İRAN SEYYAHLARI VE FARSÇA SEYAHATNAMELER

İnsanların çok eski zamanlardan beri çeşitli amaçlarla seyahat ettiği ve bu seyahatlerini kaleme aldığı gibi Fars edebiyatında da seyahatname yazımı çok öncelere uzanır. Fars edebiyatında hayali yani gerçekten gidilmeyen, insan zihninin ürünü bir seyahatin anlatıldığı seyahatname örneklerine de rastlanır. Bu seyahatnameler daha çok insanın manevi yolculuğu veya zihninde kurguladığı yer, bir tür miraç ve inançlarının bir ürünüdür.
Bu tür hayali seyahatnamelere Fars edebiyatında ilk örnek, İslam öncesi Sasaniler dönemi İran şahı Erdeşir Babekân (m. 224-241) ile aynı zamanda yaşayan Arda Viraf (Erday Vîraf) adlı Zerdüşt bir din adamının cennet, cehennemle görüşmesi, manevi yolculuğunu veya bir tür miracını konu edinen Ardâ Virâf-nâme (Erday Vîraf-nâmek) adlı eseridir.[1]
Fars edebiyatında gerçek bir seyahati içermeyen hayali seyahatname adlandırılan bu tür eserler İslam sonrası dönemde de yazılmıştır. Feriduddin-i Attar’ın Manùık’ut-Ùayr’ı ve Şemseddin Muhammed Berdsirî-yi Kirmânî’nin Misbaó’ul-Ervaó’ı gibi eserler bu tür seyahatnamelere örnek gösterilir. Bu tür seyahatnamenin Fars edebiyatında en güzel örneklerinden biri İstanbul’da yaşayan İranlı bir tüccar olan Hac Zeynulabidin-i Meragaî’nin (d.1839-ö.1911) Seyâhat-nâme-yi İbrahim Beyg yâ belâ-yi ta’aããub-i u U (İbrahim Beyin Seyahatnamesi ya da Taassubunun Belası) adlı 1895 yılında basılan hayali seyahatnamesidir.[2] Fars edebiyatında gerçekten yapılan bir seyahatin notlarının tutulduğu ve bu seyahatin anlatıldığı seyahatnamelerin İslam öncesi dönemde de yazıldığı ve özellikle Sasani dönemi seyyah ve denizcilerinin seyahatlerini Pehlevi dilinde kaleme aldığı bilinmektedir.[3] Ama bu Farsça seyahatname ve coğrafya eserleri elimize ulaşmamıştır. İslam sonrası Müslüman seyyah ve coğrafyacılar Sasani dönemi Farsça kaleme alınmış coğrafya eserleri ve seyahatnamelerin bulunduğunu haber vermişlerdir.[4] İslam dininin büyük bir coğrafyada yayılmasıyla Müslümanlar, dini bir vecibe olarak Hac ibadeti ve kutsal yerleri ziyaret, ilim tahsili ve ticaret amaçlı seyahatlere başlarlar. İbni Fazlan gibi bazı seyyahların da açıkça bahsettiği gibi İslam dininin tebliğ edilmesi de yapılan seyahatlerin yine en önemli amacını oluşturur. Bazen yapılan seyahatler bir devletin elçisi olarak da yapılır ve bu elçilerin seyahatlerini kaleme aldığı da bilinir. Ayrıca Müslüman seyyahlar yaptıkları seyahatlerinde başka inançları araştırmak, çeşitli düşüncelerle tanışmak ve farklı toplumları tanımak gibi amaçlar da gütmüşlerdir ki Ebu Reyhân Birûnî’in Taóúiúu mâ i’l-Hind adlı Hindistan seyahatiyle ilgili kaleme aldığı eseri bu amacın en bariz örneğidir. Bu doğrultuda İslam sonrası dönemde Fars edebiyatında gerçek bir seyahate dayanan, bu seyahatin anlatıldığı ve elimize ulaşan ilk Farsça eser, lakabı Hüccet olan, Ebu Mu’id(dîn) Nasır b. Husrev b. Haris-i Kubâdiyânî-yi Mervezî’nin (Nasır Husrev) (394-481/1003-1088) 