Farsçada Mâzi-yi Naklî Müstemir (Şimdiki Zamanın Rivayeti) (23. Ders)

درس بيست و سوم (Ders-i Bîst u Sevvom)


***Dil Bilgisi***

*Mâzi-yi Naklî Müstemir (Şimdiki Zamanın Rivayeti)

Eylemin şimdiki ya da geçmiş zamanda habersiz olarak ya da başkasından işitilmiş gibi anlatılma biçimidir. Mişli geçmiş zamandaki sürekliliği bildirmede, tekrar tekrar meydana gelişi anlatmada kullanılır.

Bu kip, çekimi istenilen asıl fiilin mazi-yi naklî çekiminin ( خوانده ام -hânde em- okumuşum) başına مى (mî)edatının eklenmesiyle elde edilir.

Olumlu çekimine misal:

مى خوابيده ام ( mî hâbîde em- uyuyormuşum)
مى خوابيده اى (mî hâbîde î- uyuyormuşsun)
مى خوابيده است (mî hâbîde est- uyuyormuş)
مى خوابيده ايم (mî hâbîde îm- uyuyormuşuz)
مى خوابيده ايد (mî hâbîde îd- uyuyormuşsunuz)
مى خوابيده اند (mî hâbîde end- uyuyorlarmış)

Birleşik fiilin çekimine örnek:

راست مى گفته ام (rast mî gofte em- doğru söylüyormuşum)
راست مى گفته اى (rast mî gofte î- doğru söylüyormuşsun)
راست مى گفته است (rast mî gofte est- doğru söylüyormuş)
راست مى گفته ايم (rast mî gofte îm- doğru söylüyormuşuz)
راست مى گفته ايد (rast mî gofte îd- doğru söylüyormuşsunuz)
راست مى گفته اند (rast mî gofte end- doğru söylüyorlarmış)

Olumsuz çekimine misal:

دروغ نمى گفته ام ( doruğ nemî gofte em- yalan söylemiyormuşum)
دروغ نمى گفته اى (doruğ nemî gofte î- yalan söylemiyormuşsun)
دروغ نمى گفته است (doruğ nemî gofte est- yalan söylemiyormuş)
دروغ نمى گفته ايم (doruğ nemî gofte îm- yalan söylemiyormuşuz)
دروغ نمى گفته ايد (doruğ nemî gofte îd- yalan söylemiyormuşsunuz)
دروغ نمى گفته اند (doruğ nemî gofte end- yalan söylemiyorlarmış)

Örnek cümleler:

زبانشناسان زبانرا چنين تعريف كرده اند

(Zebânşinâsân zebân-râ çonîn tarif mî kerde end: -Dilbilimciler dili şöyle tanımlıyorlarmış: )

در مراسمهايشان اين رباعيت هم خواند مى شده است

(Der merâsimhâyişân în rubâiyât hem hânde mî şode est.- Törenlerinde bu rubailer de okunuyormuş.)

نويسندگان و شعرايى به پادشان نصحت ى كرده اند

(Nuvîsendegân u şuarâ-yı* bâ-pâdişâhân nasihat mî kerde end.- Birtakım yazar ve şair sultanlara öğüt veriyorlarmış.)

***Kelime Hazinesi***

اندازه (endâze): ölçü
اندك (endek): az, azıcık
خورده (hurde): yenmiş; tükenmiş, az (kalmış)
پياده (piyâde): yaya
پياده رو (piyâde-rov): kaldırım
پروا (pervâ): ihtiyat, öngörü, endişe, itina
پرواز (pervâz): uçma
بى پروا (bî pervâ): pervasız
پونز (pûnez): raptiye
چاريک , چهاريک (çehâr-yek , çâr-yek): dörtte bir, çeyrek
پر خور (pörhor): obur
خوانا (hânâ): okunabilen, okunaklı
پيدا (peydâ): görülebilen, gözüken
پيداكردن (peydâ kerden): peydahlamak, elde etmek, kazanmak; keşfetmek, ortaya çıkarmak
کمين (kemîn): pusu
پيدايش (peydâyiş): meydana gelme, varoluş, yaratılış
ديوانخانه (dîvânhâne): forum
زنده باد (zinde bâd) veya شاد باش (şâd bâş): Yaşa! , Var ol!


***Hikmet Damlaları***


1- آسوده کسی که خر ندارد - از کاه و جوش خبر ندارد

(Âsûde kesî ki har nedâred – Ez kâh u cû’ş haber nedâred.)

Rahat , o kişidir ki yoktur eşeği – Onun samanından ve arpasından yoktur haberi.

2- هر کجا گنج است مار است

(Her kocâ genc est mâr est.)

Her nerede hazine varsa (orada) yılan vardır.


3- جای منشین که برخیزانندت

(Câyî me-nişîn ki berhîzânend-et.)

Seni kaldıracakları bir yere oturma!