İRAN MİTOLOJİSİNDE ATEŞ -I-

“Âteş” sözcüğü, Avestâ’da; “ātar”, “ātarš” ve “ātarsh”; Pehlevice’de; “ātūr, ātār, ātaxš, ātāsh”; yeni Farsça’da: “âzer/âder”, değişik bazı lehçelerde; “âdîş”, “âtîş” ve “teş” şekillerinde kullanılır.[1] Bu kelimenin kökeni, Sanskritçe’de “alev” anlamını veren “Agni” adındaki ateş tanrısının sıfatı “ādrī” sözcüğüdür. Ateşin ortaya çıkarılması insanoğlunun hayatında en önemli buluşlardan biridir. Özellikle de soğuk iklimlerde ateşin önemi oldukça büyüktür.[2] İki taşın ya da taş ile demirin birbirlerine şiddetle sürtünmelerinden ortaya çıktığına ve bu yüzden taşın ya da demirin içerisinde yer aldığına inanılan ateş, Zerdüşt inanışı gereği kutsanmaktadır. Özellikle Zerdüşt inanırı kızlar, âteşkedelerde hizmette bulunmayı ibadet sayarlar.[3]
“Ātūr” ve “Âzer” adlarıyla da bilinen ateş, Mazdeizm’de büyük tanrılardan birinin adıdır. Aydınlık ve ateş, Ahura Mazda’nın insanlar tarafından görülebilen somut sembollerinden sayılır. Avestâ’da yerküreden sorumlu “Spendârmûz” adlı meleğin Ahura Mazda’nın kızı olarak kabul edilmesi gibi, Âzer Îzed de, genellikle Ahura Mazda’nın oğlu diye bilinir. Buradaki Ahura Mazda ilgisi bu iki tanrının büyüklüklerini göstermektir.[4] Âzer, Spend Mînû tarafından ele geçirilmesi çok güç olan “Ferr”in elde edilmesi amacıyla Ehrimen ile mücadeleyle görevlendirilen meleğin adıdır.
“Şimdi Âzeri, Ahura Mazda’nın oğlunu övüyorum. Âzer soyluları övüyorum.” Avestâ/Vispered, Kerde:16, Bend:1.
Ahura Mazda, Zerdüşt ile konuşurken beş şeyi diğer bütün varlıklardan daha güzel ve daha üstün yarattığını, bunlardan birisinin de ateş olduğunu söyler. Yine Mînû-yi Hired’te: bilge kişinin kime daha çok önem verilmesi gerektiği sorusuna verilen cevapta ateşten söz edilir. Bundehişn’de de: Allah’ın yarattığı yedinci şeyin ateş olduğu ve onun ışığını sonsuz aydınlık sahibi Ahura Mazda’dan aldığı ifade edilir. Şâhnâme’de ateş tanrısal aydınlık olarak nitelenir. [5]
Tanrısal bir aydınlıktır bu,
Akıllıysan eğer tapılmalı buna.
Firdevsî
Hintlilerin Rig Veda’larıyla, İranlıların Avestâ’larında dinî önderlere ait bir unvan olan “āthravan”, Pehlevice’de “Aturbān”, yeni Farsça’da “Âzerbân” olarak geçer. Âzerbân: “ateşi korumak için görevlendirilen kişi” anlamındadır. Eski Roma’da “Vestalis” adı verilen; bilgin, soylu bir aileden gelen iffetli bir kızın “Vesta” adlı tapınaklarda ateşi koruması ve sürekli yanmasını sağlaması için görevlendirilmesi gibi. [6]…….
[1] Mu’în, Muhammed, Mezdiyesnâ ve Edeb-i Fârsî, Tahran 1338 hş., I, 274; Dusthâh, Celîl, Avestâ, Tahran 1381 hş., II, 896-897; Yâhakkî, Muhammed Ca’fer, Ferheng-i Esâtîr ve İşârât-i Dâstânî der Edebiyyât-i Fârsî, Tahran 1375 hş., s. 31; Afîfî, Rahîm, Esâtîr ve Ferheng-i Îrân Der Niviştehâ-yi Pehlevî, Tahran 1374 hş., s. 404; Kezzâzî, Mîr Celaluddîn, Nâme-yi Bâstân, Tahran 1381 hş., I, 188; Boyce, M., “ādur”, Encyclopaedia Iranica/EIr., Komisyon, New York 1985 I, 472. Dihhudâ, Alî Ekber, Luğatnâme-yi Dihhudâ, Tahran 1346 hş., “âteş”, II, 36.
[2] Luğatnâme, “âteş”, II, 36; Yâhakkî, Ferheng-i Esâtîr, s. 31.
[3] Şemîsâ, Sîrûs, Ferheng-i İşârât-i Edebiyyât-i Farsî, Tahran 1375 hş., I, 33.
[4] Mu’în, Mezdiyesnâ ve Edeb-i Fârsî, I, 276; Âmûzgâr, Târîh-i Esâtîrî-yi Îrân, s. 32.
[5] Zumurrudî, Humeyrâ, Nakd-i Tatbîkî-yi Edyân ve Esâtîr Der Şâhnâme-yi Firdevsî, Hamse-yi Nizâmî ve Mantıku’t-tayr, Tahran 1382 hş., s. 109-110.
[6] Mu’în, Mezdiyesnâ ve Edeb-i Fârsî, I, 275.

Konular