437-444/1045-1052 yılları arasında Merv’den başlayarak Nişabur, Rey gibi İran kentlerini ve Anadolu topraklarından geçerek, Suriye ve Mısır’a yaptığı yaklaşık 18000 km. yol aldığı yedi yıllık seyahatini içeren Sefer-nâme (Seyâhatnâme) adlı eseridir. Nasır Husrev’in hac ibadeti veya ilim tahsili amaçlı mı yoksa o dönem İsmailiye mezhebinin merkezi konumundaki Mısır’a gitmek için mi seyahate çıktığı tam olarak bilinmese de, onun İslam sonrası dönemden elimize ulaşan ilk Farsça seyahatnameyi yazan şahıs olduğu ortadadır.[5] İslam sonrası dönemde Nasır Husrev’den önce ilk seyahatname yazan ve İran’da seyahatname yazımının öncüsü kabul edilen şahıs olarak Süleyman Tacir-i Sirâfî de gösterilir.[6] Onun İran’ın güney liman kentlerinden Sirâf’ta doğduğundan başka; hayatı, seyahatleri ve eserleri hakkında çok az bilgi bulunur. Tek bilinen Sirâfî’nin 237/851 yılında deniz yoluyla Hindistan ve Çin’e yaptığı seyahati ve bu seyahatini kaleme aldığı seyahatnamesidir. Sirâfî’nin bu eseri hakkındaki bilgilerimiz yakın zamana kadar, Kitâb’ul-Buldân (290/903) adlı eserinde İbn Fakiye-i Hemedânî, ‘Acâibu’l-Hind (342/953) adlı kitabında Şehriyâr Ramhurmuzî gibi bu eseri kullanan Müslüman seyyah ve coğrafyacılar tarafından bize ulaşırken, dünyaca tanınan Türk araştırmacı Prof. Fuat Sezgin, Aòbaru’s-äin ve’l-Hind adıyla Sirâfî’nin seyahatnamesinin tam metnine ulaşmış ve bu eseri yayınlamıştır. Sirâfî’nin seyahatnamesinin eksik nüshaları da Avrupa’da birçok kez yayınlanmıştır.[7] Katip Çelebî, Nasır Hüsrev-i Kubâdiyânî ile aynı dönemde yaşamış aynı adla bir başka şahıs, Nasır Husrev-i Ensârî’nin (?-431/?-1038) manzum Sefer-nâme eserinde gezdiği bölgelerde görüştüğü alimleri ve yerleri kaleme aldığını yazar.[8] Sa’di-yi Şirâzî ile aynı dönemde yaşayan Nezarî-yi Kuhistânî olarak tanınan Hekim Sa’deddin Bircendî’nin de (?-721/?-1320) manzum bir seyahatnamesi olduğu bildirilir.[9]
Nasır Hüsrev’in ardından İranlı seyyah ve coğrafyacılar çeşitli seyahatlere çıkmışsa da ya bu seyahatlerini kaleme almamış ya da seyahatlerini dönemin ilmi dili olan Arapça olarak yazmışlardır. Nasır Hüsrev’in Sefer-nâme’sinden sonra bilinen ilk Farsça düzyazı biçiminde kaleme alınan seyahatnamelerden biri de Baysungur Mirza’nın, hayatı hakkında çelişkili bilgilere sahip olduğumuz Çin sefiri Giyâsuddîn Muhammed Nakkaş-i Tebrizî’nin (Giyâsuddîn-i Nakkaş) Çin yolculuğunu anlatan Òıtay Sefâret-nâmesi olarak da bilinen ‘Acâibu’l-leùâif adlı eseridir. Bu eser elimize ulaşan ilk Farsça resmi elçi seyahatnamesi olarak yaklaşık 825/1422 yılında tamamlanır. (Eser 1913 yılında Küçükçelebizâde İsmail Asım tarafından Türkçe'ye çevrilmiştir.)[10]
Safevi dönemine kadar İran coğrafyasında yazılan Farsça seyahatnamelerin ana teması; coğrafi durum, kentlerin uzaklıkları, geçim kaynakları, ürünler, bitki örtüsü ve hayvanlar, görülen yerlerde meydana gelen olağanüstü olaylar ve tarihi eserlerin, çoğu zaman abartıyla betimlenmesidir.
