HULÂSATÜ’L-HAKÂYIK’TA İRANLI ŞAİRLER

ÖZ
Mutasavvıf, şair, şeyh Muhammed Lutfi Efendi; halk arasında “Alvar İmamı”,
“Efe hazretleri” unvanıyla meşhurdur. Erzurum’un Hasankale ilçesi Kındığı
köyünde doğmuştur. İlk tahsilini babası Hoca Hüseyin Efendi’den almış,
Erzurum’un tanınmış bazı âlimlerinin derslerine katılmıştır.
Şiirlerini Türkçe, Arapça ve Farsça olarak yazmış olup, bunlar “Hulâsatü’lhakâyık”
adlı eserde oğlu tarafından bir araya getirilmiştir.
Alvarlı Muhammmed Lutfi’nin şiirlerinde Firdevsî, Enverî, Sa’dî, Mevlânâ ve
Hâfız gibi birçok İranlı şairden izlere de rastlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alvarlı, Erzurum, İranlı şairler.
ABSTRACT
Iranian Poets in the Hulâsatü’l-Hakâyık
Mystic, poet, shekh Muhammad Lutfi; among people is famous for “The imam
of Alvar”, “Hazrat Efe” . He was born in Erzurum, Hasankale, Kındığı. He
received his first education from his father Hodja Huseyin, he participated in
classes of some well known scholars of Erzurum.
Poems in Turkish, Arabic and Persian is written in the “Hulâsatü’l-Hakayık”
combined by his son.
In the poems of Muhammad Lutfı from Alvar observed many Iranian poets
such as Firdevsi, Enveri, Sa’di, Mevlânâ and Hâfız.
Keywords: From Alvar, Erzurum, Iranian poets.
* Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi ve Sanatları Bölümü
Türk İslam Edebiyatı Anabilim Dalı. e-mail: ahilal@atauni.edu.tr
Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 40 ● Erzurum 2013
A.Hilâl KALKANDELEN (*)
HULÂSATÜ’L-HAKÂYIK’TA İRANLI ŞAİRLER
144 A.Hilâl KALKANDELEN
Giriş
Alvarlı Muhammed Lutfi (1868-1956), 1891 yılında Hasankale’de imamlığa
başlamış, aynı yıl babasıyla birlikte Bitlis’te Nakşibendî şeyhi Muhammed
Pîr-i Küfrevî’ye intisab etmiştir. Riyâzetini tamamladıktan sonra Hasankale’de
görevine devam eden Alvarlı, Erzurum-Dinarkom, Tercan-Yavi köylerinde
imamlık yapmış, Erzurum’un kurtuluşundan sonra 1939 yılına kadar Hasankale-Alvar
köyünde yaşamış, cenazesi de oraya defnedilmiştir. Oğlu Seyfettin
Mazlumoğlu tarafından derlenen şiirleri Hulâsatü’l- hakâyık adıyla yayımlanmıştır.
(İstanbul 1974) Bu divanda çeşitli nazım şekilleriyle yedi yüzü aşkın
şiir vardır. Bunlardan bir kısmı bestelenmiştir.1
Hulâsatü’l-hakâyık, şairin sanatı yanında dinî, tasavvufî, ahlâkî düşüncelerinin
yoğun olduğu şiir dünyasıdır. Bu dünyada divan edebiyatı ile halk
edebiyatını bir arada görmek mümkündür. Divan edebiyatı tarzındaki şiirleri
hisli, hikmetli, manalı; halk edebiyatı tarzındaki şiirleri de bir o kadar zevkli,
neşelidir. Toplumsal, ahlâkî olaylar, siyâsî baskılar, sel, kıtlık onun şiirlerinde
bahsettiği konulardır. Alvarlı bu konuları itikad, amel, ahlâk cihetiyle yansıtmıştır;
çünkü o toplumun rehberi, mürşidi, en önemlisi koruyucusudur.
Hulâsatü’l-hakâyık’ta İranlı şairlerden Firdevsî (ö. 411/1020), Enverî
(ö.1184-1187), Mevlânâ (ö.672/1273), Sa’dî (ö.1292) ve Hâfız-ı Şîrâzî
(ö.1390?)’nin adları, yine onların eserleri Mesnevî ve Şâhnâme zikredilmektedir.
Eserde Firdevsî üç kere, eseri Şâhnâme üç kere; Enverî iki kere; Sa’dî üç
kere; Mevlânâ iki kere, eseri Mesnevî üç kere; Hâfız-ı Şîrâzî de bir kere geçmektedir.
Alvarlı’nın gözüyle tanıtılacak olan bu şairlerin zikredildiği yerler belirtilirken,
şairlerin hayatları ve eserleri hakkında kısa bilgiler de verilecektir.
