şerefkendi, Abdurrehman (Ş.1366), Asaru’l-Bilad ve Ahbaru’l-İbad, Tahran: Müessise-i
Elmi-i Endişe-i Cevan
Kesrevi, Ahmet (Ş.1355), Şehriyaran-i Gumnam, Tahran: Emirkebir yay.
Meskuye-i Razi, Ebu Ali – Terc. Münzevi, Ali Naki (Ş.1376), Tecaribu’l-Umem, Tahran: Tus yay.
Mirhond (Ş.1351), Rözetü’s-Sefa, Tahran: Kitabfuruşi-i Hayyam
Muhammed Masum ibn Hacegi-i İsfahani (Ş.1368), Hulasetü’s-Siyer, Tarih-i Ruzgar-ı Şah Sefi, Tahran: Elmı yay.
Müeyyid Sabiti, Seyid Ali (Ş.1346), Esnad ve Nameha-yı Tarihî, Tahran: Kitabhaneyi Tehuri
Müstevfi, Hamdullah – Tashih. Debir Siyaki, Muhammed (Ş.1336), Nüzhetu’l-Kulub, Tahran: Kitabhane-i Tehuri
Müvehhıd, Muhemmed Ali (Ş.1379), Şems-i Tebrizî, Tahran: Terh-i Nev yay.
Nasir Hüsrev (Ş.1335), Sefername, Tahran: Zevvar
Nasiri, Behruz (Ş.1382), Ferheng-i Namaveran-i Hoy, Hoy: Karakuş yay.
Reisniya, Rehim (Ş.1379), Azerbaycan der seyr-i tarih-i İran, Tahran: Mebna yay.
Riyahi, Mehmet Emin (Ş.1378), Tarih-i Hoy, Tahran: Terh-i Nev yay.
Rumlu, Hasan (Ş.1349), Ahsenü’t-Tevarih, Tahran: Bungah-i Tercume ve Neşr-i Kitab
Sedrai-i Hoyî, Ali (Ş.1373), Sima-yı Hoy, Kum: Sazman-i Tebliğat-i İslamî
Semeani, Abdulkerim ibn Muhammed (tarihsiz), El-ensab, Hayderabad-Hind: Metbee-i Dairetulmaarif-i Osmani
Şah Tahmasp ibn İsmail (Ş.1363), Tezkire-i Şah Tahmasp, Tahran: Şark yay.
Tahrani, Ebubekir – Tashih. Nicati Lugal, Faruk Sümer (Ş.1356), Kitab-ı Diyarbekriyye, Tahran: Kitabfuruşi-i Tehuri
Zehtabi, Mehmet Taği (Ş:1377), İran Türkleri’nin Eski Tarihi, Tebriz: Müellif
Zeyderi-i Nesevi, Şehabüddin (Ş.1344), Siret-i Celalüddin Minkberni, Tahran: Bungah-i Tercüme ve Neşr-i Kitab

17 Bazı tarihî kaynaklarda bu mezarın meşhur pehlivan Puriya-yı Veli’ye (Pur Bay Veli) ait olduğu söylenmektedir. Burada
defnolunan Purbay Veli, Hive’de defnolunan Pehlivan Mahmut Kattalî’nin babası gibi sunulmaktadır.

Konular