İran Selçukluları döneminden Safevi devletinin kuruluşuna kadar yazılan birçok Farsça tarih kitabı aynı zamanda yazarının seyahat notlarını içerse de bu kitapların birer seyahatname olarak değerlendirilmesi doğru değildir.
Farsça seyahatname yazımına değişen siyasi ve ekonomik ortam gereği Safeviler döneminde (907-1148/1502-1736) yeniden ilgi gösterilir. Bu dönemde Safevi devletinin Avrupalı ülkelerle artan ilişkileri, özellikle İtalyan, İspanyol, Portekiz ve İngiliz seyyah ve devlet görevlilerinin İran’a gelmesiyle yazılan İran seyahatnameleri ve Safevi şahlarının da Batı’yı tanımak istemesi, İranlı saray görevlileriyle seyyahların seyahate başlamasına neden olur. Bu dönemde öne çıkan seyahatname yazarlarından biri; I. Şah Abbas’ın, kendisi de seyahatname yazarı olan İngiliz maceracı Sir Anthony Sherley’nin yanında Hazar denizi, Volga nehri, Moskova üzerinden Almanya ve bugünkü Çek Cumhuriyetine ve oradan İtalya daha sonra İspanya seyahatine gönderdiği (1008/1599) İranlı Don Juan olarak tanınan Oruçbey b. Sultân Alibey-i Beyât’tır (?-1013/?-1605). Oruçbey İtalya’da Papa’nın misafiri olur ve burada Hıristiyanlığı benimseyen Oruçbey, kilise korumasında İspanya’ya gider (1011/1602). O İsfahan’dan başlayan ve İspanya’ya uzanan seyahati ve yaşadıklarına dair notlarını Farsça tutmasına rağmen seyahatnamesi Licentite Alfonso Ramon adlı bir keşiş tarafından İspanya’nın Valladolid bölgesinde kullanılan Castille dilinde kaleme alınır. Oruçbey’in Kitâb-i sergûõeşt veya Beyân-i óal adlı Castille dilinde kaleme alınan eseri 1604/1013 yılında İspanya’nın o zaman başkenti sayılan Valladolid kentinde yayınlanır. Oruçbey’in yayınlanan seyahatnamesinin dilinin Farsça olmamasına rağmen bu dönem önemli bir yere sahip ilk İran seyahatnamesi olması hasebiyle zikredilmesi gerekir. Oruçbey Tebriz’de yapılan Osmanlı-Safevi savaşına da katılmış, İsfahan’dan İspanya’ya seyahatini içeren seyahatnamesinde bu savaş ve seyahati esnasında gördüğü yerler hakkında genişçe izahlarda bulunmuştur.[11] Oruçbey’in ardından önemli seyahatname yazarlarından bir diğeri de Şah Süleyman Safevi’nin hediyelerini o dönem Siam sultanına götürmekle görevli 1096/1685 yılında Siam’a (bugünkü Tayland) giden Muhammed Rebi’ b. Muhammed İbrahim’dir. Muhammed Rebi’ 1096/1685 yılında Fars Körfezinden başlayan Umman denizi ve Hint okyanusunu aşarak Tayland’a yaptığı ve 1098/1687 yılında İran’a geri döndüğü seyahatini Sefine-yi Sûleymânî adlı seyahatnamesinde anlatmış ve o dönem için çok değerli bilgiler vermiştir.[12] Safevi döneminde birçok insanın resmi görevle yurtdışına gittiği ama seyahatlerini kaleme almadıkları gibi İran’a da çok azının hayatta kalarak geri döndüğü veya İran’a geri dönenlerin çoğunun da Safevi şahları tarafından katledildiği düşünülürse Farsça seyahatname yazımının Avrupa’da bu yıllarda ulaştığı gelişmeyi yakalayamadığı ve seyahatname yazımının öneminin tam kavranamadığı görülür.[13]