Firdevsî ve Şâhnâme
Firdevsî, İran edebiyatında kahramanlık şiir tarzını zirveye çıkaran, İran’ın
millî şairidir. O, İran tarihi, kültür ve medeniyeti, felsefe ve islâmî bilimler
konusunda son derece birikimlidir.2 Dili sade ve akıcıdır, güzel lafızları seç-
mede, uyumlu tamlama ve cümle kurmada takdire şayandır. O, İranlı sûfîler
tarafından güzel ifadelerle övülmüştür. Pek çok şair ve yazar onu hekîm, üstâd,
söz ustası ve dânâ sıfatlarıyla nitelendirmişlerdir. Alvarlı da diğer şairler gibi
onu şiirinin güzelliğiyle, bilgisiyle, irfanıyla şöyle ele almıştır:
Nice bin Hassân-ı sânî Tûsî Firdevsî gibi
Şi‘r ile meclis-i irfân içre aldı kıymeti3
1 Kıyıcı, Selahattin, “Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi”, DİA, İstanbul 1989,II, 552.
2 Firdevsî, Şâhnâme, çev: Prof. Necati Lugal, Kabalcı Yay., İstanbul 2009, s. 17.
3 Hâce Muhammded Lütfî, Hulâsatü’l-hakâyık ve Mektûbât-ı Hâce Muhammed Lutfî, Efe
Hazretleri Vakfı Yay., İstanbul 2013, 537/2.
HULÂSATÜ’L-HAKÂYIK’TA İRANLI ŞAİRLER 145
İran’ın millî destanı Şâhnâme’nin müellifi olarak Firdevsî, birçok divanda
“adını eseriyle ölümsüzleştiren insan” olarak zikredilir. Bu özelliğiyle Şâhnâ-
me ve dolayısıyla Firdevsî, Alvarlı tarafından eserinde en çok zikredilen İranlı
şairdir.
Şâhnâme Allah’ı öven beyitlerle başlamaktadır, ardından aklı övüş, âlemin
yaratılışı, insanın yaratılışı, güneşin, ayın yaratılışı, Hazreti Peygamberi ve ashabını
övüş, şâhnâmenin yazılışı ile devam etmektedir. İran tarihi ve konuları
mitolojik ve tarihî akışıyla aktarılmış, yeri geldiğinde çeşitli öğütler ve özlü
sözler de kullanılmıştır. Firdevsî, İran milletinin gelenek ve göreneklerini, millî,
dinî, ahlâkî değerlerini, kahramanlık serüvenlerini, aşklarını en veciz şekliyle
ifade etmiştir. Bu açıdan Alvarlı da âşıkların sırlarını ancak Şâhnâme’nin
söyleyebileceğini şöyle dile getirmektedir:
Âşıkân esrârını Şâh-nâme söyler söylese
Bezm-i meyde bâde-i gül-fâme söyler söylese4
Yine bir başka beyitte Alvarlı, o cilveli altını (yüzü) gösteren zülfün her bir
telinin şâhnâme olduğunu ifade etmektedir:
O zülf-i zer nümâyiş cilve mendân
Yazar her bir teli bir şâhnâme5
İskender’in İran’da egemen oluşu veilginç hayat hikâyesi, Şâhnâme’nin ünlü
destanlarındandır. Alvarlı da İskenderlere yazıldığını söylediği Şâhnâme’yi gü-
zelin her telinin yazdığını şöyle belirtmektedir:
Her teli bir Şâh-nâme yazmış İskenderlere
Gerdeninde halları âlemde bir şân eylemiş6
Enverî
Enverî, Fars edebiyatının büyük kaside ustalarındandır. O genellikle sözün
sade, anlaşılır olmasına dikkat etmiştir. Şiirleri bazen günlük konuşmanın bir
bölümü şeklinde bazen de şerhe muhtaç olunacak türdedir. Övgü, hiciv, vaaz
ve temsil gibi tüm dallarda manayı ve toplumsal eleştiriyi en iyi kullananlardandır.
İran edebiyatında Fars şiirinin üç peygamberinden biri kabul edilir.
Bu konuda şu ifade kullanılır: “Her ne kadar bir daha peygamber gelmeyecekse
de şiirde üç kişi peygamberdir. Bu herkesin kabul ettiği ve inandığı bir sözdür:
4 Muhammded Lütfî, a.g.e., 417/1.
5 Muhammded Lütfî, a.g.e., 452/5.
6 Muhammded Lütfî, a.g.e., 285/2.
146 A.Hilâl KALKANDELEN
Firdevsî, Enverî, ve Sa‘dî”7
. Bunu Alvarlı da kabul etmiş olacak ki üç şairi o da
iki beyitte bir arada zikretmektedir.