Bu dönemde Fars edebiyatında seyahatname yazımında öne çıkan konuların başında ayrıca; Şii ulemanın seyahatleri, hac ve kutsal yerlerin ziyaretleri ve Hindistan gezileri gelir. XI./XVII. yy. gelindiğinde Farsça seyahatname yazımında Şeyh Necibuddin Ali b. Muhammed b. Mekkî’nin (?-1011/?-1603) 2500 beyitlik seyahatnamesi gibi manzum seyahatnamelerin de yazıldığı gözlemlenir.[14] Bu arada Safevilerin son dönemlerine yakın bir zamanda Davud-i İsfahanî olarak tanınan Muhammed Davud b. Mirza Abdullah b. Mirza Muhammed Şefi’nin (1065-1133/1654-1721) 1109/1697 yılında İsfahan’dan Horasan’a yaptığı seyahati kaleme aldığı Sefer-nâme-i Òorâsân adlı seyahatnamesi de zikredilmeye değerdir.[15]
Farsça seyahatname yazımı Safevi dönemi sonrası kargaşa ortamı ve Kaçarlar dönemine kadar Batı’daki anlamıyla önem kazanmaya ve birçok seyahatname yazılmaya başlar. Özellikle son iki yüz yıllık dönemde hemen hemen her seyahat eden devlet adamı, din adamı ve seyyahlar bu seyahatlerini kaleme alırlar. Bu nedenle Kaçarlar döneminde Farsça seyahatnamelerin sayısı çok fazladır. İran’da gerçek anlamda Farsça seyahatnameler yazılmaya başlaması da bu dönemde gerçekleşir. Kaçarlar dönemi, İran seyahatname edebiyatında ve İran modernleşme düşüncesinde çok önemli bir yere sahip İran’ın son dönem en iyi seyahatnamelerinden birisi Mirza Ebu Talib İsfahânî (1165-1221/1751-1806) tarafından yazılır. Mirza Ebu Talib 1213-1218/1798-1803 yılları arasında 5 yıl boyunca Londra ve Paris gibi Avrupa kentleriyle Kuzey Afrika’ya yaptığı seyahatlerini Sefer-nâme-yi Ebu Ùâlib olarak bilinen Mesir-i Ùâlibî fi bilâdi’l-Efrencî adlı seyahatnamesinde kaleme alır. Aslında onun seyahati 1219/1804 yılına kadar sürer ve o Hindistan’a da gider.[16] Yine Kaçarlar dönemi Rızakulu Han-i Hidayet olarak tanınan Mirza Rızakulu b. Muhammed Ali Nurî’nin (1215-1300/1800-1885) Sefâret-nâme-yi Òarezm adlı resmi görevle Hive hanı Muhammed Emin Harezmşah ile görüşmek üzere çıktığı seyahatini kaleme aldığı seyahatnamesi de önemlidir.[17] Kaçarların ilk döneminden itibaren batılı tarzda seyahatname yazımını öğrenen ve önceki seyahatname yazımı geleneğini de bilen resmi devlet görevlisi, din adamları ve seyyahlar gibi farklı sınıflardan insanlar çıktıkları seyahatleri daha abartısız ve gördüklerini olduğu gibi aktaran bir tarzda seyahatname yazmaya başlarlar. Bu dönem seyahatnamelerinde gidilen yerlerde dikkatle toplumsal hayatın ve yaşam koşullarının üzerinde durulduğu görülür. İran’da halkın yönetime ve yönetenlere ilk eleştirilerinin de bu seyahatnameler aracılığıyla ortaya koyulması bakımından bu dönemde yazılan Farsça seyahatnameler ayrıca öneme sahiptir. Kaçarlar döneminde seyahatname yazan devlet görevlileri merkezi hükümetin, gittikleri bölgelerdeki halkın gereksinimlerini duyması, yaşanan aksaklıkların farkına varması için uğraşırlar. Bu dönemde yazılan çoğu seyahatname; Hac ve kutsal yerlerin ziyaretiyle, çeşitli amaçlarla yapılan İran seyahati ve Avrupa ile dünya gezilerinin seyahatnameleri olarak iki grupta değerlendirilebilir. Kaçarlar zamanında Hac ve kutsal yerlerin ziyaretinin anlatıldığı seyahatnamelerde Hac ziyaretlerinin çoğunun adı Sefer-nâme-yi Óâc veya Sefer-nâme-yi Beytulâh ve Meşhed’de Hz. Rıza türbesi ziyaretlerinin kaleme alındığı seyahatnamelerin adı da genellikle Sefer-nâme-yi Reêevî ‘dir. Bu dönemde Hac ve Meşhed ziyaretlerinin anlatıldığı seyahatnamelerin yazımında gözle görülür bir artış yaşanır. Bu tür seyahatnamelere örnek olarak; Nasır-i Gilânî’nin 1298/1881 yılında yazılan Sefer-nâme-yi Reêevî’ si, Nizam-i Tebrizî’nin Sefer-nâme-yi Reêevî’si Mirzâ Alihan İ’timâd’us-Saltana’nın 1283/1866 yılında Sefer-nâme-i Beyt’ullâh’ı, Muşteri-yi Horasanî’nin 1300/1883 yılında Sefer-nâme-i Mekke’si, Mirzâ Ali Emin’ud-Devle’nin Sefer-nâme-i Mekke’si, Mirzâ Ferhad Mu’temid’ud-Devle’nin Sefer-nâme-i Mekke’si gibi seyahatnameler örnek gösterilir.[18] Bu seyahatnameler arasında bakanlık ve başbakanlık görevleri de yapmış olan Mehdikulu Hidâyet’in (1334/1956) Çin, Japonya ve Amerika’yı gezerek Mekke ziyaretinin kaleme alındığı Sefer-nâme teşerrûf be Mekke-yi mu’aøøama adlı seyahatnamesi önemlidir.[19] İran coğrafyasında yapılan seyahatler de bu dönemde seyahatnamelere yansır. Bu seyahatname yazarları çoğunlukla devlet görevlileri, askerler veya İranlı şairler olurlar. Bu seyahatnamelere en iyi örnek; biri Muhammed Şah Kaçar zamanında (1213-1226/1834-1848) ve diğeri Nasıruddin Şah döneminde (1226-1275/1848-1896) İran’ın güneyine yapılan ve Du sefer-nâme ez cenub-i İran der sâlhâ-yi 1256-1308 (1840-1891) (İran’ın güneyine 1840-1891 yıllarında yapılan iki seyahat) adıyla yayınlanan[20] iki devlet görevlisinin seyahatnamesi gösterilir. Bu dönem yazılan önemli seyahatnamelerin bazıları da Avrupa ve dünya seyahatlerinin ürünleridir. Safeviler zamanında başlayan İranlıların Batıyla olan ilişkileri Kaçarlar döneminde hızla gelişir ve birçok Kaçar devleti görevlisi, (ki bunların arasında Nasıruddin ve Muzafferuddin Şah da vardır) öğrenciler ve aydınlar yurt dışına giderler. Bu seyahatnamelerin başlıcaları; Nizâm’us-Saltana Acudanbaşı-yi Fethali Şah’ın 1254-55/1838-39 yılları arasında Avusturya, Fransa ve İngiltere’ye yaptığı seyahatin kaleme alındığı Sefer-nâme-yi Niøâmu’s-Salùana’sı, Ferruhhan Emin’ud-Devle’nin seyahatnamesi (Maòzenu’l-Vaúâyi’), Kaçar şahı Nasıruddin Şah’ın (1247-1313/1831-1896) üç kez gittiği Avrupa seyahatlerinin kaleme alındığı seyahatnameleri, Muzafferuddin Şah’ın (1269-1324/1843-1906) Avrupa gezisinin anlatıldığı Sefer-nâme-yi Ferengistân’ı (Kaçar şahlarının Avrupa seyahatnameleri 1292/1874-5 yılında İstanbul’da yayınlanmıştır.)