Enverî, Firdevsî ve Sa’dî, İran’ın en büyük şairlerindendir. Şiirlerinin güzelliği
sebebiyle söz konusu edilirler. Bu şairlerin sözlerinin güzel sûreler, dualar
olduğunu Alvarlı şöyle ifade etmektedir:
Enverî, Firdevsî, Sa‘dî nice bin emsâlleri
Kevser-i cennât-ı âcil sözleri vird-i cemîl8
Yine başka bir beyitte Alvarlı; Enverî, Sa‘dî ve Firdevsî gibi nicelerinin
hikmet ilmini şiir ile göstermelerini dile getiriyor, bu şairlerin felsefeye vakıf
olduklarını vurguluyor.
Nice Enverî vü Sa‘dî dahî Firdevsî gibi
Gün gibi gösterdiler şi‘r ile ilm-i hikmeti9
Mevlânâ ve Mesnevî
Alvarlı, Mevlânâ’dan Molla Celâleddîn ve Mollâ-yı Rûm lakaplarıyla bahseder.
Kaynaklarda belirtildiği üzere Mevlânâ ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî
Şam’da bir süre bir araya gelip sohbet etmişlerdir.10 Alvarlı bunu ifade ederken,
Molla Celâleddîn lakabıyla da Mevlânâ’yı suyu bol olan nehir sıfatıyla
vasfetmektedir:
Molla Celâleddin nehr-i füyûzât
Vâridât-ı kâmil sâhib-fütûhât
Aşk-ı Mevlâ ile olmuş zuhûrât
İbn-i Arabî ile meydân iledir11
Başka bir beyitte Alvarlı, Mevlânâ’yı Mollâ-yı Rûm lakabıyla zikretmektedir.
Burada Mevlânâ hidayet şarabının kadehidir; yani o, doğru yola ulaşmada
çeşitli unsurları, düşünce ve tasavvurları vermek üzere bir vasıtadır:
7 Zebîhullâh Safâ, İran Edebiyatı Tarihi, çev: Hasan Almaz, Nüsha Yay., Ankara 2002, I,
217.
8 Muhammded Lütfî, a.g.e., 321/5.
9 Muhammded Lütfî, a.g.e., 501/4.
10 Feridûn b. Ahmed Sipehsâlâr, Risâle-i Sipehsâlâr Der Menâkib-i Hazret-i Hüdâvendigâr,
Tahran 1385, s. 21.
11 Muhammded Lütfî, a.g.e., 148/27.
HULÂSATÜ’L-HAKÂYIK’TA İRANLI ŞAİRLER 147
Mey-i ma‘nâ-yı hidâyet câmıdır Mollâ-yı Rûm
Kâ‘betullâh-ı hakikat vâcib oldu hürmeti 12
Mesnevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin uzun yıllar süren bir çalışmasının
ürünüdür. Altı defter/cilt hâlinde, yaklaşık olarak yirmi altı bin beyti
ihtiva eden eser, asırlarca ilgi ve dikkatleri üzerine çekmiş, çeşitli şerhleri,
tercümeleri, seçmeleri yapılmıştır. Daha çok Türkçe ve Farsça olmak üzere,
çeşitli dillerde yazılmış kırkın üzerinde şerhi bulunmaktadır. Eserde dinî ve
tasavvufî bilgiler bilgilendirici ve öğretici bir yolla verilmektedir.
Sa‘dî
Sa‘dî, İran edebiyatının en büyük şairlerindendir. XII-XIII. yüzyıl şairlerinin
aksine şiirlerinde Arapça terkip ve cümleler çok değildir. Eserlerinde
Farsça’da kullanılan Türkçe kelimelere de yer vermiştir. Şiir ve nesri akıcıdır,
gazeli müstakil bir edebî tür olarak mükemmelliğe ulaştırmıştır. Manzum ve
mensur eserlerinde eskiden beri yaygın olarak kullanılan atasözlerinden faydalanmış,
toplumun düşünce ve isteklerine tercüman olan sözler, atasözü halinde
günümüze kadar gelmiştir. Sa‘dî’nin tesiri Fars edebiyatıyla sınırlı değildir.
O, Türk ve Urdu edebiyatıyla Batı dünyasında da izler bırakmıştır. Alvarlı, üç
beyitte yer verdiği Sa‘dî’yi şiirinin güzelliğiyle ele almış, güzeli ancak Sa‘dî gibi
bir erin vasfedeceğini şöyle ifade etmiştir:
Lutfî letâfetli güzel intihâb-ı rûz-i ezel
Vasf edemez anı gazel Sa‘dî gibi er olmalı13
Hâfız
Hâfız, İran edebiyatının en büyük lirik şairlerindendir. Her türlü ilmî, ahlâkî,
felsefî mazmunları ihtiva eden gazelleriyle şöhrete ulaşmıştır. Bu gazeller
arasında başka şairlerin beyitleri de yer almaktadır. Dili tekellüfsüz ve sadedir.