[21], Muin’us-Saltana Muhammed Alihan’ın Sefer-nâme-yi Chicago’su (1318/1901), Hac Muhammed Ali b. Muhammed İsmail Pirzâde-yi Nâinî’nin Sefer-nâme-yi Pâris’i (1316/1899) Şeyh’ur-Reis Ebi’l-Hasan Mirza’nın Sefer-nâme-yi İstânbul’u (1336/1919), Mirzâ Fazlali Tebrizî’nin Sefer-nâme-yi Avrupâ’sı (1328/1911), Mirza Senglâh-i Horâsânî’nin Seyâhat-nâme-yi Senglaò’ı (1234/1818) ve diğerleridir.[22]
Abbâs Mirzâ zamanında (1203-1249/1788-1833) Avrupa’ya ilk öğrenci gönderilmeye başlamasıyla Batı ülkelerine giden İranlılar bu seyahatlerini yazmaya başlarlar. 1228-1231/1811-1815 yılları arasında İngiltere’ye giden ve Tahran’da 1253/1836 yılında İran’ın ilk gazetesini çıkaran ve İran modern tarihinde çok önemli bir konuma sahip ilk modern seyahatnameyi yazan Mirza Salih-i Şirâzî’nin 1231-35/1815-19 yılları arasında Avrupa seyahatlerini kaleme aldığı eseri Farsça seyahatnamelerin en önemlilerinden biri sayılır. Şirazî’nin seyahatnamesi, konu edindiği İngiliz ve İran yaşantısının farkları, Meşrutiyet hükümeti ve parlamenter sistemi tavsifiyle, İran edebiyatında bir ilktir.[23] İran’da XIX. yy. ikinci yarısında başlayan Meşrutiyet hareketleri, İranlı aydınların birçok yurtiçi ve yurtdışı geziler yapmasına ve hatta bu aydınların yenilikçi düşüncelerinden dolayı sürgüne gitmesine neden olur. Bu dönemde Farsça seyahatname ve anıların yazımı daha da hız kazanır. XIX. ve XX. yy. İran edebiyatında seyahatname yazımı İran romancılığının da doğmasına neden olması bakımından dikkatle değerlendirilir. Son yüz yıl içinde Farsça yazılan seyahatnameler edebi özellikleriyle de öne çıkar.[24] Son dönem İran edebiyatında seyahatname yazan özellikle; Celâl Âl-i Ahmed, İbrahim Bâstânî-yi Pârizî, Ali Asgâr Muhacir, Muhammed Ali İslami-neduşen, İrec Afşâr, Mahmud Devletâbâdî, Muhammed Ca’fer Ya-Hakkî gibi yazar ve bilim adamlarının seyahatnameleri göze çarpar. Fars edebiyatında seyahatnameler hala en çok okunan edebiyat türlerinden biridir.

[1] Zebihullah Safa, İran edebiyatı tarihi, (Terc. Hasan Almaz), Ankara, 2002, s. 28
[2] Hac Zeynulabidin-i Meragaî, Seyâhat-nâme-yi İbrahim Beyg yâ belâ-yi ta’aããub-i u, Tahran, 1366
[3] İbni Hordadbeh, El-Mesâlik ve’l-memâlik, (ed. Dr. Huseyn Karaçanlu), Tahran, 1370, s.4-19; Yakut Hemevî, Mu’cemû’l-buldân, Tahran, 1965, c. VII
[4] Nefis Ahmed, Òedemât-i Müselmânân be coàrâfyâ, (terc. Muhammed Hasan Gencî), Tahran, 1368, s. 4-16, 96; El-Mesâlik…, s.4-19
[5] Nasır Husrev, Sefer-nâme (Muhammed Debirsiyâkî neşri), Tahran, 1355, Mukaddime 3-29; Emir Devletşah-i Semerkandî, Teõkiret’uş-Şua’râ, Tahran, 1337 s.228; İran edebiyatı tarihi, s. 193-198; İsmail Paşa Bağdâdî, Hediyyetu’l-‘arifîn-esmau’l-muellifîn ve âåâru’l-muãannifin, Beyrut, 1955, II. s. 487; Adam Metz, Temeddun-i İslâmî der çehâr karn-i hicrî, (terc. Alirıza Zekâvetî-yi Karagozlu), Tahran, 1377, s.15,76
[6] İgnati Yulyonoviç Krachkowski, Tariò-i neveştehâ-yi coàrâfyâ-yi der cihân-i İslâm, (Terc. Ebulkasım Payende), Tahran, 1379, s. 114
[7] Süleyman Tacir-i Sirâfî, Silsiletu’t-tevariò veya Aòbar’us-äin ve’l-Hind (ed. Dr. Huseyn Karaçanlu) Tahran, 1381 s.29; Hanbaba Meşar, Fihrist-i kitâbhâ-yi çâpî, Tahran, 1350, III. 3297; Zeki Muhammed Hasan, Cihân-gerdân-i Mûselmân der úurun-i vusùa, (terc. Abdullah Nasırî-i Tâhirî), Tahran, 1366, s. 1-14
[8] Katip Çelebî, Keşfu’z-Ôunun…, İst. 1943, II. s. 991
[9] Aga Bozorg-i Tehrani, Ez-õerie’ ila teãanifi’ş-Şia, Kum, 1983 c. IX, s. 1182
[10] Hediyetu’l-‘arifîn, I. 221; Kemalüddin Abdurrezzak-i Semerkandî, Maùlau’s-sa’deyn ve mecme’i baóreyn, (Nşr. M. Şafii) Lahur, 1360/1982, c.II s.454,478; Hafız Ebru, Zubdetu’t-tevariò, (ed. Seyyid Kemal Hac Seyyid-i Cevâdî), Tahran, 1372, II, s. 666,818-819
[11] Oruçbey-i Beyat, Don Juan-i İrânî (ed. Guy Le Strange, terc. Mesud Recebniyâ), Tahran, 1338 s. 4-49
[12] Muhammed Rebi’ b. Muhammed İbrahim, Sefine-yi Süleymânî, (Sefer-nâme-yi sefir-i İrân be Siâm), (ed. Abbas Farukî), Tahran, 1356, s. 21-25
[13] Dr. Abdulhadi Hairî, Neòostin ruyâruyihâ-yi endişe-gerân-i İrân bâ du ruye-yi temeddûn-i burjuvâzi-yi àarb, Tahran, 1380, s. 158-176
[14] Ez-Õerie’.. X. s. 167
[15] Ez-Õerie’…, IX. s. 318; Rızakulu Han-i Hidayet, Teõkire-yi riyaêu’l-‘ârifin, Tahran, 1376, s. 330
[16] Mirza Ebu Talib, Mesir-i Ùâlibî fi bilâdi’l-Efrencî, (ed. Hadyu Cem), Tahran, 1363; Ez-Õerie’…, IX 638, XII 185, XXII 434, XIV 289
[17] Rızakulu Han-i Hidayet, Sefâret-nâme-yi Òarezm, (ed. Ali Husurî), Tahran, 1977; Ez-Õerie’…, XII. 186
[18] Ez-Õerie’…, IX 1046,1154,1203, XII 186,189; Muhammed Hasan b. Ali İ’timadu’s-Saltana, Ruz-nâme-yi òaùırât-i İ’tiãâmu’s-Salùana, Tahran, 1354
[19] Mehdikulu Hidâyet, Sefer-nâme teşerrûf be Mekke-yi mu’aøøama, Tahran, 1960
[20] Du sefer-nâme ez cenub-i İran der sâlhâ-yi 1256-1308, (ed. Seyyid Ali Âl-i Davud), Tahran, 1368
[21] Ez-Õerie’…, XII 188
[22] Ez-Õerie’…, IV 301, IX 836, XII 185,186,187,188, 269; Yahya Aryenpur, Ez äabâ tâ Nimâ, Tahran 1972, s.283; Muhammed Hasan b. Ali İ’timadu’s-Saltana Tariò-i muntaøam-i Naãırî,(Muhammed İsmail Rızvânî bask.)Tahran,1363 s.114
[23] Mirzâ Sâlih-i Şirâzî, Mecmu’a-i sefer-nâmehâ-yi Mirzâ äâlió-i Şirâzî , (ed. Golamhuseyn Mirzâ Sâlih) Tahran, 1364 c. II
[24]

Konular