Türk divan şiirine büyük bir etkisi olmuştur. XIV ve XV. yüzyıl divan şiirinde
Hâfız’ın şiirlerinin tercümesi denilecek kadar benzerlik gösteren gazeller
vardır. Bazı şairlerde bu benzerlik tazminler ve farklı söyleyiş tarzıyla kendini
göstermektedir. Fuzûlî’nin şiirlerinde de Hâfız tesirinin olduğu beyitler bulunmaktadır.
Alvarlı da bu etkiyi feyz olarak nitelendirmiş ve bunu şöyle ifade
etmiştir:
Hâfız-ı Şîrâzî’den almış Fuzûlî feyzini
Bu muhabbet nehri ile dilleri şâd eylemiş14
12 Muhammded Lütfî, a.g.e., 501/5.
13 Muhammded Lütfî, a.g.e., 483/7.
14 Muhammded Lütfî, a.g.e., 283/5.
148 A.Hilâl KALKANDELEN
Sonuç
Alvarlı’nın bu İranlı şairleri özellikleri ile dile getirmesi, onları şiirinde gü-
zel ve akıcı şekliyle anması onun sadece kendi zamanı şairlerini değil, İranlı
şairleri de çok iyi tanıdığı ve bize de aynı şekilde tanıttığını göstermektedir. O,
Firdevsî’yi hekîm, üstad, usta ve dânâ gibi vasfeden diğerşairler gibi bilgisiyleele
almış, Şâhnâme’den bahsederken eseri iyi tanıdığını ortaya koymuştur. İran’ın
en büyük şairleri Enverî, Firdevsî ve Sa’dî’yi anlatırken onların sözlerine duâ ve
sûre diyerek çok güzel teşbihler yapmıştır. Mevlânâ ve Mesnevî’yi en belirgin
özellikleriyle ortaya koymuş, şiiriyle Mevlânâ ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin
sohbetlerine vâkıf olduğunu da göstermiştir. Yine O, Hâfız’ın Divan şiirine etkisini
feyiz olarak görmüş, bunu da şiirine çok güzel şekilde yansıtmıştır.
Kaynakça
Amîd, Hasan, Ferheng-i Amîd, Tahran 1363 hş.
Bihişti, Muhammed, Ferheng-i Saba, Tahran 1365 hş.
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ankara 1998.
Hâce Muhammed Lutfî, Hulâsatü’l-Hakâyık ve Mektûbât-ı Hâce Muhammed Lutfî,
İstanbul 2013.
Firdevsî, Şâhnâme, çev. Prof. Dr. Necati Lugal, İstanbul 2009.
Kanar, Mehmet, Farsça-Türkçe Sözlük, İstanbul 1998.
Kanar, Mehmet, “Firdevsî”, DİA, İstanbul 1996, XIII.
_____________, Hâfız Divanı I-II, çev. Prof. Dr. Mehmet Kanar, İstanbul 2011.
Kıyıcı, Selahattin, “Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi”, DİA, İstanbul 1989, II.
Köprülü, M.Fuad, Edebiyat Araştırmaları I, Ankara 1966.
Levend Agâh Sırrı, Divan Edebiyatı, İstanbul 1980.
Mevlânâ Celâluddîn-i Muhammed Belhî, Mesnevi-yi Ma‘nevî, (nşr. Reynold A. Nicholson),
Tahran 1384 hş.,
Onay, Ahmet Talât, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve Îzahı (haz.Cemal Kurnaz),
Ankara 2000.
Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Ankara 2004.
Sa‘dî-i Şîrâzî, Kulliyât-ı Sa‘di, (nşr. Nizâmuddîn Nurî), Tahran 1386hş.
Sa‘dî-i Şîrâzî, Bustân (tsh. Muhammed Ali Furuği), Tahran 1382 hş.
Safâ, Zebîhullah, Târîh-i Edebiyyât Der Îrân, Tahran 1371 hş..
Sîrûs, Şemîsâ, Ferheng-i Telmîhât (İşârât-ı Esâtîrî, Dâstânî, Târîhî, Mezhebî, Der Edebiyât-ı
Fârsî), Tahran 1386 hş.
Şemseddin Sâmî, Kâmûsü’l- A‘lâm, İstanbul 1889, II, 1420.
Türk Dünyası Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü, Ankara 2001.
Yazıcı, Tahsin, “Hâfız-ı Şîrâzî”, DİA, İstanbul, 1996, XV.
Yıldırım, Nimet, Fars Mitolojisi Sözlüğü, İstanbul 2006.
Zavotçu, Gencay, Divan Edebiyatı Kişiler-Kişilikler Sözlüğü, Ankara 2006.

Konular